25 Şubat 2019 Pazartesi

TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 3

 TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUMUZCA BİLGİSİNE BAŞVURULAN KİŞİLER., BÖLÜM 3 



14- Komisyonumuzca 17.01.2006 tarihinde bilgisine başvurulan Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun: 

Diyarbakır Söz Televizyonunun ve Gazetesinin avukatlığını ve ayrıca köşe 
yazarlığını yaptığını dolayısıyla zaman zaman programlara davet edildiğini, Şemdinli olayları ile ilgili olarak da davet aldığım, kendisiyle mülakat yapıldığını ve beyanlarının basına yansıdığını, Olayla ilgili görgü tanıklarının beyanlarının bulunduğunu bu bağlamda patlamanın olduğu pasajda dükkanı bulunan Zeydan Özel'in, 

"Benim dükkânım patlamanın meydana geldiği pasajın karşısındadır. Ben olaydan onbeş dakika önce üç kişinin pasajı araç içerisinden gözlemlediklerini gördüm. Bunlardan kuşkulandım. Çaktırmadan amcamoğlunun dükkânına gidip gözetlemeye devam ettim. Onlar da pasaja bakıyorlardı. Arabanın içinde üç kişi bulunuyordu. İkisi önde, biri arkada oturuyordu. Arkada oturan sarıya çalan montlu -çok eşkal veriyor- kişinin elindeki siyah poşetle arabadan çıkıp pasaja doğru yürüdüğünü gördüm. Ben de dükkândan çıkıp arabanın yanına gittim. Elime cebime koyup, hiç görmüyormuş orada beklemeye başladım. Top sakallı 
olan beni gördü. Bu arada, sürücü arabayı çalıştırıp yavaşça oradan uzaklaştı. Ben, aracın plakasını aldım. Plaka 30 AK 933 idi. Beyaz renkli Renault 19 araç idi. Tekrar kendi dükkanıma gittim, bir dakika sonra pasajın içinden büyük bir patlama sesi geldi. Halk patlama yerine koşarken ben de oraya doğru yöneldim. Sanya çalan montlu kişi, pasajın aşağısına doğru, telaşlı bir şekilde, telefonu elinde konuşarak 'neredesiniz şu an' diyerek hızlı adımlarla ilerliyordu. Ben de o adamın arkasından hızlı adımlarla yürüdüm. Bu adam dükkânın önünde 
bekleyen aynı araca bindi. Ben de halka 'bombayı patlatan bu adamdır' dedim. Halk da aracın önünü keserek onlan tartaklamaya başladı. Aynı zamanda, polisler, bu üç kişiyi ablukaya alıp, iki kişiyi arabaya bindirerek götürdü. Bu arada top sakallı olan kişi olay yerinden uzaklaşmaya başladı. Ben de kendisini tanıdığım için takip ettim. İleride yarbay ve askerler vardı. Ben de yarbaya yaklaşarak 'yarbayım, olaya kansan kişilerden bir tanesi de budur' dedim. Yarbay da 'tamam oğlum, yakaladık' dedi: Üç asker koluna girerek şahsı İlçe 
Jandarmaya götürdü" hususlarını beyan ettiğini, Mezkur kişilerin beyanlarında, olayın örgüt tarafından işlenen bir eylem olduğunu, Seferi Yılmaz'ı, örgütle irtibatı olduğu hususunda aldıkları istihbarata binaen izlediklerini, ona gelecek olan gizli bir paketten haberdar olduklarını ve pasajın önüne geldikleri anda patlayan bombanın örgütçe kendilerine yapılan bir komplo olduğunu söylediklerini, 

15- Komisyonumuzca 31.01.2006 tarihinde bilgisine başvurulan Şemdinli ilce Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN: 

"9 Kasım sabahı terörle mücadele daire başkam ve yanında diğer daire 
başkanlıklarının yardımcılarından oluşan bir heyeti beklediklerini amaçlarının da altyapı, araç gereç, personel durumuna ilişkin bir değerlendirme olduğunu, 
Sonra bu konularda heyete brifing verirken bir ses duyduğunu, bomba patladığını sandığım, müsaade alarak hemen olay yerine intikal için hareket ettiğini, koşarak giderken ne oldu diye rastladığı insanlara sorduğunu, kimi vatandaşın "lastik patladı", kimi vatandaşın "tüp patladı" dediğini, pasajın önünün boş olduğunu, kimselerin olmadığım, pasajın tam girişinde bir kırtasiye dükkânı olup sahibinin de dükkânın önünde bulunduğunu, ne oldu diye 
sorduğunu, "Valla müdürüm bir şey patladı içeride" dediğini, hemen onun kolundan tuttum, gel birlikte bakalım dediğini, Gidemediklerini, çünkü yoğun bir duman olup göz gözü görmediğini, Pasajm ortasına geldiğinde geri dönerken, Başkomiserin seslendiğini, "Müdürüm elinde bomba olan birini kovalıyor galiba vatandaşlar ileride" dediğini, duyar duymaz hemen koşarak pasajdan çıkıp, şehir istikametine doğru koşmaya başladığını, yoldaki kavisi döner dönmez çarşının merkezinde beyaz bir Renault marka araç ve etrafında yaklaşık 10-15 kişilik 
bir grup bir tekme attığım, diğerinin bagajın üstüne çıktığım, zıpladığım; cama vurduğunu, çekildiklerini, hemen ilk etapta yanında bulunan 3-5 arkadaşla onları enterne etmeye çalıştığını, akabinde sayının git gide çoğaldığını, Bir taraftan da konuyu anlamak için konu nedir diye sorduğunu, "-İşte bunlar yaptı, bunlar yaptı..." diye sesler geldiğini, arka koltukta ortada başını iki elinin arasına almış birini tek basma otururken gördüğünü, yüzünü görmediğini, kim ve ne olduklarını bilmediğini, neticede o şahıslan araç etrafından uzaklaştırdığını, niyetinin şahsı arabadan alıp götürmek olduğunu, Olay yerine ilk kendisinin gittiğini, gücünün gitgide çoğalan insanlara yetmez hale geldiğini, işin çığırından çıktığını, içeridekini almak istediklerini, bir linç girişimi yaşandığını, ondan sonra takviye istediğini, 4-5 polisin daha geldiğini, sağduyulu vatandaşlardan da 
yardımcı olanlar olduğunu, Fazla hırçınlaşanları da onların ittirdiklerini, 
Sayının artık, kontrolden çıkacak kadar kalabalıklaştığmı, hemen takviye kuvvet 
olarak özel harekât birimini istediğini, özel harekât biriminin geldiğini,  zırhlı araçla hemen o Renault'un yanma yanaştırıp, içindeki şahsı almak, onun sağlığını, emniyetini sağlamak olduğunu, özel harekât birimi gelince o topluluğun, özel harekâtçılara yöneldiğini, bir taarruz olduğunu, onların geri çekildiklerini, Geri çekilince kendisinin önlerine geçtiğini, vatandaşlan iterek onlan zorla aldığını, Land da ileriden U dönüşü yaparak geldiğini bir bariyer yaptıklarını, bu arada sürekli bir tazyik olduğunu, şahsı çıkarmalarıyla 
birlikte araçtan birden bire 300-500 kişilik kalabalığın yüklendiğini, 8-10 onlarla birlikte sürüklendiklerini, araçlardan koptuklarını, şahsı ellerinden de alırlarsa kötü olacağınken son, özel harekâtçılann havaya silah sıktığını, herkesin kendini yere attığını, o esnada, özel harekâtçılann şahsı alıp, araca ataklarını, uzaklaştırdıklarını ve emniyete götürdüklerini, Kalabalığın yine bağırış çağırışlarının devam ettiğini, neticede, aracın üstüne çıktığını, kalabalığa da ne gerekiyorsa yapılacağını, mutlaka adaletin önüne çıkarılacağını, bunlar kim 
olursa olsun kimsenin bu konuda endişe taşımaması gerektiğini ifade ettiğini, "Kaymakamı istiyoruz" dediklerini "Kaymakam Beyi telsizle aradığını çağırdığını, Kaymakamın da hemen geldiğini ve onun da aracın üstüne çıktığını, halka hitap ettiğini, fakat, bir grubun tam bu esnada, kitapçıdaki ölen kişiyi ellerine alıp bulundukları istikamete hastaneye doğru geldiklerini yaklaşık 700-800 kişi kadar olduklarını, tam bu anda aracın üstünden Kaymakam Bey ve kendisinin uçtuğu nu, aracın üstünden attıklarını, Kim yaptı, ne yaptı bilmediğini, göz ucuyla baktığında, sadece başkomisere kürekle bir vatandaşın vurduğunu ve başkomiserin yere düştüğünü, o esnada bir taraftan çekilirken, de onun üstünde tepkidiklerini gördüğünü, o sırada bayağı arbede yaşandığım dağıldıklarını, 
sağduyulu vatandaşların siper olduklarını, bu vatandaşlar tarafından alınıp, grubun içerisinden uzaklaştırıldığını, O esnada hiç slogan atılmadığını, emniyet müdürlüğüne doğru, işte, kendisini alıp götürdüklerini, arkadan başkomiseri alıp getirdiklerini, diğer memurlarında birer ikişer geldiklerini;, cenazenin hastaneye intikal ettirildiğini, bu esnada, hastanede büyük bir grup yoğunlaştı, hastane bahçesinde yoğunlaşıldığını,hastane ve emniyetin yan yana olduğunu, bu 
ölüm olayının onları biraz daha gerdiğini, emniyete yönelik tazyik başladığım taşlar atarak ve adım adım geldiklerini, İlk önce panzeri bir yokladıklarım panzerin manevra kabiliyetinin çok ağır olduğunu, üzerinde silah olup su sıkmadığım, hayaya böyle birkaç saydırdıklarını, manevra yaparken 
halkın panzer, üstüne çıkıp yağ, mazot döktüğünü, panzerin geri kaçmak zorunda kaldığım, taşlarla sürekli geldiklerini, panzer üzerlerine gidince biraz geri kaçıştıklarını; panzer manevra yapana kadar onların tekrar panzeri aştıklarını, panzeri geri çektiklerini; çünkü üzerinde silah olduğunu, bütün derdinin ölüm olayının yaşanmaması olduğunu, kesinlikle insanlara ateş edilmeyecek, kesinlikle burada ölüm istemiyorum diye talimat verdiğini, 

Neticede, bu esnada, artık, emniyetin bahçesinin dış çevrenin tamamen, onlar 
tarafından kontrol altına alındığım, Kaymakamlığın, Emniyetin bütün binasının camlarının aşağıya indiğim, ancak bahçeye henüz girme olmadığını Jandarmadan da yardım talep ettiklerini Emniyet Müdürlüğünün karşısında da jandarmanın lojmanları ve kapısında da sadece iki tane asker olduğunu, Dışarıdan jandarmanın lojmanlarına da taşlar başladığını, içeriden feryatlar duyulduğunu, Emniyet Müdürlüğünde kadın ve çocukların feryatlarım duyduklarını, artık, kalabalığın jandarmanın lojmanının içine girmeye başladıklarını, o esnada, dağ komando taburunun yetiştiğini, başlarında bir yarbayın olduğunu, onun, timiyle birlikte yetiştiğini, hemen tertibatını önlemini aldığım, 

Bütün askerlerine emir verdiğini, silahlan yukarıya kaldırtıp, adım adım grubun 
üzerine yürüdüğünü, grubun da silahlı bir mukavemet olmayacağını anladığı için geri çekildiğini, bu sefer. Emniyet Müdürlüğünün etrafını çevirdiklerini; yani, güvence altına aldıklarım, Grubun da biraz geriye çekilip, barikat kurduğunu, Hastanede üç hastane polisi olduğunu, onlara da bir baskı olunca, oradaki doktorların hastanenin bodrum katma sakladıklarını, yaklaşık bir buçuk gün oradan alamadıklarını, onları, hastanenin bahçesinin sürekli kalabalık olduğunu, ortamın sakinleşmesini beklediklerini, grubun karşıya barikat kurup, beklediğini, ateş yakülannı ama, silahlı herhangi bir mukavemetle karşılaşmadıklarını, 
dolayısıyla, grubun üzerine silah da atamadıklarını, 

Hemen, İl Emniyet Müdürüne, Vali Beye bilgi verdiğini, Saat 4 sıralarında, Vali, 
Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Komutanının Alaya iniş yaptıklarını, hemen kriz merkezi oluşturduklarını, o ana grubun şehrin girişindeki polis noktasına yöneldiğini, bu esnada şehrin hemen girişinde Altınsu Köyünden hatta Yüksekova'dan dahi gelenler olduğunu, onların da orada toplandıklarını, polis noktasını taşladıklarını, dağ komandonun tabur komutanıyla birlikte şehrin arka caddesinden birlikte askerî birlik alarak onlara yardıma gittiğini, fakat, taşlamaya devam ettiklerini, havaya ateş açarak karşılık verdiklerini, Grup 
noktadan ayrılıp şehir merkezine doğru yürüyünce askeri birlikle geri geldiklerini, Bu olaylar olurken, Özcan İldeniz için, halkın, işte "biri de bu" dediğini, Özcan İldeniz'in, o esnada, herhalde, pasajın karşısında, yani, çaprazında kalan bir yerde durduğunu, aracın yanında bulunmadığım, birinin de bu deyip kovalamaya başlayınca, Özcan'ın emniyete kaçtığını, hatta, polislerin dur falan dediğini, "Ben başçavuşum", "kimlik göster", denildiğinde "kimliğim yok üzerimde, ben başçavuşum",diye cevap verdiğini ve Emniyete sığındığım, daha sonra jandarmaya gittiğini, Duyduğuna göre Ali Kaya'nın da jandarmaya kaçtığını, Özcan'ı tanımadığım daha önce orada iki kere gördüğünü, jandarmanın önündeki 5 şehitten sonra ve büyük patlamadan sonra, bayramın birinci günü gördüğünü, Özcan'ın top sakallı ve sivil olduğunu bu nedenle hatırladığım, Ali Kaya'yı hiç görmediğini, Özcan'ın ilk kaçışının Emniyete olduğunu, bunun da polis diye ilk tepkilerin emniyete olmasının temelinde de bu olduğunu, 
Veysel Ateş'i gidip arabadan aldığını, o esnada, bombayı atan o mudur, değil midir, halk niye buna tepki gösteriyor; o konuda kararsız olduğunu ama her halükarda emniyete götürüp bir incelenmesi görüşünde olduğunu, akabinde, atarken gördüm, yaparken gördüm diye bir sürü kişinin savcılığa iddiada bulunduğunu, Emniyet Müdürü olmasına rağmen, sadece aracın içerisinde otururken halk tarafından linç edilmek istenirken kurtardığını, 

Bu noktayı öyle geçiştirdiklerini, Emniyete geldiklerini, Savcı Bey'in kendi odasmda olduğunu, Milletvekili Esat CANAN'la da telefon görüşmesi yaptığım, burası normal, gelin. Dediğini, Esat CANAN'ın gelip gidip, talep ettiğini, gelin, inceleme yapın dediğini, Konuyu Savcı Beye arz ettiğini, Beraber aracın yanına gittiklerini, aracın etrafında 20-30 kişinin olduğunu, 50 metre mesafede -hava kararmak üzere iken - yaklaşık 800-1000 kişilik bir grubun aha meydanı 
kapatıp büyük bir ateş yaktıklarını, havanın kararmak üzere, dumanlı, yolun tamamen kapatılmış olduğunu, Savcı Bey'in hava karardığından dolayı lüks, aydınlatma, fener istediğini, getirildiğini, Savcı Bey'in keşfe başladığı sırada başkomiserin aradığım "-Müdürüm, nokta gitmek üzere. Nokta düşüyor, arkadaşlar artık son mevzileri de kaybetmişler, halk noktanın içine 
giriyor, ne yapacağız" dediğini, noktaya tekrar ikinci saldın olduğunu, koşa koşa ben emniyete gittiğini, orada memurların kaldığını, Binanın etrafındaki taşlardan mevzileri ele geçirip, kapılan zorladıklarını, 4 polisin o binanın içine sığındığım, o esnada silah sesleri geldiğini,polis memurların Savcı Bey ile emniyete geldiklerini, Silah sesinin tek tek geldiğini, seri olmadığım böyle, tak tak tak diye ses geldiğini, O sırada hastaneden doktorların aradıklarım, " Müdürüm, 5 yaralı geldi" diye söylediklerini, durumların sorunca " -Valla, birinin durumu kötü; ama, ben 5'ini de Yüksekova'ya sevk ediyorum, haberin olsun" dediğini, yine bir hareketlenme olduğunu, binaların üzerinden kendilerine doğru taşlamalar başladığını, Milletvekili Esat Bey'in yanında birkaç kişi ile , Vali Bey ve Emniyet Müdürünün yanma Alaya gittiğini, ateş açılan beyaz şahin aracın plakasını verdiklerini, Aracın daha sonra bir uzman çavuşa ait olduğunu öğrendiklerini, konuya Savcı Bey'in el koyduğunu, 

Savcı Bey'in silahlan emanete kaydedip kendilerine teslim ettiğini, bombalan ise 
direkt laboratuara gönderdiğini, Selim AKYILDIZ'ı bu olaylar sırasında ilk brifing sırasında ve en son telefonla konuşurken gördüğünü, Veysel ile konuşurken görmediğini, Veysel ATEŞ'in telefonunun kendilerinde olduğunu ve Van C. Savcısına teslim ettiklerini, Yüksekova'dan Şemdinli'ye ve Şemdinli'den Tekeli ve Derecik istikametine birer yollan olduğunu, ikisinde de polis noktası bulunduğunu, Seferi Yılmaz'ı kitapçı olarak, aynı zamanda örgüt mensubu olmaktan ceza evine girip çıktığını bildiğini ama, diğer konularda bilgisi olmadığım, O gün ona bir paket geleceği konusunda bilgileri olup, herhangi bir kargo şirketine bir paket geleceğinin şifai ve yazılı olarak kendisine söylendiğini, kendisinin de bu konuyla ilgili mahkeme karan aldığını, mahkemeden karar çıkarttığım, bu noktadaki görevlilere ve asayiş ekibine de konuyu tebliğ ettiğini, gelen kargo şirketleri üzerinde arama yapacaklarını söylediğini, Seferi Yılmaz'a ait bir paket bulunursa, mahkeme karanyla el koyulacağını,tekrar el koyma karan isteyeceklerini Selim AKYlLDIZ'm Veysel ATEŞ'in ifadesini alıp almadığını ve Başkomisere bir san zarf verip vermediğini görmediğini, 

16- Komisyonumuzca 02.02.2006 tarihinde bilgisine başvurulan Emniyet İstihbarat Daire Başkam Sabri UZUN; 

" Şemdinli olayianyla ilgili olarak, Emniyetten bir heyetin gittiğini, içlerinden birinin de kendi yardımcısı Ayhan FALAKALI olduğunu, heyet başkanının Terörle Mücadele Daire Başkam Selim AKYILDIZ olduğunu, 12 Kasımda bu heyetin görevinin bitip geriye dönecekleri sırada, Genel Müdürlük makamından bir onay almak suretiyle yardımcısının oradaki görevi bitmiş olmasına rağmen Hakkâri'deki olaylar normale dönene kadar orada kalmasına süresiz bir onay aldığım ve orada ayın 15 ya da 16'sına kadar göreve devam ettiğini,
Seferi Yılmaz diye dükkânına patlayıcı ablan şahısın, istihbarat daire başkanlığının hedefi olmadığım, Hakkari istihbaratın da hedefi olmadığını, 

17- Komisyonumuzca 07.02.2006 tarihinde bilgisine başvurulan Hakkâri MİT Bölge Müdürü Cengiz Sisman. 

9 Kasımda bir patlama olduğunu, patlamadan sonra, örgüt yandaşlan ve örgüte 
sempati duyanlann olay yerinde jandarma unsurlan bulunduğu için olaylan devlete mal ettiklerini, olay olmadan önce ya da olduktan sonra konuyla ilgili bilgileri olmadığını zaten bilgileri olsa konuyu birinci derecede bağlı bulunduğu Van Daire Başkanı, valilik , emniyet ve jandarma teşkilatına bu konuyla ilgili bilgi vermiş olacaklarını, örnek olarak 17 Nisan'da Hakkari Valisine yönelik yapılacak eylemin istihbaratını alarak jandarmaya ve emniyete verdiklerini neticesinde 2 örgüt üyesinin ölü ele geçirildiğini, genellikle verdikleri istihbaratın örgütün bulunduğu yerler, faaliyetleri olduğunu, bazı bilgilerin ham nitelik taşıması nedeniyle iletilmediğini bazı bilgilerin ise bir üst makama gönderilerek bilgi 
havuzuna dahil edildiğini, Müsteşarlık tararından kendilerine 4 adet takdirname verildiğini, Jandarma ve Emniyet ile ortak haber elemanı kullanmadıklannı böyle bir durumla karşılaştıklannda ise bu kişiyle ilişiklerini kestiklerini, 9 Kasımda meydana gelen patlamalarla ilgili astsubayların kendilerinden aldıkları istihbarata dayanarak bölgede bulunduklan haberinin doğru olmadığım, teşkilatın bölgedeki en üst amiri olarak böyle bir istihbarata sahip olmadıklanm, olaydan sonra araştırma yapmalannın söz konusu olamayacağını bu hususta yetkili olmadıklanm, bölgede kurumlar arası koordinasyon eksikliğinin söz konusu olmadığını, Olay esnasında orada bir personelinin bulunduğunu, orada bulunmasının sebebinin de haber elemanlan,halk, tabur komutanı veya emniyet müdürü ile konuşmak olabileceğini, bu personelin isminin de Seyfettin Şener olduğunu, son dönemde istihbarat almakta zaaf yaşadıkları hususundaki yorumlarının özeleştirisini kendi içlerinde yapacaklarını, Olayların Şemdinli de yoğunlaşmasının nedeninin ilk eylemlerin bu ilçede başlaması olabileceğini ancak Yüksekova ve Çukurca ilçelerine göre daha muhafazakar olan Şemdinli'nin seçilmesine anlam veremediklerini, olayların bir halk hareketine dönüşme 
noktasına geldiğini, 9 Kasımdaki patlamalarla ilgili 50 farklı ihtimal kurulabileceğini ancak bu yorumlan ortaya koymak için yeterli bilgisi olmadığını, toplantıya gelirken Müsteşarlıktan izin alındığını ancak herhangi bir telkinde bulunulmadığını, konuyla ilgili üst makamların bilgilerinin de kendisinde bulunandan fazla olmadığını, ham bilgilerin çoğu zaman bulunabildiğini ancak olayın bazen 20 gün sonrada meydana gelebileceğini, bu bilgilerin 
somutlaşmadıkça değer taşımadığını, 

18- Komisyonumuzca 09.11.2005 tarihinde bilgisine başvurulan Şemdinli Cumhuriyet Savcısı Harun AYIK; 

"9 Kasım Şemdinli olayları ile ilgili açıklayacağı fazla bir şey olmadığını, dosyada 
gizlilik karan verildiğini, yakında da davasının açılacağını, yapacağı açıklamanın yargı sürecini etkileyebileceğini, olayların bir bakıma görgü tanığı olduğunu, 2 tane kaleşnikof silah, 11 şarjör, bir kısım evrakın araç içinde bulunduğunu, evrakların içerisinde Seferi Yılmaz'ın ev ve işyerine ait krokilere rastlandığını, 2 tane el bombası çıktığını bunların Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığına gönderdiğini, aracın jandarma üzerine kayıtlı olduğunu, istihbaratta aracın sivil olmasının gayet normal olduğunu, olay yerine vardığında araç içinde kimsenin bulunmadığını, Veysel ATEŞ'i bomba atarken gören olmadığını sadece pasaja girerken ve çıkarken gören kişilerin yar olduğunu Emniyet Müdürü ve Kaymakamın aracın üstüne çıkarak halkı sakinleştirmeye çalıştığım, halkın "terörist devlet" diye sloganlar attığını, Kaymakamın bir konuşma yapmak 
istediğini ancak halkın izin vermediğini, savcı olduğu için kendisine yönelik doğrudan bir tepkinin olmadığını, İlçe Emniyet Müdürü ve 2-3 komiserin de halk tarafından dövülüp yaralandığım, pasajda bir kişinin öldüğü haberi gelince halkın iyice galeyana geldiğim, ardından Milletvekili Esat Canan Bey'in de olay yerine intikal ettiğini, olay yerinde emniyet sağlanırsa inceleme yapabileceğini söylediğini, polislerin de ilçe Emniyet Müdürlüğü binasına çekildiğini, polis noktasının sürekli taşlandığını, aksama doğru ilçe girişindeki polis noktasının boşaltılmak zorunda kalındığını, polislerin de komando bölüğündeki askerler 
tarafından kurtanldığını, astsubayların istihbari çalışmalarından önceden haberdar olmadığını, keşif faaliyetinden önce bazı belgelerin alınmış olduğunu, bu bağlamda ajanda ve bölge haritasına ulaşamadıklarını, halkın da olay yerinde inceleme yapılmasını istediğini, halkın da inceleme yapılan yerin 50 metre ötesinde toplanarak büyük bir ateş yaktığını, sürekli sloganlar attığını, Tanju Çavuş'un kalabalığa ateş etmesi olayı olduktan sonra kalabalığın iyice galeyana geldiğini, olay yerinde kendilerine ışık tutmak için yardımcı olacak Emin  YURDAKUL  isimli şahısın keşif yapıldığı sırada bir kişinin öldüğü haberi gelince bagajdaki silahlan almaya çalıştığını, bu kişi hakkında da soruşturma açıldığını, olay üzerine keşif alanından dört buçuk saat kadar ayrıldığını, bu esnada aracın emniyette olmadığım, Halkın aracın kontrolünü ele geçirdiğini fakat ilk yapılan incelemede kaleşnikof tüfeklerin seri numarasını aldıklarını, diğer belgelerin de çoğunu incelediklerini dolayısıyla delillerde karartma olmadığını, el bombalarının vasfiyla ilgili, kriminal araştırması sonuçlarının Van Savcılığına geldiğini, kalabalığın bulunduğu yerden sürekli havaya ateş 
edildiğini, üç polisle bölgeye gittiğini halkın duyarlılığı nedeniyle bir emniyet problemi ile karşılaşmayı beklemediklerini ve Tanju Çavuş'un ateşine kadar da bir problem yaşamadıklarım, Tanju Çavuş'un araç koltuğundan ve 50 metrelik bir mesafeden ateş ettiğini, Halktan kişilerin televizyonlara açıklamalar yaptığını ancak nedense savcılığa gelmediğini, halkı ifade vermek için zorla getirebildiklerini, Roj tv'nin kayıt yaptığı iddialarının asılsız olduğunu, kaydın cep telefonundan yapıldığım, Seferi Yılmazı olay olduktan sonra tanıdığını, eski bir PKK'lı olduğunu, 15 yıl ceza evinde yattığını bildiğini, 


4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder