28 Mart 2017 Salı

SURİYE SİYASİ TARİHİ GENEL BÖLÜM 2


SURİYE SİYASİ TARİHİ  GENEL BÖLÜM 2



Birleşik Arap Cumhuriyeti ( 1958–1961 )

1 Şubat 1958'de Mısır ve Suriye'nin birleşmesiyle Birleşik Arap Cumhuriyeti(BAC) kurulmuştur. Suriye'deki hemen hemen bütün siyasi yapılar birleşme fikrine destek verdiyse de başı çeken Baas Partisi olmuştur. Kısa bir süre sonra birlik içerisinde huzursuzluklar baş göstermiştir. Huzursuzluğun kaynağı, bu birliktelik veya ortaklıkta ağırlığı oluşturan Mısır'ın uyguladığı bazı politikalardı. Mısır, Suriye'nin içişlerine müdahalede bulunmuş, Suriyeli politikacıları yönetimden uzaklaştırmış ve çıkarılan sosyalist kanunlarla orta sınıfın çıkarlarını tehdit etmiştir. Bütün bunlar, birliğe karşı milliyetçi bir muhalefetin güç kazanmasına neden olmuştur.[50]

Eylül 1961'de Albay Kerim el-Nahlavi liderliğindeki Şamlı Sünni subayların gerçekleştirdikleri darbe ile Birleşik Arap Cumhuriyeti sona ermiştir. Darbeyi gerçekleştiren subaylar, darbeyi planlarken, kendileriyle aynı mezhep ve bölgeden gelen subayları stratejik noktalara atamaları dikkat çekicidir.[51]

Baas Partisi'nde iktidar Mücadelesi ( 1961–1970

Bu darbenin hemen sonrasında Suriye siyasetine egemen olan ve 1963 yılına dek yönetimde bulunan Ayrılıkçı rejim, BAC döneminde uygulamaya konulan politikalardan ve Baas Partisi'nin 1940'larda ve 1950'lerde ortaya koyduğu ideolojiden tam anlamıyla bir kopuşu simgelemekteydi. 1962 yılında "Ayrılıkçı Rejim"e karşı gerçekleştirilen başarısız bir darbe girişiminin ardından, 1963'teki askeri darbeyle Baas Partisi iktidara geldiyse de ,yeni yönetim de başarısız darbe girişimleriyle karşı karşıya kalmaktan kurtulamadı. 1966 yılında Baas Partisi'nin bölgecilerin ağırlıkta olduğu radikal kanadı, birçok tasfiyeyle ve mezhep-bölge-aşiret bağlarını kullanarak yeni bir darbe gerçekleştirdi. Böylece, 1960'ların başından beri Baas Partisi'nin sosyalizme öncelik verecek şekildeki ideolojik dönüşümüne son noktayı koydu; Baas Partisi iktidarının radikal evresini (Neo-Baas dönemini )başlattı. Dolayısıyla Parti'de 1963-1970 döneminde, eski kuşak milliyetçi Baasçılardan, radikal sosyalist Baasçılara doğru bir kayma yaşandı.[52]

Hafız Esad, Salah Cedid ve Muhammed Ümran gibi Nusayri kökenli subayların başını çektiği "Neo-Baasçı" grup, kendisini, orduyla sembiyotik(ortak yaşamsal)ilişkiler kurduğu oranda askerler arası rekabetten, parti içi iktidar mücadelesinden ve karşı darbeden koruyamadı. Kırsal kökenli azınlıkların Parti'de belirleyici konumuna gelmeye başlamalarıyla da iktidar mücadelesine, önce Aleviler tarafından Sünnilere karşı mezhep bağlarının, ardından da azınlık mensuplarının birbirleriyle mücadelesinde bölge ve aşiret bağlarının nüfuz ettiği görüldü.[53] Mezhep, bölge ve aşiret bağlarının iktidar mücadelesinde kullanılması, Sünni Müslüman elitin Suriye'deki hâkimiyetini kırmaya odaklanmış Baas ideolojisiyle örtüşmekteydi. Kırsal kökenli azınlıklar kendi mezheplerinden, bölgelerinden ya da aşiretlerinden gelenler aracılığıyla yapılanmayı, Sünni Müslüman karşıtlığıyla mücadelede gerekli bir örgütlenme modeli olarak görüyorlardı.

Neo-Baasçı Dönem ( 1966–1970 )

23 Şubat 1966'da, Selah Cedid ve Hafız Esad'ın liderliğini yaptığı neo-Baas grubu askeri bir darbeyle iktidarı ele geçirdiler ve Nusayri subaylar, ilk kez ordu ve hükümet içerisinde bu kadar etkili pozisyona gelmiş oldular.[54]

Darbeci subaylar, sivil hükümetin başına Sünni cemaate mensup ve feodal bir aileden gelen Nur al-Din Attasi'yi getirmişlerdir. Bu dönemde Baas Partisi'nin ve gizli servisin kamu hayatı üzerindeki etkisinin yavaş yavaş arttığı gözlenmektedir.

Öte yandan, 1966 darbesinden bir yıl sonra, İsrail ile yapılan ve yenilgi ile sonuçlanan altı gün savaşları, Suriye'de iktidar alanında değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. Yenilgi ile beraber, Mısır ve Suriye'deki radikal sosyalist rejim gözden düşmüştür. Salah Cedid ve onun sivil hükümetteki temsilcisi olan Attasi yaşanan yenilgi sonrasında itibar kaybederken, hükümette Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevini yürüten Hafız Esad
güçlenerek öne çıkmıştır.[55]

Dini ve Etnik Yapı

Suriye Devleti'nin nüfusu 22,5 milyon civarındadır. Suriye kültürel olarak önemli ölçüde homojen olmakla birlikte etnik ve dini kimlik açısından büyük çeşitlilik sergileyen bir ülkedir. Majör etnik grup %90.3 ile Araplardır, popülasyonun %9.7'sini ise Kürt, Ermeni ve diğer gruplar oluşturmaktadır.[56]Genel olarak Şii mezhebinin Zeydilik, İmamiyeve İsmaililik olmak üzere üç ana kolu vardır.[58]Nüfusun çoğunluğu oluşturan Sünni-Araplardan ziyade azınlık nüfusun yaklaşık % 12'sini oluşturan Nusayrileri iktidarda etkili oldukları için çoğunluk olarak tanımlamak gibi bir çelişki karşımıza çıkmaktadır. Sünni çoğunluk ile heterodoks topluluklar (Nusayriler, İsmaililer, Dürzîler) arasındaki ilişkiler geleneksel olarak dini-mezhepsel karşıtlıklar üzerine inşa edilmiştir. Sünniler bu toplulukları genellikle sapkın, din dışı olarak görmüşler, sosyal temastan sakınmışlardır. Sünni din âlimlerinin Şiilerin taşkınları dedikleri fırkalardan biri olan Nusayrilik kendini Alevi olarak yani Şia'nın bir kolu olarak sunmaktadır.[59] Dini bakımdan %86 ağırlığı olan Müslümanlar, %74 Sünni ve %12 Şii olarak ayrılmaktadırlar. Hıristiyanların oranı %10, Dürzilerin oranı %3'tür. [57]

Nusayrîlik Nedir?

Türkçede genellikle Nusayrî ya da daha az kullanımıyla Ansayri adlarıyla ve Arapça kaynaklarda "An Nusairieyeh" olarak bilinen Arap Alevileri, Batı literatüründe değişik terimlerle ifade edilmektedir. Değişik kaynaklarda Nusayrîler, Assassins, Assassini, Nazaraei, Nazarenes, Nassariens gibi terimlerle de ifade edilmektedirler.

Topluluğun adlandırmasında bir diğer önemli nokta, ana dildedir. Bu kesimlerde ise "Arap" adlandırması görülmekte, ancak dil referanslı adlandırmaya inanç mutlaka eklenmekte, bunun sonucunda da "Arap Alevisi" şeklinde bir kavram ortaya çıkmaktadır.

Louis Massignon bu kelimenin kökenine ilişkin beş ayrı kaynak belirtmektedir. 

Bunlar Şöyledir;

1) Nasrani (Hristiyan) kelimesinden hareketle Latince 'nazerini' kelimesinin bozulmuş şekli, 2) 'Nâsurâya' Kufe yakınlarında bir köy,

3) 'Nisbe': Nusayr uydurma Şii şehitlerinden biri olup ya 'Ali'nin oğlu ya da onun azatlısı,

4) Nasrani (Hristiyan) kelimesi,

5) Nusayrîliğin de kurucusu sayılan Muhammed bin Nusayr ismi.[60]

Nusayrî kavramının kökeni konusunda ileri sürülen bir yaklaşıma göre,Fransız manda yönetimi sırasında bu kavramın yerini Alevi (Alawi) teriminin aldığı ve Türkiye'de kullanılan Alevi kavramının da Suriye'deki Nusayrîlerin 'Alevi' olarak tanımlanması sonrasında ortaya çıktığı belirtilmektedir.Diğer bir yaklaşıma göre, 1980'lerde Suriye'deki Sünni çevrelerce başlatılan ve bu topluluğun İslam içi mi yoksa dışı mı olduğu tartışmalarında topluluğun Müslüman olmadığını ima etmek isteyenler 'Nusayrî' kavramını kullanırken, topluluğun On İki İmam Şiiliğine bağlı Müslümanlar olduğu fikrini benimseyenler 'Alevi' kavramını kullanmayı tercih etmektedirler.[61]Üçüncü bir yaklaşıma göre, Nusayrî, Nusayra Dağları'nın isminden gelmektedir.[62]

Nusayrilik, genel olarak Şiiliğin bir kolu olarak kabul edilmektedir. Şiilik, kendi içinde ana iki akıma ayrılmış durumdadır; bu akımlardan birincisi, Batınilik ve İsmaililik olarak da adlandırılan Yedi İmam Şiiliği; ikincisi ise Caferilik ya da İmamilik olarak da adlandırılan ve bugün İran'da egemen olan On İki İmam Şiiliği'dir. Nusayrilik,Yedi İmam Şiiliğine daha yakın olmasına karşın, imamlık silsilesini on iki imamla sınırlandırdığı için On İki İmam Şiiliği içinde ya da bu iki ana Şii akımın özgün bir birleşimi olarak değerlendirilmektedir.

İster Alevilik inanç yapısı içerisinde değerlendirilsin, ister Şiiliğin bir kolu olarak ele alınsın Nusayrîliğin kendine özgü bir sosyal yapısı olduğu görülmektedir. Toplumsal yapıda birbirinden farklı aşiret konfederasyonları ve bunları oluşturan kabile/alt aşiretler olduğu gibi farklı sınıflar ve dinî gruplar da bulunmaktadır. Nusayrîler, dört büyük aşiret veya aşiret konfederasyonlarına ayrılmaktadır. Bunlar; Khayyatin, Haddadin, Kalbiya ve Matavira'dır. Nusayrî topluluğu üç sınıftan oluşmaktadır. Bunlar; dinî liderler, toprak sahipleri ve Nusayrî topluluğudur.[63]

Nusayriler, Suriye'de Halep, Şam, Lazkiye, Basit, Tartus, Hama ve Humus gibi kentlerde yaşamaktadırlar. Bugünkü Suriye sınırları içinde yaşayan Nusayrîler, politik ve askerî elitinin çoğunluğu Haddadin aşiretine mensupturlar.[64]Yeni sayımlara göre Nusayriler, 20 milyona yakın Suriye nüfusunun %18- 21'ini oluşturmaktadırlar. Ancak bunun tam olarak bilinmesi pek mümkün olmamaktadır çünkü Suriye'de etnik kimliklerin nüfusunu öğrenmeye çalışmak neredeyse tabu halindedir. Suriye dışında, Irak, İran, Ürdün ve Afganistan'da belirli kesimlerin Nusayri inancını sürdürdüğü bilinmektedir. Filistin'de (Batı Şeria) de azımsanmayacak oranda Nusayri yaşamaktadır. Arabistan'da ise gizlice inançlarını sürdüren Nusayri kabilelerinin olduğu bilinmektedir.[65]
Fransız Manda yönetiminde, kendilerini Hristiyanlığın kaybolmuş bir kolu olarak gösteren Nusayrîler, Pan-Arabizm popüler olduğu zaman bu akımın en büyük savunucusu olmuşlardır. Ardından Hafız Esad döneminde kendilerini Şiîlerin on ikinci kısmı olarak tanıtmışlardır.[66] Diğer bir ifade ile Nusayriler, oportünist bir tavır sergileyerek, popüler gündemi takip etmişlerdir.
Hatay'ın Türkiye'ye ilhakı noktasında, burada yaşayan Nusayrîlerin tercihlerini Türkiye katılma yönünde kullanmalarına etki ederken, diğer taraftan da Suriye'deki Baas rejimi, Arap milliyetçiliği, yoksulluk gibi parametrelerde bu sürece etki etmiştir. Bu dönemde Suriye'de yaşayan Nusayrîler, sosyoekonomik düzeyleri bakımından toplumun en yoksul ve en az eğitimli olan sınıfı arasında yer almakta idiler.[67]

Bugün Türkiye'de yaşamakta olan Nusayrî toplumunun etnik kökenleri referans alınarak Arap millî kimliği ile aynileşme içinde olduklarını söylemek mümkün görünmemektedir. Bu topluluğun üyeleri Arap kültüründen ziyade Türk kültürü içinde yaşamakta, bu kültür içinde sosyalleşmekte, her türlü üretim ve hizmetlerini bu kültür içinde yapmaktadırlar.[68]

 Nusayrilik, Hafız Esad ve Baas Partisi (1970-1991)

Hafız Esad, 13 Kasım 1970'de Salah Cedit yönetimine karsı askeri darbe yaparak iktidarı ele geçirmiştir. H.Esad, rejimin milliyetçi sosyalist çizgisini değiştirmek niyetinde değildi. Sadece "Düzeltme Hareketi" (Hareketü'l Tashih) ile rejimi restore etmek istiyordu.[69] yapılan referandumda oyların %99,2'sini alan H.Esad Suriye'nin ilk Nusayri kökenli Devlet Başkanı oldu. Rejimi güçlendirmek ve potansiyel muhalefeti etkisiz hale getirmek için 7 Mart 1972'de Ulusal İlerici Cephe'yi kurdu.[70] Esad rejimine hukuki zemin kazandıran Suriye'nin kalıcı anayasası, Mart 1973'te yapılan oylamaya katılanların %97,6'lık bölümünün desteğini alarak yürürlüğe girdi. 12 Mart 1971'de

Suriye'de 1970–2000 yılları arasında, çerçevesini ve merkezini Hafız Esad'ın belirlediği rejim, hassas siyasal ve toplumsal dengeler üzerine kurulmuş ve istikrarı yakalamış "Esad usulü bir totalitarizm" olarak adlandırılabilir. Devlet Başkanlığı, parti genel sekreterliği ve silahlı kuvvetler başkomutanlığı makamları, Esad'ın kişiliğinde, tüm devlet ve toplum kurumlarını boydan boya kaplayan gayet karmaşık çıkar ilişkileri ağının merkezinde yer alıyordu.[71]başkanlık monarşisinde yoğunlaştırmak için bir akraba ve mezhep dayanışması kombinasyonundan, Leninist parti sadakatinden ve bürokratik yönetimden de yararlandı.[72] Esad aynı zamanda iktidarı bir

Esad'ın yakın çevresinde ona sadakatle bağlı siyasi ve askeri bir seçkinler sınıfı yer alıyordu.

Otoriteyi ve iktidar araçlarını tekellerinde bulunduran bu seçkinleri içinde barındıran ve devletin güç merkezi olan kurumsal yapı, Baas Partisi, Suriye Güvenlik Güçleri (Suriye ordusu ve istihbarat kurumları) ve güçlü bir devlet bürokrasisinden oluşuyordu.[73]

Nusayri azınlığın temsilcisi olarak Esad'ın oluşturduğu rejimin toplumun her kesiminden destek alan geniş bir halk tabanına sahip olabilmesi Baas'ın etkin kullanımına bağlıydı. Ülkede Arap etnik kimliğine sahip olmayan unsurları parti içine çekmek ve daha geniş kitlelere hitap edebilen bir ideolojik söylemle mümkün olabilirdi. Bu dönemde Sünni Müslüman çoğunluğun alt sınıftan gelenlerine özel ilgi gösterilmiş, Arap olmayan Kürtler, Çerkezler ve Ermeniler de parti kadrolarına kabul edilmiştir.[74] Kardeşlerin eski üyeleri ve kırsal kesimdeki yerel liderleri bile partiye kabul etmiştir.[75] 1970 yılından sonra kapılarını tamamen halka açan Baas Partisi, Müslüman

Suriye'de, rejimlerin ve iktidarların varlığını sürdürmesinin temel dayanağı Suriye Ordusu idi.[76] ayakta kalması, sağlamlığı ve politikalarının kesintisiz devamının garantiye alınması için şarttı.[77] Suriye'de ordunun tam anlamıyla kontrolü, Esad rejiminin

Esad, Sünni çoğunluktan gelecek tepkileri hafifletmek, Nusayri azınlığa dayalı bir devlet yapılanmasına gitmediğini ve ulusal bir lider olduğunu kanıtlamak için kabinede, orduda ve partideki elit sınıfa Sünni Müslümanlardan birçok ismi dâhil etmiştir.[78] tutuyor gözükse de Nusayri subaylar rejimin en önemli kontrol aygıtları olan istihbarat ve güvenlik örgütlerini yönetmekteydi. Hafız Esad'ın çevresindeki Nusayri subaylar "Baronlar" olarak adlandırılıyordu. [79] Suriye kabinesinde ve ordunun üst düzeyindeki bazı mevkileri Sünniler ellerinde

80'li yılların ortalarından itibaren petrol fiyatlarının düşmesi, yolsuzluk ve rüşvetin artması, ülkenin uluslar arası platformdan izole edilmesi ve döviz sıkıntısı gibi sorunlara;1990'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Doğu Blok'u ülkelerinden gelen dış yardımların kesilmesi durumu da eklenince, Esad, ülkeyi bu sıkıntılı ortamdan kurtarmak için pragmatik bir karar almış ve Batı'ya yakınlaşma politikasına yönelmiştir. Bu çerçevede, Irak'a karsı yürütülen I.Körfez Savaşı sırasında ABD'nin yanında yer alan Suriye, Irak'a Barış Gücü nezdinde asker göndermiş ve karşılığında körfezdeki Arap ülkelerinden parasal yardım almıştır.[80]


3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder