Oktay BİNGÖL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oktay BİNGÖL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2018 Cumartesi

ABD-Çin Ticaret Mücadelesi

ABD-Çin Ticaret Mücadelesi


Merkez Strateji Enstitüsü
Güncel Değerlendirme - 1 - 
27.08.2018 
ABD-Çin Ticaret Mücadelesi: 
Savaş ya da kontrollü tırmanma 
(E)Tuğg.Doç.Dr. Oktay BİNGÖL 

    “Ticaret Savaşı” kavramının sıklıkla kullanıldığı ve komplo teorilerinin zirve yaptığı bir kriz döneminde yaşıyoruz. Birincil aktörlerin ABD ve Çin olduğu mücadelede AB ve Kanada gibi ikincil aktörler de etkileniyor ancak asıl fırtına üçüncül aktörlerde kopuyor. ABD’nin dış ticaret açığını azaltmaya yönelik başlattığı bir dizi hamleyle bu güne gelen krizin temel nedenini bir ABD başkanının çılgınlıklarına bağlayanların sayısı hiç de az değil. ABD’nin kendi içinde bile, Cumhuriyetçi ve Demokrat eğilimli, önde gelen köşe yazarları, çeşitli düşünce kuruluşları ve araştırma merkezlerinin uzmanları Trump’ın politikalarını eleştirerek krizden ABD’nin zarar gördüğünü dile getiriyorlar. Kongrenin her iki kanadında Trump’ın ithalatı gümrükleri artırarak sınırlamasına olumsuz yaklaşımlar söz konusu. 

  Yaşanan krizde Trump’ın göreve başladığından beri sergilediği sıfır toplamlı dış politika yaklaşımının, sorunlu iç ve dış meşruiyetinin, ani karar alma ve tek taraflı uygulamalarının ABD dış ticaret politikasında da yer bulduğu yadsınamaz bir gerçek olmakla birlikte, arka plandaki temel etkenlere ve kök nedenlere de göz atmak gerekiyor. Krizin arka planı ABD, Soğuk Savaş sonrası kendisinin baskın etkisindeki uluslararası politik ekonomik sistemin nimetlerinden faydalanmaya devam ederken Sovyetlerden kopan ve etkisinden kurtulan ülkelerin ve Çin’in Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’ne üyeliklerini destekleyerek uluslararası serbest piyasa ekonomisine reformlar yaparak dâhil olmalarını amaçladı. Çin, 2001’de DTÖ üyeliğine kabul edilirken, sonraki yıllarda gerekli reformları gerçekleştirerek serbest piyasa kurallarına uyum sağlayacağı varsayıldı. ABD, Çin’in katılım protokolünde yer alan düzenlemeleri yaptığında devletin ekonomideki kontrolünün zamanla zayıflayacağını ve Çin’in diğer üye ülkelerde olduğu gibi neo-liberal koşullara göre değişeceğini bekledi. Bu değişim, Çin’in siyasi sisteminde dönüşümü zorlayacak, Çin devleti küçülecek, ekonomik alandan kısmen çekilecek ve liberalleşecekti. Bunlar gerçekleştiğinde Çin ekonomik olarak büyüse bile ortaya ABD ile ciddi ideolojik ve kültürel çatışması olmayan; AB, Japonya, Kanada ve İngiltere gibi idaresi nispeten kolay bir rakip, devasa bir pazar ve faydalı bir ortak çıkacak, ABD şirketleri Çin şirketlerini kontrol edecekti. Bu tür bir gelişme ABD’ye jeopolitik avantajlar da sağlayacak, Soğuk Savaş sonrası etki kaybeden ancak henüz diz çökmeyen Avrasya’nın asıl aktörü Rusya da tamamen yalnız bırakılarak dönüşüme zorlanacaktı. 2001’den bugüne bu varsayımlar gerçekleşmedi. Çin büyük ölçüde, tek parti kontrolündeki devlet kapitalizmi sistemini değiştirmedi aksine tek parti yönetimi ve devlet kapitalizmi güç kazandı. 

   Sadece ABD değil AB ülkeleri de Çin’in DTÖ’ye uyum göstermeyen uygulamalarından endişe duydular ancak Çin’in serbest ticaretin faydalarını gördükçe ve pazar ekonomisine bağlandıkça bunun değişeceğini beklediler. Çin ise DTÖ üyeliğinin fırsatlarını kullanarak büyümeye ve ticaretini artırmaya devam etti. DTÖ’nün üye ülkelerin politikaları ve uygulamaları üzerinde etkisiz kalması da Çin’in işine yaradı. Kuruluş felsefesi “devlet kontrolündeki ekonomi” olgusunu dışlayarak serbest piyasa kuralları işleyen ekonomilere göre tasarlanan DTÖ, yapısal ve doğal olarak “Çin işi” bir politik ekonomiye karşı hazırlıksız ve çaresiz kaldı.1 ABD başta olmak üzere Batının gözünde Çin, DTÖ üyeliğinden bugüne kadar geçen 17 yıllık sürede DTÖ kurallarına uymaktan ziyade kendine göre “akıllıca”, gerçekte sinsice ve yanıltıcı bir yaklaşımla düzenlediği kurallarla iç pazarına diğerlerinin girişini sınırlarken, küresel olarak gittikçe serbestleşen dış pazarlara kolaylıkla girip ihracatını büyük oranda artırmakta ve diğerleri aleyhine bir dengesizlik yaratmaktadır. Batının Çin’in ticaret politikalarından şikâyetlerinin birçok boyutu var. 

  Öncelikle Çin’in merkantilist sanayileşme politikalarında ithal sanayi mallarının girişinin sınırlanması, yabancı mal ve hizmet sektörüne yatırım zorlukları ve Çin devlet ve özel sektörünün kayrılması geliyor. Özellikle devlet şirketlerinin kayrılarak haksız rekabet ortamı yaratılması rahatsızlık yaratıyor. Diğer taraftan Çin hükümetinin Çin’de iş yapan yabancı firmaları teknoloji transferine zorlaması ABD ve AB’yi rahatsız ediyor. Daha ötesinde Çin yönetimi yabancı firmaların fikri mülkiyet haklarını ve gelişmiş teknolojilerini çalmakla suçlanıyor. “Tersine mühendislik” kavramının Çin’in kalkınma süreci ile birlikte dünya gündemine geldiği dikkate alındığında bu iddia çok da mesnetsiz kalmıyor. 

   Fikri mülkiyet hakları ve teknoloji hırsızlığında Çin devlet kurumları ve devlet destekli siber suç örgütleri hakkında şikayetler artıyor. Çin yönetiminin yabancı teknolojiye ayrımcı davranarak yabancı ortaklarla iş yapan milli firmaları Çin’de yazılmış ve patenti alınmış teknolojiye zorlaması da anlaşmazlık konularından birini oluşturuyor. Çin’in özellikle iletişim sektöründe yatırım ve ithalata siber güvenlik gerekçesiyle kısıtlamalar getirmesi ve siber güvenlik düzenlemelerini ticari avantaj sağlamak maksadıyla kullanması hem ABD hem de AB devletlerinin yıllardır şikâyet ettikleri bir konu. Çin’deki batılı firmaların yüz yüze kaldığı konuların başında Çin’de marka sahteciliği geliyor. Marka sahteciliğinin batılı firmalardan fidye ve rüşvet almak için kullanılması yıllardır düzelmemiş derinleşen ve yaygınlaşan bir sorun olarak görülüyor. Yukarıdaki uygulamalardan en fazla şikâyetçi olan ise doğal olarak Çin ile ticareti ve ticaret açığı en fazla olan ABD. ABD’nin 2001’de Çin ile ticaret açığı 83 milyar dolar iken 2006’da 234 milyar dolara, 2017’de ise 375 milyar dolara yükseldi.2 

- ABD’nin Çin ile ticaret açığındaki büyük rakamlara şüpheyle bakılarak gerçek dış ticaret açığının bu rakamların oldukça altında olabileceği belirtiliyor. 1990 ve 2000’lerden itibaren küresel değer zincirinin gittikçe hâkim olması ve bir ürünün değişik parçalarının farklı ülkelerde üretilmesine karşı Çin’de birleştirilip (montaj) tam ürün haline gelmesi ve “Çin malı-Çin’de üretilmiştir” şeklinde nitelenmesi Çin’in ihracatını büyük gösterirken gerçekte farklı ülkelerde parçaları üretenler de yaratılan değerden pay almaktadır. Örneğin bir iphone’nun parçaları ABD, Güney Kore, Tayland, Singapur’da üretilip Çin’deki fabrikalarda tam ürün haline geldiği için “Çin malı” olmaktadır. Bu ürün ABD’ye ihraç edildiğinde değer zinciri dikkate alınmadan yapılan hesapta Çin’in ihracatı ABD’nin ithalatı olarak işlem görmektedir. Gerçekte Çin’in değer zinciri payı yüzde 20’lerdedir. Dolayısıyla ABD’nin günümüzde çok uluslu şirketlerin üretim biçimi dikkate alındığında Çin ile dış ticaret açığının ifade edilen rakamların yarısı kadar olabileceği de kabul görmektedir. Ticaret açığının gerçek değeri ne olursa olsun ABD, Çin’in devlet kapitalizmini kullanarak ABD açısından kritik değeri olan maddelerde küresel pazarı ele geçirmeye çalıştığını düşünüyor. Bu konuda iki örneği çelik ve alüminyum oluşturuyor. Çin 2000-2014 yılları arasında küresel çelik üretimindeki artışın yüzde 75’ini gerçekleştirdi. 2017 itibariyle dünya çelik üretiminin yarısından fazlasını yapıyor. Bu haliyle Çin’in çelik üretimi ABD, Rusya, AB ve Japonya’nın toplam üretimden fazla. Alüminyumda da benzer tablo görülüyor. Çin 2011-2015 arasında alüminyum üretimini yüzde 50 artırdı ve dünya üretiminin yarısına ulaştı. İki temel üründeki bu tablo doğal olarak ABD’nin Çin’e bağımlı hale gelmesine ve bu ürünlerin yerli üretiminin ciddi olarak azalmasına yol açarak ABD yönetimini bir süredir ciddi olarak endişelendirmeye başladı.3 ABD yönetimi diğer taraftan ileri hassas teknoloji şirketlerinin, çok ulusluluğun ve ulus aşan karakterlerinin sonucunda üretimlerini ABD dışına kaydırmış olmasından ciddi tehdit algılamaya başladı. Apple, Amazon, Mcsof, Google, IBM vb şirketlerin ucuz iş gücü avantajına dayalı değer zincirinden faydalanmak için üretimlerinin önemli bir kısmını azgelişmiş/gelişmekte olan ülkelere kaydırması başlangıçta önemli artı değer sağlarken, ileri teknolojinin ofset, satış, zorlama ve hırsızlık yoluyla diğerlerinin eline geçmesi ABD’yi ciddi olarak endişelendirmeye başladı. Endişenin bir diğer nedenini ABD’nin son on yıla kadar tartışmasız üstün olduğu ileri teknolojinin Çin’e kaptırılması ve gelecekteki (2030-2050) teknolojik yarışın (yapay zekâ ve 5G vb.) kaybedilme riski oluşturuyor. ABD yönetimleri kendi şirketlerinin öngörülenin dışında küreselleşmesini ve ulus ötesileşmesini, Çin gibi ülkelerin merkantilist eğilimlerinin devam ettiği bir ortamda ABD kimliği, markası, imajı ve ABD yumuşak gücünün kaybolması ve ulusal güvenliğin tehlikeye girmesi olarak görüyor. Sonuç ABD, her üyenin eşit oya sahip olduğu ve karar alınmasında uzlaşı gereken DTÖ’yü Çin üzerinde etki yaratacak bir mekanizma olarak görmüyor ve tek taraflı ancak seçilmiş mal ve hizmetlerde kontrollü olarak sert tedbirlere başvuruyor. Çin de ABD hamlelerine karşı temkinli adımlar atıyor. Bunda Çin’in tırmanmadan zararlı çıkacağını hesaplamış olması temel faktördür. Yukarıda bahsedilen değer zincirine bağlı ticaret dikkate alındığında ABD’nin Çin’e ihracatı ABD GSMH’sinin yüzde 0,7’sini teşkil ederken Çin’in ABD’ye ihracatı ise Çin’in GSMH’sinin yüzde 3.1’ine tekabül ediyor 4 , bu durum iki ülke arasında Çin aleyhine bir asimetri anlamına geliyor. Ayrıca ve daha önemlisi Çin’in teknolojide atılımına devam edebilmesi ve kendi kendine yeterli olması için, uyarlayacağı ve kopyalayacağı ABD ve AB menşeli teknolojinin bir süre daha Çin’e akmasına ihtiyacı var. Asimetri ve dolaylı savaşın doğasının ve sonuçlarının tarihsel ve kültürel olarak farkında olan Çin’in ABD ile doğrudan bir ticaret savaşına girmesini beklememek gerekir. 

  Bunun yerine Çin, Trump’ın hamlelerinin ABD iç kamuoyunda rahatsızlık yaratmasını beklemeyi, bu rahatsızlığı özel olarak hedeflenmiş karşı hamlelerle iç siyasi-demografik yapıda hassas eyaletlerin ekonomik kayıplarını istismar ederek derinleştirmeyi5 , Kongre’yi Trump’ı engellemeye yöneltmeyi6 ve Trump’ın sorunlu olan iç ve dış meşruiyetini de kullanarak uluslararası tepkileri artırmayı hedeflemesi olasıdır. Çin, temel olarak bu tür dolaylı bir strateji uygularken bazı sorunlu alanlarda küçük geri adımlar atıp, bazı alanlarda itibarını kurtaracak misillemelerde bulunması (askeri terimlerle oyalama muharebesi) mümkün görülmekle birlikte, 2001-2018 dönemindeki dışta serbest ticaretçi-içte korumacı politikalarında radikal değişime gitmeyeceği değerlendirilmektedir. AB devletleri ve diğer devletler asıl olarak ABD ve Çin arasında geçen mücadelede ABD’nin genel adımlarından etkilendikleri ölçüde rahatsız olmakta ve tepki göstermektedir. Bu aktörlerin Trump’ın adımlarından algıladıkları tehlike henüz, Çin’in ticari politikalarından gördükleri zararın çok gerisinddir. Böyle bir tabloda ABD’ye karşı bir ticari blok ya da ittifak oluşması oldukça zordur. Bu kriz, ABD’nin kendisinin liderlik yaptığı ancak son on yıllarda aleyhine çalışan uluslararası siyasi ekonomik yapıyı revize ederek baskın gücünü sürdürmeyi amaçlayan kapsamlı bir sürecin bir aşaması olarak görülebilir. ABD’nin, bu tür bir süreçte, özellikle kısa vadede kendisinin de zarar göreceğini hesaplamış olduğunu dikkate almak gerekir. Bu nedenle süreci Trump’ın çılgınlığına bağlamanın ötesinde yapısal boyutta tanımlamaya ve kontrol dışı bir ticari savaşa sürüklenmekten ziyade kontrollü ve hesaplı kriz yönetimi olarak görmekte yarar var. Büyük güçler içini kontrollü olan bir sürecin küçük ve orta güçler için olağan dışı sonuçlar üretmesi zorunlu bir nedensellik olmaktan ziyade kriz yönetim yetkinlikleri ve kapasiteleriyle doğrudan ilişkilidir. 

Son Notlar;

 1 Dünya Ticaret Örgütü’nün 164 üyesi var ve dünya ticaretinin yüzde 98’ini ifade ediyor. Örgütün bütçesi üye devletlerin Gayri Safi Milli Hâsılalarının büyüklüğü oranında katkı paylarından oluşuyor. DTÖ bütçesine yüzde olarak en fazla katkı yapan ilk on ülke; ABD (11,4), Çin (9,85), Almanya (7,1), Japonya (4,1), Fransa (3,8), İngiltere (3,8), Güney Kore (3), İtalya (2,7), Hong Kong (2,7), ve Kanada (2,5)’dır. Ancak örgütte karar alma tüm üyelerin oy birliğini gerektiriyor ve her üyenin bir oyu vardır. Örgüt üyeler arasındaki anlaşmazlıklara da bakıyor ancak anlaşmazlık çözüm süreçleri uzun bir süreç alıyor. Örgütün üye devletler üzerinde bir yaptırım gücü de bulunmuyor. Bakınız WTO Annual Report 2018, s.200-201. 2 David Hoffman, Erik Lundh, “Huge Trade Deficits Are Smaller Than You Think: And they may have plateaued, to boot”, Bloomberg, 19.03.2018, https://www.bloomberg.com/view/articles/2018-03-18/big-u-s-china-trade-deficit-is-smaller-than-itappears 3 2017 Report to Congress on China’s WTO Compliance, Executive Office of the President of the US-United States Trade Representative, January 2018. 4 David Hoffman, Erik Lundh, “Huge Trade Deficits Are Smaller Than You Think: And they may have plateaued, to boot”, Bloomberg, 19.03.2018, https://www.bloomberg.com/view/articles/2018-03-18/big-u-s-china-trade-deficit-is-smaller-than-itappears 5 Trump’ın ithalata gümrükleri artırmasının ABD ekonomisine ve istihdama etkileri yoğun olarak tartışılan bir konudur. Araştırmaların bir bölümünde eyaletler bazında oy tercihler dikkate alınarak çalışmalar yapılmaktadır. Araştırmalarda ortak fikir istihdama etkinin olumsuz yönde olacağı yönündedir. Bknz. Joseph Francois, Laura M. Baughman, “ The Estimated Impacts of Tariffs on Steel and Aluminum, Trade Partnership Worldwide, LLC, 13.03.2018, www.tradepartnership.com 6 ABD’de bir süredir Kongre’ye bu yönde çağrılar yapılmaktadır. Bknz. “Congress should act now to limit Trump's power to wage trade wars and impose tariffs”, US Today, 26.06.2018. https://www.usatoday.com/story/opinion/2018/06/26/tariffs-congress-trump-trade-war-import-export-column/731967002/


http://merkezstrateji.com/assets/media/180827-oktay-abd-cin.pdf

17 Ağustos 2016 Çarşamba

ABD Savunma Bakanlığı’nın 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu ve Küresel Askerî Konuşlanma Planı. BÖLÜM 2



ABD Savunma Bakanlığı’nın 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu ve Küresel Askerî Konuşlanma Planı. 
BÖLÜM 2



3. Küresel Konuşlanma Planı ;

ABD’nin yukarıda sıralanan strateji çerçevesinde; 

 İleri deniz kuvvetlerini, Asya-Pasifik bölgesi gibi kritik alanlara konuşlandırması, bu kapsamda 2020 yılına kadar ABD deniz unsurlarının %60’ının Pasifik bölgesinde kaydırılması, Japonya’daki Deniz varlığının geliştirilmesi, Guam’da deniz ve deniz piyade unsurlarının artırılması, Darwin/Avustralya’da asker sayısının 2.500’e çıkarılması,  

* Muharip Komutanlıklarının mevcut ve ihtimalat ihtiyaçları çerçevesinde gemi, hava unsurları ve kriz mukabele kuvvetlerinin yeni bir kombinasyonunun konuşlandırılması,  
* Asya-Pasifik bölgesi gibi kritik alanlarda erişilmesi istenen hedeflere göre bölgeye odaklı kuvvetler tahsis edilmesi, 
* İttifak üyeleri ve ortak ülkelerin hazırlık seviyesini artırmak ve birlikte çalışabilirliği sağlamak için  çokuluslu, müşterek eğitim tesislerinin optimize edilmesi, 
* Konsept, tutum ve bayrak gösterme seçeneklerinin geliştirilmesi, bu kapsamda daha büyük ve daha yetenekli düşmana karşı zorla topraklara giriş ve geniş ölçekli müşterek kara harekâtının icrasına yönelik yeni bir konsept yazılması, 
* Müşterek Saldırı Uçağı gibi savunma yatırımlarının desteklenmesi, 
* Yenilikçi yöntemlerle gemilerin kullanım ömürlerinin uzatılması, 
* Kriz dönemlerinde ilave stratejik ve operasyonel esneklik sağlayan erişim anlaşmalarının imzalanması,  
* Başta Körfez ülkeleri ve Asya ülkeleri olmak üzere, ittifak üyeleri ve ortak ülkelerle ilişkilerin derinleştirilmesi,  
* İngiltere ile savunma planlama süreçleri ve uçak gemisi yeteneğinin yeniden tesisi alanında birlikte çalışılması,  
* Avustralya ile denizaltı sistem ve silahları, helikopterler, savaş ve nakliye uçaklarına odaklı işbirliği ve birlikte çalışabilirliği sağlayacak planlama süreçleri nin geliştirilmesi, 
* Yeni teknolojilere ve enerji verimliliği alanına yatırım yapılması planlanmakta dır. 


4. ABD Ordusun Yeniden Yapılanması;


Raporun bu kısmında, on iki yıllık kesintisiz savaş ve 2013 yılından itibaren uygulanan bütçe kısıtlamaları nedeniyle, ABD kuvvetlerince ihtiyaç duyulan modernizasyon ve uyarlamanın yapılamadığı tespit edilmektedir. Yukarıda üç sütun altında sıralanan savunma stratejisini uygulayabilmek maksadıyla, ABD Savunma Bakanlığı tarafından 2015-2019 mali yılları arasında kaynakların aşağıdaki alanlarda kullanılması, bir başka deyişle yeniden yapılanmanın sağlanması planlanmaktadır. 





a. Hava Kuvvetleri. 

Hava Kuvvetlerindeki kritik öncelikler; bir yeni jenerasyon savaş uçağının hizmete sokulması, siber yeteneklerin, hava elektronik sistemleri ve silahlarının, taktik ve eğitiminin geliştirilmesi olarak belirlenmiştir. Hava Kuvvetleri modernizasyonu çerçevesinde; 

* Savaş uçağı filosunun büyük çoğunluğunu F-35 savaş uçağı ile yenilenmesi, 
* Yeni bir radara yakalanmayan, uzun menzilli savaş uçağının geliştirilmesi, 
* Tanker filosunun KC-46A yeni jenerasyon tanker/kargo uçağıyla yenilenmesi, 
* Düşmanın hava savunması tam olarak çökertilmemiş olsa dahi, hedeflerini etkin şekilde vurabilecek özellikte savaş ve bombardıman 
uçaklarında kullanılacak havadan karaya füzelerin tedariki öngörülmektedir. 






b. Kara Kuvvetleri, 

Kara Kuvvetlerinin; 

* Müşterek ve çok taraflı, geniş ölçekli, çok safhalı bir harekâtı ani ve sürdürülebilir şekilde icrası ile birlikte savaş sonrası istikrar harekâtını da yürütmesi, 
* Düzenli Ordu mevcudunun 570.000’den 440.000 - 450.000’e, Milli Muhafız Teşkilatı mevcudunun 358.000’den 335.000’e ve Yedek Kuvvetlerin 205.000’den 195.000 seviyelerine indirilmesi öngörülmektedir. 





c. Deniz Kuvvetleri, 

Deniz Kuvvetleri yatırımları kapsamında; 

2021 yılında SSBN (X) Denizaltılarının inşası, 
* Su Üstü Savunma Harp silahları, yeni jenerasyon 
* Kara Saldırı Silahları, Virginia Payload Modülü ve F-35 programları gibi saldırı vuruş yeteneklerinin muhafazası veya imkanlar dahilinde geliştirilmesi, 
* Yeni bir müşterek gemisavar seyir füzesinin geliştirilmesi,  
* Deniz Kuvvetlerinde gemi sayısının 2020’li yıllara kadar artırılması, kruvazörlerin modernizasyonu, yeni destroyer üretim planlarının devreye sokulması, 32 Kıyı Harp Gemisinin alınması, amfibi gemi yatırımlarının yeniden canlandırılması planlanmaktadır. 




ç. Deniz Piyade Kuvveti. 

Deniz Piyade Kuvveti’nin Amfibi Harp Gemilerinin alımını tedricen sürdürmesi planlanmaktadır. 


d. Özel Kuvvetler. 

Özel Kuvvetlere terörist örgütlerle mücadelede merkezî bir rol verilmesi ve mevcudunun 69.700’e çıkarılması, ittifak ve ortak ülke güçlerinin ABD çabalarını tamamlayacak şekilde eğitilmesi. 

Yukarıdaki yetenekler bazında yapılandırılacak ABD Silahlı Kuvvetleri’nin ana unsurları Ek-1’dedir. 

5. Sonuç ve Değerlendirme;

Rapor’da, savunma bütçesinde ciddi kısıtlamalara karşı alınacak tedbirler tespit edilirken küresel güvenlik ortamındaki değişimlere uygun stratejiler geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bir süredir ABD’nin sıklet merkezini Asya-Pasifik bölgesine kaydırmakta olduğu çabaları bu rapordaki tespitlerle doğrulanmaktadır. ABD’nin 2020’lere kadar stratejik öncelikleri; Asya-Pasifik, Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya, Afrika ve Güney Amerika şeklinde belirmektedir. 

Önümüzdeki dönemde Asya-Pasifik bölgesindeki mücadelenin çok boyutlu olarak devam edeceği, ABD’nin Çin’in dengelenmesi ve kapsanması, Kuzey Kore’nin sınırlanması, Pakistan’ın istikrarının ve Hindistan ile arasında dengenin korunması, Afganistan’ın bölgesel işbirliği mekanizmalarıyla bağlarının artırılması ve ASEAN’ın desteklenmesine önem vereceği değerlendirilmektedir. 

Diğer taraftan ABD’nin Avrupa ve NATO’ya desteğini devam ettireceği, İngiltere ile işbirliğini ve savunma alanında ortaklığını güçlendireceği, Rusya ile ilişkileri kesmeden mücadeleye devam edeceği anlaşılmaktadır. 

ABD’nin Orta Doğu’yu daha düşük öncelikli olarak değerlendirmesinin, güvenlik tehditleri algılayan bölgesel aktörlerin çeşitli stratejiler geliştirmesine, ittifak yapıları kurmasına ve artan silahlanma çabalarına neden olabileceği, bu kapsamda Körfez ülkelerinin öne çıkacağı değerlendirilmektedir. 

ABD kuvvet yapılanmasında kara kuvvetlerinde azalma, hava ve deniz unsurları nın modernizasyon ile geliştirilmesi, özel kuvvetler ve siber kuvvetlerin güçlendiril mesi dikkat çekmektedir. 
Özel kuvvetlerin ve siber kapasitesinin öne çıkarılmasının bölgesel güç mücadelelerinde örtülü ve dolaylı operasyonların artacak rolüne işaret ettiği kıymetlendirilmektedir. 

ABD savunma harcamalarında 2020’lere kadar 600 milyar dolar civarında kesintinin savunma sanayii firmalarını dış pazar aramaya yönlendireceği, bu durumun Türkiye dâhil savunma sanayii ihracatında atılım yapmaya çalışan ülkelerin savunma sanayi sektörlerini olumsuz olarak etkileyebileceği mütalaa edilmektedir. 

Bilgi Notunun hazırlanmasın da istifade edilen Dokümanlar;

“Quadrennial Defense Review 2014”, US Department of Defense, 
http://www.defense.gov/pubs/2014_Quadrennial_Defense_Review.pdf; ( “Priorities for 21th Century”, US Department of Defense )
http://www.defense.gov/news/Defense_Strategic_Guidance.pdf; ( “National Security Strategy 2010”, White House, )
http://www.whitehouse.gov/sites/default/files/rss_viewer/national_security_strategy.pdf 


Notlar;

EK 
Ek-1: 2019 Yılı İçin Planlanan ABD Kuvvet Yapısının Ana Unsurları 

1. Kara Kuvvetleri; 

* 18 Tümen (10 Düzenli Ordu, 8 Millî Muhafız Ordusu)  
* 22 Hava Tugayı (10 Düzenli Ordu, 2 ABD Yedek Ordusu, 10 Millî Muhafız Ordusu)  
* 15 Patriot Hava ve Füze Savunma Taburu, 7 Terminal Yüksek İrtifa Bölge Savunma Füze Savunma Bataryası (tümü Düzenli Ordu),  

* Öngörülen Personel sayısı: 440.000-450.000 Düzenli Ordu, 195.000 Yedek Ordu, 335.000 Millî Muhafız Ordusu. 

2. Deniz Kuvvetleri; 

* 11 Uçak Gemisi ve 10 Deniz Hava Kuvveti  
* 92 Büyük Su Üstü Gemisi  
* 43 Küçük Su Üstü Gemisi  
* 33 Amfibi Harp Gemisi  
* 51 Hücum Denizaltısı ve 4 Güdümlü Füze Denizaltısı  

* Öngörülen personel sayısı: 323.000 Aktif, 58.800 Yedek  

* 2 Deniz Piyade Sefer Kuvveti ve 1 Yedek Birleşik Grup 
* 3 Deniz Piyade Sefer Tugayı Komuta Unsuru  
* 7 Deniz Piyade Sefer Birimi Komuta Unsuru  

* Öngörülen personel sayısı: 183.000 Aktif, 39.000 Yedek 

3. Hava Kuvvetleri ;

* 48 Avcı Filosu (971 uçak)  
* 9 Ağır Bombardıman Filosu (96 uçak)  
* 443 Havada Yakıt İkmal Uçağı  
* 211 Stratejik Hava Taşıma Uçağı  
* 300 Taktik Hava Taşıma Uçağı  
* 280 İstihbarat-Keşif-Gözetleme Uçağı  
* 27 Komuta ve Kontrol Uçağı 
* 6 Operasyonel Uydu Kümesi 

* Öngörülen personel sayısı: 308.000 Aktif, 66.500 Yedek, 103.600 Hava Millî Muhafız 

4. Özel Harekât Kuvvetleri ;

* Yaklaşık 660 Özel Harekât Timi 
* 3 Ranger Tugayı 
* 259 Ateş Destek Uçağı 
* Yaklaşık 83 İstihbarat-Keşif-Gözetleme uçağı 

* Öngörülen personel sayısı: 69.700 


5. Stratejik Nükleer Kuvvetler; 

* Azami 1550 Nükleer Başlık  
* Azami 420 Minuteman III Kıtalararası Menzilde Balistik Füze  
* 240 Denizaltı Balistik Füzesi (14 SSBN’nin 12’sinde)  
* Azami 60 Nükleer Yetenekli Ağır Bombardıman Uçağı 


6. Siber Görev Kuvvetleri; 

* 13 Millî Görev Timi (8 Millî Destek Timi ile beraber)  
* 27 Harp Misyon Timi (17 Harp Destek Timi ile beraber)  
* 18 Millî Siber Korunma Timi  
* 24 Hizmet Siber Korunma Timi  
* 26 Muharip Komuta ve Savunma Bakanlığı Bilgi Ağı Siber Korunma Timi 


Bu Bilgi Notu, MSE'nin Mali konulardaki Çözüm ortağı, 
AYS Araştırma Analiz Eğitim Danışmanlık Düşünce Kuruluşu Ltd. Şti.'nin katkılarıyla hazırlanmıştır. 

http://merkezstrateji.com/wp-content/uploads/2015/01/150119_BN002_ABD-Savunma-Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1_s3.pdf

****

  ÖZEL NOTUM;
  Katkısı olan her Kurum ve Kuruluşa ve Çalışanlarına..,
  Saygıyla..,
  İNTERNET ORTAMINDA YAYINLAYAN.., 
  TANER ÇELİK..

_ BU BİLGİLER TAMAMEN GENÇ KUŞAĞI BİLĞİLENDİRMEK AMACI İLE YAYINLANMIŞTIR..
TİCARİ BİR AMAÇ KUULANILMAMIŞ VE GÖZETİLMEMEKSİZİN..,

...

ABD Savunma Bakanlığı’nın 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu BÖLÜM 1




ABD Savunma Bakanlığı’nın 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu ve Küresel Askerî Konuşlanma Planı.., BÖLÜM 1





Hazırlayanlar:
Bilgi Notu–002 
19.01.2015
Dr. Oğuz MAYDA, 
Dr. Oktay BİNGÖL





Bu Bilgi Notu Okuyucuya,

“ABD Savunma Bakanlığı’nın 2014Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu ve Küresel Askeri Konuşlanma Planı”   Hakkında bilgi sunmak maksadıyla hazırlanmıştır.

MSE, ulusal, bölgesel, küresel barış ve güvenlik ile kurumsal yapılanma, risk analizi ve strateji geliştirme konularında eğitim ve danışmanlık hizmeti veren akademik bir danışmanlık ve düşünce kuruluşudur.

MSE Benimsediği ilkeler çerçevesinde kapsadığı konular da özgün ve nitelikli bilgiyi üretmeyi ve bunu genişkitlelerle paylaşmayı temel amaç edinmştir.
Bu maksatla,ilgi alanındaki konular hakkında analizler yapar, stratejiler geliştirir ve akademik eğitim faaliyetlerinde bulunur.
MSE’nin ilkelerini, İnsanlığın barış ve Güvenliğini esas alan temel amacı belirler. Bilimsel etik ve tarafsızlık kuruluşumuzun temel ilkesidir.
Ne kadar saygın olursa olsun MSE, hiçbir politik gücü veya inancı desteklemez.

Amaç:

MSE Danışma Kurulu 

Merkez Strateji Enstitüsü (MSE):
Doç.Dr.Sinem Akgül AÇIKMEŞE,
Prof.Dr.Bülent ARI,
(E)Tuğg.Dr.Oktay BİNGÖL,
Prof.Dr.Mitat ÇELİKPALA,
Prof.Dr.Çağrı ERHAN,
(E)Büyükelçi Dr.Ercan ÖZER,
Prof.Dr.Abdülkadir VAROĞLU,
Dr.Ali Bilgin VARLIK




İÇİNDEKİLER.., 

Yönetici Özeti | 1 

1. Giriş | 3 

2. 2014 yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu Ana Hatları | 4 

3. Küresel Konuşlanma Planı | 7 

4. ABD Ordusun Yeniden Yapılanması | 8 

5. Sonuç ve Değerlendirme | 10 


EK-1: 2019 Yılı İçin Planlanan ABD Kuvvet Yapısının Ana Unsurları | EK-1 


ABD Savunma Bakanlığı’nın 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu ve Küresel Askerî Konuşlanma Planı ; 

Yönetici Özeti 

ABD’nin 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu, 2010 yılı Ulusal Güvenlik Stratejisi, 2012 Yılı ABD Savunma Stratejik Planlama Rehberi ve 2011 yılında çıkarılan Bütçe Kontrol Yasasının (Budget Control Act) savunma harcamalarını kısıtlayıcı parametreleri üzerine inşa edilmiştir. 

Raporda, 2020’li yıllara kadar 600 milyar doların üzerinde gerçekleşeceği öngörülen savunma harcamaları kesintilerinin bir bölümünden ABD Kongresini vazgeçirme çabası da öne çıkmakla beraber, orta ve uzun dönemi kapsayacak şekilde savunma yetenekleri analizi yapılarak uygun stratejiler geliştirilmeye çalışılmaktadır. 

2014 Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu, birbirine bağlı üç stratejik sütunda tesis edilmiştir. 

Bunlar; “ABD topraklarının savunulması”, “küresel güvenliğin inşası” ile “güç gösterme ve kesin zafer” şeklinde belirlenmiştir. 

Küresel konuşlanma kapsamında; İleri deniz kuvvetlerinin Asya-Pasifik bölgesi gibi kritik alanlara konuşlandırması, bu kapsamda 2020 yılına kadar ABD deniz unsurlarının %60’ının Pasifik bölgesinde kaydırılması, Japonya’daki Deniz varlığının geliştirilmesi, Guam’da deniz ve deniz piyade unsurlarının artırılması, Darwin/Avustralya’da asker sayısının 2.500’e çıkarılması dikkat çekmektedir. 

Bir süredir ABD’nin sıklet merkezini Asya-Pasifik bölgesine kaydırmakta olduğu çabaları bu rapordaki tespitlerle doğrulanmaktadır. 
ABD’nin 2020’lere kadar stratejik öncelikleri; Asya-Pasifik, Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya, Afrika ve Güney Amerika şeklinde belirmektedir. 

Önümüzdeki dönemde Asya-Pasifik bölgesindeki mücadelenin çok boyutlu olarak devam edeceği, ABD’nin Çin’in dengelenmesi ve kapsanması, Kuzey Kore’nin sınırlanması, Pakistan’ın istikrarının ve Hindistan ile arasında dengenin korunması, Afganistan’ın bölgesel işbirliği mekanizmalarıyla bağlarının artırılması ve ASEAN’ın desteklenmesine önem vereceği değerlendirilmektedir. 

Diğer taraftan ABD’nin Avrupa ve NATO’ya desteğini devam ettireceği, İngiltere ile işbirliğini ve savunma alanında ortaklığını güçlendireceği, Rusya ile ilişkileri kesmeden mücadeleye devam edeceği anlaşılmaktadır. 

ABD’nin Orta Doğu’yu daha düşük öncelikli olarak değerlendirmesinin, güvenlik tehditleri algılayan bölgesel aktörlerin çeşitli stratejiler geliştirmesine, ittifak yapıları kurmasına ve artan silahlanma çabalarına neden olabileceği, bu kapsamda Körfez ülkelerinin öne çıkacağı değerlendirilmektedir. 

ABD kuvvet yapılanmasında kara kuvvetlerinde azalma, hava ve deniz unsurları nın modernizasyon ile geliştirilmesi, özel kuvvetler ve siber kuvvetlerin güçlendirilmesi dikkat çekmektedir. Özel kuvvetlerin ve siber kapasitesinin öne çıkarılmasının bölgesel güç mücadelelerinde örtülü ve dolaylı operasyonların artacak rolüne işaret ettiği kıymetlendirilmektedir. 

ABD savunma harcamalarında 2020’lere kadar 600 milyar dolar civarında kesintinin savunma sanayii firmalarını dış pazar aramaya yönlendireceği, bu durumun Türkiye dâhil savunma sanayii ihracatında atılım yapmaya çalışan ülkelerin savunma sanayi sektörlerini olumsuz olarak etkileyebileceği mütalaa edilmektedir. 

1. Giriş 

ABD Savunma Bakanlığınca dört yılda bir yayımlanan ABD Savunma Gözden Geçirme Raporlarında; küresel ölçekte uzun dönemde ortaya çıkabilecek tehditler ve mücadele alanları analiz edilerek, bunlar cevap verecek Savunma Bakanlığı stratejilerinin, yeteneklerinin ve kuvvetlerinin ne şekilde
yapılandırılacağı ortaya konmaktadır. 

Dört Yıllık Gözden Geçirme Raporlarında; ABD’nin yürürlükte olan Ulusal Güvenlik Stratejisi ile buna bağlı olarak yayımlanan Savunma Planlama Rehberi temel girdileri sağlamaktadır. Ayrıca ABD’nin orta ve uzun dönemli bütçe planlamaları ve bu kapsamda öngörülen savunma bütçesi dikkate alınmaktadır. 

Yukarıdaki genel çerçeve içinde 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu, 2010 yılı Ulusal Güvenlik Stratejisi, 2012 Yılı ABD Savunma Stratejik Planlama Rehberi ve 2011 yılında çıkarılan Bütçe Kontrol Yasasının (Budget Control Act) savunma harcamalarını kısıtlayıcı parametreleri üzerine inşa edilmiştir. 






















Raporda, 2020’li yıllara kadar 600 milyar doların üzerinde gerçekleşeceği öngörülen savunma harcamaları kesintilerinin bir bölümünden ABD Kongresini vazgeçirme çabası da öne çıkmakla beraber, orta ve uzun dönemi kapsayacak şekilde savunma yetenekleri analizi yapılarak uygun stratejiler geliştirilmeye çalışılmaktadır. 

Bu bilgi Notunda; 2014 Savunma Gözden Geçirme Raporunun ana hatları, ABD silahlı kuvvetlerinin öngörülen küresel konuşlanma ve yeniden yapılanma planları özetlenmekte, Rapor’da öngörülen değişimlerin küresel ve bölgesel ölçekte güvenlik etkileri değerlendirilmekte dir. 


https://www.hsdl.org/blog/file/view/?f=/images/dhs-large.png
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7YoCFBRHKfbG5u4vV0DX8PSonFdVJS0_VifvtfLy32yYaS8KBVjLAbpIEm6bCtXBoT-VUhoAS9djVn5Wvaq5oPZIohsSadd-wUVl8arcG-Hdtth65Dh7zjmgJNvRN-bGDzrGCOJS7QQ/s1600/zz338516-jonas_brothers_say_nick_run_president_united_states_vote_him.jpg


2. 2014 yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu Ana Hatları; 

2014 Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu, birbirine bağlı üç stratejik sütunda tesis edilmiştir: 

. Birinci Sütun: ABD topraklarının savunulması, 

. İkinci Sütun: Ülke dışında güç gösterme yoluyla caydırıcılığın sağlanması,     küresel güvenliğin inşa edilmesi, bu maksatla ittifak üyelerinin  ve ortakların katkısının garantilenmesi, 

. Üçüncü Sütun: Caydırıcılığın sağlanamadığı durumlarda, herhangi bir düşmana karşı bir veya birden fazla cephede savaşa hazır olunması. 


a. ABD Topraklarının Savunulması., 

Birinci sütun, ABD toprakları üzerine 11 Eylül 2001’de yapılan terör saldırıları sonrasındaki paradigma değişikliği ile uyumlu olarak ABD’nin savunma öncelik leri arasında en öne yerleşmiştir. 

Bu sütunda, ABD topraklarının Savunulması için; 

* Ülke içinde hazır kuvvetler bulundurulması ve esnek bir altyapının tesisi, 
* Kuzey Kore ve İran gibi bölgesel aktörlerin sınırlı balistik füze tehditlerine karşı füze savunma yeteneğinin geliştirilmesi, bu kapsamda karada konuşlu önleme füzelerinin sayısının 30’dan 44’e çıkarılması, Japonya’ya ikinci bir gözetleme radarı konuşlandırılması, 
* Nükleer silahların azaltılmasının yanı sıra, mevcut yeteneklerin
modernizasyonu, Siber savunmanın ve siber yeteneklerin geliştirilmesi, 
bu maksatla Savunma Bakanlığı Siber Görev Kuvveti’nin 2016 yılına kadar tesisi, Bakanlığın ağ alanı altyapısının Müşterek Bilgi Ortamı adı altında koruma altına alınması, 
* Konvansiyonel tehditlere, doğal afetlere ve kitle imha silahlarına karşı hazırlıklı olunması öngörülmektedir. 

b. Küresel Güvenliğin İnşasını içeren ikinci sütunda; 

* Asya - Pasifik bölgesinde barış, güvenlik ve caydırıcılığın sağlanması, diğer ülke ve ülke gruplarına karşı dengenin yeniden tesisi için; Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Tayland ile mevcut ittifakların geliştirilmesi, Singapur, Malezya, Vietnam vb. ülkelerin savunma yeteneklerinin, özellikle füze savunması, siber güvenlik, uzay teknolojileri, deniz güvenliği ve afetlerle mücadele alanlarında geliştirilmesi, 
* Çin ile kalıcı bir diyalog geliştirilmesi, deniz haydutluğu ile mücadele, barışı koruma, insanî yardım ve afetlerle mücadele gibi alanlarda iş birliği yapılması, 

* Başta ASEAN olmak üzere, çok uluslu kuruluşların rollerinin geliştirilmesi, Orta Asya’da; Afganistan’da savaşa son verirken, terörizmle mücadele, eğitim, danışma ve Afgan Güvenlik Kuvvetlerine yardım maksatlı sınırlı bir misyona geçişin sağlanması,  
* Pakistan’da istikrarın korunması, 
* Artan şekilde yeteneklerini geliştiren Hindistan’la Stratejik ortaklığın
geliştirilmesi,  

Orta Doğu’da;  

* Körfez Bölgesindeki 35.000’den fazla askerî personelin mevcudiyetinin korunması,  
* İstikrarın muhafazası maksadıyla ittifak üyeleri ve ortak ülkelerle stratejik iş birliğinin ve müşterek planlamaların güçlendirilmesi, özellikle 
* Körfez İş Birliği Konseyi aracılığıyla ittifak üyeleri ve ortaklarla ortak forumların geliştirilmesi, 

Avrupa’da; 

* NATO’ya taahhüdün devamı, 

* Avrupa ülkeleri ile paylaşılan hedeflere ulaşılabilmesi maksadıyla, NATO’nun askerî yeteneklerinin geliştirilmesi, birlikte çalışabilirlik, terörizmle mücadele çabaları, ortak stratejik ve operasyonel erişimin muhafazası, diğer küresel ortakların yeteneklerinin inşası alanlarında birlikte çalışmaya devam edilmesi, 
* Kuzey ve Güney Amerika’da yasa dışı uyuşturucu trafiği ve ulus ötesi suç örgütü ağlarıyla mücadelede yardım yapılması,  
* Afrika’da terörizmle mücadele, deniz haydutluğu ile mücadele, ortaklık yetenek inşası alanlarında iş birliği yapılması hedeflenmektedir. 

 c. Güç Gösterme ve Kesin Zafer;  (Bir veya birden fazla Cephede Savaşa hazır olunması); 

   Üçüncü sütunda ABD, II. Dünya Savaşından bu yana sahip olduğu dünyanın her yerinde tüm harekât tiplerinde üstün askerî güç gösterebilme yeteneğini sürdürmek istemektedir. 

Bununla birlikte, mevcut ABD kuvvetlerinin geniş çaplı, uzun süreli harekât icra edebilecek büyüklükte olmadığı değerlendirilmektedir. 

Bu nedenle, bu sütun altında amaç; bir yandan Afganistan ve Irak’tan elde edilen tecrübeler ışında terörle mücadele ve istikrar harekâtını yürütme yeteneğini muhafaza ederken, diğer yandan gelecekte karşılaşılması muhtemel sorunlarla baş edecek yetenekleri kazanmak olarak belirlenmiştir. 

Bu çerçevede; 

   Uzay ve siber alanının düşmanlarca daha fazla kullanılmaya başlaması nedeniyle, bu alandaki karşı sistem ve altyapılara yatırım yapılması, yenilikçi harekât konseptleri geliştirilmesi, bu kapsamda uzay durumsal farkındalığı sağlamak için uluslararası ortaklıkların tesisi, uluslararası İstihbarat-Keşif-Gözetleme yeteneklerinden faydalanılması, uzay sistemlerine karıştırma uygulanması, 
* Düşman İstihbarat - Keşif Gözetleme yeteneklerine ve yüksek hassasiyetli vuruş gücüne karşı tedbir geliştirilmesi, 
* İleri hava ve füze savunma sistemlerinin konuşlandırılması, beşinci jenerasyon savaş uçakları, uzun menzilli vuruş gücü, İstihbarat-keşif-gözetleme ve kritik deniz araçlarının geliştirilmiş modelleri dahil (Çin tarafından geliştirilen) Erişimi Engelleme/Bölge Kapatma ile mücadele için bölgesel savunma yeteneklerinin modernize edilmesi, 
* İnsansız ve seyyar sistemlerin geliştirilmesi,  
* Uzay güvenliğinde ihtiyaç duyulan kuralların şekillendirilmesi, 
* Kuzey Kore üzerinde caydırıcılığın bölgedeki ortak ülkelerle birlikte iş birliği içinde sağlanmaya devam edilmesi,  Orta Doğu’da İran’ın bir nükleer silaha sahip olmasının, tüm seçenekler masada olacak şekilde, engellenmeye devam edilmesi, İran’ın sahip olduğu orta ve uzun menzilli füzeler ile terörist gruplara desteğine karşı mücadele edilmesi,
* Terörist gruplara karşı dünya çapında ekonomik, diplomatik, istihbarat, hukuki yaptırımlar, kalkınma ve askerî araçların bir kombinasyonu ile mücadele edilmesi, bu kapsamda bir yandan kırılgan ülkelerle ortaklık inşa edilirken, diğer yandan istihbarat, sürekli keşif, yüksek hassasiyetli vuruş ve özel kuvvetler harekâtı dâhil doğrudan müdahalede bulunulması.  
* Kitle İmha Silahlarına karşı müteyakkız olunması, 
* El-Kaide ve diğer radikal tehditlerle mücadeleye bölgedeki ortak ülkelerle iş birliği içinde devam edilmesi, 
* Hizbullah ve Hamas gibi örgütlere karşı müteyakkız kalınması, 
* Bu tehditler çeşitlendikçe ve yeni yöntemler uyguladıkça, özel harekât yeteneklerinin kullanımının artırılması, 
* Yurt dışındaki ABD tesis ve personelinin korunması, 
* Doğal afetlerde sivillerin tahliyesi gibi insani yardım misyonlarının icrası öngörülmektedir.


2 Cİ  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..


....