9 Kasım 2018 Cuma

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık BÖLÜM 1

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık BÖLÜM 1



Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık.1 
Şener Faruk BEDİR*2
Güz 2013 . Cilt 3 . Sayı 6 


Özet: 

Evanjelik Hıristiyanlık, farklı isimler altında oluşmuş olan Protestan doktrine bağlı kiliseler topluluğunun adıdır. Reform hareketinden sonra Avrupa’da ve özellikle Amerika’da kendilerini Evanjelik sayan birçok Protestan kilise kurulmuştur. 
Amerika’da dinsel yaşamın ön sıralarını işgal eden ana Evanjelik kilise ve cemaatler, diğer sosyal gerçeklerle birlikte Avrupa’dan giden gezgin misyoner vaizlerin katkılarıyla kurulmuştur. Bugün Amerika’da eyaletlerin bir çok şehri aynı şekilde misyon çalışmaları sonucu Evanjelik inancı benimsemiş olan toplulukların daha rahat yaşamalarını sağlamak üzere kurulmuştur. Evanjelik kiliselerin birçoğu İngiltere ve özellikle Amerika kökenli cemaatler olarak  karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan Evanjelizmin reformasyondan günümüze özellikle Amerika’daki yapılanması önem arz etmektedir. 


Giriş 

İsa’dan sonra onun öğretilerine dayandırılarak şekillendirilen ve tarihinde birçok defa yenilenme geçiren Hıristiyanlık, bilindiği gibi günümüzde üç büyük mezhepten oluşmuştur. Bu mezhepler Hıristiyanlık tarihindeki önemli kırılma noktalarından sonra yaşanan ayrılıkların sonucu doğmuştur. 1054 yılında yaşanan ilk büyük ayrılıktan sonra Katolik ve Ortodoks Kiliseleri iki ayrı mezhep olarak ortaya çıkmıştı. İkinci büyük ayrılık ise 31 Ekim 1517’de Katolik Kilisesi’nin birçok uygulamasını protesto eden Martin Luther’in, teolojisinin temelleri niteliğindeki 95 maddelik tezini Wittenberg Kilisesi’nin kapısına asmasıyla başlatılan ve üçüncü bir mezhep olarak Protestanlığın doğuşunu hazırlayan süreçle yaşanmıştır. Luther’in öncülük ettiği dinsel reform hareketinin adı olan Protestanlık, 16. yüzyıl ve sonrasında Almanya, Fransa, İngiltere, İsviçre, Macaristan ve Çekoslovakya gibi Avrupa’nın hemen her ülkesini içine alarak kısa zamanda pek çok farklı fraksiyonun yaygınlaşmasını beraberinde getirmiştir. Evanjelizm ve Evanjelik kiliseler de köken olarak 16. yüzyılın Protestan Reformuna dayanmaktadır. Kendilerini ‘Evanjelik’ olarak nitelendiren kiliselerin sayısı tek tek ele alındığında büyük bir yekûn tutmaktadır. Çünkü bugün Evanjelizm denilince akla son derece geniş bir topluluk ve yapılanması itibariyle oldukça girift bir oluşum gelmektedir. 

Fakat biz bu yazıda daha çok ABD’de etkin Evanjelik mezhep ve yapılanmaların tarihsel kökeninden bugüne uzanan gelişimlerini ele aldık. Yazıda tek bir 
Evanjelik oluşum ve cemaatten daha ziyade “Evanjelik” üst kimliği göz önünde bulunduruldu. Bu çerçevede Evanjelik kiliselerin örgütsel yapılanmaları, litürjileri ve ayrıntılı kilise teolojileri değil, tarihsel gelişmeleri ve genel karakteristikleri ön planda tutuldu. 
Ayrıca, Amerikan toplumunun sosyo-kültürel ve siyasi yaşamına etkileri ve dünyada gerçekleştirmeye çalıştıkları “misyon” faaliyetleri değineceğimiz 
konular arasında olacaktır. 

Sözlükte İncil mesajlarını gayretli bir şekilde yaymak, öğretmek anlamına gelen Evanjelizm, köken itibariyle iyi haber, müjde, asıl gerçek anlamlarına gelen Yunanca euangelion3 kelimesinden türemiştir (Hambrick-Stowe, 1996: xii). İsa’nın gerçek öğretisi anlamına da gelen Evanjelizm, 1520’lerde Reformist yazarlar arasında yaşanan polemiklerde évangelique ve evangelisch şeklinde kullanılıyordu. Protestan reformunun yaşandığı 16. yüzyılın reformistleri ve reform taraftarları için muhalifleri tarafından bir sıfat olarak yakıştırılan Evanjelik kelimesi, bugün hala Almanya’da Luteryenler ve genel olarak tüm Protestanlar için kullanılmaya devam edilmektedir (Erickson, 1993: 183). 

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık Evanjelik kelimesi bazı yeni-ortodoks (neo-ortodoks) teologlarca Kutsal Kitap inananı (gospel believer) anlamında kullanılmaktadır. Fakat daha yaygın anlamıyla Evanjelik terimi İngilizce konuşan ülkelerde 18. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına kadar başta Britanya ve Amerika olmak üzere birçok bölgede şekillenen farklı hareketlerin genel ismi olarak kullanılmaktadır (Marsden, 1987: 190). Evanjelizm pek çok Protestan grupla birlikte İncil’e dayalı bütün kiliseleri ihtiva eder (Özkan, 2005: 13). 

Bu çerçevede Evanjelik terimi muhaliflerinin onlara yakıştırdığı bir sıfat olmaktan ziyade, bu türden hareketlerin kendilerini tanımlarken kullandıkları ortak bir terim olmuştur. 

Evanjelizm kelimesi aynı zamanda Yunanca Yeni Ahit’te sıklıkla euangelizein, euangelizesthai ve euangelion şeklinde geçer. Euangelion kelimesi İngilizceye ‘İncil’ anlamında; euangelizein, euangelizesthai kelimeleri ise ‘İncil’i vazetmek’ anlamlarında tercüme edilir. 1920’lerden 1960’lara kadar yaygın şekilde kullanılan terim, 1970’lerden beri ekümenik ve Evanjelik Protestan çevrelerle Katolik çevrelerde yaygın olarak kullanılır. Bu bağlamda Evanjelizm kavram olarak, İncil öğretilerini yayma faaliyetleri veya bu faaliyetler üzerine teolojik düşünceler anlamlarına gelirken; Evanjelizasyon ise, İncil’i yayma süreci veya İncil’i yayma alanını daha da genişletme anlamlarına gelmektedir. 

Dünyanın Evanjelizasyonu henüz tamamlanmadığı için de bu çabalar bir süreç olarak değerlendirilir (Bosch, 1993: 409). David B. Barrett 1987 yılında yazdığı Evangelize! Historical Survey of the Concept adlı yazısında, Evanjelize kelimesinin Hıristiyan dünyasında hala anlaşılamadığını söylemektedir. O’nun bulgularına göre kavramın Hıristiyan dünyasında 300’den fazla tanımı yapılmış, 700 farklı eş anlamlısı ve yakın anlamlısı kullanılmıştır. Buna rağmen, kavramı farklı farklı tanımlayan her kişi veya grup, karşı tarafın tanımını eksik veya yanlış bularak birbirini suçlamıştır (Miles, 1989: 53). 

Evanjelizmin Teolojik Temelleri 

Evanjelikler genellikle inanç ve ibadet konularında Protestan temel inancı olan Tanrı vahyinin en temel dayanağı olarak gördükleri Kutsal Kitap’ın güvenilir bir kaynak ve en büyük dinsel otorite olduğuna inanırlar ve yalnızca imanla, yalnızca Kutsal Kitap yoluyla (solafide, sola scriptura) kurtuluşa ulaşılabileceğini kabul ederler. Ayrıca İsa Mesih’in mucizelerinin tarihsel gerçekliğini -bakire doğum, çarmıha gerilmesi, yeniden dirilmesi ve yeryüzüne ikinci kez geleceği- kabul ederler. İsa’nın tüm insanlığın günahlarının affedilmesi ve kurtuluşu için çarmıh üzerinde kendisini feda etmesi, yani kefaret doktrini diğer Hıristiyan mezhepleri gibi temel teolojik görüşleridir. Ancak üzerinde önemle durdukları bir başka yönleri ise, İncil mesajlarını yaymak (Evangelism) ve yaymayı teşvik etmektir. Bu nedenle Evanjelizm, hem bireysel hem de örgütlü misyonerlik çalışmalarıyla diğer inanç sahibi kişileri öyle ya da böyle ikna ederek kazanmaya çalışmak veya en azından İncil mesajlarını duymalarını sağlamak amacındadır. Bu bağlamda Evanjelist anlayışın diğer dinlere yönelik tutumunu, inanç olarak dışlayıcı (faith particularist), kültürel olarak çoğulcu (culturally pluralist) 
ve eklesiolojik olarak kapsayıcı (ecclesiologically inclusivist) bir bakış açısı şekillendirmiştir (Van Engen, 1995: 196). 

Evanjelizm ve Misyonerlik 

Bu bilgiler ışığında Evanjeliklere göre İncil öğretilerini yayma faaliyetleri oldukça önem arz etmektedir. Kendilerini kurtarılmış (saved) veya yeni doğuş (new birth) gibi ifadelerle de tanımlayan Evanjelikler, İncil’de yer alan “İsa ona şu karşılığı verdi: ‘Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliğini göremez’.” (Yuhanna, 3:3) şeklindeki ifadeye yaptıkları vurgu nedeniyle de yeniden doğuşçu Hıristiyanlar (born-again Christians) olarak tanımlanırlar. Dolayısıyla kişisel dönüşüm/ihtida (conversion) üzerine yapılan vurgu onlar için önemli dinamiklerden birisi olmaktadır. Evanjeliklere göre misyon/misyonerlik anlayışı ilk defa Hıristiyanlaştırılanlar/din değiştirme 
tecrübesi yaşayanlar için söz konusuyken; Evanjelizm ise inancından uzaklaşmış Hıristiyan bir bireyin yeniden ihtida etmesi ya da yeniden Hıristiyanlaştırılması faaliyetlerini de kapsamaktadır. Buna göre misyonerliği Evanjelizmden daha kapsamlı bir kavram olarak görmek mümkündür. Evanjeliklere göre tarihsel olarak misyon hareketi Evanjelizm yapmıştır fakat bugün artık yabancı ülkelerde yapılacak faaliyetlerde misyon yerine Evanjelizm kavramını kullanmak daha uygun görülmektedir. Çünkü günümüzde hala sömürgeci bir ruhu hatırla

Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlıktan misyonerlik kavramı, insanların zihinlerinde olumsuz çağrışımlar uyandırması sebebiyle gözden düşmüş, hatta ona karşı düşmanca tavırlar artış göstermeye başlamıştır. Bu bakımdan Evanjelizm, diğer inanç mensubu kişileri dininden döndürmek uğruna çaba sarf eden misyonerlik gayretlerini hoşgörü ruhuyla bağdaşmadığı, bireysel özgürlükleri ihlal ettiği ve bir tür kibirlilik şekli olduğunu öne sürerek eleştirir (Stott, 1995: 321). Bununla birlikte her iki kavramın eş anlamlı olduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşü, Batı’da da olsa Üçüncü Dünya ülkelerinde de olsa hem misyonerlik hem de Evanjelizm faaliyetleri Kilise’nin tek görevini ifa etmiştir ve etmeye devam etmektedir düşüncesi güçlendirmektedir. 

Misyon kavramıyla birlikte Evanjelizasyon ve tanıklık (witness) kelimeleri bugün Katolik çevrelerde eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. 

Papa VI. Paul 1975 tarihli Evangelii Nuntandi isimli bildirgesiyle, Evanjelizmin odak noktasının İsa Mesih’in iyi haberlerinin tüm insanlara ulaştırılması olduğunu ilan etmiştir (Aydın, 2001: 138- 141). Bu bağlamda Evanjelizm ve Evanjelizasyon tabiri son yıllarda ekümenik Protestanlar ve muhafazakar Evanjeliklerle birlikte, Katolikler arasında da misyon teriminin yerine kullanılmaya başlanmıştır. Bosch, Evanjelizmin özelliklerini çeşitli tariflerden yola çıkarak şu şekilde tanımlama yoluna gitmiştir: Evanjelizm bir misyon yöntemidir, fakat misyon sadece Evanjelizm kavramıyla ifade edilemez. Bu yüzden misyon Evanjelizmden daha geniş bir kavramdır. Evanjelizm ancak kilisenin toplam faaliyetlerinin bir boyutu olabilir… Evanjelizm yalnızca bir davet olduğu için muhatabına yaptığı çağrının hemen kabul görmesini beklemez. İnancını kendi hayatında eksiksiz uygulaması beklenen Evanjelize faaliyetler yapan kişi, insanları yargılayan bir kişi değil bir tanıktır… Evanjelizmin öncelikli hedefi kişiyi dini inancını değiştirmeye zorlamak değildir… Evanjelizm, faaliyetlerini insanların veya toplumların kendi kültürel bağlamları içinde yürütür. 

Dolayısıyla 
Evanjelizm geçmişin geleneksel misyon anlayışının yaptığı gibi, İsa’nın mesajlarını yalnızca sözlü olarak insanlara sunma veya sömürgeci güçlere hizmet etme gayretinde olmaz. İsa’nın öğretilerini eyleme dökerek örnek olmak suretiyle insanları kurtarmayı hedef edinir. Çünkü Evanjelizm, insanlara kurtuluşu, ebedi mutluluk garantisiyle bir armağan olarak sunar (Bosch, 1993: 411-420).

Evrensel manada Evanjelistik faaliyetler konusunda ilk defa, 1722 yılında Herrnhut’ta, Kont Ludwing von Zinzendorf’un bir araya getirdiği Pietist öğretilerden etkilenen Moravyalılar etkili oldular. Daha sonra John Benjamin Wesley arkadaşı George Whitefield’in tavsiyesi ile vaizliğe başlayarak misyon alanını kısa zamanda tüm dünya olarak belirledi. Metodistler de Wesley, Whitefield, Howel Harris ve diğer Evanjelistlerin faaliyetlerine destek oldular. Evanjelik uyanış ateşini tutuşturan kişi ise ilk okyanus-aşırı Evanjelist vaiz Whitefield oldu. Jonathan Edwards yoluyla daha bir canlanan uyanış hareketleri, tüm Amerikan kolonilerindeki büyük mezhepler arasındaki uyanışlara da 
ilham verdi. 1791 yılında ölen John Wesley’in hemen ardından güçlü vaazlarıyla, Baptist Missionary Society’yi kuran İngiliz ayakkabı tamircisi William Carey ortaya çıktı. O’nun öncülük ettiği Hindistan’daki misyonerlik faaliyetleri, gelecek yüz yıllar boyunca dünyanın hemen her köşesine gönderilen binlerce misyonere örnek oldu. Bu gayretler neticesinde dünyanın Evanjelizasyonunun yakın gelecekte tamamlanabileceği kehanetleri ortaya atılmaya başlandı. 1900 yılında kurulan The Christian Century adlı dini derginin ismi, kurucuları tarafından özellikle verildi. Bu bağlamda 20. yüzyılın başlarında Evanjelizm düşüncesi, büyük misyoner John R. Mott tarafından güncelleştirilerek “bu nesilde 
dünyanın Evanjelizasyonu” sloganıyla popüler hale getirildi. Daha sonraları D. L. Moody, Billy Sunday, Billy Graham gibi şahsiyetler önemli Evanjelistler oldular (George, 1989: 16-17). Bunun yanında, Evanjelik inancı savunmaya yönelik dikkate değer bazı apolojik çalışmalar da yapılmıştır. Paul R. Baxter ve Drummord’un How to Respond to a Skeptic adlı kitabı bu alanın ünlü çalışmalarıdır. Yine Güney Baptist Teoloji Fakültesinden Drummord’un meslektaşı olan Richard B. Cunningham da, Evanjelik Hıristiyanlar için önemli bir apoloji yayınladı. Ayrıca C. S. Lewis, Josh McDowel, Francis Schaeffer ve bazı popüler yazarlar da bu alanda bir takım çalışmalar ortaya koymuşlardır (Rosas 1989: 119). Premilenyalist (milenyum öncesi) düşünce bağlamında Evanjelikler, “2000 yılından önce dünyanın Evanjelizasyonu” konusunda birçok yazı kaleme almış, modern teknoloji ve özellikle bilgisayarları bu çaba için etkili araçlar olarak değerlendirmişlerdir. 

Bu bağlamda kurulan örgütlenmelerden biri, dünyaya etkili bir şekilde Evanjelik öğretileri ulaştırmayı amaçlayarak her bin kişiye bir kilise hedefiyle kurulan Discipling A Whole Nation (DAWN) örgütlenmesidir. Ayrıca benzer hedeflerle çeşitli konferanslar da düzenlenmiştir. 1980 yılında Edinburg’ta toplanan World Consultation on Frontier Missions konferansı, “2000 yılına kadar Her İnsan için Bir Kilise” hedefiyle toplanmıştır. Benzer bir konferans 1987 yılında Sao Paulo’da; 1989 yılında ise Global Consultation on World Evangelization by AD 2000 and Beyond (M. S. 2000 ve sonrası Dünya Evanjelizasyonu Üzerine Global Konferans) adıyla Singapur’da toplandı. Yine II. Lozan programı çerçevesinde, dünya Evanjelizasyonu için Lozan Komitesi konferansı 1989 yılında Manila’da toplanmıştı (Bosch, 1993: 419). Luis Bush, bu konferansta yaptığı konuşmasında, “Yeni bir ezgi söylüyorlardı: ‘Tomarı almaya ve mühürleri açmaya layıksın! Çünkü boğazlandın ve her oymaktan, her dilden, her halktan, her ulustan insanları kendi kanınla Tanrı’ya satın aldın.’” (Esinleme, 5:9) ifadeleri doğrultusunda, Batı Afrika’dan Asya’ya uzanan, Ekvator’un 10-40 derece Kuzey paralelleri arasındaki Müslüman, Hindu ve Budist bloku kapsayan kuşakta yaşayanlara İncil’in ulaşmadığını ve hala buralarda ulaşılamayan insanlar bulunduğunu iddia etmiştir. Bush, 10/40 Penceresi olarak adlandırılan bu blokun halklarının, İsa’nın İyi Haberlerini kendi dillerinde henüz işitmediklerini ve yerel bir kiliseye sahip olmadıklarını, dolayısıyla öncelikli olarak onlara hizmet etmenin gerekliliğini öne sürdü (Paterson, 1994: 55 Ayrıca bkz. Turan& Aydın, 2012: 47 -71). 

Bazı misyon temsilcilikleri de ulaşılmamış saydıkları insan gruplarını bir toplumda “yüzde bir veya daha az sayıda yeniden doğuşçu Hıristiyan’ın olduğu insan grupları” olarak tanımlamışlardır. David Willard ve David Barrett, ulaşılmamış ve İncil mesajları ulaşmamış insanların yaşadığı bölgeler konusunda dünyayı üç kısma ayırmışlardır. 
İsa’nın kurtarıcı gücünü ve İncil öğretilerini hiç duymamış ve ulaşılmamış insanların yaşadığı bölgeler A Dünyası; İncil’in mesajlarını duymuş fakat reddetmiş ya da Evanjelik inancı duymuş fakat Hıristiyan olmamış insanların yaşadığı bölgeler B Dünyası ve İncil’i kabul etmiş ve Hıristiyan olmuş insanların yaşadığı bölgeler ise C Dünyası olarak adlandırılmıştır (Barrett, 1996: 207-208). Misyoner miraslarını günümüzde de topyekûn bir şekilde devam ettiren Amerika kökenli büyük Evanjelik yapılanmalardan bazıları ise şunlardır: Baptistler, Presbiteryenler, Metodistler, Pentekostallar, Karizmatikler, Bağımsızlar, Luteryenler, 

Anabaptistler, Restorasyonistler, Kongregasyonalistler, Kutsallık Hıristiyanları ve Episkopalyanlar şeklinde sıralanmaktadır (Davutoğlu, 2000: 56). 

Evanjelizmin Tarihsel Arka Planı 

Evanjelizm başlangıçta Martin Luther ve protestanlık yanlılarını tanımlamak için kullanılmıştı. Fakat günümüzde özellikle 17. yüzyılda Protestan Reform Teolojisi ve yorumlarını benimseyen İngiliz Püritenlerinin, bu inanç yapısını Kuzey Amerika’nın doğu sahil kesiminde yaygınlaştırması sonucu 18. yüzyılın başları ve ortaları boyunca Amerika’da 13 kolonide ve İngiliz adalarında yaşanan ve Büyük Uyanış (Great Awakening) olarak adlandırılan dinsel uyanış hareketlerine dayandırılmaktadır (Hambrick-Stowe, 1996: xiii). 18. ve 19. yüzyıllardaki Evanjelist yenilenmeci hareketler, Avrupa’daki Pietizm, Büyük Britanya’daki Metodizm ve Amerika’daki İlk Büyük Uyanış gibi birbirine bağlı üç hareketten kaynaklanarak ortaya çıktı. İngilizce konuşan ülkeler özellikle Amerika ve Britanya, Evanjelizmin günümüzdeki şekillenmesinin başlangıcı oldu (George, 1989: 16-17). Kutsal Kitap’ı ve İsa Mesih’in kurtarıcı kişiliğini ön planda tutan Evanjelik uyanış, Metodist, Baptist, Presbiteryen, Kongregasyonalist, İsa Mesih Havarileri ve diğer bütün Amerikan mezheplerini etkileyerek 19. yüzyılda Amerikan kültürünün şekillenmesine önemli katkılarda bulundu. Bu bağlamda Evanjelizm tabiri günümüzde ana kiliseler dışında her biri bağımsız, çeşitli alt kiliselerden oluşan ve kendisini Evanjelik addeden pek çok cemaatin ortak 
adı olarak kullanılmaktadır. Bu çeşitliliğin en göze çarpan grupları ise, Kutsallık kiliseleri, Pentakostallar, gelenekselci Metodistler, Baptistlerin tüm çeşitleri, Presbiteryenler, bütün bu geleneklerde siyahların kurdukları kiliseler, Fundamentalistler, Pietist gruplar, Reforme Kiliseler ve Lutheryenler, Anabaptist Mennonitler, Mesih Kiliseleri ve bazı Episkopallardan meydana gelmektedir (Marsden, 1991: 2-3). Amerika’nın kuruluşunda büyük katkıları olan ve Kutsal Kitap’ı referans alan İngiliz Protestan mezhep Püritenlerin devamı sayılan Evanjelizmin bugün en büyük yapılanması yine Amerika’da temsil edilmektedir. Dolayısıyla bu bilgiler bizleri Evanjelizmin Amerika’daki gelişmesinin başlangıcına götürecektir.

Evanjelizmin Amerika’daki Serüveni 

Günümüzde gerçek bir Anglo-Amerikan fenomeni olan Evanjelizmin kökenleri, yukarıda ifade ettiğimiz gibi Protestanlığa dayanmaktadır. Almanya’da Martin Luther, Fransa’da John Calvin, Zürih’te Ulrich Zwingli, İskoçya’da John Knox ve İngiltere’de Thomas Cranmer gibi 16. yüzyıl reformcuları, kilisenin otoritesi yerine Kutsal Kitap’ın üstünlüğü ve İncil’in gerçek mesajını ortaya çıkarma gibi teolojik konularda bir takım yenilikçi düşünceler geliştirmişlerdi. Bu reformcular erken dönem Hıristiyanlıktaki Pavluscu ve Augustineci geleneğin yeniden keşfini temsil eden tanrısal lutfun hâkimiyeti üzerine vurgu yaparak, ilk kilisenin inanç geleneğinin eski değerini arttırma yönünde etkili oldular. Yalnızca Tanrı’nın merhametiyle, yalnızca imanla, yalnızca Kutsal Kitap yoluyla (Sola gratia, sola fide, sola scriptura) şeklinde özetlenen Protestan Reformunun temel öğretileri, benzer şekilde Amerikan Evanjelizminin teolojik kimliğinin temelini teşkil etmektedir. Reformasyonun kişisel imanı ön plana çıkaran öğretisinin Amerika kıtasında yankı bulmasından sonra bu anlamda ilk uyanışı 1720 yılında Dutch Reformed Church of New Jersey bünyesinde Theodore Frelinghuysen başlattı. Gilbert Tennent gibi reformcu düşünce yanlılarının vaazları da Presbiteryen ve Kongregasyonal kiliselerde bu yönde uyanışlar başlatmıştı (Davis, 1985: 23-24). Bu dinsel uyanış hareketleri, “büyük uyanış” diye bilinen ve Amerikan toplum yapısını dönüştüren hareketlerin başlangıcıydı. Amerika’nın bir ulus olarak yükselişi ile Evanjelizmin yükselişi de aynı paralelde oldu. Çünkü Protestanlığın bireysel imanı ön plana çıkaran inanç anlayışı ile düşünce özgürlüğünü vurgulayan Amerikan değerleri birbirleriyle sorunsuz olarak uyuşmaktaydı (Marsden, 1991: 191). 

Amerika’da “İlk Büyük Uyanış” 

İlk büyük uyanış olarak isimlendirilen dinsel uyanış hareketleri 1730 ve 1740’larda Amerikan kolonilerinde Protestan mezhepler arasında yaşanmaya başladı. Amerikan Evanjelizminin karakterini şekillendirmeye başlayan uyanış hareketlerinin önde gelen isimlerinden biri, Massachusetts’te katı Kalvinist kökene dönmeyi arzulayan Amerikalı filozof ve teolog Jonathan Edwards (1703-1758)’idi. Massachusetts’in Northampton kentindeki Congregational Church’de görev yapmış olan Jonathan Edwards’ın başlattığı yenilenmeci ruh, Orta Kolonilerde4 Presbiteryan İskoç ve İrlandalılar arasında başlamıştı. 

Bu yenilenmeci hareket onun Günahkârlar Öfkeli Tanrı’nın Ellerinde (Sinners in the Hands of an Angry God 1741) isimli vaazını en ünlü vaazı olarak tescillemişti. Edwards 1754 yılında yayınladığı İradenin Özgürlüğü (Freedom of Will) isimli önemli çalışmasıyla Kalvinizm ile Aydınlanma düşüncesini uzlaştırmaya çalışmıştı. O, aynı zamanda Amerikan püritenizmini rasyonel açıdan güçlendiren kişilerden biri olmuştur. 

Yine bu sıralarda İngiltere’de John Wesley (1703-1791) ve kardeşi Charles’ın çalışmaları Metodizmin kurulmasıyla sonuçlanmıştı. Wesley’in öğretisini Amerika’ya taşıyarak devam ettiren ve burada Evanjelik yapılanmalara katkıda bulunan kişi ise Francis Asbury idi (Davis, 1985: 24-25). Asbury dışında uyanış ateşini başlatan önemli kişiliklerden biri de gezgin İngiliz Evanjelik vaizi ve Wesley’in takipçisi George Whitefield (1714-1770)’dir. Whitefield, 1739’da İngiltere’den geldikten sonra Philadelphia’da başlattığı dinsel uyanış hareketini, New England’a geçerek burada devam ettirdi. Protestanlığın bu büyük uyanışında ve Metodizmin Amerika’da yerleşmesinde merkezi bir figür olan Whitefield, kolonileri baştan sona dolaşarak sayıları 20 bin kişiyi bulan dinleyicilerine irticalen yaptığı coşkulu ve heyecan verici vaazlarıyla kitleleri etkilemeyi başarıyordu.5 Kendilerini New Lights olarak isimlendiren bu öncü gezgin vaizler, mesajlarını bütün kolonilere yaymak için çabalar harcadılar. 
Neticede bu çabalar Amerika’da en geniş iki Protestan mezhep olan Baptistler ve Metodistler’in gelişerek yükselmesinde etkili oldu. Amerika’da “İkinci Büyük Uyanış” Amerika’daki ikinci büyük uyanış, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında dinsel söylemlerden yola çıkarak New York, Cumberland ve New England6’da özellikle sosyal faaliyetlerle ön plana çıkan hareketlerin ortak adıdır. Dinsel uyanışlar, dönemin din karşıtı ortamına ve sekülerizmine tepkiler yüzünden bu bölgelerde yoğunlaştı. 

New England’daki canlanma hareketi ilk olarak, Kongregasyonalist Kiliseler’de başladı ve daha sonra Presbiteryen, Metodist ve Baptist kiliseleri de içine alarak tüm Amerika geneline yayıldı. Timoty Dwight, gezgin Evanjelik vaiz James McGready ve 19. yüzyılın en ünlü Evanjelist vaizi Charles Grandison Finney’in vaazları, uyanışı şekillendiren diğer etkenlerin başında geliyordu. New York’ta Adams kentinde avukatlık yapan Charles G. Finney, Batı New York’taki yeniden canlanma hareketlerinin baş aktörüydü (Davis, 1985: 24-24). Charles Finney, 1820’den 1830’ların başlarına kadar vaaz verme çalışmalarını geçmişte de yoğun dinsel uyanışların yaşandığı Ontario Gölü ile Adirondack Dağları arasında kalan bölgelerde devam ettirdi. Onun gayretleri daha sonra bu bölgeden, Amerika’da iki önemli mezhep olan Mormonlar ve Yedinci Gün Adventistleri’nin ortaya çıkmasına katkıda bulundu.7 Hayırseverlik, sosyal etkinlikler, kadın ilahiyat okulu hareketi, hapishane reformu, kölelik karşıtlığı, engellilere yönelik çalışmalar gibi konulara yaptıkları vurgularla ön plana çıkan bu yenilenmeci ruh, Batı New York’ta da yeni mezheplerin ortaya çıkmasına neden oldu. İkinci büyük uyanış hareketleri Kentucky ve Tennessee’de ise Baptistleri ve Metodistleri güçlendirerek kamp toplantıları şeklinde yapılanan yeni dinsel ifade şekillerinin doğmasına yol açtı.8 Bu süreç Baptistlerin ve Metodistlerin sayısını koloni dönemindeki Anglikan, Presbiteryen ve bağımsız kilise mensuplarının sayısıyla aynı orana ulaştırdı.9 Amerikan tarihinde önemli bir toplumsal dönüşüme şahitlik eden İkinci Büyük Uyanış, aynı zamanda kolonilerin birleşmesinde etkili 
olan adımlardan birisi olarak sayılmaktadır. İkinci Büyük Uyanış ayrıca, yaygın örgütlü misyonerlik faaliyetlerinin artmasında önemli bir itici güç oldu. Öyle ki 19. yüzyılı misyonerliğin büyük yüzyılı olarak değerlendirenler oldu (Davis, 1985: 25). 

Avrupa’da ve Amerika’da Kutsal Kitap’a Yönelik Eleştirilerin Artması 

Thomas Hobbes Leviathan (1661), Spinoza Tanrıbilimsel Politik İnceleme (Tractatus Theologico-Politicus, 1670) ve Richard Simons Eski Ahit’in Eleştirel Tarihi (Critical History of the Old Testament, 1678) adlı eserlerinde yaptıkları rasyonel eleştirilerle, Kutsal Kitap metinlerinde hataların ve zıtlıkların mevcudiyetinden söz ederek mucizevî unsurları reddettiler. 17. yüzyılın Avrupa Aydınlanmasının geleneksel Kilise otoritesine büyük bir başkaldırı ve ilahi vahye karşı insan aklının bir meydan okuması anlamına gelen bu eleştiri dalgası Amerika’ya ulaşmada gecikmedi. Kutsal Kitap’a yönelik ilk eleştirilerin Amerika’ya taşınması Thomas Paine ve Thomas Jefferson tarafından gerçekleştirildi (Davis, 1985: 27). Bu arada David Friedrich Strauss’un İsa’nın Hayatı (Life of Jesus, 1835) adlı eseri, ilk kilisenin inancının mitsel bir ifadesi 
olarak Kutsal Kitap’ın tasvirini yapıyor, Tübingenli alim F.C.Baur ise, Romalılara mektup, Galatyalılara ve Korintlilere birinci ve ikinci mektup ile Yuhanna’nın işleri bölümlerini, II. yüzyılın ortaları ile ilişkilendiriyordu. Yazdığı İlk Üç Yüzyılın Kilise Tarihi (Church History of the First Three Centuries) adlı iki ciltlik eseriyle de Hıristiyanlığın gerçekte başka dinsel ve kültürel geleneklerin senteziyle ortaya çıktığını ima ediyordu (Aydın, 2002: 29-34). Avrupa’da gelişen bu yeni eleştiri dalgası, İç Savaştan (1861-1865) sonra Amerika’nın her bölgesini etkilemeye başladı. 

Avrupa’da Kutsal Kitap’a yönelik eleştirel yaklaşım 19. yüzyıl boyunca gelişmeye devam etti. Bu çerçevede 1865 ve 1917 yılları arasında Evanjelik Protestanlar, inançlarına karşı yoğun bir meydan okumayla karşı karşıya kaldılar. Darwinizm ve Alman ileri/derin kritisizminin (higher critisism) Kutsal Kitap’a yönelttiği eleştiriler, yeni tarihsel ve sosyolojik gelişmeler ve Freudcu psikoloji anlayışı, hemen her seviyede bir yenilenmeyi ön görüyordu (Marsden, 1991: 32). 19. yüzyılın sonlarında başlayan ileri/derin kritisizm dini, Tanrı tarafından vahy edilmiş mutlak bir hakikat değil de, Tanrı ve erdem/ahlak ile ilgili geliştirilmiş insani düşüncelerin günümüze yansımaları olarak görüyordu. 
Bu tarz bir eleştiri dini tecrübenin kayıtları olan Kutsal Kitap’a uygulandığında ise onu adeta yok ediyordu (Marsden, 1987: 192). Dolayısıyla yoğun sos
yal değişmeler ve özellikle bilimde ve yüksek öğretimde yaşanan hızlı sekülerleşme, Protestan yaşam biçimine tamamen zıt anlamlar içeriyordu. 
Bu bağlamda son üç yüzyıldan beri artarak devam eden modern Kutsal Kitap kritisizmi, teolojik anlamda Evanjelik mezhepleri tehdit ederek, dini inanç anlayışına karşı bir takım olumsuz sonuçlar meydana getirdi (Davis, 1985: 27). 

Evanjelik Fundamentalist Ayrılığı 

19. yüzyılda Baptistler, Kuzeyli Metodistler, Amerikan Presbiteryenleri, Mesih Havarileri ve Protestan Episkopalların yer aldığı beş mezhep arasında bazı çekişmeler baş göstermeye başladı ve bunun neticesinde Amerikan Evanjelizmi kendisini bir bölünmenin eşiğinde buldu. 

Bir taraftan daha liberal devrimci bir ruh taşıyan Charles Grandison Finney (1792-1875) gibi Evanjeliklerin yorumları, diğer taraftan radikal/ tutucu bir kesimin kendini göstermeye başlamasıyla Amerikan kiliselerinde günümüzde de devam eden modernist fundamentalist çekişmesi 1920’lerde zirve noktasına ulaştı. 20. yüzyılın başlarında bu iki ayrı yapılanmanın muhafazakâr olan kanadı, kendilerini ‘Fundamentalistler’* olarak isimlendirdiler (Davis, 1985: 18-19). 1909 ve 1915 yılları arasında Los Angeles’da Union Oil Company of California’dan ve aynı zamanda laik sınıftan Lyman ve Milton Stewart adlı iki zengin ve nüfuzlu Evanjelik, Kutsal Kitabın hatasızlığı, bakire doğum, İsa/Mesih’in yeniden dirilmesi ve kefareti, mucizelerin otantikliği gibi yazıların özetlendiği The Fundamentals: A Testimony to the Truth’un yayınlanması ve geniş kitlelere dağıtımını finanse ettiler. 1920’lerde Fundamentalistlerin modernistlere veya liberallere karşı savunduğu doktrinsel mücadelelerin bir 
yansıması niteliğindeki Fundamentals’da yayınladıkları yazılar, 1930 ve 1940’lar boyunca farklı muhafazakâr grupların birlikte hareket etmesini sağladı (Davis, 1985: 33). Fakat onlar için genel anlamda ‘Evanjelikler’ tabiri kullanılmaya devam edildi. Bu bağlamda fundamentalizm, Evanjelizmin bir alt türü sayılır ve Evanjelizmi tarif ederken kullanılan argümanlar, dinsel bir hareket olan fundamentalizmi de kapsar niteliktedir. 

Ancak fundamentalistleri Evanjeliklerden açık şekilde ayıran en önemli özellikleri, onların örgütlü ve direnişçi bir yapı arzetmeleridir. 

Fundamentalistler kültürel değerlerdeki sekülerleşen değişimlere ve gelişen modernist/liberal teolojiye karşı direnişçi bir yapı sergilemişler ve bu tür eğilimlere karşı mücadele etmeyi kendi inançlarının bir gereği saymışlardır (Marsden, 1991: 1). Fundamentalizm I. Dünya Savaşından sonra Amerikan toplumunu sarmış olan kültürel bunalım hislerinin meydana getirdiği bir tepki hareketi olarak da yorumlanmaktadır. 


BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Bu yazı 2005 yılında kabul edilen “Evanjelik Hıristiyanlığın Misyon Anlayışı ve Misyonerlik Yöntemleri” adlı Yüksek Lisans Tezi’nin gözden geçirilmiş bir bölümüdür. 
2 *OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri A. D. Doktora Öğrencisi. sfbedir@gmail.com Şener Faruk BEDİR 
3 Latincesi: éuangelium. Benzer anlamda İngilizce’de kullanılan gospel (iyi haber, müjde, İncil) Anglo- Sakson godspell kelimesinden türemiştir. God, good (iyi)’un bir formu ve spell ise “story” (hikâye) anlamındadır. 
4 Orta Koloni: İsveç ve Hollandalılar’ın yerleşmiş olduğu Kuzey Amerika kolonileri; bugünkü New York, New Jersey, Pennsylvania ve Delaware. 
5 First Great Awakening, http://en.wikipedia.org/wiki/First_Great_Awakening 
6 New England: ABD’de Massachusetts, New Hampshire, Maine, Vermont, Connecticut ve Rhode Island’ı içine alan kuzeydoğu yerleşim bölgesi.
7 Amerikan Tarihinin Ana Hatları, http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAnaHatlar/Tarih.htm#b4 
8 Second Great Awakening, http://en.wikipedia.org/wiki/Second_Great_Awakening 
9 Amerikan Tarihinin Ana Hatları, http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAnaHatlar/Tarih.htm#b4
10 Amerikan Tarihinin Ana Hatları, http://www.usemb-ankara.org.tr/ABDAnaHatlar/Tarih.htm#b9

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder