HAKKARİ İLİNİN GENEL DURUMU, DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE VE HAKKARİ'DE MEYDANA GELEN TERÖR OLAYLARI BÖLÜM 23
Hukuk devletinde suç ve suçlu ile mücadele, kural ve kaidelere bağlı olarak yürütülür.
Devlet, suç örgütlerine nazaran eylemleri daha sıkı kayıtlara tabi, hareket serbestisi daha dar alanda faaliyet gösterir. Devletden, demokratik olmak, insan haklarına saygı göstermek, hukuk devletinin gereklerine uygun davranmak gibi sınırları tebellür etmiş bir manzume içinde, hiçbir kural ve kaide tanımayan suç organizasyonlarını meşruiyet içinde kalarak etkisiz kılması beklenir. Hukuk Devleti olmak, az yetkiyle, çok iş yapmayı gerektirir. Hukuk devletinde tüm hukuk dışıhklardan, kanunlarla tayin edilen usul ve esaslar içinde hesap
sorulur. Hukuk devleti, ilkeleri gereği, basma bela olarak gördüğü gaileyi bertaraf etmek için, bir çok kere pek çok kurum, kuruluşun devasa zaman, emek, personel kaynaklarını tahsis eder. Bazen bu çabalardan, tahsis ettiği insan, para ve teknolojik gücüne oranla arzuladığı sonucu da alamaz. Mücadele ettiği gaynmeşru gücün etkinliğini kısa zamanda kuramaz.
Devletin bu faaliyeti toplum üzerine ciddi maddi ve manevi yük bindirir. Böylece toplumda, Devletin kendisine taranan yasal zeminde kaldıkça suç örgütleri ile baş edemeyeceği zehabı hakim olur. Toplumun bu kuşkusunu, suç şebekelerinin ortaya çıkarılması, tesirsiz bırakılması görevini üstlenenlerce muhtelif gayelerle korunması, kollanması, bunlardan menfaat temin edilmesi olgusu besler. Toplum, hukukun üstünlüğü ile devletin bekası arasında tercihe zorlanır. Devletin bekasının, hukuk devletine özgü kurum ve kurallarca temin edilemeyeceği sanrısı yankı bulur. İşte bu haleti ruhiye içinde bulunan topluluğa, Devletin artık bilinen yapısı içinde, kendisine giydirilen hukuk devleti elbisesinin dar geldiği, asıl çözümün yasa dışı yöntemlerinde kullanılabileceği bir suç politikası tayin edilmesi gerektiği inancı hakim olur. Özellikle devletin ve ulusun birliğine ve tümlüğüne yönelik faaliyetler, bu inancı daha da pekiştirir. Aynı duygu ve düşünceleri paylaşan, devlet aygıtı içindeki bazı kesimlerde bu
inançla topluluğun hislerine uygun düşen eylemlere girişir. Böylece hukuk dışında döllenen ve gelişen bu zihni tümör, hukuk devleti içinde kendine yer açmaya, hatta onu kuşatmaya, gittikçe meşruiyet sağlamaya, devletin eylemlerinde hukuka uygun davranması ilkesini sarmaya, demokrasi, açıklık, şeffaflık gibi modern yönetim umdelerim boğmaya kadar işi ileri
götürebilir. Soğuk savaş döneminde ulusal korkuya dönüştürülen kimi uluslararası ideolojileri, sonra da veçhe değiştirerek muzır addedilen kimi yerli düşünce ve hareketleri de içine alan oluşumları tehdit olarak algılayan devletin gerçek misyonunu kendilerinin üstlendiklerini düşünen resmi-sivil bir kesim, gerektiğinde benimsedikleri misyondan, izlenmesi zorunlu rotadan saptırıldığını düşündükleri devleti, devletin diğer anayasal kuruluşlarına rağmen son tahlilde savunacak ortak bir paydada buluşurlar. Devlete, anayasal karakteri ve bilinen düzeni dışında kamusal bir derinlik bahşederler. Devletin derinliklerine
kök salan hücrelerde yaşarlar. Gün ışığına, kendilerince ülkenin ve devletin esenliği zora girince çıkarlar. Devletin demir yumruğunu amansızca devlet düşmanlarına vururlar. Son derece hızlı ve kati sonuç alırlar. Toplumu bu beladan kurtarırlar. Tekrar geldikleri yere geri dönerler. Şartların yeniden müdahale etmelerini gerektirmesine kadar sabırla beklerler. Hukuk
devleti, hukukun üstünlüğü gibi tüm insanlığın büyük acılar ve yıkımlar sonucunda ulaştığı bu harikulade içtimai değerler ortamında sorunlara yeterli ve etkin çözüm üretemediğini savlarlar, bu değerlerin zevalinde kendi yaşam kaynaklarını bulurlar.
İncelenen olaylar içinde şüpheli olarak vasıflandırdığımız beş olayı, Devletimizin
meşru düzeni içinde yer alan örgütlü bir Kurum ve Kuruluşun işlediği veya işlettiğine dair Komisyonumuzun bir saptaması bulunmamaktadır. Devlet içinde illegaliteyi benimsemiş, terörle mücadelede hukuk dışı usul ve metotları kendine rehber edinmiş, bu mücadeleyi
Ülkemizin Avrupa Birliği hedefinden sapmasında zemin olarak kullanmak, bölgede suni gerginlik yaratmak, olayları tırmandırmak, böylece olağanüstü şartlan hazırlayarak bölgede olağandışı yönetimi empoze etmek isteyen bir odağın varlığına da rastlanmamıştır. Ancak, bölgede ilgili bölümlerde değinildiği üzere, olayların tüm çıplaklığıyla görülmesi mümkün olamamıştır. Komisyonumuz, belirtilen eylemler aydınlatıldığında, bu eylemlerin tümünün altından PKK terör örgütünün çıkması halinde şaşkınlığa da düşmeyecektir. Zira, örgütün içinde veya örgüt disiplini dışında bazı örgüt üyelerinin kişisel
menfaat sağladıkları, yöre insanım şahsi birikimi için haraca bağladıktan bilinmektedir.
Komisyonumuza ulaştırılan belgelere göre, PKK terör örgütü adına bölgede yoğun bir sözde vergilendirme faaliyeti yürütülmektedir. Esnaf ve işadamlarına ERNK makbuzdan ile bazen yüklü miktarda sözde vergi salınmaktadır. Bölge de faaliyet gösteren sözde gümrükçü olarak bilinen Sabri (K) isimli terör örgütü üyesinin babasına bir hayli miktarda para verdiği, yine aynı bölgede sözde üst düzey görev yapan bazı terör örgütü mensuplarının bir başka ülkeye şahsi hesaplanna para temin etmeleri nedeniyle kaçtıktan bilgisi, belirtilen olguyu teyit etmektedir. Gerek örgüt disiplini içinde gerekse şahsi birikimi için belirlenen sözde vergilerin ödenmemesi terör örgütü veya örgüt üyesinin hışmım çekmekte, genellikle korkutma ve tehdid amaçlı bombalama eylemleri gerçekleştirilmekte, örgüt bu tarz eylemi çoğu kez üstlenmemektedir.
Bu nedenle, Komisyonumuzca şüpheli olarak vasıflandınlan kimi bombalama eylemlerin, aktanlan saik ile PKK terör örgütünce işlenme olasılığı göz ardı
edilmemiştir.
Tüm faili meçhul olaylarda olduğu gibi Komisyonumuzca incelenen ve faili meçhul kalan olaylar da Devletin üzerinde bir ur olarak kalmaktadır. Faili meçhul olaylar "güvenlik açığına" neden olmakta, her oluşan faili meçhul olay, Devlete, adalete, hukuka beslenen itibarı zedelemektedir. Suç kataloğu içinde bu olaylar hakim yapı arz etmekte dir. Ülkenin suç profili bu meşum olguyla uluslararası arenada anılmaktadır. Bu suçlardan etkilenenler maddi manevi büyük acı ve yıkımlarla boğuşmaktadır. Devletimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu cümleden açılan davalarla uğraşmakta, ciddi tazminat ödemelerine muhatap olmaktadır. Aydınlatılmayan bir çok faili meçhul olayın, Devletin üstüne
yamanmasına ortam hazırlanmaktadır.
Hal böyle olunca, ülkemizde faili meçhul olayların aydınlatılması yönünde yeni bir sinerji yaratılmalıdır. Devletin tüm kurumlan bu hizmetin ifasında her türlü imkanı kullanarak tam bir azim ve kararlılıkla çalışmalıdır.Anılan konuda var olan kadro, bilgi, teknoloji eksikliği acilen giderilmelidir. Olayın soruşturması, konusunda uzman, yeterli teknik teçhizatla donatılan görevlilerce yapılmalı, özellikle Hakkari İlinde yoğunlaşan bombalama eylemelerine ilişkin kollukça hazırlanan soruşturma dosyalanmn önemli eksikliklerle malul olduğu dikkate alınarak, hal çaresi bulunmalıdır.
Şu hususu tekrar vurgulamakta yarar vardır ki; Haziran 2005-Aralık 2005 tarihleri arasında Hakkari Merkez, Yüksekova ve Şemdinli İlçelerinde meydana gelen bombalama olaylarından 09.11.2005 günü Şemdinli ilçesinde Umut Kitapevinde gerçekleşen bombalama eylemi hariç toplam (17) bombalama eyleminden (5) bombalama eylemi, Komisyonumuzca şüpheli bulunmuş, bir yere oturtulamamıştır. Bombalama eylemlerinin (12)'sinin PKK terör
örgütünce işlendiğine ilişkin kanaat edinilmiştir. Bombalama olaylarının artış nedenini incelerken, şüpheli olarak nitelenen eylemleri de göz önüne alarak değerlendirmekte zorunluluk bulunmaktadır.
Komisyonumuzun anılan suçlan aydınlatmak, faillerini yakalamak ve adalete teslim etmek görev ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Komisyonumuz bölgede bazı şüpheli bombalama eylemlerine vurgu yapmaktadır. Devletten beklenen, bölgede son aylarda meydana gelen ve şüphe uyandıran tüm bombalama eylemlerini en kısa zamanda açığa çıkarmaktır. Devletin ilgili Kurumlarının dikkati bu yöne çekilmektedir. Anayasal kurum ve kuruluşları göreve davet etmektedir. Bu kurumlarca gösterilen çabaların yoğunlaştırılmasını istemektedir. Aydınlatılmayan eylemleri, devletin işlediği kanısının yayılması tehlikesi vardır.
Devlet içinde veya dışında devlet adına, özellikle terörle mücadele konusunda yasa dışı işler yapılmasına göz yuman birim veya görevlilerin varlığı algısı, bir dip dalga etkisi yapmaktadır.
Devlet bu dalganın önünü alacak inandırıcı ve etkin bir tutum benimsemek zorundadır. Bu meyanda yapacağı çalışmalarda İdarenin ve Yargının işlevinin her türlü teredütten azade olarak tecellisi için tüm kişi ve kurumlar eksiksiz bilgi ve belge desteği ile katkı yapmalıdır.
Bu olaylar vesilesiyle ortaya çıkan durumu, ülkemiz, hukuk devleti ve gün ışığında yönetim adına bir kazanıma dönüştürmelidir.
Her olayın ayrı ayrı ele alındığı bölümlerde ortaya konulduğu ve sonuç kısmında
belirtildiği gibi;
1- Hakkari İl merkezinde meydana gelen olayların tümünün,
2- Yüksekova İlçe merkezinde vuku bulan bombalama eylemlerinden; 29.07.2005 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğü önü çöp tenekesinde patlama,
02.10.2005 tarihinde Stadyum yanı ikiz binalar apartmanı yanında patlama, 31.08.2005 tarihinde Akarsu İş Merkezinde patlama, 24.10.2005 tarihinde
Askerlik Şubesi nöbet kulübesi altında patlama eylemlerinin,
3-Şemdinli İlçe merkezinde ise; 05.08.2005 tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığı misafirhanesi önünde patlama, 07.10.2005 tarihinde Bayraklı Döviz A.Ş'ye
ait araçta patlama, 29.10.2005 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğü binası makam odası hizasında patlama, 01.11.2005 tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığı gazinosu önünde patlama olaylarının,
PKK/KONGRA-GEL Terör örgütü tarafından işlendiğine ilişkin Komisyonumuzca yeterli bilgi ve bulgulara ulaşılmıştır.
1-Yüksekova İlçe merkezinde; 02.09.2005 tarihinde Van Erciş Otobüs Firmasına ait araçta patlama, 15.09.2005 tarihinde Zağros İş Merkezinin 3. Katanda patlama, 20.10.2005 tarihinde Huzur Et Lokantası önünde patlama, 28.10.2005 tarihinde Zağros İş Merkezinin 5. katma roketli saldırı,
2-Şemdinli İlçe merkezinde; 01.09.2005 tarihinde Dünya Barış Günü kutlamalarındaki patlama olayları ile ilgili olarak;
İlgili bölümlerde belirtilen veriler değerlendirildiğinde, bu eylemlerin hangi kişi veya kişiler tarafından hangi amaçla işlendiğine dair somut bilgi ve belgelere de erişilemediği, bu nedenle bu konuda bir yorumda bulunmanın, fikir yürütmenin hukuksal temelden yoksun olacağı, spekülasyondan öteye geçmeyeceği kanaatine varılmıştır.
Kaynak;
https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1153.pdf
https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/kr_22HakkariSemdinli.pdf
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder