MADAGASKAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MADAGASKAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2019 Cumartesi

TÜRKİYE’NİN AFRİKA POLİTİKASI 2009., BÖLÜM 2

TÜRKİYE’NİN AFRİKA POLİTİKASI  2009., BÖLÜM 2



2009 yılında Türkiye ayrıca çeşitli uluslararası platformlarda Afrikalı liderlerle görüşmeler yaparak hem ikili ilişkilerin geleceği üzerine fikir alışverişinde bulunmuş hem de yeni işbirliği adımlarını atmıştır. Örneğin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Eylül ayında 64. dönem BM Genel Kurulu toplantıları öncesinde New York’taki temasları çerçevesinde 23 Eylül’de Gana, Kamerun ve Tanzanya Dışişleri Bakanlarıyla görüşmüştür.60 Başbakan Erdoğan’la birlikte BM Genel Kurulu’nda düzenlenen İklim Değişikliği Zirvesi’ne katılan Davutoğlu, basına kapalı olarak gerçekleştirilen ikili temaslarından ilkini Türkevi’nde, Ganalı Bakan Muhammed Mumini ile yapmış ve daha sonra Kamerun Dışişleri Bakanı Henri Eyebe Ayissi ve Tanzanya Dışişleri Bakanı Kamillius Membe ile ayrı ayrı görüşmüştür. Davutoğlu ile Mumini görüşmesinde, Türkiye’nin Gana’da büyükelçilik açma hazırlığında olduğu ve iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması konusunda sürecin hızlandırılmasının yararlı olacağı vurgulanmıştır. 

Davutoğlu’nun Tanzanya Dışişleri Bakanı Kamillius Membe ile yaptığı görüşme de Somali konusunun da ele alındığı Tanzanyalı bakanın Türkiye ile Somali konusunda stratejik ortaklığa hazır olduklarını vurguladığı belirtilmiştir. Görüşmede ayrıca Somali sorununun çözümüne yönelik iki ülkenin yakın çalışmasına karar verilmiştir. Ganalı bakan Mumuni’nin Türk inşaat sektörünü çok başarılı bulduklarını söylediği görüşmede Davutoğlu, TİKA’nın faaliyetleriyle ilgili Ganalı bakana bilgi vererek ve istemeleri halinde Ganalı diplomatların Dışişleri Bakanlığı Akademisi’nde eğitim alabileceklerini kaydetmiştir. Daha sonra Kamerun Dışişleri Bakanı Henri Eyebe Ayissi ile Davutoğlu arasında geçen görüşmede, iki ülke arasındaki ticaretin arttırılması için çifte vergilendirmenin önlenmesi ve serbest ticaret anlaşmalarının kabul edilmesi gibi yasal düzenlemeler üzerinde durulmuş ve istek halinde Kamerunlu diplomatlara da Bakanlık Akademisi’nde eğitim verilebileceğini belirtmiştir.61 

Ekonomik ve Ticari İlişkiler,

Şubat ayındaki Cumhurbaşkanı Gül’ün Afrika çıkarması küresel kriz sebebiyle ihracat pazarları daralan Türk işadamlarına yeni açılımlar sağlamıştır. Ziyaret kapsamında Afrikalı ve Türk, bine yakın işadamının karşılıklı görüşmeleri sonucu 500 milyon dolarlık ticarî anlaşmaya imza atılmıştır. Kenya ve Tanzanya ziyaretinde kurulan temaslarda Türk firmaları 200 milyon dolarlık askerî konut, 55 milyon dolarlık hastane ve 78 kilometrelik yol yapımını üstlenmiştir. Ziyareti değerlendiren Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye’nin alternatif pazarlara ihtiyacının hızla arttığı bir ortamda Afrika’yla ticarî işbirliğinin son derece önemli olduğunu 
söylemiştir.62


Tablo 3: Türkiye’nin Bazı Sahra-Altı Afrikası Ülkeleriyle İhracatı (2001-2009)
Kaynak: Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, http://www.dtm.gov.tr


Krizden çıkış için yeni pazarlara yönelen işadamlarının Afrika açılımı 2009 yılında çeşitli sivil toplum örgütlerinin önderliğinde devam etmiştir. 26 Nisan’da TUSKON çatısı altındaki derneklere üye 120 Türk işadamı ülkedeki yatırım imkanlarını araştırmak üzere Senegal’e çıkarma yapmış ve Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade ile görüşmüştür. Ülkesine yönelik Türk ilgisinden büyük memnuniyet duyan Cumhurbaşkanı, başkentteki 150 bin metrekarelik bir alanı yatırımlarda kullanılmak üzere Türk işadamlarına 
hibe etmiştir.63 Açılışını Başbakan Erdoğan’ın yaptığı ve TUSKON tarafından 1-7 Haziran tarihleri arasında düzenlenen Dünya Ticaret Köprüsüne 135 ülkeden 2 bin 300 işadamını katılmıştır. Bunların 600’ü Afrika’dan gelen işadamlarından oluşmuştur.64 

Ayrıca TUSKON 30 Haziran’da Afrika kıtasındaki 19 ülkenin üye olduğu Doğu ve Güneydoğu Afrika Ortak Pazarı (COMESA) ile birlikte İstanbul’da “Yatırım Tanıtım Toplantısı” gerçekleştirmiştir. Birliğin yetkilileri, üye 19 ülkenin potansiyeli hakkında bilgi vermiş ve toplantıya heyet başkanı sıfatıyla COMESA Koordinatörü Kenya Ticaret Bakanı Amos Kimunya katılmıştır, Özellikle “mineral, tarım, ziraat, imalat ve turizm alanlarında büyük işbirliği imkanları mevcut. Bölgeye yatırımı düşünen Türk işadamları için elimizden gelen kolaylığı 
sağlarız” diyen Kimunya Türk yatırımcıları Afrika’ya davet etmiştir.65 

28 Ağustos-6 Eylül 2009 tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası İzmir Fuarı’nın onur konuğu olarak Etiyopya davet edilmiştir. Fuara katılan Etiyopya’nın Ticaret ve Endüstri Bakanı Girma Birru, açılış töreninde yaptığı konuşmasında onur konuğu seçilmelerinden dolayı teşekkür ederek iki ülke arasındaki ticaret hacminin 27 milyon dolara ulaştığını ifade etmiştir.66


Tablo 4: Türkiye’nin Bazı Sahra-Altı Afrikası Ülkeleriyle İthalatı (2001-2009)
Kaynak: Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, http://www.dtm.gov.tr

Türkiye’nin Güney Afrika ile ilişkilerini geliştirmek amacıyla Dış Ticaret’ten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan kalabalık bir işadamı heyetiyle beraber 4-7 Kasım 2009 tarihleri arasında bu ülkeyi ziyaret etmiştir.67 Bununla birlikte Expotim’in organize ettiği ve İstanbul Sanayi Odasının (İSO) desteklediği 2. Türk İhraç Ürünleri Fuarı 12-15 Kasım tarihlerinde yüz kadar şirketin katılımıyla 
Senegal`in başkenti Dakar’da yapılmıştır. 

Fuarın tanıtımı dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan İSO Genel Sekreter Yardımcısı Haktan Akın, Afrika ülkelerinin Türkiye’nin sanayisi açısından önemli potansiyele sahip olduğunu belirterek, İSO olarak, 2009’da Afrika ülkelerine yönelik dış ticaretin geliştirilmesine önem verdiklerini, Senegal’in de hedef ülkelerden biri olduğunu söylemiştir. 

Senegal`in Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Nicolas Nyouky de Senegal hakkında bilgi vererek iki ülke arasında yapılan ticaret anlaşması sonrasında ülkeler arasındaki ticari ilişkilerin arttığını belirtmiş ve Senegal’in balıkçılık, tarım ve gıda endüstrisi, turizm, su sporları, golf, yelken, bilgi teknolojileri sektörlerinde yatırım ihtiyacı bulunduğuna işaret etmiştir.68

Güvenlik, Afrika’nın Kalkınması ve Sivil Havacılık,

2009 yılında ticari ve siyasi gelişmelerin yanı sıra güvenlik ve Afrika’nın kalkınması gibi konular da Türkiye-Afrika ilişkilerinde önemli başlıklar haline gelmiştir. Özellikle Aden Körfezi’ndeki korsancılık faaliyetleriyle mücadelede Türkiye aktif rol almaya başlamıştır. TCG Giresun Firkateyni, BM Güvenlik Konseyi kararıyla oluşan Birleşik Görev Kuvveti’ne katılmıştır.69 4 aylık görevine 25 Şubat’ta başlayan Giresun Fırkateyni, korsanlar ve silahlı soygun yapanlara karşı kara operasyonuna katılmayacak ve görev alanları içerisinde bulunan Türk ticaret ve askerî gemilerine refakat ederek koruma sağlayacaktı. Haziran ayında görev süresi dolan fırkateynde 32’si subay, 150’si astsubay, 9’u uzman erbaş ve 72’si erbaş-er olmak üzere 263 personel görev yapıyordu. 70 Görev süresinin dolması üzerine Giresun Fırkateyni’nin Haziran sonunda Türkiye’ye dönmesinde sonra, 19 Haziran’da korsanlarla mücadele etmek için bu defa Gediz Fırkateyni  Aden Körfezi’ne gönderilmiştir. Gediz Fırkateyninde 28 subay, 156 astsubay, 10 uzman erbaş ve 72 erbaş ile er görevlendirilmiştir.71 
Eylül’e kadar bölgede kalan Gediz Fırkateyni’nin görev süresinin dolması sonrasında ise TCG Gökova Fırkateyni, korsanlarla mücadele etmek için Somali açıklarına gitmiştir. Aden Körfezi’nde 5,5 ay yani Şubat 2010’a kadar görev yapan fırkateynde 30’u subay, 158’i astsubay, 79’u er ve erbaş olmak üzere toplam 267 personel bulunuyordu.72

Afrika’nın kalkınması konusunda Türkiye’nin Afrika ile ilişkileri genellikle Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) üzerinden kurulmakta ve Türk resmi yardımları hep TİKA üzerinden gitmektedir. TİKA’nın 2009 yılında Afrika’daki faaliyetlerini özetlemeden önce TİKA’nın kurumsal olarak kıtaya açılımı hakkında kısa bir bilgi vermekte fayda vardır. TİKA ilk olarak 2005 yılında Etiyopya’nın 
başkenti Addis Adaba’da ilk ofisini açarak Afrika’daki faaliyetlerine başlamıştır. Bunu daha sonra 2006 ve 2007 yıllarında Hartum (Sudan) ve Dakar (Senegal) ’da yeni ofisler açılarak çalışmaların genişletilmesi takip etmiştir. TİKA tüm kıtada bu ofisler üzerinden 37 ülkeye hizmet vermekte ve projeler yapmaktadır. TİKA projeleri genellikle uzun dönemli kalkınmaya katkı yapma amacı taşımakta ve teknik yardım ve tarımsal kalkınma ağırlıklı olmaktadır.73

 Bu çerçevede TİKA, insanların büyük bölümünün günlük 2 doların altında bir gelirle yaşamaya çalıştığı ve dünyanın en yoksul 49 ülkelerinden olan Burkina Faso, Cibuti, Etiyopya, Gine, Gine Bissau, Mali, Senegal, Komor Adaları, Madagaskar, Tanzanya, Kenya, Rwanda ve Uganda’da Afrika Tarımsal Kalkınma Programını uygulamaya başlamıştır. Türkiye, TİKA ve Tarım Bakanlığı işbirliğiyle yürütülen bu proje sayesinde, tarımsal sulama, bitkisel üretim (pamuk, sebze, meyve, bahçecilik, buğday, mısır vs.), tarımsal-hayvancılık mekanizasyon, hayvan yetiştiriciliği, balıkçılık, gıda teknolojisi ve hayvan hastalıkları ile mücadele konularında uzun süreli eğitimlere katılacak ve ülkelerinde  uygulanacak tarımsal projelerde yeni uzmanların yetişmesine katkı sağlayacaktır.74 

2009 Şubat ayında başlayan bu proje halen devam etmektedir. Ülkelerin tamamına insani ve teknik yardım yapan TİKA, bu çerçevede Tarım ve Köy işleri Bakanlığı ile müşterek olarak Türk-Sudan Tarımsal İşbirliği Programını yürütmektedir. Programla, yaklaşık 250 Sudanlı ziraat mühendisi ve veteriner hekimin  Türkiye’de, tarımsal sulama, bitkisel üretim ve hayvan yetiştiriciliği konularında eğitim alması, Sudanlı uzmanların kendi topraklarını işletebilen ve kendi kaynaklarını yönetebilen bilgi ve beceriyi kazanmış uzmanlar olması amaçlanmaktadır.75 

Kalkınma projeleri yanında Türkiye, küçük de olsa ekonomik katkılarla kıtadaki kurumsal yapıları da desteklemektedir. Bu çerçevede AfB’nin 2009 bütçesine 500.000 ABD doları katkıda bulunarak Ağustos 2008’de İstanbul’da gerçekleşen Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi sonrasında Türkiye’nin AfB ile ilişkilerini sıklaştır maya devam ettirmede ciddi olduğunu göstermiştir. Yardımı Türkiye’nin Etiyopya Büyükelçisi Ali Rıza Çolak, AfB Barış ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Jean Ping’e teslim etmiştir.76

Siyasi ve ticari ilişkilerin gelişmesiyle beraber sivil havacılık gibi çeşitli alanlarda da Türkiye-Afrika ülkeleri ile ilişkilerini çeşitlendirmiştir. 

2009 yılında bu çerçevede gerçekleşen en önemli olay Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde 15-17 Haziran’da İstanbul’da gerçekleştirilen Afrika Sivil Havacılık Örgütü Konferansı (AFCAC) sonrasında Türkiye’nin 9 Afrika ülkesi ile ikili havacılık anlaşması imzalamasıdır. Konferans çerçevesinde, Mali, Gambiya, Somali ve Komorlar Birliği ile ikili hava ulaştırma anlaşması imzalanmış, Uganda, Zambiya, Fildişi Sahilleri, Çağ ve Togo ile Eylül ayında imzalanmak üzere ön mutabakat sağlanmıştır.77 Afrika’ya açılım çerçevesinde daha önce de 12 Afrika ülkesi ile ikili hava ulaştırma anlaşması imzalanmıştı. Eylül ayında mutabakat sağlanan Afrika ülkeleriyle Türkiye’nin ikili hava ulaştırma anlaşması bulunan Afrika ülkelerinin sayısı 21’e yükselmiş oldu. Ayrıca Ekim 2009’da Demokratik Kongo Cumhuriyeti Ulaşım ve İletişim Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre, Demokratik Kongo ile Türkiye arasında bir hava trafiği 
sözleşmesinin yakın zamanda imzalayacaktır.78

Sonuç

Türkiye’nin Afrika ile ilişkileri çok eskilere kadar gitmesine rağmen modern dönemdeki ilişkilerin tarihi yenidir. 1998 sonrasında başlayan Afrika’ya açılma süreci 2005 sonrasında hızlanmış ve karşılıklı ticari ve siyasi ilişkiler artmıştır. 2009 yılındaki gelişmeler önceki yıllardaki gelişmelerin bir nevi devamı seklinde olmuştur. Ekonomik ve siyasi göstergelere bakıldığında ticari ilişkilerin hemen 
hemen tüm Afrika ülkeleriyle artmakta olduğu söylenebilir. Ayrıca 2009 yılında yeni açılan 8 elçilik Türkiye’nin Afrika ilişkilerine yeni bir dinamizm kazandırmak için önemli bir adım olmuştur. Özellikle hem bilgi hem de doğrudan bağlantı eksikliği göz önünde bulundurulduğunda bu yeni elçilikler önümüzdeki yıllarda Afrika ile ilişkilerin artırılmasında önemli bir rol oynayacaktır.

Ticari, siyasi ve diğer alanlardaki olumlu gelişmelere rağmen Türkiye-Afrika ilişkilerinde hala varlığını koruyan en temel sorun bilgi eksikliğidir. Gerek üniversitelerdeki Afrika üzerine çalışan uzman ve akademisyen sayısının son derece sınırlı oluşu, gerekse hemen hemen hiçbir Türkçe kaynağın olmaması önümüzdeki dönemde üzerine gidilmesi gereken en temel sorundur. Aynı şeyi Afrika kıtası için de söylemek mümkündür. Özellikle Sahra-Altı Afrikası’nda Türkiye ile ilgili bilgi ve belge eksikliği o bölgedeki ülkelerin Türkiye’ye yer yer şüphe ile bakmasına ve Türkiye’nin iyi niyetli politikalarını yanlış yorumlaya bilmesine yol açmaktadır. Öğrenci ve akademik değişimi, bu sorunu uzun vadeli çözmenin en kolay yoludur. Türkiye’deki üniversitelerde Afrika konusuna öğrencilerin ilgi duymasını sağlamak açısından Afrika ile ilgili festival, konferans ve konser gibi çeşitli alanlarda organizasyonların yapılması Türkiye’nin Afrika politikasının sosyal altyapısını oluşturmak için önemlidir.

Son olarak, yıllardır Türkiye’de var olan iki Afrika imajının yıkılıp yerine potansiyel işbirliği yapılabilecek tek bir Afrika imajının yerleşmeye başladığı son dönemde, Afrika’ya siyasi ve ticari ilginin devam etmesi bu algı dönüşümünün kalıcı olabilmesi için elzemdir. 2009 yılı bu açıdan önemli katkılar yapmış olup sonraki yıllardaki ilişkilerin altyapısına da önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. 

Türkiye’nin Afrika Politikası 2009 Kronoloji

11 Ocak TBMM Başkanı Köksal Toptan Cezayir’i ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Abdülaziz Bouteflika, Başbakan Ahmed Ouyahia, Millet Konseyi Başkanı Abdülkadir Bensalah ile bir araya gelmiştir.

16 Ocak Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh Türkiye’yi ziyareti etmiştir.

3 Şubat Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Muhammed Osman Taha, Türkiye’de resmî temaslarda bulunarak Başbakan Erdoğan ve TBMM Başkanı Toptan ile bir araya gelmiştir.

20-23 Şubat Cumhurbaşkanı Gül, Devlet Bakanı M. Sait Yazıcıoğlu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve TBMM Kenya ve Tanzanya Parlamentolararası Dostluk Gruplarının Başkanları ve 100’e yakın işadamı ile birlikte Kenya ve Tanzanya’ya resmi ziyarette bulunmuştur.

10 Mart Fas Temsilciler Meclisi Başkanı Mustafa Mansouri TBMM Başkanı Toptan’ın daveti üzerine Türkiye’ye gelmiş ve Toptan ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile görüşmüştür. 

25 Mart TBMM Başkanı Toptan Tunus’u ziyaret ederek Başbakan Muhammed Gannuci’yle görüşmüştür.

6-10 Nisan Sudan’ın başkenti Hartum’da gerçekleşen 11. Dönem Karma Ekonomik Komisyonu toplantısına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker katılmıştır.

17 Nisan Türkiye’ye resmi ziyarette bulunan Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Şeyh Ahmet Cumhurbaşkanı Gül ile bir araya gelmiştir.

23 Nisan Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen ile Libya Sanayi, Ekonomi ve Ticaretten Sorumlu Bakanı Muhammet Havei serbest ticaret anlaşması ve sanayi bölgelerinde yatırım yapılmasıyla ilgili olarak bir sözleşme imzalamışlardır.

21 Temmuz Türkiye’de resmî temaslarda bulunan Sudan Sağlık Bakanı Hasan Ebu Aisha Hamid, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ile bir araya gelmiştir.

12 Ağustos Türkiye’yi ziyaret eden Libya Kamu İşleri Bakanı Muhammed Matuk, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ile bir araya gelmiştir.

23 Eylül Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 64. dönem BM Genel Kurulu toplantıları öncesinde New York’taki temasları çerçevesinde Gana, Kamerun ve Tanzanya Dışişleri Bakanlarıyla görüşmüştür.

8 Ekim Libya’da temaslarda bulunan Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan Trablus’ta Libya-Türkiye Ticaret ve Yatırım toplantısına katılmıştır.

4-7 Kasım Dış Ticaret’ten sorumlu Devlet Bakanı Çağlayan Güney Afrika’yı ziyaret etmiştir. 

7 Kasım TUSKON’un düzenlediği “Türkiye-Fas Ticaret ve Yatırım Köprüsü” vesilesiyle Fas’a giden Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Fas Sanayi Ticaret ve Yeni Teknolojiler Bakanı Ahmed Reda Chami ile görüşmüştür.

24 Kasım Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Dış ticaretten Sorumlu devlet bakanı Çağlayan ile birlikte Libya’yı ziyaret etmiştir.


DİPNOTLAR;

1 Bkz. Ali Babacan, Speech to the Group of African Countries, New York, 24 Temmuz 2008, http://africa.mfa.gov.tr.
2 Bkz. Davut Dursun, Ortadoğu Neresi, İstanbul: İnsan, 1995.
3 Bu konudaki ilk örnek çalışma olarak bkz. Ahmet Uçar, Güney Afrika’da Osmanlılar: 140 Yıllık Miras, İstanbul: Tez Yayınları, 2000. 
4 Bkz. Özdem Sanberk, “Gül döneminde Türk dış politikası”, Radikal, 21 Ağustos 2007; Aslı Aydıntaşbaş, “Etiyopya mı?” Sabah, 3 Mart 2005.
5 Bkz. Ahmet Kavas, Afrika Raporu, Stratejik Rapor, No: 4, İstanbul: TASAM, 2005; Ahmet Kavas, Osmanlı-Afrika İlişkileri, İstanbul: TASAM, 2006.
6 Mehmet Özkan, Turkey Discovers Africa: Implications and Prospects, SETA Policy Brief, No 22, 2008.
7 Numan Hazar, “The Future of Turkish-African Relations”, Dış Politika, c. 25, n. 3-4, 2000, s. 109-110. 
8 Hazar, The Future of Turkish-African Relations, s. 110.
9 Bkz. Tom Wheeler, Turkey and South Africa: Development of Relations 1860-2005, SAIIA Report, No 47, 2005, s. 3-5; Musa Şahin, “Formation of Cape 
   Colonial Community and Ottoman Turkish existence in South Africa”, Pakistan Journal of Social Sciences, c. 3, n. 9, 2006, s. 1129-1137; Serhat Orakçı, 
   “The Emerging Links between the Ottoman Empire and South Africa”, International Journal of Turkish Studies, c. 14, n. 1-2, 2008, s. 47-60. 
10 Orhan Koloğlu, Hicaz Demiryolu, (1900-1908) Amacı, Finansmanı, Sonucu, çağını Yakalayan Osmanlı, İstanbul: IRCICA, 1995, ss. 220-222. 
11 Selim Argun, The life and Contribution of the Osmanli Scholar, Abu Bakr Effendi: Towards Islamic Thought and Culture in South Africa, 
    Basılmamış Master tezi, Johannesburg,  Rand Afrikaans Universitesi, 2005.
12 Argun, The life and Contribution of the Osmanli Scholar.
13 Meliha B. Altunışık, “Worldviews and Turkish foreign policy in the Middle East”, New Perspectives on Turkey, n. 40, 2009, s. 174.
14 Hazar, The Future of Turkish-African Relations, s. 110.
15 Salih Z. Karaca, “Turkish Foreign Policy in the year 2000 and Beyond: Her Opening up Policy to Africa”, Dış Politika, c. 25, n. 3-4, 2000, s. 116.
16 Bu konudaki nadir çalışmalardan birisi olan Türkkaya Ataöv’ün Afrika Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri (Ankara, AÜ SBF Yayınları, 1975) kitabı daha çok kıtadaki 
    gelişmelerin kısa bir özeti şeklinde olup oradaki gelişmelerin Türkiye için ne anlama geldiğine hemen hemen hiç atıf yapmaz.
17 Bu Plana maalesef Dışişleri Bakanlığı sitesinden ulaşmak mümkün değildir. Planın geniş bir özeti için bkz. Numan Hazar “The Future of Turkish-African Relations”, 
    Dış Politika, c. 25, n. 3-4, 2000, s. 111-113.
18 Mehmet Özkan ve Birol Akgün, “Turkey’s Opening to Africa”, The Journal of Modern African Studies, c. 48, n. 4, 2010, s. 525-546.
19 Daha fazla bilgi için bkz. Mehmet Özkan, “What Drives Turkey’s involvement in Africa?” Review of African Political Economy, c. 37, n. 126, 2010. 
20 Mehmet Özkan, Turkey Discovers Africa: Implications and Prospects, SETA Policy Brief, No 22, 2008, s. 5.
21 http://www.byegm.gov.tr.
22 http://www.tbmm.gov.tr.
23 http://www.tbmm.gov.tr.
24 Afrika Gündemi, Ankara: ACAUM, Ocak 2009, s. 12.
25 “Kaddafi Erdoğan’ı öperek karşıladı”, Milliyet, 24 Kasım 2009. 
26 “Libya’ya vize yok”, Milliyet, 25 Kasım 2009. 
27 “Libya’da ‘krallar gibi’ karşılandı”, Radikal, 25 Kasım 2009.
28 www.saglik.gov.tr. 
29 http://www.tbmm.gov.tr.
30 Bkz. Mehmet Özkan, “Batı Sahra Sorunu”, IGMG Perspective, c. 14, n. 159, 2008, s. 26-27.
31 http://www.birincikuvvet.com. 
32 Afrika Gündemi, Ankara: ACAUM, Nisan 2009, s. 28.
33 “Libya ile STA imzalandı”, 12 Ağustos 2009, http://www.haberturk.com.
34 “Türkiye-Irak sınırında ‘özel sanayi bölgesi’ kurulacak”, Zaman, 12 Ağustos 2009. 
35 http://www.dtm.gov.tr.
36 http://www.byegm.gov.tr.
37 http://www.dtm.gov.tr.
38 “Türkiye otomotivde öncü, Fas’ta üretip Güney Avrupa’ya satalım”, Zaman, 14 Kasım 2009. 
39 “Türk şirketi, Fas’ta bin 500 konut yapacak”, Zaman, 16 Kasım 2009. 
40 “Kara Kıta’ya 8 büyükelçi”, Aksiyon, Sayı: 765, 3 Ağustos 2009.
41 “Afrika’ya Türk Elçi çıkarması”, Milliyet, 29 Temmuz 2009. 
42 “Turkish President Gul to Visit Kenya and Tanzania”, 19 Şubat 2009, 
http://www.turkishweekly.net.
43 “Cumhurbaşkanı Gül vahşi hayvanlarla”, Milliyet, 21 Şubat 2009.
44 Nichole Sobecki, “Turkey seeks economic salvation in Africa”, GlobalPost, 11 Mart 2009; ve “Old Ottoman friends, new ¨voice of Africa¨?” 16 April 2009, 
http://www.lesafriques.net.
45 “Kenya’da Safari”, Hürriyet, 22 Şubat 2009.
46 “Cumhurbaşkanı Gül yurda döndü”, Hürriyet, 23 Şubat 2009.
47 http://www.tarim.gov.tr.
48 “Cibuti’den misafir var”, Milli Gazete, 15 Ocak 2009. 
49 “Türk yatırımcı, Doğu Afrika pazarına Cibuti’den girecek”, Zaman, 18 Ocak 2009.
50 “Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ankara’da”, Zaman, 3 Şubat 2009.
51 Afrika Gündemi, Ankara: ACAUM, Temmuz 2009, s. 34
52 Afrika Gündemi, Ankara: ACAUM, Şubat 2009, s. 23.
53 Afrika Gündemi.
54 http://www.trt.net.tr.
55 http://www.byegm.gov.tr.
56 Fulya Özerkan, “Domestic Double standards in Darfur policies”, Hürriyet, 4 Şubat 2009. 
57 http://www.cnnturk.com.
58 Türkiye’nin Darfur politikası için bkz. Mehmet Özkan ve Birol Akgün, Why Welcome Al Basheer? Contextualizing Turkey’s Darfur Policy, 
     SETA Policy Brief, No 45, Temmuz 2010. 
59 “Basheer cancels visit to Istanbul”, http://news.bbc.co.uk.
60 http://www.trt.net.tr.
61 http://www.akademikozgurluk.com.
62 “İşadamları, Gül’ün Afrika çıkarmasından 500 milyon dolarlık anlaşmayla döndü”, Zaman, 26 Şubat 2009. 
63 “Senegal cumhurbaşkanı, Türk işadamlarına 150 dönüm arsa hibe etti”, Zaman, 26 Nisan 2009. 
64 “İstanbul’da küresel krize meydan okuyan buluşma”, Zaman, 3 Haziran 2009. 
65 “TUSKON öncü oldu, 19 Afrika ülkesi Türkiye’yi yatırıma çağırdı”, Zaman, 30 Haziran 2009. 
66 http://www.izfas.com.tr.
67 “Çağlayan: Tercihli anlaşma, İslam ülkeleriyle ticareti katlayacak”, Zaman, 6 Kasım 2009. 
68 http://www.tumgazeteler.com.
69 “Giresun Firkateyni korsan avına çıkıyor”, Hürriyet, 17 Şubat 2009.
70 “Mehmetçik Somali’ye Gitti”, 17 Şubat 2009, http://www.stratejikboyut.com.
71 “TCG Gediz Fırkateyni Aden Körfezi’ne uğurlandı”, Sabah, 19 Haziran 2009.
72 http://www.denizhaber.com.
73 Detaylı bilgi için bkz. Özkan ve Akgün, Turkey’s Opening to Africa, s. 537.
74 “Türkiye’den Afrika ülkelerine dost eli”, Milliyet, 8 Şubat 2009.
75 http://www.tika.gov.tr.
76 AUC News, No 38, Mart 2009.
77 http://web.shgm.gov.tr.
78 http://www.tumgazeteler.com.


***

29 Ocak 2015 Perşembe

TÜRKİYE MADAGASKAR GİBİ BİR AFRİKA ÜLKESİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR..



TÜRKİYE  MADAGASKAR  GİBİ  BİR AFRİKA ÜLKESİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR..



Erol Manisalı
Türkiye Madagaskar gibi
bir Afrika ülkesine
dönüştürülüyor


TÜRKSOLU: Avrupa Kıskacında Kıbrıs isimli kitabınız için güncel siyasi gelişmelere ışık tutan bir çalışma diyebilir miyiz?
Batı tek kutuplu dünyada Türkiye’yi içine almak istemiyor
EROL MANİSALI: Kitapta herşeyden önce bir dünya tahlilinden yola çıkılıyor. Dünyanın iki kutupluluktan tek kutupluluğa geçmesi aşamasında, Batı’nın Türkiye’ye yeni bakış açısını ve yaklaşımını ele almadan Batı’nın Kıbrıs politikalarını da anlayamayız. Bu yeni dönemin Brüksel, Ankara, Lefkoşe ilişkilerini nasıl etkilediğini inceledim.
Esas belirleyici olan gerçek şudur. Batı bu yeni dönemde Türkiye’yi hiçbir şekilde içine almak istemiyor, alamaz da zaten. Batı Türkiye’yi tek yanlı olarak, bir sömürge olarak kendine bağlamak istiyor. Bu yüzden Kıbrıs’tan başlayarak, Ege, Güneydoğu, Ermenistan’ın topraklarının genişletilmesi gibi konularda, elde etmek istediği değişikliklerin Türkiye’ye dayatılmasının Batı’nın Türkiye politikasının belirleyici özelliği olduğunun tahlilini bu kitapta yaptım. Aslında bunu görmek çok basit. Sadece Avrupa Parlamentosu’nun 1993’ten başlayarak aldığı kararlara bakarsak Kıbrıs, Ege, Ermeni Soykırımı tasarıları, Güneydoğu, Fener Patrikhanesi gibi konularda alınan kararlara bakıldığında, bu kararların yalnız Kıbrıs politikasıyla ilgili olmadığı, Batı’nın ve Avrupa’nın Türkiye üzerindeki yeniden sömürgeleştirme ve bölme planlarıyla doğrudan doğruya ilişkisi olduğu görülür. Dolayısıyla Batı’nın emperyalist planlarından bağımsız olarak Kıbrıs incelenemez ve son gelişmelere ışık tutulamaz. Zaten son ABD-İngiliz koalisyonunun Irak işgali sırasında Türkiye politikasına bu planların nasıl yansıdığını gördük. Aralarında çeşitli çelişkiler bulunan Brüksel ve Vaşington’un Türkiye konusunda nasıl birleştiklerini ve Türk askerinin Kuzey Irak’a Türkiye’nin ulusal çıkarları çerçevesinde müdahelesini engellediğini hep birlikte gördük. Soğuk Savaş sonrasında Batı bir bütün olarak Türkiye’yi dışlama siyasetini benimsediği için hem Amerika hem de Avrupa Kıbrıs konusunda ve diğer konularda Türkiye’ye karşı ortak bir politika yürütüyor. Tüm bu gerçekler görülmeden Kıbrıs konusunda doğru bir analiz yapılamaz.
TÜRKSOLU: Bu çerçevede Kıbrıs için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?
Kıbrıs’ta ne olacağı Sevr sürecini etkileyecektir
EROL MANİSALI: Bundan sonra ne olur? Kıbrıs’ta ne olacağı Ankara hükümetlerinin Batı’da planlanan ve Türkiye’yi sömürge haline getirmeye çalışan politikalara karşı nasıl tavır alacağına bağlı. Eğer büyük sermaye egemenliğinde kurulan göstermelik demokratik yönetimler devam ederse Türkiye’nin bölünmesi ve sömürgeleştirilmesi planları daha da ilerleyecektir. Bu sadece Kıbrıs konusunda değil Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı diğer konularda da geçerlidir. Türkiye Irak ilişkileri, Türkiye Ortadoğu ilişkileri, Türkiye’nin Kıbrıs Ege politikası, Patrikhane meselesi, misyonerler meselesi ve tüm diğer politikalarda bu işbirlikçi yönetimler altında Türkiye’nin aleyhine gelişmeler artacaktır. Kısacası Türkiye Lozan’dan Sevr’e doğru giden Batı’nın dayattığı yeniden yapılandırma sürecinde direnç gösterecek midir göstermiyecek midir?
Burada tabii şu soruyu sormak gerekir? Hangi Türkiye? 70 milyonu temsil eden Kuvayı Milliye çizgisi mi esas alınacak yoksa işbirlikçi azınlığın siyasi egemenliği mi? İslam ağırlıklı bir rejim için Batı’yla işbirliği yapan siyasi çizgi mi Türkiye’nin kaderini belirleyecek yoksa 70 milyonun ulusal çıkarları mı? Türkiye’yi bölmek isteyen ve Batı’ya angaje bazı etnik politikalar mı egemen olacak yoksa milli birlik politikası mı? Bu sorulara verilen yanıt 70 milyonun ulusal çıkarlarının savunulabilmesi ve Batı’nın dayatmalarına karşı Türkiye’nin direnebilmesi için milli bir politika oluşturmak isteyenlerin lehine olmalı.
TÜRKSOLU: Türkiye ve Kıbrıs’ı Batı kıskacından kurtarabilmek için alternatif dış politika açılımları ne olabilir?
Batı’ya bağımlı Türkiye dayatmalara karşı koyamaz
EROL MANİSALI: Çıkış yolu ne olabilir diye sorduğumuz zaman dönüp doğuya ve       kendi komşumuz olan bölge ülkelerine bakmamız gerekir. Son birkaç yıldır bu çıkış yolunu sürekli dile getiriyorum. Türkiye’nin bugün temel sorunu Batı’yla olan tek yanlı bağımlılığıdır. Türkiye Batı’yla olan tek yanlı bağımlılığı içinde, Batı’dan gelen dayatmalara karşı koyamaz. Bu nedenle Asya’daki yeni oluşumlar ve bölge ülkeleriyle işbirliği perspektifi içinde Türkiye yeni politika arayışlarına girmelidir. Aksi takdirde Türkiye için ancak Batı’nın tek yanlı taleplerini karşılama olanağı vardır. Bu şartlar altında Türkiye’nin ayakta durması, direnç göstermesi, Batı’nın emperyalist talepleri karşısında direnebilmesi olanaksızdır. Türkiye önümüzdeki yıllarda ya Asya’daki yeni oluşumla ve bölge ülkeleriyle işbirliği yaparak Batı’nın dayatmalarını dengeleme politikası içine girecektir veya Batı’ya tek yanlı bağlanarak Batı’nın sömürgesi olacaktır.
TÜRKSOLU: Kıbrıs’taki son güncel gelişmeler, KKTC ve Türkiye’nin yeni açılımları       Avrupa kıskacının daha da daralması ve Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki devlet politikasının aşınması olarak nitelendirilebilir mi?
Kıbrıs’taki son gelişmeler Türkiye’nin devlet politikasını çürütmek içindir
EROL MANİSALI: Kıbrıs’taki son operasyonlar aslında Türkiye’nin Kıbrıs’taki devlet politikasının çürütülmesi amacına yöneliktir. Türkiye’nin devlet politikası neydi? Güneyde Rumlar’ın AB’yle dolayısıyla Yunanistan’la entegrasyonu durumunda, kuzeyin de Türkiye Cumhuriyeti’ne entegre edilmesiydi. Bugün bu devlet politikasının ortadan kaldırılıp, çürütülmesi için yapılan şudur: Hayır Kuzey Kıbrıs Anadolu’ya ve Türkiye’ye entegre edilmeyecektir, güneye, Rum tarafına bir azınlık olarak entegre edilecektir. Bu son açılımların başka hiçbir anlamı yoktur.
Son olaylar bir korsan serbestliği içinde gerçekleşmektedir. Oturup iki taraf KKTC ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi anlaşıp, karşılıklı geçişler serbest bırakılsın şeklinde bir sonuca varmamışlardır. Denktaş’ın bu konudaki önerisi Rumlar tarafından reddedilmiştir. Biz sizi tanımıyoruz, biz sizi kaale almıyoruz, böyle bir anlaşmayı reddediyoruz denmiştir. Ancak bizim vatandaşlarımız sizin tarafa geçerse, orayı zaten Avrupa toprağı saydığımız için vatandaşlarımıza birşey demeyiz diyorlar. Bunun tek bir ifadesi vardır. Bu bir korsan serbestliğidir. Üzerinde iki tarafın anlaştığı bir serbestlik değildir bu. İki tarafın karşılıklı tanımayla anlaştığı bir serbestlik olsaydı ben bu son gelişmeleri desteklerdim. Ama böyle olmadığı, korsan olduğu için karşıyım.
Son olarak yeni bir gelişme daha yaşadık. Rum tarafından Türkiye’ye girişlere Türkiye izin verdi. Bir kere herşeyden önce dış politika ilişkiler karşılıklılık esasına göre ilerler. Rumlar KKTC’yi tanımazken, Yunanistan KKTC’yi tanımazken, bizim onları tanımamız demek, tek yanlı yapılanmayı ve dayatmaları koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kabul etmesi yani 70 milyonluk Türkiye’nin bir sömürge konumuna getirilmesi demektir. Siz bizi tanımıyorsunuz ama siz elinizi kolunuzu sallayarak bizim tarafa geçebilirsiniz demektir. Uluslararası ilişkiler bakımından bunun ne siyasi bir mantığı vardır, ne kültürel, ne sosyal ne de iktisadi bir mantığı vardır. Bunu bugün komşuluk ve uygarlık olarak sunmaya çalışmaktadırlar. Bu yaşananların dostlukla hiçbir ilişkisi yoktur. Eğer karşılıklılık esasına göre son politikalar yürütülmüş olsaydı, bu son gelişmeleri çok iyi diye nitelendirebilirdik, ancak diğer taraf seni tanımadan senin bu tür açılımlarda bulunman, senin bir sömürge olarak sömürgecilere serbest giriş hakkı tanımandan başka birşey değildir.
Türkiye’nin devlet politikası şu anda Kuzey Kıbrıs’la Türkiye arasında ekonomik alandan başlayarak bir entegrasyonu gerektirmektedir. Ancak son yaşananlar tam tersi. Kuzey Kıbrıs güneye ekonomik entegrasyon yoluna sokulmuştur. Artık tüccarlar Rumlarla işbirliği yapacak. Bir takım korsan ekonomik ilişkiler ağı kurulacak. Orada artık Türk yatırımları ve Türkiye’nin ekonomik varlığı kalmayacak. Bu yaşanan tersine entegrasyondan başka birşey değildir.
TÜRKSOLU: Türkiye ve Kıbrıs üzerindeki AB kıskacı daraltılıyorken, AKP hükümeti AB yolunda yeni taviz paketleri hazırlıyor. Aynı anda Orgenaral Kılınç üzerinden yürütülen ordu ve MGK tartışması alevlendiriliyor. Burada bir eşgüdümden bahsedebilir miyiz?
EROL MANİSALI: Ben bir akademisyen olarak tüm bu yaşananları Türkiye’nin tek       yanlı bağlanma sürecinin bir devamı olarak görüyorum. Karşılıklılık ilişkisi tamamen ortadan kaldırılıyor ve Türkiye AB’nin her konuda tek yanlı olarak müdahale edebileceği bir ülke olma yolunda ilerliyor. Türkiye Somali, Madagaskar gibi bir Afrika ülkesine dönüştürülüyor.