3 Mart 2015 Salı

KDP- PKK- IŞİD Üçgeni




KDP- PKK- IŞİD Üçgeni 


21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü   
Irak
12 Ağustos 2014 Salı 
Merve Önenli Güven tarafından yazıldı.

21. Yüzyıl Dergisi'nin 68. Sayısı'nda yer alan ve 15.07.2014 tarihinde kaleme alınan yazı... 

Irak’ta IŞİD’in silahlı operasyonları bağlamında yaşanmakta olan gelişmeler çerçevesinde Irak/Kandil Bölgesi’nde önemli bir mevcudiyeti bulunan PKK’nın 
varlığı ve süreç dâhilinde takınacağı tutum, bölgedeki dengelerin nasıl şekilleneceği noktasında önem arz etmektedir. Yaşanmakta olan sürecin ortaya 
çıkartacağı sonuçlar, sadece Irak coğrafyasını değil Ortadoğu coğrafyasını da direkt olarak etkileyecektir. Bu bağlamda bu yazıda, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi 
(IKBY) tarafından bağımsızlık ilanına ilişkin söylemler çerçevesinde, Irak’ın kuzeyinde kurulabilecek olası bağımsız Kürdistan’ın, PKK’nın Irak’taki 
mevcudiyetini nasıl etkileyeceği, ne tür sonuçların ortaya çıkabileceği değerlendirilecektir. Bu amaçla da bölgedeki ana aktörlerin pozisyonları, 
hareket tarzları ve birbirleriyle olan ilişkileri irdelenecektir.       

KDP-PKK

Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve PKK arasında bir güç mücadelesi olduğu bilinmektedir. Bu güç mücadelesi;

-Türkiye-KDP, PKK-KDP ilişkileri bağlamında PKK’nın Kandil’deki mevcudiyetinin KDP’yi arada bırakması,

-Suriye cephesinden bakıldığında, Suriye’de yaşanmakta olan iç savaş bağlamında hem KDP’nin hem PKK’nın bölgede etkin bir güç kazanma çabası içerisinde olması,

-Irak cephesinden bakıldığında da Irak’ta IŞİD’in ortaya çıkardığı yeni dengeler çerçevesinde KDP’nin Irak’ın kuzeyinde bağımsızlık ilan etmesi ihtimali, bağlamında şekillenmektedir.

KDP ve PKK arasında güç mücadelesinin net bir şekilde yaşandığı alanlardan birisi Suriye’dir. Suriye’de 2011 itibarıyla başlayan iç çatışma çerçevesinde 
her iki tarafta, bölgede etkin ve baskın bir aktör olma hedefiyle hareket etmektedir. PKK’nın Suriye’deki mevcut durumuna bakıldığı zaman Demokratik 
Birlik Partisi (PYD) üzerinden Suriye’nin kuzeyinde kendi savunma güçlerini konuşlandırması, özerklik ilan etmesi, kendi meclisini kurması çerçevesinde 
önemli bir hâkimiyet ve hareket alanı kazandığı görülmektedir. Bu bağlamda KDP ve PKK arasında Suriye’de ciddi seviyede bir güç mücadelesi yaşanmaktadır. KDP ise uluslararası arenada kabul gören bir aktör olmasının verdiği avantajla PKK’nın Suriye’de edindiği güce ortak olma arayışındadır.  

İki tarafın güç mücadelesi içerisinde bulunduğu başka bir alan da Irak’tır. IŞİD faktöründen sonra KDP-PKK arasındaki dengeler farklı bir boyut kazanmıştır. IŞİD tehdidi PKK’nın Kandil bölgesindeki varlığını muhafaza etmesi ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Irak’taki etkinliğini koruması açısından bu iki unsuru ortak paydada bir araya getirebilir mi?

Temmuz 2014 ilk haftası itibarıyla KDP ve PKK’nın ortak paydada buluşmak yerine karşı karşıya geldikleri görülmektedir. PKK güdümünde yayın yapan Özgür Gündem Gazetesi ve Fırat Haber Ajansı’nda; Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin görevlendirdiği Azad Bervari’nin 01/06/2014 tarihinde Ürdün/Amman’da Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve Sünni Araplarla görüşerek, Musul’u ele geçirme planı yaptığı, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin bunu öğrenmesi üzerine söz konusu planı engellemek için İran’ı devreye soktuğu yönünde bir haber yayınlamıştır.[1] Bu habere karşılık olarak da KDP’nin resmi internet sitesinde; 
“PKK’nın iftira attığı ve istihbarat örgütlerinin yürüttükleri planın bir parçası olduğu, peşmergeleri şehit eden IŞİD terör örgütüyle ne bugün ne de yarın ittifak halinde olmayacakları” [2] şeklinde bir açıklama yapılmıştır.

KCK Eş Başkanlığı imzasıyla 08/07/2014 tarihinde KDP’nin söylemlerine yönelik bir açıklama daha yapılmıştır. Söz konusu açıklamada; “KDP’nin her fırsatta 
PKK’ya yönelik düşmanlığını dışa vurduğu, Kürtlerin birliğinin ve siyasi güçlerinin ortak davranması gerektiği bir dönemde KDP’nin bu düzeyde saldırgan bir dil kullanmasının anlaşılır olmadığı, KCK ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin bütün bileşenleriyle birlikte ulusal birlik için çalıştığı, bu dönemde birlik olmanın ve ortak hareket etmenin derin sorumluluğu ve bilincinde olduğu, KDP tarzı yaklaşımların Kürt ulusal birliğinin önünde engel oluşturduğu, Kerkük’ün 
savunulmasının Kobani’yi, Cezire’nin savunulmasının, Duhok ve Şengal’in güçlendirilmesinin gerektiği, Amed ve Hewler’de izlenen her politikanın ve 
mücadelenin birbirini savunan pozisyonda olmasının önemli olduğu, Kürt Özgürlük Hareketi olarak KDP’ye bağlı yayın organlarında PKK Eş Başkanları’ndan Cemil Bayık’ın hedef gösterilmesinin Kürt örgütleri arasında ilişkiyi bozmaktan başka bir anlam taşımadığı, bu açıdan KCK Eş Başkanlığı’nı hedef göstermek ve bunu bir mücadele tarzı haline getirilmesinden vazgeçilmesi gerektiği, KDP’nin ulusal birliğe ve ortak tutumlara en fazla ihtiyaç duyulduğu bir zamanda daha sorumlu davranması gerektiği”[3] hususları ifade edilmiştir.

Söz konusu açıklamada öne çıkan iki husus bulunmaktadır. Bunlardan birisi ulusal birlik vurgusu, diğeri ise PKK’nın; Türkiye, Irak ve Suriye’de etkin olduğu 
bölgelerdeki hâkimiyetini pekiştirme ve farklı coğrafi bölgeler üzerinden ortak bir hâkimiyet alanı yaratma hedefidir. Farklı coğrafi bölgeler üzerindeki ortak 
hâkimiyetten kasıt da PKK’nın, KDP’nin hâlihazırda sahip olduğu yönetim gücüne eş olabilme, hatta bu gücün üstünde bir pozisyona erişebilme gayesini net bir 
şekilde ortaya çıkmaktadır.            

Aslında PKK, IŞİD’e karşı KDP’de dâhil tüm Kürtçü yapılanmalar/oluşumlarla birlik kurulması taraftarı olduğu yönünde mesaj vermektedir. Ayrıca bu mesaj 
içeriğinde PKK, silahlı gücünün bu tarz ortak bir tehdide karşı diğer grupları da kendi çatısı altında toplamasına yardımcı olacak bir unsur olarak servis 
etmektedir. Bu şekilde ulusal birlik kurulması noktasında kendi silahlı gücünün tetikleyici ve ulusal birliği kendi çatısı altında sağlayıcı bir faktör olarak 
kullanabileceği stratejisini yürütme amacını göstermektedir.   

IŞİD hem PKK hem KDP için bölgede önemli bir tehdittir. IŞİD ortak tehdit olarak algılansa da PKK ve KDP arasındaki liderlik savaşının ortadan kalkmayacağı ve iki tarafı da ortak mücadele noktasında bir araya getiremeyeceği, taraflar arasında süregelen anlaşmazlıktan anlaşılmaktadır. KDP’nin, var olan silahlı gücü ve aldığı uluslar arası destek çerçevesinde IŞİD’e karşı mücadelesini, PKK desteğini sunsa da bu teklifi kabul etmeksizin devam ettireceği değerlendirilmekte dir. Çünkü KDP hâlihazırdaki gücünü ve meşruluğunu PKK ile paylaşmak istememektedir.

Ancak PKK’nın IŞİD’in yarattığı tehdidin PKK’ya ihtiyaç duyulmasını gerektiren bir ortam yaratması beklentisi içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir 
durumun ortaya çıkması halinde de PKK’nın liderliğe ortak olma amacı çerçevesin de, KDP’nin kabulü halinde, KDP’nin yanında yer alabileceği 
değerlendirilmektedir. PKK’nın KDP’ye yönelik IŞİD’e destek verdiği yönündeki açıklamalarının kaynağı, KDP’nin PKK ile ortak hareket etmeyi tercih etmemesi ve özellikle son dönem içerisinde KDP’nin bölgede edindiği gücün PKK’yı rahatsız etmesi olarak açıklanabilecektir.

Yukarıdaki hususlar bağlamında KDP ve PKK’nın Irak’taki mevcudiyetlerinin IŞİD tarafından tehdit ediliyor olmasından daha çok, tarafların bir tarafın diğerine 
üstünlük sağlamasının önüne geçme çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Bu güç mücadelesinin emareleri, Kürt ulusal birliği kurulması çerçevesinde 
yürütülen faaliyetler bağlamında da net bir şekilde görülmektedir. PKK’nın kendi yönetimi ve çatısı altında diğer Kürt oluşumlarını bir araya getirme gayesi, 
diğer taraftan da KDP’nin diğer Kürt oluşumların üstünde etkin olma amacı nedenleriyle hâlihazırda ulusal birlik kurulması çerçevesinde, Kürt Ulusal 
Kongresi hala gerçekleştirilememiştir. Mevcut konjonktür göz önünde bulundurulduğunda söz konusu kongrenin gerçekleştirilmesi halinde dahi, somut ve pratik kararlar yerine muğlak ve geneli kapsayıcı, ileriye dönük temenni niteliğinde hususların sonuç bildirgesinde yer alması kuvvetle muhtemeldir. 

IŞİD-PKK

PKK ve IŞİD arasında Irak ve Suriye’de bir güç mücadelesi bulunmaktadır. IŞİD’in hâlihazırdaki stratejisi ve silahlı faaliyeti PKK için bir tehdit unsurudur. Bu tehdidin PKK açısından iki türlü boyutu vardır. Birisi Arap milliyetçiliği ve Sünni mezhepçiliği, diğeri de IŞİD’in yarattığı ortamın, IKBY’nin mevcut Kürt oluşumlar arasında uluslar arası arenada meşru, tanınan/kabul gören ve önemli petrol rezervlerine sahip bir aktör haline gelmesidir. 

PKK, IŞİD’in Suriye’deki ve Irak’taki varlığından memnun değildir. PKK internet sitesinde Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi (KCK) adıyla 08/07/2014 tarihinde yaptığı açıklamada; “Rojava devriminin bölgesel, gerici güçlerin bir çete örgütü olan IŞİD’in açık hedefi durumuna geldiği, halklar için gerçek bir demokrasi ve özgürlük modeli olan Rojava devriminin tasfiyesinin hedeflendiği, IŞİD çete örgütünün Musul’a saldırmasıyla birlikte Ortadoğu’daki gelişmelerin merkezinde olan Kürt sorunu ve Rojova devriminin yeni bir boyut kazandığı,

IŞİD’in belli bir strateji temelinde kullanılan bir çete örgütü olduğu, çatışmaların sadece Şii ve Selefi-Sünni savaşı olmasından öte bir tarafta İran, Irak ve Suriye rejimleri, diğer taraftan ise Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi hegemon güçlerin de yer aldığı, bölgesel dinamiklerin ve dengelerin yeniden 
belirlenmeye çalışıldığı bu dönemde, Kürtlerin tutumu büyük önem kazandığı,

Hiçbir Kürt örgütünün bu kirli çıkar stratejisine alet ve ortak olmaması gerektiği, IŞİD çete örgütünün Kobani’ye yönelik geliştirdiği son saldırıların demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik ve kadın düşmanı olan bir strateji doğrultusunda yürütüldüğü, Kobani’nin düşürülmesiyle Rojova devriminin tasfiyesinden sonra Güney Kürdistan’ın hedefleneceği, bu nedenle tüm Kürdistan halkının var gücüyle Rojova ve Kobani halkının yanında omuz omuza direnişte yer alması gerektiği, Kobani’nin şahsında Kürdistan’ın özgürlüğünü, varlığını ve geleceğini katletmek isteyen güçlere karşı birlikte direnmenin zamanı olduğu, Kobani’de, YPG ve YPJ güçleriyle birlikte, Kürt halkının topyekûn bir ulusal onur ve özgürlük direnişi içinde olduğu, Kobani direnişinin, gece-gündüz dört gündür aralıksız biçimde sürdüğü”[4] hususları vurgulanmıştır.

Irak’ta Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesi PKK tarafından önemli bir tehdit unsuru olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda PKK; “Musul ve çevresindeki Kürtleri de Kerkük’ü de savunmaya hazır olduğu, Kürtlerin bulundukları her yeri yönetmeye ve savunmaya haklarının olduğu, buna Musul ve çevresi, Kerkük ve diğer Kürt bölgelerinin de dâhil olduğu, Kürt gerillasının fedai bir güç olduğu, Kürt düşmanlarının korktuğu öz savunma gücü olması 
gerektiği”[5] hususlarını ifade etmiştir.

PKK, IŞİD’i sadece Irak’ta değil Suriye’deki mevcudiyeti bağlamında da önemli bir tehdit olarak görmektedir. PKK’ın söylemlerinden de anlaşılacağı üzere bu 
dönemde izlediği strateji, IŞİD’e karşı silahlı mücadele sürdürmek ve etkin olunan bölgelerde güç kaybını önlemek, ayrıca da ortak tehdide karşı tüm Kürt 
oluşumlarını kendi çatısı altında toplamak yönündedir. Bu nedenle son dönemde ki söylemlerinde “öz savunma gücü” vurgusunu sıklıkla yinelemektedir. Bu durumun önemli kanıtlarından birisi de PKK’nın elinde bulunan Suriye/Halep-Kobani (Ayn-El Arap) İlçesi’nde, IŞİD ve PKK arasında yaşanan çatışmalar çerçevesinde Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye, Türkiye’den de Suriye’ye, Demokratik Birlik Partisi (PYD)/Halk Savunma Birlikleri (YPG) safında savaşmak amacıyla 800 kişinin geçmesidir.[6]  

IKBY-Merkezi Hükümet: Bağımsızlık Referandumu

IŞİD’in hareket tarzından dolayı Irak askerlerinin boşalttığı yerlerin peşmergeler tarafından kontrol altına alınması akabinde KDP, enerji kaynaklarına hâkimiyeti bağlamında hareket kabiliyetini arttırmıştır. Irak Petrol Bakanlığı’ndan 11/07/2014 tarihinde yapılan açıklamada; “Kürt peşmergelerin petrol sahasında ki Arap işçileri kovduğu ve yerlerine Kürt işçileri bölgeye yerleştirdik leri”[7] açıklanmıştır. Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin petrol sahalarını ele geçirmesi nedeniyle IKBY ve Merkezi Hükümet’in arasındaki gerginliğin tırmandığı görülmektedir. Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin IKBY’nin  IŞİD için güvenli liman haline geldiğini söylemesi ve Kürt yönetimini cihatçılara yardım etmekle suçlaması, karşılık olarak da Kürt yönetimi tarafından Maliki’nin istifaya çağrılması[8], arada yaşanan sorunun nasıl boyutlandığını göstermektedir.

Söz konusu hususlar bağlamında IKBY tarafından bağımsızlık çalışmalarının başlatılması ve Mesut Barzani’nin; “Artık kaderimizi belirlemenin zamanı geldi. 
Artık başkalarının bizim kaderimizi belirlemesine izin vermemeliyiz. ... Kendi kaderimizi tayin etmek üzere referandum hazırlıklarına başlayalım”[9] ifadesi 
önemlidir. Bu ifade üzerinden “bağımsız Kürdistan kurulacaktır” şeklinde bir çıkarım yapmak yerine, bu ifadeyi ve mevcut durumu IKBY’nin aldığı uluslar arası destek ve IŞİD’in hareket tarzından hareketle IKBY’nin kazanımları çerçevesinde değerlendirmek daha faydalı olacaktır.    

-IŞİD’in saldırıları bağlamında Irak askerlerinin Kerkük’te boşalttığı mevzilere peşmergelerin yerleşmesi ve IKBY’nin bu çerçevede Kerkük’ün kontrolünü ele 
geçirmesi,

-İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu tarafından; “Bölgenin (Irak) güvenliği açısından bir Kürt Devleti’nin kurulmasının gerektiği, Kürtlerin mücadeleci bir 
topluluk olarak siyasi şartları yerine getirdiği ve bağımsızlığı hak ettiği”[10] yönündeki açıklaması,

-Amerikan Başkan Yardımcısı Joseph Biden’ın 2006 yılında Dış İlişkiler Komitesi’nde görevliyken; “Irak’ın birliğinin sağlanmasının her etnik-dini gruba 
kendisini temsil etme anlamında hareket alanı yaratmasıyla gerçekleşebileceği, bu nedenle merkezi yönetimin Sünni, Şii ve Kürt olmak üzere üçe bölünmesinin 
sorunun çözümü olabileceği” yönündeki beyanatı,

-Amerika’nın Irak işgali deneyiminden sonra, hâlihazırda bölgede yaşanmakta olan etnik, mezhepsel ve dini güdümlü terör örgütlerinin de mevcudiyeti çerçevesinde, Irak’a yeniden girmeyeceği ve uzaktan yönetim modeliyle bölgedeki etkinliğini muhafaza etmeye çalışacağı,hususlarından hareketle IKBY’nin artan imkan ve kabiliyetleri çerçevesinde, bağımsız Kürdistan’ı ilan etmek açısından, elverişli bir ortam içerisinde olduğu görülmektedir. Ancak bu durumun, Amerika’nın Irak’ın bütünlüğünden yana olduğu yönündeki devlet politikası temelli açıklamaları, İran’ın yaklaşımı ve diğer Arap ülkelerinin sergileyeceği tutumlar çerçevesinde de şekilleneceği aşikârdır. Bu coğrafyada kurulacak dengeler yeni dinamiklerin ortaya çıkışıyla farklı boyutlar kazanabilmektedir.           

Sonuç

Yukarıda bahsi geçen hususlar bağlamında PKK’nın IKBY’nin bağımsızlık ilanına yönelik takınacağı tavır da önem arz etmektedir. İlk olarak PKK, IŞİD’in 
varlığından rahatsızdır; IŞİD’in varlığı ve izlediği strateji PKK için bir tehdit unsurudur. 

Elde edilen bilgiler çerçevesinde IŞİD’in, Irak’ta ele geçirdiği silahları, Suriye’de yürüttüğü silahlı çatışmaya da yönlendirdiği görülmektedir. Bu bağlamda PKK, IŞİD’in Suriye/Halep-Kobani’ye girmesinden dolayı ve bölgede PKK’ya alternatif güç olma imkân kabiliyetini arttırması çerçevesinde IŞİD ile çatışmaktadır.

Diğer taraftan KDP ile PKK ilişkileri çerçevesinde süregelen liderlik savaşı, hâlihazırdaki gelişmeler incelendiği zaman, IŞİD ortak tehdidine karşı KDP’nin 
isteksizliği bağlamında PKK ve KDP’yi ortak hareket etme yönündeki stratejiden alı koymaktadır. PKK’nın KDP’ye yönelik suçlayıcı söylemlerinden de aslında 
PKK’nın IŞİD tehdidini, ulusal birlik ve kendisinin liderlik yolunun açılması bağlamında ortak hareket stratejisini benimsenmesini tercih ettiğini göstermek tedir. KDP tarafından ortak hareket edilmesi yönünde gelecek olan bir adım, KDP’nin mevcut konjonktürel güç kazanımı çerçevesinde, PKK’nın mevcut 
duruma en azından ortak olabilme çabası bağlamında PKK tarafından olumlu karşılanacaktır.     

IKBY tarafından olası bir bağımsızlık ilanı durumunda PKK, Suriye’deki mevcudiyeti ve etkinliği üzerinden güç dengesini muhafaza etmeye çalışacaktır. 
Ayrıca PKK’nın Kandil’deki varlığına bugüne kadar etki edemeyen IKBY’nin, bağımsızlık ilanından sonra da PKK’nın Irak’taki varlığına çok fazla müdahale 
edemeyeceği değerlendirilmektedir. Bu durumun PKK’nın Suriye’de edindiği güç ve artan imkân-kabiliyeti ile birlikte hâlihazırda Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu 
Anadolu Bölgeleri’nde edindiği alan hâkimiyeti çerçevesinde de irdelenmesi gerekmektedir.   

[1]Barzani-PKK Karşı Karşıya, Cumhuriyet, 06/07/2014 

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/91149/Barzani-PKK_karsi_karsiya.html 

07/07/2014


[2]Barzani-PKK Karşı Karşıya, Cumhuriyet, 06/07/2014 

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/91149/Barzani-PKK_karsi_karsiya.html 

07/07/2014


[3]Halklarımıza ve Kamuoyuna, PKKOnline, 08/07/2014, 

http://www.pkkonline.com/tr/index.php?sys=article&artID=2082   09/07/2014


[4] Basına ve Kamuoyuna, PKKOnline, 08/07/2014, 

http://www.pkkonline.com/tr/index.php?sys=article&artID=2083, 09/07/2014


[5] Basına ve Kamuoyuna, PKKOnline, 08/07/2014, 

http://www.pkkonline.com/tr/index.php?sys=article&artID=2083, 09/07/2014


[6] Sınırda Kobani Alarmı, Radikal, 16/07/2014, 

http://www.radikal.com.tr/turkiye/sinirda_kobani_alarmi-1202100, 16/07/2014


[7] Peşmerge İki Petrol Sahasını Ele Geçirdi, Hürriyet, 11/07/2014, 

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26787767.asp, 11/07/2014


[8] Peşmerge İki Petrol Sahasını Ele Geçirdi, Hürriyet, 11/07/2014, 

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26787767.asp, 11/07/2014


9 Peşmerge İki Petrol Sahasını Ele Geçirdi, Hürriyet, 11/07/2014, 

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26787767.asp, 11/07/2014


[10] İsrail’den Şok Kürdistan Açıklaması, 30/06/2014, 

http://www.internethaber.com/israilden-sok-kurdistan-aciklamasi-691295h.htm, 
17/07/2014

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder