OTPOR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
OTPOR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ocak 2018 Salı

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ DÜNYA ÖRGÜTÜ, OTPOR, BÖLÜM 2

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ DÜNYA ÖRGÜTÜ, OTPOR,   BÖLÜM 2


İŞTE GENE SHARP'IN LİSTESİ 

BAZI KAVRAMLARI;

1. Konuşmalar (Mehmet Ali Alabora gibi sanatçıların da dahil olduğu pek çok isim tarafından yapılan konuşmalar) 

2. Muhalefet ya da destek mektupları (Silivri'den gönderilen paşa mektubu, Fatih Akın ve Sibel Kekilli'nin gönderdiği mektuplar. 
Bazı yazarların köşelerinde yazdığı "Başbakana mektup" başlıklı makaleler) 

3. Kurum ve kuruluşlar tarafından verilen demeçler (Yabancı ülkeler, Türkiye'deki meslek kuruluşları v.s.) 

4. İmzalı basın açıklamaları (Taksim Dayanışma Platformu şimdiye kadar 20'nin üstünde basın açıklaması yaptı) 

7. Sloganlar, karikatürler ve semboller (Taksimin her yanı bu sembollerle donatıldı. Türkiye'deki bütün mizah dergileri kapak yaptı) 

9. Broşürler, el ilanları ve kitaplar (Şimdiye kadar 2 tane kitap yayınlandı.) 

10. Gazeteler ve mecmualar (Gezi parkı bünyesinde gazete çıkarıldı) 

11. Kayıtlar, radyo ve televizyon (Çapul Tv. ve Gezi Radyo) 

12. Hava reklamları ve yere yazılan yazılar (Yere yazılan yazılar çok yaygın kullanıldı) 

13. Temsilciler heyeti (Taksim Platformu ve sanatçılar heyeti) 

18. Bayrakların ve sembolik renklerin gösterimi (Futbol takımlarının renklerinin kullanılması) 

19. Sembollerin giyilmesi (Herkes siyah giyindi) 

22. Protesto amaçlı soyunma eylemleri (İstiklalde TOMA üzerinde çıplak eylem) 

26. Protesto olarak boya kullanılması (Duvar boyaları) 

28. Sembolik sesler (Borozan) 

29. Sembolik itirazlar (Taksimde bir almanın piyano çalması) 

30. Kaba hareketler (Her türlü küfür ve hakaret kullanıldı) 

33. Dost olma (Polislere çiçek verilmesi) 

34. Gece Nöbetleri (Parkta gece nöbetleri tutuldu) 

35. Mizahi skeçler ve eşek şakaları (İnternet üzerinden video servis edildi) 

36. Oyun ve müzik performansları (Kardeş Türkiler, Duman gibi pek çok müzik grubu şarkı besteledi) 

37. Şarkı söylemek (Konserler verildi) 

38. Toplu yürüyüşler (Çok sayıda yürüyüş yapıldı. sanatçılar, STK'lar yürüdü) 

45. Göze çarpıcı cenazeler (Eylemlerde hayatını kaybeden Ethem Sarısülük'ün cenazesinde pek çok gerginlik çıkarıldı) 

48. Protesto toplantıları (Çok sayıda toplantı gerçekleştirildi) 

50. Tartışmalar (Gezi parkında çok sayıda forum oluşturuldu) 

51. İş bırakmalar (KESK, DİSK ve diğer sendikaların iş bırakması) 

53. Ödüllerden feragat edilmesi (Mehmet Ali Alabora Karadeniz Vakfı'nın ödülünü reddetti) 

67. İşçilerin iş bırakması (DİSK, KESK ve diğer sendikaların bir günlük iş bırakma eylemi) 

68. Sığınma (Camiye, otele sığınma) 

97. Protesto amaçlı grev (DİSK, KESK ve diğer STK'ların grevleri) 

146. Adli direniş (Avukatların adliyelerde yaptığı eylemler) 

162. Oturma eylemi 

180. Alternatif iletişim sistemi (Zello) 


163. Madde olan Ayakta durma eylemi (Duran adam eylemi), Taksim'deki yeni protesto 
şekli. Performans sanatçısı Erdem Gündüz, önceki gün akşam saatlerinden meydanda tek 
başına sessiz şekilde ayakta durarak "duran adam" eylemi başlattı. Dün sabaha kadar süren eylem yeni katılımlarla devam etti. Eylemibaşlatan Erdem Gündüz gerginliği daha fazla tırmandırmamak için sabah saatlerinde meydandan ayrılırken dün gün boyu benzer 
eylemler yapıldı. Eyleme tiyatro sanatçıları Oktay Kaynarca, Selçuk Yöntem ve modacı 
Barbaros Şansal'ın yanı sıra bazı avukatlar da İstanbul Adliyesi'nde destek verdi.Buraya 
kadar anlatılanlardan Gene Sharp adının çok ön plana çıktığı görülüyor. Aslında bu çok 
normal çünkü OTPOR bir çok ülkede bu ayaklanmaları gerçekleştirirken Massachusetts 
Dartmouth Üniversitesi Siyaset Bilimi dalının emekli profesörü 1928 doğumlu ve 2009, 2012 ve 2013’te 3 kez Nobel Barış Ödülüne aday gösterilen Gene Sharp’ın yazdığı “Diktatörlükten Demokrasiye” isimli kitabını esas alıyordu. OTPOR/CANVAS yayınlarında, Gene Sharp’ın yazdığı kitapta şiddet içermeyen 200’e yakın eylem tekniğine yer veriliyordu. Bu teknikler arasında diktatörlere karşı toplum ayaklanmalarında yönetimin zayıf noktalarının belirlenmesi, hangi yöntemlerle direnişçilerin harekete geçirileceği, nerelerde hangi gerekçelerle bir araya gelinebileceği ya da hangi sembollerin kullanılacağı, hangi bankalardaki mevduatların çekileceğine varıncaya kadar bir çok konu yer alıyor... 

GEZİ’DE KURTARICI SALDIRAY BERK PAŞA 

Benim tek endişem, Recep Tayyip Erdoğan için kurulmayan başkanlık sistemi kalıcı olursa, 
Erdoğan'dan bizi kurtaracak kurtarıcıdan daha sonra kurtulma sorunudur. Sonuçta eski ÖKK komutanı Saldıray Berk, NATO onaylı ve Alman Gladyosu destekli global bir proje yürütüyor. Bu planın sonunda Erdoğan yerine birini koyacaklardır. Erdoğan'ın Fidan ve Saldıray ile Suriye'de selefi terörüne desteğine göz yumularak işinin bitirileceğini bir tek anlayamayan Havuz medyası kaldı. Saldıray gibiler cemaatın 180 ülkede ve ülkemizde bitirilemeyeceğini anlayacak kadar zekidir. Devleti AKP'den geri alma peşinde bunlar. Cemaat savaşı algısı sadece bir maskeden ibaret... 

