7 Kasım 2018 Çarşamba

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI BÖLÜM 1

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI BÖLÜM 1





Yasin YAYLAR 
YÜKSEK LİSANS TEZİ 
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI 
KIRŞEHİR 
TEMMUZ 2011
DANIŞMAN 
Yrd. Doç. Dr. Deniz ALTINBAŞ 
 T.C. AHİ EVRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ 
KIRŞEHİR 

ÖZET 

Amerika Birleşik Devletlerinde son zamanlarda etkisini artıran evanjelizm mezhebi, Türkiye’yi de Mesih planı çerçevesinde tehdit etmektedir. İlk ortaya çıktığında özellikle Orta ve Güney Amerika’da çiftçi kesiminden büyük destek gören mezhep, zamanla Amerikan Başkanlarının dış politikasını belirleyecek seviyeye gelmiştir. Bu politika, kayıtsız şartsız İsrail’in desteklenmesini ve bölgenin Eski Ahit’in tasvir ettiği şekilde yeniden yapılandırılmasını öngörmektedir. İşte bu noktada Türkiye, evanjelizm planı ve dolayısıyla ABD ve İsrail ile karşı karşıya gelmektedir. Çünkü evanjelizmin kıyamet senaryosunda Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmediği anlaşılmaktadır. 
Bu plan uyarınca Kürtlerin kışkırtıldığı, bunu yaparken PKK ve Barzani’nin kullanıldığı anlaşılmaktadır. 

TEŞEKKÜR, 

Bu tezin meydana çıkmasında emeği bulunan Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Leyla HARPUTLU’ YA, Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında Yüksek Lisans programının açılmasını sağlayan Prof. Dr. Türel YILMAZ ŞAHİN’E ve tez yazımında bana gösterdiği katkılardan ve sabrından dolayı tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Deniz ALTINBAŞ’A  Teşekkürü bir borç bilirim. 

 İÇİNDEKİLER 

ÖZET…………………………………………………………..……...……i 

ABSTRACT ....................................................... ii 

TEŞEKKÜR ....................................................... iii 

İÇİNDEKİLER ................................................... iv 

TABLO VE ŞEKİLLER ......................................... vi 

GİRİŞ………….....................................................1 

BÖLÜM 1

EVANJELİZM 

1.1.HIRİSTİYAN İNANCI ................................... 7 

1.1.1.KATOLİK MEZHEBİ .................................. 7 

1.1.2. ORTODOKS MEZHEBİ ............................. 7 

1.1.3. PROTESTAN MEZHEBİ ............................. 7 

1.2.HIRİSTİYAN SİYONİZMİ ...............................9 

1.2.1. EVANJELİZM’İN AMERİKA’YA GELİŞİ ......... 9 

1.2.2.HIRİSTİYAN SİYONİZM’İ .......................... 14 

1.3.AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE EVANJELİZM ........ 16 

1.3.1.AMERİKAN HALKINA ETKİSİ ..................... 16 

1.3.2.EVANJELİZM VE MEDYA ........................... 20 

1.3.3. MODERN ÇAĞIN ÖNDE GELEN EVANJELİSTLERİ ..... 25 

1.3.3.1.TELEVANJELİSTLER .............................. 26 

1.3.3.2.ABD BAŞKANLARI VE EVANJELİZM.......... 38 

1.4.BİLİMSEL VERİLERLE EVANJELİZM ............... 46 

1.4.1. GALLUP ANKET SONUÇLARI ..................... 48 

1.4.2. EVANJELİZM VE İSRAİL SEMPATİSİ ANKETİ ... 50 

BÖLÜM II 

EVANJELİZM’İN TÜRKİYE PLANI 

2.1.NİL VE FIRAT İDDİALARI ............................. 54 

2.2.İSRAİL LOBİSİ ........................................... 59 

2.2.1.İSRAİL LOBİSİNİN FAALİYETLERİ ............... 60 

2.2.2.MALİ YARDIMLAR ..................................... 62 

2.2.3.GÜVEN SORUNU ...................................... 65 

2.3.KÜRT – YAHUDİ İLİŞKİSİ .............................. 68 

2.3.1.YAHUDİ KÜRTLER ...................................... 69 

2.3.2.KÜRDİSTAN YAHUDİLERİ ........................... 70 

2.4.İSRAİL’İN KÜRTLERE DESTEĞİ ...................... 73 

2.4.1.İSRAİL - PKK İLİŞKİSİ ............................... 74 

2.4.2.İSRAİL – BARZANİ İLİŞKİSİ ....................... 77 

SONUÇ ........................................................... 87 

KAYNAKÇA ...................................................... 90 

ÖZGEÇMİŞ ....................................................... 97 


TABLO VE ŞEKİLLER 

TABLO 1: İSRAİL’E SEMPATİ DUYMA ORANI .......... 50 

ŞEKİL 1: GALLUP ANKET SONUÇLARI, İSA’YI KURTARICISI OLARAK GÖREN VE 
DİĞERLERİNİ DE BUNA DAVET EDENLERİN YILLARA GÖRE ORANLARIDIR. . 48 

ŞEKİL 2: GALLUP ANKET SONUÇLARI, YENİDEN DOĞMUŞ OLDUĞUNU KABUL 
EDENLERİN YILLARA GÖRE DAĞILIMIDIR. ............. 49 


GİRİŞ 

Realizm; menfaat anlayışını, uluslararası ilişkilerde alınan kararları etkileyen en etkili faktör olarak kabul eder. Menfaat kelimesine sadece maddi çıkarlar değil, buna alet edilen manevi unsurlar da dâhil edilmelidir. Bu tezde de görüleceği üzere alınan bazı kararlar ülke çıkarlarını hedeflerken bazıları da siyasi liderlerin inançları çerçevesinde şekillenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde son yarım asırdır gittikçe güç kazanan ve zamanla siyasi bir hareket haline gelen evanjelizm mezhebi ve bu mezhebin Ortadoğu planı çerçevesinde Türkiye’yi ilgilendiren yönleri tezde incelenmiştir. Böyle bir konunun incelenmiş olma nedeni ABD’de ortaya çıkan bir mezhebin, nasıl olup da zaman içinde Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir harekete dönüştüğünü gözler önüne sermektir. Bu tezin amacı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının adını dahi 
duymadıkları, ABD’nin en etkin mezhebi evanjelizmi ve Türkiye’ye dokunabilecek muhtemel zararlarını ortaya koymaktır. Tezin konusu evanjelizmin başlangıcı olarak kabul edilebilecek 19. yüzyıldan günümüze kadar olan dönemi kapsamaktadır. 

Tezin kapsamı dâhilindeki ülkelerse Türkiye, Irak, İsrail ve ABD’dir. Tezin iddiası: evanjelizm mezhebi, siyonistlerin de desteğini alarak İsrail’in Nil ve Fırat arası 
olarak tanımlanan “vaat edilmiş topraklar” emelini gerçekleştirmek istemektedir. Bu yolda ilerlerken de bölgede bulunan Kürt halkı da egemenlik vaatleriyle istismar edilmektedir. 
ABD’de “Yeni Muhafazakârlar” (Neo-Con) olarak nitelendirilen bu mezhebin takipçileri, Eski Ahit’te Mesih’in yeniden dünyaya gelmesi için bazı şartların yazdığına inanmaktadırlar. “dispensalizm” olarak adlandırılan bu inanca göre, en önemli şart İsrailoğulları’nın vaat edilen topraklara dönerek yeniden Kudüs başkentli bir Yahudi devleti kurmalaradır. Bu şartın gerçekleşmesi için; kamuoyu desteği sağlamak, İsrail’e maddi destekte bulunmak ve Amerikan Dış Politikasını bu yönde etkilemek gibi bazı yöntemler izlemektedirler. Tam da bu noktada siyonizm ile aynı kulvarda koşmaya başlamaktadırlar. 

Başlangıçta Hıristiyanlığı Birleşik Devletlerin kırsalındaki halka yaymak gibi dini bir amaçla başlayan akım, zamanla liderlerinin zenginleşmesini sağlayan bir gelir kapısına dönüşmüştür. Diğer yandan mezhep liderlerinin takipçileri olan insanlar da siyasilerin dikkatinden kaçmamış; seçim dönemlerinde oy için gönülleri alınması gereken öncelikli kitlelerden biri haline gelmiştir. Bu durum evanjelist liderlere siyasi bir güç sağlamış ve sadece iç politikada değil dış politikada alınan kararlarda da etkin olmaya başlamışlardır. Amerikan iç politikasında ahlakçı bir anlayış izleyerek liberal Yahudilerden ayrı düşseler de Eski Ahit çerçevesinde savundukları “vaat edilmiş” topraklar anlayışı nedeniyle onlarla birlikte hareket etmektedirler. Evanjelistlerin Eski Ahit esaslarına göre takip ettikleri bu politika, bazen uluslararası hukuku hiçe sayarak insan hakları ihlallerine sebep olmakta, bazen daha da ileri giderek ABD’nin milli menfaatlerine dahi ters düşen adımların atılmasına neden olmaktadır. Mezhebin izlediği bu bağnaz politika ülke içinden ve dışından tepki toplamasına rağmen siyasi liderler büyük bir ağırlığı olan evanjelist ve Yahudi seçmeni kaybetmemek uğruna mezhepçe dikte edilen kararlara uymak durumunda kalmaktadır. Mezhebin bir diğer destekçisi ise Yahudi Lobisi’dir. Sadece finansal destekle yetinmeyip Amerikan Kongresi’nde 
alınan kararları da etkileyerek mezhebe destek vermektedir. İşte çıkar ilişkisi tam da bu noktada gözler önüne serilmektedir. Evanjelistler, aslında cehennemlik olduklarını düşündükleri Yahudileri Eski Ahit inancı nedeniyle desteklerken, Yahudiler de evanjelistlerin tüm bu ikiyüzlülüklerini bilmelerine rağmen kendi vaat edilmiş topraklarına kavuşmak amacıyla evanjelistleri desteklemektedirler. Bu iki grubun izlediği politika ise Türkiye’nin egemenliğini hiçe saymaktadır.
Tezin ilk bölümünde evanjelizmin terim anlamı tarih boyunca beslendiği veya kendisinden ayrı düştüğü Hıristiyan mezhepleriyle birlikte anlatılmıştır. Mezhebin Eski Ahit’i asıl kitap kabul etmesiyle birlikte Hıristiyanlıktan ziyade Yahudiliği öne çıkarır bir duruma gelmesi ve Hıristiyan siyonizmi terimi ele alınmıştır. Ardından mezhebin daha çok insana ulaşmak için kullandığı yöntem ve araçlar tarihi gelişimi içinde anlatılmıştır. Medyanın her kolunu kullanarak kitleleri nasıl etki altına aldığı açıklanmıştır. Mezhebin önde gelen liderleri ve Amerikan Dış Politikasına etkileri gözler önüne serilmiştir. Mezhebe bağlı olan ya da bağlıymış gibi görünen Amerikan Başkanları da bu bölümde yer almaktadır. Son olarak ise mezhebin etkinliğini göstermek adına, tamamlanmış bazı anketlere yer verilmiştir. Anketler Amerika’da mevcut bulunan tahmini evanjelist sayısını vermesinin yanında bu kesimin İsrail sempatisini göstermesi açısından da kayda değer bilgiler içermektedir. 
Tezin ikinci bölümünde ise, mezhep mensuplarının siyonistlerle birlikte hareket ederek Türkiye’nin egemenliği için doğurdukları tehditler ortaya konmuştur. Mezhebin dispensalist esaslar gereği gerçekleşmesini istediği “vaat edilmiş” topraklar, Irak ve Suriye gibi komşu ülkelerin yanı sıra Türkiye’nin güneydoğu topraklarını da içermektedir. Bu çerçevede kimilerince şehir efsanesi olarak değerlendirilen Nil-Fırat iddialarına yer verilmiştir. Hıristiyan siyonistlerin, Mesih’in yeniden dünyaya dönmesi için temel bir şart olarak kabul ettikleri bu toprakların Yahudilere iade etme gayretleri, evanjelist ve siyonist kaynaklar gösterilerek kanıtlanmıştır. Evanjelistlerin, siyonistlerle birlikte yürüttükleri bu politika bağlamında, Kürt halkını istismar ede geldikleri vurgulanmıştır. Siyonistlerin, bölgedeki Kürt halkıyla neden bu kadar ilgili olduklarını açıklamak için bazı kaynaklarda “Kürdistanlı Yahudi” bazılarındaysa “Yahudi Kürtler” olarak ele alınan Kürt grupları hakkında bilgiler verilmiştir. Bu çerçevede bölge Kürtlerini temsil ettiğini iddia eden Barzani ve PKK’nın, evanjelistler ve siyonistlerle birlikte hareket ettikleri iddia edilmiştir. Bu ilişkiyi göstermek için İsrail’in PKK ile olan ilişkisinin yanında Barzani ile olan ilişkisi de ele alınmıştır. Evanjelist ve siyonist işbirliğinin Irak Savaşında Kürtlerin bağımsızlığı için gösterdiği gayretin de aslında Yahudilerin lehine yapılan bir hareket olduğu öne sürülmüştür. Kürtlerin neden böyle bir işbirliğine gittikleri ise uluslararası ilişkilerdeki Realist kuram ile açıklanabilir. Öyle ki Yahudiler “vaat edilmiş toprakları” ele geçirme telaşındayken, Kürtler de kendilerine “vaat edilen toprakları” ele geçirmenin telaşındadırlar. 

Özellikle klasik realizm, uluslararası politikayı insan doğası ile açıklama eğilimindedir. İnsanda egemen olan objektif yasalar anlaşılmadıkça, uluslararası politikanın da anlaşılamayacağını iddia eder. İnsan doğuştan kötü, aç gözlü ve hırslıdır.1 Bu kuramın öncülerinden Hans Morgenthau ve Reinhold Niebuhr'a göre bireylerin ilişkilerinde gücü ön plana alması ve güç ile çıkara dayalı bir ilişkiyi benimsemesi gibi devletler de dış politikada güç ve çıkar peşindedirler. Morgenthau’ya göre devletlerin politikaları üç temel amaç için vardır: gücünü korumak, gücünü artırmak ya da gücünü göstermek.2 

Realistler diğer bir devletin, şayet bu devlet aynı zamanda potansiyel bir düşman ise, güçlenmesine seyirci kalmaktansa onu önlemek için savaşa başvurmayı meşru saymaktadırlar. 
Bunun en önemli örneği Thucydides'in çalışmasında görülmektedir. Thucydides, Atina'nın güçlenerek güç dengesini bozma ihtimaline karşı Sparta ve müttefiklerinin savaşa başvurmasını bir zorunluluk olarak görmektedir. Çünkü bu anlayışa göre vücudun herhangi bir yerinde varlığı tespit edilen bir tümörün henüz küçükken bertaraf edilmesi ne kadar gerekliyse bu da o kadar gereklidir. Bu yaklaşıma Machiavelli'de de rastlanmaktadır. Macchiavelli haklı ve haksız savaş gibi kavramlar üzerinde durmaz çünkü bu kavramlar aynı zamanda saldırı ve saldırgan kavramlarını da tanımlamayı gerektirir. Dolayısıyla bunlar üzerinde kafa yormaya gerek yoktur. Bir savaş ulusal çıkarın korunması için gerekliyse yapılmalıdır. Bu yönüyle realizm açıkça emperyalizme meşruluk tanımaktadır. Zira tehdit açıkça algılanabiliyorsa karşının saldırısını beklemeye gerek duymadan başlatılacak bir savaş meşrudur.3 

Realistler soyut nitelikli ahlaki standartların siyasal eylemlere uygulanamayacağı nı öne sürerler. Zira karar verici durumundaki devlet adamı, bütün devletlerce kabul edilmiş ilkelerin bulunmadığı bir uluslararası ortamda faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla devlet adamı devletin çıkarını gözetmek durumunda olduğundan bireysel ilişkilerinde uyduğu ahlaki standartlara uymayabilir, çünkü öncelikle devleti dış tehditlerden ne pahasına olursa olsun korumak zorundadır. Devrimci, yayılmacı ve revizyonist davranışlara sık sık rastlanan bir uluslararası sistemde devleti düşmanlarından korumak zorunda olması, devlet adamını medeni bir toplumda bireyler ve gruplar arasındaki ilişkilerde hakim olan ahlaka aykırı ve çirkin olarak kabul edilen bir takım yöntemleri benimsemek mecburiyetinde bırakmaktadır. Machiavelli’ye göre de bir prensin iyi yürekli, sözünün eri ve dindar olması iyidir, ancak bazen zafere ve güce ulaşmak için bunlardan taviz vermek gerekir. Bir prens, mümkün oldukça iyilikten 
ayrılmamalıdır ama gerektiğinde kötülüğe sapmayı da bilmelidir.4 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Keith L. Shimko, “Realism, Neorealism and American Liberalism,” The Review of Politics, Cilt 54, Sayı 2, Bahar 1992, s. 296 
2 Hans J. Morgenthau, Politics Among Nations, Knopf, New York, 1954, s. 36. 
3 Steven Forde, “International Realism and the Science of Politics: Thucydides, Macchiavelli and Neorealism,” 
International Studies Quarterly, Cilt 39, Sayı 2, Haziran 1995, ss. 141-159. 
4 Niccolo Machiavelli, Prens, Bordo Siyah Yayınları, İstanbul, 2004, ss. 133, 134. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder