27 Ocak 2015 Salı

CHP, KEMAL Derviş’i değil Kemalizmi Seçse en az %40 oy Alırdı




CHP,   KEMAL Derviş’i değil  Kemalizmi  Seçse  en az %40 oy Alırdı,


  Gökçe Fırat

23.09.2002/Sayı 13



Ulusal ve sol güçleVatandaş açlıkla boğuşuyor, Baykal bisiklet turu atıyor!

1999 seçimlerinde CHP’nin oyu %10’un altına düşmüştü. CHP’liler bu seçim mağlubiyetinin nedeni olarak, sert muhalefet yapmalarını tespit ettiler. O nedenle geçen üç yıl boyunca CHP, ülke sorunları üzerine tek söz etmedi. Madem ki sert muhalefet oy kaybettirmişti, o halde susarak oy toplayacaktı CHP.

Ancak sorun şu ki CHP siyasi bir parti. Yani bu işin hem iktidarı var hem muhalefeti. Muhalefet yapmadan puan toplayacağını düşünen CHP, Türkiye’nin yaşadığı tüm yakıcı sorunlardan uzak durarak, sesini çıkartmayarak, sadece siyasi parti kimliğini yitirmedi, halkla olan tüm bağını da koparttı. O nedenle CHP’nin geçen yılki tüm faaliyeti Baykal’ın bisiklet turları, piknikleri, balık avları oldu.

Peki Türk halkı geçtiğimiz yıl neyle boğuştu? Türkiye’nin en büyük ekonomik krizi! Vatandaşın cebindeki para yarı yarıya azalırken, işsizlik ikiye katlanırken, televizyonlarını açanlar Baykal’ın bisiklet turları ile karşılaştılar! Ve eminiz bu yapıcı muhalefetinden dolayı Baykal’a oy vermeyi düşünmüşlerdir!

 Derviş’in CHP’ye üyelik günü Kemalizme ihanet günü olarak geçecek tarihe


 Türkiye’yi felakete götüren partiler arasında, “hiç günahı olmayan tek parti biziz” ucuz propagandası ile vatandaşı kandırabileceğini ve %10’u aşacağını düşünen CHP yönetimi, bunun rahatlığı ile siyasetten uzak durmaya devam eti. Mevcut partilere öfkeli yurttaş sandık başında onları cezalandırırken mecburen CHP’ye atacaktı oyunu ne de olsa! Vatandaşı aptal yerine koyan bu Baykal politikası, ilk siyasi çıkışını ABD memuru Derviş’i CHP’ye katarak yaptı. Demek ki bir yıl o bisiklet turundan bu balık avına koşturan Baykal, bula bula bu çözümü bulmuştu CHP için.

Balık avında, muhalefet yerine susma politikasını keşfeden Baykal, yine de CHP’nin Meclis’e girip giremeyeceğinden emin olamamış olacak ki, O’na göre CHP’nin Meclis’e girmesinin önündeki en önemli engeli aşmayı düşündü. O engel ABD’nin ve iş dünyasının CHP’ye olan mesafeli tavrıydı. Bu mesafeyi Derviş’ten daha iyi kapatacak bir ikinci insan elbette bulunamazdı, adam hem Dünya Bankası’ndan geliyor, hem ABD’den!

Derviş’in CHP rozetini taktığı gün Baykal, kendisini belki de Başbakanlığa taşıyacak adımı atmanın rahatlığı içindeydi. Üstelik zaten %10’u geçen CHP oyları Derviş’le birlikte en az %15’e ulaşacaktı. Baykal’ın kişisel tarihinin bizim için hiç önemi yok ama Derviş’in CHP’ye katıldığı gün, Türkiye tarihine Kemalizme ihanet günü olarak geçecek.

Şimdi eminiz pek çok CHP’li, Derviş’li bile olsa Meclis’e kapağı atmanın ne kadar önemli olduğunu söyleyecektir. Meclis’te hiç yer almamaktansa Derviş’le birlikte yer almak yine de daha iyi değil mi diye soruyor pek çoğu.

Ancak CHP’lilerin anlayamadığı bir şey var. Türkiye, çok önemli sorunlarla boğuşuyor, bir taraftan ekonomik kriz diğer taraftansa bölünme süreci. Ve bu tarihi koşullar nedeni ile bir süredir Kuvayı Milliye sesleri yeniden işitilmeye başlandı. Bu, 1960’lı yıllardan sonra ilk kez oluyor. Vatanın içinde bulunduğu durum, bir çözüm olarak Kuvayı Milliye’yi zihinlere getiriyor. Atatarkçülüğün, milliyetçiliğin son dönemki yükselişi böyle tarihsel koşulların bir sonucu.

Atatürk’ün CHP’si bu seçimlerde en az % 40 oy alırdı


Geçtiğimiz seçim sonuçlarını şu şekilde yorumlamak gerek: Halk IMF’ci ve AB’ci partilere oy vermedi. DSP ve MHP’nin büyük başarısı sadece bir Apo olayına bağlanamaz, kaldı ki Apo karşıtlığı da bugün AB karşıtlığının içindedir. Tablo bu kadar açıkken bu tablodan çok sert muhalefet yaptık onun için oy alamadık sonucunu çıkartmanın hiç bir mantıklı gerekçesi olamaz.

Şu üç yıllık iktidar açısındansa yine iki değerlendirme ölçütü var; AB’ye ve IMF’ye tavır. DSP-MHP-ANAP koalisyonu bu noktada IMF’ye ve AB’ye tam teslimiyeti seçerek büyük puan kaybettiler ve o puanı dolduracak başka bir IMF ve AB karşıtı parti de seçimlere girmiyor. AKP’nin güçlenmesini de IMF ve AB politikalarının vatandaşta yarattığı tepki ile ölçmek gerekli.

Bu noktada seçime gidilirken aklı başında bir CHP yönetimi vatandaşa açık açık şunu demeliydi: Ey Türk halkı! Biz Atatürk’ün partisiyiz. Bu ülkeye yeniden bir Kuvayı Milliye ruhu lazım. Tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi bizi bölmek isteyenlere karşı çıkacağız. Türk halkını açlığa mahkum eden modern Duyunu Umumiye IMF anlaşmalarını yırtıp atacağız. Şeriatı güçlendiren bu koşulları ortadan kaldırırken aynı zamanda Atatürk kadar kararlı bir laiklik savunucusu olacağız.

İşte vatandaşın CHP’den beklentisi buydu. Türkiye’nin Kemalizme ihtiyaç duyduğu bir anda CHP’nin IMF’yi değil Kemalizmi seçmesini beklerdi halk. Böyle Kemalist bir CHP’nin oyu ise abartısız % 40’lara yakın olurdu. Bu Atatürk’ün büyük birleştiriciliğiydi, vatanını seven her yuttaşı biraraya getirecek gerçek milliyetçi ve gerçek laik bir program! Yok bu tutmaz diyenler Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün her farklı siyasi görüşteki insanları böyle birleştirdiğini unutmasınlar.

Ama nerde o CHP yönetimi. Bir de Baykal’ın yaptığı çağrıya bakın: Ey insanlar! Biz artık IMF’ci olduk, AB’ye sonuna kadar evet diyoruz. İsterse türbanlılar da okula girebilir. Hadi Atatürk’ün partisine oy verin!

İşte bu iki CHP arasındaki oy farkı en az %20’dir. Biri Atatürk’ün, Kemalizmin CHP’sidir, diğeri Kemalize ihanetin, Derviş’in CHP’si. Şimdi Baykal %15’lerle CHP’yi Meclis’e sokmanın başarısı üzerinden rant yemeyi düşünüyor ama CHP’ye kaybettirdiği bu %20’lik oyun hesabını ondan soracak Kemalistler eminiz CHP’de de vardır!

Şimdi gerçek Kemalistlere çok içten bir uyarı


Eğer kazayla CHP Meclis’e girer de hükümet kurarsa bu CHP’nin ve tüm CHP’lilerin sonu olacaktır. Çünkü seçim sonrası kurulacak hükümet bir Damat Ferit hükümeti olacak. Altından kalkılamaz borç yükü, Irak’ta başlayacak bir Kürdistan’ı kurma savaşı, Kıbrıs’ta savaş... Yani Türkiye her açıdan bir savaş hükümeti kuracak. Türkiye adeta Kurtuluş Savaşı günlerine doğru giderken, biz hükümet olalım demenin bir anlamı yoktur.

Türkiye’nin bölünmesinin, vatandaşın açlıktan kırılmasının vebalini CHP’ye yüklemek istemiyorsanız bu oyuna ortak olmayın. Bakın sağcılar çok uyanık, bu ağır yükü CHP’nin sırtına yüklemek istiyorlar, sonra da gördünüz mü ülkeyi solcular batırdı, vatanı solcular böldü diyecekler.

Mustafa Kemal böyle bir zamanda vatanı satan İstanbul Hükümetleri’ne hiç bulaşmadan Samsun’a doğru yola çıkmıştı. Bugün içinde bulunduğunuz CHP, işte o Samsun’a çıkanların kurduğu partidir, bilmem hâlâ hatırlıyor musunuz?

..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder