Günümüzde Sol
Yekta Güngör Özden
Siyasal akımlar ve oluşumlar sözkonusu olduğu zaman “sol”a değinilmemesi olanaksızdır. Tarihsel gelişim içinde Avrupa’daki aydın ve işçi olayları, sanayi devrimi dalgalanmaları, bilimsel tanımlarıyla siyasal akımlar, kurumlaşmalar, yapılanmalar, yandaşlıklar sol ve sağ sözcükleri kullanılarak kendilerini tanıtmışlar ya da başkaları tarafından tanıtılmışlardır. Çok partili düzene geçildiğinde bu ayrım daha belirgin duruma gelmiştir. Halkla birliktelikten halka karşın çabalara değin değişik oluşumların ve atılımların sol sözcüğüyle birleştirilerek sunulması, kavrama değişik anlamlar verilmesi günümüze taşınan kavram kargaşasıyla sürmektedir. Zamana, ortama, koşullara bağlı yorumdan ötede herkesin (kişi ya da kuruluş olarak) kendine göre solu anlatması artık olağan, hatta doğal karşılanmaktadır. Öyleki gerçek solu ayırmak, tanımak ve saptamak güçleşmiştir. Ülkelerin, bir ülkedeki bilim, siyaset, hukuk, ekonomi gibi, değişik kesimlerin, aynı kesim içindeki uzmanların, ilgililerin ayrı ayrı sol anlayışları açıklanmakta, izlenmektedir. Türkiye’de cumhuriyetten sonra gündeme gelen sol hareketlerin, çok partili düzene geçtikten sonra sanat ve siyaset alanında sergilediği canlılık 1950 iktidar değişimiyle boyutlarını artırmış, 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden, özellikle CHP’nin ortanın solunda olduğunu bildirmesinden sonra hızlanmıştır. Ama Türkiye İşçi Partisi’nin kapatılmasından, özellikle 1980 harekâtı’ndan sonra hızını kesmiş, teröre başvuranların yarattığı ürküntüyle kimi kişi ve kuruluşların özenine, direnmesine, içtenlikle benimseyip savunmasına karşın duraklama dönemine girmiştir. Bilimsel bir tez niteliğinde değil, bir söyleşi türünde günümüz Türkiyesi’nde solun görünümüne ilişkin kişisel görüşlerimi açıklarken eleştiriler olacağını biliyorum. Değişik tanımları yapılabilir. Bir tanıma sığan sol kanımca yeterli anlatılmış olmaz. Sol insancıldır, devrimcidir, sürekli yenilenen ama özünden ödün vermeyen, ahlâk ve adaletten ayrılmayan soylu bir anlayıştır. Bilimsel bağlamda evrensel olmakla, anlam yönünden bu niteliği tartışılmaz bulunmakla birlikte uygulama alanı yönünden uluscu-ulusalcıdır. Kazanımlardan, olanaklardan hakça-eşit yararlanma, adaletli paylaşım ve bölüşümle katılım, halka yayılım, çabalarda özen ve özveri, koşullarda denge, alın teri göz nuruyla simgelenen, emeğe saygı, sömürülere karşıtlık, bağımsızlık ve özgürlüklere bağlılık, bilimsellik, gerçekçilik, çağdaşlık, solu dokuyan ilkelerdir. Amacını, öngörüsünü açıklayan başlıca özelliklerdir. Doğruluk, dürüstlük, açıklık, çalışkanlık, devingenlik, çoğulculuk, korkusuzluk-yüreklilik solu benimsemiş gerçek solcuların ırası (karakteri)dır. Ayrıntıda başka tanımlara da gidilebilir. Temelde, kamusal işlevlerin devlet öncülüğünde, önderliğinde, gözetim ve denetiminde yerine getirilmesi, kamu mallarının bireylerin eline bırakılmaması, siyasal ve ekonomik gücün halka yayılarak birlikte kullanılması için yönetsel çabaları gerekli gören ilerici ve toplumcu bir anlayıştır, ülkü (ideoloji)dür.
Tek tip sol yoktur. Değişik adda, değişik anlayışta sol akımlar, yapılar, kuruluşlar olabilir. Katılınan, karşı çıkılan yanları olabilir. Yöneticilerin özelliklerine, kişiliklerine göre uygulama biçimleriyle değişik algılamalar da gündeme gelebilir. Kuruluşlar arasında derin görüş ayrılıkları da bulunabilir. Siyasal yaşamda birbiriyle yarışmayı birbirine karşıtlık sayanlara, kendi varlığını öbürünü yoketmekte arayanlar olabilmektedir. Anlaşma ve uzlaşmayı, birleşme ve dayanışmayı beceremeyen, kavgayı ve çatışmayı varlık koşulu görenler de çıkmaktadır. Gerçekte sol kavramını çok kimse bilmiyor. Kapitalizme ve emperyalizme karşıtlık da günümüz gereksinimleri için yeterli tanım olmuyor. Karşıtlıkları barışıklıkları da belirterek ortaya koymak daha yararlı bir yöntem olmaktadır. Ne olduğu, ne olmadığı birlikte anlatılınca, yararları sayılıp gidereceği, önleyeceği sakıncaların dökümü yapılınca yandaşı artmaktadır. Ülkemizde genelde sosyalist söylemlerle yola çıkılıp Stalin Rusyası’yla kaynaşma biçiminde görüntü verildiğinden bir tür sapkınlıkla suçlanmış, insanı sömüren, insanlığı yokeden, kanlı bir siyasal terör, özgürlükleri ortadan kaldıran karanlık bir düzen aracı sayılmıştır. Sağ da dinciliği öne alan, tutucu, kapalı bir düzenin gücü sanılmıştır. “Milliyetçi-muhafazakâr, milî ve manevî değerlere saygı, Türk-İslâm sentezi” gibi çelişkili sunuşlar gündeme gelmiştir. Bu anlayışlarla bağdaşması olanaksız yasadışı olaylara gidilmiş, yasadışı güçlerle işbirlikleri ortaya çıkmıştır. Bunların hiçbirinin gerçek sağ ya da solla ilgisi yoktur. Anarşiyle bağlantı kendini yadsımaktır.
Gerçekte sol da sağ da bir dünya görüşüdür, düşünsel ağırlığı bulunan siyasal yönetim, siyasal yaşam gücüdür. Sol asla yıkıcı değil, yapıcıdır. Devrimci ve ilerici niteliği, çürümüş, yararsız, sakıncalı ne varsa kaldırıp yerine yararlıyı getirmeyi öngörür. Baskıya, şiddete karşıdır. Özel girişim düşmanlığı yoktur. Ekonomide devleti gerçek bir denetleyici konumunda tutmak, kazanımları kamunun, toplumun ağırlığı içinde eşit, dengeli paylaşmak, yoksulluğa, savaşa, hastalıklara karşı tutumla mutluluğu artırmaktır. Soygunu, hortumu, peşkeşi, kayırmayı, ayrıcalıkları ortadan kaldırmaktır. Ulusal bağlamda, ulusal çıkarları gözeterek özellikli üretimlere, yapılanmalara öncülük etmek, devlet anlayışının yansımalarından biridir. Türkiye’nin 1923’de başladığı devrim koşusunda yokluklara ve yoksunluklara karşın neleri başardığı gözetilirse halkçı, ulusalcı devlet anlayışının, karma ekonomiyi öngören sol yürüyüşün yararları benimsenir. Ekonomide bir kamu politikası güden, küresel güçlere, küreselleşme bağımlılığına karşı duran anlayış sol anlayıştır. Üretim-tüketim çatışması da değildir.
Gerçek sol, barışçı, düzenleyici, insanla toplumu birbirine ezdirmeyen dengeli bir siyaset-ekonomi dayanışmasından yanadır. Radikal sol, popülist sol, demokratik sol, çağdaş sol, ithal sol, yapay sol, terörist sol, Anadolu solu, Türkiye solu gibi açılımlar dağınıklığın sol alanındaki belirtileridir. Sosyal demokrasi, sosyalist anlayışın çizgilerinden biridir ama solun ılımlı, benimsenmesi uygun biçimi olarak verilmiştir. Ortanın solu da solun sertlikten uzak, benimsenmesi yararlı, günümüz koşullarına uygun türü olarak gündeme gelmiştir. Siyasal, ekonomik, toplumsal yönleri olan kavram nasıl işe geliyorsa öyle adlandırılmış, nitelenmiş ve tanıtılmıştır. Demokratik öğe olarak değeri üzerinde yeterince durulmamıştır. Kimi zaman siyasal ve ekonomik bir öcü olarak gösterilmiştir. Oysa en çağdaş, en yararlı siyasal akımdır.
Bu nedenlerle gerçeği hiç olmamıştır. Bir uçtan bir uca gerçek olmayan sol zaman almış, beklentiler, umutlar ve özlemler çoğunluk boşa gitmiştir. Yaptığına “solculuk”, kendine de “solcu” diyenlerin ya da öyle sanılanların çoğunun solla hiçbir ilgisi yoktur. Halka sırt çevirerek, özseverlik ve bencillik yaparak, kavga ve çıkar güdüsüyle solculuk yapmak olanaksızdır. Sağdan medet uman, sağa yarayan, şaşkın ve sulandırılmış bir solun kimliği ciddiye alınamaz, kişilik savı inandırıcı olmaz. Kendine faydalı olmayan, ülkeye hiç ses vermeyen sol, yapay, sözde, lâfçı solcularla kavram yıpratmakta, sol kötülenmektedir.
Sol fantezilerle oy toplayıp iktidara gelmek isteyenler gerçekçi ve içtenlikli olmazlarsa halkı aldatırlar. Halkla bütünleşmeyen sol başarılı olamaz. Değişik güçlerin şemsiyesi yapılmak istendi ama tutmadı. Siyasal kuruluşlar içinde kavgaların, seçmenleri ve yurttaşları üzüntü, hatta bıkkınlığa sürükleyen, nefretle dolduran olayların kaynağında anlayış ve ilke birliği olmaması yatmaktadır. Değişik adlar, bölünmeler, karşıtlıklar, kavgalar, uygarlık ve demokratlıkla ilgisi olmayan davranışlar sağın işine yaradı. Sağa hizmet eden sol Türkiye’de boyverdi. Masa başından ayrılmayan, halk içine çıkmayan, donuk, hantal, kaba, çiğ solcular, yalan söylemekten kaçınmayan sahte solcular solun zararlılarıdır. Mezhepçilerden, ayrılıkçı , bölücü, yıkıcılardan solcu olduğunu ileri sürerek ilgi çekmek isteyen gösterişçiler de solun düşmanıdır. Öyle olaylar izlendi-yaşandı, sol adına öyle eylemler yapıldı ki yurttaşları soldan soğuttu,uzaklaştırdı. “Bunlar mı solculuk? Bunlar mı solcu?” soruları günümüzde geçerliliğini sürdürmektedir. Sol gerçek kimliğini bulmalı, kendini eleştirmeli, sorgulamalı, yargılamalı, ada ve konuma bağlı olmadan halkın, insanımızın umudu olmalıdır. Neoliberal sağ, halk dalkavukluğu, yoksullara olanaklar, dinsel yaklaşımlarla, özetle ekmek ve çıkarla sola duvar örmektedir. Bu gerçeğe gözlerini kapayanlar, sandalye kavgasına tutuşanlar, halkı unutmuşlar, soldan çıkmışlardır. Nasıl Atatürkçü olmak rozetle olmazsa, solcu olmak da “Ben solcuyum” demekle olmaz. Yabancılara açık başkalarına bağımlı, ulusal çıkarlarına ilgisiz, halkını değil kendini düşünen kimse solcu olamaz. Sağcıların solculuğa kalkıştığı ortamlar solun yozlaştığı ortamlardır. Bunun sorumluları da solcu geçinip solcu olmayanlardır. Yenileşmeye, gençleşmeye kapalı bir solculuk düşünülemez. Kişisel egemenlik ve diktaya solculuk geçit vermez.
Türkiye’de gerçek Atatürkçü, gerçek solcudur. Kanımca gerçek Atatürkçü onurunu taşıyanların “Solcuyum” demesine de gerek yoktur. “Atatürkçüyüm!” demek solculuğun gereklerini, ilericiliği, demokratlığı, yurtseverliği, tüm güzel, iyi ve yararlı nitelikleri kapsamaktadır.
Solculuk bir anlamda temizlik, namusluluktur. İlkelilik, tutarlılıktır. Hukuksuzluğa asla olur vermez. Herkesin, özellikle öğrencilerin kavrayabileceği
bir yalınlıkla özetleyerek yazmağa çalıştım. Anlamak istemeyenler olabilir. Ayrıntıda ayrılmak yerine temelde ve genelde anlaşıp birleşerek geleceğe
yürümek gerçek solculuğun kanıtı sayılmalıdır. Yoksa karanlığa yürünür, kurtuluş düş olur.
http://www.turksolu.com.tr/ileri/23/ozden23.htm
.