ARAP BAHARI KAPSAMINDA TÜRKİYE..,
SURİYE İLİŞKİLERİ., 2
3.5.Davutoğlu’nun Suriye Ziyareti
Ağustos 2009’da Irakta meydana gelen çeşitli saldırılardan Suriye’nin sorumlu tutulması üzerine Irak–Suriye
ilişkileri oldukça gerginleşmiş bunun üzerinde Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 31 Ağustos’ta önce Bağdat’ı,
sonrasında, aynı gün içinde de Şam’ı ziyaret ederek, Irak–Suriye gerginliğinin giderilmesi noktasında arabuluculuk
girişiminde bulundu ve tarafların arasında uzlaşma sağlamaya çalıştı. Bu kapsamda Davutoğlu, taraflardan krizi daha da
derinleştirici bir dil kullanmamalarına özen göstermelerini istedi, karşılıklı saygı esasında sorunların ele alınması
yönünde çağrıda bulundu(http://www.mfa.gov.tr/turkiye-suriye-siyasi-iliskileri-.tr.mfa, 27.07.2012).
3.6.Türkiye–Suriye Arasında Vizelerin Kalkması
Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Başbakan Erdoğan’ın davetlisi olarak 16 Eylül 2009’da Türkiye’ye bir ziyarette
gerçekleştirmiştir. Yapılan karşılıklı görüşmeler sonucunda, (16 Eylül 2009’da) Türkiye–Suriye Yüksek Düzeyli
Stratejik İşbirliği Konseyi’nin kurulması kararlaştırılmıştır. İki ülke arasındaki bütün ilişkilerin her aşamasında faaliyet
göstermesi beklenen ve her iki ülkenin başbakanlarının eş başkanlığı ve her iki ülkeden de onar bakanın katılımı ile
gerçekleştirileceği kararlaştırılmıştır. Bu Konsey ile taraflar arasında gündem konuları belirlenecek, karşılıklı görüş
alış–verişi ve müzakereler yoluyla politikalar ve işbirliği zemini belirlenecektir(Ayhan, 2009:3).
Yine aynı gün, Suriye ve Türkiye Dışişleri Bakanları, Türkiye ile Suriye arasındaki vizeleri kaldıran anlaşmayı
imzalanmıştır. İmza töreninde, Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu, iki ülke arasındaki vizelerin tümüyle kaldırıldığına
karar verildiğini beyan ederken, Suriye Dışişleri Bakanı Muallim de, iki ülke arasında taşımacılık yapan tırlara
uygulanan vergilerin kaldırılması yönünde karar verildiğini açıklamıştır. 16 Eylül tarihinde gerçekleşen görüşmelerde,
ayrıca, ikili ilişkiler, Kürt açılımı, Irak–Suriye gerilimi ve İsrail–Suriye dolaylı barış görüşmelerinin yeniden başlatılması
konuları ele alındı. 18 Eylül 2009 tarihinde ise vizesiz geçiş uygulaması başlamıştır.
(www.cnnturk.com/2009/turkiye/09/16/turkiye.ile.suriye.arasinda.vize.kalkti/543804.0/index.html27.07.2012)
3.7.Türkiye–Suriye Bakanlar Kurulu Toplantısı
12–13 Ekim 2009’da aynı gün Halep ve Gaziantep’te düzenlenen Türkiye–Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği
Konseyi Birinci Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda ilişkilerin kurumsal altyapısının inşa edilmesine dair önemli adımlar
atılmıştır. Türkiye–Suriye Birinci Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda, birçok alanda karşılıklı müzakereler yapılmıştır.
Birinci Bakanlar Kurulu toplantısında, karşılıklı olarak diplomatların eğitilmesi, dış ticaret hacminin beş milyar dolara
çıkarılması, başta Gaziantep–Halep olmak üzere Türkiye–Suriye tren yolu ulaşımına ağırlık verilmesi, Suriyeli ve Türk
lisans düzeyindeki üniversite öğrencilerinin değişim programına katılması ve Fırat-Dicle ve Asi nehri ile ilgili sorunların
çözülmesi ve bir dizi baraj yapılması kararlaştırılmıştır(Sayın, 2010:15).
4.ARAP BAHARI SONRASI TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİ
2010 yılının son günlerinde üniversite mezunu, 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Bouazizi’nin ekonomik
sıkıntılardan bunalarak kendini yakması sonucu Ortadoğu’da öncelikle Tunus’ta başlayan demokratikleşme yönündeki
halk taleplerinin hızla yayılarak tabiri caizse domino etkisi yaratarak bütün Ortadoğu’yu kapladığını görmekteyiz.
Dünyanın tüm dikkati Ortadoğu üzerine kilitlenmiş vaziyettedir. Mısır Tunus ve Libya gibi ülkelerde yılların dikta
rejimlere son veren halkı nelerin beklediğini zaman gösterecek. Diğer ülkelerde birçok haklar elde edilmekle beraber
nihayetlenmemiş karışıklıklar bulunmaktadır. Ortadoğu için sürekli, gündeme getirilen demokratikleşme pratiklerinin
gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ciddi manada belirsizlik arz etmektedir.
Ortadoğu her zamanki gibi gündemdeki ön sıralardaki yerini almış fakat bu kez patlamalar ve çatışmalarla değil
Arap halklarının uyanışıyla kendinden söz ettirmiştir(www.usak.org.tr, 27.07.2012). Bu durum tüm dünyanın dikkatini
daha da fazla bu bölgeye yöneltmiştir. Bildiğimiz gibi Ortadoğu demokratik gelenekten yoksun bir bölgedir. Ancak
tamamen demokratik bir kökenin olmadığını söylemek de doğru değildir. Diğer yandan bölgenin içinde bulunduğu
toplumsal, ekonomik, siyasi durum da demokrasi önünde önemli engeller arz etmektedir. Geri kalmışlık psikolojisi ve
güvenlik algılaması Ortadoğu otoriter yönetimlerine yol açtığını görmekteyiz. Ancak Yemen ve Suriye gibi içlerinden bir
kısmı diğerlerine göre daha fazla içine kapanmış, daha totaliter bir yönetim sergilemiştir. Orta doğunun geneli için
temel belirleyici gücün askeri yapının olduğunu görmekteyiz. Mısır ve Libya’da ordu Mübarek’i yalnız bıraktığı için
Mübarek iktidardan uzaklaşmış, Suriye’de ise ordu Esad’ın yanında yer alarak isyanı bastırmak amaçlı çatışmalara
girmiştir. Yani ifade edilmelidir ki bir birinde farklı şartlar taşısa da Ortadoğu ülkeleri bu dönüşümü eşzamanlı
geçirmektedir.
4.1.Suriye’de Olayların Başlamasının Ardından Değişen Türkiye-Suriye İlişkileri
İsyan dalgasının bütün Ortadoğu’yu kaplaması sıranın Suriye’ye geleceğinin net bir göstergesiydi.Suriye’de ilk
gösteriler Mart ayının (2011) ortalarında Deraa şehrinde ortaya çıkmıştır. Gösterilerin başlangıcı duvarlara yazı yazan
gençlerin tutuklanmasıyla patlak vermiş. 18 Mart Cuma günü yapılan gösterilerde güvenlik güçlerinin 4 eylemciyi
öldürmesinin ardından eylemler geniş bir boyut kazanmış ve insanlar sokaklara dökülmüştür. Cenazeler kaldırılırken
bir gencin daha öldürülmesi süreci hızlandırmış artık önü alınamayacak bir savaşın başlangıcı olmuştur. Bu aşamada
Beşar Esad’ın Vali ile Emniyet müdürünü görevden alması ve yardımcısı Faruk El Şara başkanlığında bir heyet
göndermesi olayları yatıştırmaya yetmemiş aksine olaylar git gide artış göstermiştir.
Bu olayları tetikleyen iki önemli husus olduğu söylenebilir: Bunlardan birincisi, Arap Coğrafyasında yaşanan
isyanların halklarının artık özgür, demokratik ve insanca bir yaşam talebini güncelleştirmesi ve bu taleplerin
Suriye’deki ezilen kesimler ve özellikle ülke gençliği üzerinde yarattığı etki. İkincisi ise, Suriye’de on yıllardır uygulanan ekonomik, sosyal, siyasal politikalara karşı birikmiş öfkenin olduğunu belirtebiliriz
(http://www.ozgurmedya.org/articledetail.asp?AuthorID=52&ArticleID=2019, 27.07.2012).
Olayların başlamasından beri olayları temkinli bir şekilde takip eden Türkiye 15 Mart 2011 tarihinden sonra her
geçen gün yeni bir sivil kaybın olmasını dikkatli bir şekilde izlemiştir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu birçok kereler
Heyetler göndererek veya bizzat kendisi giderek rejimin yaptığı hatalara ve sivil kayıplara dikkat çekmiş fakat tatmin
edici bir karşılık veya bir çözümle karşılaşamamıştır. İlerleyen dönemlerde gün geçtikçe ilişkiler gerilmiş ve kopma
noktasına gelmiştir. Olayların tırmandığı 26 Ocak 2012 tarihinde yaptığı açıklamada olayın geldiği noktayı özetlemiş ve
Esad’a çağrı yaparak yaşanan olayların bir an önce sonlanmasının ve Esad’ın değişimi kendi eliyle başlatmasını
söylemiş aksi takdirde sonun Kaddafi’ye benzeyeceğini vurgulamıştır. Ayrıca Davutoğlu:“Libya konusunda da Suriye
konusunda da bu ilkeye bağlı kaldık. Libya’da uzun süre dış müdahaleye karşı çıktık. Kaddafi halkını dinlemek ve uzlaşmak
yerine o halkı öldürmeye başlayınca ilkesel olarak o halkın yanında yer almaya başladık. Kaddafi tavsiyelerimizi dinlemiş
olsaydı, bugün Libya’da halkıyla barış içinde yaşıyor olabilirdi.” (http://www.stargazete.com/politika/esad-i-cokuyardik-
ama-o-da-kaddafi-gibi-bizi-dinlemiyor-haber-419079.htm, 27.07.2012). Davutoğlu’nun ortaya koyduğu ilkeler
çerçevesinde bugünde Türkiye tarafının Esad ve rejimini karşısı olduğunu göstermektedir.
Son dönemde karşılıklı yapılan soğuk ve sert açıklamalar ve Suriye’nin PKK’ya yeniden kapısını açması
faaliyetlerine izin vermesi zaten Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeterince gergin olmasını sağlamıştı, üstüne 23 Haziran
2012 tarihinde keşif uçuşu yapan Türk jetinin Suriye tarafında düşürülmesi gerginliğin bir savaşa dönüşmesine neden
olacak duruma getirdi.
5.SURİYE’DE YAŞANAN OLAYLARIN SINIR BÖLGESİNE YANSIMALARI
2002 sonrasın dönemde gelişen ilişkiler çok iyi bir noktaya geldiğini yukarda birçok yerde ifade etmiştik. Ardından
ilişkilerin kötüleşmesi ve hatta durmasının getirmiş olduğu etki Türkiye-Suriye sınırında olan şehirlerimizi çok derin
bir şekilde etkilemiştir. Ve bölgede yaşanan Arap Baharı öncesi ‘Sınır Baharı’ sona ermiştir. Özellikle Hatay ve
Gaziantep’in bu olaylar ve sonrasındaki süreçten derinden etkilendiğini görmekteyiz. 2010 yılında Yıllık 2,5 milyar
dolar olan resmi ve bunun nerdeyse 2 katı olan gayri resmi ticaret hacminin nerdeyse noktasına geldiğini görmekteyiz
(http://www.suriyeticaretofisi.com/suriye-ekonomisi,27.07.2012).
İlk olarak yaşanan sorunların en fazla etkilediği şehir olan Hatay’ın durumundan bahsedecek olursak: Suriye’de
yaşanan iç karışıklıktan kaynaklanan durgunluk ticaret hayatını olduğu kadar havayolları turizm sektörü ve bunun gibi
birbiriyle bağlantılı birçok sektörü derinden etkilemiştir.
Antakya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Hikmet Çinçin, Türk Hava Yolları başta olmak üzere, diğer havayolu
şirketlerinin Hatay Havaalanı'ndaki seferlerindeki azalmanın altında yatan ana nedenin, Suriye Arap Cumhuriyeti
vatandaşlarının, olaylar nedeniyle Hatay Havaalanı'nı kullanmamaları olarak açıklamış
(http://www.haberler.gen.al/2012-01-26/hatay-ticareti-suriyedeki-olaylardan-olumsuz-etkilendi, 27.07.2012).
Antakya Ayakkabıcılar Odası Başkanı Gökhan Oral da Suriye’deki olaylar nedeniyle 5 milyon ürün sattıkları pazarı
kaybettiklerini söylemiştir. ATSO Başkanı Hikmet Çinçin, Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye arasında 30-40 yıla dayanan
bir soğuk savaş dönemi yaşadığını, ancak bu soğuk savaş dönemini müteakiben son 5 yıl içerisinde ciddi bir iyileşme ve
ilişkilerde birbirine yakınlaşma olduğunu hatırlatmıştır.
Çinçin, Türkiye-Suriye arasında başlatılan vize muafiyeti döneminde her iki ülkenin de küçük esnafından büyük
esnafına kadar herkesin mutlu olduğunu, ancak son yaşanan olaylar ve karşılıklı yaptırımlardan sonra ciddi bir
daralmanın baş gösterdiğini belirtti. Çinçin, bu daralmayı şu sözlerle açıkladı: “Hatay açısından konaklama tesisleri
sahipleri, acenteler, lokantalar, ihracatçılarımız, nakliye filo sahiplerimiz ve her gün alışverişle muhatap olan küçük
esnafımız, yani bavul ticareti adı altında yapılan bir ticaret vardı Suriye Arap Cumhuriyeti ile aramızda. Burada bavul
ticaretinde daralma yüzde yüze yakın seviyede.”
Suriye’nin, Hatay’a komşu ülke olma sıfatının ötesinde, Hataylı iş adamlarının Ortadoğu’ya yaptıkları yatırımlarda
önemli bir kapı olduğunu söyleyen Çinçin, “İki ülke ilişkilerinin dışında Suriye Arap Cumhuriyeti'nin bizim için önemi,
Suriye topraklarını kat ederek biz bu yolla ihracat yapıyoruz. Ortadoğu’ya ulaşıyoruz. Ve bu yolla giden nakliye
firmalarımız Ortadoğu’nun en ücra köşesine gidiş geliş 8 gün içerisinde mal teslim edip tekrardan yükleme noktasında
dönerek, ayda yaklaşık 3,5 sefer sayısına ulaşmaktadır. Ancak alternatif diye önümüze getirilen RO-RO Taşımacılığında, bu
sefer süreleri henüz başlamamış ve bana göre alt yapısı bitmemiş olan bu RO-RO’da 20 ile 25 gün arasında bir sefer
yapılabileceği ifade edilmektedir. Artı bin 400 dolara yakın bir sefer başına maliyet gelmektedir. Bunun da anlamı Türk
mallarının Ortadoğu’da yüzde 20-yüzde 30 arasında pahalanmasıdır. Ve Türk ihracatçısının rekabet gücünün kırılması
anlamını taşımaktadır.” diye ifade etmiştir.
Hatay’dan Suriye’ye açılan Cilvegözü ve Yayladağı sınır kapılarında da ağırlaşma olduğunun altını çizen Çinçin, “Giriş
çıkışlarda ağırlaşmalar var. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin ifade ettiği gibi bilgisayar sisteminden kaynaklı ağırlaşmalar var.
Ayrıca, maliyet arttı. Bu 300 ile 850 dolar kadar her TIR’a Suriye Arap Cumhuriyeti çeşitli başlıklar altında paralar tahsil
etmekte. Bu da Türkiye ihracatçısının rekabet gücünü olumsuz etkilemekte.” şeklinde konuştu. Suriye’de yaşanan olayların,
Hatay’ı olduğu kadar o bölgeyi de etkilediğini aktaran Çinçin, “Ben Halep’teki otellerin haline de lokantaların durumlarına
bakıyorum. Onların durumu bizden çok daha kötü. Temennim, bir ortak platformda buluşup bu ilişkileri yumuşatmaktan
yana.” diye belirtmiştir.
Suriye’de yaşanan iç karışıklıktan doğan sıkıntıları sadece iş adamları ve nakliye firmaları çekmedi. Ayakkabıcılık
sektörü de Suriye’deki olaylardan olumsuz etkilendi. Antakya Ayakkabıcılar Odası Başkanı Gökhan Oral, Suriye başta
olmak üzere, Ortadoğu’ya açılan pazarlarını yaşanan iç karışıklık nedeniyle kaybetme noktasına geldiklerini söyledi.
Suriye’de yaşanan olaylardan etkilenen sektörlerin başında ayakkabıcılığın geldiğini söyleyen Oral, olaylar öncesinde
Hatay’a gelen Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşlarının ayakkabıcı esnafına haftada 3 bin ila 4 bin TL arasında para
kazandırdığını söyledi. Suriye’nin ayakkabıcı esnafı ve üreticileri için önemli bir kaynak olduğunun altını çizen Oral, şöyle
dedi: “Suriye, bizim için önemli bir kaynak. Burada birçok arkadaşımız en az haftada 3 bin-4 bin TL gibi ciddi rakamlarla iş yeri kasasına para gelen bir yerdi Suriye. Aynı zamanda Suriye’nin diğer bir ayrıcalığı, Suriye üzerinden Lübnan’a, Ürdün’e diğer Arap ülkelerine de direk geçiş yapan ve satış yapan arkadaşlarımız vardı. Sadece Suriye’deki müşterilerimizi kaybetmedik, Suriye üzerinden Hatay’a gelen ve Suriye üzerinden diğer bölgelere giden ticaretimiz de engellendi. Şu anda kapılarda çok ciddi sorunlar var. Ve Suriye Hükümeti tarafından da Türk mallarına çok ciddi vergiler uygulanmakta.
Bunlar da Hatay’da ayakkabıcılık sektörüne son derece ciddi sıkıntılar yaşatıyor. Suriye’ye ve Suriye üzerinden diğer Arap ülkelerine ortalama yıllık 5 milyonun üzerinde ayakkabı satışı yapıyorduk. Şu anda bu durma noktasına geldi desek doğru olur.”Suriye’den artık Hatay’a paranın gelmediğini ve Suriye Arap Cumhuriyeti'nin giriş ve çıkışlarda para çıkışını yasakladığını da aktaran Oral, “Çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Oradan gelen arkadaşlarımız da orada problemler olduğunu anlatıyorlar. Geçişlerde de zaten sıkıntılar ortada. Artı oradan buraya para gelmez oldu. Suriye çıkış kapılarından çıkışlarda para çıkışını yasaklamış durumda. Paranın gelmediği yerde de ticaret olmaz sanırım. 5 milyon ayakkabı 1 ya da 1,5 trilyon demektir. Bu da Hatay’ın ekonomik bütçesi için önemli bir eksikliktir.” diye konuşan Antakya Sanayi ve Ticaret Odası başkanı yaşanan olumsuzlukları net bir şekilde ifade etmiştir.
Gaziantep bölgesindeki önemli bir ticaret merkezi olan zincirli bedesten esnafı bir gazeteye verdikleri röportajda yaşadıkları sıkıntıları ifade etmişlerdir
Karaaslan Ticaret-Ökkeş Karaaslan: “Zincirli Bedesten’de 2 yıldır esnaflık yapıyorum, buraya genellikle yerli ve yabancı turistler geliyor. Şu anda esnaflar ancak kendi kendini idare ediyorlar. Suriye’de yaşanan olaylar bedestenimizi
bayağı etkiledi. Gaziantep halkı burayı hala tam olarak tanımıyorlar. Bedesten eskiden et haliydi hala birçok kişi burayı et hali sanıyor.”
Onur Bakırcılık-Ramazan Ekici: “Zincirli Bedesten açıldığından beri burada esnaflık yapıyorum. Suriye’re yaşanan olaylar nedeniyle bedestende hiçbir hareket kalmadı. Kent halkı fazla gelmiyor, genellikle yabancı turistler geliyor ancak yabancılar da pek alış veriş yapmıyorlar. Suriye’ye giden turlar Gaziantep’ten geçerdi Suriye’deki olaylar sebebiyle artık turlar da gelmiyor.”
Göz Nuru Takı-Ümran Güler: “Zincirli Bedesten’de 3 yıldır esnaflık yapıyorum, buradaki esnafların durumu şu anda çok kötü. Suriye’de yaşanan olaylar Gaziantep’e de olumsuz yansıdı ve şu anda Zincirli Bedesten’e kimse gelmiyor. Esnaf neredeyse dükkânlarına kilit vuracak hale geldi. Piyasaların düzelmesi için öncelikle Suriye sınır kapısının açılması lazım.
Sınır kapısının kapalı olması büyük sıkıntı yaratıyor.”
Haksal Gümüşçülük-Faruk Haksal: “Zincirli Bedesten yeni açılan bir alış veriş merkezi, burada esnaflık yapmamın amacı yabancıların çok gelmesinden kaynaklanıyor. Ancak Suriye’de yaşanan olaylar nedeniyle işlerimiz tamamen durdu.
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle millet para harcamaktan korkuyor. Suriye kapısının kapanması bizim Cumartesi-Pazar günleri yaptığımız satışları tamamen bitirdi. Kentimize gelen turlar sayesinde maddi anlamda büyük destek alıyorduk.”
(http://www.gaziantepgunes.com/haberdetay.asp?haber=14895, 27.07.2012)
6.SONUÇ
Devletlerin dış ve iç politikalarında takındıkları tutumların mutlaka bir maliyeti olmaktadır. Görüldüğü üzere Ulasal düzeyde komşularla ilgili uygulanan bu politikaların merkeze olan etkisinden çok komşu şehirlere etkisi olmaktadır. Bu
yüzden alınan kararların yerele danışılarak alınması olayın bir paydaşı olması sağlanmalıdır, çünkü yaşanacak olumsuzların en fazla etkisi yerel halka olacaktır. Bu kaybın algılanması merkez için zordur çünkü bu istatistikler
merkez için küçük olabilir fakat bir şehir özelinde büyüktür.
Konumuz çerçevesinde ifade edecek olursak Yüzyıllar boyu dost ve kardeş olarak yaşayan halkların arasına sokulmaya çalışılmış mesafe ve iki halkı birbirine yabancılaştırma çabaları başarılı olamamış yine ilk müsait, özgür ve
demokratik ortamda kendini bulunmuştur. Bu barış ve karşılıklı güven ortamında insanlar psikolojik rahatlık ve huzurun yanında ekonomik manada da büyüme yaşanmışlardır. Fakat ardından gelen süreç bu durumu tam tersine çevirmiş ve soğuk savaşın dönemindekinden de kötü duruma getirmiştir.
M.TAN, A.BELLİ, A.AYDIN / II. BÖLGESEL SORUNLAR ve TÜRKİYE SEMPOZYUMU
KAYNAKÇA
Açıkalın, Serpil, “Ortadoğu’da Ekmek ve Demokrasi Savaşında Tarih Yazılıyor, Mısır’da Neler Oluyor?”,
http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=1919, 13.03.2012.
Akdemir, Salih(2000), “Suriye’deki Etnik ve Dini Yapının Siyasi Yapının Oluşmasındaki Rolü”, Avrasya Dosyası Dergisi, C.
6, S. 1, ASAM Yayınları, İstanbul.
Aslan, Ozan Nejat(2006), Demokratikleş(tir)me Sürecinde Suriye, Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmalar Enstitüsü
Ortadoğu Sosyolojisi ve Antropolojisi AnabilimDalı YL Tezi, İstanbul.
Aras, Bülent – Toktaş Şule(2008), “Güvenlik Demokrasi ve İstikrar Sarmalında Suriye ve Afganistan”, Seta Yayınları, Ankara.
Ayhan, Veysel,(2009), “Türkiye-Suriye İlişkilerinde Yeni Bir Dönem: Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi”, Ortadoğu
Analiz Kasım’09 Cilt1 -Sayı 11.
Aras, Bülent – Toktaş Şule(2008), “Güvenlik Demokrasi ve İstikrar Sarmalında Suriye ve Afganistan”, Seta Yayınları, Ankara.
Bahadır, Gürhan, (2010), “İslam fethinden Haçlılara Kadar Antakya”, Cantekin Yayınları, Antakya,
Cirit Hakan (2007) Sınır Aşan Sular ve Türkiye, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır.
Dursun, Davut, “Ortadoğu’nun Ekonomik Sosyal ve Siyasi Yapı Özellikleri Üzerine Genel Tespitler”, Sosyal Siyaset
Konferansları Dergisi, Yıl, ?, S. ?, .
Ekici, Birol, “Mısır Arap Cumhuriyeti Yönetim Sistemi”, http://www.politikadergisi.com/makale/misir-siyasal-tarihi-ve bugunu, 12.03.2011.
Erhan, Çağrı, “Ortadoğu İçin Üç Senaryo”, http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=1974, 20.05.2012.
Hamit Pehlivanlı, Yusuf Sarınay, Hüsamettin Yıldırım, “Türk Dış Politikasında Hatay (1918-1939)”, (ASAM Yayınları, 2001).
Kambur Tuğçe Elif, (2012), “2002’den Arap Baharına Türkiye Suriye İlişkileri”, Arap Baharı ve Suriye, Ed. Adıbelli Barış,
IQ Kültür ve Sanat Yayıncılık, İstanbul.
Köylü Murat, Serdaroğlu Rıfat, Uçar Zahide, Bulut Levent, (2012) “Darağacı (BOP) Türkiye-İran-Suriye”, Bilim+Gönül Yayınları, İstanbul.
Parlar, Suat(1997), “Ortadoğu Vaat edilmiş Topraklar”, Bibliotek Yayınları, İstanbul.
Orhan Oytun, “Türkiye-Suriye İlişkilerinde Stratejik İşbirliği Dönemi”Türkiye-Ortadoğu Uluslar Arası Dostluk ve İşbirliği
Sempozyumu-Hatay,3-5 Kasım 2009 .
Sağır, Muharrem, Ortadoğu’da Sırça Köşkler Yıkılırken, http://www.usak.org.tr/myazdir.asp?id=2007, 18.04.2012.
Sayın,Yusuf,(2010) “Türkiye–Suriye İlişkilerinin Stratejik Derinliği”,
http://yusufsayin.com/makaleler/turkiyesuriye.pdf, 20.06.2012.
Sofuoğlu Adnan, Dağıstan Adil, (2008) “İşgalden Katılıma Hatay”, Phoenix Yayınevi, Ankara
Şen, Sabahattin(2004), “Ortadoğu’da İdeolojik Bunalım, Suriye Baas Partisi ve İdeolojisi”, Birey Yayıncılık, İstanbul/
Yılmaz, Sait(2010), “Ortadoğu’ya Demokrasiyi Getirmek”, Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, Yıl 3, S.5/
Togay Zeynep, (2010), “Beşar Esad Dönemi Türkiye-Suriye İlişkileri”,
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=793 E.T.: 20.06.2012
http://suriye.ihh.org.tr/turkiye/besaresad/besaresad.html, 30.07.2012
http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2008/09/080904_syria_summit.shtml, 27.07.2012
http://www.mfa.gov.tr/suriye-ile-emlak-muzakereleri.tr.mfa, 27.07.2012
http://yasinatlioglu.blogspot.com/2004_12_01_archive.html, 25.07.2012
http://www.gaziantepgunes.com/haberdetay.asp?haber=14895,27.07.2012
http://www.kilispostasi.com/modules.php?name=News&file=article&sid=755
http://arsiv.sabah.com.tr/2004/01/09/eko105.html, 28.06.2012
http://www.stargazete.com/politika/esad-i-cok-uyardik-ama-o-da-kaddafi-gibi-bizi-dinlemiyor-haber419079.htm,28.06.2012
http://www.ozgurmedya.org/articledetail.asp?AuthorID=52&ArticleID=2019, 27.07.2012
http://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye , 26.10.2012
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hatay_Cumhuriyeti ,26.10.2012
http://www.cnnturk.com/2009/turkiye/09/16/turkiye.ile.suriye.arasinda.vize.kalkti/543804.0/index.html,
M.TAN,
A.BELLİ,
A.AYDIN
II. BÖLGESEL SORUNLAR ve TÜRKİYE SEMPOZYUMU
27.07.2012
PDF FORMATINDA OKUMAK İÇİN
http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/10.pdf
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder