Nebi Zenginli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nebi Zenginli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Temmuz 2017 Cumartesi

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 2



 ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 2



Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında koruma altına alınan temel hak ve özgürlükleri yasama, yürütme veya yargı organlarının işlem veya kararları ile ihlal edilen bireylerin, bu ihlalin giderilmesi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvurması hakkına bireysel başvuru hakkı denilmektedir. 

Doktrinde bireysel başvuru hakkı yerine “Anayasa Şikayeti” tanımlaması da kullanılmaktadır.

 Bireysel başvuru hakkı , temel hak ve özgürlüklerin iç hukukta korunması amacıyla başvurulabilecek son hukukî yoldur.Bu hakkın tanınması ile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmadan önce temel hak ve özgürlük ihlallerinin ulusal hukuk aşamasında giderilmesi amaçlanmıştır.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Referandumla kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle, Anayasa Yargımıza bireysel başvuru hakkı ismiyle yeni bir iç hukuk yolu eklenmiş, bu Anayasal değişiklikten sonra 6216 sayılı yasa ile de hakkın kullanımı ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Bireysel başvuru hakkının tanınması ve kullanılması ile ilgili olarak yapılan Anayasal ve yasal düzenlemeler şu şekildedir; 13.05.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan, 5982 sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 18.maddesi ile, 2709 sayılı 1982 Anayasasının, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148 maddesi  eğiştirilmiş ; maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin sonuna "ve bireysel başvuruları karara bağlar" ibaresi eklenmiş, devamında ise maddeye ;"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki 
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır"fıkraları eklenmiştir. Böylelikle hukukumuzda ilk defa herkese, AYM’ye bireysel başvuruda bulunma hakkı tanınarak yeni bir iç hukuk yolu ihdas edilmiş, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında ve hukuk devleti ilkesi yolunda önemli bir adım atılmıştır. Devam eden fıkralar da ise "Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz" ve "Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir" hükümleri ile 149.maddeye de " Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir" hükmü eklenmiştir. 

Bu Anayasa değişiklikleri 12.09.2010 tarihinde Referanduma sunulmuş ve yapılan oylama sonucunda halkın % 57,94’ünün evet oyu vermesi ile yürürlüğe girmiştir.

03.04.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan, 6216 sayılı, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, 10.11.1983 tarihli ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu yürürlükten kaldırmış ve AYM’yi yeniden dizayn etmiştir. 6216 sayılı yasanın "Bireysel Başvuru Hakkı" başlığını taşıyan 45-51 maddeleri arasında da bu hakkın nasıl kullanılacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ile ; iptal davası, itiraz yolu, siyasi parti kapatma davası,yüce divan yargılaması ve 
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasının iptali, davalarına bakan Anayasa Mahkemesine yeni bir dava türüne daha bakma ve neticelendirme görevi verilmiştir.

Bireysel başvuru hakkı ile ilgili kısaca bilgi vermek gerekirse;

1- Başvuru Şartları nedir?

- Kanun maddeleri incelendiğinde görüleceği üzere AYM'ye bireysel başvuru davası açabilmek için aşağıda iki şartın birlikte bulunması gerekiyor ;

- 1.) İhlal edildiği iddia edilen hakkın hem Anayasa’da, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında yer alması gerekiyor. (45/1)

- 2.) İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekiyor. (45/2)

- Kanunun 45/3 maddesinde ise ;“Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz” denilmek suretiyle mahkemenin inceleme yetkisi dışında bırakılan işlem ve kararlar sıralanmıştır.

2- Kimler başvurabilir?

- Anayasa’da “herkes” denilerek vatandaş, yabancılar ve vatansızlar arasında fark yaratılmamışsa da, Kanunun 46/3 maddesinde; 

“Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz” denilmek suretiyle “herkes” ifadesine bir istisna getirilmiş ve bu haklarla ilgili olarak yabancılara dava açma hakkı tanınmamıştır. Örneğin seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiği iddiası ile bir yabancı AYM’ye bireysel başvuruda bulunamayacaktır.

- 46/1 maddesi; bireysel başvuru davası açma hakkını sadece ;" ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlere " tanımıştır.

- 46/2 maddesi ise; Özel hukuk tüzel kişilerine sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuru hakkı tanımış ancak kamu tüzel kişilerine bu hak tanınmamıştır.

3- Başvuru hangi makamlar aracılığıyla yapılabilir?

- Başvuru doğrudan AYM’ye yapılabileceği gibi, AYM’ye gönderilmek üzere mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikleri vasıtasıyla da yapılabilir.
 Başvurunun diğer yollarla kabulüne ilişkin usul ve esaslar İçtüzükle düzenlenir.(47/1)

4- Başvuru süresi ne kadardır?

- Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler.(47/5)


5- Başvuru dilekçesinde hangi bilgiler yer almalıdır?

- Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. (47/3)

- Başvurucu bir avukat tarafından temsil ediliyorsa, vekâletnamenin sunulması gerekir.(47/4)


6- Başvurular harca tabii midir ? 

- AİHM’ye bireysel başvurular herhangi bir harca tabi değilken AYM’ye bireysel başvurular harca tabidir.(47/2)

- Bu başvuru harcı;Yargı Harçları 2012 yılı tarifesine göre 150,00 TL dir.

7- Başvuru sonucunda Mahkeme hangi kararları verebilir ?

- Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu veya varsavekiline onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.(47/6)

Başvuru evraklarında herhangi bir eksiklik yoksa Mahkeme iki türlü karar verebilir ;

A.) Kabul edilemezlik ;

- Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir(48/2)

- Kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığına oy birliği ile karar verilen başvurular hakkında, kabul edilemezlik kararı verilir. Oy birliği sağlanamayan dosyalar bölümlere havale edilir. (48/3)

- Kabul edilemezlik kararları kesindir ve ilgililere tebliğ edilir.(48/4)

B.)Kabul edilebilirlik ;

- Kabul edilebilirlik incelemesi komisyonlarca yapılır.(48/3,49/1)

- Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.(48/1)

- Kabul edilebilirliğine karar verilen bireysel başvuruların esas incelemesi bölümler tarafından yapılır (49/1)

- Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilir. Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hâllerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirir.(49/2)

- Komisyonlar ve bölümler bireysel başvuruları incelerken bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğine yönelik her türlü araştırma ve incelemeyi yapabilir. Başvuruyla ilgili gerekli görülen bilgi, belge ve deliller ilgililerden istenir.(49/3)

- Mahkeme, incelemesini dosya üzerinden yapmakla birlikte, gerekli görürse duruşma yapılmasına da karar verebilir.(49/4)

- Bölümler, esas inceleme aşamasında, başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir. Tedbire karar verilmesi hâlinde, esas hakkındaki kararın en geç altı ay içinde verilmesi gerekir. Aksi takdirde tedbir kararı kendiliğinden kalkar.(49/5)

- Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
(49/6)

Esas incelemesi neticesinde verilebilecek kararlar ;

- Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez. (50/1)

- Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere 
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.(50/2)

- Bölümlerin esas hakkındaki kararları gerekçeleriyle birlikte ilgililere ve Adalet Bakanlığına tebliğ edilir ve Mahkemenin internet sayfasında yayımlanır. Bu kararlardan hangilerinin Resmî Gazetede yayımlanacağına ilişkin hususlar İçtüzükte gösterilir.(50/3)

- Komisyonlar arasındaki içtihat farklılıkları, bağlı oldukları bölümler; bölümler arasındaki içtihat farklılıkları ise Genel Kurul tarafından karara bağlanır. Buna ilişkin diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir.(50/4)

- Davadan feragat hâlinde, düşme kararı verilir.(50/5)

8- Başvuru hakkının kötüye kullanılması ;

- 6216 sayılı Kanunun 51 maddesinde: “ Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasın  ( 2.000.-TL ) dan fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir ” denilmektedir. Bu madde bireysel başvuru hakkının etkin bir biçimde kullanılmasına engel bir düzenleme getirmiştir. 
Hukukumuzda sadece Yargıtay Hukuk Daireleri tarafından temyiz incelemesi neticesinde verilen kararlara karşı, karar düzeltme istemlerinin reddi halinde verilen para cezalarının, ilk derece mahkemesi olarak görülecek bir davada da uygulanacak olması, bu yolun etkin bir biçimde kullanılmasında ciddi bir engel teşkil edeceği kanaatindeyim. Bireysel başvuruların kötüye kullanıldığı hangi objektif kriterlere göre nasıl tespit edilecektir? Bireysel başvuru hakkının kötüye kullanıldığı gerekçesiyle başvurucuya para cezası vermek başkaca bir hak ihlali değil midir? Başvuruların reddi halinde para cezasının verilecek olması, bu yola başvuracaklarda belli bir çekince yaratmayacak mıdır? 

Her ne kadar Mahkemenin gereksiz iş yüküyle meşgul edilmemesi saikiyle işin başından bu hüküm konulmuşsa da, kafalarda oluşacak bu sorular ve çekinceler nedeniyle kanunda para cezasına hükmedilmiş olması isabetli olmamıştır.

9- Yürürlük tarihi  6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel Başvuru Hakkı" başlığını taşıyan 45-51 maddeleri 23.09.2012tarihinde yürürlüğe girecektir (76/1-a) ve Mahkeme, 23.09.2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceleyebilecektir (Geçici madde 1/8)Anayasal ve yasal düzenlemeler ile hukukumuza yeni giren bu hakkın dünyada ki uygulaması na bakmak gerekirse; bireysel başvuruya benzer kanun yolları bulunması  nedeniyle Anglo-Sakson hukuk sisteminin uygulandığı ülkelerde bu hak bulunmamaktadır. Kara Avrupası ve Latin Amerika ülkelerinin bir çoğunda bu hak tanınmakta ve Anayasa yargısının ayrılmaz parçası olarak kabul edilmekte dir. Bu hakkın devletimizce de tanınması ile AİHM’ye başvurmadan önce hak ve özgürlük ihlallerinin ulusal hukuk aşamasında giderilmesi amaçlanmıştır. 1998-2008 yılları arasında AİHM'de Yargıç olarak görev yapan Rıza TÜRMEN’İN 13.01.2011 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan makalesinde; "Yeni bir iç yargı yolunun kurulmasıyla, Türkiye’den AİHM’ye yapılan başvuruların sayısında da 
önemli bir azalma olabilir. Ancak bunun için, AİHM’nin, AYM’yi etkili ve yeterli bir iç yargı yolu olarak kabul etmesi gerekir. 

AİHM, AYM’nin etkili ve yeterli bir yargı yolu olmadığına karar verirse, o zaman AYM’ ye gitmeden doğrudan AİHM’ye başvurma olanağı var.

İç yargı yolunun etkili ve yeterli olduğunu göstermek ilgili devlete düşüyor. Örneğin, AYM makul bir sürede karar vermediği için etkisiz olabilir. 

Apostol/Gürcistan (2006) kararında; AİHM, Gürcistan AYM’ye bireysel başvuru hakkının, devletin bu yolun etkili olduğunu kanıtlayan somut bir örnek gösterememesi, ayrıca hak ihlali saptandıktan sonra Anayasa’da bunu düzeltecek önlemlerin bulunmaması nedenleriyle etkili ve yeterli bir iç hukuk yolu olmadığına karar verdi. Türk Anayasa’sındaki bireysel başvuru hakkının etkili bir iç hukuk yolu sayılması için, AYM’nin makul bir süre içinde karar vermesi, AİHM kararlarındaki ilkeleri göz önünde bulundurması önem taşıyor." 
demektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tarafı bulunduğu AİHS’nin 34.maddesinde düzenlenen AİHM’ye bireysel başvurma hakkını, 28.01.1987 tarihi itibari ile tanıdığını bildirmiş ve aradan geçen zaman içerisinde hak ihlallerini giderecek etkin iç hukuk yollarının olmaması nedeniyle, aleyhinde en çok bireysel şikayetin yapıldığı devletlerden biri olmuştur. AİHM, 2011 yılında karara bağladığı dosyalar arasında, toplamda 1.160 davada sözleşmeye aykırılık tespit etmiştir. Mahkemenin 2011 yılında en fazla mahkûm ettiği ülkeler arasında Türkiye Cumhuriyeti 159 mahkûmiyet kararı ile başı çekmektedir, Türkiye’nin 2011 yılında bu davalarda AİHS’nin en az bir maddesini ihlâl ettiği tespit edilmiştir. İhlallerinin büyük bir bölümünü; yargılama süresinin uzunluğu, adil yargılama hakkının ihlali, kötü muamelenin önlenememesi, etkili soruşturma hakkının ihlali ve mülkiyet hakkının korunmasıyla ilgili durumlar oluşturmaktadır. 

Sıralamaya göre 159 ihlal kararıyla birinci olan Türkiye’yi, 121 davayla Rusya izlemiştir. Ukrayna 105, Yunanistan 69, Romanya 58 ve Polonya’ da 54 davayla en çok mahkûm edilen ülkeler arasında yer almışlardır. AİHM’ye 2011 yılında 64.500 yeni başvuru yapılmıştır. Önceki yıllarda yapılan başvurularla birlikte Mahkemenin gündeminde karar verilmeyi bekleyen dava sayısı toplamda 151.600 dosyaya kavuşmuştur. Mahkemenin iş yükü sürekli artmakta ve karar verme süreci uzun yıllar almaktadır. Dilerim ki AYM'ye bireysel başvuru 
hakkı etkili ve yeterli bir iç yargı yolu olur ve AİHM de ki yığılan dosyaların çokluğu nedeniyle yargılama sürecinin uzaması da göz önüne alınırsa hak ihlallerinin kısa yoldan ve kısa sürede bertaraf edilmesi iç hukuk aşamasında sağlanır. Türkiye’de AİHM’de ki kötü sicilinden kurtulur.

1961 Anayasasının kabulünden sonra 22.4.1962 tarih ve 44 sayılı “Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile kurulan ve 28.08.1962 tarihinde resmen çalışmaya başlayan AYM'nin vermiş olduğu ilk karar 05.09.1962 tarih 1962/2 Esas 1962/1 Karar sayılı karardır.*Medeni ülkelerde Anayasa yargısının ayrılmaz bir parçası kabul edilen bireysel başvuru hakkı, hukukumuza yeni girmiş bir dava türü ise de ilginç bir tesadüftür ki AYM'nin görüşüp hüküm altına aldığı ilk karar olan 1962/1 Karar sayılı karar [ 6216 sayılı yasada tanımlanan ve şartları sayılan davanın niteliklerini taşımasa da ] yine bir bireysel başvuru üzerine verilmiştir ve bu davayı açan da Elazığlı bir hemşehrimizdir. 1961 Anayasası bireylere bu davayı açma hakkını tanımadığı halde, böyle bir mahkemenin kurulduğu ve resmen çalışmaya başladığından haberdar olan hukuk bilincine sahip bir hemşehrimizin, Anayasa’ya aykırı olduğunu düşündüğü yasa hükümlerini iptal etmesi amacıyla mahkemeye başvurması, bu hakkın hukukun doğası gereğince bireylere tanınması gereken bir hak olduğuna işarettir. Bu karara konu davayı açan,dava tarihinde Nailbey Mahallesi Çıkmaz Sokak No:45 ELAZIĞ adresinde ikamet eden İnaç TUREREN isimli hemşehrimizdir.TUREREN, AYM'ye vermiş olduğu dava dilekçesinde; Anayasanın 30.maddesine göre mesken ve ikametgâhı bulunan vatandaşların tevkif edilemeyeceğini, Ceza Yargılamaları Usulü Kanununun 104.maddesi hükmünün sözü edilen Anayasanın 30.maddesi hükmüne uymadığını ve aynı suretle 1609 sayılı Kanunun 3. maddesinin koyduğu tevkif zorunluluğunun da hak ve adalete aykırı bulunduğunu ve Türk Ceza Kanununun bazı hükümlerinin Faşist Ülke Kanunlarından alınmış olduğunu ileri sürerek anılan ve Demokratik ilkelerle bağdaşamayan ve Anayasaya aykırı bulunan iş bu Kanun hükümlerinin Anayasa Mahkemesince öncelikle ele alınmasını talep etmiş, ancak bu talebi iptal davası açmaya yetkisi bulunmadığından, Mahkemece yetki bakımından reddedilmiştir. 23.09.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan ve bu tarihten sonra kesinleşecek yargı kararlarına karşı uygulanabilecek olan AYM'ye bireysel başvuru hakkının, etkili ve yeterli , çabuk sonuç alınan bir iç hukuk yolu olması umuduyla...

BU KONUDA BİR İNCELME:

TBB Dergisi 2011 (95) Ece GÖZTEPE  Özet: 5982 sayılı ve 7 Mayıs 2010 tarihli Anayasa Değişikliği Hak­kında Kanunla kabul edilen anayasa şikâyeti kurumu, yeni Anayasa Mahkemesi Kanunuyla somutlaştırılmıştır. Temel hak ve özgürlükle­rin özgül bir koruma yöntemi olan bu kurum, Türk anayasa yargısı açısından yepyeni bir dönemin başlangıcını teşkil etmektedir. Maka­le, yeni kanundaki düzenlemeleri anayasa şikâyetinin özü bağlamın­da değerlendirmekte ve kurumun başarı şansını artırmak için öneri­ler getirmektedir.

Anahtar Sözcükler: Anayasa Şikâyeti, anayasa yargısı, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hak­kında Kanun

Giriş

7 Mayıs 2010 tarihinde TBMM tarafından kabul edilip 13 Mayıs 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan, ancak 12 Eylül 2010 tarihli halkoylaması sonucunda yürürlüğe giren 5982 sayılı Anayasa Deği­şikliği Hakkında Kanun1, yargı alanında çok kapsamlı değişiklikler öngörmektedir. Bu değişiklikler arasında Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu, üyelerinin görev süresi, Mahkeme’nin görev ve yetkileri ile çalışma ve yargılama usulleri hakkındaki kökten yenilikler de yer al­maktadır. Anayasa’nın 148. maddesine eklenen üç, dört ve beşinci fık­ralar ile Anayasa Mahkemesi’ne “bireysel başvuruları” inceleme yetkisi verilmiştir2. Buna göre,
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvu­ruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda ince­leme yapılamaz.

Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir”.


Anayasa değişikliği teklifinin madde gerekçesinde, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınmasına gerekçe ola­rak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) Türkiye aleyhine her yıl binlerce başvuru yapılması gösterilmiştir. Bu yeni kurumla he­deflenen amaç, bu başvuruların iç hukuk yollarında çözüme bağlan­masıdır. Bu hak doğrultusunda yapılacak insan hakları ihlâl başvu­rularının incelenmesi ve karara bağlanması, Anayasa Mahkemesince gerçekleştirilecek, böylelikle AİHM’ye yapılacak başvurular azaltıla­caktır. Bireysel başvuruda bulunabilmek için, olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

1 Halk oylamasında seçmenlerin %57,88’i “evet”, %42,12’si ise “hayır” oyu kullanmıştır. Resmi sonuçlar için bkz. 23 Eylül 2010 tarih ve 27708 sayılı Resmi Gazete.
2 Türk hukuk literatüründe genellikle “anayasa şikayeti” kavramı kullanılmakta dır. Aşağıdaki ülke örneklerinde de görüldüğü gibi, bazı ülkelerde bireylere de somut herhangi bir dava olmaksızın Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan doğruya anayasa aykırılık iddiasında bulunma hakkı tanınabilmektedir. Bu anlamda bireysel başvuru yolu, anaya şikayeti niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle Türk anayasa yargı sistemi ve Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolları dikkate alındığında, 148. maddede düzenlenen yeni hakkın, anayasa şikayeti olarak ifade edilmesi daha doğrudur.


Her ne kadar gerekçenin devamında, bireysel başvuru yolunun ka­bul edilmesinin, bireylerin sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunmasını sağlayacağı ve kamu organlarını, Anayasaya ve kanunlara daha uygun davranma konusunda zorlayacağı belirtilmek­teyse de, asıl amaç, AİHM’ye başvuruda Anayasa Mahkemesi’ni bir iç hukuk filtresi haline getirmektir3. Bu asli hedef nedeniyle de, bireysel başvuru konusu yapılabilecek temel hak ve özgürlükler, Anayasa’nın İkinci Kısmının İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Bölümlerinde düzenlenen temel hak ve özgürlükler değil, “Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamın­daki herhangi birisidir”. Dolayısıyla bireysel başvuru hakkının kapsamı, AİHS mekanizmasıyla organik bir bağ içerisinde dir4.

3 Nisan 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe gi­ren 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usul­leri Hakkında Kanun ile Anayasa’nın 148/V doğrultusunda bireysel başvuruya ilişkin usul ve esasları düzenlendi. 

Yasa koyucu, Anayasa

3 5 Nisan 2010 tarihli 2/656 numaralı kanun teklifi, s. 10 vd.
4 Anayasa Mahkemesi’nin kendi görev alanıyla ilgili olarak 2004 yılında hazırladığı anayasa değişikliği önerisinde ve Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) hazırladığı 2001 ve 2007 tarihli anayasa önerilerinde AİHS ile ilişkilendirilen anayasa şikâyeti hakkı, bu makalenin yazarının aksine organik bir bağ olarak anlaşılmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin önerisinde şu ifade yer almaktadır: “Anayasa şikayeti, ilke olarak klasik haklarla sınırlı tutulmaktadır. Ancak, Anayasanın temel haklara ilişkin üçlü sınıflaması içinde bunları ayırmanın zorluğu karşısında Anayasa şikayeti yoluyla sağlanacak korumanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki anayasal hak ve özgürlüklerle sınırlı tutulması uygun görülmüştür. Böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamasıyla da bir paralellik kurulmuştur”.

Aynı şekilde TBB’nin 2007 yılındaki Anayasa Önerisinde de AİHS ile ilişki organik değil, pratik-işlevsel bir zorunlulukla açıklanmıştır: “Gerek TOBB’nin ve gerekse TBB’nin 2001 yılında hazırladığı Anayasa taslaklarında Anayasa şikâyeti, AİHS’nin koruduğu hak ve özgürlüklere karşılık olarak Türk Anayasası’nda yer alan temel hak ve özgürlüklerle sınırlı tutulmuş, Anayasa Mahkemesi de sunduğu taslakta aynı formülü benimsemiştir. Aslında bu formül, Türk Anayasası’nın haklar katalogundaki uyumsuzlukların zorladığı pratik bir çözümdür. Çünkü sosyal ve ekonomik haklardan kullanılmaları devletin olumlu bir edimine bağlı olanlar, ilke olarak Anayasa şikâyeti kurumu ile korunmaya elverişli değildir. Ancak Anayasa’mızın sosyal ve iktisadi haklar bölümünde yer alan sendika, grev ve toplu sözleşme gibi hakların kullanımı ilke olarak devletin olumlu bir edimine bağlı olmayıp, bu tür haklar yapıları itibariyle klasik haklardan farksızdır. Bu tür hakların ya tek tek sayılması ya da AİHS’deki haklarla paralellik kurularak açıklanması gerekiyordu. Yukarda anılan taslaklarda ikinci yol daha pratik ve esnek olduğu düşüncesiyle tercih edilmiştir. Bu formülle kastedilen AİHS’deki hakların ihlali değil, Türk Anayasası’nda bunlara tekabül eden hak ve özgürlüklerin ihlalidir”. Krş. Madde 166’nın gerekçesi, s. 292.Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Hakkının (Anayasa Şikayeti)... 16

şikâyetini ayrı bir kanunda düzenlemek yerine, 2949 sayılı eski ka­nunda olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi’nin yetki ve görevlerinin neredeyse tamamını tek bir kanunda düzenleme yolunu seçmiştir. Bu çalışmanın amacı, Anayasadaki düzenlemeden başlayarak Ana­yasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını düzenleyen kanun hü­kümlerini, kurumun işlevi doğrultusunda analiz etmektir. Bu nedenle ilk önce, bazı ülkelerdeki Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru türlerine bakılarak, bu kurumun özü hakkında genel bir bilgi veri­lecektir. Genel anlamda Anayasa Mahkemesi’ne başvuru, özelde de anayasa şikâyeti uygulaması, değişik ülkelerde farklı biçimlerde so­mutlaştırılmıştır. Kısaca örnek verilen ülkelerin özelliği, gerçek ana­yasa şikâyetinin en iyi örnekleri olmalarından kaynaklanmaktadır (I). Daha sonra 6216 sayılı kanunun oluşum süreci, hükümet tasarısından başlayarak yasama sürecinin bütün aşamaları incelenerek değerlendi­rilecektir (II). Çalışmanın ana gövdesini, 6216 sayılı kanunun bireysel başvuruya ilişkin hükümlerinin ayrıntılı bir analizi oluşturmaktadır (III). Sonuç kısmında ise, kurumun başarıya ulaşması için gerekli gö­rülen yasal düzenleme önerilerine yer verilmiştir.

I. Anayasa Şikâyeti: Kavram ve Farklı Ülke Uygulamaları Üzerine Kısa Bir Değerlendirme

Avrupa Konseyi bünyesinde görev yapan Venedik Komisyonu’nun 2004 tarihli anayasa değişikliği taslağının Anayasa Mahkemesi ile ilgili kısımlarına ilişkin görüşünde5 de belirtildiği üze­re, Almanya (Verfassungsbeschwerde) ve İspanya’da (recurso de amparó) en kapsamlı örnekleri görülen anayasa şikâyeti kurumu, Rusya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Makedonya, Hırvatistan, Macaris­tan, İsviçre ve Avusturya’da da değişik biçimlerde kabul edilmiştir6. Her ülke, anayasa şikâyeti kurumunun kapsamını kendi hukuk siste­minin bütünlüğünü ve iç tutarlılığını gözeterek değişik işlemlere kar­şı kabul etmekte ve kurumun yapısı temel siyasal tercih doğrultusun­

5 Opinion 296/2004, CDL-AD (2004)024 (29.06.2004), s. 6.

6 Venedik Komisyonu’nun 538/2009, CDL-AD (2010)039 sayılı (27.01.2011) “Study on Individiual Access to Constitutional Justice” çalışmasında, Avrupa dışında diğer ülkelerdeki başvuru yolları da ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. TBB Dergisi 2011 (95) Ece GÖZTEPE 17 da belirlenmektedir. 

Literatürde genellikle “gerçek anayasa şikâyeti” ve “gerçek olmayan anayasa şikâyeti”7 olmak üzere ikili bir ayrım yapıla­rak, teknik anlamda anayasa şikâyeti, anayasayla güvence altına alın­mış temel hak ve özgürlüklerin ihlalinin önlenmesi amacını taşıyan bireysel başvuru hakkı olarak tanımlanmaktadır. 

Başka bir nedenle kişilere tanınan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı ise genel anlamda bireysel başvuru olmakla birlikte, anayasa şikâyeti olarak kabul edilmemektedir 8.

Yukarıda anılan ülkelerden Almanya’da, anayasa şikâyetinin en kapsamlı biçimlerinden birisi uygulanmakta dır 9. 
Yasama, yü­rütme ve yargı olmak üzere, bütün kamu gücü işlemleri anayasa şikâyeti konusu yapılabilmektedir. Anayasa şikâyeti bu ülkede 1949 Anayasası’yla değil, 1951 yılında federal bir yasayla ilk kez sisteme dahil edilmiş, kurumun başarısı üzerine 1969 yılında Anayasada dü­zenlenmiştir. Anayasa şikâyeti kurumunun varlığı, Almanya’daki birçok kritik sosyal politika konusunun Mahkeme’nin kararıyla çö­züme kavuşturulmasına olanak tanımıştır (kürtaj, vicdani red, or­tam dinleme, eşcinsel evlilik vb.)10. 

Mahkeme’nin kritik konulardaki kararları, temel hak ve özgürlüklerin alanını genişletmesi nedeniyle tatmin edici bulunmaktadır. Anayasa şikâyeti, kamu organlarından kaynaklanması muhtemel her türlü ihlale karşı yurttaşlara temel hak ve özgürlüklerini yargı yoluyla koruma olanağı tanıdığından, hukuk devletinin ve “yurttaşların anayasayı korumalarının”11 gelişmiş bir aracı olarak görülmektedir. Diğer anayasal yargı yöntemleri son kertede temel hak ve özgürlüklerin korunmasına hizmet etmekle birlikte, on­ların temel işlevi anayasal düzeni bir bütün olarak korumaktır; te­mel haklar öncelikli mesele değildir. 
Buna karşılık Anayasa şikâyeti 

7 Bkz. Georg Brunner, “Der Zugang des Einzelnen zur Verfassungsgerichtsbarkeit im europäischen Raum”, Jahrbuch des öffentlichen Rechts 50 (2002), s. 191-247; Fazıl Sağlam, 

http://nebizenginli.blogcu.com/anayasa-mahkemesi-ne-bireysel-basvuru/13001290

****

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU BÖLÜM 1



ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU 
BÖLÜM 1 



Nebi Zenginli.,
2012-09-29 
11:31:00

ANAYASA MAHKEMESİ'NE BİREYSEL BAŞVURU YAPABİLİR MİYİM?

BİREYSEL BAŞVURU

    Özgürlüklerin daha iyi korunabilmesi amacıyla geliştirilmiş iç hukuk yollarından biri­si de, anayasa mahkemesine bireysel başvuru (anayasa şikâyeti) yoludur. Birçok Batı demokrasisinde uzun yıllardır başarı ile uygulanan bu başvuru yolu, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla kabul edilen Anayasa değişikliği ile hukuk sistemimize girmiştir. 

30 Mart 2011 tarihinde kabul edilen 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Esasları Hakkında Kanun ile bireysel baş­vuru yolunun uygulama esasları belirlenmiştir.
Bireysel başvuru yolunun, temel hak ve özgürlüklerin korunması konusunda birçok önemli işlevi yerine getirdiği, bu kuruma yer veren ülkelerin tecrübeleri ile kanıtlanmıştır. Ancak, Türk hukuk sis­temine bireysel başvuru yolunun kazandırılmasının ana sebebinin, temel hak ve özgürlüklere yeni bir kurumsal güvence kazandırmaktan önce, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye’den giden başvuru sayısını azaltmak olduğunu Anayasa değişiklik sürecinden ve bu konudaki düzenlemeler­den gözlemlemek mümkündür. 

Bu anlayış, bireysel başvuru yolunun başarısını olumsuz etkileye­cek bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma paralel bir şekilde, hem anayasal hem de yasal düzenlemede ciddi birtakım teknik hataların yapıldığı da görülmektedir. Ayrıca, ülkemizdeki yargı kültürü ve Anayasa Mahkemesinin kurulduğu günden bu tarafa temel hak ve özgürlükler konusunda gösterdiği kötü performans, bu kurumun uygulamasına ilişkin endişeleri artırmaktadır.

Bütün bu endişelere rağmen, özellikle Almanya’da bu kurumun uygulamasında görülen başarı ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda yürüttüğü yoğun hazırlıklar, bireysel başvuru yolunun ülkemizde de temel hak ve özgürlükler konusunda etkin bir koruma mekanizması haline gelmesi konusunda karamsar olunmamasını mümkün kılmaktadır. cü tarafından anayasada belirtilen temel hak ve özgürlükleri ihlâl edilen bireylerin gidebilecekleri ikincil derecede bir yargı yolunu ifade eden bireysel başvuru 7.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile hayata geçmiştir. Bu anayasal reform ile bireysel başvuru bağlamında Anayasa’nın 148. ve 149. maddeleri ile Geçici 18. maddesinde değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca bu değişikliklere paralel olarak bireysel başvuruyu daha da somut kılmak amacıyla 30.3.2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun kabul edilmiştir.

ANAYASA MAHKEMESİNİN YETKİSİ

Konu Bakımından Yetki

Anayasanın 148/3. maddesine göre “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir”. AİHS’ye Ek Protokollerdeki hakların da bu kapsama dâhil olduklarını belirtmek için 6216 sayılı Kanuna “ve buna (AİHM’e) ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller” ibaresi eklenmiştir. Bu bağlamda Ülkemiz Dördüncü, Yedinci ve On ikinci Protokollere taraf olmadığından burada 
yer alan haklar başvuru kapsamı dışındadır.

Öte yandan bireyler, bahsedilen haklarından “herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine” başvuruda bulunulabileceğinden hangi tür işlemlerin denetime konu olacağını belirlemede anahtar kavram “kamu gücü” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavramı daha somut hale getiren Kanuna göre “yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı” gibi “Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamaz”.

Kişi Yönünden Yetki 

Anayasa ve Kuruluş Kanununa göre, kamu gücünün bir işlemi nedeniyle “Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, 
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin” ihlal edildiğini iddia eden “herkes” bireysel başvuru hakkına sahiptir. 
Bununla beraber, yabancılar için başvuru hakkı salt kendilerine tanınan haklarla sınırlı olarak kabul edilmiştir: “Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz”. Öte yandan tüzel kişiler açısından başvuru hakkını değerlendirdiğimizde “Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz”ken özel hukuk tüzel kişileri örgütlenme özgürlüğü veya hak arama 
hürriyeti gibi “sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir”.

Yer Bakımından Yetki

Anayasa ve Kuruluş Kanunu, Mahkemenin yer bakımından yetkisine ilişkin herhangi bir hüküm içermemektedir. Ancak bu yetkinin devletin 
egemenlik yetkisini kullandığı tüm coğrafi alanları kapsadığı söylenebilir.

Zaman Bakımından Yetki

Kanunun “Yürürlük” başlıklı 76. maddesinde bu Kanunun bireysel başvuruyu düzenleyen maddelerinin (45 ila 51. maddeler) “23/9/2012 tarihinde” yürürlüğe gireceği ifade edilmektedir. Ayrıca Kanunun geçici 1. maddesinin 8. fıkrası ile de “Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler” hükmü getirilmiştir.

BİREYSEL BAŞVURUNUN ŞARTLARI 

Kanun Yollarının Tüketilmesi.,

Anayasal haklarının ihlal edildiğini iddia eden herkes ilk önce bu alanda asıl görevli olan olağan yargı yerleri önündeki mekanizmaları harekete geçirecek ve burada bir çözüm bulamaması halinde, iddiasını Anayasa Mahkemesi önüne taşıyabilecektir. Bu nedenle kişilere bu yola başvurmadan önce ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri işlem, eylem ya da ihmal için “kanunda öngörülmüş idarî ve yargısal başvuru yollarının tamamını” tüketmiş olmaları zorunluluğu getirilmektedir.Kanun yollarının tüketilmesi şartı, bireysel başvuruda “kanun yollarında gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz” hükmü ile 
birlikte ele alındığında bu başvurunun istinaf ve temyiz benzeri veya onların uzantısı bir başvuru yolu olmadığı ortaya çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesi, sadece bir hak ve özgürlük ihlali iddiasını spesifik anayasa hukuku bağlamında inceleyecektir. Temyiz ve istinafta yapıldığı gibi ilk derece mahkemelerinin olayları ve delilleri doğru değerlendirip değerlendirmediği, kanun hükümlerinin yorumlanması ve somut olaya uygulanmasında bir hata yapıp yapmadığı veya onların usul meseleleri hakkında kararlarının irdelenmesi Anayasa 
Mahkemesinin yetki alanı dışındadır.

Güncel ve Kişisel Bir Hakkın Doğrudan Etkilenmesi 

“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir”. Bireysel başvuru yoluna ancak temel hakkın ihlalinden şahsen mağdur durumda bulunan kişi gidecektir.

Konunun Temel Anayasal Önemi

Anayasa “Mahkeme(si), Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir”.Bu cümleden diğer şartları taşısa dahi Mahkemenin iki tür başvuruya bakmayabileceğini sonucunu çıkarabiliriz. İlki açıkça dayanaktan yoksun olan başvurulardır. Diğeri ise başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı ve aynı zamanda Anayasanın uygulanması ve yorumlanması ya da temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan başvurulardır.

BİREYSEL BAŞVURU USULÜ

Başvurunun Yapılacağı Yerler

Bireysel başvurular Kanun ve içtüzükte gösterilen usul ve esaslar çerçevesinde yazılı olarak ya doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesine ya da Anayasa Mahkemesine ulaştırılmak üzere diğer mahkemelere veya yurt dışı temsilciliklere yapılabilir.

Başvuru Harcı

Kanun bireysel başvurunun harca tabi olduğunu belirtmiş ve harç miktarını da 150 TL olarak tespit etmiştir.

Avukatla Başvuru Mecburiyeti

Kanunda bireysel başvurucunun avukatla temsil zorunluluğunu getiren bir düzenleme olmadığı gibi bunu engelleyen bir hüküm de bulunmamakta dır. Başvurucu isterse bir avukatla temsil edilebilir, fakat bu durumda vekâletname nin başvuru dilekçesi ile birlikte Mahkemeye sunulması gerekmektedir.

Başvuru Dilekçesi ve Ekleri

Bireysel başvuru dilekçesinde bulunması gerekenler Kanunda sayılmaktadır:

1-Başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgileri,
2-İşlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlâl edildiği ileri sürülen hak ve özgürlük,
3-Dayanılan Anayasa hükümleri ve ihlâl iddiasının gerekçesi,
4-Kanun yollarının tüketilmesine ilişkin aşamalar,
5-Başvuru yollarının tüketildiği veya başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih
6-Başvurucu zarara uğramışsa zararın miktarı,
7-Başvurucunun iddiasına dayanak yaptığı deliller.
İhlâle neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneği ile başvuru harcının ödendiğine dair belgenin de dilekçeye 
eklenmesi gerekir. Bunlara ilaveten başvurucu bir avukat tarafından temsil ediliyorsa, temsile ilişkin vekâletnamenin de sunulması gerekir.


BAŞVURULARIN İNCELENMESİ VE KARAR

İlk İnceleme 

Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi komisyonlar tarafından yapılacaktır. Komisyon, önüne gelen bir başvuru dosyası üzerinde, ilk olarak başvurunun usulüne uygunluğu (başvuru evrakının tam olması, başvurunun yapıldığı yer vb.) ve onun Mahkemenin yetkisi (konu, zaman, yer ve kişi bakımından) dâhilinde olup olmadığı yönlerinden bir inceleme yapar. Ayrıca başvurunun kabul edilebilmesi için komisyonun başvurunun temel anayasal önemi konusunda ikna olması veya başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olarak 
değerlendirmemesi gerekir. Komisyonlar bu incelemelerini dosya ve evrak üzerinden yapacaktır.

“Kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığına oy birliği ile karar verilen başvurular hakkında, kabul edilemezlik kararı verilir. 
Oy birliği sağlanamayan dosyalar bölümlere havale edilir”. Böylece komisyonlarda çözülemeyen kabul edilememe sorununun doğrudan 
ilgili bölüme havale edilmesi ve bu konudaki kararın bölüm tarafından alınması esası benimsenmiştir. Gerek komisyon gerekse bölümler tarafından alınan kabul edilemezlik kararları kesin nitelik taşımakta ve ilgililere tebliğ edilmektedir.

Esas İnceleme

Kabul edilebilirliğine karar verilen bireysel başvuruların esas incelemesinin her biri bir başkanvekili ve dört üye ile toplanan iki bölüm tarafından yapılacağı esası getirilmektedir.

Bölümler esasa ilişkin incelemelerini dosya üzerinden yapmakla beraber gerekli gördükleri hallerde duruşma yapılmasına da karar verebilirler. Ayrıca bölümler “bir temel hakkın ihlal edilip edilmediğine yönelik her türlü araştırma ve incelemeyi yapabilir. 

Başvuruyla ilgili gerekli görülen bilgi, belge ve deliller ilgililerden istenir”.

Salt bireysel başvurunun yapılmasının ilke olarak başvuru konusu işlemin yürürlüğü üzerinde bir etkisi olmamaktadır. Ancak bölümler, esas inceleme aşamasıyla sınırlı olarak başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere “re’sen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir”.

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği vebu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz”.

Kararlar

Esas inceleme neticesinde bölümler tarafından iki farklı kararın alınması mümkündür:
Başvurucunun bir temel hakkının ihlal edildiği kararı ya daBir temel hakkının ihlal edilmediği kararıBir temel hakkın ihlal edildiğinin tespiti halinde Anayasa Mahkemesi “ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere” de hükmeder. Ancak ihlalin bir mahkeme kararından kaynaklanması halinde Anayasa Mahkemesinin öncelikle bu ihlalin ortadan kaldırılması için yeni bir yargılamaya gereksinim bulunup bulunmadığı konusunda değerlendirme yapması gerekir.

Yeniden Yargılamada Hukuki Yarar Olmaması: Bazı durumlarda ihlalin niteliği nedeniyle bunun giderilmesi yeni bir yargılamayı gerektirmez. 

Bu takdirde Anayasa Mahkemesi, Ya doğrudan başvurucu lehine kendisi tazminata hükmedecek Ya da kendisi tazminata hükmetmek yerine başvurucuya genel mahkemelerde dava açma yolunu gösterebilecektir.
İhlalin ortadan kaldırılması için yeni bir yargılamanın gerekmesi: Anayasa Mahkemesi, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyayı ihlale neden olan işlemi yapan mahkemeye gönderir. 

Bu karar doğrultusunda yeniden yargılama yapmakla yükümlü olan mahkeme, mümkünse dosya üzerinden Anayasa Mahkemesinin ihlâl kararında tespit ettiği ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte karar vermelidir.

Diğer görevleri çerçevesinde verdiği kararlar gibi bireysel başvuru bağlamında verilen “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir … ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar”. Bu nedenle, yargı mercilerinin buna direnmesi ya da aksi yönde karar vermeleri düşünülemez. Bu kurala aykırı hareket edilmesi her şeyden önce yeni bir temel hak ihlalini ortaya çıkaracağından başvurucunun tekrar Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi mümkündür.

12 Eylül 2010 referandumuyla Anayasa’ya dahil olan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı 3 Nisan 2011 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 6216 sayılı kanunlahayata geçti. Ne kadar sevinsek az Özellikle de Almanya’daki örneği göz kamaştıran ve uzun yıllardır çeşitli Anayasa hukukçuları tarafından Türkiye’ye getirilmesi arzu edilen Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyu kimler, hangi şartlar altında yapabilecek ve sonuçları ne olacak?

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki öyle Anayasa’da yazan her hakkınız veya özgürlüğünüz için gidemiyorsunuz Anayasa Mahkemesi’ne. 

Neden? 

Çünkü kanuna göre herkes yalnızca, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.

Neden? Çünkü bireysel başvuru hakkını getiren düzenlemeyi hazırlayanların varmak istedikleri amaç vatandaşların hak ve özgürlüklerini korumak değil. Amaçları hak veya özgürlük ihlali halinde vatandaşlar İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) gitmeden önce bir de Anayasa Mahkemesi’ne gitmek zorunda kalsın. “ Ha olur ya, belki Anayasa Mahkemesi ihlali telafi eder. Olmazsa da vatandaş artık adalet aramaktan bitap düşmüş olur, İHAM’a gitmeye üşenir.” Karşınızda yeni bir suç tipi: Bireysel başvuru hakkını düzenlemek suretiyle adil 
yargılanma hakkını engellemek! (Bu düzenlemenin eleştirisi için ayrıca bakınız: TÜSİAD)

Sonuç olarak, eğer İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde (İHAS) sayılan haklarınızdan birinin ihlal edildiğini düşünüyorsanız ve iç hukuk yollarını tükettiyseniz artık hemen İHAM’a başvuramıyorsunuz. Ondan önce, son olarak Anayasa Mahkemesi’ne de başvurmanız lazım.“Peki ben süreci kısaltabilir miyim? Yani doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir miyim?” diye sorarsanız, 

Cevap: Hayır. 

İç hukukta kat etmeniz gereken tüm yargı yollarını aştıktan sonra, artık başvuracak hiçbir üst yargı mercii kalmadığı vakit ancak Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulabilecek siniz.“Diyelim ki TBMM bir kanun yaptı. Kanuna karşı doğrudan başvurabilir miyim?” Hayır, başvuru yapılabilmesi için kanunun uygulanması sonucunda hak ve özgürlüğün somut olarak sınırlanmış olması gerekiyor. Başkasının hak veya özgürlüğünün sınırlanmasında da başvuru yapılamaz; kişisel zarar doğmuş olmalı.

İhlal halinde kendiniz bireysel başvuru yapabileceğiniz gibi bunu bir mahkeme den de isteyebilirsiniz. Dış temsilcilikler aracılığıyla da başvuru yapılabiliyor.

Bedavaya Adalet olmaz: Başvuru için 150 TL’lik bir harç yatırılması gerekiyor.

Başvuru, yargı yollarının tüketilmesinden veya eğer böyle bir yol yoksa ihlalin öğrenilmesinden itibaren 30 gün içerisinde yapılmalı. 

Bir mazeretiniz varsa bu mazeret gerekçesinin ortadan kalkmasının ardından 15 gün içerisinde başvurmak gerekiyor. 

Tabii bu durumda hakim önce mazeretin geçerli olup olmadığına karar verecek.
Peki nasıl bir dilekçe hazırlamak gerekiyor başvuru için? 

Şöyle:

Başvuru dilekçesinde, başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün, dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların,başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekiyor.

Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi de şart.

Hepsi tamam mı? 
Hemen sevinmeyin. 
Çünkü dava dilekçenizin tam olması da bireysel başvurunuzun mutlaka kabul edileceği anlamına gelmiyor. 
Mahkeme bünyesinde oluşturulacak bir komisyon üç halde dilekçenizi kabul etmeyebilir:
Başvurunuz, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımıyorsa,

Önemli bir zarara uğramadıysanız ve Dilekçeniz açıkça dayanaktan yoksun bulunursa.

Diyelim ki tüm engelleri aştınız ve dilekçeniz kabul edildi. Sizinle Anayasa Mahkemesi içerisinde kurulan iki bölümden biri ilgilenecek.

Hangi ihlal halinde hangi bölümün davaya bakacağı tahminimce İçtüzük’te düzenlenecek. En azından düzenlenmesi lazım çünkü şu anda böyle bir ayrım yok.

Dilekçenizin kabul edilmesiyle birlikte bir örneği Adalet Bakanlığı’na gönderilecek ki dilediği takdirde Adalet Bakanlığı davayla ilgili görüşünü bildirebilsin.

Filmlerde gördüğümüz dava sahnelerinin Anayasa Mahkemesi’nde de yaşanacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü davalar dosya 
üzerinden görülecek. Ama ihtiyaç duyulursa duruşma da yapılabilecek.

Öyle bir durum olur ki maruz kaldığınız hak veya özgürlük ihlali süreklidir ve ihlalin engellenmesi için bazı tedbirlerin alınması gerekir. 

İşte bu gibi durumlarda davanıza bakan bölüm gerekli önlemleri alabilecek. Ancak bu tedbirler en fazla altı ay süreyle etkili olabilecek. 
Dava bu süre içerisinde sonuca bağlanmazsa tedbirler kalkacak.

Eğer hak veya özgürlüğünüzün ihlali bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa o zaman davaya bakan bölüm sadece ihlal olup olmadığını ve ihlal varsa nasıl ortadan kaldırılacağını söyleyebilecek. Daha fazlasına yetkisi yok.
Eğer Mahkeme, bir ihlal olduğu kanaatine vardıysa, ihlalin giderilmesine ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar verecek.
Kanun tasarı aşamasındayken fırtınalar koparan düzenlemede değişikliğe gidildi ve eğer ihlal bir mahkeme kararından kaynaklandıysa Anayasa Mahkemesi’nin o mahkeme kararını iptal etmesi artık söz konusu değil. Bunun yerine eğer ihlal kararı çıkarsa yeniden yargılama yapılmak üzere dosya o mahkemeye geri gönderilecek. Eğer bunda bir yarar yoksa tazminata hükmedilebilecek.
“Bireysel başvuru hakkımız var, hadi onu doya doya yaşayalım” dediğinizi duyar gibiyim. Aman ha! 6216 sayılı kanunun bireysel başvuruyla ilgili bölümünün son maddesinin bir eli belinde, diğer elininse işaret parmağı aşağı-yukarı sallanıyor:

Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında, ayrıca İkibin ( 2.000.-TL  )Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir.

Hükümet bireysel başvuru kurumunun kendisini kötüye kullanacak ama ben hakkımı düzgün kullanırken bile “acaba yanlış anlaşılır mıyım?” 
diye tedirginlik yaşayacağım… 

Adalet bu olsa gerek!

Hangi başvurular hakkın kötüye kullanımı olarak kabul edilecek, buna kim karar verecek, dilekçe hakkımı kötüye kullandığımı iddia etmek başlı başına bir hak ihlali değil midir ve eğer bir hak ihlaliyse bireysel başvuru hakkımı kullanmamın Anayasa Mahkemesi tarafından hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilip para cezasına mahkum edilmem suretiyle temel hak ve özgürlüğümün ihlal edildiğini iddia ederek bireysel başvuru yapabilir miyim?

Bakalım Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru uygulamalarıyla endişelerimizi ve kafamızdaki soruları giderebilecek mi?

Bunun için 23 Eylül 2012'yi beklememiz gerekecek. 

Çünkü kanunun geçici madde 1/8 hükmüne göre Anayasa Mahkemesi ancak bu tarihten sonra kesinleşen kararlar aleyhine yapılacak başvurulara bakabilecek.

Not: Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru konusuyla ilgili ayrıntılı bilgi almak ve tartışmalı alanları öğrenmek için konferanslarda tuttuğum notları okuyabilirsiniz. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı Ve Mahkeme Tarihindeki İlk Örneği


Yerin,yurdun adresesin bilmirem
Angara'da: Anayasso !
Ellerinden öpiy Hasso
Yap bize de iltimaso
Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?
[Şemsi Belli-Anayasso şiirinin son kıtası]


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***