25 Mart 2016 Cuma

Kuzey Irak’taki Başkanlık Krizi, IŞİD ve İran




Kuzey Irak’taki Başkanlık Krizi, IŞİD ve İran



www.bilgesam.org
Kuzey Irak’taki Başkanlık Krizi, IŞİD ve İran


Ali SEMİN,


IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti) 2014 yılının Haziran ayında Musul’u kontrol etmesiyle birlikte Irak’taki iç dinamiklerinde yaşanan değişimler, Kuzey Irak 
Kürt yönetimindeki siyasi denkleme de yansımıştır. Bir terör örgütü olarak yapısal konumuna ve eylemlerine bakıldığında IŞİD sıra dışı bir oluşumdur. 

Çünkü IŞİD’in aldığı desteğin ve sahip olduğu gücün kaynağına ne bölgesel güçler nede istihbarat teşkilatları tam manasıyla erişebilmiştir. 
IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında ilerleme sağlaması ve ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyonun örgüte karşı düzenlediği hava operasyonlarından somut bir netice alınamaması, Kuzey Irak Kürt siyasetindeki güç rekabetini de yakından etkilemektedir. Bir tarafta Kuzey Irak Kürt yönetiminde yer alan Kürt partiler; KDP (Kürdistan Demokratik Partisi), KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği), Goran Hareketi (Değişim), Yekgirtuy İslami Kurdistan (Kürdistan İslami Birliği), Komal İslami Kurdistan (Kürdistan İslami Toplum) arasındaki politik denklem değişirken, diğer taraftan da Bağdat-

Erbil ilişkilerindeki petrol ve bütçe krizi devam etmektedir. Bilinenin aksine IŞİD ile mücadele kapsamında Irak’taki Kürt siyasi partileri birlikte hareket ediyormuş gibi görünse bile kendi aralarındaki rekabetinin ve anlaşmazlıkların derinleştiğini söylemek mümkündür. Özellikle Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlık görevi süresinin 19 Ağustos 2015 tarihinde sona ermesi ve kendisini yeniden aday göstermesi ciddi tartışmaları beraberinde getirmektedir. 

Buna karşılık Mesud Barzani’nin lideri olduğu KDP’ye karşı bölgedeki siyasi partiler yeni ittifak arayışları içerisine girmişlerdir. Bu yazıda, Kuzey Irak’taki başkanlık sorununun çözümü, bölgedeki siyasi ittifaklar ve Kürtlerin IŞİD ile mücadelesi analiz edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca İran’ın Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasındaki etkinliği ve başkanlık krizindeki tutumu tartışılacaktır. 

IŞİD ile Mücadele ve Kuzey Irak’taki İç Dinamikler

IŞİD’in Musul’u kontrol etmesinin ardından, Kuzey Irak Kürt yönetiminin Peşmerge güçleri aracılığıyla Irak Anayasası’nın 140. maddesini kapsayan tartışmalı bölgelerde güvenli bir ortam temin edebilmesi Kürtler açısından önemli bir kazanım olarak değerlendirilebilir. 

Özellikle 12 Haziran 2014 tarihinde Irak ordusunun Kerkük’ten çekilmesi ile doğan güvenlik boşluğunu Peşmerge güçlerinin doldurması oldukça önemli bir gelişmedir. IŞİD’in Irak ve 

Suriye topraklarında ilerlemesi ve gün geçtikçe gücü açısından istikrarsız bir görüntü vermesi ile Kürtlerin nüfuz alanlarını ister istemez genişletebilmiş oldukları ifade edilebilir. Bunun yanısıra IŞİD’in Irak’ta güç kazanması ve Kürt yönetiminin kendi bölgesi olarak tanımladığı alanlara doğru ilerlemesi, Kürt partileri arasındaki nüfuz mücadelesini de tetiklemektedir. ABD öncülüğün de kurulan uluslararası koalisyon güçlerinin IŞİD ile mücadele edilebilmesi için Peşmerge’ye askeri eğitim, silah ve lojistik destek sunması, Kürtlerin küresel aktörler arasındaki popülaritesini arttırabilmesini sağlamıştır. 

Peşmerge güçlerinin Kerkük, Diyale, Selahaddin ve Musul’a bağlı Gueyir, Mahmur ve Sincar’da (Şengal) uluslararası koalisyon tarafından düzenlenen hava operasyonlarının desteğiyle 

IŞİD’e karşı mücadelede başarı sağlaması Kürtler bakımından büyük bir kazanımdır. Hatta Ekim 2014’te IŞİD ile savaşılması amacıyla Peşmerge güçlerinin Kobani’ye gönderilmesi; terörle mücadele açısından Kuzey Irak’ın önemli bir rol elde etmesine imkan vermiştir. Çünkü resmi rakamlara göre 2014 yılının Haziran ayından 2015 yılının Haziran ayına kadarki süre diliminde 

1300 Peşmerge, IŞİD ile mücadele sürecinde hayatını kaybetmiştir ve 5000 civarında Peşmerge ise yaralanmıştır.(1) 

IŞİD’in Irak’taki ilerleyişine bağlı olarak Kürt yönetiminin iç ve dış politikasında çeşitli değişikliklerin meydana gelmiş olduğunu ifade 


(1) http://www.alraipress.com/news10936.html,
(Erişim:27.07.2015).


Kürt yönetiminin IŞİD sonrasındaki bir Irak’ta artık işbirliği ve uzlaşı olgularını terk ettikleri ve yeniden bir nevi güç mücadelesi başlattıkları göetmek mümkündür. Kuzey Irak’ın ve bölgesel görülmektedir. Kuzey Irak’ta değişen dengeler şu şekilde sıralanabilir: 


1. Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin lideri olduğu KDP’nin KYB, Goran Hareketi ve diğer Kürt partileriyle mücadele etmesinin yanı sıra PKK/PYD ile de hem Suriye’nin kuzeyinde hem de Şengal bölgesinde mücadele etmek zorunda kaldığı söylenebilir. Başka bir ifadeyle IŞİD ile beraber Iraklı Kürtlerin elde ettikleri kazanımları takiben, Kürtler arasındaki anlaşmazlıklar da bu güç mücadelesi neticesinde derinleşmiştir. 


2. 21 Eylül 2013 tarihinde Kuzey Irak’ta yapılan parlamento seçimlerinde Novşirvan Mustafa liderliğindeki Goran Hareketi KDP’den sonraki ikinci siyasi parti olmuştu. KDP ile uzlaşarak Erbil hükümetine katılan Goran Hareketi’nin, IŞİD’in Irak topraklarındaki ilerleyişinin ardından KYB ile bir ittifak kurma arayışı içerisinde olduğu ifade edilebilir. 
Bilhassa PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD’nin ülkenin kuzeyinde kurduğu kanton bölgelerine (Kobani, Afrin ve el-Cezire) KDP’nin karşı çıkması, KYB ile Goran Hareketi’ni birbirlerine yaklaştıran nedenlerin başında gelmektedir. Böylelikle Kuzey Irak’ın iç siyasetinde Goran Hareketi’nin “ PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD’nin ülkenin kuzeyinde kurduğu 
kanton bölgelerine (Kobani, Afrin ve el-Cezire) KDP’nin karşı çıkması, KYB ile Goran Hareketi’ni birbirlerine yaklaştıran nedenlerin başında gelmektedir.”


KDP’ye yeni bir rakip olduğu -KYB gibi- kabul edilebilir. Bunun yanısıra Kuzey Irak’ın iç siyasetindeki iki güçlü parti olan KDP ve KYB’nin Goran Hareketi üzerinden birbirlerini dengeleyebilme noktasında çabalamaları ise önemli bir gelişmedir. Bu durum, 2006 yılında KDP-KYB arasında imzalanan stratejik ortaklık anlaşması muhtevasıyla ters düşmektedir. Çünkü iki parti arasındaki söz konusu anlaşma, birlikte hareket etmeyi vurgulamaktadır. Fakat 21 Eylül 2013 tarihindeki Kuzey Irak parlamento seçimlerinde ve 30 Nisan 2014 tarihindeki Irak genel seçimlerinde KDP ve KYB’nin kendi bayraklarının rengi olan Sarı ve Yeşil şeklinde iki ayrı listeyle seçimlere katılması, 2006 yılından günümüze dek iki partinin ilişkilerinde ciddi bir kırılma yaşandığını da göstermektedir. 

3. Musul’un kontrolünün IŞİD’e geçmesiyle birlikte Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin bağımsızlık söylemine bölgedeki Kürt partilerinden (KYB, Goran ve İslami partileri) tam anlamıyla bir destek gelmemesi Kuzey Irak’ın politik denklemindeki rekabet üzerinde oldukça etkili olmuştur. Şu noktayı vurgulamak gerekir ki KDP-KYB arasında imzalanan stratejik ortaklık ittifakından sonra Kürt yönetimi birleşik bir görüntü verse dahi bu durum hali kamu kurumları üzerinde tam olarak hissedilememekte dir. Örneğin, Kuzey Irak’taki Peşmerge Bakanlığı Peşmerge gücünü KDP-KYB arasındaki stratejik anlaşmaya rağmen tek bir yapıda birleştirememiştir. 

Kuzey Irak’ta nizami bir Kürt ordusunun kurulamaması durumu, başta KDP-KYB olmak üzere Kürt partileri arasındaki güç mücadelesinden kaynaklanmaktadır. 


IŞİD’in Irak’taki ilerleyişinin ardından PKK terör örgütünün de Kuzey Irak’ın siyasi denklemindeki güç rekabetine katıldığı düşünülebilir. IŞİD’e karşı Şengal’de mücadele eden ve Şengal dağında Kanton bölge kuran PKK bu sayede, KDP ile Musul çevresindeki nüfuzunu genişleterek Suriye ile Irak sınır hattını kontrol etmeyi amaçlamaktadır. Öte yandan IŞİD sonrasındaki Irak’ta Bağdat-Erbil ikili ilişkilerinde yaşanan petrol ve bütçe sorunu -iki tarafın çözüm hususunda Kasım 2014’te vardığı anlaşmaya rağmen- halen devam etmektedir. Bağdat merkezi hükümeti, IŞİD ile verdiği mücadelenin ağır maliyetinden ve petrol fiyatlarındaki düşüşten dolayı nakit para sıkıntısı yaşamaktadır. Bu nedenle Kuzey Irak’a göndermesi gereken bütçeyi gönderememektedir. 

Kuzey Irak’ın iç dengelerindeki sorunlardan ötürü Erbil yönetimi, Bağdat hükümeti ile yaşadığı krizi eski döneme nazaran gündemde daha az tutmaktadır. 

Kuzey Irak’ta Başkanlık Seçimi Tartışmaları Kuzey Irak’taki Kürt siyasi partileri arasında tartışılmakta olan en önemli konuların başında 19 Ağustos 2015 tarihinde görev süresi bitecek olan Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani gelmektedir. Kürt yönetiminin önünde üç önemli kriz dosyası bulunmaktadır. Bunlar: Barzani’nin görev süresi ve yetkileri, anayasasının yazılımı süreci ve bölgede kurulacak olan yönetimsel sistem 

(Başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem) sorunu üzerinedir. Bu üç önemli konu Kürt siyasi partiler arasındaki tartışmaları ve güç mücadelesini derinleştirmektedir. 2005 yılında yürürlüğe konulan 1 no’lu Başkanlık Yasası, Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı’nın görev süresi, yetkisi ve konumu ile ilgilidir. Söz konusu yasanın 3. maddesine göre başkanın görev süresi 4 yıldır ve iki kez seçilme hakkı bulunmaktadır. (2)

Bu yasanın 17.maddesine dayanarak Kürt Yönetimi Başkanı Barzani 2005 yılında ilk kez parlamento tarafından seçilmişti. Çünkü 17. maddede Kürt Yönetimi Başkanı’nın birinci dönem için parlamentodan seçilmesi öngörülmektedir. 

Kürt Yönetimi Başkanı Barzani 2009 yılında ikinci dönem başkanlık için yüzde 69 oranında oy elde ederek doğrudan halk tarafından seçilmişti.(3) 
2013 yılında başkanlık süresi dolan Barzani için 19 no’lu görev uzatma yasası çıkartılmıştı. 19 no’lu yasa ile bir defaya mahsus olmak üzere Barzani’nin başkanlık görev süresi 19 Ağustos 2013 tarihinden 19 Ağustos 2015 tarihine kadar Kürt Parlamentosu tarafından uzatılmıştı.(4)

Aslında Kuzey Irak’taki Kürt partileri arasında devam eden tartışmaların temeli Barzani’nin görev süresinden ziyade yetkilerine dayanmaktadır. Barzani’nin yetkileri, 2005 başkanlık yasasının 10. maddesinde toplanmaktadır. 10. maddenin 2. fıkrasına göre başkan, parlamento seçimleri için karar verebilir. 4. fıkrada ise başkanın parlamentoyu feshetme yetkisine sahip olduğu ifade edilmektedir. 

Aynı maddenin 8. fıkrasına göre başkan özel bir kanunla olağanüstü hal ilan edebilir. Yasanın 13. maddesinde ise, bölge başkanının Peşmerge Gücünün Başkomutanı sıfatını taşıdığı belirtilmektedir.

Kürt Bölgesi Parlamentosu 23 Haziran 2015 tarihinde başkanlık yasa tasarısı gündemiyle toplanmıştı. KDP’li milletvekillerinin yanı sıra başkanlık yasası oturumuna 57 üye katılmıştı. 


(2) http://www.newsabah.com/wp/newspaper/40884  (Erişim:28.07.2015).

(3) http://cabinet.gov.krd/a/d.aspx?a=3633&l=14,(Erişim:25.07.2015)

(4) http://elaph.com/Web/news/2013/6/821066.html,(Erişim:25.07.2015)




KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum bölge başkanının parlamento tarafından seçilmesine ilişkin dört yasa tasarısı sunmuşTürkmen ve Hristiyan üyelerin de boykot ettiği  Öte yandan 28 Temmuz’da KDP tarafından yapılan açıklamada, Kuzey Irak bölgesindeki güvenlik tehdidi ve istisnai durumdan dolayı Barzani’nin iki yıl daha (2017 yılına kadar) uzatılmasını 
talep etmiştir.

KDP’nin Bölge Parlamento’sunda 38 milletvekili bulunsa da karşısında yeni bir blok olarak KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum’dan oluşan 57 milletvekili yer almaktadır. 
Barzani’nin başkanlık görev süresi konusundaki tartışmalarla birlikte Kuzey Irak’ta iki cepheli bir yapının meydana geldiği dile getirilebilir. 

KDP’nin stratejik ortaklık anlaşması imzaladığı KYB ile Mesud Barzani’nin görev süresinin uzatılması konusunda herhangi bir uzlaşı sağlayamaması, KDP’nin Kuzey Irak’taki Eylül 

2013 tarihli Parlamento ve Nisan 2014 tarihli yerel seçimlere ilişkin tutumundan kaynaklanmaktadır. KDP’nin her iki seçimdeki stratejisi de Goran Hareketi’nin Erbil hükümetine katılmasını sağlayarak KYB’nin Celal Talabani’nin sağlık durumundan ve parti içerisindeki iç çekişmelerden de yararlanılarak daha çok zayıflatılması amacına yöneliktir. Fakat KDP’nin bu stratejisi başkanlık süresinin uzatılması meselesinde yetersiz kalmıştır. Ayrıca, hem Kürt kamuoyunda hem de Kürt siyasi oluşumları arasında konjonktürel olarak dengeler önemli ölçüde değişmiştir. 

Bu durumun ana sebeplerinden biri Kuzey Irak’ın siyasal yapısındaki güç dağılımının artık KDP-KYB arasındaki ilişki ve anlaşmalara bağlı olarak uygulanmamasıdır. KDP ve KYB’nin yanısıra 2009 yılından beri bölgenin siyasi denklemine Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum’un da etkin bir şekilde katılımı söz konusudur. 

Barzani’nin görev süresinin uzatılması hususundaki tartışmaların Kuzey Irak’taki Kürt kamuoyunda fazla dikkate alınmadığı da görülmektedir. Çünkü IŞİD faktörünün Erbil’in güvenliğini tehdit etmesi, Bağdat-Erbil arasındaki bütçe sorunu, elektrik-su problemi ve temel hizmetlerde yaşanan eksikliklerden, aksamalardan dolayı Kürt kamuoyunun Barzani’nin başkanlık süresini 
tartışacak durumda olmadığını belirtmek mümkündür. Bunlara ilaveten bütçe krizinden ötürü Kuzey Irak Kürt yönetimine bağlı bölgelerdeki (Erbil, Süleymaniye ve Dohuk) 2930 projeden 2700’ü durdurulmuş, Süleymaniye’deki 200 ve Erbil’deki 50 şirket ise iflas etmiştir.(5) 

Dolayısıyla ekonomik krizin yaşandığı Kuzey Irak’ta kamuoyunun başkanlık seçimiyle veya süresiyle fazla ilgilenmediği gözlemlenmektedir. 

Başkanlık seçimine ilişkin tartışmalar genellikle siyasi partiler arasında cereyan etmektedir. 

Barzani’nin başkanlık görev süresiyle ilgili Kuzey Irak Kürt partileri arasındaki uzlaşma arayışının olumlu sonuç verebilmesi için üç farklı senaryodan bahsedilebilir. Bunlardan birincisi, Kuzey Irak’ta var olan siyasal sistemin yarı başkanlık sistemi olarak nitelenmesi esasına dayanır. 

(5) Kuzey Irak krizde, Türk şirketleri zorda, http://www.ekonomist.com.tr/News/Detail.aspx?NewID=7874,(Erişim: 10.07.2015)


Bu bağlamda Kuzey Irak’taki siyasi yapının parlamenter sisteme dönüştürülmesi gerekir ki bölge hükümetinde bulunan dört Kürt parti (KYB, Goran Hareketi, İslami Birlik ve İslami Toplum) tarafından da bu karar desteklenmektedir. 
İkincisi, bölge başkanının yetkilerinin kısıtlandırılması suretiyle (Protokol Başkanı olması) parlamento tarafından başkanın seçilmesi üzerinedir. Bir diğeri ise, bölge başkan yardımcısının yetkilerinin arttırılmasıdır. Şu hususa dikkat çekmekte yarar vardır ki hükümet içindeki sayısal ağırlığı ve seçimlerde birinci parti olmasından dolayı KDP başbakanlık görevini almıştır. Kurulan koalisyon hükümetine rağmen KDP’nin dış politikada, iktisadi, askeri ve bölgesel konularda tek partiymiş gibi hareket etmesi nedeniyle Barzani’nin görev süresi gibi çeşitli konularda diğer siyasi partiler ile ilişkilerde sorunlar yaşanmaya devam etmektedir. Hatta Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılması hususundaki kriz, diğer Kürt partileri tarafından bölgedeki KDP hegemonyasının azalması yönünde bir fırsat olarak da değerlendirilmektedir. Bu sebeple KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. Başka bir tabirle başkanlık tartışmalarına ve Barzani’nin kişiliğine ilişkin ifadelere dikkatlice bakıldığında siyasal sistem sorununun çözümü için arayışlara başlandığı görülecektir. Çünkü KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar Barzani’ye karşı bir tavrı yansıtmamaktadır. Yalnızca sistemin parlamenter olması ve bölge başkanının yetkilerinin kısıtlanması gerektiği dillendirilmektedir. Kuzey Irak Kürt partileri arasında halen devam eden Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik tartışmalara rağmen başkanlık için hiçbir parti herhangi bir aday belirlememiştir. 



“ KDP ile diğer Kürt partiler arasındaki Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasına dair pazarlık konularının başında parlamenter sistemle yönetim meselesi gelmektedir. 


Bu tablo Kürt partilerinin, Barzani’nin yeniden başkan olmasıyla bir sorunlarının olmadığını da göstermektedir. 

Kuzey Irak’ın Başkanlık Seçimi Krizinde İran Etkeni ABD işgalinin ardından İran’ın Irak’taki nüfuzunun her geçen gün arttığı aşikârdır. IŞİD sonrası Irak’ta, terörle mücadele adı altında Şii milis gücü olan Haşed el-Şaabi oluşumuna İran tarafından ciddi silah ve eğitim-danışmanlık desteği verilmektedir. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım el-Süleymani Irak’ta IŞİD’e karşı savaşılan cephede bizzat yer almaktadır. İran’ın Irak’taki nüfuzunun IŞİD tarafından doğrudan yansıtıldığını ifade etmek mümkündür. Dolayısıyla İran’ın yalnızca Irak’taki Şiilerin üzerinde etkisi bulunmamaktadır, aynı zamanda Kuzey Irak’taki Kürt partileriyle de güçlü ilişkileri vardır. Özellikle de KYB ve Goran Hareketi ile ciddi ilişkilerinin olduğu 
bilinmektedir. 

Öte yandan 23 Haziran’daki Başkanlık Yasasına yönelik görüşmelerde Kürt Parlamentosu Başkanı (Goran Hareketi Yetkilisi) Yusuf Muhammed, Erbil’de bulunan konsoloslukların temsilcilerini davet etmişti. Parlamento toplantısına yalnızca İran Erbil Başkonsolosluğu Birinci Temsilcisi Muhsin Bafevayi katılmış, ABD, Mısır ve Almanya konsolosluklarından alt 
düzeyde temsilci gönderilmişti. Kürt Parlamentosu Başkanı Muhammed’in yabancı temsilcileri davet etmesi bölgedeki başkanlık sorununun iç meselelerin dışında olduğu mesajını vermektedir. 

Bu bağlamda, İran konsolosluğundan üst düzey bir temsilcinin katılımının, Barzani karşısındaki cepheye destek mahiyetinde olduğu söylemek mümkündür. İran’ın KYB ve Goran Hareketi’nin başkanlık kriziyle ilgili yakınlaşmasında etkin rolü olduğu da unutulmamalıdır. Hatta orta vadede Kuzey Irak’ta KYB-Goran ittifakı kuvvetli bir ihtimaldir. İran’ın uzun bir süredir hem KYB içerisindeki iç çekişmenin giderilmesi konusunda hem de KYB-Goran ittifakının hayata geçirilmesi için girişimlerinin olduğu görülmektedir. İki parti arasında karşılıklı 
ziyaretlerin artması ve parlamenter sistemle yönetim konusunda hemfikir olmaları yukarıdaki tespiti doğrulamaktadır. 

İran’ın, Barzani’nin başkanlık süresinin uzatılmasıyla ilgili izlediği stratejinin temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

1. ABD’nin Irak’tan askerlerini geri çekmesiyle birlikte Barzani’nin Tahran’ın destek verdiği Nuri el-Maliki ile ciddi bir kriz yaşamıştır. Barzani’nin Maliki ile yaşadığı kriz sebebiyle, 2003 yılı sonrasında kurulan Kürt-Şii ittifakının bozulmaması için KYB lideri Celal Talabani ve partisindeki yetkililer ciddi çaba harcamıştır. 

2. Barzani’nin Bağdat’taki Şii yönetimden ve IŞİD’den kaçan Sünni Araplara Erbil’in kapısını açması önemli bir etkendir. Özellikle Baas partisini destekleyen bazı Sünni Arap aşiret liderlerinin ve Bağdat’taki yetkililerinin Kuzey Irak’ta ikamet etmesini sağlaması ve Sünni Arapların rahat bir biçimde Erbil’de konferanslar düzenlemesine izin vermesinin İran’ı rahatsız etmesi mümkün dür. Barzani’nin Sünni Araplara verdiği bu desteğin esas sebeplerinden birisi Kuzey Irak’ın coğrafi olarak Sünni Arap bölgeleriyle sınıra sahip olmasıdır. Çünkü Barzani, olası bir bağımsız Kürdistan kurulduğunda Sünni Araplara yönelik izlediği politika neticesinde uzun vadede Kürt-Arap çatışmasının önüne geçmeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla İran da, KYB-Goran Hareketi’ne destek vererek KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki gücünü zayıflatma amacı taşımaktadır.

3. Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını/politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum en önemli örneklerinden birisi IŞİD ile mücadele eden KDP’li Peşmergelerin kontrolündeki bölgelerde İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Peşmergeye destek vermemesidir. Süleymani, IŞİD ile mücadele eden KYB’ye bağlı Peşmergeler’in bulunduğu Diyale, Hamrin ve Selahaddin gibi bölgelerde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bu perspektiften bakıldığında Kürt Yönetimi Başkanı Barzani’nin Suriye politikası, Tahran- Barzani ilişkilerini olumsuz etkilemektedir. Bilhassa Barzani’nin (KDP’nin) Esed rejimine karşıt olan Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin tesis edilmesindeki rolü ve PKK/PYD’nın ülkenin kuzeyinde kurduğu ve PKK terör örgütünün Şengal Dağı’nda ilan ettiği kantonlara tepki göstermesinin İran’la olan ilişkileri daha da gerginleştirdiğinden bahsedilebilir. Bu bağlamda İran’ın KDP’ye karşı olan dörtlü Kürt bloğuna (KYB, Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum) 
desteğini sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir. Yukarıda sözü edilen gelişmelerin ışığında İran’ın önümüzdeki süreçte IŞİD ile mücadele adı altında Irak-Suriye hattında KYB-Goran ve PKK/PYD ittifakının kurulmasını sağlayabilir. Böylesi bir ittifakın hayata geçirilmesiyle beraber hem KDP’nin (Barzani’nin) bölgedeki etkinliği kırılabilir hem de Esed rejimi Suriye’deki rejim karşıtı muhalefete karşı güç kazanabilir. 


Sonuç:


Irak’ta ve Suriye’de IŞİD’in ilerleyişi sadece güvenlik sorunlarının artması anlamını taşımamaktadır, aynı zamanda Orta Doğu’daki bölgesel ve küresel rekabeti artırmaktadır. Bu nedenle IŞİD’in Irak’taki ilerleyişiyle birlikte Erbil’in güvenliğini de tehdit ettiği söylenebilir. Kuzey Irak her ne kadar güvenli bir bölge olarak kabul edilse de örgüte katılan Kürt gençlerinin sayısı 
her geçen gün artmaktadır. Şu hususa dikkat çekmek gerekir ki 2014 yılının Haziran ayından 2015 yılının Temmuz ayına kadar Kuzey Irak’tan IŞİD ‘e katılanların sayısı tahminen 650 kişidir. IŞİD’in Kürtlerin nezdinde popülitesi artsa da ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple Irak’ta Kerkük, Selahaddin, Diyale ve Musul’e bağlı belli bölgeler Kürtlerin 
kontrolünde olsa da bunun IŞİD’den dolayı uzun vadeli bir kazanım olmadığı düşünülebilir. 


Bu çerçeveden bakıldığında Kuzey Irak Kürt yönetiminin IŞİD ile mücadele ederken ve ciddi bir riskle karşı karşıya kalırken, Barzani’nin başkanlık dönemi sorunu ve iç siyasetteki rekabetin kızışması bölgenin geleceğini tehlikeye atmaktadır. 


“ Barzani’nin bölgesel anlamda dış politikasını, başta Türkiye olmak üzere Körfez ülkeleriyle güçlendirmesi ve ekonomik ilişkilerini artırması Tahran’ı rahatsız etmektedir. Bununla birlikte petrol satışlarını / politikalarını tamamen Ankara üzerinden yapması da İran ile ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir.”



Bu bakımdan Barzani’nin başkanlık süresine ilişkin Kürt siyasi partileri arasındaki tartışmaların ve çekişmelerin sonlandırılması gerekmektedir. Barzani’nin başkanlık süresinin iki yıl daha temdit edilmesinin Kürtlerin çıkarına olacağı ifade edilebilir. Dahası Kürt parlamentosunun önünde iki mühim seçenek vardır. 
Bunlardan birincisi, iki yıl daha Barzani’nin görev süresinin uzatılması ve bu iki yıl süresince bölge başkanlığı yasası üzerinde çalışmalarına devam etmesidir. Diğeri ise, 2005 yılında yürürlüğe konulan başkanlık yasasının 3. maddesini değiştirerek Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı’nın görev süresini üç döneme çıkarmasıdır. Aslında en doğru seçenek başkanın görevi süresinin iki dönem olmasıdır. Ancak Kuzey Irak’taki konjonktürel durum ve Kürt partileri arasındaki rekabet Barzani’nin görev süresini sınırlandırmasına müsaade etmemektedir. 
Ayrıca Kuzey Irak’taki Kürt partilerinin (KDP dâhil) bölgesel ve uluslararası arenada tanınan ve iyi ilişkileri kurabilen yeni şahsiyetler ortaya çıkarmasında fayda vardır. Orta Doğu’daki gelişmeler, Kuzey Irak’ta muhalefet edebilecek partilerin sayılarının artması (Goran Hareketi gibi) ve yeni neslin talepleri dikkate alındığında bölge başkanlığını babadan oğla veya herhangi bir aile ferdine geçmesi mümkün görünmemektedir. 

Netice itibariyle özetlemek gerekirse, Kuzey Irak siyasi partilerin uzlaşmasıyla birlikte Barzani’nin başkanlık süresi büyük olasılıkla iki yıl daha uzatılacaktır. Yukarıda da ifade edildiği gibi başta KYB olmak üzere Goran, İslami Birlik ve İslami Toplum’u Barzani’nin görev süresini tartışmaktan ziyade bölgedeki siyasal sistemin parlamenter olmasını talep etmektedirler. 

Burada KDP’nin Barzani’nin başkanlık süresi konusunda Kürt partileri arasında konsensüs sağlanması için parlamenter sistemin tesisi veya başkanın bazı yetkilerinin kısıtlaması gibi meselelerde anlaşması gerekmektedir.


BİLGESAM Hakkında


BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. 

Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. 

BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.

Yazar Hakkında

Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan Ali Semin, Orta Doğu siyaseti, Türkiye’nin Ortadoğu politikası, Türk-Irak ilişkileri, Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, Türkmenler, Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, Körfez ülkeleri, İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir. 
Semin, 2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programına devam etmektedir..



,,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder