NEDEN DÖNÜŞTÜRÜCÜ OLMAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
NEDEN DÖNÜŞTÜRÜCÜ OLMAK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ekim 2018 Pazar

NEDEN DÖNÜŞTÜRÜCÜ OLMAK

NEDEN DÖNÜŞTÜRÜCÜ OLMAK 


Prof.Dr. SAİT YILMAZ
26 Ekim 2018 


     Mesele, sadece görmek değil, anlamaktır da. Anlayamıyorsunuz. Sizi bekleyen tehlikeleri ve kaçırmakta olduğunuz fırsatları göremiyor, görseniz de hayata anlam veremiyor, kimin yaptığını bilmiyor, geleceğinizi öngöremiyor sunuz. Dinlediğiniz haberin, okuduğunuz metnin içindeki saklı bilgileri süzemiyor, sembollerle yetiniyorsunuz. Mutsuzsunuz; hayatınızı gün gün yaşıyor, öngöremediğiniz için yol ayırımlarını kaçırıyorsunuz. 

     Hayatınız boyunca büyük ölçüde başarısız olacaksınız, başarılı olduklarınız ise öngörülemeyen tesadüflerin ya da kalıcı olmayan gayretlerin sonucu olacak. Çünkü başarılı olmak için temel eksiklerinizi giderecek bir eğitiminiz olmadı, daha da ötesi bunun farkında bile değilseniz. Peki, nedir eksikleriniz? 

Sıralayalım; 

 - Hafıza yetersizliği. 

 - Beyni etkin kullanamamak. 

- Durum farkındalığı. 

 - Nasıl düşüneceğini bilmemek. 

 - Bilgiyi süzme ve anlama. 

 Kaba sabalığınızın, gazete bile okumaktan sıkılmanız nedeni; üst beyninizin hala büyük ölçüde boş olması yani entelektüel zafiyetiniz. Başarılı olmak için neden dönüştürücü olmalı, hayatınızın inisiyatifini elinize almalı, geminizi doğru yönetmelisiniz. 

Ne demek istiyoruz? 
Tek tek anlatalım. 

 Hafıza Yetersizliği. 

    Her şey algı ile başlar. Algı, insanları çevreye bağlayan, dünyayı nasıl algıladığımızı ilişkin bir süreçtir. Gözlemci edindiği bilgilere kendi varsayımları ve önceki bilgileri çerçevesinde yaklaşır. Genellikle ne beklediğimize göre algılama eğilimindeyizdir. Çabuk akıl yürütürüz ama değişikliğe direniriz. Yeni bilgiler kafamızda yarattığımız mevcut imajın içine atılır1. 

    Olayları aynı şekilde algılamaya başladığımızda farklı perspektiflere karşı doğal bir direniş gösteririz. 

 Üç Tür Hafıza Depolaması vardır2; 

(1) Duyusal bilgi deposu. 
(2) Kısa dönemli hafıza. 
(3) Uzun dönemli hafıza. 

Gelen bilgileri kısa ve uzun dönemli hafızamız içinde organize ederiz. 

 - Duyusal bilgi deposunda, duyu organlarımız tarafından alınan imajların küçük parçaları vardır. Örneğin görsel bir imaj, saniyenin çeyreği kadar bir sürede tutulur. 

- Kısa dönemli hafıza, bilgiyi birkaç saniyeden birkaç dakikaya zaman içinde tutar. Duyunun verdiği bilgiyi açıklamaya çalışır. Bu bir cümle ise kelimeleri şekillendirmek için hala sesleri kaydediyordur. 

Bu sonraki süreç için geçici bir kayıttır ve kapasitemiz sınırlıdır. Örneğin bir insanla konuşurken 20 isim sıralarsanız ve tekrar etmesini isterseniz ancak 5 ya da 6’sını sayabilecektir3. 


- Kısa dönemli hafızadan bazı bilgiler uzun dönemli olana gider. Duyular ile başlayan bilgiler artık seçilmiş, işlenmiş ve hafızaya seçilen gelmiştir. Duyusal ve kısa süre hafızada kullanılmayanlar artık kayıptır ve onlara dönme imkânı yoktur. Uzun süreli hafızanın yer aldığı beyin bir bilgisayar çip’i gibidir. 

Şu an bu cümleyi okurken bile beyninizde fiziksel değişiklikler olur ve yeni devreler oluşur. Birkaç saniye içinde oluşan yeni devreler dünyayı nasıl düşündüğünüzü değiştiren yeni ağlar kurar. Hafıza, hayat boyunca edindiğiniz tecrübe ve düşünceleri kaydeder. Bu büyük bilgi bankası sürekli yenilenen bir mekanizmadır. Bir problemi düşünmeye başladığınızda aynı zihinsel devreler ve düşünme yolları aktive olur ve her düşündüğünüzde yenilenen bilgi ile daha güçlenir. Bazen bilginin organize olamadığı zihinsel oyuklar da vardır. Bunlar bizim farklı açıları neden göremediğimizin temelini oluşturur. Yani başkalarının gördüğü bir şeyi biz göremiyoruzdur. Örneğin usta satranç oyuncuları 5-10 saniyede tahtadaki 20-25 parçayı algılarken, sıradan bir oyuncu ancak 5-6 parçaya odaklanmıştır4. 

Bir bilginin öğrenilmesi veya hafızaya katılması için üç yol vardır; mevcut bilgiler (ezber), benzeşim ve hatırlama vasıtası (önceden belirlenmiş kodlar, örneğin bir öğrenci hatırlamak için ilk harfleri kodlamış olabilir)5. Çalışan hafızayı artırmanın yolu bilgiyi yapılandırmak, ilgi kurmaktır. Bunun için de beynimizi etkin kullanmalıyız. 

 Beyni etkin kullanmak.. 

Beynimiz, alt (R-Komleks), orta (Limbik sistem /duygusal beyin) ve üst (Neo-Korteks /mantıklı düşünen beyin) olmak üzere üç bölümden oluşur. Dıştan gelen algılar önce alt beyni harekete geçirir. Alt beyin, korunma/savunmayı düşünen (ham düşünce) bir başka deyişle geri vitestir. Bu beyin bütün hayvanlarda da vardır onlardaki bu güce ‘içgüdü’ denir. Çünkü genelde acele düşünmenin sonucudur ve tepkisi olumsuzdur. Yani olumsuz kişiliklerin tepkisi olan kin, nefret, intikam, düşmanlık gibi tepkiler buradan beslenir; kişiyi sevgi, şefkat, sabır, erdemlilik vb. gibi değerlerden uzaklaştırır. Orta yani duygusal beyin /Limbik sistem beynin yüzde yirmisini oluşturur. Bilinçaltı da denilen bu bölgede dıştan gelen algıya karşı verilecek tepki duygusaldır. Neo Korteks (mantıklı düşünen) üst beyin, tüm beynin yüzde yetmişlik bölümüdür. Üst beynini işlevsel kılmayan kişi, insan suretinde “hayvan” konumuna düşer. 

 Beynimiz; 

(1) Yaşamın ve türün sürdürülmesine, 
(2) Tehlikeyi yakalamaya, 
(3) Denge (bozulduğunda) sistemi tekrar dengeye döndürmeye (stres tepkisi) programlanmıştır6. 

Sevgiye, saygıya ve şefkate dayalı bir yaşam sürmemiş olanlarda orta beyin sorunlu olduğundan alt ve üst beyin bağlantısı zayıf olabilir. Bağlantı sorunları algılama hatalarına yol açar, örneğin ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi karıştırırız. Üst beyini daha çok kullandıkça daha az savunmacı, daha az duygusal ve daha çok mantıklı olur, stresimiz de azalır. İnsan beyninin diğer canlılardan farkı, üst beynin gelişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Alt beyin daha çok otomatik fonksiyonları denetler. Üst beyin ise, daha çok entelektüel işlevlidir. Bilgiler burada kaydolunur, değerlendirme burada yapılır, davranışlar buradan idare edilir. Alt beyini hem vücudumuzu hem de genetik bilgilerimizle birlikte gelen sezgisel bilgileri oluşturuyor. Üst beyin bunun pek bir bilincinde değildir. 

 İnsan dış dünya ile iletişimini beş duyusu ile sağlar. Dıştan duyularla alınan algılar beyne girince, motor/zek. çalışmaya başlar. Dıştan gelen algıların yüzde sekseni görme duyusuyla elde edilir. Geri kalan yüzde yirmilik algının büyük çoğunluğu işitme yoluyla gerçekleşir. Beyindeki sinir bağları, kullanım sıklığı arttıkça güçlenir yani bilgi hatırlanır. 100 milyarın üzerinde nöron (sinir) hücresi bulunan bir beyinde sağ ve sol lob aracılığıyla öğrenilen her bilgi (veri) nöronlarda korunmaktadır. Beyin içinde her nöron ahtapotun kolları gibi birbirine bilgi geçiren bir ağ sistemi içindedir. Öğrenilen her yeni bilgi ile hafıza ilişkileri kuruldukça beynimizde çok geniş bir örgü meydana gelmektedir. Öğrenme ve hafıza gücünü kullanarak beyin hücreleri arasında ağ (networking) kuran insanların beyni daha gelişmiştir. Çünkü bu insanlar her iki beyin lobunu birlikte kullanmakta; beyin hücreleri arasında sistemli, düzenli ve yaygın bir ağ bulunmaktadır. 

 Durum Farkındalığı. 

Ünlü Amerikalı aktör Robert Mitchum, “Hayatınızın yüzde doksanı uykuda geçer, önemli olan geri kalanında yeterince uyanık olmaktır” demişti7. Durum farkındalığı, mevcut 
tehditleri, önümüze çıkan ya da çıkması muhtemel fırsatları belirlememize yardımcı olur. Durum farkındalığının üç aşaması; 

- Kritik bilginin farkına varmak, 

- Onun anlamını kavramak, 

- Gelecekteki statüsüne ilişkin sonuç/sonuçlar çıkarmak, olarak sıralanabilir. 

Durum farkındalığı, bir beden kabiliyeti olmaktan çok kafa işidir. Algılama ve bilgi toplamadan sonra akıl yürütmenin üçüncü halkası, sezgilerine güvenmektir. Bazı kişiler normal olarak anlaşılması zor tehlike sinyallerini ya da fırsatları daha kurnazca algılar. Ancak, yapılan anketler pek çok kişi önceden bunları sezdiği halde önemsemediğini göstermiştir. Durum farkındalığı disiplini, siz meşgul ve aklınız başka yerde iken bile hislerinize ve çevreden olanlara duyarsız kalmamanızı gerektirir. Çeşitli gelişmelerin gözden kaçmaması için, kişilere meşgulken bile izleyici olması öğretilmelidir. 

 Durum farkındalığının beş seviyesi vardır8; tedbirsiz durum, gevşek farkındalık, odaklı farkındalık, yüksek alarm ve koma’dır. Durum farkındalığı, kişisel güvenliği konusunda paranoyak ya da takıntılı bir şekilde endişeli olmak değildir. İnsanlar uzun süre bir tehlike durumuna odaklanmış (üçüncü seviye) şekilde davranamaz. 

Durum farkındalığı için doğru seviyeye karar vermek önemlidir. Vücudumuz ve aklımız genellikle gevşek bir ortamda olmak ister. İnsan vücudu sürekli stres altında yaşayacak şekilde dizayn edilmemiştir. Bu yüzden, genellikle stres ve yorgunluktan uzak olan gevşek farkındalık tercih edilmelidir. Bir yandan hayatın tadını çıkarırken diğer yandan etkili bir seviyede kişisel güvenliğiniz bu seviyede sağlanabilir. 

 Çevremizde binlerce tehdit ve fırsat bulunmakta ama bunların hepsine birden odaklanmamız mümkün değildir. Bu da bizi ‘kritik düşünme’ yeteneğini kullanma yönünde ne kadar hazır olduğumuz sorusuna götürmektedir. Durum farkındalığı için kritik (eleştirel) düşünme ‘bilgiye ulaşma’ ile başlar. Bir bilginin gerekli unsurları şunlardır; doğruluk, netlik (anlaşılabilirlik), detay yeterliliği, (duruma) uygunluk, derinlik (durumun karmaşıklığını karşılama), genişlik (duruma ilişkin başka giriş noktaları sağlaması), mantığa uygunluk. 

Mevcut hareket tarzları içinden birinin seçilmesi yani ‘karar verme’ kritik düşünmenin diğer önemli bir safhasıdır. Kritik düşünme, size durum farkındalığı ve karar verme için mental kontrol ve disiplin sağlar. 

 Nasıl düşüneceğini bilmemek. 


Bugün de modern dünyanın çelişkisi algılarımızı yöneten arka plan içinden gerçekleri nasıl yorumladığımızdır. Hayatta başarılı olacağımız, üstünlük sağlayacağımız bir düşünce sistemi kurmayı hedefliyoruz. Bunun için farkındalık ve anlayış gerekir. Anlayış, bilgininin organize hali veya elde edilen ve bir araya getirilen bilgilerden çıkan sonucun kavranması veya anlaşılmasıdır. Anlama’nın manası; açıkça karakterini, doğasını veya mana inceliğini kavramaktır. En çok ihtiyaç artık eleştirel düşünme yetenekleri üzerine yoğunlaşıyor9. Eleştirel düşünme; varsayımları gözden geçirmek, saklı değerleri fark etmek, kanıtları kıymetlendirmek ve sonuçları değerlendirmek suretiyle yapılan zihni faaliyettir. Kanıta ihtiyaç duyulan, görünüşteki karışıklıkların analizini yaparken ve sorular sorarken haklı olmaktan ziyade en iyi açıklamayı bulmakla ilgilendiğimiz düşünce şeklidir. 

İnsan beyni önce sahneyi öğrenir, sonra alt kümelere bölerek öğrenmeyi geliştirir, buna jargonda “güçlendirilmiş öğrenme” denir. Günümüzde yapay zekâ algoritmaları için ‘güçlendirilmiş öğrenme’ temel parçadır. Her değişim trendi kendi parçalarına ve işleyiş tarzına sahiptir. Böylece bir şeyin olmasına neden olur ve bu neden-etki ilişkisi olarak bilinir. Bu işleyiş geleceği belirler, güç ve görünürlükte ya büyümeye ya da yok olmaya gider. Bilgiden yola çıkarak kavrayış ya da anlayışa ulaşmak için genellikle şu adımlardan geçmek gerekir; 

(1) Düşün, 
(2) Algıla/sezinle, 
(3) İlgi kur, 
(4) Birleştir, 
(5) Sentez et, 
(6) Anlamayı yarat/yakala. 

Kişi örümcek hissi denen şeye sahip olabilir. Bir düşünce ya da faaliyeti temel parçalarına ayırarak onun anlamını veya işlevini tam olarak anlamaya çalışmalıdır. Elde edilen bilgiler en sonunda bize avantaj sağlayacak ‘anlama’ya dönüşür ve anlamayı kullanarak düşünür, plan yapar, hızlı karar verir ve rakiplerimizden daha iyi oluruz. 

Mesele büyüme ve yok olmanın arkasındaki nedenleri anlayabilmektedir. Yaşamda genellikle bütün parçalar birbiri ile ilişkilidir ve bu ilişki etkileri doğurur. Bazen küçük bir neden bütün sistemi etkiler ve nihai sonucu belirler. Nasıl düşüneceğini bilmek, yüksek seviyede bilişsel bir süreçtir. İnsanlar yaşadıkları hayatın inisiyatifini ele geçirmek için gerekli şartları hazırlamalıdır. Bunun için de durumun doğru tespiti ile koşulların uygun şekilde düzenlenmesi gereklidir. Çok kötümser olursak, kabiliyetlerimizi pasif duruma sokarız, inisiyatifi kaybederiz. Çok iyimser olursak, fazla atılganlık ta aynı sonucu verir. Peki, hayatınızın inisiyatifi elinizde mi? İnisiyatif bize aynı zamanda altı çeşit izlenebilirliğin kapısını açar; tempo (akış), hız (sürükleme gücü), karar, anlayış, pozisyon (siber ve fiziksel), manevra özgürlüğü. Bunu başarmanın yolu düşüncede üstün olmaktır. 

 Bilgiyi süzme ve anlama.. 

Genellikle bilginin dört yüzü vardır; açık, kapalı, katkılı, bilinmeyen. Bilgi ve haber (enformasyon) ya da başka bir deyişle, bir şeyin “nasıl’ını bilmek”, “ne’yini bilmekten” ayrılabilir. Bilgilendirme (enformasyon) özgül ve pratik olanı anlatmak, anlama ise işlenmiş ya da düşünce ile sistemleştirilmiş olanı tanımlamak için kullanılabilir. Başkabir deyişle, haber (enformasyon) “çiğ”, anlama ise “pişmiş” veriler olarak değerlendirilebilir10. Risk ve belirsizlik ortamında veri, bilgi ve anlayış arasındaki ilişkiyi iyi bilmek gereklidir. Sadece veriye dayalı bir karar, riski artırır. Veri’den bilgiye, ondan da anlayışa geçmek gerekir ve bu zaman alır, bu zamanın optimum kullanılması ile risk ve belirsizliğin derecesi arasında bir orantı vardır. Veri, sağlanan geri beslemeler ve teyitler ile bilgiye, bilgi ise sentez edilerek anlayışa dönüşür. 



Şekil: Anlayış Piramidi 
Kaynak: Joachim Biermann, Louis de Chantal, Reinert Korsnes, Jean Rohmer, Çagatay Ündeger, From Unstructured To Structured Information In Military Intelligence, NATO RTO Task Group, 2005, 3-5. 


Anlama, doğruluğu kanıtlanmış bilgi kapasitesi ile harekete geçme imkânı verir, dünyaya nasıl bakacağımızı söyler, problemi çözmek için öngörü ve kanı kazandırır. Anlama, bilgininin organize hali veya elde edilen ve bir araya getirilen bilgilerden çıkan sonucun kavranması veya anlaşılması dır11. 

   Buradaki anlama’nın manası; açıkça karakterini, doğasını veya mana inceliğini kavramaktır. Michael Polanyi, üç tür anlama olduğunu açıklamakta dır 12; 

Açık, sözsüz ve kapalı. Açık anlamada, detayları ile açıklama yapılır, imaya gerek kalmaz, kayıt edilebildiği için “resmi anlama” olarak da adlandırılır. Sözsüz anlama, ima edilen ve sözsüz mevcut olan yani ifade edilemeyen anlama’dır. Gayri resmi, tecrübesel ve edinilmesi veya paylaşılması zor bir anlama’dır. Örneğin bir nesneyi nasıl tutacağımızı biliriz ama onu nasıl bildiğimizi açıklayamayız. Kapalı anlama ise ifade edilebilen ama olmayan, genellikle geçmişteki düşüncelerimiz, sosyal ilişkilerimiz dâhilinde ki düşüncelerimizdir. 

Anlamayı Geliştirmek bize problemi tanımlamada durum farkındalığı kazandırır. Durum farkındalığı, bizim ne olduğunu anlamamıza yardım eder, ama genellikle niçin olduğunu söylemez. Özetleyecek olursak anlama iki şekilde formüle edilir13; 

Durum farkındalığı + Analiz = Anlama (Öngörü) 

Anlama + Hüküm = Sezgi (Tedbir) 


Durum farkındalığı ve analiz arasındaki fark, analizin derinliği ve hükümlerimizin etkili bir şekilde uygulanması için ‘kavrama’nın derinliğidir. 

İnsanlar “nasıl düşünmek” hakkında düşünmeli, nasıl plan yapacağı, uygulayacağı, değerlendireceği ve farkındalık yaratacağı konusunda öncekilerden farklı yani yeni bir anlayış geliştirmelidir. Sorun; doğru ve işe yarar yani karar vermeye ve harekete geçmeye faydalı bilgiye ulaşmaktır. Sürekli ve hızla değişen bir ortamda yeni kararlar almak, planlar yapmak, faaliyetlerimizi revize etmek zorundayızdır. Başarılı olanlar hayat ile ilgili pek çok pratik geliştirmişler ve bu onların üstün yanlarıdır. İyi eğitilmiş, yaratıcı ve akıllıdırlar. Çabuk öğrenir ve öğrendiklerini birlikte çalıştıkları ile paylaşırlar. 

 Sonuç; Neden dönüştürücü olmak.. 

Hayatınızın en önemli hedeflerinden birisi, şartları ve sonuçları etkilemek için “neden dönüştürücü” olmaktır. Bunun için, entelektüel süreçlere sahip olmak kadar, yaşamı ve durumu doğru anlamak gereklidir. Yaşlandıkça kendiniz için daha az soruna yol açıyorsunuz çünkü yaşamayı bilgi yerine tecrübe ile öğreniyor yani uyum sağlıyorsunuz. Hayatınızda ne zaman çok kötü bir duruma düşerseniz, faturayı geçmişte verdiğiniz kötü bir karara kesiyorsunuz, şimdi bu duruma düşmeden verdiğiniz önemli kararları gözden geçirin. Hayatınızı gün gün yaşamak yerine, geleceğinizi öngörülebilir hale getirmek için en azından gerçek olmayan yol ayırımları yapın. Entelektüel kişi, toplumda genellikle yanlış anlaşıldığı gibi, “her şeyi bilen” insan değil; yeni bilgiler ve tartışmalara açık olan, yaratıcı akıl isteyen işlere yakın olan kişidir. 

Öğrenme, eğitim ve akademik çalışma ile bilgi ya da yetenek kazanılması ve sonrasında davranış eğilimlerinin tecrübe ile değiştirilmesidir. Entelektüel, ortaya çıkan etkive sonuçların sebeplerini arayarak, bunların içinde nelerin doğru nelerin yanlış gittiğini düşünür. Böylece olasılıklar ve fırsatları şekillendirecek yöntemleri bulabilir “neden dönüştürücü” hale gelebiliriz. Hayat, aslında sizin açık bıraktığınız kapılardan giren pek çok felaketin arka arkaya gelmesidir, örneğin kör olan aşkın gözü değil, seninkidir. Bu yüzden yalnız, ümitsiz ve dolayısıyla savunmasız hissedersiniz. Artık yeniden düşünmek, hayat haritanıza yeni bir yön vermek, neden dönüştürücü olmak zamanıdır. Bunun için de entelektüel olmakla işe başlayın, hafızanızı aktif tutun, üst beyninizi kullanmayı, kritik bilgiyi süzmeyi ve nasıl düşünmeniz gerektiğini öğrenin.. 

DİPNOTLAR;

1 Jerome S. Bruner, Leo Postman, On the Perception of Incongruity; A Paradigm, in Jerome S.Bruner and D.Kraut (Eds.), Perception and Personality: A Symposium, Greenwood Press, (New York, 1968), 23. 
2 Peter H. Lindsay, Donald A. Norman, Human Information Processing, Academic Press, (New York, 1977). 
3 George Johnson, In the Palaces of Memory: How We Build the Worlds Inside Our Heads, Vintage Books, (1992), xi. 
4 Adriaen De Groot, Thought and Choice in Chess, Mouton, (The Hague,1965). Herbert A. Simon, How Big Is a Chunk? Science, Vol. 183 (1974), 487. 
5 Francis S. Bellezza, Mnemonic Devices: Classification, Characteristics, and Criteria, Ohio University, (Ohio, 1980), 24. 
6 Sedat Şenermen, Tarihsel Uygulamalarla Akıl Tutulması Kitlenme, Nergiz Yayınları, (İstanbul, 2017), 38. 
7 Robert Mitchum, The Big Sleep, (1978). 
8 Scott Stewart, A Practical Guide to Situational Awareness, Stratfor, (March 14, 2012). 
9 James Jay Carafona, If You Want Good Leaders, Make Sure They're Good Thinkers, Davis Institute for 
National Security and Foreign Policy, (December 1, 2015). 
10 Peter Burke, Bilginin Toplumsal Tarihi, Çev. M.Tuncay, (İstanbul, 2001), 12. 
11 Wayne Michael Hall, Gary Citrenbaum, Intelligence Collection How to Plan and Execute Intelligence Collection in Complex Environments, Praeger, (California, 2012), 155. 
12 Michael Polanyi, The Tacit Dimension, Anchor, (Garden City, 1967). 
13 UK MOD, Joint Doctrine Publication 04 (JDP 04; Understanding), (Swindom UK, December 2010). 


***