KEYKUBAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KEYKUBAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Aralık 2015 Salı

CHP DE KÜRTÇÜ YAPILANMA CHP'YE BAŞÖRTÜLÜ KATILIMLAR CHP ALEVİ - KÜRT PARTİSİ Mİ?




 CHP DE KÜRTÇÜ YAPILANMA,    
CHP'YE BAŞÖRTÜLÜ KATILIMLAR, 
CHP ALEVİ - KÜRT PARTİSİ Mİ?



23 Kasım 2008 Pazar

http://adilyargic.blogspot.com/,
http://keykubat.blogspot.com/,
http://adilyargicc.blogspot.com/,
http://keykubat.blogcu.com/ 


Sayım Deniz BAYKAL ve grubunun son haftalar içinde gerçekleştirmeye çalıştıkları türbanlı kesimden üye kayıtları CHP’ye gönül vermiş bazı kesimlerce eleştirilmektedir.

Eleştiriler de tamamen haksız değildir.Nurcu ve Fethullahçı tarikatlarının bu parti içinde söz sahibi olmaları istenmediğinden bu kesimin partiye alınması tehlikeli olarak görülebilir.Bu yönde yapılan eleştiriler de haklıdır.

Bir de fotoğrafa farklı bir açıdan bakmakta yarar vardır.Bu gün CHP’nin resmine baktığımızda yoğun olarak Dersim kökenli siyasileri görmekteyiz.Hepsi Tunceli milletvekili olmasalar da Dersim Şebinkarahisar’dan Urfa’ya Kerkük’e,oradan Van ve Kars’a kadar geniş coğrafyada aşiret bağları olan bir yapılanmadır.

Osmanlı tarihi boyunca Dersim bölgesinde (Erzincan,Sivas,Tunceli,Elazığ ve Malatya) çıkan isyanlar sonucunda isyancıların dağıtılmaları amacı ile yapılan tehcir hareketleri yanında ihtiyaçtan kaynaklanan göçler ile de bölge halkı Anadolu coğrafyasında her yere yerleşmiştir.

Manisa,Balıkesir,İzmir,Edirne gibi yerlerde de bu aşiretin köklerini bulmak zor değildir.CHP yapılanması içinde,Atatürk ve İsmet paşa döneminden bu yana demokratik düzenin korunması amacı ile bu vatandaşlarımız önemli yerler tutmuşlardır.












Özellikle,1950 seçimleri sonrasında Celal Bayar ve Adnan Menderes’in kurdukları Demokrat Parti içinde Sünni, saltanatçı ve İslami Kürtçü kesim yapılanmaya başlayınca CHP içinde Alevi,Dersimli Ermenilerden oluşan dönme Alevilerin (Ermenilerin) ağırlıkları artmıştır.

1960 sonrası Türk-Alevi ağırlığı her ne kadar korunmuşsa da 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile kapatılan CHP’nin 1990’larda kurulması dönme Aleviler ile Türk-Kürt Alevilerin oranında aşırı bir artış olmuştur.

Bunun daha fazla detay işini tarihçilere bıraktığımızda,bu gün CHP sadece Alevi partisi görüntüsünden öte görünüm vermemektedir. Bu da CHP’nin “ulusal bir parti” görüntüsünü ortadan kaldırmaktadır.Ana muhalefet parti olmasına rağmen CHP’nin bu yapısı ile iktidar partisi olma olasılığı da kalmamıştır.

1970-80 arasında CHP’nin din konusunda hiçbir çalışma yapmamış olması,Türkiye’de, Almanya ve diğer AB ülkelerinde çalışan Sünni vatandaşlarımızın bu ülkelerin desteği ile İngiliz şekillendirmeli Fethullahçı-Nurcu tarikatlarının etkisine terk edilmelerine nenden olmuştur.

1980 sonrası Kenan Evren paşa ve Turgut ÖZAL’ın Nurcu Erbakan yapılanmasının Amerika ve AB desteği ile Anap’ın da çabaları ile yeniden örgütlenmeleri ise günümüzün Kürdistancı Nurcuları ile Ermenistancı dönme Alevilerin güçlerinin artmasına yaramıştır.

Bu çabalar 03 Kasım 2002 seçimleri ile AKP iktidarı olarak siyasi tarihimizde yerini almıştır. AKP en büyük oylarını ayrılıkçı Alevi ve Said Nursi+Fethullah yapılanmasından almıştır. R.Tayyip Erdoğan’ın bile Siirt Milletvekili olarak şaibeli bir seçimle hükümetteki yerini CHP desteği ile de alması olayın “Kürt-Ermeni” işbirliği boyutuna işaret etmektedir.

Mekanikteki çalışan parça yıpranır ilkesi gereğince AKP’nin de yıpranmasının sonucu olarak, CHP’ye katılan türbanlı kesime de baktığımızda,katılımcıların haber muhabirlerinin uzattıkları kameralara sarf ettikleri sözlerin de şiveleri bu Kürdistancı Nurcu Kürtlerin katılımlarına işaret etmektedir.

Yani katılımlara rağmen CHP dönme Alevi (Ermeni)-Alevi Türk-Kürt görünümündedir. Ha, keza diğer sol partiler de farklı değildir.

Deniz Baykal’ın 2007 seçimleri öncesi yaptığı konuşmalarda “ABD’siz siyasetimiz yok” ifadesi de G.W.BUSH’un “21.yüzyıl dinler çağı olacaktır” ifadesi yolunda CHP’nin yıpranan AKP’nin yarım bıraktığı B.O.P projesine hizmetini sürdürecek bir yapılanma içinde olduğunu da olaylar bize düşündürmektedir.

Ancak,CHP’nin B.O.P projesine bakışının İslami B.O.P değil demokratik B.O.P olduğu kanaatindeyim,umarım beni yanıltmazlar.

Bütün bunlara rağmen,her türbanlı,her nurcu da Kürt veya Kürtçü,ayrılıkçı değildir.Bunlar da mevcut iktidardan kuşkulara kapılmışlarsa CHP veya diğer siyasi yapılanmalara katılmalarının engellenmeleri de onları şikayet ettikleri yapılanmaya mecbur bırakmak anlamına geleceği için akli değildir.

CHP gibi demokratik partilerin tabanlarının nurcu,türbancı,Fethullahçı yapılanmaları içlerinde sindirebilecek,eritebilecek bilgi birikiminde olduğuna inanmaktayım.Bir siyasi partinin ulusal olabilmesi için kapısının herkese açık olması gerekir.Aksi takdirde o siyasi parti olmaktan çıkar,belli bir siyasi kavramın derneği kulübü haline gelir.

Merkezden kırsala yayılan parti kongrelerinde ve toplantılarında verilecek eğitimlerle katılımcılara şeriat düzeni ile demokratik düzen arasındaki farklılıklar öğretilebilir.Bu da demokrasinin benimsetilmesi açısından yaygın bir eğitim kampanyasına dönüşebilirse ülkemiz için de faydalı olacağı kesindir.

CHP ve diğer siyasi partiler marjinal oldukları sürece küçük parti olacaklarını bilmelidirler. Türbancı,başörtülü vatandaşlarımızın vatan haini oldukları söylemek kimsenin haddine değildir. Böyle bir katılım talebi iyi değerlendirilirse,CHP’yi iktidara taşıyabileceği gibi,olası bir CHP iktidarında da CHP’nin hükümet olarak,İslam ülkeleri ile yapılacak bağlantılarında elini güçlendirecektir.

Aksi halde,Sivas-Divriği ilçesi kalkındırma derneği veya Yeşiller partisi veya Ufocular Derneği,gibi belli bir kalıbı temsil eden parti olur ki o partinin ulusun her kesiminden destek alması da düşünülemez.

CHP’yi de sürekli muhalefette tutan da bu yapısıdır.

Bunca Atatürkçü,demokratik,liberal insan varken ve CHP bunları bile kendi bünyesinde toplamayı başaramazken iktidar olmayı nasıl hedefleyebilir?

Sayın Deniz BAYKAL’ın AKP’ye ve ABD-AB destekli gerici örgütlenmeye karşı demokrasi adına ekibi ile yaptıkları başarılı mücadeleyi de takdir etmemek insaf dışıdır.Ben şahsen sayın Deniz Baykal ve CHP kadrosunu bu mücadelelerinden dolayı kutluyorum.

Bunun yanında da CHP artık kendini yenilemek zorundadır.CHP parti olarak,sadece belli bir inanç grubunun kendilerini temsil ettikleri dernek olmadığını da göstermelidir.

Bu açıdan bakıldığında başörtülü katılım yerindedir.Katılımcı bayanlardan birisinin sorulan soruya “Bizim Ercan katılıyor da biz de onu desteklemek için geldik” sözü de bu insanların CHP’nin kültürel dengesini tehdit edebilecek durumda olmadıklarına açık bir işaretidir.

Her ne olursa olsun CHP ulusal,halkın her kesimini kucaklayacak bir hareket başlatmıştır. CHP'liler artık yumuşak klotuklarını soğumaya bırakıp her türlü hizmet için kolları sıvamak zorundadırlar.

Bu olumlu açılımın ardından onları zor bir görev beklemektedir.Aksi takdirde kendi savundukları ilkeler tarihin çöplüğünde yerini alır.

Her şeye rağmen bu olumlu açılım hayırlı olsun.


Keykubat


..

14 Nisan 2015 Salı

YEMEN İRAN GERGİNLİĞİNİN OLASI SONUÇLARI




YEMEN İRAN GERGİNLİĞİNİN OLASI SONUÇLARI


Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’ın, Yemen’e hava saldırısı başlatması Ortadoğu’da havayı iyice ısıttı.


Yemen-Arabistan 









Yıllardır ABD- AB ve derin NATO’nun üstüne gönderdiği, AKP hükumetinin de başrol oynadığı vatansever rejimi, terör örgütleriyle devirme çabalarından bir netice çıkmayınca, Suriye’de de süren başarısızlığın kronikleşmesiyle batılı işglcilerin sabrı taştı.

Fransa’da ikinciye hükumet değişti. ABD’de Obama ve demokratları cumhuriyetle “başarısız” ilan edildiler ve yaklaşan genel seçimlere kuvvetli girmek isteyen Obama, “yumuşak emperyalizm” siyasetine mola vererek, “sert askeri yaptırımlara” yönelmeyi mecburen tercih etti.
Önce Suriye’deki ESAD rejimine karşı besledikleri sayısız örgüte 600.milyona ABD doları destek çıkan yasa onaylandı. Türkiye üzerinden desteklenen örgütler saldırılarını hızlandırdılar ve Esad’ın bazı bölgelerde toprak kaybını sağladılar.

Bu Obama’ya puan kazandırdı.
Bu gelişmeleri Yemen’e yaptırılan Suudi hava saldırılarını, AKP Türkiye’si, Katar, Mısır gibi ülkelerin destekleri takip etti.
2010'da ABD seçim
tehditlerinden birisi











Yemen’e Suudi saldırısının arkasında olduğunu açıklayan ve TBMM ile kendi partisinin hükumetinin üstünde Sultan olan Recep Tayyip Erdoğan, Libya işgalinde düştüğü gülünç durumu tekrarlamamam için erken davranıp İran’ı payladı.
Sebebi, Obama, Ukrayna ve AB ambargolarıyla sıkıştırdıkları Rusya’yı bastırmanın verdiği rahatlıkla, seçim öncesi elini kuvvetlendirmek için İran’ı da işgal kapsamına alacağını düşünmesidir.

Bu yüzden “İran, Yemen’de ve bölgede Şii yapılanması kuruyor, bu siyasetlerini bırakmalıdır” tehdidini yapıverdi.
Aynen, Kardeşim Esat’ten “Düşmanım Esed’e” dönüşen siyaseti gibi dönüşü bize şaşırtıcı gelmedi.

Dün de Slovenya’ya giderken yaptığı açıklamada “Bir arının inceliğinde çiçeklerin özünü alıyoruz” diyerek geçmişteki siyasi dönüşlerini de açıklamış oldu.
Anlayana.
Türkiye ve İran’ın bölgede hakim olmaya aday iki devlet olduğu ve yıllardır içinde bulunduğumuz her türlü terör ve ekonomik sıkıntıların ardında bu iki ülkenin hakimiyet yarışı olduğunu yıllar önce “Türk İran Yarışında Son” başlıklı yazımda yayınlamıştım.

Türkiye ve İran ne kadar iyi geçinseler de, Yavuz Sultan Selimden beri sürekli kapışmaktadır.I.Selim’in İranın Şii kartına Sünnilik kartı ile cevap vererek İran ile arasına çizgi koyması gibi, Recep Tayyip Erdoğan da aynı kartı koyarak İran’ı hedef ilan etmiştir.
Oysa Yavuz’un siyaseti ile büyüyen Osmanlı, sonunda feci şekilde batmıştır.

Hem de AKP hükumetini elinde tutan dini ve ırki etnik grupların işbirlikçi isyanları ve onlardan devşirme devlet adamlarının onlarla ve batıyla sinsi işbirlikleri sayesinde olmuştu bu olay.

İran-Türkiye yarışı her ne kadar ayrı kutuplara dayalı görünse de yani İran’ın Rus, Türkiye’nin Batı destekli yürümesi sadece “cambaza bak” olayıdır.

Suudi saldırısında yıkılan
evinin enkazında kalan Yemenli











Dünya, ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin olmak üzere  beş merkezden yönetilir ve beşi de ABD ve İngiltere’deki deşifre olmuş Şeytana tapınan Mason küresel sermayece kurulmuş, şişirilmiş güçlerdir.

Bu yüzden bu kavgadaki kutup farklılıkları sizi aldatmasın. Küresel Mason sermaye tarafından kurulmuş olan, Rusya+Çin ile ABD-AB  gibi iki kutup, sağ el ile sol elin aynı bedene bağlı olmaları ve hizmet etmelerine benzer bu olay.
Sorun, R.T.Erdoğan’ın Yemen ve İran çıkışı yerinde midir değil midir? Sorusunun cevabıdır.

Yemen işgalinin ne kadar ileri gideceğini, karşı kutubun tepkileri ile diğer devletlerin tepkileri belirleyecektir.
Bir yerlerden sert çıkış olursa, işgal her an durabilir bundan yalakalık eden kukjla hükumetler ve onların halkları zarar görebilirler.

İran konusu apayrı bir konudur. Bu gün Amerika, Avrupa halklarının din, dil, soy olarak İran ile bağları derindir. Bu yüzden İran’da Mason İslam’ın kurduğu ilk putperest şeriat rejimi, Mason sermaye açısından gurur kaynağıdır.
Türkiye henüz o aşamaya gelememiştir, gelmemelidir de. Çünkü, İran’da değiştirilmek istenen rejim değil, geçen 36 yıllık devlet tecrübesiyle, milli duyguları kabarmış İran devlet adamları ve bürokrasisidir.
Arkasından demokrasi falan geleceği yoktur. Bizim de İran’ın da toprakları bölünecek, batılı sömürgecilere askeri üs olacak yeni cici kukla devletçikler kurulacaktır.


AKP’nin durmadan, ısrarla yürüttüğü “dini, ırki ayrımcılık siyasetinin sebebi de bu bölünmeye zemin hazırlamaktır.

İtanbul ve boğazlarda, Vatikan tarzı özerk bir bölgenin, bu beş devletten seçilecek gözlemci, icracı, atanmış bür hükumet tarafından yönetileceğimiz artık kesinleşmiştir.















Ordumuz, “Haçlı Ordusu”, askerimiz “Haçlı Askeri” olmuştur.

Açılım Süreci, Çözüm Süreci denilen saçmalık da terör örgütünün, ülkemizden toprak alarak devlet kurması, geçici dönem "eyalet" kalması ardından da Haçlı Ordularına askeri üs olmasıyla sonuçlanacaktır.

Devletin bölünmesini sağlayan siyasi ortam AKP sayesinde gerçekleşmiştir. AKP'nin yanında TBMM ve meclis dışı muhalefetler de buna ortaklık etmiştir. Elbette başta ordu ve sermaye şirketlerini de saymamız gerekir.

İran’a ABD-AB ve NATO koalisyon ordularının Irak’a yaptıkları gibi, ABD seçimleri öncesi bir işgal operasyonuna geçip geçmeyecekleri hesabını doğru yapamadıysa AKP ve Türkiye bu İran çıkışından zarar edecektir ve belki de İran’dan önce işgal yememize de sebep olabilecektir.
Bence R.T.Erdoğan İran çıkışında tedbirsizlik etmiştir. Fatursa da millete kesilecektir.
Yemen işgali öyle hemen sonuç getirecek oldu değildir. Şu an 10 yalaka devlet (!) bir Arap ordusu kurmayı başarsalar da sonuç almaları uzun zaman alacak bir gelişmedir.

R.T.Erdoğan ve partisi, böyle doğrudan tavır takınmaktansa, gizliden siyaset yürütseydiler daha iyi olabilirdi.

Neyse, gizli sevişen eşkare doğurur örneğine bakarak, tavrın doğrudan konması iyidir ama, umarım ardından Menderes’e benzemezler.
Menderes’i astıran ismet paşa değil Amerika’dır. Bunu bilmeyen varsa öğrensin.

Dünya siyaset sahnesi, rolleri yaşanan bir tiyatro oyununu Adem’den u yana yaşamaktadır, bira tecrübe alınsa zararı mı olur?

Takdir okuyanlarındır.


Alaeddin Yavuz

http://keykubat.blogspot.com.tr/2015/03/yemen-iran-gerginliginin-olasi-sonuclari.html

..