Neticede cemaat devlete yaslanmadan Anadolu kaynaklarıyla sivil toplumla 180 ülkede eğitim veriyor, sosyal projeler ve sağlık hizmetleri yürütüyor, mükemmel diyalog çalışmaları ile ülkemizin muhteşem gönüllü lobi gücü hizmeti yapıyor. Pozitif ve olumlu çalışmalar samimi olduğu için çoktan muhataplarına kendisini kabul etirmiş durumda, elli tane Erdoğan olsa, Şeytan bizzat Yahudi milyarderler olarak nüzul etse, baskı yapsa Hizmet Hareketi’nin Erdoğan’ın desteklediği selefi terör örgütleri gibi şiddet eğilimli katiller olduğu konusunda onları ikna edemez. AKP ülkemizde sadece devleti daha çok yemeye talip. Saldıray Berk, önce cemaat ile AKP'yi ayıralım, sonra Cemaatı geriletelim, Erdoğan'ı ve AKP'yi zaten kirlettik, bitirmesi kolay diyordur şimdi! Saldıray Berk'ten ve arkasındaki derin devletten 
korkması gereken bence Erdoğan ve AKP. Berk gibiler cemaatın vatanperver olduğunu bilirler... 

Saldıray Berk, Gezi toplantılarında Solcu sosyalist jargonu öğrenmek için epey ders almış, ama hep dalga geçmiş, aptal bir ideoloji diyormuş! Eşitlik, sosyal adalet ve sonsuz özgürlük saçma geliyormuş.Sol jargonu kullananlar davalarını 3 dakikada sloganlarla bitirirler. Mehmet Altan demiş, gerisi yok, altı boş, entelektüel derinlikleri yok. Nerede o eski solcular? Saldıray'ı Bakü askeri ataşeliğinden tanırım. Şehitler Hıyabanında Türk şehitliğini ZAMAN Azerbaycan olarak epey zorlayarak yaptırmıştık. Saldıray, bana ‘bizim 4 büyükelçi ve 3 askeri ataşe ile yapamadığımızı siz nasıl yaptınız’ diye şaşakalmıştı. Samimiyet ve ihlas demiştim. Sonra bu başarıyı kendisi yapmış gibi kullandı ve Berk bununla ÖKK başkanı oldu! Bunun hikayesini yazmıştım, bugünlerde milliyetçilik naraları atanlar, cemaatın milliyetçiliğinin zekatını veremez. 

En başından beri Saldıray Berk'in mükemmel hazırlanmış psikolojik savaş planı uygulanıyor. Havuz yazarları aptallıklarına doymasınlar... Saldıray Berk'in Gezi toplantılarında nasıl davrandığını sordum gazeteci arkadaşıma. Erdoğan'dan intikamı acı alacağız ve kaosdan düzen çıkartacağız diyormuş hep. Kutlarım, başardı! Erzincan'da 5 yılda hazırlanan AKP ve Cemaatı bitirme planında rol oynayan İlhan Cihaner ve Saldıray Berk'in Gezi'deki rolü yeni bilgidir, daha önce kimse yazamadı. Erzincan kumpası olarak bilinen AKP ve Cemaatı bitirme planı olarak 12 Haziran 2009'da Taraf gazetesine yansıyan planı da Saldıray Berk yapmıştı. Gazeteci Mehmet Baransu, Berk’in intikamı nedeniyle hapiste, yoksa Baransu AKP ve Erdoğanı ipten almıştı. Eğer Baransu olmasaydı, AKP, 2008’de kapatılmıştı. Hapiste 
işkence ile ödüllendiriyorlar! 

Eski Özel Hareketler Komutanı Saldıray Berk Erdoğan düşmanlığı etrafında geniş bir kitleyi ÖKK birimleriyle ustaca Gezide yönetmiş meğer! Şok yaşadım, bunu duyunca. 

Gezi'de oyuna düştüklerini organize eden bir sol görüşlü gazeteci arkadaşım söylemese, Saldıray Berk'ten bahsetmese idi bende asla uyanmayacaktım! Gezi'de ÖKK birimleri polis düşmanlığı pompalayarak Emniyetin terörle mücadelede başarısını sıfırlamak istediler, sol gruplar kullanıldı. ÖKK, Erdoğan’ı cellat olarak kullanıyor. AKP'yi tek başına iktidarda tutup Müslüman mahalleyi yaktıran ÖKK birimleri, AKP düşmanlarını da organize ettiler, Odatv'yi kullandılar. Halen Havuz medyasının sol eli olan Odatv, ÖKK maşası olarak AKP’de saflardan insanların ayrılmasını engelliyor. Gezi'yi organize eden sol görüşlü gazeteciler, ÖKK eski başkanı Saldıray Berk'in neden toplantılarına katıldığını anlamamışlar, şimdi umarım anlamışlardır. Yoksa 12 Eylül öncesindeki kaosu planlayanları 30 yıl sonra itiraf edenler gibi mi olsunlar! Gezi sonrası AKP'nin yüzde 5 oy kazanması tesadüf değil. Korkutulan kesimler AKPye sevkedildi. ÖKK, Gezide aktif rol oynadı ve AKP’nin iplerini eline aldı. 

CHP Milletvekili İlhan Cihaner Gezi'yi kucağında buldu ve dört elle sarıldı. Erdoğan'dan kurtulmak isteyenlerde aynı duygularla öfke seliydi . İlhan Cihaner gibi pek çok insan Gezi'ye bir umutla Erdoğan diktatörlüğünden kurtulmak için umutla katıldı. Çapulcu değil, çoğu aydın insanlardı. Özgür bir basın ve sivil bir toplum kalmayınca Erdoğan ve Fidan'ı yöneten Otokratik güç istediği gibi at oynatıyor, demokrasi istemiyor. Sol görüşlü, Alevi, liberal, laik, milliyetçi ve dine uzak aydın insanlarımız gibi gerçek dindar indanlarda muasır medeniyet seviyesine ulaşmış bir ülke istiyorlar. ÖKK, farklılıklarımızı kullanıp bizi bizle kavga ettiriyor. 

Erdoğan'ı yöneten Otokratik klik, sürekli bir düşman oluşturarak AKP'de safları sıkı tutuyor. ÖKK, 28 Şubatı, farklı hiziplerin kin ve nefret ehli aptalları olduğu sürece 1000 yıl daha sürdürebilir. Gezi'de kullanılan sol gruplar ÖKK tarafından nihai başarıya ulaşmamak üzere planlanmış sivil ayaklanmada kullanıldıklarını yeni yeni anlıyorlar. Samimi ve dürüst gazeteci arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. 

Bu bilgiler bir sorgulama süreci başlatabilir ve neden hep kaybediyoruz diyenler belki akıllarını başlarına alıyorlar. Cemaaatı düşman kefesine koyanlar, büyük gücü bitirince bölük pörçük küçük balıkları afiyetle yer, sindirir, korkutur. Cemaat dik durarak,sivil toplum liderliğini üstlendiğinin belki de farkında değil. Erdoğan ve Fidan'ı yöneten global ve yerel gücün tek korkusu, en disiplinli, bağımsız ve teröre hiç bulaşmamış Hizmet hareketi kalmıştır. Bunu yıkabilirlerse, önlerinde hiç bir en-gel kalmayacaktır. Bugün cemaata destek vermek Türkiye’nin geleceğini otokratik zalimlerden kurtarmaktır. 

Gezi'yi asıl organize edenlerden ÖKK eski komutanı Saldıray Berk ve İlhan Cihaner, Erdoğan'dan intikam alıp, iktidara ortak olmak istediler ve istediklerini aldılar. Yeterli bulmayıp daha fazlasını almak için uğraşıyorlar. Bu nedenle Doğan ve Ciner medya sessiz belki de. Gezi de dahil boş yere dış düşman, faiz lobisi filan aramayın. Erdoğan, iktidarı Ergenekoncularla bölüşünce yeni bir Gezi'ye gerek kalmadı. Oysa Gezi'ye katılan samimi insanlar Erdoğan'ın otokratik sistemine diktasına karşı çıkmıştı. Gezinin asıl patronları Erdoğan ile anlaştı, artık yeni Geziler olmaz. Cemaatten başka direnişli kimse çıkmadı. Geziyi asıl organize eden CHP milletvekili eski savcı İlhan Cihaner ve eski 
ÖKK Komutanı Saldıray Berk fazla bilinmiyor, zira medyada hiç yazılmadı. Planlarını değiştirdiler ve AKP’yi sanki bitirmekten vazgeçmiş gibi davranıp AKP ile cemaat ile savaş konusunda anlaşmış gibi yapıyorlar. Erdoğan, ne yaptığını maalesef biliyor, zafiyetlerinin kendini yargılatabileceğinin farkında. Ne derlerse yapıyor. Erdoğan ve Fidan, Gezi benzeri yeni bir sivil toplum ayaklanması istemiyor. Gezi'yi organize edenlerin kullandığı kesimlerde yeni tepkileri organize şevki ve umudu kalmadı. 

SELEFİ TERÖRÜNE DESTEK ERDOĞAN REJİMİNİN SONUDUR 

Suruç saldırısıyla, savaşa ve teröre karşı çıkan bir sivil toplum inisiyatifi, umudu MİT oyuncağı AŞİH ile durdurulup, sivil toplumu da öldürmeyi amaçlıyorlardı. Terörün her çeşidi kınanmalı ve karşı olunmalıdır. Devlet terörü veya PKK terörü ayrımı yapılamaz. Teröre karışmayan terörist yapılamaz. Cemaata terörist damgası vurmaya çalışanların kendisi terör günahına dibine kadar bulaşmışlar, hedef saptırmaya çalışıyorlar 

Suriye'de selefi terör oyuncak örgütleri ile bir güç savaşı yaşanıyor. Olan ölen gariplere, mağdur edilen 9 milyon Suriyeliye oluyor. CIA, El Kaida'yı, MOSSAD IŞİD'i, Katar, El Nusra'yı, Suriyeli İhvan Feylak’uş Şam’ı, Suudiler Liva El Tevhid ve diğer selefi örgütleri, Britanya ÖSO'yu kurdu, MİT neden AŞİH'i kurmasın mantığı yanlıştır. Hepsi terör suçu işliyorlar. Günah ve suç işlemeyi sorgulanamaz hale getiren yeni MİT kanunu ile selefi terör örgütlerine başta AŞİH olmak üzere silah ve kimyasal silah satan, selefi militan ticareti ile servet edinenlerde, devleti hikmet teraneleri aramayınız, bu maske ile ihanetleri gizleniyor. Erdoğan ve Fidan, KCK ve PKK içindeki elemanlarıyla terör estirip, AŞİH terörünü organize ettiklerini örtmeye çalışıyor. Nafile çabadır. PKK teröristdir, ancak bunların yaptığı da terör faaliyetidir. 

Türkiye, selefi terörü ile topyekun milli bir dava olarak mücadele etmek zorunda. Fidan ve Erdoğan arkasında diye AŞİH cici bir terör örgütü olamaz. Şahsen, AŞİH gibi selefi bir terör örgütünü kuran Fidan ve kurduran Erdoğan ile aynı safta bulunmak istemem, TSK da aklı başında olanlar da bulunmak istemez ve istemeyecekleri kesindir. TSK ve MİT içinde Fidan'ın selefi AŞİH terör örgütüne destek olanlarla olmayanlar bir karar verecekler; ya terör ihracı ile anılacaklar veya gerçek toplumsal barış seçimi yaparak selefi terörü suçlularının yargılanması için gerekli zemini hazırlayacaklar. Kim olursa olsun, bu suçlular yargılanmdan toplum vicdanı susmaz, Kürtler yatışmaz ve ülkemizden kopmaları 
engellenemez. Global güçlerin planı da zaten selefi terörü ile MİT ve TSK’yı tuzağa düşürmekti, Erdoğan boğazına kadar pisliğe batırıldı. TSK itibarını ancak ve ancak Fidan ve Erdoğan’ı tasfiye ederek kurtarabilir ve bu ulusal güvenlik sorunundan milletimizi azade kılabilir. Aksi halde TSK da çok yıpranacaktır. 

Önümüzdeki yıllarda AKP'ye oy verenler AŞİH'i kuran Fidan ve kurduran Erdoğan ile yüzleşecekler. 
Teröre destek verenle vermeyenler ayrışacaklar. MİT, komşu ülkelere selefi terör örgütü ihraç edebilir mi? AŞİH işte böyle bir MİT ürünü. Edebilir diyenler Erdoğan ve Fidan ile bu dünyada yargılanır ve ukbada beraber haşrolurlar! 

Erdoğan ve Fidan için çember daralıyordu. Almanya ve ABD, Patriot füzelerini 2015 yazı geri çekmişti. 

Neden? 

Çünkü AKP, kendi oyuncakları selefi teröristlerle savaşmak istemiyor. Erdoğan ve Fidan'ın selefi teröristlere silah, kimyasal silah ve militan ticareti yaptığı ana satıcı koordinatörü Heysem Topalca ve Taha Gergerlioğlu Alman BND eline geçti. Tek kurşun atamadan El Nusra eline geçen MİT'in 30. Tümeni lideri Albay Nedim Hasan da mı Almanya'ya götürüldü? Topalca'nın sağ koluydu! Alman istihbaratının Suriye'den paketlediği Heysem Topalca Erdoğan ve Fidan'ın kirli silah ticaretinde kilit ad idi. Herkese silah sattı. Erdoğan ve Fidan, Heysem Topalca'nın son 4 yıl içinde Suriye ile Türkiye arasında neden ve nasıl 1100 defa girip çıktığını açıklayabilir mi? Bu soruyu yöneltebilecek bir gazeteci etraflarında kaldı mı veya cesaret edebilir mi? 

Erdoğan ve Fidan'ın selefi teröristlere yolladığı silah ve kimyasal silahları nereden satın aldığı, kimin ne kadar rant sağladığı BM ve UCM gündeminde. Erdoğan ve Fidan'ın göstermelik gözaltına aldığı tüm selefi teröristler serbest bırakıldı. Ahrar uş Şam, MİT'in selefi örgütü kucaklarında patlayacaktır! 
Zira Topalca Almanya'ya iltica etmiş, itirafcı olmuş deniyor. Erdoğan rejimi dünyada yalnızlaştırılıyor. 
Bu kara leke kolay temizlenemez. BM ve Uluslararası Ceza Mahkemesine Heysem Topalca ve Taha Gergerlioğlunun Erdoğan ve Fidan aleyhindeki itirafları gündeme getirilecek mi? Büyük ihtimalle planları budur. Erdoğan rejiminin gideceği fazla yol kalmadı. Suriye'de kimyasal ve El- Nusra ile Sarin gazı kullanan AŞİHcleri BND Reichstag'a taşımış! İsviçre gizli hesaplarında Erdoğan’ın ne kadar parasının yattığını da BND ele geçirdi. Almanya elinde Heysem Topalca, Taha Gergerlioğlu ve Nedim Hasan şahitse Erdoğan ve Fidan'ın Lahey'de hiç şansı yok. Ülkemizin adını çok fena kirlettiler. 

MİT tırlarını örtbast ettiniz, polis, savcı ve hakimleri hapsettiniz. Ancak BM Savcısı Ponte, Lahey'de Fidan ve Erdoğan’ın karşınıza çıkacaktır. Savaş suçlarında zaman aşımı da yoktur. Erdoğan ve Fidan, ABD'ye İncirlik dahil tüm askeri üstlerin kullanım tavizini TBMM izni olmadan verdi ama Almanya'ya rest çekemediler! Topalca'yı BND'ye kaybedince UCM'de yargılanmaktan korktuğu için Fidan ve Erdoğan ABD'ye yanaştı! Almanya'ya karşı ABD kozunu oynadılar! Ancak ABD’de güvenli bölge konusunda Erdoğan’ı yalanladı, IŞİD’ten arındırılmış bölgede PYD’ye güvendiğini ortaya koydu. TSK, ne yapacağını biliyor mu? 

Almanya’nın BND’si Suriye'de MİT tarafından piyon olarak kurulan AŞİH'e karşı 2013’dem beri aktif mücadele sergiliyor, ama Erdoğan ipe un sermeyi sürdürüyor. CIA ve MOSSAD ise Erdoğan’ın selefi zafiyetini kullanarak talep ettiği tüm tavizleri kolayca alıyor. Acı olan Almanya, Türk ve Kürt gurbetçileri ve vatandaşlarını selefi teröründen korumak isterken, Fidan ve Erdoğan AŞİH'in sahibi duruyorlar. Kimse bunu yalanlayamıyor. Alman BND MİT'in AŞİH'inin Almanya yapılanmasını ortaya çıkardı, gurbetçilerin Erdoğan ve Fidan organizesi ile tarafından selefi radikal terör örgütlerine kayması istenmiyor. Almanya’nın terörist listesine PKK, 1993’de girdi, Suriye’deki sivilleri öldüren selefi örgütlerin hepsi terörist sayılıyorlar. Batılılar, selefi terörüne en ciddi biçimde ve yüksek sesle karşı çıkan ve devlet terörüne direnen Hizmet hareketinin önemini daha iyi anladılar. Hizmet, marjinalleşmedi, tam tersine değerlendi. Sünni İslam'ın gülen ve barışçıl yüzü olarak tüm İslam dünyası 
ve Batı alemind ehayranlıkla izleniyor.

Alman ARD televizyonu BND'nin Almanya Federal Dış İşleri Bakanlığı'na sunduğu AŞİH raporunu yayınladı ve kıyamet koptu: Fidan ve Erdoğan başroldeler... Suriye'deki insanlık dramı Erdoğan ve Fidan'ın sebep olduğu savaş suçları sanıldığından çok büyük.Tecavüze uğrayan 37 bin kadın bulunuyor. Okuduğum itiraflara ve mağdur beyanlarına göre UCM ve İnsan Hakları Komisyonunda El Nusra, IŞİD ve AŞİH militanları ve mağdurlar çok net konuşuyorlar. Buna benzer suçları Nazilerin Yahudi, Çingene, Komünist ve homoseksüellere uyguladığı soykırım, katliam günahları ve devlet terörü ile savaş suçları günlüklerinde okumuştum. 2. dünya savaşınan sonra 50 milyon ölünün kanları ellerind edururken Nazilerden paçayı yırtan sadece Gestapo başkanı Gehlen ve 300 SS subayı oldu, 
CIA himayesine girip Gladyoları kurdular. Fidan’ın ki de böyle bir son umut olabilir... 

Kosova’da Haşim Taçi'nin organ mafyasını ortaya çıkartan İsviçreli Hukukçu Ponte, Suriye kimyasal silah krizinde Erdoğan ve Fidan'ın peşine düştü. 7 Ağustos’da başlatılan inceleme çok hızlı yürüyor. 

Taçi’yi 8 yıl takip edipte savaş suçlusu kararı çıkartan Ponte, anlaşılan Suriye dramında deliller çok sağlam ki fazla beklemedi. Muhtemel Kasım erken seçiminden sonra UCM'de Erdoğan, Davudoğlu, Ala ve Fidan hakkında başlatılan savaş suçları davası sonuçlandırılacak gözüküyor. Böyle bir karar AKP’lileri şoke edecektir. AKP oylarında yüzde 5 daha erime olabilir. Yine 4 parti TBMM'ye girer, harcanacak 2 milyara yazık. Önümüzdeki 3 aylık süreçte Erdoğan ve Fidan'ın selefi terörünü destekleyerek yol açtıkları bataklığın belgeleri BND tarafından yakında medyaya servis edilebilir. MHP Lideri Bahçeli'nin yerinde olsam UCM Kararının çıkacağı 2016 yılına kadar AKP ile koalisyon kurar, Erdoğan ve çetesinin sonunu beklerdim. Zira UCM karar en erkenı 2016 yılı baharını bulabilir, Erdoğan ve çetesi böylelikle tamamen direnişini kaybeder ve 2017 Erken seçimi için mükemmel bir atmosfer oluşur. AKP'nin tabelası bile kalmayabilir... 

ABD, Ankara yerine Tahran’ı seçtiği için ve İran bu konudaki belgeleri CIA’ya teslm ettiği için, Amerikan ve İngiliz medyasında daha fazla belgelerin yayınladığına şahit olacağız. AKP’liler dış düşman fobisi oluşturup hepsi bize düşman diye yırtınmaya çalışsada, bu sorun Türkiye’yi dünyada küçük düşürüyor ve itibarını sıfırlıyor. Buna izin veremeyiz... Erdoğan ve derin ekibinin haram paralarla servet edinenlerin satın alamayacaği düriüst, vatansever, namuslu insanlarda vardır. Elbette Amerikalılar gibi Almanya da kendi ülke çıkarları için bu konu üzerine gidiyor. BND, zayıf Büyük Kürdistan projesini Kuzey Suriye'den enerji nakil hattı, AB'yi Rusya'nın enerji tehditinden kurtarmak için çok istiyor. MİT içinde Fidan ve Erdoğan'ın selefi ticaretinden çok rahatsız olan devlet adamları var. Fidancılar Erdoğan'ı tek suçlu ilan edebilirler. Fidan kendini daha yukarılara layık gördüğü içim selefi terör lekesini başkası üzerine yıkmak zorunda kalacaktır. Erdoğan ve Fidan'ın selefi teröristlere 
yaptığı yatırım yerine ülke barış ve huzuruna hizmet edecek sosyal projelere para harcanabilirdi. Güneydoğu’da insanlarımız açlık sınırında yaşıyor. Kürt barışı diye milleti oyalayacaklarına, selefi terörüne oynayacaklarına keşke harcanan milyar dolarları işsizlere iş imkanları kurmak için kullansalardı. 

Yazık değil mi? 

Stratejik bir çöküntü yaşanıyor, ancak Erdoğan ve Fidan Suriye'de hatalarından dönmüyor, ülkemizi terörü destekleyen ülke haline getirdiler. Ülkemizde komedi trajedi bir durum var. Selefi teröristler ve PKK'yı son 3 yıldır besleyen Fidan ve Erdoğan, herkese teröristsiniz diyorlar ve bu imajı uyandırmak için algı operasyonları yapıyorlar. Havuz medyası, şaklabanlık ve şarlatanlıkla bu ahlaksızlığa güzellemeler yazıyor ve terör simsarlığı yapıyorlar. TSK'nın Selefi terörüne Erdoğan ve Fidan'ın açık desteğinden ve rantından rahatsız olmasını beklemek her Türk vatandaşının hakkıdır. Yoksa geniş bir kitle hayal kırıklığına uğrayacaktır. 

Erdoğan ve Fidan, selefilere silah, kimyasal silah ve militan ticaretinden ne kadar para kazandı ve bu kara paralar nerede stoklandılar? Erdoğan ve Fidan'ın selefi teröristleri silahlandırması terör ihracı değil mi? Silahlar, Rusya, Sırbistan ve Libya'dan mı satın alındı? MİT selefi terör örgütü kurma yetkisini kimden aldı, gönderilen silahların parasını kim verdi, kime gebe kaldılar? Bu sorular ana sorulardan. Sorduğum soruların cevabını aslında biliyorum. Suriye'de Müslüman kanı üzerinden rant sağlayan Erdoğan ve Fidan er geç hesap verecektir. 

Erdoğan ve Fidan, eline silah almamış ama AKP'ye muhalif herkesi terörist ilan ediyor, fişliyor, mağdur ediyor. Selefilere dokunmuyor. Suriye skandalı Havuz medyasında yazılmıyor, zira bu dramın altında eziliyorlar. İç dinamikler ve hukuk sorunu çözemedi, dış baskıların gelmesi ve yine dış dinamiklerin ortak aklının ülkemizi uçurumun kenarından döndürmesi kaçınılmaz hale geldi. Eğer MİT tırları yargı önüne çıkartılsaydı, ülkemizin ihanet çemberinden kurtulma ve iç hukukla bunu çözme imkanı vardı, heba edildi. Erdoğan ve Fidan'ın az maz aklanma şansı vardı, şimdi hiç kalmadı. Zira MİT tırları sevkiyatı durmadı, devam ediyor. Erdoğan ve Fidan, kumar oynayıpta sürekli kaybeden ama kaybetmeye doymayan kumarcı gibiler. 

IŞİD ile savaşı AKP asla istemiyor. ABD ve Almanya, Suriye füzelerinden ülkemizi koruyan Patriot füzelerini geri çekerek mesaj veriyorlar: Erdoğan ve Fidan'a güvenmiyoruz. Suriye elinde Rusya'nın verdiği ve kontrol ettiği 4800 orta ve uzun menzilli füze var, ülkemizin her tarafını vurabilecek kapasitedeler. Erdoğan ve Fidan, AŞİH'i silahlandırmaya devam ettiği sürece NATO desteğini ve Patriot füze korunma sistemini geri alamayacaksınız diyorlar. 

Çin’e bel bağlayan Ülke haline geldi Türkiye. 

Bu Aptallığa Mahkum değiliz. 

Çok sert ve net yazdığımı düşünebilirsiniz. Kanadalı sosyolog gazeteci Naomi Klein, Şok Doktrini kitabında, kapitalist yalanlarla, askeri diktayla aldatılan köle milletleri şok ile uyandırabilirsiniz diyor. Şok terapisi yapıyorum, bunu herkesin anlamasını da beklemiyorum... 


***

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ DÜNYA ÖRGÜTÜ, OTPOR, BÖLÜM 1

PANZER VE KÜRT İSYANI YENİ DÜNYA ÖRGÜTÜ: OTPOR  BÖLÜM 1


FARUK ARSLAN 



Bu bölüme ilginç bir örgütü tanıtarak giriş yapmak istiyorum. Bu, Akla gelemeyecek türden 
yeni dünyaya ait bir Örgüt. Örgtülenme alanı Sokaklar, Meydanlar, Metrolar. Malzemesi, sen, ben yani sıradan kişiler. Silahları: Cep kitabı, ( Cep Telefonu)  Broşür, Pankart. Etki alanı 3 Dünya ülkeleri. 
Amaç: Devrim. Bu Örgütün adı OTPOR-CANVAS olarak biliniyor. Sıkılı yumruk amblemleriyle ün yapmış 

OTPOR-CANVAS örgütü dünyanın dört bir yanındaki kitleleri sosyal medya üzerinden 
örgütleyerek yönetimlerine karşı ayaklandırmasıyla tanınıyor. 

Amaç hükümetleri devirmek veya ekonomiyi güçsüzleştirip Alman sernayesinin sömürüsüne açık hale getirmek. 1998’de Kılıç tarafundan Belgrad’ta kurulan bu örgütün amacı Miloseviç rejimini devirmekti. Böylece Almanlar Sırbıstan’ın ekeonomisini yeniden ele geçirecekti. Bunun için de bazı cep kitapları ve broşürlerden oluşan reçeteleri var... İlham kaynakları Gandhi, Martin Luther King ve bir Amerikalı akademisyen, şiddet karşıtı direnişin gurusu Gene Sharp’tı. Çok basit bir yöntem kullandılar. Mobil telefonlar, sloganlar, sokak mizahı. Sırları ise daha da basit bir yöntemdi. Birliktelik, planlama ve şiddet karşıtı disiplin. Bu üçünü birlikte kullanarak başarılı oldular. Kendilerine Sırpça direniş anlamına gelen Otpor adını veren bu efsanevi aktivistler artık öğrenci değil. Aralarından bazıları (Srdja Popovic ve Slobodan Djinovic) CANVAS (Centre for Applied NonViolent Strategies) Şiddet Karşıtı Stratejiler Uygulama Merkezi’ni kurdular. Bu merkezde dünyanın dört bir yanındaki aktivistler diktatörleri nasıl devirecekleri konusunda eğitiliyorlar. Kendi Click to Continue  by Browse to Save sitelerinde yer alan haritaya göre 50’den fazla ülkede demokrasi yanlısı aktivistleri eğittikleri belirtiliyor. 

Bunların arasında Türkiye de bulunuyor... Gene Sharp’ın “Bir ihtilal başlatmak” isimli belgeseli hakkında bilgi veren internet sayfasında yer alan Devrim Ölçeği alt menüsündeki 2013 haritasında Türkiye işaretlenmiş vaziyetteydi. 

Gezi olayları sırasında bir video görüntüsü hızla yayılmıştı. Youtube’da dolaşan meşhur videoda Otpor'un Belgrad'da görev yapan beş kilit yayıcısından Srdca Popoviç, 37 ülkede devrim yöntemlerini yaydıklarını, beş Ortadoğu ülkesinde başarılı olduklarını anlatıyor. York Üniversitesi'nde Sosyal Hareketler Profesörü olarak görev yapan Lesley Wood bu videoyu 2010 yılında sosyolog adayı sınıfımıza göstermiş ve ne düşündüğümüze dair tartışma yaptırmıştı. 

CIA'nın 50 ülkede Otpor aracılığıyla sosyal ayaklanma planladığı, parasını da George Soros’un ödediği bu gün artık komplo teorisi değil, bir realite olarak karşımızda. 
George Soros’un işin içerisinde olması ise işin boyutlarını daha da farklı hale getiriyor. 
George Soros bilindiği üzere Macar ve Yahudi asıllı ABD’li finans spekülatörü. Özellikle ge-
lişmekte olan ülkelere yaptığı büyük mali yardımlarla tanınıyor. Fakat hemen herkes bu 
desteğin bu ülkelere iç işlerine karışabilmek için yapıldığında hem fikir. 

KOÇLAR BİLDERBERG TOPLANTISINDA 

Dolayısıyla Türkiye’den hemen sonra Brezilya’da başlayan sokak olaylarında da Soros par-
mağı var gibi gözüküyor. Soros'un bu ülkenin şeker kamışı tarlaları ve kahve ağaçlarına ne-
redeyse tüm servetinin yarısı, 2 milyar dolar yatırdığını yeri gelmişken belirtelim. 13 yıldır 
CANVAS, CIA desteği ve Soros'un parasıyla 3. dünya ülkelerinde sosyal patlama pazarlıyor. 
Sosyal patlama hemen hemen her ülkede ortak kavramlar üzerine kuruluyor. Bunlar sosyal 
adalet, özgürlük, eşitlik ve mutluluk. Yahudi lobisinin Şubat ayında altı etkili Türk’ün de 
katılımıyla 'İstanbul isyanı' adı altında sosyal patlama konusunda planlamalar yaptığı da 
henüz iddialar arasında. Bununla birlikte, masonların, Bilderberg'in 6 ve 9 Haziran tarihle-
rinde gerçekleştirdiği Londra toplantılarında Gezi olaylarını görüştüğü haberi doğru, ülke-
mizden ilk defa çok sayıda gazeteci davet ettikleri de doğru, keza Koç grubunun bu to-
plantılarda en üst düzeyde Mustafa Koç ile temsil edildiği de doğru ama bu toplantılarda ne 
karar alındığı bilinmiyor. Ali Babacan'ın da toplantıya davet edildiği, ayrıca Habertürk'ten 6 
gazetecinin de hazır bulunduğu düşünülecek olursa masonların burada sansasyonel veya 
skandal bir karar almaları beklenemez. Ne Hürriyet nede Habertürk'te bu konuda tek kelime okumadığımıza göre, sonuçlar gizli tutuluyor. 

Yukarıda anılan toplantıya en üst düzeyde katılan Koç grubu, hatırlanacaktır, Gezi olayları 
sırasında önemli rol oynamış bu durum hükümet kanadında da büyük tepkiye yol açmıştı. 
Dolayısıyla Rahmi Koç'un hükümeti ve ekonomiyi öven Koç Üniversitesi mezuniyet töreni 
konuşmasını hükümete uzatılan zeytin dalı olarak da görebiliriz. Diğer yandan başbakanın 
boykot çağrısından sonra Koç Holdingin borsadaki 10 şirketinin toplam 4.5 milyar dolar eri-
mesi barış için bir başka etken olabilir. Fakat henüz her şey bitmedi. Ülke ekonomisinin halen yüzde 15'ine hükmeden Koç grubunun bir güç savaşı içerisinde olduğu kesin. Daha önce yaptığı gibi iyice yaklaşan seçimlerde CHP’nin başına geçecek olan ismi belirlemekle işe başlayacağı ise neredeyse hemen herkes tarafından biliniyor. Bunun sebebi ise oldukça basit, İstanbul baronları, son 10 yıldır beş kat daha fazla zengin olsalar da halen muhafazakarların ülkeyi yönetmesini ve hükümetin başının bir imam hatipli olmasını hazmedemiyorlar. Gezi olayları sırasında eylemlerin hükümete yönelmesi bu sebeple çok önemli görülüyordu. Fakat her şey istenildiği gibi gitmedi. Otpor'ın sosyal medya ameliyatının yarıda kesilmesi muhtemelen kesin başarıya odaklanmış çevreler tarafından beklenmiyordu. Örneğin Levent Kırca'nın 'biz başardık, onlar kaybetti, başbakanın sonu Menderes gibi olacak' gibi sözleri, suç niteliği taşımanın yanısıra fazlasıyla kendine güvenin ifadesi olsa gerek. Yıllardır insanları güldüren Levent Kırca bile artık güldürmekten çok idam sehpalarından bahsetmeye başlamıştı. 

OTPOR’UN KARA İSYANI 

Bölümün başında Otpar örgütünün yeni dünya düzenine ait bir örgüt olduğunu ve yöntem-
lerinin klasik yöntemlerin çok ötesinde olduğunu belirtmiştik. İşte bu örgüt Türkiye’de ilk 
ciddi sosyal patlama denemesini Gezi olaylarından altı ay önce ODTÜ eylemleri sırasında 
yaptı. Bu eylem onlar için aynı zamanda bir labarotuar olma özelliğini taşıyordu. Bu ciddi 
denemeden sonra Gezi Parkı’nda daha büyük çapta örgütlenme uygulamaya konuldu. Gezi 
parkı eylemine de “direniş” dediler… Çünkü Sırpça-Hırvatça’da “otpor”, “direniş” anlamına 
geliyor. Tunus’ta başlayıp Mısır’da zirveye oturan Arap Baharı’nda sokaklar sosyal medya 
(facebook ve twitter) üzerinden organize olan gençlerle dolmuştu. İnternette organize olan 
Arap gençleri Otpor’la işbirliği içinde insanları sokağa çekmiş ve devrimi gerçekleştir-
mişlerdi. Mısır’da 6 Nisan Gençlik Hareketi olarak ortaya çıkan Mısırlı gençlerin internette 
ne kadar aktif oldukları ve gösteri ve isyanı organize ettikleri de sık sık uluslararası medya 
kuruluşlarına yansımıştı. 

Dolayısıyla Türkiye’deki Taksim olaylarının ilk günlerinde sosyal medyada yaşanan hare-
ketliliğin akla bu organizasyonu getirmesi normaldi. Alman medyası da bu konuda hem 
fikirdi. Almanya’nın uluslararası yayın kuruluşu Deutsche Welle, hazırladığı bir programda 
Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra Şubat 2011'de söz konusu gelişmeleri mercek altına alıyordu. Programına Mısır devrimiyle başlayan Deutsche Welle, burada Otpor’un izini 
sürüyordu. Mısır’da Hüsnü Mübarek’i deviren göstericilerin taşıdığı bayraklarda siyah ze-
min üzerinde sıkılmış bir yumruk göze çarpıyordu. Söz konusu sembol Sırp internet akti-
vistleri Otpor üyelerinin sembolüydü ve bu sembolü kendi ülkelerinde taşıyanlar da onlarla 
işbirliği içindeydi. Slobodan Miloseviç rejimi sırasında bir grup öğrenci tarafından kurulan 
ve daha sonra para gücünü elinde tutanlar tarafından kendi çıkarlarına hizmet için ku-
llanılan bir örgüttü bu. Örgüt üyeleri, gösteriler sırasında gözaltına alınan üyelerini korumak 
ve gözaltına alma tehdidini etkisiz kılmak için “kalabalığın verdiği güven” düşüncesine da-
yalı olan ikincil gösterileri kullandı. Hükümetin baskısından korkan halkın kaygılarını azalt-
mak için mizah ve tiyatrodan da yararlandılar. Hareket, protestolar sırasındaki gözaltına 
alınmalara hemen tepki verebilmek için “b planı” olarak karakolların yanında ikincil gösteri-
ler hazırladı. Böylelikle polisin dışarıda gazeteciler ve büyük kalabalıklar beklerken akti-
vistleri dövme ya da içeride tutma olasılığı düşüyor aynı zamanda aldıkları desteğin 
farkında olan gözaltındaki aktivistlerin korkularının da azalmasına yardımcı oluyordu. 

Otpor’un çaışma yöntemi alışılmışın dışında olduğundan önlem alması da zordu. Örgüt ilk 
önce seçtiği gruplara ciddi bir eylem eğitimi veriyordu. İlk ve en önemli aşamalardan birisi 
ise sosyal medyada örgütlenme taktikleriydi. Seçilen gruplara Facebook, Twitter ve SMS ku-
llanarak halk yığınlarına ulaşmanın yolu öğretiliyordu. Bir sonraki aşamada ise artık ey-
lemcilerinin halk ile iletişime geçme zamanı gelmiş oluyordu. İlerleyen aşamalarda ise artık 
gerekli psikolojik sınırın aşıldığı düşünülüyor ve sokağa iniş işaretini veriliyordu. Yugos-
lavya’nın yok edilmesi söz konusu örgütün ilk önemli çalışmasıdır. Tunus, Mısır ve Libya 
çalışmaları ise tepe noktasını işaret etmesi bakımından önemlidir. Suriye’de de aynı oyunu 
sahnelemiş, aynı şekilde bütün dünya basını tarafından tek yanlı yalan haberler ile desteklenmiştir fakat nedense beklediği etkiye ulaşamamıştır. 

Alman Deutsche Welle (DW) televizyon kanalının Arap Baharı’nın sosyal medya ayağını 
araştırdığı programı bugünlerde yeniden gündemdeydi. Programda 6 Nisan Gençlik Hare-
keti’nin internet ağını ve üyelerinin nasıl haberleştiğini masaya yatırılıyordu. DW, bu hare-
kete akıl babalığı yapan Sırp Demokrasi Aktivistleri Otpor’un liderini Sırbistan’da bulmuştu. 
5 Ekim 2000'de Slobodan Miloseviç’i deviren Otpor’un en önemli silahı kara mizahtı. Progra-
mda ayrıca Miloseviç’in nasıl devrildiği ve hangi araçlar kullanılarak kendisiyle dalga geçil-
diği anlatılıyordu. Aynı model Arap baharında da kullanılmıştı. Alman televizyon kanalına 
konuşan Otpor’un kurucularından İvan Maroviç, Mısırlı gençlerle Facebook ve Twitter üze-
rinden nasıl iş birliği yaptıklarını ve onları nasıl organize ettiklerini anlatmıştı. DW’ye 
konuşan Otpor aktivisti Maroviç, bir rejimi yıkmak için ilk etapta kara mizah, ardından da 
sokaklarda gösteri yapmanın gerekli olduğunu belirtiyordu. “Rejimin komik yanlarını göste-
rirsiniz ve sonrasında onun meşruiyetini kaybettiğini söylersiniz. Sonrasında da neler yapıl-
ması gerektiği konusunda çalışmaya başlarsınız.” diyen Otpor aktivisti örgütün nasıl ulusla-
rarası bir dijital devrim ihraç malzemesine dönüştüğünü aktarıyordu. 

Maroviç, Otpor’un CANVAS’a (Uygulamalı Şiddet İçermeyen Eylem ve Stratejiler Merkezi) 
dönüştüğünü ve dünyanın diğer bölgelerindeki benzerleriyle internet üzerinden irtibat 
kurduklarını ve onlara akıl hocalığı yaptıklarını belirtiyordu. Ukrayna’da yapılan ‘turuncu 
devrim’ ve Gürcistan’daki ‘gül devrimi’nde Otpor’un nasıl etkili olduğu da programda 
anlatılıyordu. Otpor’un lideri Ivan Maroviç’in aktardıklarına göre, mali kaynak Amerikalı 
işadamı George Soros’un Açık Toplum Enstitüsü Yardım Vakfı’ndan (OSIAF) gelmişti. 
DW’nin aynı programına konuşan Sırp gazeteci Jaksa Scekic ise Otpor’un bu eylemlerini 
şirket haline getirdiğine ve bu işten para kazandığına dikkat çekiyordu. 

Alman kanalı Scekic’in 

“İlk başlarda sivil toplum hareketi olarak başladılar. Şimdilerde büyük paralar kazanıyorlar. 
Hizmet sunuyorlar.” şeklindeki ifadelerene yer veriyordu. Sırbistan’ta Otpor’un bir toplantısını ekrana getiren Alman televizyon kanalı, dünya genelinden gelen aktivistlerin fikir alışverişi yaptıklarını aktarıyordu. Gürcistan devriminin öncelerinden Aleksander Maric, Otpor’un dünyadaki diğer demokrasi hareketlerine örnek olacağını ve misyonunun devam edeceğini belirtiyordu. Deutsche Welle televizyonu programı, “Otpor, dünyadaki pek çok demokrasi hareketine örnek oluyor.” cümlesiyle bitiriyordu. 

OTPARCILAR KİMLER? 

Yukarıda yer alan kısımda OTPAR’ı yeterince tanıdık. Kısaca ifade edilecek olursa bu örgüt 
mensupları için profesyonel devrim ihraççıları denilebilirdi. Yine yukarıdaki bölümde Tür-
kiye’nin de bu örgütün ilgi alanına fazlasıyla girdiğinden bahsedildi. Peki Türkiye’de Ot-
par’la ilişkisi olanlar kimlerdi? Örneğin Taksim Gezi Parkı’nın önünde durma eylemi yapan 
Erdem Gündüz’ün Otpor üyesi olduğu iddia ediliyordu. Erdem Gündüz diğer adıyla “duran 
adam”ın başlattığı sabit durma eylemi herkesi etkisi altına almaya başlamıştı. Gezi Parkı’nın 
eski haline dönüştürülmesi ve şiddetli protestoların yatıştırılmasının ardından protestocular 
“sabit durma” eylemini başlatmışlardı. Taksim Meydanı’nda yaklaşık 8 saat boyunca hare-
ket etmeden ve konuşmadan bekleyen Erdem Gündüz, sosyal medyayı adeta sallamıştı. Herkes bu adamın kim olduğunu merak etmeye başladı. Tabi iddialar da ard arda geldi. İddialardan birisi ise Duran Adam Erdem Gündüz’ün Sırbistan merkezli CIA destekli Otpor örgütüne çalıştığı yönündeydi. Alman konsolosluğunda eylemden önce üç gün geçirmesi, bu 
yöndeki şüpheleri iyice arttırmıştı. Gündüz hakkındaki iddialar bununla da sınırlı değil. 

İddiaya göre Erdem Gündüz Otpor’un Türkiye de ki ‘sivil darbe’ için özel eğittiği eleman-
larından. Sırbistan da defalarla bulunmuş. 

Twitter da eylemin bir anda bu kadar hızlı yayılması da ayrıca dikkat çekici… Erdem 
Gündüz’ün Sırbistan da bulunduğu yerler ve katıldığı etkinlikler şöyle: 

“Vucut /body” 22. Festival Grad Theatre City Budva, Ukus Mora Budva, Karadağ 

“Scar/ yara” 12. International Festival of Choreographic Miniatures, Raša Plaovic, Belgrad 

Duran Adam”, ünlü olmasından sonra BBC’ye verdiği röportajda “Yarın yine duracak 
mısın?” sorusuna ise “Bir anlamı yok. Ben herhangi biriyim. Başka biri gelir, başka biri 
durur” karşılığını vermiş misyonunun bittiğine işaret etmişti. Sanatçı Gündüz yaptığı 
eylemden dolayı gözaltına alınmadı ama kendisine destek vermek için duran onlarca insan 
polisler tarafından alınarak yeşil otobüslere bindirildi. İşin bir başka boyutu bu eylemin 
Gündüz’ün sanatçı kişiliğinden ortaya çıkan özgün bir eylem gibi gözükmesinin yanıltıcı 
olmasıydı. Sanıldığının ya da medyaya yansıtıldığının aksine bu eylem Gündüz patentli bir 
eylem değildi. Bu yöntemin yani “durmanın”daha sonra CIA devrim koçlarının önerdiği 
şiddetsiz eylem yöntemlerinden biri olduğu anlaşıldı… 

Aralarında Gündüz’ün durma eyleminin de yer aldığı söz konusu eylem yöntemleri listesi 
epey zengin. Listenin 163. sırasındaki bu eylemin adı “Ayakta durma eylemi” olarak geçiyor. 

Öte yandan, eylemin Trendtopic’te bir numaraya oturduğu sıralarda, Ankara’da Gezi 
protestoları sırasında yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün polis kurşunuyla vurulduğu 
noktada da bir kadın “duruyordu”. Mi Miror adlı tiyatro oyununda Gezi Parkı olaylarının 
provasını yaptığı iddia edilen Mehmet Ali Alabora’nın bundan iki yıl önce aynı parkta 
çektiği kısa filmde ayaklanma çağrısının occupyistanbul olarak seçilmesi, dikkat çekti. 
Neticede, Yugoslavya Turuncu devrim ve Arap baharı örneklerinden hareket edenler büyük 
benzerliklerden dolayı Gezi Parkı eylemlerinin arkasında Occupy, Otpor/Canvas gibi 
oluşumların olduğu iddia ediyordu. 

 Şimdi de ismi Türkiye’de yeni yeni duyulmaya başlanan Ocupy internet portalına bir göz 
atalım. “Occupy”, Gezi Parkı eylemlerinde başından beri süreci yönlendiren portallardan biri 
olmuştu. İlk başta “DirenAnadolu” olarak devreye sokulan uzantı eylemler başladığında da 
#DirenGeziParkı etiketiyle en etkili mecralardan biri haline geldi. Sayfanın devreye 
sokulduğu tarih de oldukça önemli. Aralık 2012'de kurulduğunda “ Diren Anadolu” bağlantı adını seçerken, “livestream” adlı video yayın sitesindeki hesaplarının adı da 
“revoltistanbul”du. “Revolt” İngilizce “ayaklan” veya “diren” demek. Bu, aynı zamanda 
Gezi parkındaki eylemlerde sağa sola yazılan yazılarda, pankart ve afişlerde sıkça kullanılan 
bir ifadeydi. Ocupy’nin bu faaliyetleri daha da gerilere gidiyor aslında. “Occupy Turkey” 
Facebook sayfası Aralık 2012'de kurulmadan önce, Wall Street eylemlerinin başladığı 
dönemde “Ayaklan İstanbul / Occupy İstanbul” adıyla bir sayfa oluşturulmuştu. Sayfa 
üyeleri çeşitli aralıklarla “Revolt (Ayaklan) İstanbul” eylemleri düzenleyip, Otpor/Canvas 
denetiminde bir halk hareketi için nabız yokluyordu. Geçmişte ODTÜ eylemlerinde de süreci 
yönlendirmeye çalıştılar. Sadece Duranadam eyleminin değil, bugüne kadar yapılan ve 
şiddet içermeyen protestoların tamamı Gene Sharp'ın ayaklanmanın nasıl hayatiyete 
geçirileceğine dair hazırladığı listesinde yer alıyordu. Çok ilginçtir Gezi eylemleri sırasında Y 
gençliği adı verilen gençliğin zekalarıyla bulduğu sanılan bir çok eylem aslında daha önce bu liste de bir bir sıralanmıştı. Örneğin İstiklal Caddesi'nde soyunup TOMA'nın üstüne çıkan 
kişinin bu eylemi Sharp'ın listesinde 22. sırada yer alırken, 'Orantısız zeka' eylemi, yerlere ve duvarlara esprili sloganlar yazılması, Taksim'de piyano çalınması ve daha bir çok eylem, 
Sharp'ın listesindeki eylem biçimleriyle birebir örtüşüyordu. Şimdi bu listenin en önemli 
maddelerine bir göz atalım. Bunları aynı Zamanda CIA’nın devrim koçlarının önerdiği 
şiddet içermeyen eylem yöntemleri olduğunu da hatırlatalım. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***