23 NİSAN 1920 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 NİSAN 1920 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2015 Perşembe

23 NİSAN 1920 MİLLİ EGEMENLİK RUHUNU TÜRK GENÇLERİ YAŞATMAK ZORUNDADIR




23 NİSAN 1920 MİLLİ EGEMENLİK RUHUNU TÜRK GENÇLERİ YAŞATMAK ZORUNDADIR





Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumu ve milli düşünceleri tam bir imanla her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakârâne müdafaa zorunluluğu aşılanmalıdır. Yeni neslin bütün ruhsal kuvvetlerine bu özellik ve kabiliyetin zerki mühimdir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1921)
TBMM’nin açılışının 95’inci yıldönümünü idrak ettiğimiz bu günlerde Türkiye Cumhuriyeti kötü günler geçiriyor. Hükümetin ve emrindeki basının yalan yanlış haberleri her alanda yaşanan kötülüklerin üzerini örtmeye yetmiyor. Küresel güçlerin dayatmaları karşısında her alanda tam bir teslimiyet içine giren dünün oyun kurucu devletimiz bugün kendisi üzerinde oynanan oyunlara mani olamıyor.
Halbuki 95 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Birinci TBMM tarafından tamamen teslim olmuş bir milletten ve viraneye dönmüş bir ülkeden mucize yaratılmış, yepyeni bir ruhla yepyeni bir devlet oluşturulmuştur. Bu mucizeyi yaratan önderimizin dayandığı en büyük kitle Türk Gençliği idi. Tüm olumsuz göstergelere rağmen bugünde sahip olduğumuz en değerli varlığımız olan Türk gençliğine güvenerek fazla karamsar olmamıza gerek olmadığını düşünüyorum.
Yetişme tarzımız gereği bizim nesiller ne kadar karamsar olursa olsunlar gençlerimizde böyle bir  karamsarlık yoktur. Sosyal medyayı iyi kullanarak dünyayı bizden iyi tanıyan gençler, geleceğe çok başka bir gözle bakıyorlar. Kendilerini asla güvensiz hissetmiyorlar. İşte bu yüzden ülkemizin geleceğinin teminatı gençliğimizi daha iyi tanımamız gerekiyor.. 
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kastettiği ve özlediği gençlik; parçalanmış, bölünmüş, ayrı ayrı idealler peşinde koşarak birbiriyle kıyasıya çatışan, ve nihayet yabancı ideolojilerin esiri olan bir gençlik değildir. O’nun idealindeki gençlik;
-Türk Milletinin müşterek eğilimlerini temsil etmelidir,
– Hiç bir yabancı ideolojiye alet olmamalıdır,
– Fikir ve inanç birliği içinde bulunmalıdır. 
Atatürkçü genç nesil üzerinde dün oynanan oyunlar bugün de oynanmaktadır. Atatürkçü Gençlik ile bu  gençlerimizin yoğun olarak bulunduğu üniversitelerimiz, ülkemiz üzerinde milli çıkarları bulunan güç merkezlerinin en önemli hedefi olmaya devam edecektir. Bu husus yöneticilerimiz tarafından kesin olarak bilinmelidir. 
Gençlerimizin her türlü yıkıcı ve bölücü fikre karşı korunması ile Atatürkçü Düşünce doğrultusunda aydınlatılması ülkenin ve Cumhuriyetin geleceği için zorunludur. 
Bu husus bizim nesillerin temel ve kaçınılamaz ödevidir. Bu bakımdan Atatürk’ün yönetici ve eğiticilere verdiği aşağıdaki talimatı her zaman hatırlayıp gereğini yapmamız lazımdır.
” Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel, Türkiye’nin istiklâline, kendi benliğine ve milli geleneklerine düşman olan tüm unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Fertleri bu mücadele gerekleri ve vasıtalarıyla donanmayan milletler için yaşama hakkı yoktur.”
Atatürk 1937 yılında yaptığı TBMM açış konuşmasında;  “Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyi üzerine çıkartılması” için gerekli yolları sıralamış, ülke meselelerinin çözümünde yardımcı olacak ideolojileri anlayacak, anlatacak ve nesilden nesile aktaracak fertler ile kurumların yaratılmasını istemiş ve sözlerini şu tarihi cümlelerle tamamlamıştır.
İşaret ettiğim prensipleri, Türk gençliğinin kafasında ve Türk milletinin şuurunda daima canlı bir halde tutmak üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşmektedir
Burada Gazi, üniversitelere çok önemli bir görev veriyor. Ayrıca Anayasamız ve YÖK Kanunu da üniversitelerimizin gençlerimizi Atatürkçü Düşünce doğrultusunda yetiştirmesini zorunlu kılıyor.
Peki, üniversitelerimiz bunun gereğini yerine getirebiliyorlar mı? 
Hayır üniversitelerimiz bu asli görevlerini yerine getirmiyorlar. Yapıyor gibi görünüyorlar ama yapmıyorlar. Her üniversite öğrencisinin zorunlu olarak aldığı Atatürkçülük dersleri ne yazık ki baştan savma ve zaman doldurmak gayesi ile veriliyor. Neticede angarya olarak görülen bu derslerle Atatürkçü Düşünceden giderek habersiz bir nesil yetiştirilmek isteniyor.
Fakat buna rağmen gençlerimizdeki Atatürk sevgisi giderek artıyor.  Çünkü gençlerimiz okullarda bulamadıkları Atatürk’ü internet ve sosyal medyadan daha sıklıkla arayıp bulmakta ve O’nu kendisi bulduğu için daha da iyi ve güçlü duygularla sahiplenmektedir.
Türk gençleri bilmelidir ki; bu kutsal vatan toprakları ve Cumhuriyet yönetimimiz büyük fedakarlıklar ve dökülen kanlar karşılığı kazanılmıştır. Bugün gelinen seviyenin oluşmasında binlerce şehidin ve gazinin kanlarının harcı vardır. Gençlerimiz  dimdik ayakta dururken bu vatanda Atatürk idealine ters düşen hiç bir akım yeşerme imkânı bulamayacaktır.
Bu topraklarda yeşerecek filizi Atatürk dikmiş, gelişip korunmasını NUTUK ve Gençliğe Hitabesi ile Türk gençliğine bırakmıştır. Bu bakımdan gençliğin görevi ve sorumlulukları ağırdır. Fakat asıl zorluk ve vebal bu gençliği yetiştirecek öğretmenlerin sırtındadır.
Sonuç olarak;
23 Nisan 1920’den başlayarak Türk Milleti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedeflere doğru bir hayli yol almıştır. Modern ve çağdaş bir dünya devleti olma yolunda da hızla ilerlemektedir. Bugün geldiğimiz noktada 1920‘lerin 13 milyonluk Türkiyesinden çok ilerde olduğumuz kesindir. Fakat bütün teknolojik gelişmişliğimize rağmen henüz Atatürk’ün idealindeki Türkiye’ye ulaştığımız söylenemez. Bu ideale ulaşmak için;
– Türkiye Cumhuriyetini iç ve dış tehlikelere karşı koruma şuuruna erişmiş,
– Fikren, ilmen, fennen ve bedenen kuvvetli,
– Yüksek karakterli,                                                                                                               – Bilimden güç alan ve bilimi amaç edinen,
– Sağlık ve sıhhatini koruyan, sağlıklı düşünme yeteneğine sahip olan,
– Çalışkan ve kendine güveni olan bir gençlik yetiştirmek, devletin öncelikli görevidir. 
Kendisini en iyi şekilde yetiştirmek için her imkândan yararlanarak var gücü ile çalışmak ise Türk gencinin vazgeçilmez sorumluluğudur. Bunun için gençlerimizin; çalışkan, daha çalışkan ve en çalışkan olmak zorunda olduklarını özellikle vurgulamak istiyorum.
Eğer üzerinde iyi çalışırsak ve gereken asgari milli kültür eğitimini verirsek Türk Gençliği; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en değerli emaneti olan Türkiye Cumhuriyetini kanında yaşattığı binlerce yıllık tarihinden aldığı milli heyecanı ve milli ruhuyla sonsuza kadar koruyacaktır. Çünkü ben inanıyorum ki; 23 Nisan 1920’lerinMilli Mücadele ve Milli Hakimiyet Ruhu aynen gençlerimizde yaşamaktadır.. 
Gezi olaylarındaki kararlı ve basiretli tutumları ile kendisini Türk milletine tanıtma fırsatı elde eden gençlerimizin Türkiye’nin tam bağımsızlığını koruyacaklarına ve bunu bayrak gibi nesilden nesile aktararak ülkemizi ebediyen hür ve bağımsız kılacaklarına inanıyorum.
Kalben inandığım bu gerçeğe milletimin de inanmasını arzu ediyorum.
 Dr.  Tahir Tamer Kumkale