24 Şubat 2019 Pazar

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI.BÖLÜM 2

ŞEMDİNLİDE UMUT KİTABEVİNDE MEYDANA GELEN PATLAMA OLAYI. BÖLÜM 2


İkinci olarak: 

Gazetelerinin çizgisinin muhafazakar fakat devlet yanlısı olduğunu, 1998'de 28 Şubat sürecinde kendilerine HİZBULLAHÇI damgasının yapıştınldığını, Altındağ dinlenme Tesislerinde Hizbullah kampı kurulduğunu, şeriat kurmaya çalıştıktan yaftasının yapıştınldığını, 1998 yılı Mayıs ayının 25'i veya Haziran ayının ilk günlerinde bütün iş yerlerinin polis ve jandarmaca arandığını, hatta jandarma bölgesi olmayan yerlerde bile jandarma tarafından didik didik arandığını, arşivlerini alıp götürdüklerini ve müftü ve yardımcılanna incelettirildiğini, kendisinin ve gazetedeki bazı görevlilerin göz altına alındığım, bu aramalann başında kilit noktada MUTKİLİ ALİ'nin ver aldığını, daha sonra Tokat bölgesinde öldürülen Ersin BACAKSIZ olduğunu, bu kişilerin kendilerini polisten alıp 
jandarmaya götürdüklerini, gözaltına aldıklannı gözlerini bağlayıp epeyce zulüm ettiklerini. bu arada İlahiyat Fakültesinden hocaların, müftü ve yardımcılannm kitaplarda yasa dışı bir şey olmadığına dair rapor verdiğini, buna rağmen zulme devam edildiğini, bu sırada METİN Kod isimli Binbaşı CEMAL TEMİZÖZ'ün kendisine; - Mehmet ALTINDAĞ sen bu memlekette bir köksün, bugün seni söktüreceğim, götüreceğim" diyerek tehdit ettiğini, -Sen Atatürk düşmanı mısın? diye soru sorduğunu, kendisinin cevaben- Ne alakası var, Atatürk aleyhinde bir şey yazmış mıyım, bir şey söylemiş miyim? niye Atatürk düşmanı olayım, 
sebep niye, bana onu ispat edebilir misiniz? Bilakis M. Kemal Atatürk'ün vermiş olduğu milli mücadelenin hayranıyım diye cevap verdiğini, Cemal TEMİZÖZ'ün de - Aa ben öyle bilmiyordum, bize yanlış anlattılar dediğini, Sabahleyin DGM Başsavcılığına sevk edildiklerini, kendisinin ve Ömer Büyüktimur'un tutuklanmaya sevk edildiğini ancak nöbetçi hakimin tutuklamayıp serbest 
bıraktığım, başsavcının buna itiraz ettiğim, ancak kabul edilmediğini, bir hafta 10 gün sonra Diyarbakır DGM Başsavcılığının 16.03.1999 gün ve 1999/63 saydı karan ile takipsizlik verildiğini, 

Üçüncü olarak: 

Bu olaydan 10-15 gün sonra da PKK'ya yardım ve yataklık ettiği iddiasının ortaya atıldığım; 08.06.1998 tarih 3590-021-98/AS İSTH (021) sayılı T.C. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 7. Kolordu Komutanlığının ele geçen dokümanlar konulu ve P. Kur. Kd. Alb. Kurmay Başkanı V. Erhan TAVŞANCI imzası ile DGM C. Başsavcılığına yazılan yazıda; "1-05 Haziran 1998 tarihinde SEYEDA Mah.(8261)'de bir GGK Timi ile BTÖ elemanlan arasında çıkan çatışma neticesinde BTÖ'ne ait belgeler ele geçirilmiştir. 

2- Söz konusu dokümanlann incelenmesinde bazı şahıslara ait isimler ile telefon 
numaralan tespit edilmiştir. Ele geçirilen dokümanlar adli işlemlerde kullanılması maksadıyla ekte sunulmuştur." 
Denildikten sonra ekte sunulan iki farklı el yazısından oluşan ERNK harfleri olan 
mühürle mühürlenmiş notta; 

" ZAP KARARGAH KOMUTANLIĞINA., 

Bize ulaşan talimatlannız doğrultusunda konu ve kişilerle ilgili çalışmalanmız 
istenilen düzeyde olmasa da önemli gelişmeler sağlandı. Özellikle Diyarbakır ve ilçelerinde önemli .... ler sağlandı. Bu ilişkilerle büyük m...le savaşçı katılımı, eylemsel ve maddi... önemli işler yürütülmektedir...., Bu ....mda cephesel önemli gelişmeler sağlanıldığma inanıyor, Bu konulara daha fazla önem veriyoruz. Bahse konu Altındağ Ailesi ile ilgili notlarınız doğrultusunda bağlantıya geçtik direkt gerekse dolaylı bağlantılarımız devam etmektedir. Özellikle selahattin ALTINDAĞ, ...min ALTINDAĞ içten samimiyet göstererek gelip ...at fiilen bizlerle görüşmeleri yurtseverliklerini ....termektedir. Belirttiğiniz 500 bin 
markın 350 bin markını ....dan aldık. Ancak yönetim olarak 150 bin .. maktan iyi niyet gösterisi olarak bed... geçmişte yaşanan olaylarla ilgili karşılıklı öz eleştirileri yoktur. Aynca bu iki şahıs diğer bazı çalışmalar yapacaklarına dair söz verdiler samimiyetlerine inandık. Ailenin konumu itibariyle deşifre olmamaları için bizzat önemli işlerde kullanmamızda....Bu aileyi konuşmamız önemli ilişkileri beraberinde doğuracak... bu yüzden daha hassas davranıyoruz, kışa doğru akademiye göndereceğimiz şahıslan bize durumlarımıza göre değerlendirip talimatlarınızı aldıktan sonra göndereceğiz. Devrimci selam ve saygılar, 
Amed Eyalet komutanlığı Dr. Nasır" yazılarının olduğu devamında da farklı kalemle farklı bir konudan söz eden ayrı bir yazının yer aldığı, 

Bunun üzerine Diyarbakır DGM Başsavcılığının 18.06.1998 gün ve 1998/486 sayılı iddianamesiyle DGM'ne Selahattin ve Mehmet Emin ALTINDAĞ hakkında yasadışı PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak suçundan kamu davası açıldığı, Sanıkların 10-13 Haziran 1998 tarihleri arasında gözaltında kaldıkları, 13.06.1998 - 
17.06.1998 tarihleri arasında tutuklu kaldıkları, 4 Nolu DGM Başkanlığının 18.02.1999 gün ve 1998/153 esas 1999/36 karar sayılı ilam ve eklerinden, 

Mahkemece KKK Kulp 2. İç Güvenlik Tabur Komutanlığına yazı yazılarak anılan 
çatışmada ölü terörist ele geçip geçmediği ve eğer ölü terörist ele geçti ise üzerinden belge ele geçip geçmediği hususunun sorulduğu, 

Anılan Tabur Komutanlığından; 

"Lice İlçesi mülki sınırlan dahilinde yer alan YENİYAZI ve BALLICA meskun 
mahallerinde operasyon icra edilmiş ve terör örgütü mensuplan ile sıcak temas sağlanması sonucu çatışma çıkmıştır. Çatışma sonucunda bölgede yapılan arama tarama faaliyeti esnasında İlgi (c) yazı ile gönderilen operasyon sonuç raporunda biri erkek yedi terörist ölü olarak ele geçmiştir. İlgi (a) yazıda bahsedilen gerek KOÇERİN (K) adlı ölü bayan teröristin ve gerekse diğer teröristlerin üzerinden herhangi bir silah malzeme ve doküman ele geçirilmemiştir. Aynca çatışma bölgesinin Lice ilçe merkezine uzaklığı, zor arazi yapısı ve ulaşım imkanlarının olmaması dolayısıyla C. savcılığınca herhangi bir adli işlem (otopsi vb) yapılması mümkün olmamıştır." cevabının alındığı, EGM Kriminal Polis Lab. Dairesi Başkanlığı, Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuan'mn 23.03.1999 gün ve 1999/105 sayılı raporunda da; Söz konusu belge ile ilgili olarak; "3-a) Tetkik konusu belgelerden "1" sıra numaralı belgede basılı olan ve içeriği tarafımızca "ERNK ... 1985" okunan mühür izi ile evvelce tetkik için tarafınızca laboratuarımıza gönderilen belgelerin laboratuarımızda alıkonulan 
fotokopileri üzerlerinde bulunan mühür izleri ile, fotokopi üzerinden teşhis ve tespit olunabilen bulgular kadarıyla yapılan karşılaştırmalarında, çeşitli özellikler yönünden aralannda fark görülmüş, bahse konu "1" sıra numaralı belgede basılı olan mühür izinin, laboratuanmızda fotokopileri bulunan belgelerde mühür izleri basılı olan mühürler ile basılmadığı kanaatına vanlmıştır" görüşünün yer aldığı, 
Mahkeme kararının gerekçesinde Sanıklara ait Altındağ Dinlenme Tesislerinin muhtelif tarihlerde bombalanıp tarandığı, inşaat makinalannın yakıldığının savunulması ve Mahkemelerinin 1996/377 esas sayılı dosyasında da buna ilişkin yargılamanın devam ettiği belirtilerek, 

"Aynı bölge ve sahada operasyona katılan birliklerin Koçerin isimli teröristte 
doküman ele geçme konusundaki birbirine çelişkili verilen cevaplar şüphe doğurmuştur. Çünkü bölgenin özelliği, PKK örgütünün yardım alamadığı kişilerle ilgili olarak benzeri düzenlemeler ile güvenlik kuvvetlerinin soruşturmasına maruz bırakma girişimleri, kimi korucuların benzer girişimlerde bulunarak menfaatlenme yoluna gittiklerinin bölgede olağan vakıalardan olması karşısında ele geçen dokümandaki açıklamalann sanıklann örgüte yardım ettiği yolunda ciddi delil olarak ele alınmasını önlemiştir. Esasen sadece bu nevi belgeler delil olarak nazara alınıp uygulama yapılmaya kalkılacak olursa birbirine husumeti olanların aynı yola tevessül edip, iftira yolu ile birbirlerini mahkum ettirmeleri gibi, tutarsız uygulamalara yol açılabilecektir. 

Sanıkların Örgüt tarafından taciz edilmiş olmalarının bir gerçek olması, örgütün bu tür kasıtlı atfı cürüm girişiminin ihtimal dahilinde olabileceği gerçekleri karşında ve kaldı ki mücerret bu belgenin yardım-yataklık fiiline ciddi delil olamayacağı gerçeği karşında müsnet suçtan sanıkların BERAATI cihetine gidilmiştir" cümlelerine yer verildiği, Zikredilen kararın Diyarbakır DGM C. Başsavcısı Nihat ÇAKAR tarafından 15.03.1999 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.11.1999 gün ve 1999/1865-3755 esas - karar sayılı ilâmı ile C. Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına oy birliği ile hüküm kurulduğu, Anlaşılmıştır. 

M. Ali ALTINDAĞ ifadesinde: yukarıda bahsedilen belgeden dolayı 7. Kolordu'nun harekete geçtiğini, o dönemde Kolordu Komutanının bugünkü Kara Kuvvetleri Komutam Yasar BÜYÜKANIT. DGM savcısının bugünkü Kadıköy C. Başsavcı Vekili Nihat ÇAKAR olduğunu. MİT Bölge Başkanının bugünkü Müsteşar Yardımcısı Cemal UZGÖREN olduğunu. 
O tarihte çocuklarının gözaltına alınması üzerine Yaşar BÜYÜKANIT ile 
görüştüğünü ve kendisine "- Mehmet Ali bey bir şey olmaz, senin çocukların şey edecek, Şey olur, sen eve gitmeden çocuklar bırakılacak merak etme" dediğini, yanından çıkarken kapıda çocuğunun telefonda "Baba bizi tutukladılar." dediğini, kendisinin de oğluna bir şey olmayacağını söylediğini, Ertesi gün MİT Bölge Başkam Cemal UZGÖREN ile görüştüğünü, bu şahsa da devlet yanlısı, 1000-1500 kişiyi istihdam eden biri olduğunu, PKK ve Hizbullah'a karşı mücadele  verdiğini, O'nun cevaben - Sen ne yazdığını biliyor musun? sen farkında mısın? dediğim, kendisinin de aynca devlet içinde rüşvet alan, hortumculuk yapan, itibarsızlık ve iradesizlik gösteren insanların aleyhinde yazdığını söyleyince, Cemal ÛZGÖREN'in "- Bir şey olmaz sen git 15-20 gün çocukların yatsın, biraz ders olsun sana." dediğini, Daha sonra kısa surede çocuklarının serbest kaldığı. 
Astsubay Ali KAYA'nın 1998-2000 villan arasında gerçekten bazı işadamlarıyla 
işbirliği yaparak para karşılığında kendisine suikast düzenlediğini, ancak başaramadığını, çocuklarına ulaştığım.

Kendisi hacda iken aralarında tazminat davaları olan DGM Başsavcısı Nihat 
ÇAKAR'la oğlu Mehmet Emin ALTINDAĞ'ın İş Adamı Ali İhsan KAYA'nın aracılığı ile 27.03.2000 tarihinde görüşüp Başsavcıya 7 milyar verip Avukatı Cavit TORUN'un davadan karşılıklı vazgeçtikleri ve kendisinin hac dönüşü buna çok kızdığını avukatını azlettiğini diğerlerini de şikâyet edeceğini söylediğini, bunu öğrenen Nihat ÇAKAR'm kendisini o akşam gözaltına aldırdığını, bunu duyan oğlu Mehmet Emin'in Erzurum'dan babasının yanına gelirken trafik kazası süsü verilerek öldürüldüğünü, ancak bunu ispatlayamadığını, Diyarbakır ve Van Cumhuriyet Başsavcılıklarına dilekçeler ve deliller verdiğini özetle ifade etmiş ve beyanlarını teyid edeceğini belirttiği belgeler sunmuştur. 

b.2- "İTİRAFÇI" Adlı Kitaptaki Abdulkadir AYGAN'ın İddiaları Eski itirafçı ve JİTEM kurulduğunda ilk yedi kişilik kadrodan olduğunu şimdi de yurt dışında olduğunu belirten Abdulkadir AYGAN'ın itiraf ve açıklamalarını içeren "İTİRAFÇI" isimli kitabın 66-67 inci sayfalarında "Kaya-Alhndağ Rekabeti" başlığı altında; "JİTEM'e kadrolu olarak cellatlık yapan itirafçılar, Bölgedeki iş adamları nın oyuncağı oluyor ve bu güçleri birbirine karşı kullanmaya başlıyorlar.Tıpkı Çukurova'daki Ağa-Bey çelişkisi ve her birinin dağdaki eşkiyalan besleyip kendi egemenliğine almaya çalışması gibi. 

İki güncel Örnek. 

Biri Ali İhsan KAYA, diğeri ise Alündağ Tesisleri ile Diyarbakır Söz Gazetesinin 
sahibi Mehmet Ali Altındağ. Her iki iş adamının da devlet ve silahlı güçlerle araları pek iyi. Abdulkadir AYGAN, bu konuda son derece çarpıcı şeyler anlatıyor: 
İş adamı Ali İhsan KAYA ve Altındağ Tesisleri sahibi Mehmet Ali Altındağ arasında rekabet vardı. M. Ali Altındağ'ın Elazığ yolu üzerinde turistik tesisleri var. Onun yakınında Ali İhsan KAYA'nın da T-Shirt üreten tekstil fabrikası vardı. Ali İhsan KAYA nasıl etmişse Abdulhakim GÜVEN'i kafaya almış, arası çok iyiydi. Hatta itirafçı Hıdır ALTUĞ'u da onun yanına koruma olarak verdi. "Bir yere davetliyiz" diyerek beni çağırdı.Gittim, fabrikada misafir edildik. Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı sorgusunda çalışan Mutkili bir astsubay vardı. * MUTKİLİ ALİ' diyorlardı. Şu anda Gaziantep'te görev yapıyor. O da oradaydı. Onun da Ali İhsan KAYA ile arası iyiydi. 

Söz dönüp dolaşıp Mehmet Ali ALTINDAĞ'a dayanıyordu. Ben JİTEM personeli 
olduğum için benim yanımda konuşuyorlardı. Mehmet Ali ALTINDAĞ'ın Hizbullahçılara yardımcı olduğunu ima etmeye çalışıyorlardı. Beni de işin içine çekmeye çalışıyorlar ve duyduklarımı komutana ' Mehmet Ali ALTINDAĞ Hizbullahçılan besliyormuş, finanse ediyormuş' diye anlatmamı bekliyorlardı. 

Bir gerilla yakalanıyor. Elazığ ve Bingöl arasında. Adı Mehmet AĞAR. Sorgusu 
yapılırken JITEM elemanlarından bazıları da hazır bulunuyor. Sorguda bulunanlardan biri de bu durumdan faydalanmayı planlayan ve düzmece bir ifade tutanağı hazırlayan ALİ ASTSUBAY adlı JİTEM'cidir.Astsubay, itirafçı Mehmet AĞAR'ın ifadesini Mehmet Ali ALTINDAĞ aleyhinde yazıyor. İfadede, 'Bize bu tarihe kadar şu kadar Mekap ayakkabı gönderdi, şu köyden geçerken adamlar şöyle yardım etti" şeklinde açıklamalarda bulunuyor. 

Abdulhakim GÜVEN'in JİTEM Komutam CEMAL TEMİZÖZ ile arası iyiydi. 
Abdulhakim GÜVEN sıkça onun yanına gider, O da Abdulhakim'in her söylediğini yapardı. Güven Cemal TEMİZÖZ'e Mehmet Ali ALTINDAĞ hakkında olumsuz raporlar getiriyordu. Bir vakıf kurduğunu, bu vakıfta irticai eğilimli bazı gençlere geri eğitimler verdiğini söylüyordu. Kısa bir süre sonra Diyarbakır'da Söz TV ve Söz Gazetesi'nin sahibi olan Altındağ'ın bürosu bombalandı. Elazığ yolu üzerindeki tesisleri tarandı ve iki özel harekatçı yaralandı. Gerisini AYGAN'dan dinleyelim: 'Ali İhsan KAYA bize şunu öneriyordu. 

Abdulhakim vasıtasıyla, buna bir şeyler yapılsın. Yani bir suikast silahı ile... Abdulhakim ise bunu kabul etmiş ve ' ben ve benim durumumda olan resmi kimlikli kişiler, ona rahatlıkla yaklaşabiliriz.' diyordu. O esnada el bombasıyla onun imha edilebileceğini söylüyordu. Tabi daha sonra ne olduysa Abdulhakim bu suikastı yapamadı." Şeklinde anlatımlar bulunmaktadır. 

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder