9 Kasım 2018 Cuma

Sosyal Statülerine Göre Samsun Canik Sancağında Vakıf Kurucuları BÖLÜM 2

Sosyal Statülerine Göre Samsun Canik Sancağında Vakıf Kurucuları BÖLÜM 2



C. İlmiyeye Mensup Vakıf Kurucuları (Ehl-i Şer’) 

İlmiye sınıfı, Osmanlı Devleti’nde seyfiyeden sonra üstünlüğü elinde tutan yönetici sınıfın ikinci kanadını oluşturmaktaydı. İslâmi eğitim kurumları olan medreselerden mezun, Müslüman ve genellikle Türk olan, eğitim, hukuk, fetva, başlıca dini hizmetler ve merkezi bürokrasinin kendi alanları ile ilgili önemli bazı makamlarında görev alan sınıfa ilmiye sınıfı ya da ehl-i şer’ denmektedir. (İpşirli,2000, s. 141; Akyılmaz, 2004, s. 221-271.) 

Ehl-i örf gibi ehl-i şer’ denilen ilmiye sınıfı da özel bir ayrıcalığa sahipti. Bu sınıfa mensup kişiler öldükten sonra mallarını miras olarak bırakabilmekteydiler. Ancak durum ehl-i örf için her zaman bu şekilde olmayabiliyordu. Çünkü kendileri öldükten sonra mallarına el konulma olasılığı bulunmaktaydı. İlmiye sınıfı için ise böyle bir durum söz konusu değildi. Şer’i vakıf kuran hayırseverler genellikle, müfti, kadı, müderris, imam, hatip vb. ilmiye sınıfına mensup kişileri, kurdukları vakıflara mütevelli veya nazır olarak atamaktaydılar. 
Bu göreve atananlar da kendi kazandıklarının dışında ekstra nazırlık ve mütevellilik maaşı da aldıklarından maddi olarak halkın içerisinde ön plana çıkıyorlardı. 
Bu nedenlerdendir ki söz konusu sınıf, Osmanlı Devleti zamanında hep ön planda olmuş, gücünü Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar korumuştur. (Suraiya 
Faroqhi, Halil İnalcık, Donalt Quataert, (drl.), 2004, s. 680-681).

Mevlana, müderris, müftü, fakih, hoca, ders-i ‘âmm gibi medrese 
görevlileri; hâfız, imam, hatip, müezzin, kayyım gibi camii görevlileri; 
kadı, naib, kâtip, ser-muhzır, muhzır gibi mahkeme görevlileri bu sınıfın 
içerisinde yer almaktaydılar. (Alkan, 2004, s.73.) 
Samsun’da kurulan iki yüz seksen dokuz vakıftan elli beş tanesi 
vakıf bizzat ilmiye sınıfına mensup kişiler ve yakınları tarafından 
kurulmuştur. İlmiye sınıfı tarafından kurulan vakıf, toplam vakıfların 
(289) yüzde 19,03’ünü oluşturmaktadır. Kırk üç vakfiye ilmiye sınıfı 
mensuplarının bizzat kendileri, on iki tanesi de bu kişilerin yakınları 
tarafından kurulmuştur. 

Tablo 3: Mesleği Tam Olarak Belli Olan İlmiye Sınıfı Vakıf Kurucuları Meslekler Sayı 

İlmiye grubu içinde olup da Samsun’da vakıf kuranların bazıları şunlardır: Havva Hoca (Havva Hoca Vakfiyesi, H. 21 L 1219, SŞS., df. 3171, V. 57.), Murad Kızı Fatma Hoca Kadın (Murad Kızı Fatma Hoca Kadın Vakfiyesi, VGMA., df. 2108, s. 182, sr. 64; SŞS., df. 3202, V. 82.), Hatip Mehmed bin Mustafa (Hatip Mehmed bin Mustafa Vakfiyesi, H. 1 N 1274, SŞS., df. 3173, V. 26.), Molla Halil oğlu Yaşar Efendi ibn-i Ali (Molla Halil oğlu Yaşar Efendi ibn-i Ali Vakfiyesi, H. 19 Za 1339, VGMA., df. 2165, s. 191, sr. 512; SŞS., df. 3213, V. 66.), es-Seyid Hacı 
Mustafa ibn-i Seyid Yusuf (Seyit Mustafa bin Seyit Yusuf Vakfiyesi, H. 
3 R 1129, VGMA., df. 737, s. 206, sr. 81.), Kadızâde Mehmed Efendi bin 
Mehmed Ağa. (Kadızâde Mehmed Efendi b. Mehmed Ağa Vakfiyesi, H. 
27 Z 1309, VGMA., df. 604, s. l50, sr. 204.) Bunların içerisinde Havva 
Hoca ve Murad kızı Fatma Hoca Kadın dikkat çekmektedir. Zira Havva 
Hoca ve Fatma Hoca Kadın askeri sınıfa mensup iki kadın vakıf kurucusudur. 
Diğer kadınlar askeri sınıf mensuplarının yakını konumundadır. 

Havva Hoca, H. 21 Şevval 1219 (M. 23 Ocak 1805) tarihli vakfiyeye göre 
vakfettiği 40 kuruştan bir berat yaptırılıp münasip bir camiye asılmasını 
şart koşmuştur. (Havva Hoca Vakfiyesi, H. 21 L 1219, SŞS., df. 3171, 
V. 57. ) 20 Şaban 1339 (M. 29 Nisan 1921) tarihli vakfiyeye göre Fatma 
Hoca Kadın bir ev vakfetmiş, kirasından elde edilecek gelirle iki hatim 
ve bir mevlit yapılmasını ve bir ukiyye balmumu alınıp münasip bir 
camiye verilmesini istemiştir (Murad Kızı Fatma Hoca Kadın Vakfiyesi, 
VGMA., df. 2108, s. 182, sr. 64; SŞS., df. 3202, V. 82.). 
Ç. Kalemiyeye Mensub Vakıf Kurucuları (Ehl-i Kalem) 

Yönetici sınıfın üçüncü parçasını kâtipler yani kalemiye sınıfı 
oluşturmaktaydı. Kalemiye askeri sınıfa mensuptur. Seyfiye ve ilmiye 
dışında kalan devletin idari ve mali bürokrasisinde görev alan kâtip, 
defterdar, nişancı, mühürdar, gümrükçü, nüfus memuru gibi görevliler 
bu sınıfa dâhildir. (Akyılmaz, “Yönetici Sınıf Reaya Ayrımı”, s. 221- 
271.)Samsun’da kalemiyeye mensup yedi tane vakıf kurucusu vardır. 

Tablo 4: Mesleği Tam Olarak Belli Olan Kalemiye Sınıfı Vakıf Kurucuları Meslekler Sayı 


D.Tarikat Ehli / Seyyid Vakıf Kurucuları 

İlmiye sınıfından kesin çizgilerle ayırmanın mümkün olmadığı tarikat 
erbabının ve seyyidlerin vâkıflar arasında ayrı bir yeri vardır. 
Bu grup yönetici sınıfına dâhil olmamakla beraber, vergi vermemelerinden 
dolayı, reayadan ayrılmaktaydı. Vakıfları, şeyh, dede, derviş, halife, pir, 
sofular ile bunların yakınları kurmuşlardır. (Alkan, “Adana’nın Bütüncül 
Tarihi Çerçevesinde Adana Sancağı Vakıfları”, s. 73.) Kurulan bu vakıflar toplam vakıfların yüzde 2.42’sini oluşturmaktadır. Tarikat erbabından olup da Samsun’a da vakıf kuran Sadi Dergâhı şeyhlerinden el-Hacc Mehmed Efendi bin Halil’in iki adet vakfiyesi bulunmaktadır (Mehmed Efendi bin Halil Vakfiyesi, H. 22 Ş 1313, VGMA., df. 607, s. 105, sr. 167; SŞS., df. 3202, V. 6; H. 23 Z 1321, SŞS., df. 3207, V. 88.). 

II. REAYANIN KURDUĞU VAKIFLAR 

A. Tüccar, Esnaf ve Çiftçi Vakıf Kurucuları Askeri sınıfın dışında kalan, tüm teb’a reaya sınıfı olarak adlandırılmıştır. 

“Reaya” terimi Müslüman ve gayr-i müslim köylü, zanaatkâr ve tüccar gibi vergiye tabi bütün uyrukları ve unsurları ifade etmektedir (Yedi yıldız, 2003, s. 164; Öz, 2007, s. 490, Akyılmaz, 2004, s. 221-271). Osmanlı Devleti’nin reaya sınıfını da ikiye ayırdığı görülmektedir. Bunlar şehirde ticaret yapmak ve zanaat işleriyle uğraşmak zorunda olan şehirliler ve köylerde mülkiyeti devlete veya vakfa ait topraklar üzerinde tarımla uğraşmak zorunda olan köylülerdir (Öztürk, 1995, s. 35). 

B. Ayan Vakıf Kurucular 

Sınıf içinde sayılması gereken diğer bir grup daha vardır ki, bunlar da yukarıda değindiğimiz gibi “ayanlar”dır. Bu grup 17. yüzyıldan itibaren toplumsal ve ekonomik şartların etkisiyle, kendiliğinden ortaya çıkmış ve gelişmiştir. 18. yüzyılın hemen başlarında vergilerin peşin para karşılığında iltizam usulü ile verilmesi, ayanlığın güçlenmesinde dönüm noktası olmuştur. Hazine adına vergi toplama görevini iltizam yoluyla ele geçiren bu kişiler, kendi bölgelerinde birer derebeyi olmuşlardır. Böylece şehirlerde hanlar, hamamlar, dükkânlar vb. gayrı 
menkûllerle, köylerde çiftlikler ve büyük araziler alarak servet sahibi 
olmuş bir sınıf ortaya çıkmıştır (Karagöz, 2003 s. 11). 

Samsun’da kurulan vakıflar içerisinden reaya sınıfı olarak tanımlanan sınıf diğer yukarıda saydığımız sınıflara oranla daha fazla vakıf kurmalarına rağmen nitelik yönünden askeri sınıfa mensup vakıf kurucuları gibi müessesât-ı hayriyye denilen ve günümüze kadar gelen kurumlardan oluşturamamışlardır. Bu Ortaylı’nın “Osmanlı toplumunda tüccar ve sanayici burjuvazi yoktur, bürokrat zengin vardır” tespitiyle örtüşmektedir. Kurulan iki yüz seksen dokuz vakıftan yüz altmışaltı tanesi reaya sınıfı tarafından oluşturulmuştur. Toplam kurulan iki yüz seksen dokuz vakfa oranı yüzde 57,43’tür. 

Tablo 5: Mesleği Tam Olarak Belli Olan Reaya Sınıfı Vakıf Kurucuları Meslekler Sayı 

Reaya mensubu vakıf kurucularının büyük bir kısmının meslekleri vakfiyelerde belirtilmemiştir. Bir kısmının sadece isimleri yazılmıştır. 

Önemli bir kısmına “ağa” şeklinde hitap edilmiştir. Ağa tabiri, reaya sınıfı arasında köye göre daha büyük toprak ve sürü sahibi olan, hayrat yapımı imece denilen işlerde öncülük eden kişiler için kullanılırdı. Her ne kadar Tanzimat sonrası köylerdeki ağalar kimi işlerde devlete yardımcı olmuş olsalar da bu durum klasik dönemdeki askeri sınıfa mensup ehl-i örfün tanımına uymamaktadır. (Alkan, 2004, s. 77.) Dolayısıyla reayanın bir parçası konumundadırlar. 

C. Mesleği Belli Olmayan Vakıf Kurucuları 

Vakıf araştırmalarında karşılaşılan sorunlardan bir tanesi de vakıf kurucularının mesleklerinin veya ünvanlarının bazı vakfiyelerde yazılmamış olması gelmektedir. Bu tür belgelerde kurucuların sınıfı, unvanı, lakabı, mesleği veya statülerini ifade eden bilgiler kâtipler tarafından bilerek veya bilmeyerek yazılmamıştır. Vakfiyelerde mesleği belirtilmeyen kişiler sadece adı, babasının adı veya isimlerinin önünde el-hacc veya bayan, isimlerinin arkasında hanım veya hatun kelimesi eklenerek tanımlanmışlardır. Her ne kadar bu kurucuların mesleği belirtilmemişse de, mali bir yönü de olan hac ibadetini yerine getirmek 
o dönemde epey bir mali külfet gerektirdiğinden, bu kişilerin varlıklı, zengin kişiler olduğu anlaşılabilmektedir. Yine hanım ve hatun olarak tanımlanan bayanların da toplumda saygın bir yere sahip oldukları söylenebilir. 

