27 Mart 2016 Pazar

ALPEREN DERGİSİNİN YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR İLE YAPTIĞI TARİHİ SÖYLEŞİ. (2)



ALPEREN DERGİSİNİN YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR İLE YAPTIĞI TARİHİ SÖYLEŞİ. (2)




BBP YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR: 

ABD HİMAYESİNDEKİ KANDİL YOK EDİLMELİDİR. 

PKK’NIN KANDİL’DEKİ, AVRUPADAKİ, SURİYE’DEKİ LİDER KADROLARI MUTLAKA SAĞ VE VEYA ÖLÜ ELE GEÇİRİLMELİDİR.,

ÜLKÜCÜ FİKİR VE SİYASET ADAMI, ARAŞTIRMACI – YAZAR HAKKI ÖZNUR İLE YAPILAN SÖYLEŞİ:

İKİNCİ BÖLÜM

“ÖZERKLİK İLAN EDİYORUZ” DİYEN HAİNLERİN ÜZERİNE TÜRK DEVLETİNİN BALYOZU İNMELİDİR

Alperen Dergisi: Terör örgütü PKK ülkemizin kuzeyinde kantonlar mı kurmak istiyor?

Hakkı Öznur: İmralı ve Kandil'in şer planında Suriye'deki PKK/PYD kantonlarının Türkiye'de ilan edilecek özerk şehirlerle birleştirilmesi var. Türkiye'deki PKK özerkliğinin kanton veya bölge değil de şehir ölçeğinde olacağı bizzat terör örgütü PKK/KCK tarafından daha önce dile getirilmişti.

Kızıl stalinist terör örgütü KCK kent ayaklanmaları gerçekleştirip Türkiye içinde kobaniler oluşturmayı planlamaktadır. HDP/PKK özerklik ilan etme kanton kurma peşinde.

PKK'nın özerk şehirleri kapıda. Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD'nin özerk bölgeler ilan etme adımının Abdullah Öcalan – MİT görüşmelerinde planlandığı, Öcalan'ın BDP'lilerle İmralı'da yaptığı ve kayıtlara da giren görüşmelerin içeriğiyle artık açıkça ortaya çıkmıştır.

Örgüt Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri (Cizre, Nusaybin, Yüksekova), Ağrı, Kars – Kağızman, Iğdır, Doğubayazıt, Ardahan, Göle ve Erzurum'un bir bölümünde faaliyetlerini artırıp sözde özerklik- kanton bölge oluşturmaya çalışıyor.

ABD, İsrail ve Batı taşeronu terör örgütü 4 il ve 8 ilçede tek taraflı ‘öz yönetim (özerklik) ilan ettim’ diyor. PKK'yı da bünyesinde barındıran KCK'nın Yürütme Konseyi üyesi Abas kod adlı Duran Kalkan'ın 27 Temmuz'da yaptığı çağrı üzerine harekete geçen gruplar Van, Şırnak, Hakkâri, Batman, Varto, Bulanık, Sur, Silvan, Silopi, Cizre, Nusaybin, Şemdinli, Yüksekova'da artık özerk yönetimlerin kurulacağını duyurdular.

Kandil'deki PKK elebaşları Türkiye'de olay çıkarmak için provokatif açıklamalarını devam ettiriyorlar. Kandil'in KCK üzerinden yayınladığı açıklamalarda (başkaldırı – isyan) çağrısı yapılmaktadır.

PKK/KCK AÇIKLAMASI: KENDİ VALİLERİNİZİ, KAYMAKAMLARINIZI SEÇİN

ABD Başkanı Obama’dan ve AB ülkelerinden “Özerklik ve Kanton”  ilanına destek isteyen, TSK operasyonlarının durması için Obama’dan ricada bulunan, ABD uşağı KCK ‘PKK’nın haftalık yayın organı “Demokratik Ulus” adlı bölücü dergi 11 Ağustos 2015 tarihli sayısının kapağına “Öz yönetim ve Öz savunma zamanı. Zaman Özerklik ilan etme zamanı” manşetini atmıştır.

Terör örgütü PKK’nın televizyonu olan Med Nuçe televizyonuna konuşan PKK'nın Kandil'deki liderlerinden Cemil Bayık, “hava saldırıları dahil bütün operasyonlarını durdururlarsa, müzakereyle Kürt sorununu çözüleceğini kabul eder ve ilan ederlerse, tahkim edilmiş bir ateşkesi kabul ederlerse, Önder Apo’nun koşullarını düzeltirlerse, özgür şartlarda müzakerenin olmasını ve Önder Apo’nun da baş müzakereci olarak müzakereleri sürdürmesini kabul ederlerse, tahkim edilmiş ateşkesin izlenmesi için, izleme komitesini kabul ederlerse, yine müzakerelere derhal başlarlarsa, müzakerelerin sağlıklı yürüyebilmesi için üçüncü bir tarafı kabul ederlerse, biz bu koşullar yerine getirilirse hemen ateşkesi ilan etmeye hazırız.” diyor.

Yine Cemil Bayık adlı vatan haini parlamentoda çözümün tıkandığını söyleyerek özerklik çağrısı yapmış ve örgütün bölgede kendi vali ve kaymakamlarını seçmelerini istemiştir.

Mossad ve İngiliz servisi ile irtibatlı Cemil Bayık adlı hain şunları söylüyor:

"Artık merkezden Ankara’dan bu devletin bu hükümetin alanları yerelleri yönetmesi mümkün değil. Bu ortaya çıkmıştır. Yapılması gereken yerellerin kendi kendilerine yönetmeleridir. Kendi demokrasilerini geliştirmeleridir. Bu temelde kendilerine karşı geliştirilecek saldırılara karşı kendilerini savunmalarıdır. Kendi valilerini, kaymakamlarını sorumlularını seçmeleridir. "

PKK ideologlarından Abas kod adlı Duran Kalkan adlı alçak bir televizyona “Köy köy kasaba kasaba demokratik özerkliği inşa edelim” çağrısının ardından örgütün siyasi uzantısı HDP/DBP mensupları silahlı PKK militanları ile harekete geçmiştir. 

Terör örgütünün “12 Merkezde Özerklik ilan ettim” dediği yerler şöyle: 

Şırnak/Merkez 10 Ağustos 2015 

Şırnak/Silopi 12 Ağustos 2015 

Şırnak/Cizre 12 Ağustos 2015 

Mardin/Nusaybin 12 Ağustos 2015 

Hakkâri/Yüksekova 13 Ağustos 2015 

Muş/Varto 13 Ağustos 2015 

Muş/Bulanık 13 Ağustos 2015 

Hakkâri/Merkez 14 Ağustos 2015 

Diyarbakır/Sur 14 Ağustos 2015 

Diyarbakır/Silvan 15 Ağustos 2015 

Van/Edremit 15 Ağustos 2015 

Van/Başkale 16 Ağustos 2015 

İlk sözde öz yönetim ilanı, bir polis memurunun şehit edildiği, Silopi'den gelmişti. PKK uzantısı DBP’liler Şırnak’ta, 10 Ağustos'ta ‘öz yönetim' kararı alındığını ilan ettiler. Basın açıklamasında, “Devleti reddetmiyoruz. Ancak kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir.” demişlerdir.

PKK’nın HDP gibi uzantısı olan çoğu KCK’lıların içinde yer aldığı DBP'li bölücüler 5 şehit verdiğimiz gün Şırnak’ta aynı gün  'demokratik özerklik' ilan ederek, 'Bundan sonra kendimizi bizler yöneteceğiz, başkalarına yönettirmeyeceğiz' demişlerdir. Şu alçaklığa, şu şerefsizliğe bakın! Hem vatan evlatlarımızı şehit ediyorlar, ardından Kandil’den aldıkları talimatla “özerklik ilan ettik” açıklamasını yapıyorlar.

DBP İl Başkanı PKK’lı alçak Salih Gülenç, “demokratik özerklik” ilan ettiklerini açıklayarak "Kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşrutiyetini kaybetmiştir. Bu şekliyle devletin hiçbir atanmışı bizi yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da gelişecek tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Bundan sonra kentimizi de kendimizi de bizler yöneteceğiz. Başkalarına yönettirmeyeceğiz kentte bulunan tüm devlet kurumları meşrutiyetini yitirmiştir" demiştir.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde neredeyse her sokağa bir hendek veya barikat kurulmuş durumda. İlçelerdeki hendek ve barikatlar PKK’nın gençlik yapılanması olarak adlandırılan Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG – H) üyeleri tarafından kuruldu.

ÖZ YÖNETİM İLAN EDİP, TEHDİTLERDE BULUNUYORLAR

13 Ağustos günü DBP’li Hakkari Belediye Eş Başkanları Dilek Hatipoğlu, Nurullah Çiftçi, HDP ve DBP Hakkari il başkanları ile 200 PKK’lı, DBP il binası önünde 'Öz yönetimlerini' ilan ettiklerini basına açıkladılar.

DBP’li Çiftçi, "kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşrutiyetini kaybetmiştir. Bu şekliyle devletin hiç bir atanmışı bizi yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da gelişecek tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Bundan sonra kentimizi de kendimizi de bizler yöneteceğiz" demiştir.

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İlçe Başkanı Barış Gülenyüzlü, “özerklik” ilan ettiklerini açıklıyor. Özerklik açıklaması için yaklaşık 300 DBP’li Mescit Mahallesi, Azizoğlu Meydanı’nda bir araya geliyor.

Kendilerine “Halk Savunma Birliği “adı veren yüzü maskeli ve ellerinde silah bulunan PKK’lılar da barikatlar kurarak kimlik kontrolü ve üst araması yaptı. Grup adına açıklama yapan DBP İlçe Başkanı Gülenyüzlü:

“Biz Ankara’dan yönetilmek istemiyoruz. Bu yüzden kendimizi ve kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz. Ve tabii ki yöneteceğimiz bu alanda bu halkın önderi olan önder Apo ile bu sistemi uygulayacağız. Bu bizim en meşru hakkımızdır. Önder Apo’nun özgürlüğü Kürdistan halkının özgürlüğüdür. Faşizan ve meşru olmayan rejime karşı toplumun öz yönetimi olarak kendimizi beyan ediyoruz. Silvan halkı yönetecektir.” demiştir.

Öte yandan Batman Belediye eş başkanları DBP’li Sabri Özdemir ve Gülistan Akel ile bazı PKK destekçisiler ile sözde ’özerklik’ açıklaması yaptılar.

DEVLET, BU KAHPELERİ! ARTIK SUSTURMALI VE YARGILAMALIDIR

Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde, terör örgütü PKK'nın gençlik yapılanması YDG – H'li hainler güvenlik güçlerinin girişini engellemek için hendek kazıp, barikatlarla kapattıkları Tekel Mahallesi'nde bulunan 4 Nolu Aile Sağlığı Merkezi'nin bahçesinde direkteki Türk Bayrağı'nı indirip yerine PKK paçavrasını astılar.

18 Ağustos günü Diyarbakır'ın Lice ilçesinde toplanan PKK yandaşları adına DBP İlçe Eşbaşkanı Murat Akgün adlı PKK’lı vatan haini “Devletin hukukunu ve sistemini tanımıyoruz. Devlete karşı kendi öz savunmalarımızı yapacağız. TC. askeri ve polisi Kürdistan’dan defolsun”  demiştir.

13 Ağustos günü Yüksekova Belediyesi'ne ait Halkevi önünde toplanan, aralarında DBP ve HDP yöneticileri, belediye meclisi üyeleri ve PKK destekçilerinin bulunduğu toplantıda, Şerafettin Dede adlı PKK’lı 'faşizan devlete karşı kendi öz savunmamızı da sağlayacağız' dedi.

19 Ağustos günü Bitlis’in Hizan ilçesinde DBP, KURDÎ – DER, DEM – GENÇ ve DTK tarafından öz yönetim ilanı yapıldı. Açıklamayı PKK’ya bağlı olan, Hizan Demokratik Halk Meclisi Eş Başkanı sıfatını taşıyan Kader Sönmez, adlı hain yapmıştır. O da, diğer bölücüler gibi "Bizler devletin atadığı vali ve kaymakamlar tarafından yönetilmek istemiyoruz. Biz artık kendimizi ve kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz. Bizleri temsil etmeyen T.C. rejimini ve kurumlarını meşru görmediğimizi açıkça beyan ediyoruz." demiştir.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı DBP'li Gülten Kışanak, “Ankara'yı tanımıyoruz, öz yönetim ilan ediyoruz” açıklamaları üzerine gözaltına alınan Sur ve Silvan belediye başkanlarını savunarak devlete meydan okumaya kalkmıştır.

19 Ağustos günü Sur Belediyesi önünde konuşan Kışanak, “Devlet benim belediye başkanımı gözaltına alırsa, ben de özerklik ilan ederim” diye konuşarak provokatörlük yapmıştır. Halkı tahrik edici açıklamalarda bulunan Kışanak, “Buna sessiz kalanlar, bugün Silvan, Sur ve Lice’de yaşananlar yarın batı illerinde de yaşanacak.” tehdidinde bulunmuş ve operasyonlar devam ederse, mücadelelerine devam edeceklerini ilan etmiştir.

HDP Eş Başkanı Demirtaş da gazetecilere açıkça “Özerkliği savunuyoruz. Bu fikrimiz parti programız da var” demiştir.

PKK’nın siyasi uzantılarından olan DBP’nin Eş Genel Başkanı Emine Ayna, 20 Ağustos günü Diyarbakır Sümerpark'ta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki DBP'li belediye başkanlarının katılımıyla düzenlenen toplantıda, "Halktan oy istemeye giderken, Diyarbakır ve Silvan'ı Ankara'dan yönetmeyeceğimizi söyledik. Tüzüğünde de özerklik talebi bulunan Türkiye'nin demokratik özerklikle yönetilmesi gerektiğine inanan ve bunun siyasi mücadelesini veren bir siyasi partiyiz. Özyönetim ve özerklik talebinin olduğu bu coğrafyada belediyelerimizle halkın özyönetim talebinin yanında ve içinde yer alıyoruz. DBP'nin tüzüğünde partinin amacı bölümünde ise "Halkın yerelde söz ve karar sahibi olduğu, tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebildiği demokratik özerklik modelini benimser. Bu modeli yaşamsallaştırmaya yönelik kapsamlı çalışmalar yürütür. Bu amaç doğrultusunda bilimsel araştırma ve tartışmalar geliştirir" ifadelerine yer veriliyor.

PKK’ya bağlı olarak faaliyet gösteren Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)’nin 23 Ağustos günü Ankara’da yapılan 3. Olağanüstü Kongresi’nde DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna özyönetim tartışmalarına ilişkin, “Kürt halkı 'Sen benim irademi tanımazsan ben kendi irademi ilan ederim' diyor” ifadesini kullandı. DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek de “Toplum bir rejim değişikliği istiyor. Bu rejim değişikliği de en demokratik çerçeveyle öz yönetimlerdir” demiştir. PKK ve Öcalan övgüler dizilmiştir.

DTK Eş Genel Başkanı ve İmralı Heyeti Üyesi Hatip Dicle de “Öcalan serbest bırakılmalı, Dolmabahçe mutabakatı uygulanmalıdır.” demiştir.

Bir beşinci kol hareketi olan HDP’nin Hakkari Milletvekili ve DTK Eş Başkanı, Kandil talimatlı, PKK’lı vatan haini Selma Irmak,  Diyarbakır da bir grup PKK’lı ile birlikte sözde ‘öz yönetim’ açıklaması yapan belediye başkanları ve parti yöneticilerinin tutuklanmasını eleştirerek, “Böyle bir yaklaşımı diktatöryal olarak değerlendiriyoruz. Ve sizi uyarıyoruz; Bu halkın sabrını zorlamayın. Bu ülkeyi bölme noktasına getirmeyin” dedi. Göz altıların devam etmesi halinde belediyelerin önüne hendek kazacaklarını söylemiştir. Hendekçi-  Irmak, “özerk bir Kürdistan mutlaka kurulacak” diyerek bölünme tehdidinde bulunmuştur.

Terör örgütü PKK ile HDP/DBP’nin sözde "özerklik" konusunda attığı adımlar, yaptıkları ortak eylemler örgüt ile her iki parti arasındaki organik ilişkiyi göstermektedir.

SURİYE’DE SAVAŞAN PKK/PYD MENSUPLARI EYLEMLERDE BAŞ ROLDEDİR

Alperen Dergisi: Suriye’de iç savaşta savaşan PKK/PYD mensuplarının Türkiye’ye sızarak şehirlerde ve kırsalda güvenlik güçlerimize saldırdıkları kamuoyunda dile getirilmektedir.

Hakkı Öznur: Terör örgütü Suriye iç savaşında yer alan birçok mensubunu sahaya sürerek “vur – kaç” taktiği uygulamaları yapmaktadır. Irak ve Suriye den rahatça sızan PKK milis yapısını güçlendirmiş, “Öcalan’a Özgürlük, Özyönetim, Özerklik, Kanton” beklentisiyle (Serhildan) yani başkaldırı, genel ayaklanma kararı almış ve son eylemlerle kalkışmaya kalkmaktadır.

PKK çözüm sürecini istismar ederek “şehir savaşına” hazırlandı. Kaleşnikof ve pompalı tüfek ile çeşitli tip ve ebattaki tabancalar PKK'nın bölgede depoladığı silahlar arasında önde geliyor. Başta el bombası olmak üzere irili ufaklı patlayıcılar bu silahlarla birlikte saklanıyor. Özellikle Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Diyarbakır gibi iller ve Nusaybin, Cizre, Silopi Varto, Silvan, Lice gibi ilçelerde PKK yoğun silahlanmaya gitmiştir. PKK ve derin sol örgütler şehirlere silah sevkiyatı yapmaktadır.

Dağdan inen örgüt militanları şehirlerde ilçelerde HDP/DBP binalarında eğitim vermekte, sokaklarda PKK halayları çekmekte, örgütsel şovlar yapmakta. AKP sayesinde alan hakimiyeti bazı yerlerde PKK’ya geçmiştir.

Örgüt’ün hakim olduğu buralarda mahalle ve sokak girişlerine hendekler kazan terör örgütü mensupları, güvenlik güçlerinin girmesini engellemeye çalışıyorlar.

PKK’nın gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG – H) üyesi teröristler, yüzleri kapalı ellerinde uzun namlulu silahlarla mahallelerdeki cadde ve sokaklara hendek kazıp, barikatlar kurarak kimlik kontrolü yapıyorlar.

‘YDG – H’  adlı bölücü yapının unsurları mahallelere ‘Askere gitme’ ve ‘Devrimin öncü gücü YDG – H’ gibi duvar yazıları yazmaktadır.

PKK/KCK’nın güvenlik güçlerinin söz konusu bölgelere girmelerini ve hakimiyetlerini engellemek için başta hendek kazma, tuzaklama şeklinde olmak üzere eylemler gerçekleştirmektedir.

Varto tıpkı Cizre, Silopi, Yüksekova, Nusaybin, Şemdinli, Eruh gibi PKK’nın önem verdiği ilçe merkezleri arasında. Bunun nedeni, Varto’nun ilçe merkezi ile köylerinde örgütün etkinliği. Örgütün şehitlik olarak adlandırdığı mezarlığın burada bulunması da bir başka önemli etken. PKK’nın sözde şehitliği ilçeye çok yakın olan Kaynarca Köyü’ne bağlı Kulan mezrasında. Çatışmalarda öldürülen PKK’lılar, örgüt yönetiminin talimatıyla burada gömülüyor.

Terör örgütünün “özyönetimi” nasıl kurulacak? İlk aşamada hendekler kazılarak, barikatlar kurularak, ajitatif yalanlar uydurularak, provakatif haberler servis edilerek, daha sonra halkı devlet ile karşıya getirecek, canlı kalkan gibi kimilerini öne sürecek.

Sonra silahlar, bombalar, mayınlar patlatılarak kitlesel büyük provokasyonlar yapılacak. Örgütün kanlı stratejisi bu.

PKK merkezlerde askere, polise saldırarak çatışmaların içine bölge halkını da çekmek istiyor. Açıkça bölge halkını silahla baskıyla devlete karşı kendi yanlarında silahlı çatışmaların içine çekmek istiyor, şehir ve ilçe eylemlerini PKK’nın gençlik yapılanması üstlenmiştir.

PKK’nın ayaklanma çağrısına bölge insanı destek vermiyor. Büyük kesimi evlerinden çıkmamayı tercih ediyor. Kandil, genel ayaklanma hayali kuruyor ancak insanlar, devletle karşı karşıya gelmek istemiyor. PKK terörüne karşı çıkan büyük bir kesim bunu şimdilik örgütün ve HDP/DBP’nin baskısından dolayı açıkça meydanlarda gösteremiyor.

KCK’nın “Öz Savunması” tutmamıştır, tutamaz da. Çünkü bölge insanı bunun macera olduğunu ve en çok kendilerine zarar vereceğini biliyor ve yaşananlardan görüyor.

Bölge insanı HDP/DBP ve onların bağlı olduğu kirli ve karanlık örgüt PKK’nın bu kirli oyununu görüyor. Örgüte halk desteği zayıf. Sadece belli mahallerde bir destek var. O da kandırılmış,  olup bitenin farkında olmayan, yaşları 14 – 21 arasında gelen çocuklar ve gençler.  Devlet kesinlikle operasyonlardan terör örgütüne karşı operasyonlardan vazgeçmemeli, örgütün her alanda tepesine binmelidir.

NE SİLAH BIRAKMASI! ÖRGÜT, İLAN VEREREK DAĞA ADAM TOPLUYOR

AKP hükümetinin silah bırakacak dediği terör örgütü PKK, militan sayısını artırmak için güneydoğu sokaklarına afişler asıyor. Örgüt, Diyarbakır, Van, Batman, Şırnak, Ağrı sokaklarına astırdığı afişlerle gençleri dağa çağırıyor.

PKK’nın üst düzey yöneticilerinin daha önce verdiği bilgilere göre örgüt en güçlü dönemini yaşıyor ve militan sayısı da her geçen gün artıyor. Sürecin başlangıcında “silah bırakacağız” sözü veren, ancak aradan geçen süre içerisinde silahlı militan sayısını artıran örgüt, kadrosunu güçlendirmek için ilanla elaman aramaya başladı. Örgüt, 10 Kasım 2014 günü Diyarbakır sokaklarına terörist başı Öcalan’ın fotoğraflarının yer aldığı afişler astı. Yurtsever Devrimci Gençlik Harekâtı (YDG – H) ve Yurtsever Devrimci Genç Kadın Birliği (YDGK)’nin imzasının bulunduğu afişlerde gençler Kandil’e çağrılıyor.

Terör örgütü PKK Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Van’da, Ağrı’da, Batman’da HDP/DBP’li belediyelerinde desteğiyle sokaklara astığı bölücü afişlerde dağa adam toplamaya çalışıyor.

Afişlerde yer alan ifadeler ise dikkat çekiyor. PKK devletinin kurulması için içinde bulunduğumuz zamanın uygun olduğunun vurgulandığı afişlerde, “Şimdi değilse ne zaman?”, “Sen değilsen kim?” ifadelerine yer veriliyor. Öcalan’ın fotoğrafının altında ise “Haydi sen de Gerilla’ya katıl” denilerek çağrıda bulunuluyor. Dağa yapılan çağrının ilk defa açıkça ve asılan ilanlarla yapılması PKK’nın silah bırakmayacağını bir kez daha ortaya koymaktadır.

Çözüm süreci adı altında PKK bölgeye silahlı güçlerle yerleşmiş, TSK ise geri çekilmiş vaziyete getirilmiştir. Bir ülkede iki silahlı güç olur mu? AKP sayesinde PKK geri çekilmemiş tam aksine daha fazla bölgede etkisini daha fazla artırmıştır.



AKP “APOCULUK TA” NEREDE İSE PKK’YI SOLLAYACAKTIR!


Alperen Dergisi: Yaşanan terör olaylarından artan kaos ortamından PKK uzantısı HDP ile, İmralı ile son 5 aya kadar kanka olan, müzakerelerde bulunan, ortak basın açıklamaları yapan AKP hükümeti de sorumlu diyebilir miyiz?

Hakkı Öznur:  Tabiiki.  Hem de yüksek sesle söylemeliyiz. Ben ve partim BBP defalarca söyledik: “Çözüm süreci ihanet sürecidir, İmralı ile Kandil ile uzantıları olan HDP ile görüşmeleri kesin, PKK silah bırakmaz. PKK açılımı ülkeyi daha büyük kaoslara sürükleyecek”. Biz dedik AKP ise ABD ve Batı’nın PKK açılımını uyguladı. Sonuçta gelinen tablo bu. Ülkemiz kan, analar her gün ağlıyor. 

AKP hükümeti 6 yıldır “Öcalan’ın İtibarı (!)” dedi başka bir şey demedi.  Halen daha sapık, ruh hastası, PKK terör örgütünün ele başısı Öcalan’ı savunmakta, kollamakta, ona toz kondurmamaktalar, laf söyletmemekteler.

Öcalan güzellemelerinde HDP’yi, Kandil’i bile neredeyse solladılar. AKP çözüm süreci hikâyesinde HDP’den daha fazla terörist başı Öcalan’ı sahiplenmiştir.

Hatırlamakta fayda var: Bundan iki yıl önce bir büyükelçiler toplantısında PKK açılımının baş koordinatörü şimdi AKP genel başkan yardımcısı olan Beşir Atalay “Öcalan Kürtlerin lideri ve makul biri” demiştir.

Beşir Atalay’ın izinden giden yetiştirmesi, yeni yetme Başbakan Yardımcısı, parti devletinin siyasi komiseri (Saray mensubu) Yalçın Akdoğan da ondan feyz alarak sürekli  “çözüm sürecini en iyi okuyan Öcalan'dır. Öcalan’la görüşmeli” demiştir.

Bir dönem HDP ile arası çok iyi olan aralarından su sızmayan Başbakan Yardımcı Yalçın Akdoğan, Saray’ın HDP ile arasının açılması üzerine hemen HDP düşmanı olmuş, “Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar” diyerek Öcalan’ın sözcülüğüne soyunmuştur.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 7 Haziran sonrası “Artık çözümün filmini çekerler” demişti. Çekilen, korku ve gerilim filmi oldu. Kahraman vatan evlatlarımız Çözüm süreci ihaneti yüzünden şehit düşmeye devam ediyor.

“ PKK BİZİ KANDIRDI ” PALAVRASI DEVAM EDİYOR

“Çözüm sürecinin mimarıyım” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP hükümeti ve onların tetikçisi havuz medyası “HDP/PKK bizi kandırdı, terörün sorumlusu biz değiliz. Bize yalan söylediler.” diyorlar.

Başbakan Yardımcısı Arınç, “PKK, çözüm sürecini yeniden güçlenip silahlanmak, devrimci halk ayaklanması için uygun ortamı bulmak amacıyla sinsi biçimde kullandı. Bizi aldatmış kabul edebilirler.” diyor.

AKP Genel Başkan Yardımcısı, Erdoğan’ın tetikçilerinden Yasin Aktay da  “Devletin 2,5 yıldır operasyon yapmadığı dönemde örgüt her tarafa yığınak yapıyor, terör estiriyor, insan kaçırıyor, adam öldürüyordu. Sürecin başından bu yana 20 köy korucusunu öldürdü.” diyor.

6 yıldır Mart 2015’e kadar koro halinde PKK, Öcalan, KCK, HDP güzellemesi yapıp, “Analar ağlamasın, baldıran zehri içeriz.” diyenler,  7 Haziran seçim süreci sonrası tek başına iktidara gelemeyince “Çözümü biz yapacağız, oyu siz alacaksınız.” Diyerek her şeyin oy için olduğunu itiraf etmişlerdir.

Savunmaları o bildik laf: “Kandırıldık.” Zavallıları bu kez PKK kandırmış. “PKK bizi kandırdı” mazereti palavradır, yalandır, dolandır. İmralı ve HDP/PKK ile müzakere yürütenler terörün sorumlusudurlar.

Şehit cenazelerinde AKP hükümetine, Yalçın Akdoğan vb. açılımcı bakanlara gösterilen milli tepki boşuna değildir, İmralı’ya övgüler dizen Akdoğan niye Kırıkkale’de şehit cenazesinin töreninde hızla kaçmak zorunda kaldı? Niye, milleti dinlemedi, acılarına ortak olmadı? Devlet adamı dediğin milletinden kaçmaz! Sonuna kadar dinler.

Öcalan mahbubu olan Yalçın Akdoğan, Saraydaki amiri, patronu Erdoğan gibi takiyye yapmaya devam ediyor. HDP’yi kurduran Öcalan’dır. Bunu cümle âlem biliyor. Kurulmasına katkı sağlayan da senin hükümetin ve AKP’ci istihbarattır. Ey Sarayın siyasi komiseri,  Öcalan güzellemeleri! ile tanınan açılımcı Akdoğan: Öcalan ayrı, HDP ayrı değildir. HDP de Kandil de İmralı’daki caniye bağlıdır.

Hükümetin “Çözüm Süreci” dediği süreçte inisiyatif büyük oranda terör örgütü PKK’ya geçmiş durumdadır. Bunu daha önce İçişleri Bakanı olan Efgan Ala AKP’nin Afyon toplantısında itiraf etmiştir.

Bursa'da 16 Ağustos'ta katıldığı bir törende, "2014 yılının 10 Ağustosu'nda Cumhurbaşkanı yerine Başkan seçmiş olsaydık Türkiye bugün bu kaosu yaşamayacaktı. Bu milletin büyük millet olması işlerine gelmedi." şeklinde açıklama yapan Müezzinoğu'na şehit cenazesine katılan vatandaşlar büyük tepki göstermiştir. Namazın hemen ardından bir vatandaş, bakanın sözlerine atıfta bulunarak, "Daha kaç şehit gelmesi gerekiyor?" diye seslendi. Şehidin naaşının cenaze arabasına konulmasının ardından Bakan Müezzinoğlu'nu yuhalayan vatandaşlar pet şişe ve bozuk para attı. Önce bir dükkana, ardından Tayyare Kültür Merkezi'ne sığınmaya çalışan Müezzinoğlu, korumaların yardımıyla kendisini tarihi belediye binasına zorlukla atabilmiştir.

Saraydaki zat devlet başkanı olamadım diye, onun hükümeti tek başına iktidara gelemedim diye, onun işbirlikçileri ikbal günlerimiz gidiyor diyerek sorumlusu oldukları kaos ve terör olaylarını kendilerine muhalif olan herkese yıkmaya çalışıyorlar.

Çözüm süreci masalında, şehit cenazelerine katılan milyonları, şehitleri istismar etmekle suçlayan "Biz çözüm sürecine inanıyoruz. Her yola başvururuz. Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz (Çözüm Süreci). Yeri geldi kan kustuk, baldıran zehri içtik, kızılcık şerbeti içtik, yola böyle devam ettik edeceğiz” diyen Erdoğan ve yandaşları düne kadar yan yana, kol kola oldukları HDP ve Kandil ile taktik gereği araları açılınca milliyetçilik söylemi yapmaya, şehit cenazelerine tam kadro katılmaya başladılar. Ancak, milletimiz ve kamuoyu Saray’ın ve AKP’nin takiyye yaptığını görüyor ve biliyor. Onun için her gün peş peşe gelen şehit haberleri milletimizi derinden üzmekte ve yaralamaktadır. Şehit cenazelerine koruma orduları ile katılarak şov yapmaya kalkan, esas istismarcı olan açılımcı AKP zihniyetine ortak tepki koymakta ve “defolun gidin” buralardan demektedir.

Şırnak’ta PKK saldırısı sonucu hayatını kaybeden Yüzbaşı Ali Alkan için Osmaniye’de düzenlenen cenaze töreninde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere iktidara büyük tepki gösterilmiştir. 

Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesi’nde PKK ile çıkan çatışmada şehit olan Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze namazı büyük öfkeye sahne oldu. Kardeşinin tabutunu gösteren Yarbay Alkan, “Burada vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine, dünyaya doymadı. Bunun katili kim, bunun sebebi kim? Çözüm diyenler ne oldu da sonradan ‘savaş’ diyor” diye isyan etmiş, “Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ‘Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok. Git o zaman oraya git” diye haykırmıştı. Acısını, tepkisini dile getiren ağabey Yarbay Mehmet Alkan ise hemen AKP medyası ve AK TROLLER tarafından hedef alınmıştır.

Yarbay Mehmet Alkan, kardeşinin şehit olmasına değil; yıllarca 6 yıldır“ çözüm süreci palavrasıyla PKK/KCK operasyonlarını durduran, PKK’nın şehirleri silah cephanelikleri ile doldurmasına (100 bin silah) yığmasına göz yuman askere, polise “sakın PKK’yla savaşmayın örgüte dokunmayın” talimatı veren, görevlerini ihmal edip bugün “şehitlik edebiyatı” yaparak kendilerini öne süren zihniyete isyan etmiştir.

Bir vatan evladı şehit düşmüş ağabeyi feryat ediyor. Alçaklar acılı aileyi acının verdiği duygu ile gösterdikleri tepki karşısında hain ilan ediyorlar. Yazıktır günahtır. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama ülkeyi de kavuruyor. Saraylarda, villalarda yazlıklarda, lüks ofislerinde yan gelip yatanlar, keyif sürenler, haram lokma yiyenler, Şehit ailelerinin acısını anlayamazlar.

AKP artık PKK açılımının Türkiye’yi nasıl bir girdaba soktuğunu görmeli aklını başına almalıdır.

Hükümet “PKK silah bırakacak” dedikçe Kandil “Ne silah bırakması? Türkiye’deki silahlı güçlerimizi daha da artırdık.” diyerek cevap vermiştir.

PKK/KCK şefleri görüştükleri batılı gazetecilere açıkça:

“Türk devletinin görüşmeleri bir gün bırakacağını biliyorduk. Bu nedenle geçen sürede büyüdük, organize olduk. Şehirlere silah ve cephane yığınağı yaptık, militanlarımızı Irak’taki ve Suriye’deki kamplardan Türkiye ye gönderdik.” demişlerdir.

Beşir Atalay’ın, Yalçın Akdoğan’ın, Efkan Ala’nın, vb. açılımcıların bakanlık yaptığı bir ülkede terör örgütü yol da keser, suikastlar de yapar, özerklik de ilan eder, kantonlar da kurmaya kalkar.

Devlete teslim olan Öcalan’dan, devletle pazarlık etmeye kalkan Öcalan’a gelinmiştir. Hükümet, “Çözüm Süreci” diyerek bölücü HDP/PKK’yı şımartmıştır. Merkez medyanın, sol medyanın, PKK medyasının destek verdiği CIA devrimcilerinin iç savaş örgütü HDP, devlete meydan okumaya devam ediyor, durum budur.

Elde uzun namlulu silahlar omuzlarda, roketatarlar emirlerinde DBP’li belediyeler. Önde kırmızı plakalı, resmi plakalı araçlarda PKK’lılara kılavuzluk yapan HDP’li vekiller, belediye başkanları koro halinde “Öz savunma” yapıyorlarmış!  Özerklik haklarıymış…

Bu hainlere, HDP/DBP’li çetelere sözde “Öz savunma” alanlarını açan kim? Açılımlardan, saçılımlardan sorumlu olan AKP hükümeti ve Saray. Sonuç: ABD planı olan PKK açılımı PKK’ya yaramış, örgüt bazı şehirlerde ve ilçelerde pozisyon kazanmış, güç kazanmıştır.

İmralı’ya 21 kez HDP heyetlerini gönderen, onlara ve Öcalan’a şov yaptıran kim? HDP heyetinin Kandil’e tatil beldelerine gider gibi, gitmesine izin veren kim? Her gün İmralı’da Öcalan ile kanka olanlar kim? HDP heyeti ile Başbakanlık’ta, Meclis’te, Dolmabahçe’de görüşen, ortak açıklamalar yapan ve artistik pozlar verenler kim? AKP…  

Şehitlerimizin katili PKK açılımıdır. Terör örgütü ile Oslo, Habur, Dolmabahçe görüşmelerini yapan AKP hükümeti dökülen kanlardan sorumludur.

Açılım palavrasıyla, terör örgütü PKK’nın önünü açan sözde  “demokrasi ve barış nutukları” atan, Türkiye’yi kan gölüne çeviren HDP/PKK’lı çetelere, çözüm süreci masalıyla ses çıkarmayan AKP ve onun kontrolü altındaki istihbarat kanlı sürecin sorumlularıdır.

AKP hükümetinin polise, valiliklere gönderdiği genelgelerde silahlı eylem yapmayan KCK'lılara dokunulmaması, KCK operasyonlarının engellenmesi, KCK/PKK operasyonları ile örgüte büyük darbe vuran polislerin tasfiye edilmesi, PKK/KCK yapılanmasının toparlanmasına yol açmıştır.

“PKK silah bırakacak” vaadinde bulunup, yerel kamu yöneticilerinin “PKK daha fazla silahlanıyor ve örgüte katılım artıyor” demesine aldırış etmeyen AKP dökülen kanlardan sorumludur.

Terör örgütünü, dağlardan rahatça silahlarıyla şehirlere indiği,  bölgeyi bombalarla doldurduğu dönem AKP dönemidir.

PKK/KCK ŞEHİRLERİ SİLAH - BOMBA İLE DEPOLARKEN MİT NE İŞ YAPIYOR?

PKK/ KCK MİT’in bilgisi dahilinde şehirlere patlayıcı depolamıştır.

PKK terör örgütü ile Oslo’da yapılan, adına  “Oslo görüşmeleri” denilen o karanlık toplantıya MİT adına katılanlardan biri olan istihbaratçı Afet Güneş‘in, PKK’lılara “Şehirleri bombalarla doldurdunuz, biliyoruz” açıklamaları Oslo görüşmelerinin basında yayınlanan tutanaklarında var. MİT diyor ki “PKK’nın silahlarını ve cephaneliklerini biliyoruz.” Peki, devletin kurumları görüştükleri PKK örgüt şeflerine bunları söylemelerine rağmen PKK silah yığmaktan şehirleri bombalarla doldurmaktan vazgeçti mi?  Hayır!

Oslo’da görüşenler terör örgütü PKK’ya hangi vaatlerde bulundular? Hangi sözleri verdiler? Fakat şu biliniyor: Oslo tutanaklarında da var. Devletin istihbarat kurumu PKK’nın her yere silah ve patlayıcı yığdığını örgütün Oslo’da görüştükleri isimlerine açıkça söylemişler. Bu görüşmelerde geçen konuşmalar gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandığı gibi kitap haline getiren gazetecilerde oldu.

Şehirleri silah, roket ve bombalarla dolduran her gün askerlerimizi polislerimizi hain tuzaklarda pusularda şehit eden terör örgütünün bölgeyi ve metropolleri 6 yıldır silahlarla, bombalarla doldurduğunu bilen MİT niye bekledi? Niye PKK/KCK’nın üzerine gidecek çok önemli hamleleri yapmadı? Neden elindeki çok önemli bilgileri Emniyet ile Genelkurmay ile paylaşmadı? Neden elindeki istihbarat bilgilerini paylaşarak PKK terör örgütünün çökertilmesini sağlamadı?  Niye “Yerlerini biliyoruz” denildiği halde o cephanelikler o silahlar bulunup imha edilip, PKK’ya öldürücü darbe vurulmadı?

MİT yetkililerinin uyuyan bombalardan haberimiz var dediği, işte o uyuyan bombaları, PKK uyandırmış. “Uyuyan bombalardan haberimiz var” diyen MİT ve devlet kurumları ise uyumaya hala devam ediyorlar.

MİT, devletin, milletin MİT’i olmaktan çıkmış, sanki “özel istihbarat birimi “haline gelmiş. Devlete değil, Saraya hizmet eden, “Saray İstihbarat Teşkilatı”  haline gelen bir istihbarat zihniyeti var.

Aziz milletimiz AKP hükümetine MİT’e ve diğer devlet kurumlarına bunun için kızıyor ve affetmiyor. Hemen yeri gelmişken ekleyim: Oslo görüşmelerine MİT ile beraber katılan kişilerden biri o zaman Başbakanlık müsteşar yardımcısı şimdi ise Sarayın istihbarat şefi olan Hakan Fidan’dır. Hatta öyle ki PKK – MİT görüşmelerinin ortaya çıkması ve kamuoyunun buna tepki göstermesi üzerine Hakan Fidan’a sahip çıkan “onu Oslo’ya ben gönderdim benim talimatımla gitti” diyen şimdi Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’dır.

Hakan Fidan ve ekibi neden ABD, Batı, İsrail maşası PKK/PYD gibi terör örgütlerinin üzerine gitmediler? Niye küresel emperyalizmin taşeronu olan Öcalan ile Avrupa’daki PKK şefleri ile İngiliz gizli servisinin ve ABD ve batılı ülkelerin uşağı Salih Müslim denen alçak ile sürekli temas halinde oldular, onlarla müzakere masalarına oturdular? PYD’nin PKK olduğunu bilmiyor mu? Öcalan’ın övgüler dizdiği Hakan Fidan, MİT ve diğer PKK açılımını yürüten kimler varsa vebal altındadır… 

Dağda semiren PKK – KCK şehirlere inmiş durumda. Türkiye’ye yakalanandan çok daha fazla silah sokuluyor. PKK/KCK bölgeye yerleşti. Devlet bölgeden çekilmiş görüntüsü veriyor.

PKK'nın üst yapılanması olan KCK' ya yönelik operasyonları “çözüm süreci zarar görüyor” diye durduranlara daha sonra emirleri altındaki yargıya PKK/KCK mensuplarını medyatik övgüler eşliğinde serbest bıraktıran AKP, Türkiye’ye zarar vermiştir.

İmralı ve Kandil ile kirli ve karanlık pazarlıklar yürüten AKP hükümeti KCK sanıklarını tahliye ettirmiş ve KCK/PKK operasyonlarını yapanları görevden almıştır. “Paralel yapılanma” olan KCK ve uzantısı HDP ile her türlü görüşmeleri defalarca yapan kendisidir.

İmralı'ya, Brüksel’e, Kandil’e özel heyetler gönderip terörist başı Öcalan'ı yücelten, Öcalan'dan “Kürtlerin lideri” diye söz eden, onun kirli mesajlarını devlet töreni! ile Diyarbakır’da okutturan PKK açılımcıları başta Erdoğan olmak üzere Beşir Atalay, Efgan Ala, Hakan Fidan vb. dökülen şehit kanlarının baş sorumlularıdır. Halen bu açılımı savunan AKP hükümeti bunun mutlaka hesabını verecek ve bedelini ödeyecektir.

Terör örgütü PKK'nın yol kesmesine, kimlik kontrolü yapmasına, halk mahkemesi kurmasına, vergi toplamasına, özerklik ilan etmesine Kanton planları yapmasına 6 senedir göz yumup şimdi sözde HDP/PKK düşmanlığı yapan AKP iktidarı milletimizi kandıramaz. Oslo ve Dolmabahçe görüşmelerini, protokollerini imzalayanlar ve savunanlar tarih önünde yargılanacaklardır.

Terörist başı Öcalan daha önce, HDP heyeti ile yaptığı görüşmelerde MİT ile çok uyumlu ilişkileri olduğunu söyleyerek ‘Devlette önemli bir söz sahibi konumuna geliyorum.’ demiştir. Terörist başı açıkça “Müzakere benimle yürütülmeli. Baş müzakereci olarak ben muhatap kabul edilmeliyim” diyor. KCK diyor ki “Öcalan baş müzakereci olmalı”. Uzantısı HDP de ‘devlet de Öcalan’ın baş müzakereci pozisyonunu kabul etti’ diyor.

Öz yönetim çağrısı MİT’in masaya oturmaya çalıştığı terör üssü Kandil’den geldi. Hükümetin çoğunu serbest bıraktırdığı KCK mensuplarının bağlı olduğu terör merkezinden geldi.

PKK uzantısı HDP’lilerin 21 kez İmralı’ya giderek terörist başı ile görüşmesini sağlayan, izin veren, Öcalan övgüleri yapmalarına ses çıkarmayan AKP hükümetinin kendisidir.

Stratejik maşa PKK, güvenlik güçlerine düzenlediği saldırılarla onlarca Mehmetçiği şehit ederken, hükümet, terör örgütünü önlemek yerine eğitim kurumlarını hedef alıyor.

PKK dershane yakıyor.  Hükümetin emrindeki kolluk güçleri ise kreş basıyor, dershane basıyor. AKP hükümeti kreş baskınlarının dershane baskınlarının peşinde, ülkede istihbarat teşkilatı yok gibi…

Ülkenin milli güvenliği tehlikede.  Askerin kışlaya, polisin karakollara çekilmesi sonucunda terör örgütü PKK eylemleriyle bölgede “tek otorite benim” noktasına gelmiştir. Çözüm süreci PKK açılımı olmuştur. Örgüt dokunulmazlık kazanmıştır.

OSLO GÖRÜŞMELERİ TÜRKİYE’NİN MİLLİ GÜVENLİĞİNE ZARAR VERMİŞTİR

Alperen Dergisi: Terör örgütü PKK 2009 yılında MİT ile yaptıkları Oslo görüşmelerine açıkça sahip çıkmaktadır. Oslo süreci sonrası PKK daha fazla güç kazanmadı mı? Şehirleri silah deposu haline getirmedi mi? Hükümetin Çözüm Süreci PKK’ya yaramadı mı? Bölge terör örgütü PKK’ya terk edilmedi mi? 

Hakkı Öznur: Çok önemli sözler söylüyorsunuz: Oslo’da veya başka yerlerde PKK ile yapılan görüşmeler tamamen yanlıştır. MİT ve devletimizin bazı kurumlarının bürokratları, memurları halen İmralı ve PKK ile görüşerek yanlışa devam etmektedirler. Terör örgütü PKK Oslo görüşmeleri sonrası rahatlamış küresel emperyalizmin verdiği destekler de bitme noktasından tekrar ayağa kalkmıştır.

PKK/KCK’ya karşı yürütülen operasyonlar sonucu ele geçirilip, MİT tarafından polisin elinden alınan KCK’lılar var.

İmralı, Kandil ve örgütün Avrupa kanadı ile ilişkileri olan kanka vaziyetteki MİT; artık Saray’a ve AKP iktidarına bağlı olmayı siyasetle iç içe olmayı bırakmalıdır. MİT, Türk devletinin ve milletinin çıkarlarını korumalı ve düşünmelidir. Saraya bağlı siyasilere bağlı iktidarlarla iç içe istihbarat olmaz! MİT konumu gereği siyasetin dışında olmalıdır ve siyasete bulaşmamalıdır.

MİT’in temas halinde olduğu terör örgütü açıkça silah bırakmayacağını bir kez daha açıklamıştır. Defalarca söylüyoruz:   “PKK/KCK asla silah bırakmaz. Silah lobileri, taşeronları PKK’ya silah bıraktırmaz.” Hükümet ve MİT ise 6 yıldır “PKK silah bırakacak” dedi. Milletimiz, AKP’nin “PKK silah bırakacak”  söylemine dün de inanmıyordu, bugün de inanmıyor. Devam eden kaos ortamı, her gün gelen şehit cenazeleri AKP hükümetinin “çözüm sürecinde PKK silah bırakacak, sınır dışına çekilecekler” söyleminin yalan olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Hükümet ve MİT gerçekleri görmek istemiyor gerçek ortada. Terör örgütü silah bırakmıyor, özerlik ve kantonlar ilan etme peşinde koşuyor.

Bakın terör örgütü KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık,  12 Ağustos günü örgütün Med Nuçe televizyonunda TSK’nın Türkiye ve Kuzey Irak’ta bulunan PKK mevzilerine yönelik operasyonlarının ardından “geri çekilme ve silah bırakmanın gerçekleşmeyeceğini” açıkça söylemiştir. Bayık; “Kimse ne gerillanın kuzeyden çekilmesini bize dayatabilir, ne öyle silah bırakmasını dayatabilir. Bunlar kesinlikle gerçekleşmeyecek hususlardır. KCK geri çekilmeyecek ve silah bırakma kesinlikle gerçekleşmeyecektir.” demiştir.

KCK ve PKK'nın içinde yabancı istihbarat servislerinin elemanları cirit atıyor. Kandil ve Brüksel’de PKK liderleri CIA, Mossad, İngiliz, Alman, İran ve Suriye istihbaratının mensupları ile sürekli irtibat halindeler ve karanlık gizli görüşmeler yapmaktalar.

MİT SİYASETLE DEĞİL,  MİLLİ GÜVENLİĞİMİZLE İLGİLİ KONULARLA UĞRAŞMALI, İÇ VE DIŞ MİHRAKLARIN PEŞİNE DÜŞMELİDİR,

Türkiye’nin milli çıkarlarını korumakla sorumlu olan MİT görevini tam anlamıyla yerine getirmiyor. MİT,  bugün açıkça siyasal iktidarın kontrolüne girmiştir. MİT müsteşarı Hakan Fidan, sarayın özel muhafızı olmuştur. MİT, Erdoğan ailesini ve rüşvetçi, soyguncu iktidarın bakanlarını, yakınlarını ve onların irtibatlı olduğu şaibeli hırsızları korumakla, himaye etmekle meşgul. AKP’den milletvekili adaylığı için önce istifa eden daha sonra istifasını geri alıp AKP hükümeti tarafından MİT’in başına tekrar getirilen Hakan Fidan parti devletinin partili müsteşarıdır.

Bugün  'Milli' istihbaratın başında partili kimliği tescil edilmiş bir kişi vardır. Bu doğru değildir. MİT Müsteşarları siyasetle uğraşmaz.

MİT, siyasete asla bulaşmamalıdır. MİT Müsteşarları, mensupları parti elemanı gibi davranamaz. Hakan Fidan AKP’nin kurmaylarından biri gibi hareket etmektedir.

Devletin çivisi çıkmıştır. Hakan Fidan’ın tekrar MİT müsteşarlığına getirilmesi yanlıştır, ahlaki değildir. Fidan, istihbarat kurumunun müsteşarı gibi değil, Erdoğan ve ailesinin “Özel İşler” memuru gibi hareket etmektedir. MİT Müsteşarı mı, yoksa sarayın özel istihbarat müdürü mü belli değil.

MİT Müsteşarlığı sıradan bir görev değildir. Ama hükümet hem MİT’i, yıpratmış hem de MİT’i siyasallaştırmıştır. MİT, şu anki haliyle kamuoyunda tartışılan eleştirilen ve güven vermeyen bir kurum haline getirilmiştir. Açıkça bir kez daha söylüyorum; devletin istihbarat kurumunun en tepesindeki kişi partili olamaz! Yandaş olamaz! Taraflı olamaz! Bunlar yanlış işlerdir.

MİT mensupları Türkiye’nin milli güvenliğinden ve çıkarlarından sorumludur. Onlar partili gibi asla hareket edemezler. Parti mensubu istihbaratçılar komünist, faşist ve BAAS rejimlerinde olur, totaliter rejimlerde olur.

Milli güvenliğimiz tehdit altındadır. Devletimizin en hassas ve önemli kurumu olan MİT, ülke güvenliğini tehdit eden iç ve dış mihraklarla mücadele etmelidir.

Bölücü hainler iyice kudurdular. Memleketin dört bir yanında terör örgütü PKK tonlarca bomba patlatıyor, sürüler halinde, ellerinde NATO silahlarıyla, ağır silahlarla, roketatarlarla, doçkalarla karakollara ve devlet kurumlarına saldırıyor, sokaklarda silahlı nümayişler düzenliyor,  Silvan’da şanlı bayrağımızı indiriyor.

Her gün terörist başı ile İmralı’da mesai yapan MİT nerede? Kamu güvenliği ve diğer devlet kurumları nerede? Ne iş yaparlar! Şu hale bakın: İstihbarat minik çocukların, bebeklerin gittiği kreşleri fişlemekle, basmakla meşgul. Yazıklar olsun! Böyle istihbarat olur mu?

Milletin evlatları ile didişen bir istihbarat olur mu? İstihbaratın ve emniyet güçlerinin görevi kreş basmak değil, terör örgütlerinin inlerine girmek, terör örgütünün lider kadrolarını, militanlarını etkisiz hale getirip sağ veya diri olarak yakalamaktır. Yüce Milletimiz; devletimizin en hassas kuruluşu olan MİT’ten ve diğer güvenlik güçlerimizden ivedilikle bunu beklemektedir.  

MİT milli ve İslami değerlere bağlı, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunan inançlı insanları fişlemeyi, onlarla uğraşmayı bıraksın, terör odaklarının ve onların lider kadrolarının peşine düşsün. ABD, Batı, İsrail uşağı olan PKK/PYD, IŞİD vb. taşeron örgütlere, operasyon üstüne operasyon yapsın. Onları darmadağın ederek bir daha Türk devleti ile oyun oynanmayacağını onlara ve bütün cihana göstermelidir. MİT, Türk milleti adına hareket etmelidir. Siyasilerin hırs ve ihtiraslarına alet olmamalıdır.

MİT, milli stratejilere uygun davranmalıdır. MİT, adıyla mütenasip bir hale bürünerek milletimizi sevindirecek, milletimizin özlem ve arzu duyduğu, sahip çıktığı, milli ve yerli bir zihniyetle yönetilmelidir.  Milletimiz her zaman bu anlayışla hareket ederse milletin sevgi ve teveccühüne mazhar olacaktır. Hepimizin arzusu da budur.

MİT şu an İmralı ile Saray arasında postacılık yapmaktadır. MİT müsteşarı Hakan Fidan’dan en çok terörist başı Öcalan ve HDP’li bölücüler, terör üssü Kandil ve liboşlar memnun. Gladyo’nun elemanı Öcalan, Hakan Fidan’a çok güvendiğini açıkça İmralı görüşmelerinde ifade ediyor.

MİT mensupları, terörist başı Öcalan ile her gün mesai yapıyor. Devlete teslim olan Öcalan’dan, devleti teslim alan Öcalan’a gelinmiştir. Asıl paralel yapılanma olan KCK ve bir proje olan HDP’nin MİT ile ilişkileri olduğunu bilmeyen yok artık.

ABD HİMAYESİNDEKİ KANDİL YOK EDİLMELİDİR. PKK’NIN KANDİL’DEKİ, AVRUPA’DAKİ, SURİYE’DEKİ LİDER KADROLARI MUTLAKA SAĞ VE VEYA ÖLÜ ELE GEÇİRİLMELİDİR

Alperen Dergisi: Devletimiz, PKK lider kadrolarına bir operasyon yapsa ne olur?

Hakkı Öznur: Mükemmel olur. Milletimiz de zaten devletimizden bunu bekliyor. Dağda, tepede bölücü örgütün paçavraları dalgalanmaktadır. Devletin varlığının ortada olmaması hasebiyle bölücüler bölgeyi kontrolleri altına almış vaziyettedir. Terör örgütü ellerinde son modern silahlarla yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, güvenlik güçlerine ateş açıyor. Diyarbakır’da kışla içinde bayrağımızı indiriyor, teröristlerin heykellerini dikiyor, Atatürk büstlerini, okulları yakıyor, yıkıyor, korsan okullar açıyor, askerimizi, polisimizi, korucumuzu şehit ediyor, asker, polis, sivil ayrımı yapmadan insanları dağa kaçırıyor, infazlar yapıyor. ABD ve diğer emperyalistlerin desteğiyle, Türkiye’yi kan gölüne çeviriyor. Devlete meydan okuyor. Ne bekleniyor? Ülke huzursuz, millet öfkeli. Millet devletinden bir an önce terör örgütüne, terör örgütlerine anladıkları dilden konuşmasını ve inlerine girip köklerini kazımasını istiyor, bekliyor hem de dört gözle.

Kafir PKK pusu kuruyor, kalleşçe saldırılar yapıyor. 38 günde 64 vatan evladını şehit etmiştir. Hasta taşıyan ambulanslara bile molotofla saldıran bu gözü dönmüş alçaklara, şerefsizlere devlet anladığı dilden cevap vermeyip ne yapacak? Devlet sessiz mi kalsın? 6 senedir PKK’ya dokunulmadı. Bölge sözde çözüm süreci zarar görmesin diye örgüte terk edildi. Şimdi ne kadar vahim hata yapıldığı görüldü.

Stratejik maşa PKK ve PYD’nin lider kadroları mutlaka sağ veya ölü ele geçirilmelidir. Hakan Fidan ve ekibi sürekli görüştükleri PKK lider kadrolarının yerini mutlaka biliyorlardır. Bilmemeleri mümkün değil. Oslo’da terör örgütünün Kandil ve Avrupa’daki şefleri ile görüşen MİT değil mi? MİT’in işi PKK ve PYD gibi terör örgütlerinin çökertilmesini başta terör üssü Kandil olmak üzere terör üslerinin darmadağın edilmesini ve yok edilmesini sağlamaktır.  

İngiliz, Alman ve İsrail gizli servislerinin himaye ve korumasındaki Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Salih Müslim vb. PKK/KCK yapılanmasının önde gelenleri Batı başkentlerinde nerede yaşadıklarını, yerlerini, yurtlarını, örgütsel konumlarını, hangi karanlık odaklarla ilişkili olduklarını devletimiz ve MİT mutlaka bilmektedir.

Devletimizin özel kuvvetleri yurtdışından terör ve eylem talimatları veren PKK - DHKP-C, MLKP vb. terör örgütlerinin lider kadrolarına mutlaka operasyon yapmalıdır. Devlet yapması gerekeni yapsın artık. Milletimiz devletimizin gücünü görmek istiyor.

Bu bölücü hainler yurtdışında sefa sürmekteler. CIA istasyon şeflerinin korumaları altındalar. Bu vatan hainleri ister Brüksel’de,  Oslo’da, Londra’da, Paris’te, Viyana’da, Berlin’de Köln’de Washington’da,  Tel Aviv’de, ister Erbil’de,  Süleymaniye’de, isterse, Suriye’deki kantoncuklarda, Şam’da, Tahran’da nerede olurlarsa olsunlar Türk devletine ve milletine karşı ihanetten bulundukları yerlerden alınıp, Türkiye’ye getirilip yargılanmalı ve içeri atılmalıdırlar. 

Askerimiz, karadan Kandil’e ve Suriye’deki terör kantoncuklarına özel kuvvetler vasıtasıyla öldürücü darbeyi vurmalıdır. Kandil’deki PKK/KCK şefleri Cemil Bayık,  Murat Karayılan,  Sabri Ok, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Fehman Hüseyin, (KCK’nın kadın lideri Bese Hozat kod adlı,  Kripto Ermeni, Hülya Oran) vb. örgütün önde gelenleri mutlaka özel operasyonlarla yakalanmalıdır.

Bakın HDP Parti Meclisi üyesi Bercan Aktaş, Şemdinli’de şehit olan Özel Harekat Komiseri Ahmet Çamur hakkında sosyal paylaşım sitesi Twitter’da “Şemdinli’de Polis Özel Harekat Komiseri Ahmet Çamur etkisiz hale getirilmiştir” ifadesini kullanmıştır. Bu alçaklara devlet gereğini yapmayacak da göz mü yumacak?

PKK’nın bu lider kadroları direnirse bütün teröristlere ders olması için kafalarına sıkılıp gebertilmelidirler. Kimse küresel güçlerin yabancı istihbarat servislerinin arkasına sığınarak Türk devletine meydan okuyamaz.

Ülkemizi kaosa sürüklemeye çalışan, etnik ve mezhep çatışması çıkartmak isteyen, vatan evlatlarını hain pusularda şehit eden PKK/PYD’li alçaklardan, liderlerinden en alttakilerine kadar alayından mutlaka hesap sorulmalıdır. Bir kez daha ifade ediyorum: Terörle müzakere olmaz terörle mücadele olur…

PKK terör örgütü 1978 – 2015 arası 500 köy basmıştır. 400 köyde toplu katliam yapmıştır. (Kundaktaki bebekler dâhil öldürdüğü çocuk sayısı 750 civarındadır) 7500 civarında sivil masum insanı katletmiştir. 10 bine yakın asker, polis, güvenlik güçlerine mensup vatan evlatlarını şehit etmiştir. Yine PKK, kendi içinde binlerce militanını da infaz etmiştir. En çok Kürt öldüren örgüt yine PKK’dır. İşte böylesine kanlı bir terör örgütünün elebaşını müzakereci olarak devletin muhatap kabul etmesini istemek şerefsizlikten başka bir şey değildir.


http://www.bbp.org.tr/haber_detail.php?haberid=6166


3.CÜ  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,



*****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder