8 Mart 2015 Pazar

Turgut Özal Dönemi ve Nakşîler




Turgut Özal Dönemi ve Nakşîler








Özal kimdi ve nasıl parladı?






Kenan Evren ve Turgut Özal











Korkut Özal, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu

Peki, tüm bu Nakşî ya da bir şekilde İslamcı bakanlar ne yaptılar? Birincisi ciddi hem de çok yaygın bir Nakşibendî kadrolaşması devlet içinde yerleşti. Bu Türkiye’nin toplumsal ve siyasî zemininin daha da sağa kaymasında neden olacaktı.

12 Eylül 1980 darbesinin ardından Türkiye’de siyasette yeni bir isim parlayacaktı: Turgut Özal. Gerçekten de Turgut Özal 1980’den 1993’teki ölümüne kadar Türkiye’nin bu on üç yılına (hatta belki daha sonrasına da) damgasını vurmuştur. Özal kimdi? Nasıl bir anda bu kadar parlamıştı? Kimlerden destek almıştı? Amaçları nelerdi?
Turgut Özal 1927’de Malatya’da doğmuştu. Anne tarafından Kürt’tü. Bu Kürt kimliği onun sık sık vurguladığı ve hayatı boyunca attığı adımlarda da etkisi olan bir öğedir. İTÜ’de okur. 1950 yılında da mezun olur. Daha öğrencilik yıllarında sağcı çevrelerle ilişkileri vardır. Devlet kurumlarında ve özel sektörde çalışır. 1965’te Süleyman Demirel’in danışmanlığını yapar. Siyasete girişi ise nispeten daha geç, 1977’de olacaktır.

Turgut Özal’ı siyasete çeken kişi kardeşi Korkut Özal olmuştu. Korkut Özal bilindiği gibi MSP’liydi. 1973’te MSP’den Erzurum milletvekili olmuştu. Ayrıca MSP’nin önde gelenlerin birçoğu gibi o da İskenderpaşa Nakşibendî Dergâhı’yla ilişkiliydi. Bu bağlarını da az çok her zaman korumuştur. 1977 Genel Seçimlerinde bu sefer Turgut Özal da MSP’den İzmir milletvekili adayı olur. Fakat seçilemez. Bunun üzerine bürokrasiye geri döner. Birkaç yıl sonra esas siyasî çıkışı gelecektir.

1979’da kurulan 12 Eylül’den önceki son Demirel hükümeti döneminde Başbakanlık Müsteşarı olur. Aynı zamanda DPT’de görevlidir. Fakat bu hükümet çok uzun ömürlü olamayacak, 1980 darbesi siyasî hayatı felç edecektir. 

Fakat bu ortam Turgut Özal için bir şans olur.

12 Eylülcüler, Bülent Ulusu’yu hükümet kurmak için görevlendirirler. 21 Eylül 1980’de de Ulusu’un başbakanlığında Türkiye’nin 44. Hükümeti kurulur. Bu hükümet 1983’ün sonuna kadar görevde kalacaktır. Turgut Özal bu hükümette Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak göreve gelir. 1977 Seçimlerinde kazanamadığı başarıyı, 12 Eylül sayesinde fazlasıyla kazanmıştır. Özal 14 Temmuz 1982’deki istifasına kadar bu görevde kalır. Artık kamuoyunda iyi tanınmaktadır. Ve kafasında başka planlar vardır. Sıra bunları uygulamaktadır.

ANAP kuruluyor ve iktidar oluyor
Turgut Özal 20 Mayıs 1983’te Anavatan Partisi (ANAP) adında bir parti kurdu. ANAP ve Özal “dört eğilimi” birleştirme iddiasındaydı. Yani 1980’den önce siyasette bulunan dört büyük partiyi kastetmişlerdi: CHP, AP, MHP ve MSP. Bu her anlamda çok akıllıca bir hamleydi çünkü hem bu partiler hem de liderleri olan Ecevit, Demirel, Türkeş ve Erbakan siyasî yasaklıydı. Bu yasakların uzun zaman sürme ihtimali vardı. Bunların tümünün orta düzey yöneticileri boştaydı ve kitleleri öyle ya da böyle bir yere oy verecekti. Üstüne üstlük 12 Eylül’ün yarattığı umutsuzluk ve karanlık ortamı insanları yeni bir arayışın peşinden sürükleyebilirdi. Özal tüm bu müessirleri çok iyi değerlendirmişti.
6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimlere darbecilerin izin verdiği üç parti katılabilecekti. Bunlardan biri Turgut Sunalp’ın Milliyetçi Demokrasi Partisi’ydi ki 12 Eylül’ün partisi olarak tanınmıştı. Diğeri ise Necdet Calp’ın iyice törpülenmiş sosyal demokrat görünümlü Halkçı Partisiydi. Darbeciler özellikle MDP lehine ve ANAP aleyhine çalıştılar. Sonuçsa beklentilerinin tam tersi oldu. ANAP seçimden ciddi bir başarıyla çıktı.

ANAP % 41 oy alarak 211 milletvekili çıkartmıştı ve tek başına hükümet kurabilecek duruma ulaşmıştı. Gerçi bu Özal’ın gerçek rakiplerinin sahaya çıkamadığı bir müsabaka olmuştu. CHP’lilerin kurduğu SODEP, MHP’lilerin Mehmet Pamak’a (sonradan Mazlum-Der başkanı Kürt-İslamcı) kurdurdukları Muhafazakâr Parti ve MSP’lilerin Refah Partisi darbecilerin vetosuna uğramıştı. Özal’ın başarısının temelinde tüm bu faktörler fakat en çok da 12 Eylül’ün bizzat kendisi vardı.

Turgut Özal 13 Aralık 1983’te ANAP’ın ilk hükümetini kurdu. Artık Özallı yıllar başlamış oluyordu. Daha bu ilk hükümette Millî Eğitim Bakanlığı yapacak olan Vehbi Dinçerler Nakşibendî bağlarıyla başta eğitim olmak üzere tüm alanlarda yaşanacak gelişmeleri haber verir gibiydi.

ANAP ve Nakşîler
ANAP gerçekten iddia ettiği gibi “Dört Eğilim”i bünyesinde sentezlemiş bir parti miydi? Pek öyle olmadığı anlaşılıyordu. Bunun da ötesinde bu birbirinden çok farklı eğilimlerin sentezlenmesinin mümkünlüğü de çok tartışma götürürdü. Fakat ANAP açısından dikkat çekici bir gerçek vardı: 1980 öncesinde MHP ve MSP içinde mücadele etmiş, sağ kesimin militanlığını yapmış birçok isim önemli yerlere gelebiliyordu. Kimi MTTB’li, kimi Aykut Edibali’nin Mücadele Birliği çevresinden, kimi eski MSP’li çokça isim bakanlık dâhil üst basamaklara tırmanmışlardı. Kaldı ki Turgut Özal’ın bizzat kendisi de eski bir MSP’liydi.
Burada önemli olan bir nokta da Özal ailesinin İskenderpaşa Nakşîleriyle ilişkisiydi. Bilindiği gibi İskenderpaşa Dergâhı ve şeyhi Zahit Kotku, MNP ve MSP’nin kuruluşunda çok etkili olmuşlardı. Fakat bir süre sonra Erbakan’ın kendi bildiği gibi davranması Cemaat açısından önemli bir sukutuhayal olacaktı. 1980 yılında Şeyh Mehmet Zahit Kotku’nun vefatının ardından yerine damadı ve İstanbul Üniversitesi’nde profesör olan Mahmut Esat Coşan geçti. Erbakan’la Coşan’ın ilişkileri ise önceki döneme göre daha da gerginleşecekti. Bu noktada İskenderpaşa Cemaati, Erbakan yerine daha çok gelecek vaat ettiğini düşündükleri Turgut Özal’a destek verdi. Ki Özallar da Cemaat için yabancı bir aile değillerdi. Özellikle Korkut Özal, İskenderpaşa’nın önemli bir mensubuydu.
Aile o kadar Cemaatle iç içeydi ki 1988’de anne Hafize Özal vefat ettiği zaman Süleymaniye’de Zahit Kotku’nun medfun olduğu yerde toprağa verilecekti. Aynı şey Özalların küçük kardeşi Yusuf Bozkurt Özal için de 2001’de tekrarlandı.
Gerçi Turgut Özal’ın ilişkileri tarikatla da her zaman pragmatik kalacaktı. Fakat diğer taraf açısından da aynı faydacı tutum söz konusu olduğu için bu ittifak çok kolay oldu. 1987 Genel Seçimlerine gidilirken ittifak daha belirgindi. Oluşan kabinedeki Kürt-İslamcı ağırlık da ona göre olacaktı.

1987 Seçimleri ve tekrar Özal Hükümeti
29 Kasım 1987’deki seçimlere ANAP yine Özal liderliğinde gitti. Fakat artık siyasî yasaklar kalkmıştı ve Özal’ın karşısında gerçek rakipler vardı. Bu rakipler bölünmüş ya da yıpranmış olsalar da sonuçlara tesir edeceklerdi. ANAP’ın oyları % 8,8 kadar düşerek % 36’da kalmıştı. Ama bu gene de tek başına hükümet kuracak kadar sandalye kazanmasını sağladı. Bu tabloda seçim barajının da etkisinin olduğunu tespit etmek gerekir.

Erdal İnönü liderliğindeki SHP % 27 civarındaki oyuyla ikinci, Süleyman Demirel’in DYP’si ise % 19’la üçüncü parti olmuştu. 1980 öncesinin CHP’sinin lideri Bülent Ecevit DSP adında yeni bir parti kurarak seçime girmişti ama aldığı % 8’lik ciddi oya karşın baraj altında kalmıştı. Artık Erbakan’ın başında olduğu RP % 7 oy aldı. Bu Özal’a ve Nakşî oylarının bölünmesine rağmen gücünü koruduğunun çok önemli bir göstergesidir. Bunun analizine de ayrıca gireceğiz.
Seçimden baraj altında çıkan Alparslan Türkeş liderliğindeki MÇP % 2,9’da kalmıştı. Bu 1980’den önceki oylarının çok altındaydı. 1977’de MHP olarak aldıkları oy oranının yarısı kadardı. ANAP, Millî Görüş’ü eritememişti ama Ülkücülere ciddi anlamda kayıp verdirmişti. Seçimden sonuncu sırada çıkan parti ise Aykut Edibali’nin liderliğindeki Islahatçı Demokrasi Partisi olmuştu. Oy oranı % 0,8 dolaylarındaydı fakat bu oran ve Edibali’nin sağ kesimdeki tanınmışlığı bir sonraki seçimlerde ittifak arayışlarında önemli bir rol oynamasına sebep olacaktı.

Yeni Özal Hükümeti işte bu seçim tablosunun ardından 21 Aralık 1987’de kuruldu. Yeni hükümetin tanıdık isimlerinden biri Kamran İnan’dı. İnan, bilindiği gibi güneydoğunun meşhur Nakşî şeyh ailelerindendi. Diğer bir tanıdık isimse Yusuf Bozkurt Özal olmuştu ki onun da ailesi dolayısıyla Nakşî bağları malumdu. Devlet Bakanı olarak görev alanlardan bir diğeri halen AKP’de bulunan Cemil Çiçek’ti. Çiçek, öğrencilik yıllarından Aykut Edibali’nin yakın çevresindeydi. Onun kurduğu antikomünist, Türk-İslam sentezi olarak tanımlanabilecek bir çizgide olan Yeniden Millî Mücadele grubundan yetişmişti. Bu hükümette Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanı olarak görev yapacak olan Hüsnü Doğan da İskenderpaşa Nakşibendîleriyle ilişkiliydi. Bu kabinde bulunan ve yıllar sonra AKP döneminde de İçişleri Bakanlığı yapacak olan Abdülkadir Aksu ise hem Diyarbakırlı ve Kürt kimliğiyle hem de Nakşibendîliğiyle anılmaktaydı.
Peki, tüm bu Nakşî ya da bir şekilde İslamcı bakanlar ne yaptılar? Birincisi ciddi hem de çok yaygın bir Nakşibendî kadrolaşması devlet içinde yerleşti. Bu Türkiye’nin toplumsal ve siyasî zemininin daha da sağa kaymasında neden olacaktı. Özal, bu kadroların önünü açarak bunların kendi çevresinde kalmalarını da sağlayacağını ummuştu belki ama bu gerçekleşmedi. Bir süre sonra bu kadrolar ama geç ama erken İslamcı siyasete döndüler. Kimi RP, kimi FP dönemlerinde tekrar yer değiştirdi. Kimileriyse daha da sonraları AKP’li oldular.
Neticede Özal 1989’da Cumhurbaşkanı seçildi ve ANAP bundan sonra tekrar eski ANAP olamadı. Daha sonra kurulan Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz Başbakanlığındaki ANAP hükümetleri de Mehmet Keçeciler ve Eyüp Cenap Gülpınar (1925’te Şeyh Sait İsyanıyla ilgili olarak idam edilmiş Nakşî Şeyhi Eyüp’ün torunu, Abdülkadir Aksu’nun dünürü) gibi Nakşîleri içine aldı. Ama 1991 Seçimlerine gelindiğinde artık İslamcılık açısından farklı bir yükseliş başlayacaktı.

http://www.turksolu.com.tr/464/kataberk464.html

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder