11 Eylül 2015 Cuma

AVRUPA BİRLİGİNİN GAP VE SU SORUNUNA YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE FIRAT VE DİCLE NEHİRLERİNİN YÖNETİMİ ÜZERİNE TARTIŞMALAR BÖLÜM 3




AVRUPA BİRLİGİNİN GAP VE SU SORUNUNA YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE FIRAT 
VE DİCLE NEHİRLERİNİN YÖNETİMİ ÜZERİNE TARTIŞMALAR 
BÖLÜM 3







4.2. Manavgat Su Temin Projesi 

Akdeniz Bölgesinde yer alan Manavgat Çayı, Akdeniz’e, ortalama olarak her gün 4 milyon metreküp su bosaltmaktadır. Projeye göre, çayın suları Belen mevkiinde depolanacak ve toplanan 500 milyon metreküp suyun, 2 milyon metre küpü tarımda, kullanılacak, 250 milyon metreküp ise, Akdeniz’e döküldügü yerde, kıyıdan 1300 m Uzaklıkta, deniz üzerinde yapılacak iki adet platforma sevk edilecek ve buradan tankerlerle Ortadogu ülkelerine sevk edilecektir. Manavgat projesinin teknik sorumlulugunu DSİ Genel Müdürlügü üstlenmistir. Bakanlar Kurulu kararıyla Agustos 1990’da baslatılan projenin Agustos 1992’de altyapı insaatlarına fiilen baslanmıstır. 8 Aralık 1998 tarihinde Manavgat Çayı Su Temin Tesisi, zamanın Basbakanı Mesut Yılmaz tarafından açılarak hizmete girmis45 ve bu tarihe kadar 147 milyon ABD doları  harcanmıstır. 

Manavgat Projesi’ne iliskin isletme hakkının özel sektöre devredilerek su satış ve dagıtımının özel kuruluslar eliyle yürütülmesi öngörülmektedir. Türkiye’nin su satabilecegi baslıca Ortadogu ülkeleri Suriye, srail ve Filistin yönetimidir. Bu üç ülkeye, bölge dısından Kıbrıs ve Kuzey Afrika ülkelerinin katılacagını düsünülebilir. Son zamanlarda  İsrail ve Ürdün’ün Manavgat suyundan faydalanması ile ilgili çalısmalar yapılmaktadır. Anlasmaya göre srail 2006'dan baslayarak 20 yıl boyunca Türkiye'den yılda 50 milyon metreküp su ithal edecektir.

43 Akmandor,a.g.e.,s.34. 
44 www.basarm.com.tr/yayin/politik/susorun02.htm. (15 Mayıs 2003) 
45 Dogu Ergil, Körfez Bunalımı, Gündogan Yayınları,Ankara,1990, s.129 


İsrail’e yaklasık metreküpü 1$’a mal olacak su özel tankerlerle tasınacak ve İsrail'in yıllık toplam ihtiyacının % 3'ünü karsılayacaktır.46 Ancak, İsrail 
ekonomik olabilmesi için suyun kendilerine maliyetinin bir doların altında olması gerektigini belirterek öneriye soguk bakmakta, Türkiye ise, Manavgat’a yapılmış olan yatırımların karsılıgını alabilmek için, fiyat hususunda esneklik tanımamaktadır. srail, Manavgat’tan tankerlerle su tasımak yerine son olarak Türkiye’ye; Göksu nehir suyunun yeraltına kurulacak bir hat vasıtası ile tasınmasını teklif etmis, ancak Türkiye bu öneriye net bir cevap vermemistir.47 

Sonuç olarak, bölgede bir isbirligi ortamı yaratarak güvenlik ve istikrarı yaratmak amacıyla ve büyük bir iyi niyetle ortaya atılan Barış Suyu Projesi, Üç Asamalı Plan ve Manavgat Su Temin Projesi, Ortadogu'nun karmasık ortamı içinde ya tamamen yanlış yönlere çekilmis, ya da suyun fiyatlandırılması konusunda anlasılamamıstır. Önerilen bu planlara karsı çıkmakta direnen bölge ülkeleri, aynı sekilde GAP projesi çerçevesinde yapılacak olan barajlar sayesinde Suriye ve Irak’ın da lehine olacak düzenli bir su rejimine kavusulacak olmasını da göz ardı ederek GAP Projesine siddetle karsı çıkmıslardır. Bunların yanı 
sıra, bölgede asırı sulama nedeniyle baslayan “tuzlanmaya baglı çoraklasma” tehlikesinin önlenmesi bakımından GAP bölgesinde ileri teknolojiye dayanan sulama sistemlerinin kullanımı bölge için büyük bir avantaj olmustur. 

Bazı kesimlerce GAP kapsamında barajların yapılması sırasında göl alanları altında kalan köylerin etnik nedenden dolayı yerlerinden edildigi48 iddiaları bile dile getirilmistir. GAP politikalarından etkilenen insanların dıslandıkları, görüslerine basvurulmak bir yana onlara zorunlu konularda bilgi bile verilmedigi, 2001 yılının sonlarında kaba yapımı bitip su toplamaya baslayan GAP kapsamında ki Birecik Barajının binlerce Kürt’ün yer degistirmesine sebep oldugu ileri sürülmüstür.49 Oysa dünyanın her yerinde barajlar yapılmakta ve baraj sahasında kalan yerlesim birimleri tahliye edilmektedir, bundan daha dogal bir sey yoktur. Mısır’daki Asuan Barajı da geçmiste büyük tartısmalara neden olmustu. Fakat su anda Mısır’da kuraklıgın giderilmesinde büyük rol oynamakta dır.50 


ÜZERİNDE BARAJ  OLAN NEHİRLERİMİZ




46 Vefa Toklu, Fırat ve Dicle, Cumhuriyet Strateji, 06.06.2005, s.21-23. 
47 “ srail’e Manavgat Suyu Projesi ptal”, Milliyet Gazetesi, 02.02.2006 
48 Müftüoglu, a.g.e., s.10. 
49 “Türkiye’de Baraj Yapımının Alt-Havza Etkileri” Suriye ve Irak’ta ncelemeler Yapan Gerçekleri Arastırma Heyetinin Raporu Çeviren: Emin Sogancı, Mayıs 2002, s.17. 
50 http://www.dsi.gov.tr/duyuru/s_sukonusma1.htm Alison BARTLE Sosyal ve Ekonomik Kalkınmada Barajların Rolü, 02.11.2006. 


5. Avrupa Birligi (AB)’nin Resmi Belgeler Baglamında Fırat-Dicle Meselesi ve GAP’a Yaklasımı 

Türkiye’nin en uzun ve en önemli projesi olan Avrupa Birligi üyeligi süreci, gelinen müzakere asamasında oldukça çetin görüsmelere ve sıkı bir çalısmaya sahne olacak gibi görünüyor. Türkiye’nin tam üyelige giden yolda artıları ve eksileri ile degerlendirilecegi bu süreçte, sosyo-ekonomik ve siyasal bünyesinde yapması gereken degisim ve dönüsümler yine bu müzakere asamasında sekillendirilecek. Müzakere Çerçeve Belgesinin Ek-1. “Avrupa Birligi’nin Türkiye ile katılım müzakerelerinin baslamasına iliskin açıklaması” baslıgı altında 9. 
madde de belirtildigi gibi, hem AB, hem Türkiye açısından zorlu geçmesi beklenen bu süreç, dogru yönetildigi takdirde, her iki taraf için de önemli 
fırsatlar sunabilecektir51 . 

Türkiye -AB iliskilerine bakıldıgı zaman, Avrupa Birliginin Türkiye’yi “Avrupa standartlarına tasıma” gerekçesi ile Türkiye’den birtakım talep ve beklentileri, hatta zorlamaları oldugu görülecektir. Avrupa Birligi ile iliskilerimizde bazen gerilimlere, bazen de görüsmelerin durma noktasına kadar gelmesine sebep olabilen bu istek ve beklentiler, Türk kamuoyu tarafından tartısılmakta AB karsıtlarına göre, ulusal egemenligi tehdit eden AB’nin bu istek ve beklentileri siddetle karsı çıkılması gereken kararlar olarak algılanırken, AB yandaslarına göre de; muasır medeniyete ulasabilmenin kaçınılmaz ve katlanılması gereken bir önkosulu olarak görülmüstür. AB’nin, özellikle son üç yıldır resmi belgelerin de ortaya atılan ve Türk kamuoyunun da tepkisini çeken ve ulusal egemenlik açısından bir tehdit olarak algılanan önemli bir mesele de, AB’nin Fırat ve Dicle nehirleri özelinde, Türkiye’nin su sorununa yaklasımı ve sundugu çözüm önerileridir. 

Türkiye'nin üyelik sürecinde Fırat ve Dicle suları ile bu sular üzerindeki tesislerin, basta srail olmak üzere bölge ülkeleri ile ortak kullanımı önerilmektedir. Karsılıklılık ve esitlik esasına dayanması gereken Türkiye'nin AB ile üyelik sürecinde, egemenlik haklarını bir üçüncü ülke ile paylasması anlamına gelecek olan bu düzenlemenin, belgenin özelligi geregi baglayıcı olmadıgı, ancak önemli siyasi anlamları oldugu açıktır. Öte yandan, Türkiye gerekli girisimlerde bulunmadıgı takdirde, bu tür baglayıcı olmayan metinler, daha güçlü ve baglayıcı belgelere aktarılabilecektir. Devletlerin ve halkların direnme ihtimali olan düzenlemeler, genellikle önce kesin olmayan ifadelerle raporlarda veya 
"soft law" olarak kabul edilen belgelerde yer alır, kamuoyu tepkisi "aşındıktan" ve kamuoyu hazırlandıktan sonra zorunlu düzenlemeler haline gelir. 

51 Negotıatıng Framework Principles Governing The Negotiations, 12823/05, Brussels, 3 October 2005. 


AB raporlarının tavsiye niteliginde olması veya taleplerin yerine getirilmesinin hukuken zorunlu olmaması, iliskilerin dinamik karakteri göz önüne alındıgında, Türkiye'nin sessiz kalmasını gerektirmez.52 

Türkiye Avrupa Birligine Üyelik sürecinde, Avrupa Birligi ile iliskilerini düzenleyen bir çok belge imzalamıstır. Bu belgeler arasından özellikle Türkiye’nin Avrupa Birligine tam üye adaylıgının ilan edildigi 1999 Helsinki zirvesi sonuç belgesinden itibaren temel belge niteligi tasıyan seçilmiş bazı resmi metinlere kronolojik sırayla kısaca deginmekte fayda var: 

11-12 Aralık 1999: Helsinki'de gerçeklestirilen Avrupa Konseyi Zirve Toplantısında Türkiye'ye adaylık statüsü tanındı. 
13 Ekim 2000: Avrupa Komisyonu Türkiye için 3. İlerleme Raporu’nu açıkladı. 
8 Kasım 2000: AB Komisyonu Türkiye hakkındaki lerleme Raporlarından 3. Üncüsünü, Katılım Ortaklıgı Belgesi Taslagı’nı ve Genisleme Stratejisi’nin açıklamıstır. 
19 Mart 2001: TBMM “Topluluk Müktesebatının Üstlenilmesine İliskin Türkiye Ulusal Programı”nı kabul etti. 
13 Kasım 2001 : IV. lerleme Raporu yayınlandı. 
9 Nisan 2002: Kopenhag siyasi kriterlerine uyum amacıyla hazırlanan II.Uyum Paketi (dernekler,siyasi partiler ve basın kanunları basta olmak üzere önemli yasal degisiklikler getiren) yürürlüge girmistir. 
20 Kasım 2002: “Aday Ülkelerin Üyelik Yolunda lerlemelerine  İliskin Tavsiye Kararı” Avrupa Parlamentosu raporu (Genisleme Raporu), AP’nin genisleme konulu Genel Kurul toplantısında kabul edilmistir. 
15 Nisan 2003: Türkiye-Avrupa Birligi Ortaklık Konseyi’nin 42. toplantısı Lüksemburg’da yapılmıstır. Toplantıda Avrupa Birligi tarafı Türkiye’ye gözden geçirilmiş Katılım Ortaklıgı Belgesi’ni sunmustur 
24 Temmuz 2003: 2003 yılı Katılım Ortaklıgı Belgesi ısıgında güncellestirilmiş olan Avrupa Birligi Müktesebatının Üstlenilmesine liskin Türkiye Ulusal Programı yürürlüge girmistir 
5 Kasım 2003: AB Komisyonu Türkiye’nin üyelik yönünde attıgı adımları siyasi, ekonomik ve müktesebat uyumu kriterleri açısından degerlendiren 2003 Türkiye lerleme Raporunu ve Strateji Belgesi’ni yayınlamıstır 
17-18 Haziran 2004: Türkiye’nin reform sürecinde gösterdigi ilerlemeleri takdirle karsıladıgını belirtmistir. 2004 yılı sonunda gerçeklesecek Zirve toplantısın da,Komisyonun Türkiye için hazırladıgı ilerleme raporu ve tavsiye kararlarına dayanarak, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdigine karar vermesi durumunda, Türkiye ile katılım müzakerelerine gecikmeden baslanacagı teyit edilmistir. 
6 Ekim 2004: Avrupa Komisyonu, 2004 Türkiye lerleme Raporu ve rapora baglı tavsiye belgesini yayımladı. Söz konusu belgelerde Türkiye’nin siyasi kriterleri gerekli ölçüde karsıladıgı belirtilerek, birlige katılım müzakerelerinin baslatılması tavsiyesinde bulunuldu. 
15 Aralık 2004: Parlamenter Camiel Eurlings tarafından hazırlanan Türkiye Raporu Avrupa Parlamentosunun Strazburg'ta yaptıgı toplantıda kabul edildi. Avrupa Parlamentosunda yapılan oylama sonucu 407 evet, 262 hayır ve 29 çekimser oy çıktı. 
16-17 Aralık 2004: AB Devlet ve Hükümet Baskanları Konseyinin Brüksel'de yapmış oldugu Zirve Toplantısında Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini müzakereleri açmak için yeterli ölçüde karsıladıgına karar verildi ve 3 Ekim 2005 tarihinde müzakerelere baslaması öngörüldü. 
29 Haziran 2005: Avrupa Komisyonu, 2005 yılı içinde Türkiye’ye yönelik olarak hazırlanması öngörülen belgelerden, “Türkiye çin Katılım Müzakereleri Çerçevesi Taslagı”nı açıkladı. Taslakta, müzakereleri düzenleyen genel ilkeler, müzakereler in içerigi, müzakere prosedürleri ve müzakere baslıklarına iliskin taslak liste yer aldı. 
3 Ekim 2005: Lüksemburg'ta toplanan AB Genel sler ve Dış iliskiler Konseyi, Aralık 2004 tarihinde AB Devlet ve Hükümet Baskanları Toplantısı Sonuç Bildirgesinden aldıgı yetki ile Türkiye ile AB'ye üyelik müzakereleri çerçeve belgesini onayladı. 
9 Kasım 2005 : AB Komisyonu, 2005 Türkiye ilerleme raporu, Strateji Belgesi ve yenilenmiş katılım belgesini (KOB) onayladı. AB Komisyonu ilerleme raporunda öncelikle raporun kapsadıgı dönemde Türkiye’de gerçeklesen siyasi ve ekonomik gelismeler ayrıntılı bir sekilde ele alındı. 
17 Ocak 2006: Türkiye Cumhuriyeti ile Katılım Ortaklıgında Yer Alan lkeler, Öncelikler ve Kosullara liskin Konsey Kararı" 17 Ocak 2006 tarih ve 15671/05 sayı ile kabul edildi.53 

Yukarıda sayılan temel metinler dısında Avrupa Birligi Türkiye iliskilerini düzenleyen daha bir çok belge bulunmaktadır. Bu belgeler arasında göreceli olarak önemli gördügümüz temel belgelere kısaca degindik. 

52 Alaeddin Yalçınkaya, “AB Raporlarında Fırat-Dicle ve srail”, Vatan Gazetesi, 3 Kasım 2006. 
53 http://www.abgs.gov.tr/tur_ab_iliskileri_dosyalar/tur-ab_iliskileri_kronoloji.htm 

Ancak burada belirtilmesi gereken bir husus var ki; Avrupa Birligi yukarıda adı geçen belgelerde Türkiye’nin sınır asan suları olarak Fırat ve Dicle nehirleri suyunun kullanımı ve paylasımı konusunda 2003 katılım ortaklıgı belgesinde konuya iliskin olarak ilk kez bir degerlendirme de bulunmustur. Avrupa Birligi’nin bu konuda ilk kez 2003 yılı ilerleme raporunda bir degerlendirmede bulunmasının sebebi ile iliskili olarak su ön bilgiyi vermekte fayda var: Su kaynaklarının paylasımı sürecinde çıkacak savaslara iliskin senaryoların genellikle Ortadogu’da önemli savaş ve barış süreçlerinin yasanmakta oldugu dönemlerde gündeme getirilmesi, bu meselenin gerek küresel gerekse 
bölgesel aktörler tarafından bölge-içi dengeleri etkilemek için kullanılan, diplomatik manipulasyona uygun bir potansiyel çatısma alanı olarak 
yorumlandıgını ortaya çıkarmaktadır.54” 

Bu varsayımdan hareketle, kanımızca ABD’nin Irak devletine yönelik yapmış oldugu II. Körfez harekatı sonrası bölgede siddetlenen güç ve hakimiyet savaslarının da bunda büyük payı vardır. Zira; Avrupa Birligi, ABD ile girdigi Ortadogu’da güç ve hakimiyet savasında, bölge için hayati önem arz eden su meselesinde en büyük aktör olarak ipleri elinde tutmak suretiyle güç dengesi saglayıp bölgede söz sahibi olma çabasına girmistir. Avrupa Birligi adaylıgı sürecinde Türkiye’ye Fırat ve Dicle nehir sularının kullanımı ve paylasımı konusunda yön tayin ederek hem güçlü bir bölgesel aktör, hem de srail ve ran gibi iki sorunlu ülkenin de su yönetimine katılmasını saglayarak; çözümü imkansız görünen Ortadogu su sorununu çözüp, bölge ülkeleri üzerinde güven ve otorite tesis etmeyi amaçlamaktadır. Birligin politikasını netlestirmek açısından, 

Türkiye’nin sınırasan sularına yönelik dogrudan veya dolaylı olarak hüküm içeren Avrupa Birligi belgelerine maddeler halinde kısaca deginmekte fayda var: 

a. 14 Nisan 2003 Türkiye Katılım Ortaklıgı Belgesi 

AB, ilk olarak 14 Nisan 2003 tarihli Türkiye Katılım Ortaklıgı Belgesi’nde çevre baslıgı altında sular konusuna deginerek, Türkiye’nin, AB Çerçeve Su Direktifi (SÇD) ve AB’nin taraf oldugu uluslararası sözlesmeler (Su Çerçeve Direktifi, Sınırasan Su Yollarının Korunması, Kullanımı ve Uluslararası Göllere liskin Sözlesme, Sınırasan Boyutta Çevresel Etkilerin Degerlendirilmesi Sözlesmesi)55 Oysa Türkiye, AB’nin atıfta bulundugu sulara iliskin üç sözlesmenin hiçbirine taraf degildir. 

54 Ahmet Davutoglu, Stratejik Derinlik -Türkiye’nin Uluslar arası Konumu, Küre Yayınları, stanbul, 2001, s.337-338. 
55 Accessıon Partnershıp Wıth Turkey,14 April 2003. 

Katılım Ortaklıgı Belgesine karsılık olarak Türkiye’nin hazırladıgı Ulusal Program56 da sözlesmelerin tam üyelikle birlikte degerlendirilecegi belirtilmisti. Baska bir deyisle sorun ileri bir tarihe bırakılmıstı. 

b. 06 Ekim 2004 Etki Degerlendirme Raporu 

03 Ekim 2005’te kabul edilen Müzakere Çerçevesi Belgesi57 AB Komisyonu’nun 06 Ekim 2004’te sundugu Etki Degerlendirme Raporuna atıf yapıyor.58  
Bu Etki Raporu’nda Ulusasırı konular baslıgı altında su ifadeye yer verilmisti: “Ortadogu’da su önümüzdeki yıllarda giderek artan biçimde stratejik bir konu haline gelecektir. Türkiye’nin AB’ye katılımıyla beraber su kaynaklarına ve altyapılarına (Fırat ve Dicle nehirleri havzaları üzerindeki barajlar ve sulama sistemleri, srail ve ona komsu ülkeler arasında su alanında sınır ötesi isbirligi) uluslararası yönetimin AB için önemli bir mesele haline gelmesi beklenebilir.” 

Bu degerlendirmede iki nokta dikkat çekiyor. 

Birincisi, Türkiye’nin görüsünün aksine olarak Fırat ve Dicle ayrı ayrı havzalar olarak gösterilmiş ve bu havzalarda sınır asan boyutta entegre havza yönetimi konseptinin benimsenmesi geregi vurgulanmış 

İkincisi ise; bu konseptin uygulanması Türkiye’nin Avrupa Birligi’ne katılımı ile dogrudan iliskilendirilmistir. 


c. 15 Aralık 2004 Avrupa Parlamentosu İlke Kararları 

16-17 Aralık 2004 tarihinde yapılan Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirgesi59’nin 21. maddesi aynen söyledir:” Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu tarafından 15 Aralık 2004 tarihinde kabul edilen kararı not etmektedir.” Avrupa Konseyi’nin atıfta bulundugu Avrupa Parlamentosu 

İlke Kararları’nın 60    42. maddesi GAP ve su sorununa iliskindir ve aynen söyle der. ”Bölgesel istikrarın gelistirilmesine ve komsularla iyi iliskiler kurulmasına devam edilmesi kapsamında, Türkiye’nin komsu ülkelerin, özellikle Atatürk Barajı’nın insa edilmesi sonrasında su akımının önemli ölçüde azaldıgı Irak ve ran’ın asagı Mezopotamya bölgesindeki su ihtiyaçlarına karsı daha duyarlı olmasını ve Suriye’nin de dahil oldugu komsu ülkelerle, Türkiye’den dogan ve bu ülkelere akan nehirlerdeki suyun adil ve esit dagıtımının saglanması konusunda çalısma gruplarının olusturulmasını ister 61 

56 Avrupa Birligi Müktesebatının Üstlenilmesine liskin Türkiye Ulusal Programı, 2003/5930, 23 Haziran 2003. 
57 Negotıatıng Framework Principles Governing The Negotiations, 12823/05, Brussels, 3 October 2005. 
58 Issues Arısıng From Turkey’s Membershıp Perspectıve 6 October 2004. 
59Presidency Conclusions Of The European Council, Brussels, 16238/1/04, 16/17 December 2004.
60 Katılıma Dogru Türkiye’nin lerlemesine Dair 2004 Tarihli Avrupa Komisyonu’nun Tavsiyesi ve Düzenli Raporu Hakkında Avrupa Parlamentosu lke Kararı, P6_TA-PROV ,0096, 2004. 


Bu ilke kararında Avrupa parlamentosu 2004 etki degerlendirme raporuna paralel olarak meseleyi çok aktörlü bir sorun olarak gördügünü, bu aktörlerden Irak ve Suriye’nin haricinde ran ve üstü kapalı bir sekilde Suriye’nin Komsusu olan İsrail devletinin de katılımıyla ortak bir çalısma grubu olusturularak meseleye uluslararası yönetim anlayısı içerisinde barısçıl bir çözüm getirilebilecegi tavsiyesinde bulunmaktadır. Ancak, kanımızca; bu ilke kararında bugüne kadar Fırat ve Dicle nehirlerinin sularının paylasımı konusunda taraf olmamış olan ran ve srail gibi iki ülke de soruna dahil edilerek, çözümden ziyade çözümsüzlük tetiklenmistir. 

d. 09 Kasım 2005 Türkiye lerleme Raporu ve Katılım Ortaklıgı Belgesi 

Kasım 2005’te yayınlanan ilerleme Raporu62 ve Katılım ortaklıgı belgesi nin63 çevre bahsinde yer alan ifadeler ise su sekilde olmustur. ‘Çerçeve Su direktifi ile Avrupa Toplulugunun taraf oldugu uluslar arası sözlesmeler dogrultusunda, sınırasan sular alanında isbirliginin gelistirilmesine devam edilmesi.’64 

Yukarıda özetle Avrupa Birligi ile müzakere sürecinde Türkiye’nin çözmesi gereken bir sorunu olarak görülen; Fırat ve Dicle nehir sularının Türkiye ve komsuları arasındaki paylasımına dair yakın geçmiste resmi belgelerde AB’nin ortaya koymuş oldugu yaklasımını vermeye çalıstık. 

Gerek 06 Ekim 200465 tarihli lerleme raporunun çevre baslıgı altındaki degerlendirmeleri, 09 Kasım 200566 tarihli ilerleme raporunun 27 nolu müktesebat faslı ve gerekse, 09 Kasım 200567 Katılım Ortaklıgı Belgesi'ndeki ifadelere ve yaklasıma bakıldıgında; Türkiye'deki su kaynakları, kullanım, yönetim, kirlilik, çevre gibi konulara deginilip sınırasan sular alanında Toplulugun taraf oldugu Uluslar arası anlasmalar çerçevesinde isbirligi ve çözüm önerilirken, Etki Raporu'nda tamamen farklı bir bakış açısı, anlayış ve öneri görülmektedir. 

61 http/www.belge.net., Avrupa Parlamentosu lke Kararı Md. 42. (15 Aralık 2004 Tarihli Oturumda Kabul Edilen Metin)02.11.2006.62
http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/178F1B9F-99D9-4458-B2CBECF714F85909/1091/2005 İlerlemeRaporu.pdf 02.11.2006. 
63 http://www.mfa.gov.tr/NR/rdonlyres/5E459993-FDC9-49D5-BC1A-E9C10718DA40/0/KOB.pdf 
64 http//www.belge.net.Avrupa Komisyonu Türkiye lerleme Raporu, Brüksel, 2005. 02.11.2006. 
65 http://europa.eu.int/comm/enlargement/report_2004/pdf/tr_recommendation_en. 02.11.2006. 
66 http://europa.eu.int/comm/enlargement/report_2005/pdf/tr_recommendation_en. 02.11.2006. 
67http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/178F1B9F-99D9-4458-B2CBECF714F85909/
1091/2005 lerlemeRaporu.pdf 02.11.2006. 


e. 09 Kasım 2006 tarihinde yayınlanan Türkiye İlerleme Raporu 

Son olarak 09 Kasım 2006 tarihinde yayınlanan Türkiye lerleme Raporunda da Çevre faslında konuya deginilmis, Türkiye’nin Su Çerçeve Yönetmeligiyle uyumlastırma ve özellikle Üye Ülkelerle sınırasan su isbirliginin gelistirilmesine yönelik olarak gerekli adımların atılmadıgı68 belirtilerek AB’nin bu konudaki ciddiyeti ve hassasiyeti tekrar vurgulanmıstır. 


4 CÜ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder