Sandığa Giden Kazanır,
Burhanettin Duran
Sandığa Giden Kazanır,
Çerçeve,
Kriter Haziran 2019
Yıl 4,
Sayı 36
İstanbul Seçimleri: Sandığa Giden Kazanır
Seçimi kazanacak tarafın kendi seçmenini sandığa götürebilecek kesim olduğu açık.
Gerek yaz tatilinden dolayı gerekse farklı nedenlerle şehir dışına çıkanların geri dönebilmesi için olağanüstü bir çaba şart.
Bu yüzden seçimi sandığa giden kazanacak.
Yüksek Seçim Kurulunun İstanbul’da seçimlerin yenilenmesi yönündeki kararının ardından tarafların kampanyası da hızlanmış durumda. İlk günlerdeki karşılıklı açıklamaların yerini daha çok 23 Haziran’ı nasıl kazanırız yönündeki çaba almış vaziyette. Yeni söylemler ve yeni reklamlar yavaş yavaş vatandaşa sunulmaya başladı. 23 Haziran yaklaştıkça kampanyanın dozu da artacaktır.
Öte yandan 23 Haziran İstanbul seçimlerinin bariz özelliği bir nevi ikinci tur olmasıdır. Seçmen tercihini gözden geçirecek. Kazanmasını ya da kaybetmesini istediği adayın kim olduğunu yeniden düşünecek. Kampanya stratejileri de buna göre şekilleniyor. İstanbullunun önünde başa baş geçen ilk yarışın iki adayı var. Kritik soru ikinci turun daha önceki 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimlerindeki gibi bir fark oluşturup oluşturamayacağıdır.
İki ittifakın adayı da pozitif bir söyleme ağırlık veriyor. Farklı kesimleri kucaklayan bir iletişim ağını giderek artan şekilde seferber ediyor. Sosyal medya paylaşımlarından TV programları ve aday polemiklerine kadar uzanan söylem kapışması küçük mesajlar üzerinden yönetiliyor.
İnsani jestlerin ve duygusal anların sergilenmesi yarışıyor. Böylece Binali Yıldırım da Ekrem İmamoğlu da küçük hikayeler üzerinden “İstanbul’u ben yönetebilirim” algısını güçlendirmeye çalışıyor. Algıya en çok yatırım yapan da CHP adayı. Bir türlü dönüşemeyen CHP’nin adayı olduğunu unutturmaya çalışmakla ve kendisine muhafazakar bir cila sürmekle meşgul. Fakat neredeyse her hareketinde “mış gibi yaptığı” yönünde bir izlenim yayılıyor.
Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım gençlerle sık sık buluşuyor.
Sahicilik Kapışması
Hedefi de muhafazakar seçmeni ikna etmek ya da en azından kafasını karıştırmak.
Kuşkusuz kampanyalarda algı yönetimi kritik. Hele algının sıklıkla gerçekliğe galebe ettiği günümüz dünyasında kendini anlatma çabası olmazsa olmaz bir görev.
Ancak yoğun bir bombardıman altındaki seçmenin “sahicilik” meselesini es geçtiğini de düşünmeyelim. Sahici olmayan imajların cilaları tutmuyor, eninde sonunda dökülüyor.
Bu sebeple başa baş geçen seçim rekabetinin belirleyici hususu adayların sahiciliği olacak.
Buna “sahicilik kapışması” diyebiliriz. Sahada yüz yüze etkileşim ve sosyal medya paylaşımları bu kapışmanın alanları. Muhatap kitle sandığa gitmeyenler, küskünler, gençler ve muhafazakarlar. Bu kitle içindeki muhafazakarları özellikle önemsiyorum. Zira 23 Haziran seçimlerinin sonucunu belirleyecek olan AK Parti seçmenidir. Küskünüyle ve kararsızıyla bazı konularda karar vermesi gerekecek.
Mesela yirmi beş yıldır muhafazakarların yönettiği İstanbul’u bir CHP’li adaya bırakıp bırakmayacağına karar verecek. Bir süredir AK Parti’nin taban siyasetinin kendi içine hapsolduğunu düşünüyorum. Bu aslında güçlü bir lider ile yüzde 50 oya ulaşabilen kitlesel partinin kaçınılmaz handikabı. Siyaset deyince kendi partisinin politikalarını eleştirmek ya da parti içinde rol alma mücadelesi vermek anlaşılıyor. Karşı tarafın hataları ya da öfkesi sanki detay durumunda. Bu durum muktedir olmanın ruh hali olabilir. Ancak muhalefetin söylemleri ile kendi partisini kıyasıya eleştirir hale gelmek ve nelerin kaybedileceğini gözden kaçırmak ciddi bir sorun. Erdoğan karşıtlarının AK Parti’yi AK Parti’ye karşı kullanma taktiğine yenilmek demek. Muhafazakar seçmen bu tuzağa düşüp düşmeyeceğine kendisi karar verecek.
Laikçi Öfke
CHP adayı İmamoğlu ise AK Parti’nin dinamiklerini, güçlü ve zayıf yanlarını bilen kampanyacılarla çalışıyor. Muhafazakar seçmenin AK Parti’den şikayetlerini nasıl manipüle edebilecekleri üzerine çalışıyorlar. CHP’nin “Erdoğan karşıtlığı”nı gizlemesinin ve Kılıçdaroğlu’nun sahalardan çekilmesinin amacı muhafazakarları etkilemek. AK Parti’nin muhafazakar seçmeninin kendi içindeki eleştirilerle motivasyon kaybetmesini görmek. Yoksa CHP’nin AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı konsolide olmuş bir durumda. Aysbergin asıl gövdesi olarak yerinde sapasağlam duruyor. On yedi yıllık iktidara duyulan laikçi öfke çok canlı ancak taktik gereği bastırılıyor. CHP adayı cami ve türbeleri dolaşırken laikçi kanat ortalıkta görünmeme çabası içinde. Çünkü İmamoğlu’nun söylemi CHP içindeki bir öz eleştirinin ya da sahici bir dönüşümün sonucu değil. Seçim taktiği olarak kullanılan muhafazakar bir cila. Seçilirse bu cila CHP, İYİ Parti ve HDP teşkilatlarının muhafazakarlar aleyhine olan sert talepleriyle dökülüp gidecek. Fakat şimdilik muhafazakar seçmeni ürkütmemek için bu talepleri saklı tutuyorlar.
Çünkü bu ikinci turda sonuca en fazla etki edecek kesim muhafazakar seçmen. Yani İstanbul’u Yıldırım’ın mı İmamoğlu’nun mu yöneteceğine muhafazakar seçmen karar verecek. Bu seçmen kümesi içerisinde AK Parti’ye birçok seçimde oy verip de küsenler, kızanlar var. İslami-muhafazakar hassasiyetleriyle bilinen Saadet Partisi (SP) tabanı, MHP’liler ve Kürt seçmen var. Muhafazakar seçmenin bu kritik rolü 31 Mart seçimlerinde CHP adayı tarafından titizlikle kullanıldı.
CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu muhafazakar seçmenden oy alabilmek amacıyla kurgulanan kampanya stratejisinde CHP adayının yanında gözükmüyor.
Soğuk Kutuplaştırma
CHP İl Başkanı Kaftancıoğlu seküler HDP seçmenine çalışırken İmamoğlu ağırlıklı olarak AK Parti’ye yakın muhafazakar seçmeni hedefledi. Sahici bulunmayan bütün jestlerini bu seçmen kümesine yönelik yaptı. İslami-muhafazakar sembolleri abartılı şekilde kullanarak dindarlık, muhafazakarlık algısı oluşturmaya çalıştı. Muhafazakarların şehirdeki yaşam alanlarını daraltmayacağı imajını verdi. Arkasındaki CHP-İYİ Parti ve HDP ittifakını, “seküler öfke”sini muhafazakar seçmen nezdinde gizledi. Kazanması durumunda şehrin yönetiminde bariz etkisi olacak Canan Kaftancıoğlu’nun dine uzak hatta karşıt bulunan pozisyonunun üstünü örttü.
CHP adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşıt kesimlerin öfkesini yöneterek 23 Haziran seçimlerini almak istiyor. 31 Mart’ta kullandığı “radikal sevgi” gösterisini bir seçim taktiği olarak yine kullanıyor. Konuşmalarında önce “demokrasi ihaneti” diyerek öfkeyi tetikliyor, yuhalama başlayınca da “Hayır yuhalamayın, sevin, onlara gülün” diyerek öfkeyi soğutma eylemine geçiyor.
Yani CHP tabanındaki radikal öfkeyi hem diri tutuyor hem de sevgi söylemiyle şahsının söylemi etrafında gizliyor. Bu taktiğin nasıl çalıştığı Yıldırım’a verilen tepkide görüldü. Yıldırım’ın operada “Her şey güzel olacak” sloganıyla yuhalanması bir hoşgörü gösterisi değildi. Öfkenin yeni bir formla ifadesiydi. Kadife eldiven altında yumruğun gösterilmesiydi. CHP adayının taktiğine “soğuk kutuplaştırma” diyebilirim. Olumlu bir cümlenin arkasına öfke saklanıyor.
Kritik Karar
İmamoğlu’nun söylemi sosyal medyadaki “Sizi tarihten sileceğiz” şeklindeki siyasi kararlılığı gizleyemiyor. AK Parti’ye “devr-i sabık yaratma” arzusundaki kesimlerin niyetini örtmüyor. Kaldı ki CHP adayının “kucaklama ve sevgi” söylemi CHP içindeki sahici bir öz eleştiriye dayanmıyor. Bu yüzden İstanbullu muhafazakar seçmen kritik bir karar verecek. AK Parti küskünleri “Partimi cezalandırayım” derken yaşam alanlarını daraltmayı mı seçiyorlar?
SP tabanı kendi adayına oy verdiğinde CHP adayına yarayacağını artık biliyor. Muhafazakar Kürtler sandığa gitmemenin sonucunu kestirebiliyorlar. Şimdi bu seçmenler “öfkesini” gizleyen bir partinin adayını seçerek yaşam alanlarını riske atacaklar mı? Yoksa bildikleri AK Parti tecrübesine Yıldırım ile devam mı diyecekler?
Dolayısıyla 23 Haziran İstanbul seçimleri muhafazakar, dindar, liberal kesimler açısından önemli bir eşik olarak görülebilir. İstanbul’daki seçimlere ağırlıklarını koyarak hem bugüne kadar elde edilen demokratik kazanımların korunmasını sağlayacaklar hem de önümüzdeki zorlu sürecin sağlıklı bir şekilde yürünebilmesine güçlü bir destek vermiş olacaklar.
Bununla birlikte göstergelere bakıldığında başa baş geçecek bir seçim yarışının olduğu görülüyor. Tüm bu parametrelerden hareketle seçimi kazanacak tarafın kendi seçmenini sandığa götürebilecek kesim olduğu açık. Gerek yaz tatilinden dolayı gerekse farklı nedenlerle şehir dışına çıkanların geri dönebilmesi için olağanüstü bir çaba şart. Bu yüzden seçimi sandığa giden kazanacak.
https://kriterdergi.com/cerceve/istanbul-secimleri-sandiga-giden-kazanir
***