Bu belirtilen gruplar dışında isimlerinin önünde veya arkasında herhangi bir tanımlama yapılmayan sadece isim ve baba isimleri bulunanlar mevcuttur. Bu, mesleği belirtilmemiş vakıf kurucularını reaya sınıfı arasına katmak gerekmekte dir. Çünkü vakfiyeleri incelediğimizde askeri sınıf içerisinde yer alan kişilerin vakfiyeleri ile mesleği belli olan reaya sınıfına mensup olan kişilerin vakfiyeleri arasında üslup farkı bulunmaktadır. ( Başol, 2008, s. 135.) Askeri sınıfın vakfiyeleri yazılırken daha özenli davranılmış ve süslü bir dil kullanılmıştır. 

Bu nedenledir ki mesleği belirtilmemiş olan kişilerin reaya sınıfından olduğu 
kuvvetle muhtemeldir. 

Sonuç 

Samsun Osmanlı idaresine girdiği 15. yüzyıldan 19. yüzyılın ortalarına kadar küçük bir kasabadır. Daha doğrusu bu döneme kadar Samsun’un yerleşimi kale içerisinde görünmektedir. 19. yüzyılın ortalarından sonra gerek Samsun da gerekse Canik sancağına bağlı diğer kaza ve kasabalarda hızlı bir nüfus artışı gözlemlenmiştir. Bunda Kafkas göçleri ve endüstri bitkisi olan tütünün Samsun’da yetiştirilmesi etkili olmuştur. 

Osmanlı idaresine girdikten sonra şehrin ibadethane ihtiyaçlarının karşılanması için cami ve mescid yapılması, eğitim ihtiyacının karşılanması için mektep ve medrese yapılması vakıflar eliyle yürütülmüştür. Diğer yandan sağlık, sosyal ve beledi vakıflar da kurularak halkın bu yöndeki ihtiyaçlarının karşılanması yoluna gidilmiştir. Böylece şehir imar edilmiş ve iskân için uygun bir konuma getirilmiştir. 

Samsun’da bu dönemde vakıf kuranların çoğunluğu askeri sınıfa mensup kimselerden oluşmuştur. Bununla beraber reaya da hayır yapmada geri kalmamıştır. Şehirde kurulan vakıfların nerdeyse yüzde 65 inin ailevi ve yarı ailevi vakıf olarak kurulması insanların hayır yapmanın yanında mallarını müsadereden korumak, miras yoluyla bölünmesinin önüne geçmek gibi ikinci bir amaçlarının olduğu fikrini uyandırmıştır. 

Özellikle kadın vakıf kurucuların kendilerine babalarından ya da eşlerinden kalan ticari işletmeleri vakıf eliyle işletip kendilerini güvenceye aldıkları anlaşılmıştır. Günümüzde bu vakıfların gelirlerinden bir kısmı halen vâkıfın devam eden ailesine verilmekte ve Samsun Bölge Müdürlüğü birçok davayla karşı karşıya kalmaktadır. Haznedarzâde’ler şehrin imarına önemli katkılar sunmuşlardır. 
Özellikle Samsun ve Çarşamba’da camiler, medreseler ve mektepler inşa etmişlerdir. Ailenin birçok ferdi diğer bazı vakıf faaliyetleri içerisinde de bulunmuşlardır. 

Kaynakça 

Arşiv Kaynakları 

Hasan Bey bin Arslan Bey Vakfiyesi, H. 827, VGMA., df. 597, s.199, sr. 204 
Mehmed Yavuz Bey bin Arslan Bey Vakfiyesi, H. 827, SŞS., df. 3172, V. 29 
Mehmed Beyzade Tahir Efendi ibn-i Mehmed Bey Vakfiyesi, H. 17 Za 1310, 
VGMA., df. 595, s. 34, sr. 30. 
Mahmud Tayyar Paşa Vakfiyesi, H. 1 Ş 1214, VGMA., df. 579, s. 124, sr. 57 
Mehmed Bey b. Bali Bey Vakfiyesi, H. Evvâil-i M 965, VGMA., df. 585, s. 19, 
sr. 22; 
Mahmud Tayyar Paşa Vakfiyesi, H. 1 Ş 1214, VGMA., df. 579, s. 124, sr. 57; 
Hatip Mehmed bin Mustafa Vakfiyesi, H. 1 N 1274, SŞS., df. 3173, V. 26. 
Molla Halil oğlu Yaşar Efendi ibn-i Ali Vakfiyesi, H. 19 Za 1339, VGMA., df. 
2165, s. 191, sr. 512; SŞS., df. 3213, V. 66. 
Seyit Mustafa bin Seyit Yusuf Vakfiyesi, H. 3 R 1129, VGMA., df. 737, s. 206, 
sr. 81. 
Kadızâde Mehmed Efendi b. Mehmed Ağa Vakfiyesi, H. 27 Z 1309, VGMA., df. 
604, s. l50, sr. 204 
Havva Hoca Vakfiyesi, H. 21 L 1219, SŞS., df. 3171, V. 57. 
Murad Kızı Fatma Hoca Kadın Vakfiyesi, VGMA., df. 2108, s. 182, sr. 64; SŞS., 
df. 3202, V. 82. 
Mehmed Efendi bin Halil Vakfiyesi, H. 22 Ş 1313, VGMA., df. 607, s. 105, sr. 
167; SŞS., df. 3202, V. 6; H. 23 Z 1321, SŞS., df. 3207, V. 88. 
Hazinedârzâde Süleyman Paşa Vakfiyesi, H. 15 B 1228, VGMA., df. 1622, s. 1, 
sr. 1; SŞS., df. 3171, V. 72-78. 
Hazinedârzâde Osman Paşa b. Süleyman Paşa Vakfiyesi, H. 21 B 1236, VGMA., 
df. 583, s. 86, sr. 74; SŞS., df. 3171, V. 113. 
Hazinedârzâde Abdullah Paşa bin Süleyman Paşa Vakfiyesi, H. 15 Za 1251, 
VGMA., df. 733, s. 110 sr. 69; SŞS., df. 3173, V. 2-4. 
Akyılmaz, Gül, “Osmanlı Devleti’nde Yönetici Sınıf-Reaya Ayrımı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c.8, 1\2, Haziran-Aralık 2004, webftb .gazi.edu. tr /hukuk/dergi/8 _12.pdf, ss. 221-271. 
Alkan, Mustafa, “Adana’nın Bütüncül Tarihi Çerçevesinde Adana Sancağı Vakıflarının Analizi –Tüsoktar Veri Tabanına Dayalı Bir Araştırma”, (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004 ). 
Başol, Samettin, “Kentleşme, Ekonomi ve Sosyal Hayat Yönleriyle 17. Yüzyıl 
Bursa Vakıfları”, (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler 
Enstitüsü, 2008 ). 
Bay, Abdullah, “Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Ayanlık (1750- 
1850)”, (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007). 
Faroqhi, Suraiya, “Krizler ve Değişim (1590-1699)”, Osmanlı İmparatorluğu’nun 
Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Halil İnalcık, Donalt Quataert, (drl.) İstanbul: Eren Yayınları, 2004. 
İpşirli, Mehmet, İpşirli, “Ehl-i Örf”, DİA, c. 10, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 
Ankara: 1994, ss. 519-520. 
----------, “İlmiye”, DİA, c. 22, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara: 2000, ss. 141-145. 
Karagöz, Rıza, Canikli Ali Paşa, Ankara: TTK Yayınevi, 2007. 
---------------, “Canik’in İdari Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyete Canik, 
Cevdet Yılmaz (ed.), Samsun: İhlas Gazetecilik A.Ş., 2011, ss. 119-162. 
-------------, Karadeniz’de Bir Hanedan Kurucusu Haznedar Süleyman Paşa, Samsun: Etüt Yayınları, 2009. 
Köksal, Ahmet, “Samsun Ulu Camii İnşa Süreci”, Samsun Sempozyumu, Samsun: 
13-16 Ekim 2011, s. 693-703. 
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı’, Ankara: TTK Yayınevi, 1999. 
---, “Reaya”, DİA, c. 34, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul: 2007, ss. 490-493. 
Yediyıldız, Bahaeddin, XVIII. Yüzyılda Türkiye’de Vakıf Müessesesi, Bir Sosyal 
Tarih İncelemesi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2003. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder