21 Ekim 2020 Çarşamba

Tuzhurmatu’daki Güç Mücadelesi ve Türkmen-Kürt İlişkileri., BÖLÜM 2

Tuzhurmatu’daki Güç Mücadelesi ve Türkmen-Kürt İlişkileri., BÖLÜM 2


Tuzhurmatu, Güç Mücadelesi,Türkmen-Kürt İlişkileri,Ali SEMİN,

     27 Nisan’da ise Tuzhurmatu’ya bağlı Hilve Havaalanında KYB’den Vali Necmettin Kerim ve Adnan Muhammed Mine, Haşed el Şaabi tarafından 
ise Hadi Amiri, Ebu Mehdi Muhandis ve 16. Türkmen Tugay’ın komutanı Ebu Rıza Naccar’ın katılımıyla geniş kapsamlı toplantı düzenlenmiş ve 9 maddelik bir anlaşma sağlanmıştır. Bu bağlamda, Peşmerge güçleri ile Haşed el Şaabi milis gücü Tuzhurmatu’dan geri çekilecek, kentin güvenliğini federal polis gücü sağlayacak, çatışmaya sebep olan kişiler cezalandırılacak, çatışmada hayatını kaybeden şehit kabul edilecek ve ortak güvenlik koordinasyon birimi teşkil edilecek gibi hususların yer aldığı bir anlaşma imzalanmıştır.
 
نييندمو دشحلاو ةكرمشيبلا نم صاخشأ 9 ةباصإو لتقم 2
شا ي  HTTP://BIT.LY/28X1LHM.(Erişim: 27.04.2016).
Yapılan anlaşma, Kasım 2015’te Peşmerge gücü ile Haşed el Şaabi ara3sındaki anlaşmanın bir benzeri konumundadır. 
Bu sebeple kentte çatışmaların yeniden başlama riski bulunmaktadır. Kasım 2015’ten 23 Nisan 2016 tarihinde Tuzhurmatu’da Peşmerge güçleri ile Türkmen Haşed el Saabi Tugayı arasında yaşanan çatışmayı temel hatlarıyla analiz etmek gerekmektedir. 
Bunlar;
1. Tuzhurmatu olaylarına bakıldığında, Türkmen-Kürt geriliminden ziyade Kürtler ile Şiiler arasında yaşanan jeopolitik bir çatışma olduğu görülmektedir. Ancak kentteki nüfus çoğunluğunun Türkmen olmasından dolayı en büyük bedeli Türkmenler ödemektedir. ABD işgalinden sonra başta Kuzey Irak Kürt yönetimi olmak üzere Bağdat’ta bulunan Kürt yetkililer Kerkük’te, Tuzhurmatu’da ve diğer Türkmen bölgelerinde Türkmenlerin askeri güç kurmasına destek verselerdi, Şii Haşed Şaabi milis gücüyle karşı karşıya kalınmayabilirdi. Bu noktada belirtmek 
gerekir ki; Haşed el Saabi Şii milis güç olarak görünse de, birkaç ağ tarafından kontrol edilmektedir. Bunlar Bağdat, Tahran ve Şiilerin kendi içerisindeki Bedir Tugayı lideri Hadi el Amiri, Asaib el Hak lideri Hazeili, Mukteda Sadr ve Ebu Mehdi el Muhandis’tir. 
2. Kuzey Irak Kürt yönetimi Irak anayasasının 140.maddesini tartışmalı bölgelerde uygulamak amacıyla Kerkük’te, Tuzhurmatu’da 
 بلاو دشحلا نيب قافتالا ةقيثو رشنت زوين ةيرموسلا 3 
مشي http://bit.ly/24lAPIn,(Erişim:29.04.2016). 

 Türkmenleri siyasi ve askeri açıdan zayıflatabilmek için çaba harcamıştır. Günümüzde Haşed el Şaabi Şii milis gücünden bağımsız bir Türkmen askeri gücü kurulmuş olve Diyale’desaydı, Kürtlere karşı Şii baskısı daha az olabilirdi. 

Fakat burada İran faktörüne dikkat çekmekte yarar vardır; çünkü Kürtler ile Şiiler arasında herhangi bir çatışma meydana gelmesi durumunda İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani devreye girecektir. 
3. Önemli hususlardan birisi Tuzhurmatu’da çıkan çatışmanın İran’a ve Şii çoğunluklu Bağdat yönetimine yakınlığıyla bilinen KYB’li Peşmergeler ile Haşed el Şaabi arasında meydana gelmesidir. Bu nedenle dikkat edilirse Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Tuzhurmatu olaylarının başlamasından tam 3 gün sonra bir açıklamada bulunmuştur. Bu açıdan KYB’li Peşmergeler’in Tuzhurmatu’da Şii milis güçleriyle çatışması Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) bu vesileyle Kuzey Irak bölgesinde yaşanan siyasi, ekonomik ve Barzani’nin başkanlık göreviyle ilgili olan sorunlarının üzerini örtmektedir. Dolayısıyla KYB’nin İran ve Şiilerle karşı karşıya gelmesi KDP’nin bölgedeki elini güçlendirmektedir. Bu bağlamda yukarıda sözü edilen gelişmeler dikkate alındığında, Tuzhurmatu Selahaddin vilayetine bağlı olmasına rağmen, Kerkük Valisi Necmettin Kerim’in kentin Kerkük’ün idaresindedir gibi davranması dikkat çekmektedir. 

“Tuzhurmatu olaylarına bakıldığında, Türkmen-Kürt geriliminden ziyade Kürtler ile Şiiler arasında yaşanan jeopolitik bir çatışma olduğu görülmektedir. Ancak kentteki nüfus çoğunluğunun Türkmen olmasından dolayı en büyük bedeli Türkmenler ödemektedir.” Ayrıca Peşmerge gücü ile Haşed el Şaabi arasındaki görüşmelere sadece askeri temsilciler değil, Kürtler tarafından KYB’li siyasi 
yetkililer de katılmıştır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, görüşmelere Bağdat hükümetinden herhangi bir bakanın katılmaması veya Silahlı Kuvvetler Başkomutanı olan Başbakan Haydar el Abadi’nin yapılan toplantılara temsilci göndermemesi Bağdat’ın milis güçleri üzerindeki etkisinin zayıf olduğunu göstermektedir. Öte yandan Tuzhurmatu Kaymakamı KYB’li Şelal Abdıl Kuzey Irak’ın görsel medyasına vermiş olduğu röportajda ‘Peşmerge güçlerinin Haşed el Şaabi milis güçlerini yeneceğini vurgulamış ve Tuzhurmatu’nun kontrolünün kendi güvenlik güçlerine geçmesi gerektiğini’ belirtmiştir. Aslında kaymakamın temel görevi mensup olduğu etnik ve siyasi kimliğini bir kenara bırakarak, kentteki barışı sağlamak için çaba harcamak olmalıdır. Fakat Kaymakam Abdıl adeta bir Peşmerge gibi davranarak kentteki Türkmen ve Haşed el Şaabi milis güçlerine karşı bir tutum sergilemiştir. Şu noktayı vurgulamak gerekir, Tuzhurmatu ilçe olarak idaresi Selahaddin vilayetine bağlıdır. Başka bir değişle Tuzhurmatu anayasanın 140. maddesinin kapsamında olsa da Bağdat merkezi hükümetine bağlı bir kenttir.

Tuzhurmatu Hadisesinin Türkmen-Kürt İlişkilerine Yansımaları Kuzey Irak Kürt yönetimi yaşadığı siyasi ve ekonomik krizden dolayı Şii çoğunluklu Bağdat merkezi hükümeti ile herhangi bir çatışma yaşamak istememektedir. Ayrıca Irak işgalinden sonraki süreçte Bağdat’ta iki önemli müttefik olan Kürtler ve Şiiler arasında olası bir askeri çatışmanın iç savaşa dönüşme ihtimali potansiyel bir tehdittir. Özellikle Kürtler açısından bakıldığında Şiileri karşılarına almak Kerkük, Diyale ve  Selahaddin illerinde Şii milis güçleriyle mücadele etmek anlamına gelmektedir. Dahası Kürtlere karşı İran’ın da devreye girmesiyle birlikte 2014 Haziran ayından kurulan Şii Haşed Şaabi milis güçleriyle başta Kerkük olmak üzere tartışmalı bölgelerde ciddi bir çatışmayla karşı karşıya kalınabilir. Bunun sonucunda ise Kürtlerin, IŞİD ile mücadele adı altında kazandığı toprakları kaybetmesi kuvvetle muhtemeldir.

Bu nedenle bazı Kürt yetkili ve medyasında Tuzhurmatu olayına ilişkin çıkan haberlerde Şii Haşed el Şaabi ifadesi yerine Türkmen Haşed Şaabi milis gücü olarak sunulması tercih edilmiştir. Bu bağlamda Türkmen Haşed Şaabi milis gücü tabirinin kullanılmasını, Şiiler ile Kürtler arasındaki krizi Kürt-Türkmen etnik çatışmasına dönüştürme girişimi olarak değerlendirmek mümkündür. Kürtler bakımından analiz edildiğinde bu tür çabaların iki önemli nedeni karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi Türkmenlerin siyasi, ekonomik ve askeri 
anlamda zayıf olmasıdır. Muhtemel bir Kürt-Türkmen çatışması çıktığında örgütlü bir Türkmen gücünün bulunmaması Kürtler için büyük bir avantajdır. İkinci neden ise; Türkmenler ile Kürtler arasında etnik kökene dayalı bir çatışmanın patlak vermesi durumunda Bağdat merkezi “ Bazı Kürt yetkili ve medyasında Tuzhurmatu olayına ilişkin çıkan haberlerde Şii Haşed el Şaabi ifadesi yerine Türkmen Haşed Şaabi milis gücü olarak sunulması tercih edilmiştir” Hükümetinin Türkmenleri savunmayacağı/savunamayacağı hususunun da oldukça net olduğu  söylenebilir. Kürtler bilhassa IŞİD’den sonra ortaya çıkan konjonktürden dolayı ne Şii Araplarla ne de Sünni Araplarla çatışmak istemektedir. 

Dolayısıyla Kürtler Tuzhurmatu olaylarını Şii-Kürt çatışması yerine Türkmen-Kürt etnik krizine indirgeyerek tartışmalı bölgelerindeki hâkimiyetini pekiştirmek stratejisi gütmektedir. 

Yukarıda belirtilen gelişmeler dikkate alındığında, Tuzhurmatu olayı Türkmenler açısından oldukça büyük bir sorundur. Türkmen kimliğinin Şii-Sünni olarak mezhepsel manada bölünmesi vahim bir durumdur. Ayrıca şu hususa değinmekte fayda vardır; eğer Kürtlerin Tuzhurmatu üzerinde Kürt-Türkmen etnik gerilimi tırmandırma stratejisi başarılı olursa hem Kerkük’teki hem diğer bölgelerdeki Türkmenler zarar görecektir. 2005 yılından bu yana Türkmen-Kürt ilişkilerindeki kırılma noktası olarak görülen Kerkük’ün yerini Tuzhurmatu alabilir. Nitekim Kürtlerin İŞID’e karşı verdikleri mücadelede batılı ülkelerden (Almanya, Fransa, İtalya gibi) hatırı sayılır ağır silahlar tedarik ettikleri görünmektedir. Dolayısıyla Batılı ülkelerin terörle mücadele amacıyla Bağdat hükümetine ve Peşmerge güçlerine yaptığı silah yardımları, IŞİD terör örgütünden geri alınan bölgelerin sayısı arttıkça zamanla ülkedeki yerel güçler arasındaki sıcak çatışmariskini de artmaktadır. 

Bu bağlamda terörle mücadele edilmesi için Irak’taki yerel güçlere yapılan silah yardımlarının taraflar arasında olası bir iç savaş durumunda denetlemesinin yapılabilmesi için bir kontrol mekanizması oluşturulması gerekmektedir. 
Aksi halde Kürt-Türkmen-Kürt-Şii ve Şii-Sünni Araplar arasında yaşanacak herhangi bir çatışmanın önlenmesi zor gözükmektedir. Bu bakımdan Tuzhurmatu’da yaşanan olaylar ülkedeki etnik iç savaşın bir provası olarak düşünülebilir. 

Sonuç

Irak’ta IŞİD sonrası yerel güçler arasında başlayan güç mücadelesinin neticesinde siyasi ve askeri anlamda ülkedeki iç dinamiklerin de değiştiği görülmektedir. Kürtler tartışmalı bölgeleri Bağdat hükümetiyle herhangi bir çatışma yaşamadan kontrolü altına almayı başarmıştır. 

Başka bir ifadeyle, IŞİD Irak topraklarında hâkimiyet kurarken Kuzey Irak Kürt yönetimi sınırlarını genişletmiştir. Türkmenler ise, hem mezhepsel hem de coğrafi olarak ikiye bölünmüştür. 

Artık IŞİD sonrası Irak’ta Türkmen kimliğinin ciddi bir tehdit altında olduğu gerçeği mevcuttur. Türkmenler, Tuzhurmatu olayının ardından Kürt-Şii-Sünni Arap ve IŞİD arasındaki fay hattında potansiyel bir varlık mücadelesiyle karşı karşıyadır. Irak’taki gelişmelere dikkat edildiğinde Kerkük’ün güneyindeki Beşir Köyü’nü IŞİD terör örgütünden kurtarma operasyonunda Türkmenler ne Bağdat hükümetinden ne de uluslararası koalisyondan destek almıştır.
Şii yetkililer, 
Tuzhurmatu’daki Peşmerge güçleriyle Haşed el Şaabi arasındaki olaylarda göstermiş olduğu hassasiyeti Beşir Köyü’ndeki kurtarma operasyonlarında göstermemiştir. 
Tuzhurmatu’nun stratejik konumundan dolayı Şii yetkililerin olaya müdahil olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda Tuzhurmatu’daki olaylar yalın bir Türkmen sorunu olmasından ziyade Şii çoğunluklu Bağdat merkezi hükümetinin temel meselesi olmalıdır. Eğer Tuzhurmatu’da yaşanan olaylar sadece Türkmenleri ilgilendiren bir krize dönüştürülürse, bu Türkmen-Kürt etnik çatışmasını körükleyebilir. Böyle bir tablo ise tüm Türkmen bölgelerine yayılarak önlenemez bir tehlike olarak karşımıza çıkabilir. Ayrıca, Kürtler Tuzhurmatu’da Türkmen milis güçleriyle sorun yaşadığını göstererek kenti tamamen kontrolü altınaalmaya çalışmaktadır.
Özetlemek gerekirse; Kürt silahlı gruplar tarafından Tuzhurmatu’daki 23 Nisan olayında çocuk, kadın ve yaşlı sivil Türkmenler, Haşed el Şaabi milis güçlerinden daha çok hedef alınmıştır. Ayrıca, Tuzhurmatu Kasım 2015’te Peşmergeler ile Haşed el Şaabi milis güçleri arasında çıkan çatışmadan sonra beton duvarlarla Kürt ve Türkmen bölgeleri olarak adeta iki kanton bölgeye ayrılmıştır. Her iki kesim birbirlerinin semt ve mahallelerine giremez duruma gelmiştir. Bu noktada üzerinde durulması gerek husus ise; Tuzhurmatu’nun Kürt-Şii bölgeleri olarak değil de, etnik kimliğe dayalı Kürt-Türkmen bölgeleri olarak ikiye bölünmesidir. 
Bu ise, zor bir ihtimalde olsa, Tuzhurmatu’nun demografik yapısının Kürtler tarafından değiştirilmeye çalışıldığının bir göstergesidir. 

“ Şii yetkililer, Tuzhurmatu’daki Peşmerge güçleriyle Haşed el Şaabi arasındaki olaylarda göstermiş olduğu hassasiyeti Beşir Köyü’ndeki kurtarma 
operasyonlarında göstermemiştir.”

www.bilgesam.org
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. 


Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların 
katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. 

Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. 

BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.

Yazar Hakkında
Ali SEMİN.,

Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan Ali Semin, Orta Doğu siyaseti, Türkiye’nin Ortadoğu politikası, 
Türk-Irak ilişkileri, Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, Türkmenler, Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, Körfez ülkeleri, 
İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir. Semin, 2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal 
Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programına devam etmektedir.


Tuzhurmatu’daki Güç Mücadelesi ve Türkmen-Kürt İlişkileri
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) 
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL 
www.bilgesam.org 
www.bilgestrateji.com 
bilgesam@bilgesam.org 
Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
© BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder