PKK NIN AVRUPADA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PKK NIN AVRUPADA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2018 Çarşamba

PANZER VE KÜRT İSYANI, PKK NIN AVRUPADA SİYASALLAŞMA ÇABALARI BÖLÜM 2

PANZER VE KÜRT İSYANI, PKK NIN AVRUPADA SİYASALLAŞMA ÇABALARI BÖLÜM 2


PKK’nın Balkanlar Açılımı 

1997-98 sürecinde Almanya ve Yunanistan merkezli sürdürülen çalışmaların getirdiği başarı nedeniyle faaliyetlerin tüm Avrupa’ya yayılması kararı alınmıştır. Bu dönemle birlikte örgütün faaliyetleri Balkanlar’a da yayılmış ve Bulgaristan ve Romanya’daki faaliyetler hız kazanmıştır. 

Daha önce Doğu bloku ülkesi olmaktan kurtulan Romanya, S.S.C.B’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni politik ve ekonomik durum, doğal olarak yeni bir pazarında meydana gelmesini ortaya çıkarmıştır. 
Mevcut yeni Pazar Türkiye’den pek çok firmayı da Romanya’ya çekmiştir. Zamanla Romanya’da artan Türk işadamlarının varlığı, örgütü bu ülkede daha etkin olmaya itmiş, Romanya zamanla örgütün mali ve örgütlenme 
merkezi haline gelmeye başlamıştır. 

Terör örgütü mensubu V..Ç’ konu ile konu hakkında yapılan mülakaatta; “1998 yılında İstanbul ilinden aldığım pasaport ile Atatürk Havalimanından uçakla Romanya'ya gittim, iki gün kadar iş aradıktan sonra; Mahir Kod adlı PKK örgüt mensubu ile pazarda karşılaştım, beni alarak ismini hatırlama dığım bir Kürt derneğine götürdü, bu demek Bükreş'in merkezinde iki katında PKK örgütünün faaliyetlerinin gösterildiği yerde bana PKK örgütünün propagandası yapılmaya başlandı. 

Daha sonra yine bu Demekte sorumlu düzeyde olan Mahir Kod adlı örgüt mensubu ile birlikte Bükreş’te bulunan ve Türkiye'den gelerek burada ticaret yapanlardan örgüt adına para topladık. Esnaftan her ay belli aidatlar alıyorduk, ayrıca herkese dergi satıp, bunlardan toplanan parayı da derneğe götürüyorduk. Bu dönemde kendi el yazım ile özgeçmiş raporu yazarak Mahir Kod'a verdim. Bükreş'te bulunan demekte 20-22 örgüt mensubu vardı birlikte bu Demekte birlikte yatıyorduk. Dernek'te Mahir Kod bizleri PKK örgütü hakkında bilgilendiriyor ve örgüte ait yayınlan okumamızı sağlayarak pratiğimizi geliştirmeye çalışıyorduk. 

Mahir Kod tarafından faaliyetlerimde Şiyar Kod adını kullanma talimatı verildi” şeklinde ifadesiyle Romanya’daki örgüt faaliyetleri hakkında bilgi vermiştir. 

Bu dönemde Romanya’da örgüt tarafından toplanan paralar Yunanistan'a gönderilmek üzere Türkiye'de bulunan Toprak Bank Şubesine havale edilmekte, Toprak Banktan ’da Atina'daki Arap Bank Şubesindeki Celal Halilî isimli şahsın ilişkili olduğu bir Arap şahsa iletilmektedir. Bu paranın bir kısmı Avrupa çalışmalarında kullanılırken, bir kısmı da kırsala aktarılmıştır. Toplanan paralar ilk zamanlar kuryeler üzerinden Yunanistan ve kırsala gönderilirken, bazılarının Bulgaristan veya Yunan polisince yakalanmış olması, yine bazı kuryelerin paraları alıp kaçması nedeniyle yöntem değişikliğine gidilmiş ve banka üzerinden işlemler yürütülmüştür. 

Romanya’nın Türk vatandaşlarına vize uygulamaması ve bu ülkeye girişlerin diğer Avrupa ülkelerine göre rahat olması, Avrupa’ya iltica etmek isteyen insanları Romanya’ya çekmiştir. Kaçak işçiler Romanya’ya gelip, buradan illegal yollardan Avrupa’nın çeşitli ülkelerine geçiş yapabilmişlerdir. Örgüt hemen bu boşluğu da fark ederek, ülkeye gelen bölge halkını kazanmayı bilmiştir. Çalışmak için gelen işçiler Romanya’nın pek çok ilinde kurulan ve “Male Kurde” adı verilen derneklere çekilerek kazanılmaya başlanmıştır. 

Örgütün eski Avrupa PKK/DHP sorumlusu F. D.’ile yapılan mülakaatta geçen konular örgütün Romanya faaliyetlerini anlamada daha aydınlatıcı olacaktır. “Romanya'nın PKK terör örgüt açısından önemi Avrupa ile Türkiye arasında bir geçiş noktası olmasıdır. Ayrıca Türk işadamlarının Romanya'da çok fazla yatırımının bulunması da örgüt için bir avantajdır. Romanya ile Türkiye arasında yapılan anlaşmaya göre bu ülkeye pasaport ile vizesiz gidilip gelinmesinden dolayı örgüt mensupları Romanya'ya rahatça giriş ve çıkış yapmaktadırlar. Romanya kara para aklama ve uyuşturucu ticaretinin 
yoğun bir şekilde yapıldığı ülke olduğu için örgüt bunu yapanlardan haraç toplayarak örgüte gelir temin etmektedir. Örgüt burada zengin işadamlarını kaçırmak sureti ile yüklü miktarda fidye toplamaktadır. Bir keresinde Y… E…'in yeğeni olarak duyduğum ancak ismini bilmediğim şahıs kaçırarak bu şahıstan 50.000 D.M fidye alınmıştır. Bu şahıs Romanya da kuyumculuk 
yapmaktadır, kaçırılma olayından sonra kendisi bu parayı vermek üzere derneğe gelmiştir ve bu parayı dernekte ödemiştir. 

Türkiye de Güvenlik güçlerince deşifre olmayan örgüte katılmak isteyen şahıslar Romanya üzerinden rahatça geçiş yapmaktadırlar. Buraya örgüte katılmak üzere gelen örgüt mensupları Romanya’dan Yunanistan'a vize alarak geçiş yapıyorlardı… 

… Ayrıca Türkiye'nin metropol illerine gelen yaralı örgüt mensupları İstanbul'da bulunan ve konfeksiyonculuk yapan, kırmızı bir Mercedes arabası olan Bingöllü Bayram (K) isimli örgüt mensubu tarafından yaralı örgüt mensuplarına legal yollardan pasaport sağlanarak bu örgüt mensuplarını İstanbul-Köstence-Bükreş seferi yapan Kargo uçaklarına bindirmektedir ve örgüt bu yaralıları Bükreş'te teslim almaktadır. Bu yaralı örgüt mensuplarının tedavileri duruma göre burada yaptırır veya Avrupa'ya göndermektedir. Avrupa'ya gönderilen örgüt mensupları sahte pasaport ile gönderilmektedir” şeklindedir. 

Romanya'da 1994-1995 yılları arasında Bükreş-İstanbul arasında otobüsçülük yaparken örgütün malzemelerini taşıdığından dolayı yakalanarak tutuklanan ve daha sonda Romanya'ya yerleşen Nebun Alî isimli şahıs, örgütün para alma ve fidye için adam kaçırma faaliyetlerini yürütmektedir. Romanya Hükümetinin adam kaçırma işlerine karşı tavır almasından sonra Nebun Ali adlı kişi örgütten atılmış, akabinde de bu işleri kendi menfaati için yapmaya başlamıştır. 

Elde edilen bu inanılmaz başarı ülkenin bomba eğitim merkezi haline gelmesini sağlamıştır. Örgüt, özellikle Türkiye’deki dernek ve kurumlara giden sempatizan gençleri Romanya’ya aktararak, elamanlarını burada 
bombacı olarak eğitmiş ve Türkiye’ye eyleme göndermeye başlamıştır. 1997 yılında Bükreş’te kurulan bomba eğitimi kampında her defasında 50-60 kişinin katıldığı eğitim devreleri meydana getirilmiş ve eğitim alanların bir kısmı kırsala gönderilirken diğerleri de eylem yapmak üzere Türkiye metropollerine sevk edilmiştir. 

DHP sorumlusu F. D.’nin ifadesinde ayrıca; “…Yurt dışından Türkiye'ye gönderilen patlayıcı maddeler Romanya ve Bulgaristan'dan para karşılığı temin edilir ve buradan da Doğu ve Güneydoğu kökenli tır şoförleri aracılığı ile Türkiye'ye geçirilir ve geçirilen bu patlayıcı maddeler İstanbul'da örgüt mensuplarına teslim edilirdi. Yine Avrupa'dan temin edilen telsizler ve elektronik malzemeler tırlar ile Türkiye'ye gönderilir ve Türkiye'de kendilerine söylenen yerlerde teslim alırlardı… Çektar (K) Cizreli Romanya Sorumlusu Yardımcısı'dır. Kendisi eski bir milistir. Ailesi Avrupa'da kalmaktadır. Yurt içindeki örgüt mensuplarının istemiş olduğu ve Avrupa'dan temin edilen telsiz uydu ve cep telefonu gibi malzemeleri Türkiye'ye aktarmaktan sorumludur. Bunların yanı sıra C-4 gibi patlayıcı madde ve örgütün maddi gereksinimlerini karşılar ve Romanya'daki örgüt adına vergilendirmelerden sorumludur…” şeklindeki beyanları da Türkiye sokulan patlayıcının nasıl temin edildiği hususuna açıklık getirmiştir. 

Bu konuda yine M. Y. ile yapılan mülakaatta; “…Zeki Kod bana hitaben sen artık PKK örgütü içerisinde faaliyetlerde bulunacaksın, Kürt halkı adına vermiş olduğumuz Bağımsızlık mücadelesine senin de katkıların olacak diyerek bir dolabın içinden (1) adet El bombası çıkardı. Sen Türkiye'de sağ görüşlü Siyasi Partilere bombalı eylemlerde bulunacaksın diyerek elinde bulunan El Bombasını bana gösterdi. Daha sonra El Bombasının nasıl kullanılacağını tarif eden bir kağıdı defalarca bana okuttu. Daha sonrada bizzat kendisi Pimi takılı olmayan El Bombasına pimin nasıl takılacağını, daha sonra nasıl patlatılacağını defalarca bana göstererek, bombanın pimini taktırıp söktürdü…” demektedir. 

Bu dönemde örgüte katılan Soro-Halil-Zafer Kod adlı A. E. bir örgüt mensubu ile yapılan mülakaatta; “…Yine K. B. aracılığı ile PKK/YCK içerisinde faaliyet gösteren İstanbul Üniversitesi Öğrencileri olan S. B. ve Özlem …. İsimli şahıslarla tanıştırdı. Bu şahısların Propagandaları sonucu PKK'ya sempati duymaya başladım 1998 başlarında derslerimde başarısız olmam dolayısıyla S. B.'e Avrupa'ya çıkmak istediğimi söyledim S.'de Özlem isimli arkadaşla irtibata geçerek durumu kendisine anlattı… Özlem bana seni PKK örgütü kanalı ile Romanya'ya göndereceğini söyledi. Romanya'da 
bulunan örgüt mensuplarının telefonlarını bana verdi ayrıca kendisi Romanya'daki örgüt mensuplarının telefonla arayarak size birisini gönderiyorum karşılayın alın dedi. Bende Türk Havayolları ile İstanbul Atatürk Hava limanından Romanya'nın Bükreş kentine gittim… daha sonra beni örgütün kullandığı bir eve götürdüler. Bu evde kırsalda yaralanmış üç kişi vardı. Yine Bu eve gittiğimizde yaklaşık 25-30 örgüt mensubu bulunuyordu bu şahıslar örgüte katılmak için burada siyasi eğitim görüyorlardı…” 

Yine Ender-Seyit Kod A. K. İle yapılan mülakaatta; “…1997 yılı Ağustos ayı içerisinde Atatürk havalimanından çıkış yaparak Romanya'ya gittim… Bu arada ben Romanya Bükreş'in Obur diye bir semtinde faaliyet gösteren 
Kürt Derneğine gidip gelmeye başladım. Dernekten tanıdığım Metin isimli şahıs benim Kürt olduğumdan dolayı derneğe gidip gelmemi söyleyerek, örgütün yani PKK'nın propagandasını yapmaya başladı... 

Metin isimli şahıs bana PKK terör örgütünün propagandasını yapıyordu. Bu sırada 1998 yılı sonlarına doğru Metin bana seni siyasi eğitim almak için beni Yunanistan da bulunan örgütün kampına göndereceğini söyledi. Bende 
kabul ettim. 1998 yılı sonbaharında Romanya’dan Yunanistan'a geçmemiz için Metin tarafından hazırlanan sahte pasaport bana verildi.   Karayolu ile yani Yunanistan'a gitmemiz söylendi benim ile birlikte bir aile yani anne ve kızı ile birlikte Atina’ya geçtik…” şeklindeki beyanları o dönem Romanya’nın Kuzey Irak’tan farksız olduğunu bizlere göstermiştir. 

Romanya faaliyetlerinin hızla büyümesi nedeniyle örgüte ait kurumların sayısında da artma meydana gelmiştir. bu nedenle de Bükreş’te ERNK merkez bürosu (tabelada başka ad kullanılmıştır), Male Kurde, Bomba 
eğitiminin verildiği bir çiftlik ve daha başka birkaç örgüt evinin yanı sıra; Yaş, Kaloşvar, Temeşvar ve Köstence illerinde de bürolar açılmıştır. Örgütün kullandığı evlerde ise genelde Türkiye’den gelen örgütün üniversite yapılanması olan PKK/YCK militanları bomba eğitimi almışlardır. 

Konu ile ilgili olarak PKK/YCK mensubu B. M. İle yapılan mülakaatta; “1998 yılı Mart ayı içerisinde Veysi isimli arkadaş bana, artık Üniversiteyi bırakmamız, bu devlete hizmet etmememiz ve kırsal alanda faaliyet göstermemiz gerektiğini bana söyledi. Bende kabul ettim… Atatürk Havalimanı’ndan uçağa binerek Romanya'ya gittim. O dönemde Türkiye'de okuyan öğrencilerin örgütle ilişki bakımından Romanya ile ilişkileri İstanbul'da bir üniversitede okuyan Savaş isimli şahıs sağlıyordu. Savaş da Romanya'da örgüt adına faaliyet gösteren Rodi Kod ile irtibat kurarak beni Romanya'da Bükreş Havalimanında Rodi Kod ile buluşturdu. Rodi Kod beni yanında kod adını hatırlamadığım bir şahısla birlikte beni karşıladı. 
Havalimanından beni alarak Bükreş’te bulunan ve PKK'nın o dönemde siyasi kanadı olan ERNK ‘nin kullanmış olduğu Büroya götürdü. Bu büroda bana örgütün yöneticileri tarafından Brüks kod adı verildi. Benden kimlik bilgilerimi içerir öz geçmiş raporu alındı. aynı zamanda pasaportumu ve kimliğimi buradaki örgüt mensuplarına teslim ettim. Bu dernekte benim gibi isimlerini hatırlamadığım (5) yeni katılım örgüt mensubu daha vardı…” şeklinde gençlik faaliyeti yürüten grubun örgütlenmesini ifade etmiştir. 

Örgütün Romanya’da örgütlenmenin yanında gerçekleştirdiği vergilendirme lerde de önemli boyutlara ulaşıldığından, bunun daha da kontrol altına alınması için “Kürt İş Adamları Derneği” adı altında bir dernek kurarak, ticari faaliyetleri kontrol etmeye başlamıştır. 

Örgütün Romanya'daki mali faaliyetleri Kürt-Şark İşadamları Vakfı görünümü arda altında yürütülmüştür. Bu vakfın o dönem başkanlığını Mustafa Hasan isimli Suriye ordusundan atılma Romanya'da 
bulunan bir işadamı yapmıştır. Bu şahıs Romanya devleti ile PKK terör örgütü arasında resmi aracı rolünü üstlenmiştir. Bu vakfa bağlı Olarak Voceo Mezopotamya (Mezopotamya’nın Sesi) dergisi çıkartılmaktadır. Örgütün Romanya'daki ERNK bürosu Türkiye ile Romanya arasındaki ilişkilerin bozulmaması için ERNK bürosu olarak gösterilmediğinden, bu derginin bürosu olarak gösterilmiş ve Atina'daki Balkan temsilciliğine bağlı olarak faaliyet yürütmüştür. Bu büronun sorumluluğunu ise o zamanlar Enver Kod isimli örgüt mensubu sürdürmüştür. 

Romanya'da Voceo Mezopotamya dergisinin yönetimi ise Mustafa Akkaya isimli bir şahıs tarafından gerçekleştirilmiş olup, adı geçen şahıs daha önceleri Türkiye'de Özgür Gündem Gazetesinde çalışmış, yapılan bir 
operasyonda deşifre olmasından dolayı yurt dışına çıkmıştır. Bu şahsa yine burada daha önceden Özgür Gündem Dergisinde çalışan İbrahim adlı kişi yardımcılık yapmıştır. 

Ayrıca bu büroda iki tane Romen bayan tercüman olarak çalıştırılmış ve kendilerine örgüt tarafından her ay 100'er dolar maaş verilmiştir. Bu dergiye Eski Devlet Başkanı İyon Iliescu’nun milletvekilleri sıkça gelip 
gittiğinden dolayı dokunulmazlığı olan bir kurum haline gelmiştir. 

Büronun ayrıca Romanya'daki diğer sivil kurum ve kuruluşlar ile de yakın ilişkisi söz konusu olmuştur. Romanya’nın Başkenti Bükreş'in Fainari sokağında faaliyet gösteren ana PKK Derneği de bu derginin lokali görüntüsü altında kurulu bulunmaktadır. Yine Voceo Mezopotamya adlı dergi, örgüt sempatizanları tarafından Türk işadamlarına dağıtılmakta, almayanlara ise zorla verilmektedir. Burada yürütülen bu faaliyetler 
karşılığında ayda (30-40) bin dolar aidat toplanarak, örgütüm Mali birimine aktarılmaktadır. Bu derginin ayrıca Köstence-Arat-Tinşora gibi Romanya kentlerinde de çok sayıda dağıtıldığı bilinmektedir. 

Romanya’da ortaya çıkan örgütlenme o denli büyümüştür ki örgütünde tahmin etmediği bir seviyeye ulaşılmıştır. Romanya’nın dış ticaret hayatının merkezi olan Bükreş’teki Avrupa Pazarı adı verilen bölgedeki tüm 
yabancı orta ölçekli kurumlar örgütün koruması altına girmiş ve bu şirketlerden her ay aidat adı altında büyük meblağlarda para alınmaya başlanmıştır. 

PKK, Romanya’da varlık gösteren Türkiye kökenli sağ mafya ve Çingene mafyasını da bertaraf ederek illegalitede tek söz sahibi olmuş, sadece Kürt kökenliler değil, sağ görüşlü Türk vatandaşları, Çingeneler hatta 
yabancılar dahi sorunların çözümlenmesinde PKK terör örgütünün kadrolarına arabulucu olarak başvurmaya başlamışlardır. 

Ayrıca Romanya'da Doğulu Esnaflar Derneği adı altında faaliyet gösteren bir yapıda oluşturulmuş ve Başkanlığına Ramazan Dilbaş getirilmiştir. Romanya'da legal olarak faaliyet gösteren 300 üyeli bu derneğin en etkili 
üyesi Bükreş yakınlarında Bisküvi fabrikası bulunan Halil lakabı ile tanınan bir şahıstır. 

Romanya’da örgütün genel Balkanlar sorumluluğunu o dönem Mehmet Hoca Kod Cevat Soysal isimli örgüt mensubu yapmakta olup, bu kişi ülkemizdeki birçok bombalama eyleminin de azmettiricisidir. Soysal, Öcalan’ın yakalanmasından kısa bir süre sonra Moldova’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmiş ve 21 yıl cezaya çarptırılmıştır. 21 yıla mahkûm edilen Cevat Soysal 4 Aralık 2008 tarihinde ise salıverilmiştir. Soysal ağır şiroz  hastalığıyla boğuşmaktadır. 

PKK örgütü Cevat Soysal ve ailesiyle şimdilerde hiç ilgilenmemekte olup, ailesi parasızlık içerisinde Almanya’da perişan durumdadır. Cevat Soysal’da akıttığı kanların bedeli ile ağır bir yaşam sürmektedir182. 

Örgütün Romanya’da bu denli rahat hareket etmesinin altındaki ana etken, Romen Devletinin faaliyetlere göz yummasından kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede örgütün Romen istihbaratı ile çok iyi ilişkileri olmuş 
ve istihbaratından destek almıştır. 

PKK’nın Romanya’da kazandığı muazzam başarı Devlet yetkililerinin de dikkatini çektiğinden 1997 yılı içerisinde o dönemde İçişleri Bakanı olan Meral Akşener Romanya'ya giderek, Romanya İçişleri Bakanı ile PKK 
terör örgütünün faaliyetlerini kısıtlayan bir anlaşma imzalamış, bu anlaşmadan sonra Romanya İçişleri Bakanı PKK faaliyetlerini Romanya da kısıtlanacağı konusunda açıklamalarda bulunmuştur. 

Örgütün Avrupa Sorumlularından F. D.’nin konu ile ilgili olarak; “… Ben bu konuyu araştırmak ve engellemek için Romanya'ya gittim. Gittikten bir gün sonra Mustafa Hasan ile görüştüm. Bana kendisi Romanya istihbarat Başkan Yardımcısı konumunda olan VASİLİ soy isimli şahıs ile görüşmemi söylemesi üzerine bende kabul ettim, görüşmeyi Mustafa Hasan ayarladı. Bükreş'te bulunan Golden Falcon lokantasında görüşme yaptık. 

Tercümanlığı Mustafa Hasan yaptı. Bu görüşmede şahıs bana kendilerinin Romanya olarak Kürt halkının faaliyetlerini desteklediklerini, 30 Milyonluk bir halkın Devletsiz kalamayacağını belirtti. Bende kendisine İçişleri Bakanlığının açıklamalarının doğru olup, olmadığını sordum. Bana Bakanın bu tür şeyleri bilmeden açıklama yaptığını belirtti. Kendilerinin bu anlaşmadan sonra İçişleri Bakanlığını uyardıklarını ve PKK faaliyetlerinin yasaklanmasının söz konusu olmadığını belirtti. Fakat PKK adına yapılan bazı işlerden rahatsızlık duyduklarını, bu işlerin adam kaçırma fidye ve uyuşturucu işinden alınan paralar gibi işler olduğunu belirtti. Yine kaçırılan veya kendinden zorla para alınan Türk Vatandaşlarının bu durumu Türkiye'ye bildirdiklerini ve sonucunda da Türk Hükümetinin kendilerine baskı yaptığını anlattı. Bu tip açığa çıkan ve dikkat çeken faaliyetlerin yapılmamasını talep etti. Türkiye'ye karşı zor durumda kaldıklarını, Türkiye ile ilişkilerinin bozulmasını istemediklerini ve Türkiye ile ilişkileri bozmadan PKK'yi destekleyeceklerini belirtti. Bu yüzden PKK faaliyetlerinin engelleneceği yönünde açıklamaların bir devlet politikası olduğunu hiç 
bir zaman böyle bir şey olmayacağını söyledi. Uyuşturucu kaçakçılarının kendilerine teslim edilmesini istedi. Yine Romanya sorumlusu Cemal (K) 'un bu tip faaliyetleri açıktan yaptığını, kendilerini dinlemediğini ve görevden alınmasını istediler. Biz zaten bir hafta önce Cemal (K) görevden almış yerine Cizreli olan Çektar (K) geçici olarak görevlendirmiştik. Bu konuya memnun oldu…” şeklinde yaptığı bilgilendirme de örgütün Roman devleti ve İstihbarat güçleri ile olan bağlarını ortaya koymuştur. 

Örgütün Avrupa sorumlusunun İstihbarat görevlisi ile görüşmesinden sonra Bükreş’e yakın bir noktada örgüte ait bir kampın kurulmasına izin çıkmıştır. Örgüt sorumlularından Ramazan Dirîbaş tarafından aylığı 800 DM’a kiralanan bu çiftlik Bükreş havaalanının 20 Km kuzeyinde ana yol üzerinde bulunan bir yerde konuşlu bulunmaktadır. Bu kampta ilk olarak 1997 Nisan ayında siyasi eğitim çalışmalarına başlanmış, uzun bir dönemde 
devam etmiştir. 

Bu kamptaki eğitim ile ilgili olarak P. A. Adlı bayan militanla yapılan mülakaatta; “…1997 yılında bir şahıs beni havaalanı çıkışında alarak Bükreş'te PKK örgütünün bürosu olarak kullanılan bir eve götürdüler. Bu evde Jiyan kod ve Dilan kod isimli örgüt mensupları da burada bulunmaktaydı. Bu evde bir hafta kadar kaldıktan sonra Bükreş'in dışında bulunan bir çiftliğe ismini bilmediğim bir erkek şahıs bizleri araba ile götürdü. Burada Mehmet Kod isimli bir örgüt mensubu tarafından 
burada bulunan toplam 20 kadar yeni katılan örgüt mensubuna siyasi eğitim verilmekteydi… Bu eğitim kampında (3) ay kadar siyasi eğitim gördükten sonra gelen bir talimat doğrultusunda Yunanistan'ın Atina şehrinin dışında bulunan PKK örgütünün kampına katılacağım bildirildi…” şeklinde eğitim alındığını belirtmiştir. 

Çiftliğin kiralanmasından yaklaşık 15-20 gün sonra Romanya polisi bu çiftliği baskın düzenleyerek bir kısım örgüt militanlarını gözaltına almıştır. Baskının akabinde Romanya istihbaratı duruma müdahale etmiş ve gözaltına alınanlar serbest bırakılmış, faaliyetler de kaldığı yerden devam etmiştir. 

Örgüt yönetimi ve Romanya istihbaratı arasında yapılan ikinci toplantıda, Romenler, örgütün Doğu ve Güneydoğululardan para almasında bir sakınca olmadığı ama diğer Türk vatandaşlarından alınmamasını istediklerini ifade etmişledir. Bu dönemden sonra Türkiye'nin batısından gelen vatandaşlardan para istenme olaylarında büyük düşüş yaşanmıştır. 

Yine PKK Romanya yapısı Türkiye’deki HADEP ve MKM gibi kurumlarında finansmanını sağlamakla görevlendirildiğinden, bu kurumların yöneticileri zaman zaman Romanya’ya giderek, örgütten maddi destek almışlardır. Bu kurumlarla parasal ilişkiyi ise Hoca Kod adlı militan takip etmiştir. 

1998 yılında PKK Balkanlar örgütlenmesi; 

CAHİT (K) (Balkanlar Sorumlusu) 
SERDAR (K) (Eğitim Sorumlusu) 
CEVDET(K) (Dış ilişkiler Sorumlusu) 
AHMET (K) (Metropol ve Bombacılar Sorumlusu) 
FAİK (K) Suriyeli (Bomba Eğitim Sorumlusu) 
MAHİR (K) (DHP Sorumlusu) şeklinde oluşturulmuş olup, Cahit Kod’un sonrasında sorumluluğa Mahir Kod F.D. getirilmiştir. 

 Mahir Kod’un Balkanlar sorumluluğuna getirilmesinden sonra Eğitim Faaliyetleri Genel Sorumluluğuna Serdar Kod, DHP Sorumluluğuna Ilgaz Kod, Eğitim Sorumluluğuna Cemal Kod getirilmiştir. Mahir Kod’un 
Karedeniz sorumluluğuna atanmasının akabinde Balkanlar sorumluluğuna Necmi Kod Mehmet Tandoğa getirilmiştir. 

Romanya’daki faaliyetler örgütünde beklediğinin çok ötesinde olumlu neticeler verirken, Bulgaristan faaliyetlerinde de artış gözlemlenmiştir. Bulgaristan’da faaliyet gösteren Milliyetçi Bulgar Partisi ve kurumları da salt Türkiye düşmanlığı nedeniyle PKK’yı destekleyerek ülkelerinde faaliyet göstermelerine yardım etmişlerdir. 

B. M. Bulgaristan’daki faaliyetlerle ilgili yapılan mülakaatta; “…Romanya’daki bu dernekte benim gibi isimlerini hatırlamadığım (5) yeni katılım örgüt mensubu daha vardı. İki gün bu dernekte kaldıktan sonra (6) yeni katılım ile birlikte tren ile Bulgaristan'a gittik. Bulgaristan'a sahte Bulgar pasaportu ile gittik. Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da örgüte ait 
bir milis bizi karşılayarak örgütün kullanmış olduğu bürosuna götürdü. Büronun sorumlusu Roni Kod isimli bir bayandı. Yaklaşık 15 gün kadar bu büroda kaldık…” şeklinde bilgilendirmede bulunmuştur. 

Yine Romanya PKK terör örgütüne bağlı olarak çalışan ve Romanya'dan gönderilen Moldovya ve Macaristan ülkelerinde de örgütün birer temsilcisi bulunmaktadır. Bu temsilciler bulundukları yerlerdeki doğu kökenli vatandaşlara ve öğrencilere PKK terör örgütünün propagandasını yaparak örgüte sempatizan ve eleman kazandırma faaliyetlerini yürütürmüşlerdir. 

PKK/YCK örgüt mensubu M. Y. ile yapılan mülkaatta; “…Romanya'nın Bükreş şehrine gittim. beni Bükreş havalimanında Savaş kod markasını bilmediğim başka bir araba ile karşıladı ve beni Bükreş şehrinde başka bir eve götürdü. Burası ikinci katta bulunan başka bir örgüt evine getirdi. Sonra Savaş kod beni alarak otobüs ile Moldovya'ya götürdü. Orada da yine 6. katta bulunan bir eve geldik, burada Mahir Kod, Erkan Kod ve isimlerini hatırlayamadığım iki militan daha vardı. Ben yine Kemal Kod adını kullanmakta idim ve burada 15 gün süre ile siyasi eğitim gördüm, eğitmenliği Savaş ve Erkan kod yaptılar. Ders olarak Kürdistan   Tarihî-Sosyalizm-İdeoloji-Önderlik Gerçeği -Katılım Sorunu isimlidersleri gördük. Eğitim sonunda ben tekrar Savaş Kod Erkân Kod ile birlikte tren ile Bükreş şehrine geldik…” beyanlarında bulunarak Moldovya’da da o dönem faaliyet 
yürütüldüğünü ortaya koymuştur. 

1997-98 Türkiye’de PKK Faaliyetleri 

Tarihler 24 Ocak 1997’yi gösterdiğinde Midyat’ta dağlık bölgeden geçen Kerkük - Yumurtalık Petrol boru Hattı bomba ile 4. kez havaya uçurulmuştur. Bu tür saldırılar devam ederken, 14 Mayıs 1997’ye gelindiğinde Türk ordusu, PKK terör örgütüne karşı Kuzey Irak’a 50 bin asker ve birçok korucu ile “Çekiç Harekâtı” adı altında dev bir operasyon gerçekleştirmiş ve bu operasyonlar sonucunda PKK’nın kalesi olarak bilinen birçok kamp ele geçirilerek imha edilmiştir. 

Bu operasyon sonucunda örgüt mensubu ölü ve yaralı yakalanmış, ayrıca 300 bine yakın hafif silah mermisi, 119 ağır silah, 3373 ağır silah mühimmatı, 421 ton yiyecek ele geçirildiği ifade edilmiştir183. Bu harekât sürerken 18 Mayıs’ta bir “süper kobra”, 4 Haziranda da “Cougar As 502” tipi helikopter vurularak düşürülmüştür. Bu füzeleri PKK’ya Yunanistan’ın verdiği ortaya çıkarılmış, nitekim bu hususu yakalandıktan sonra PKK’nın ikinci adamı Semdin Sakık’ta doğrulamıştır. 

1998 yılının ilk aylarında, PKK terör Örgütü’ne yönelik TSK operasyonları sürerken, PKK terör Örgütü’nün iki numaralı ismi Semdin Sakık, kardeşi ve iki Peşmerge KDP güçlerine teslim olmalarının akabinde teslim alınarak 
Türkiye’ye getirmiştir. 

1998 yılında terör örgütü birçok ilde silahlı saldırıda bulunurken Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Şehit, Tarlabaşı ve Çetedere köylerinde, köylülere zorla Hint keneviri (esrar) ektirmekten de geri kalmamıştır. 

Örgütün bu yıl içerisinde yapmış olduğu saldırılarda taktiksel olarak değişimler planlanmıştır. PKK terör örgütü, son üç yıldır yapmış olduğu baskınlarda karakolları hedef almasına rağmen, 3 yıl sonra ilk kez alay düzeyindeki tabura yönelik bir saldırı düzenlemiştir. Çelik Harekâtından sonra bazı devlet görevlileri örgütün bittiğini belirtseler de örgüt ”PKK bitti” söylentilerinin doğru olmadığını ortaya koyma adına daha kanlı saldırılara 
girişmiştir. 

Bu dönemlerde diğer bir çalışma tarzı ise mahalli milislerin daha etkin kullanılması olmuştur. Bölgede boşaltılan köyler ile mevsimlik isçi olarak Batı illeri ile Karadeniz bölgesine giden Güneydoğulu vatandaşların arasına milis adı verilen insanlar katılmıştır. Milislerin ikisinin birleşmesinden hücreler oluşturulmuş, bu hücreler kuruldukları yerlerde, metropollerde veya Karadeniz bölgesinde ortam ve lojistik destek arayışına girişmişleridir. 

PKK terör örgütünün Diyarbakır sorumlusu Sait Çürükkaya ile temasa geçen milisler, militanları istenilen bölgelere göndermeye başlamışlar ve milislerle ile militanların birleşmesiyle hücreler cepheye dönüşmeye başlamış ve eylemler artık bu çevrede yapılmaya başlanmıştır. 

1998 yılında, Türkiye’nin terörle mücadeledeki 14 yıllık bölümünde en büyük operasyon olan ve Diyarbakır, Elâzığ, Muş ve Bingöl’ü çevreleyen 16.00 km2’lik bir alanda yapılan “Murat Operasyonuna” 24 general ve 38.500 asker katılmış, bu operasyon sonunda 200’e yakın terörist etkisiz hale getirilmiş ve örgüte ait çok sayıda silah, mühimmat, giyim ve gıda maddeleri ele geçirilmiştir. 

Murat operasyonu asker sayısı olarak çok fazla olmasına karşın, neticeleri itibariyle yeterli sonuçları vermemiştir. Bu denli yüksek meblağlar tutan operasyonların daha caydırıcı sonuçlar doğurması gerekirdi. 

1998 Ateşkes Süreci 

Türkiye’nin PKK terör örgütüne yönelik 90’lı yılların ortalarına doğru geliştirdiği yeni terörle mücadele konsepti ve örgütün faaliyetlerinin kısır döngü şeklinde cereyan etmesi nedeniyle, örgütün lojistik ihtiyaçlarını 
karşılama da sıkıntılar yaşadığı, örgüt militanlarında tekrardan kaynaklı heyacanlarını kaybettikleri ve bununda eylemlerin etkinliğinde olumsuzluğa neden olduğu görülmüştür. 

1998 yılının ortalarına gelindiğinde örgütün askeri anlamda zorluklar içerisine girdiği gerçekliği ve ABD’nin Ortadoğu’da geliştirmek istediği Yeni Dünya Düzeni planı, Öcalan ve örgütü PKK’yı disipline edileceğini göstermiştir. Bu zorunluluğu gören örgüt yönetimi de yeni süreçte yer almak için kısmi değişime gidilmesi gerektiğini anlamıştır. Bunun içinde şiddet hareketlerini kültürel haklar söylemiyle kamufle etme politikasına yönelmiştir. 

Mücadelenin sürdürülebilirliği çerçevesinde ortaya çıkan sorunlar nedeniyle taktiksel bir kış yolu aramaya başlanmıştır. Kürt sorunu çerçevesinde Almanya, Avusturya, Belçika, ABD, Lübnan ve İsviçre’de düzenlenen Kürt sorununa siyasal çözüm konferansları ve dış dünyanın silahlı terörün bitirilmesi noktasında beyanları bu sürecin hızlanmasını sağlamıştır. 

Ortaya çıkan zaruri durum örgütü yeni bir ateşkese mecburi kılmıştır. Ateşkes ilanından önce örgütün destek turları başlamış, SKP üyeleri Avrupa’daki ülkelere ziyaretler gerçekleştirmiştir. Bu amaçla Temmuz 1998 
tarihinde Sürgünde Kürdistan Parlamentosu heyeti tarafından İspanya-Madrid’de Sosyalist İşçi Partisi (PSOE), Birleşik Sol (IU) koalisyonuna, AP üyesi Pedro Marset başkanlığında bir heyete, İspanya’nın ikinci büyük 
sendikası olan İşçi Komisyonlarına (CCOO), İşçi Genel Birliğine (UGT), İspanya İnsan Hakları Kuruluşu Başkanı Juan Serranear ve İspanya Sosyalist Partisinden AP üyesi Fancisca Sauguillo’nun Başkanlığını yaptığı Barış, Silahsızlanma ve Özgürlük Hareketine (MPDL) ziyaretlerde bulunularak, görüşmeler gerçekleştirilmiştir. 

Ayrıca İspanya’nın Bask Bölgesi Otonom Parlamentosunda temsil edilen parti temsilcileri ile de görüşmeler yapılmıştır. İspanyollarla başlayan ziyaret turları Avrupa’nın diğer ülkelerine de yapılarak örgütün ilan edeceği ateşkes için destek istenmiştir. 

Bu amaçla toplantılar ve ziyaretlerin ardından 27 Ağustos 1998 tarihinde Med-Tv de yapılan bir açıklamayla, 1 Eylül 1998 tarihinden itibaren gelişmelere ve şartlara bağlı olan bir ateşkese karar verildiği ifade 
edilmiş ve bir gün sonrada KDP-B’ye karşıda ateşkes çağrılarında bulunulmuştur. 1 Eylül 1998 tarihinde ise tek taraflı ateşkese ilan edilerek, ateşkesin; derinleşen şiddetin ve çözümsüzlüğün ortaya çıkardığı tehlikeli durumu ortadan kaldırmak ve sorunların çözümü için fırsat sunmak için ilan edildiği ifade edilmiştir. 

Ateşkes ilanı nedeniyle yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda basın mensubu, bu açıklamaya çağrılarak, açıklama Dünya kamuoyuna duyurulmuş, yine bu ateşkesin silah bırakma değil, silahları geçici olarak 
şartlara göre susturma olarak yapıldığı vurgulanmıştır. 

PKK’da Yeni Stratejik Dönem 

Batılı Ülkelerin etnik Kürtçü örgütlere ve terör örgütü PKK'ya bakış açıları, yaklaşımları ve beklentileri çerçevesinde hareket eden ve ilişki düzeyini belirlenen çerçeveye oturtan bölücü örgütler ve PKK, bu ilişkilerden 
önemli hâsılatlar elde etmiştir. PKK terör örgütü bu tür ilişkilerden azami faydalar sağlamak için gerekli altyapıyı ve mekanizmaları oluşturmuş ve her geçen gün de mevcut altyapıyı ve ilişki-irtibat araçlarını ve kanallarını 
geliştirmeye çalışmıştır. 

Nitekim hemen hemen her ülkede kurulmuş bulunan sosyo-kültürel maskeli demekler, bu derneklerin bağlı bulunduğu ve tüm ülke bazında etkili olan Kürt Dernekleri Federasyonları, bu federasyonların bağlı bulunduğu KON-KURD (Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu) isimli Konfederasyon kamuoyu ile direkt teması sağlayan kuruluşlar olarak öne çıkmıştır. 

Öte yandan, Kürdistan Aydınlar Birliği, Kürdistan Hukukçular Birliği, Kürdistan Gazeteciler Birliği, Kürdistan Gençlik Birliği, Kürdistan Kadınlar Birliği, Kürdistan İslami Hareketi, Kürdistan Aleviler Birliği, Kürdistan Yezidiler Birliği gibi mesleki veya dini kuruluşlar, ERNK koordinesinde ve muadili yabancı kuruluşlar nezdinde önemli ilişki ve irtibatlar oluşturmuştur. 

Yine, KON-KURD tarafından 03-04 Temmuz 1998 tarihlerinde Brüksel'de "Türkiye'de İnsan Hakları İhlalleri" ismiyle bir başka konferans gerçekleştiril miştir. Rusya, Ermenistan ve Lübnan'da da benzer toplantılar konferanslar yapılmıştır 

PKK'nın bu faaliyetleri neticesinde örgütün iddiaları, giderek uluslararası kuruluşlar ve birçok çevre tarafından da kabul görmeye başlamış ve bu yönlü olarak içte ve dışta kamuoyu oluşturmuştur. Sözde yargısız 
infazlar, faili meçhul cinayetler, gözaltında işkence/kayıplar, köy yakma/boşaltmalar konularındaki iddiaları başta Batılı ülke yetkilileri olmak üzere, uluslararası birçok resmi/sivil kişi, grup ve kurum ve ülkemizdeki çeşitli sözde liberal-aydın kesimce de sahiplenemeye başlanmıştır. İçte ve dışta sürdürülen bu faaliyetler ülkemizi uluslararası çevrelerde zor duruma soktuğundan, her iddia ülkemize bir baskı aracı olarak kullanılmıştır. 

Kürdistan Gazeteciler Birliği gibi kuruluşlara mensup örgüt mensupları, ulusal veya uluslararası temelde gazetecilerin üye olduğu kuruluşlar ile temas etmiş ve bu temaslar sonucu dikkatleri örgüt çizgisinde oluşturulan 
Kürt sorununa ve PKK'ya çekmiştir. 

Bu Amaçla; 

. Ermeni Davasını Savunma Komitesi ve Sürgünde Kürt Parlamentosu tarafından 29-31 Mayıs 1998 tarihinde Lübnan’ın başkenti Beyrut'ta düzenlenen "Türk Devletinin Bölgedeki Yayılmacı Politikasının Tehlikesi" adı altında düzenlenen konferans, 
. İsviçre'nin Cenevre/Cetigny kasabasında TOSAV (Toplumsal Sorunları Araştırma Vakfı) tarafından 06-07 Haziran 1998 tarihinde düzenlenen "Kürt Konferansı", Almanya’nın Berlin şehrinde bulunan Vanessi Gölü yakınlarında 06-07 Haziran 1998 tarihinde ABD Aspen Enstitüsü ile Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin Friedrich Ebert Vakfı tarafından düzenlenen "Türkiye'nin İç ve Dış Politikasının Geleceği" konulu konferans, 
. Terör örgütü PKK paralelinde göstermekte yürüten NAVEND (Kürdistan Enformasyon ve Dokümantasyon Merkezi) tarafından 27-28 Haziran 1998 tarihinde Almanya'nın Bonn şehrinde düzenlenen konferans, 
. Avusturya'nın başkenti' Viyana'da 02-03 Temmuz 1998 tarihinde Avusturya Kari Renner Enstitüsü ve Avrupa Parlamentosu Sosyalist grubun ortaklaşa olarak düzenlediği "Avrupa'ya Giden Yolda Türkiye ve 
Komşuları İçin Kürt Sorununun Geleceği" adı altında düzenlenen konferans, 
. Belçika’nın Başkenti Brüksel'de 03-04 Temmuz 1998 tarihinde KON-KURD’un düzenlediği "Türkiye'de insan hakları ihlalleri" konulu konferans, 
. ABD’nin başkenti Washington'da faaliyet göstermekte olan Washington Kürt Enstitüsü (Washington Kurdısh Institute-WKI) tarafından organize edilen ve ABD eski Ankara Büyükelçisi olan Morton Abramovvitz'in bir dönem başkanlığını yaptığı Carnegie (Carnegie Endovvment For International Peace) Vakfı binasında 28-29 Temmuz 1998 tarihleri arasında "Kürt Sorununu Çözme Forumu" adı altında bir toplantı gerçekleştirildiği, söz konusu toplantıya ABD Barış Enstitüsünden Pâtrica Carley, CIA eski 
Ulusal İstihbarat Konsey Başkanı Graham Fuller, Tennesse Teknik Üniversitesi öğretim üyesi olan ve PKK elebaşı Abdullah Öcalan ile görüşme yapan Michael Gunter, Diyarbakır eski Belediye başkanı ve DEP eski Milletvekili Leyla Zana'nın eşi olan Mehdi Zana, Stratejik ve Uluslararası Politikalar Merkezi'nden Zeyno Baran ve TOSAV (Toplumsal Sorunları Araştırma Vakfı) Başkanı Doğu Ergil'in de katıldığı konferanslar düzenlenmiştir. 

PKK güdümünde faaliyet gösteren "Kürdistan Hukukçular Birliği" tarafından İsviçre'nin Lozan şehrinde, Lozan Antlaşmasının yıldönümü olan 24-25 Temmuz 1998 tarihleri arasında "Lozan'dan Sevr'e" adı altında, "Kürt Hukuk Konferansı" düzenlenmiştir. Bu konferansta, Kürt halkının Lozan ile dört parçaya bölündüğü fikri ileri sürülmüş ve antlaşmanın iptal edilmesi gerektiği belirtilmiştir. 

ABD’li ve Batı ülkelerin organize ettiği bu toplantı ve konferans serilerinde örgütü cesaretlendirici ifadeler kullanılmış ve PKK’nın Kürt sorunun çözümünde asli unsur olduğu ifade edilmiştir. Batılı güçler Türkiye karşıtı 
her oluşuma destek verirken, ülkemiz kendi tezlerini anlatma gibi gayretinin cılız kaldığı izlenmişti. 

PKK’da Ekonomik Örgütlenme 

Örgüt bir yandan siyasal çalışmalarını yürütürken diğer yandan da ekonomik örgütlenmeye başlamıştır. 
1995 yılı ile birlikte sözde "Uluslaşma-Devletleşme" süreci iddiası doğrultu sunda devlet olmanın özellikleri ve bu özellikleri taşıyabilme amacıyla çeşitli oluşumlar meydana getirilmiştir. 

Terör örgütü tarafından yandaşlarına yapılan propagandalarda, Türk Bankalarına yatırılan paraların Türkiye'nin silahlanmasına katkıda bulunduğu, bu nedenle Türk Bankaları ile ilişkilerin kesilmesi gerektiği 
belirtilmiştir. 

Bu propaganda çerçevesinde örgüt tarafından iktisadi bir kongre oluşturulması, Kürt işadamlarının bir araya gelerek milli bir sanayinin oluşturulması, "Kürt Bankasının” Avrupa ülkelerinin birinde kurulması, bu 
çalışmaların Sürgünde Kürt Parlamentosu üyeleri Ali YİĞİT ve Mehmet TAŞKALE tarafından sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. 

Diğer yandan terör örgütü güdümünde Hollanda'da faaliyet göstermekte olan Kürdistanlı Esnaflar ve İşçiler Birliği adlı dernekte, Avrupa ülkelerinde Kürt sermayesini geliştirmek ve uluslararası sermaye piyasasında 
yer edinmek gayesiyle banka kurma çalışmalarına katkıda bulunulmuştur. 

PKK'yı bu dönemde böyle bir kararı almaya iten asıl neden ise örgütün halktan vergilendirme adı altında zorla aldığı paraları aklayacak bir yer bulma isteğidir. Önceki yıllarda yapılan bazı operasyonlarda gerek 
uyuşturucu ticaretinden gerekse de vergilendirmeden elde edilen paralar ele geçirişmiş ve el konulmuştur. Lakin daha sonrada kurulan derneklerin Kürt sermayesi oluşturmak yerine Avrupa’da yaşayan Kürtlerin parasını legal şekilde gasp etmek için oluşturulduğu, bu paraların örgüte de ulaştırılmadan bazı yöneticiler tarafından zimmetine geçirildiği görülmüştür184. 

Abdullah Öcalan'ın Suriye'den Çıkartılması ve Takip Ettiği Güzergâh 

1996’lı yıllara gelindiğinde Öcalan’ın Türkiye’ye yönelik söylemlerinde hissedilir değişimler gözlenmiştir. Öcalan bu yıldan sonra Türk kamuoyuna ve yöneticilerine siyasal işbirliğinden ve muhatap kabul edilmesinden dem vurmaya başlamıştır. 

Özellikle Yalçın Küçük’le yaptığı röportajlarda muhatap alınması ve şartlarının kabul edilmesi durumunda Türkiye’ye gelmek istediğini belirtmiştir. Yalçın Küçük Öcalan ile yaptığı bu görüşmelerde kendisinin cumhuriyetin 75. Yılında Türkiye’ye geleceğini ve cezasını çekmek istediğini belirterek, bu dönemde Öcalan’ında geliş sürecine gireceği mesajını vermiştir. 

Baki Karer bu süreç için; “…Yalçın Küçük, devlet yetkililerine isimleriyle hitap eden çağrılarda bulunuyor, “Apo iyidir, dikkat edin. Sonra daha iyisini bulamazsınız” diyordu. Sonunun yaklaştığını hissettikçe bunalan A. Öcalan, Yalçın Küçük’le yaptığı sohbetleri terapi seansları olarak kabul ediyor, az da olsa rahatlıyordu…” tespitlerinde bulunarak Yalçın Küçük’ün gelişmeler konusunda önceden Öcalan’ı hazırladığını belirtmektedir. 

Öcalan seanslar sonrasında örgütün kuruluşunun 19. yıl kapsamında Med-Tv’de yaptığı konuşmasında; “Ciddi bir çözüme adım atanlarla da; devlet içinde de olabilir, bilmem ta istihbarat içinde de olabilir, ordu içinde de olabilir… Ben o zaman bir Amerikalı gazeteciye söyledim. Clinton’a dedik siz bir şeyler söyler misiniz? Amerikan’ın güç vereceği eğilim, getireceği çözüm; Çevik Bir Paşa etrafında ve Kürt çözümünü de az çok bağrında taşıyan biraz da odur. Ancak bir süre kalıcı olarak gelecek bir iktidar, ister askeriye, ister sivil olsun, ama ben askeriyenin gelmesini istemem ama asker gelirse, bu işi çözme ihtimali yüksektir. Orta Asya boyutuna kadar kapsamlı bir çözüm projesini tartışıyorlar bunlar” ifadeleriyle bürokrasiye mesaj göndererek, yeni gelişecek sürecin ipuçlarını ortaya koyduktan sonra, Türkiye’nin Kuzey Iraklı güçlere güvenmemesi vurgusunu yapmıştır. 

Öcalan bu konuda da; “KDP yedi kocalı Hürmüz gibidir. Sahibi çok. Bir sahibi de Amerika oluyor, güvenilmez. KYB fazla Amerika’yla oynayamaz, Türkiye’yle oynaması zor. Barzani Amerika’yla oynuyor. PKK üzerinde bazı görüş alış verişleri sanırım yapılıyor. Benim vardığım şey, gelişmeler de bunu doğruluyor” ifadelerini kullanarak, Iraklı güçlerdense kendisinin tercih edilmesi gerektiği mesajını vermeye çalışmıştır. 

İddialara göre Öcalan 1998 yılının başında ABD’nin Lübnan Büyükelçiliği ile görüşmeler yaptığı ve Öcalan’a Suriye’de kalamayacağının bildirildiği, Şam’dan çıkması halinde ise kendisine yeni yer bulunacağı  belirtilmiştir 185. 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR



***

PANZER VE KÜRT İSYANI, PKK NIN AVRUPADA SİYASALLAŞMA ÇABALARI BÖLÜM 1

PANZER VE KÜRT İSYANI, PKK NIN AVRUPADA SİYASALLAŞMA ÇABALARI BÖLÜM 1


  PKK’nın 1994 Sonrası Siyasallaşma çabası ve dönem gelişmeleri; 

1994 yılına gelindiğinde terör örgütünün yaptığı eylemler toplumda infial uyandıran bir hale gelmiştir. Halkın terörün sonlandırılması yönünde ortaya koyduğu irade siyasileri belli tedbirleri almaya zorladığından, yeni önlemlerin alınması gündeme gelmiştir. 

Bu nedenlerden dolayı yapılmak zorunda kalınan terörle etkin mücadele anlayışı nın meyveleri ortaya çıkmış, PKK örgütü kırsal kesimde önemli darbeler almaya başlamıştır. Bu kayıplar, terör örgütünü başka arayışlara itmiş, neticesinde kırsalda sıkışan örgütün güçlerinin bir kısmını Türkiye metropollerine ve Avrupa’ya aktarmasına neden olmuştur. 

Aldığı tüm tedbirlere rağmen örgütün 1994–1997 yılları arasında önemli oranda güç kaybettiği ve duraklama sürecinin başladığı görülmektedir. İçine girilen olumsuz koşullar nedeniyle kadro sayısında bariz düşüşler yaşanmış olduğundan, legal söylemler kullanan yeni kurumların açılması gündeme getirilmiştir. 

Yeni durumda örgüt kitleleri kaybetmemek için şiddet içerikli sloganların yanında, ılımlı kültürel haklar başlıklarını kullanarak dil ve kültür öğelerini ön plana çıkarmaya başlamış, kendince terörü ortaya çıkaran ideolojik nedenleri ajite etmeye başlamıştır. Bununla da yeni sempatizan kazanmayı ve onları kırsala aktarmayı hedeflemiştir. 

Aslında bu politika değişikliğinde Avrupalı ülkelerden bazılarının da etkisi olmuştur, başta Fransa ve İsveç olmak üzere bir kısım devletler PKK’nın silahı bırakmasıyla Kürt meselesinin daha rahat çözüleceği ve bu durumun Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasına yardımcı olacağı ifade edilmiştir. 

Fransa ve yandaşı ülkelerin, PKK’nın salt şiddet içeren argümanlarının yanında siyasi ajitasyon yapmasını talep etmesi, aslında devreye sokulan yeni planlamanın bir yansımasıdır. Fransa bu yeni çizgi ile; öncelikli olarak Türkiye’nin PKK’yı terörist olarak göstermesinin önüne geçerek, konunun özgürlükler çerçevesinde ele alınmasını sağlayacaktır. 
Bu süreçte Kürt meselesinde insiyatif alarak PKK’nın kendi çizgisine kaymasını sağlayacak, böylece örgütü belli ölçüde yönlendirebilecektir. Bunun yanında PKK dışında oluşturulan etnik Kürtçü kesimlerde mücadeleye aktif olarak sokularak, PKK’nın tek güç olmasının önüne geçilecektir. 

Bu plan çerçevesinde Kuzey Iraklı Kürt örgütlerinin Paris’te görüşmelerde bulunduğu günlerde, Tansu Çiller ile Fransız Dışişleri Bakanı Alain Juppe arasında 22 Temmuz 1994 bir görüşme geçekleştirilmiş tir. Juppe bu görüşmede; “Kürt ve Irak problemlerini görüştüklerini, terörizmi kınadıkları nı, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne bağlı olduklarını, fakat “güvenlikçi çözümden değil, gerekli olan siyasi çözümden yana olduklarını” açıklamıştır. 

Fransa’nın Türkiye’nin içlerine doğrudan müdahale ettiği bu günlerde Türk tarafının savunmada kaldığı, sadece kendini anlatma gayreti içerisinde olduğu görülmektedir. Daha öncede ifade ettiğimiz gibi gerek Korsika gerekse de Guyana meselesinde Fransızların insan haklarını ihlalde çok ileri gittikleri bilinmektedir. 

Batı ülkelerin yönlendirmesiyle terör örgütünü, propaganda dilini değişmiş, terör eylemlerinin Türk devletinin Kürt kültürüne ve diline karşı ortaya koyduğu yasaklamalardan dolayı devam ettiğini ifade ederek, Kürt kimliğinin kabul edilmesi halinde silahlı eylemlerin sonlandırılabileceği göstermelikte olsa dile getirilmeye başlanmıştır. 

 Örgüt yaptığı açıklamalarda askeri ve siyasi çalışmaların yan yana yürüyeceğini, daha doğrusu silahlı faaliyet gösteren birimlerin legal uzantılarının inşa edileceği ifade edilmiştir. 

Mart 1994’te yapılan 3. Ulusal Konferans çalışmalarında ise güvenlik kuvvetleriyle uzun süreli çatışmalara girme yerine klasik gerilla mücadelesi geçiş yapılmış, avantajlı olunması halinde vurup kaçmaya dönük silahlı eylemlerin uygulanması, öğretmenlerin, doktorların, hemşirelerin, müteahhitlerin ve işyeri  sahiplerinin   öldürülmesi, okullar, şantiyeler ve is makinelerinin yakılması, bu eylemlerinde misilleme eylemi olarak meşru müdafaa biçiminde olduğunun söylenmesi kararı alınmıştır. 

Bu kararlara göre legal görünümlü faaliyetler devam ederken, olayın askeri boyutu da arka planda bırakılmayacak, örgütün askeri gücünün varlığı sansasyonel eylemlerle ortaya konmaya çalışılmıştır. 

Bu kapsamda Avrupa sorumlusu Kani Yılmaz 18 Mayıs 1994 tarihinde Bürüksel İ.P.C. –İnternational Press Center’da örgütün askeri gücü ve yapılan eylemler hakkında sayısal veriler açıklamıştır. Buna göre; 

1 Ocak ile 18 Mayıs 1994 tarihleri arasındaki 5 aylık dönem zarfında 1,1183 eylem gerçekleştirilmiş olup bu eylemelerde: 

“ 
. 98 Rütbeli asker, ölü 
. 33 Rütbeli asker, yaralı 
. 2.155 Rütbesiz asker, ölü 
. 831 Rütbesiz asker, yaralı 
. 15 Köy korucubaşı ölü 
. 482 Köy korucusu ölü 
. 63 Esir köy korucusu 
. 319 Ajan işbirlikçi yerel halk ölü 
. 218 Ajan işbirlikçi yerel halk yaralı 
. 25 Okul yakıldı 
. 2 Korucu evi yakıldı 
. 4 Karakol yakıldı 
. Çok sayıda askeri aracın yok edildiği” ifade edilmiştir172. 

Bu açıklamada temel amaç örgütün halen güçlü olduğu imajını vermek olduğundan sayılar abartılmıştır. Açıklamalar esnasında Batılı gazeteciler asker ölümlerini işlerken, öldürülen bölge halkı hakkında soru sormamışlar dır. Burada ifade edilen köy korucusu ve yerel işbirlikçiler Kürt kökenli vatandaşlarımız olup, Kürtler için mücadele ettiğini söyleyen bir örgütün neden bu denli sayıda Kürdü öldürdüğü ise irdelenmemiş, bu sayıdaki Kürt vatandaşımızın PKK ile savaşta hayatını ülkesini için ortaya koymasının nedenleri üzerinde durulmamıştır. 

Bu açıklamadan kısa bir süre sonra Temmuz 1994 tarihinde Alevi vatandaşlarımızı örgüt saflarına kazanmak amacıyla PKK merkezi Avrupa olmak kaydı ile KAB (Kürdistan Aleviler Birliği) kurulmuştur. 

1993 yılında William Jefferson Clinton’un ABD Başkanı ve Albert A. Gre’nin Başkan Yardımcısı olmasının akabinde Türkiye ABD ilişkilerinde bir düzelme beklenirken bunun gerçekleşmediği görülecektir. 

Odrad Kesic’in “Yol Ayrımındaki ABD-Türk İlişkileri” başlıklı makalesinde ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher’in 30 Eylül 1994’te Türkiye’ye Kürt ayrılıkçılar la mücadelenin sürdürülmesi konusunda destek verileceği sözünü173 vermiş olduğunu belirtse de akabinde ortaya çıkan gelişmeler kaygı verici olmuştur. 
Bu beyan doğrultusunda Kasım 1994’te ABD Kongresine bir mektup yazan Öcalan’ın’ın, Amerikan’ın konuya müdahale etmesini istemiştir174. Bu çerçevede 8-27 Ocak 1995 tarihinde yapılan V. Kongrede Batılı ülkelerin desteğinin alınması  karar altına alınmıştır. 

PKK paralelinde haber yapan Kürt-Alman Haber Ajansı KÜRD-A’nın yayınında kongre ile ilgili olarak, kongrede Öcalan’a uluslararası alanda işbirliği yapma konusunda tam yetki verildiği belirtilmiştir. Öcalan bu doğrultuda Alman ARD televizyonuna bir röportaj vermiş ve PKK’nın Marksist-Leninist bir örgüt olmadığını, Batı ile diyaloğa önem verdiğini ifade etmiştir175. 

1995 Mayıs ayında bir İngiliz think-tank kuruluşu tarafından “Türkiye fırsatları ve riskleri” adıyla hazırlanan raporda; “PKK birkaç yıldır Marksist-Leninist ideolojiden vazgeçti. PKK, Batılı güçlerin desteğini almadan yapılacak ayrı bir devlet kurma  girişiminin başarısızlığa uğrayacağını biliyor” denilmiştir. 

ABD Dışişleri Bakanı’nın İnsan Haklarından Sorumlu Yardımcısı Strobe Talbott 12 Nisan 1995’te, İHV Başkanı Yavuz Önen, İHD Başkanı Akın Birdal, Helsinki Yurttaşlar Derneği Başkanı Murat Belge, DEP’in Avukatı Yusuf Alataş ve SBF Öğretim Üyesi Doğu Ergil ile ABD Büyükelçiliğinde bir araya gelmiş, yapılan toplantılarda terör örgütünün eylem ve faaliyetlerini eleştirmek yerine Türk devletinin terörle mücadelesi eleştirilmiştir. 

PKK’nın kendi açıklamasıyla ortaya koyduğu şiddet profili Türkiye tarafından uluslararası resmi çevrelerde işlenmiş ve örgütün şiddet yönü ilgililere anlatılmaya başlanmıştır. Bu gelişmeler üzerine ABD’nin Ankara büyükelçisi Eylül 1995’te PKK’yı terörist olarak gördükleri ve Türkiye’nin haklı mücadelesine  destek  sunabileceklerini ifade etmiştir. Bu gelişme üzerine Öcalan, ABD başkanı Bill Clinton’a bir mektup yazarak, siyasal ve Kültürel hakların verilmesinin sorunu önemli oranda çözeceğini dile getirmeye çalışmıştır 176. 

Örgütün silahlı mücadele tarzı ve sivilleri katletmesi dünya ülkelerinden tepki aldığından, siyasal çalışmaları hızlandırma amaçlı olarak Ocak 1995 tarihinde Suriye’de örgütün 5. Kongresini toplamış, bu kongrede alınan kararlar paralelinde Ocak 1995’te Hollanda’nın Lahey kentinde Sürgünde Kürt Parlamentosunu ilk toplantısını gerçekleştirmiştir. SKP’nun başkanlığına Yaşar Kaya, yardımcılığına ise Zübeyir Aydar getirilmiştir. 

Dönem stratejisine uygun olarak ta 12 Nisan 1995 tarihinde KUM feshedildiği ve Hollanda’nın Lahey ilinde Sürgünde Kürt parlamentosunun kurulduğu alenen ilan edilmiştir. Sözde Kürt Parlamentosunun 2. toplantısı 31 Temmuz 1995’te Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılmıştır. 

Türkiye, gerek örgüt tarafından katledilen sivil kişilerin ve gerekse de diğer şiddet eylemlerinin önünü almak, bu konuda örgüte bir ders vermek amacıyla 1995 yılında operasyonlarına erken başlamış ve 20 Mart 1995’te  TSK, Kıbrıs çıkartmasından bu yana en büyük askeri faaliyeti başlatarak, 35 bin askerle “Çelik Harekatı” adı verilen harekatla Kuzey Irak’a girmiştir. Bu harekâtta 271 PKK’lı öldürülürken 4’ü subay ve astsubay olmak üzere toplam 22 asker şehit verilmiştir. 

Operasyonun hemen akabinde 30 Mart1995 tarihinde MED TV adlı televizyon kanalı kurularak, yeni dönemde ajitasyon kapsamlı faaliyetlere hız verilmesi amaçlanmıştır. 

ABD’ler, Körfez savaşıyla yoğunlaşan Ortadoğu’ya müdahale stratejisi kapsamında KDP ve KYB arasında devam eden savaşı sonlandırmak ve bölgede kesinkes hakimiyetini tesis etmek amacıyla Temmuz 1995’de İrlanda’nın başkenti Dublin’de bir toplantı serisi organize etmiştir. 

ABD'nin öncülüğünde geliştirilen ve Türkiye'nin de taraf olduğu bu süreçten, Iran ve Suriye gibi ülkeler büyük rahatsızlık duymuştur. PKK’da muhtemel bir düzenleme neticesinde bölgedeki bazı avantajlarını kaybedeceğini görmüştür.  

 Yine KYB'nin Dublin sürecine samimi yaklaşmayarak, Iran-Suriye gibi bölge ülkeleriyle ABD arasında zikzaklar çizdiği izlenmiştir. Böyle bir zemini fırsat bilen PKK, Suriye, İran ve KYB'nin açık desteğiyle görüşmelerin merkezindeki KDP'ye yoğun saldırılar başlatmış ve böylece Dublin sürecinde kendi söylemlerinin de dikkate alınması gerektiğini göstermiştir. 

Örgüt elebaşı tarafında hazırlanan ve "Güney Kürdistan’da Devrimci Savaş ve İktidar Sorunu PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan Yoldaş Değerlendiriyor" başlıklı yazıda, KDP'ye olan saldırılarını Ortadoğu devrimci güçleri adına gerçekleştirdiğini ileri sürülerek, Dublin sürecinden rahatsızlık duyan kesimlere mesajlar verilmeye çalışılmıştır. Dublin görüşmelerinde Talabani'nin temsilcisinin "PKK'yı siyasi bir parti olarak değerlendiriyoruz" şeklindeki beyanı ayrıca da dikkat çekici bulunmuştur. 

Bu toplantı serisi boyunca yapılan değerlendirmelerde, PKK’nın süreçten uzak tutulduğu belirtilse de bunun gerçek dışı olduğu görülmüştür. İkinci Dublin toplantısından sonra MED-Tv’de bir değerlendirme yapan Öcalan, ABD’nin Kürt sorunu konusunda Türkiye ile ayrılığa düştüğünü, Türkiye’nin saf dışı edileceğini ve süreçten en karlı çıkan kesimin ise kendileri olduğunu ifade etmiştir. 

SKP Başkanı Yaşar Kaya’da Kürt sorunun çözümünde artık Batı ve ABD ile görüşüleceğini belirterek, “ABD’nin soruna daha müdahil olmak istiyor” demiştir. Bu süreçte ABD’ nin örgütü aynı zamanda legal siyasal faaliyetlere zorladığı gözlemlenmiştir. Bu tavsiyeler doğrultusunda 24 Aralık 1995 seçimlerinde HADEP’in diğer partilerle ittifaka girmesini sağlanarak, yeni bir sürece girilmek istenmiştir. Seçimlerde HADEP başarılı olamadığından plan etkili olamamıştır. HADEP bu süreçte, tıpkı DEP gibi meclise girip, mecliste siyasal gerilim sağlamayı amaçlamıştır. 

Örgütün IV Konferansı 1–15 Mayıs 1996 tarihlerinde Suriye’nin Başkenti Şam yakınlarında bulunan örgüt kampında gerçekleşmiştir. Konferansın ana teması Öcalan’ın “Ne kadar eylem, o kadar propaganda, ajitasyon; ne kadar eylem o kadar otorite” şeklindeki söylemi olmuş ve intihar eylemlerinin yoğunlaştırılması kararı alınmıştır. 

Örgütün 1997 yılında Avrupa’da en önemli kitlesel eylemi Eylül 1997 tarihinde oluşturduğu Avrupa’dan Türkiye’ye Barış Treni/Barış Şenlikleri organizyonudur. 

İran’ın Kuzey Irak’ta Güç Olma Gayreti 

İran, her dönem Kuzey Irak’ta kendi kontrolünde bir yapılanmanın varlığını esas almıştır. Eylül 1995 tarihinde yapılan Dublin toplantısından sonra Tahranda IKDP ve KYB heyetlerinin bir araya getirilerek, gelişmelere yön verilmemeye çalışılmıştır. İran bu girişimleri, ABD himayesinde yapılan çalışmalara alternatif oluşturma ve inisiyatif elde etme gayreti şeklinde yorumlanmıştır.

KDP ve KYB’de İran’ın bu yaklaşımlarına kayıtsız kalmayarak, kısmen yakınlaşma sinyalleri vermiştir. Barzani ve Talabani Batı ülkelerine karşı daha önce Saddam kozunu kullanırken, bu zamandan sonra İran kozunu da kullanarak imtiyaz elde etmeye çalışmıştır. İran ise bu toplantıdan bazı neticeler elde etmiş olacak ki, 1995 yılı sonunda Bedir adını verdiği birliklerini Kuzey Irak’ın sınırının iç bölgesine sevk ederek, bölgede varlığını göstermeye çalışmıştır. 

Türkiye ise Perslerin klasik entrikacı ve yayılmacı politikası ile ABD’nin sömürgeciliği arasında çıkmaza girmiştir. Türkiye’nin, İran kozunu kullanarak ABD’den güçlü tavizler koparabileceği halde, bunu başaramadığı ve gelişen süreci iyi kontrol edemediği görülmüştür. 

Avrupa’daki siyasal etnik Kürtçü kesimde Kuzey Irak konusunda din konusunu Avrupalı ülkelere koz olarak kullanmış ve bölgede gelişebilecek İslami akımlara karşı Sol kökenli Kürtçü grupların desteklenmesini gerektiğini propaganda etmiştir. 

Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan 1994 yılında yaptığı bir açıklamada, Ankara’nın Kürt politikasının desteklenmesi halinde bölgede bulunan 30 milyon Kürt’ün, çeşitli adlar altında radikal kesimlere kaymaya başlayacağını, İran rejimini Ayetullahlara teslim eden Şah’ı engellemeyi beceremeyen Batının, bu defa daha akıllı hareket ederek Ankara’yı siyasi çözüm ve Kürt halkının meşru haklarını kabul etme konusunda sıkıştırması gerektiğini istemiştir 177. 

Almanya 

 Alman devletinin 1993 yılında PKK terör örgütünün Almanya’da faaliyetleri ni yasaklaması ülkemiz tarafından olumlu bir adım olarak görülmüştür. Alman Polisi PKK yasağının ardından örgütle bağlantılı Bonn şehri merkezli FEYKA kurumlarına baskın yaparak, buradaki tüm yazılı evraklara elkoymuş ve bir kısım çalışanını da göz altına almıştır. 

 Bu baskınlarda ele geçen belgelerde örgüte ait birçok faaliyet bilinir olmuş ve örgüt mensupları deşifre olmuştur. Alman Polisinin eline geçen bu önemli belgelere rağmen ciddi tedbirler almadığı, sadece kendi açılarından örgüte hakim olamaya çalıştığı anlaşılmıştır. 

 Almanların PKK yasağında tutarlı olmadıkları daha aradan bir yıl geçmeden ortaya çıkmıştır. Mart 1994 günü Duisburg’ta toplanan PKK kadroları Almanya’da faaliyet gösterecek YEK-KOM’un I. Kuruluş Kongresi gerçekleştirmiştir. 

Örgütün Avrupa’daki yeni örgütlenmesi olan YEK-KOM, kapatılan eski cephe kurumu FEYKA ile yönetim ve tüzük açısından benzer örgütlendirilmiştir. Bu durum Alman yetkililerce de anlaşılmış olmasına karşın, farklı bir uygulamaya gidilmemiş ve YEK-KOM’un kurulmasına ve örgütlenmesine izin verilmiştir. 

YEK-KOM’un inşa sürecinde Öcalan’dan farklı düşünen ve şiddetin durmasını isteyen kadrolar tasfiye edilmiştir. Yeni kurulan YEK-KOM tamamen Öcalan’ın kontrolünde oluşturulduğundan, YEK-KOM süreci PKK adına bir kazanım olarak ortaya çıkmıştır. 

FEYKA’nın kapanma süreci ile ilgili olarak örgüt güdümünde yayın yapan Özgür Politika gazetesine konuşan, aslen Kuzey Iraklı olup Almanya’da yaşayan Celal Musa’nın verdiği bilgiler hayli ilginçtir. Musa; “Bir Alman komşumuz vardı. Gelip, ‘Sizin derneklerinizi kapatacaklar, her şeyinizi götürecekler’ dedi. Biz de hemen akşam toplanıp, planlar yaptık. Operasyondan sonra derneğin kapısına mühür vurulmuştu. Polisler derneği ablukaya almışlardı. Tabii halk da derneğe akın ediyordu. Sonra mührü kırdık ve içeri girdik. İnsanlar artık nöbet tutmaya başladılar. Halk derneğin kapatılmasını kabul etmedi. Bu kararlılık karşısında polis bizimle anlaşmak zorunda kaldı” şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Bu beyan baskınlardan önce örgütün bilgilendirildiğini ortaya koymaktadır. 

Almanların Ortadoğu’daki en önemli müttefikleri İranlılar olup, iki ülke arasında çok ciddi ekonomik ve siyasal bir işbirliği söz konusudur. Binlerce İranlı öğrenci Almanya’daki okullarda eğitim görmekte olup, Batılı  devletlerin İran’a yönelik ambargosuna da hiçbir zaman iştirak etmemiştir. Bu nedenle de Alman Devleti  Ortadoğu’da Türkiye’den daha ziyade İranlılarla birlikte hareket etmeyi tercih etmektedir. 

 İran devleti de bu yardımların karşılığında Sünni ülkelerin gücünün azaltılmasına katkı vererek, Sünni inançtaki devletlerin aleyhine çalışmalar yürütmeye devam etmiştir. Bundan hareketle İran’ın bir din devleti olduğunu söyleminin zor olduğu, tam aksine sadece Şii eksenli bir inanışa değer verdiği görülmektedir. 

Bölgede kendine en güçlü rakip olarak Türkiye’yi gören İran, her dönem Türkiye karşıtı ittifakların içerisinde yer almıştır. Türkiye’nin Mart 1995 tarihinde Kuzey Irak’taki PKK kamplarına düzenlediği operasyona en büyük tepkiyi İran verirken, bu tepkinin Avrupa’daki dillendiricisi ise İran’ın ortağı Alman devleti olmuştur. 

İşte bu nedenlerden dolayı Alman hükümeti Türkiye’nin Irak’ta insiyatif alma girişimini ortadan kaldırmak için kendi kozlarını kullanmaya çalışmış, bu nedenle de uzun süredir kullandığı PKK kozunu tekrar devreye sokmuş tur. Almanlar genel olarak örgüt kadroları içerisinde ajan/elaman bulundur ma konusunda  etkili  olmuşlardır. 
Bu açıdan dönem dönem örgütün kararlarına da müdahale edebilmekte ve bu şekilde Türkiye ile ilişkilerine ikincil bir el üzerinden müdahale yapabilmektedir. 

Bu durum Almanya’da tarafsız kurumlarca da ifade edilmiştir. 1995 yılı ocak ayında hazırlanan bir raporda; PKK’nın Alman Sosyal Demokratlar ve Neo Nazilerle işbirliği içerisinde olduğu ve yetkililerin örgütün faaliyetlerine karşı yeterli önlemi almadığı vurgulanmıştır. 

Alman hükümeti de dönem dönem PKK aleyhinde söylemlerde bulunmuşsa da bunun fiiliyatta uygulanmadığı her kesimce de bilinmektedir. Bu tür söylemler ülkesinde barınan PKK’yı çeşitli argümanlarla korkutarak taleplerinin yerine getirilmesi sağlamak amacıyla ‘ayar verme’ strateji kapsamında sarf  edilmiştir.  Almanların Türkiye’ye turist olarak gelişi ve önemli bir döviz girdisi sağlaması konusunun da koz olarak kullanıldığı görülmüştür. 

Türkiye’nin Alman devletinin menfaatleri dışında yaptığı faaliyetler sürecinde PKK’nın devreye girdiği ve açıklamaları ile Almanya’nın lehine olacak sonuçların meydana gelmesine yardımcı olduğu da gözlemler arasındadır. 

PKK’yı Almanların güdümünde kalmaya iten en önemli etken ise örgütün Almanya’ya olan ihtiyacından kaynaklanmaktadır. 1995 yılı itibariyle Almanya’daki dernek sayısı 218’dir. Örgütün bu alandan önemli bir gelir elde ediyor oluşu da bu bağımlılığın en önemli nedenlerinden sayılabilir. 

1995 yılında Berlin Eski İçişleri Senatörü Heinrich Lummer ve Anayasa Koruma Örgütünden Casus Grünewald’ın Şam’da A. Öcalan ile yaptığı görüşmenin ardından, Lummer tekrar 1996 ve Mart 1997 tarihlerinde iki kez daha Öcalan’la görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmeler Almanya İstihbaratından Sorumlu Devlet Bakanı Bernard Schmid Bauer tarafından da resmen kabul edilmiştir. 

Bu görüşmelerde örgütün siyasal ve askeri durumu yakından tetkik edilmeye çalışılmıştır. 

Öcalan’da PKK’nın Almanya faaliyetlerine çok önem vermiş ve dönem dönem Almanya sorumlularını Şam’a çağırarak, konu hakkında ilk elden bilgi almıştır. Örgütün Almanya çalışanlarından Serhat Kod adlı Adnan Dizin konu ile ilgili verdiği ifadesinde; "... Havaalanındaki örgüt mensubu beni ve Medya (K) adlı örgüt mensubunu alarak Abdullah Öcalan’ın da karargâh olarak Şam kentindeki örgüt evine götürdüler. Geldiğimiz bina 7 katlı idi. 
Bu binanın 4 ve 5 inci katları PKK örgütüne aitti... Örgüt evine geldiğimizde Cuma Mehmet (K) Cemil BAYIK’ın Hollanda’da bize vermiş olduğu para ve 4 valiz dolusu malzemeleri oradaki görevlilere teslim ettik... o gece örgüt evinde kaldık. Ertesi gün öğleye doğru PKK lideri Abdullah Öcalan yanımıza geldi. Bize Almanya’daki PKK örgütü faaliyetleri hakkında sorular sordu. 
Biz de kendisine faaliyetler hakkında bildiklerimizi söyledik... Abdullah Öcalan benimle konuştuktan sonra oradaki görevlilere talimat vererek, bizlere derhal ERNK kimliği hazırlayıp Bekaa Vadisi’nde bulunan Mahsun Korkmaz Akademisi’ne gönderilmemizi istedi. Görevliler adımıza birer ERNK kimliği düzenlediler...” şeklinde konulara değinmiştir. 

Askeri anlamda gerilemenin yaşandığı ve tüm gayretlere rağmen örgütün toparlanamadığı bu zamanda, Şam’da Öcalan’a yönelik başarısız bir suikast girişiminin gerçekleştiği ajanslara yansımıştır. Öcalan, 6 Mayıs1996 
tarihinde gerçekleşen bu suikastın Talabani ve İngiliz yetkililerince tertiplendiğini iddia etmiştir. 

Öcalan konu ile ilgili olarak; “…İmha olacağımı ilk olarak bombalamadan 3 gün önce Şam'a istihbaratçısını gönderip Apo imha olacak diye bildiren Talabani idi. Londra yarım saat sonra açıklama yaptı. En son Cuma'ya da söylemiş ya. Gel bu iki kardeşten kurtulup, seni öne çıkaralım diye. Kani arkadaşa Londra'da hazırlama şeyleri ortada…” şeklinde beyanatta bulunmuştur 178. Öcalan bu suikasttan haberdar edildiğinden dolayı yara almadan kurtulmuştur. 

Öcalan her ne kadar bu konuda Talabani üzerinden bilgi geldiğini söylese de Ergenekon soruşturmasının üçüncü iddianamesinde, bu suikastın günler öncesinden Yalçın Küçük tarafından Öcalan’a haber verdiği belirtilmiştir. Soruşturma kapsamında Küçük ’ün evinde ele geçen bir ajanda da suikaste ait bilgiler elde edilmiştir. 

Bu girişimin gerçekte bir suikast olmadığı bilahare anlaşılmıştır. Patlayan bomba Öcalan’ın kaldığı evin 30-40 metre uzağına park edilen bir arabaya yerleştirilmiş tir. Araca yerleştirilen patlayıcının miktarının da az olması da Öcalan’ın öldürülmesinden ziyade, farklı bir hedef taşıdığı ihtimali gündeme gelmektedir. 

Bu olaydan sonra Türkiye’de metropollerde meydana gelen olaylar ve örgüte katılımın arttığı da göz önüne alınırsa, planın PKK lehine bir sonuç çıkması için tertiplendiği iddialarının ihtimal dahilinde olduğu daha gerçekçi dir. 

Bu suikast iddiasından sonra Yunan Meclisinden yaklaşık 100 milletvekilinin imzası ile Öcalan Yunanistan’a davet edilerek, kendisine bu ülkede örgütünü yönetecek uygun zeminin hazırlanacağı vaadinde bulunulmuştur 179. 

 Türkiye 1995 yılında Yunanistan’ı PKK’ya verdiği destek için Birleşmiş Milletler’e şikayet etmiş olmasına rağmen Yunanistan devletinin bunu ciddiye almadığı ve desteğini arttırarak devam ettiği görülmüştür180. 

Örgütün tüm silahlı birimleri Yunanistan’a taşınıyor 

1993 yılında Almanya’nın PKK faaliyetlerini göstermelik olarak yasaklama sından sonra, örgütün Avrupa’daki askeri üssü Yunanistan’a kaydırılmıştır. Daha öncede aktif bir şekilde kullanılan Yunanistan alanı bu dönemden sonra tamamen Türkiye karşıtları örgütlerin merkezi olmuştur. 

Arteş Kod adlı Ulaş A. ifadesinde; "...1996 Temmuz ayında pasaport çıkarttık. Havayolu ile Bükreş’e gittik. Örgütün bürosunda 10 gün kadar barındık. Trenle Bulgaristan’a geçtik. Daha sonra kara yolculuğu ile Yunanistan Selanik’e geçildi. Daha sonra Atina’ya gelerek Lavrion Kampına alındık. Bir buçuk ay süreyle eğitimden geçtik. 70-80 kişilik bir örgüt adamı olarak Yunanistan kırsalında ve kısmen de Atina merkezinde örgüt üyelerince hem askeri hem de siyasi, teorik eğitimlerimiz yaptırıldı. Yunan görevlileri de bazı konularda yardımcı oluyorlardı. Üniversite kökenli olanlar ve ben Şam’daki Mahsun Korkmaz Akademisi’ne gönderildik. 7 ay süreyle eğitimlerimiz arttırıldı. Örgütün lideri Abdullah Öcalan’ın inisiyatifiyle eğitimlerimiz tamamlatıldı. 1997 Eylül ayına kadar eğitimlerimiz tamamlandı. 22 silahlı kişi, ben de dahil eylem yapmak üzere Hassa bölgesine giriş yaptık. Hassa, Dörtyol. İslâhiye, Erzin, Samandağ, İskenderun, Bahçe kırsalını kontrol altına aldık...” beyanlarıyla Yunanistan’daki askeri eğitimlere dikkat çekmiştir. 

Bu yıllarda Yunanistan’da; 
1- Lavrion Kampı. 
2- Lamia Halkida Kampı, 
3-Ibrahim İncedursun Kampları,
tamamen Türkiye’ye karşı silahlı faaliyet gösteren terör örgütlerinin askeri eğitim alanları olarak düzenlenmiş tir. 

Atina yakınlarında 1949 yılında “Yabancı Göçmenleri Tedavi Merkezi” adı altında açılan “Lavrion Mülteci Kampı” 1980’li yıllardan itibaren Yunanistan’a sığınan PKK ve DHKP/C’li teröristlerin barınma, propaganda, eğitim ve diğer terörist gruplarla işbirliği merkezi olmuştur. Söz konusu kampta bomba ve silah eğitiminden  sorumlu PKK’lı Rozarin Kod adlı Ayfer Kaya Time dergisine verdiği demeçte, “her hafta 5-10 Kürt genci bu kampa getirerek; Türkiye, Suriye, İran ve Irak topraklarında Kürdistan Devleti kurması için savaşmayı öğretiyoruz” demiştir. 

Yunanistan sadece PKK’nın değil tüm Türkiye kökenli terör örgütlerinin siyasal ve askeri eğitim merkezi konumundadır. 

1996 yılında DHKP-C (Türkîye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi) terör örgütün Yunanistan sorumlusu Faruk Kod isimli örgüt mensubudur. Örgüt Yunanistan’da Yunan dilinde “Devrim” anlamına gelen bir dergi çıkartarak, Yunan halkına kendi propagandasını yapmaya çalışmıştır. Örgütün Yunanistan Atina şehir merkezinde  Koningos meydanına çıkan ara sokakta bir bürosu bulunmakla birlikte, Lavrion Kampında da bir bürosu faaliyet göstermiştir. 

MLKP’nin de (Marksist Leninist Komünist Parti) tıpkı DHKP/C gibi Atina merkezde ve Lavrion kampında bürosu bulunmaktadır. Bu bürolar Türkiye'den Yunanistan'a gelen mültecileri Avrupa'ya gönderme işlerine yaparak örgüte büyük bir maddi gelir temin etmişlerdir. 

TDKP’nin ise (Türkiye Devrimci Komünist Partisi) Atina merkezde bürosunun yanında, Lavrion Kampına yakın bölgede bulunan Aravisos kasabasında 4-5 kadar örgüt evi vardır. Örgüt tarafından Yunanca “Aylık” anlamına gelen bir dergi çıkarılarak, Yunan halkına propaganda amacıyla dağıtılmıştır. Bu örgütlerin siyaset ticareti tarzında oluşturulan dergilerinde yer alan ve Türkiye'yi kötüleyen yazıları Yunan halkının müthiş derecede hoşuna gitmiştir. 

Adı geçen örgütlerde bu durumu bildiklerinden sürekli Türkiye'yi kötüleyen yazılar yazarak Yunan halkından bağış adı altında para temin etmiş ve bu paralarla varlıklarını sürdürmüşlerdir. 

Yunanistan’da ayrıca Türk solundan; TKP, Kıvılcım, TKPML-TİKKO, TDP, DHP, etnik Kürtçü örgütlerden; PSK ve T-KDP’de faaliyet göstermiştir. Yunanistan’da bu örgütlerin ufak çaplı sempatizanları olup, Türk Sol örgütlerinin Yunan Sol örgütlerle ilişki içinde olduğu izlenmiştir. Yunan Devletinin, adı geçen diğer örgütlere bu imkanları vermesinin en önemli nedeni ise Yunanistan’ın sadece PKK'yi destekliyor imajını silmektir. Yunanistan NATO ve AB toplantılarında Türkiye tarafından PKK'ya destek veriyorsunuz diye eleştirildiğinde “biz demokrat bir ülkeyiz, herkes, her grup serbestçe faaliyetini gösterir” diyerek kendini savunmuştur. 

Etnik Kürtçü gruplardan Rızgari örgütü ise Yunanistan’da Kürdistan Press adı altında iki ayda bir Yunanca bir dergi çıkartmıştır. Bu dergide Türkiye'de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde olan olaylar çarpıtılarak, propaganda yapılmıştır. Rızgari küçük bir örgüt olmasına karşın derginin o dönem 3-5 bin arasında tirajı olduğu bilinmektedir. Örgütün ayrıca Atina’daki Hipokratus caddesinde büroları bulunmaktadır. 

Örgütün sorumluluğunu o dönem Mümtaz Kotan isimli örgüt mensubu yapmakta olup, Atina’daki çalışmalarda ayrıca Hezal (K) isimli bayan örgüt mensubunun da etkisi bulunmaktadır. Bu bayan örgüt mensubu fiziki dış görünüşünün düzgün oluşu ve iyi derece Yunanca bilmesini de kullanarak, Yunanlı gazetecileri Rızgari örgütü hakkında daha çok yazı yazmaya ikna etmiştir. Örgüt bu gazete yayınlarından önemli gelir elde etmiştir. 

Rızgari örgütü Yunan Hükümetiyle yaptığı anlaşma sonrasında Türkiye'de faaliyet gösteren lise mezunu sempatizanları getirerek, sınavsız Selanik'teki Üniversitede istihdam etmiştir. Bu dönem Rızgariciler ile PKK arasında sürtüşme olduğundan iki örgüt ayrı faaliyet yürüterek, gelen mülteciler üzerinden kitle kazanmaya  çalışmışlardır. 

Yunanistan Türkiye karşıtı tüm terör örgütlerinin merkezi olduğundan dolayı, bu örgütler tarafından dönem dönem ortak eylem kararları alınarak uygulamaya sokulmuştur. 1996 yılının yaz aylarında PKK terör örgütü tüm 
Sol örgütleri Avrupa çapında toplayarak ortak eylem yapma kararı almıştır. 

Bu karar çerçevesinde sözde Türkiye'deki cezaevlerindeki örgüt mensuplarına yapılan uygulamaları protesto etmek amacı ile PKK ve tüm Türk Solu örgütlerin iştirak ettiği bu gösteride; Yunan Parlamentosuna kadar Atina kent merkezinde bir yürüyüş düzenlenmiş ve Yunan Parlamentosuna uluslararası Platformda Türkiye'ye baskı yapılmasını belirten bir mektup sunulmuştur. 

Bu olaydan sonra Yunan istihbaratı ile PKK arasında ciddi sorun yaşanmıştır. Yunan istihbaratı, Türk Sol örgütlerinin Türk İstihbaratı kontrolünde olduğunu iddia ederek, PKK’nın Sol örgütleri ile ilişkisini kesmesini istemiş ve bu yönde baskı yapmıştır. 

Yunanlılar; Türk istihbarat birimleri devreye girerse Yunanistan da yapılan faaliyetler öğrenilebilir, devletin içine kadar sızılabilir ve bilgiler Türkiye'nin eline geçebilir kaygısıyla hareket ettiklerinden kesin ve ciddi bir tepki koymuştur. 

Yunan istihbaratı PKK’yı terbiye etmek için örgüte verdikleri parayı iki ay süre ile keserek, Yunanistan faaliyetlerinin tıkanmasına neden olmuştur. 
Gerekli görüşmelerden sonra Öcalan’ın talimatıyla PKK örgüt mensupları Türk solu örgütleri ile irtibatlarını kesmiş, bunu ispat etmek içinde TDKP örgüt mensupları na saldırarak, birçoğunu taşlar ve sopalar ile yaralamıştır. Yaşanan bu hadise Yunan Hükümeti ikna etmiş olacak ki olaylardan iki gün sonra ilişkiler eski haline geri dönmüş ve yeniden para akışı sağlanmıştır. 

PKK terör örgütünün bu dönemde sürtüşme yaşadığı örgütlerin başında Rızgari örgütü gelmektedir. PKK militanları, Rızgaricileri PKK’nın mirası üzerinden rant elde etmekle suçlayarak, defalarca bürolarını basmışlardır. Rızgari’nin PKK’ya göre daha küçük bir örgüt olmasına karşın PKK kadar etkin olması sorunun temelindeki asıl nedendir. 

10 Nisan 1997’de 300 üyeli Yunan Parlamentosunda 157 milletvekilinin ortak bir mektup hazırlayarak, Abdullah Öcalan’ın Yunanistan’a davet edilmesi yönünde çağrıda bulunması da Yunanistan’ın PKK’ya desteğini somut olarak göstermiştir. 

Söz konusu davet mektubuna Öcalan’ın yanıtı gecikmemiştir. 4 Haziran 1997’de Büyük Britanya Otelinde Yunanistan sorumlusu tarafından organize edilen bir davette, parlamenterlere Öcalan’ın şükranlarını sunduğu ifade edilmiştir. 
Bu süreçten sonra Dimitri adında bir gizli servis elamanı örgütün Botan olarak adlandırdığı, Şırnak-Mardin-Siirt üçgeninde altı ay kalmış ve metropollere yönelik yapılacak eylemlerin çeşitleri hakkında 
çalışmalar yapılmıştır. 

PKK’nın 1997–1998 Avrupa Faaliyetleri 

PKK terör örgütünün siyasi kanadı ERNK’nin faaliyetleri ilk defa 1994 yılında Atina’da başlamış, akabinde Almanya ve Fransa’daki birçok şehirde, Avusturya-Viyana, Danimarka-Kopenhag, Norveç-Oslo, Finlandiya-Helsinki ve İsveç-Stockholm şehirlerinde de büroları açılmıştır. 

Bu örgütlenme zamanla o denli büyümüştür ki Avrupa örgütlenmesine yeni bir sistem getirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 1997 yılına gelindiğinde Avrupa sahası 18 eyalet şeklinde yeniden düzenlenmiştir. 
PKK’nın faaliyet alanı olarak belirlediği 18 eyaletin 10 tanesinin Almanya’da olması da Almanya’nın örgüt için önemini ortaya koymuştur. 

1997 yılı itibari ile özellikle PKK güdümlü bölücülük, başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere, bazı uluslararası platformlarda gündeme alınmış, tartışılmış ve ülkemize yönelik tavsiye kararlarına konu olmuştur. 
Örgüt, askeri alanda aldığı darbelere rağmen Batılı devletlerin destekleriyle gücünü muhafaza etmeyi sürdürmüştür. 

Almanya 1993 yılında ülkesindeki PKK faaliyetlerini yasaklamış olmasına rağmen, bu karara uygun herhangi bir çalışma içerisine girmemiştir. 1997 yılına gelindiğinde ise Alman hükümeti PKK’yı, terör örgütü konumundan çıkararak, organize suç örgütü şeklinde görmeye başlamıştır. 

Aynı yıl Alman istihbarat görevlileri Lübnan’a giderek Öcalan ile görüşmüş ve Almanya’da eylem yapmamaları halinde örgütün terör örgütü olarak anılmasından vazgeçileceği sözünü verilmişlerdir. Dolayısı ile bu durum daha sonra Alman hükümetinin politikalarına da yansımıştır. 

Bu görüşmeden sonra, PKK yöneticisi olmaktan yakalanan ve Almanya’da tutuklu olan Avrupa sorumlusu Kani Yılmaz’a verilen ceza, terör örgütü yöneticiliğinden çıkarılarak organize suç örgütü kapsamında değerlendiril  miştir. 

 Kani Yılmaz’ın ERNK Sorumluluğu yaptığı dönemde Yönetimde; 

Almanya: 

Orta Eyalet Sorumlusu Apo Kod, Köln sorumlusu Hamza Kod, Bonn sorumlusu Beritan Kod, Duesseldorf sorumlusu Agit Kod, Aşağı saksonya Eyaleti: Hamburg sorumlusu Cihat Kod, Kassel sorumlusu Zilan Kod, Bremen sorumlusu Cevat Kod, Kuzey Saksonya Eyaleti Sorumlusu Filo Kod, Hannover sorumlusu Munzur Kod, Bayern Eyaleti sorumlusu Berfîn Kod, Münih sorumlusu Doğan Kod, Nürnberg sorumlusu Kazım Kod, yardımcısı Şiyar Kod, Ullm sorumlusu Metin Kod, yardımcısı Dersim kod, Berlin Eyaleti sorumlusu Halat Kod, Leipzig sorumlusu. Ali Kod, Güney eyaleti sorumlusu Mustafa Kod, Fransa Sorumlusu Doğan Kod, Paris sorumlusu Uğur Kod, Marsilya sorumlusu Haydar kod, Strazburg  Sorumlusu Ekrem Kod, Belçika sorumlusu Talisin Kod, Hollanda sorumlusu Civan Kod, Arnheim sorumlusu Serhat Kod, İsviçre sorumlusu Hayati Kod, Romanya sorumlusu Metin Kod, Danimarka sorumlusu Aydın Kod, Norveç sorumlusu Hamza kod olarak görev almıştır. 

Bu yapılanmaya göre her sorumlunun mahiyetinde yardımcıları, yardımcılara bağlı (1l)'er kişiden oluşan komiteler mevcut oluşturulmuştur. Meydana gelen yapılar aracılığı ile elde edilen gelir ise Genel Sorumlu olan Kani Yılmaz'a iletilmektedir. 
Bu paralar Kani Yılmaz'ın bilgisi dahilinde lojistik ve Askeri malzeme alımında kullanılmakta ve çeşitli yollardan kuryeler vasıtasıyla Türkiye’de faaliyet gösteren silahlı kanada gönderilmektedir. 

Ali Çiçek Kod ve Mahsum Kod isimli örgüt mensupları ise Avrupa'da Lojistik ve Askeri malzeme ile ilgili maddi desteğin sağlanması ve alımından sorumlu olmuşlardır. Her iki şahısta faaliyet gösterdikleri zaman diliminde 
doğrudan Kani Yılmaz'a bağlı olarak çalışmışlardır. 

Kani Yılmaz’ın tutuklanmasının akabinde yeni ERNK yapısı oluşturulmuştur. 

Buna göre; 

Suriyeli ŞAHİN Kod PKK Avrupa Sorumlusu-PKK Merkez Komite Üyesi olarak atanmıştır. 

Avrupa Genel Dış İlişkiler Sorumluluğuna DOĞAN Kod (Kırşehirli) 

Orta Almanya Sorumluğuna HASAN Kod (Tuncelili) 

Güney Almanya Sorumluluğuna DILAR Kod 

Kuzey Almanya Sorumluluğuna Türkiye’de bir süre ceza evinde yatan MUSTAFA Kod Türkiye'deki Legal Faaliyetlerin Sorumluluğuna ESAT Kod (Urfalı) 

DHP Avrupa Sorumluluğuna CİHAN Kod Zafer Koç 

Avrupa Genel Eğitim Sorumluluğuna DİROK Kod 

Avrupa YCK Sorumluluğuna SİPAN Kod 

İskandinavya Sorumluluğuna Konya Cihanbeylili Selahattin Canavar 

Almanya Dış İlişkiler Sorumluluğuna MİZGİN Kod atanmıştır. 

Bu yeni yapılanmaya göre Avrupa Cephe Yönetimi 15 örgüt mensubundan oluşmaktadır. Cephe yönetiminin bir alt biriminde faaliyet yürüten örgüt mensupları (Ülke Bürosu) adı altında çalışma yürütmektedirler. 
Avrupa'dan örgütün diğer faaliyet yürüttüğü alanlara örgüt mensuplarını bu Ülke Bürosu göndermekle yetkilendirilmiştir. 

Türkiye de faaliyet yürüten örgüt mensuplarının parasal ihtiyaçları ile telsiz, telefon, elektronik araç ve gereçlerinin temini ve kırsal alana aktarımı da bu büro tarafından yapılmaktadır. Bu büroda o dönem HALİL Kod, ALİ ÇİÇEK Kod ve AGİT Kod isimli örgüt mensupları faaliyet göstermiştir. 

Bu büro doğrudan Avrupa sorumlusuna bağlı olarak faaliyet yürütmekte ve emirleri ondan almaktadır. Bu büroda çalışan örgüt mensuplarının tamamına Almanya pasaportu temin edildiğinden, faaliyetlerinde hiçbir sorun  yaşanmamaktadır. Ülke Bürosunda faaliyet gösteren militanlar, verilen görev gereğince Avrupa'nın bütün ülkelerini dolaşarak, bağlı birimlerdeki çalışmaları denetlerler. 

Bu yapılanmaya göre PKK terör örgütünün Avrupa kanadı ayrıca, Türkiye'de legal olarak çalışan tüm kitle, cephe yapıları ile basın yayın faaliyetlerini de yönlendirmektedir. Türkiye’deki Cezaevleri ve sözde PKK yapıları da Avrupa 
örgütüne bağlıdır. Bu süreçte Cezaevlerinde bulunan sözde örgüt yönetimleri yazdıkları raporları düzenli olarak cezaevlerine gönderilen kuryeler ve ziyaretçiler vasıtasıyla Türkiye’deki birimlere iletir, bu birimlerde posta veya kurye vasıtasıyla Avrupa yönetimine bildirimde bulunurlar. Öyle ki Türkiye’de yakalanan her örgüt mensubu hakkındaki bilgiler en kısa sürede Avrupa'ya ulaştırılarak, yönetimin bilgilendirilmesi sağlanmıştır. 

Yine PKK Almanya Mali Birimince her bölgede para toplama komiteleri kurulmuş ve alınan paralar bir merkezde toplanarak ilgili yerlere aktarılmıştır. Konu ile ilgili olarak Kali G.; "…ben alan olarak Paris'in Montajeole alanında faaliyet gösterdim, burada bulunan Kürt kökenli vatandaşlara propaganda yaptım, toplanan paralan daha kolaylıkla  alınmasını sağladım, Paris'te bulunan her komitede (11) kişi faaliyet göstermektedir, 1997 yılı Haziran ayına kadar bu şekilde faaliyette bulundum, 1997 yılı Haziran ayında konferansı andıran bir toplantı yapıldı, örgüt sorumluları olan Doğan ve Filo Kod isimli örgüt mensupları beni Almanya'nın Nürnberg şehrinde faaliyet göstermem için görevlendirdiler, buraya giderek bölge sorumlusu Kazım Kod ile görüştüm ve yardımcısı oldum. Nürnberg bölgesinde (6) komite alanı bulunmaktadır. 

Bu komitelerden her ay (15) bin Mark para teslim alırdım. Bu parayı da sorumlum Kazım'a makbuz karşılığı teslim ettim, Kazım'da bu parayı Avrupa sorumlusu Salih Kod'a teslim etmekte idi…” beyanlarıyla alt birimlerden üst birimlere doğru bir vergilendirme çalışmasının yapıldığını ifade etmiştir. 

Örgütün bu denli organize şekilde örgütlendiği Almanya’da Alman Hükümeti bir yandan PKK’yı cesaretlendiren adımlar atarken diğer yandan da Türkiye’ye yönelik pozitif mesajlar vererek, denge politikasını devam ettirmiştir. Bu siyasetin yansıması olarak Alman hükümeti 1997 yılında PKK’nın ülkesinde yardım  toplamasını yasaklamıştır. Alman ceza kanununun 129. maddesinin (a) bendine göre, terör örgütü kabul edilen örgütlere üye olmak ve yardım etmek suç sayılmıştır. Bu yasa kapsamında 1998’de Köln ve Hamburg’da, Aralık 1999 da ise Berlin’in Kreuzberg semtinde bazı örgüt evlerine baskınlar yapılmıştır. 

PKK örgüt yönetimi ise faaliyetlerinin yasaklanması kararının kaldırılması için Diplomasi Grubunu devreye sokarak "PKK Yasağı Kalksın-Yasak Yerine Diyalog" sloganıyla yeni bir kampanya başlatmış, söz konusu kampanyaya bir takım Alman sendika, dernek, kurum ve kuruluşlar ile siyasi partiler de destek vermiştir. 

Almanya Türkiye’yi memnun edecek bir takım adımlar atmış olsa da, danışıklı döğüş şeklinde Yunanistan hemen devreye girerek örgütü sahiplenen projeler ortaya koymuştur. Almanya ve Yunanistan’ın bağımlı ilişkileri günümüzde de ortaya çıkan bir gerçektir. Ekonomisi iflas eden Yunanistan’ın en önemli hamisi Alman devleti olup, Almanlar Yunan Devleti üzerindeki etkisini burada da göstermiştir. 

10 Mayıs 1998 tarihinde Atina’da düzenlenen “ Eski ve Yeni Doğu Sorunu ” adlı bir konferansta konuşan PASOK Merkez Yönetim Kurulu üyesi M. Haralambidis, Yunanistan Meclisi Dışişleri ve Savunma Komisyonu’nun, Sözde Kürt Parlamentosu ile beraber ortak bir toplantı yapmasını ve Yunanistan’ın düzenleyeceği bir Avrupa konferansıyla, sözde Kürt sorunu konusunda yeni bir Avrupa politikasına öncülük edilmesi gerektiğini ifade ederek örgüte desteğini derinleştirmiştir. 

Keza, Yunanistan’ın, Türkiye aleyhindeki terörist faaliyetlere verdiği destek, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından her yıl yayınlanan Küresel Terörizm Raporlarında; “Yunanistan’ın terör örgütü PKK’nın, Atina’da bir irtibat bürosu kurulmasına izin verdiği” ve “Türkiye’deki terörist faaliyetleri ile tanınan PKK örgütüne hoşgörülü baktığı” şeklinde eleştirilere uğramıştır. 

Bu konu ayrıca, Time Dergisi’nin, 30 Mart 1998 tarihli nüshasında “A Hellenic Heaven” başlığıyla inceleme konusu yapılarak, terör örgütünün Yunanistan’da rahatlıkla faaliyet gösterebildiği gündeme getirilmiştir. Yunanlılar kendi ülkelerindeki PKK faaliyetleriyle yetinmeyerek diğer ülkelerde de PKK faaliyetlerini desteklemişlerdir. Yunan asıllı Alman uyruklu SDP milletvekilleri Almanya’da bir Kürt köyünün kurulması için meclis bünyesinde çalışmalar sürdürmüştür. 

Öte yandan Yunanistan Sol ve İlerici Koalisyon Partisi Lideri Nikos Konstantopoulos Yunanistan’ın Loutraki bölgesindeki mülteci kampını ziyaret ederek Kürtçü organizasyonlara her türlü desteği vereceğini deklere etmiştir. 

Terör örgütünün Yunanistan kamplarında eğitim alan H. T. Adlı militanla yapılan mülakaatta; “…1997 yılı Kasım ayı içerisinde Adana havalimanından uçak ile İstanbul Atatürk Hava limanına geldim. 
Burada uçuş işlemlerimi tamamladıktan sonra uçakla Romanya ülkesine gittim. beni daha önceden telefonla arayan Hüseyin Kod isimli örgüt mensubu ile yanında Romen vatandaşı olan bir bayan ile birlikte karşıladılar. Bir arabaya binerek Bükreş şehrinde bulunan Romen bir bayanın evine gittik. Romanya'da bir ay kadar kaldım… Bir defa Hüseyin Kod isimli örgüt mensubu ile Kürt Derneğine gittik. 
Aradan bir süre geçtikten sonra Hüseyin Kod beni daha önce tanıştırdığı Gulan Kod isimli örgüt mensubuyla birlikte üzerimizde bulunan pasaportlarımızla Romanya'dan Bulgaristan'a tren ile gönderildik. Burada bizi ismini bilmediğim bir erkek örgüt mensubu karşılayarak, bu ülkede bulunan Kürt Derneğine götürdü. Burada bir gece aldıktan sonra ertesi gün Bulgaristan'dan Yunanistan'a otobüsle gönderildik… Bu şahıs bizi yanma alarak Atina'da bir eve götürdü. Bizi karşılayan örgüt mensubu akşam hava karadıktan sonra ben ve diğer iki arkadaşla birlikte Atina'nın dışında örgüte ait olan bir binaya götürüldük. Burada benimle birlikte toplam 50-60 kadar örgüt mensubu bulunmaktaydı. Benim katıldığım eğitim devresine 15. Yıl Eğitim Devresi deniyordu. Burada bayanlar ve erkekler ayrı ayrı kalmaktaydık. Bayanların sorumlusu Raperin Kod adlı örgüt mensubuydu. 

Ben Yunanistan'da ki bu kampa geldiğimde yazılı olarak Öz geçmiş raporumu verdim. Burada kendi isteğimle Aryen Kod adını aldım. 

Yunanistan'da ki kampta bulunduğum sırada ağabeyim olan S. T. ile karşılaştım… 

 …Bize bu kampta siyasi eğitim olarak "Parti Tarihî-Felsefe- Kadın ve Aile- Önderlik Gerçeği- Sosyalizm" gibi konular üzerine eğitim gördük. Burada ki eğitim dönemi bittikten sonra bizlere İran'da bulunan Kandil dağının eteklerinde bulunan başka bir kampa katılacağımızı kamp sorumlusu olan Deniz Kod isimli örgüt mensubu bizlere bildirdi. 1998 yılı Mayıs ayında uçağa binerek İran'ın Tahran şehrine gitmek üzere hareket ettik…” şeklindeki beyanları örgütün Atina’da ne denli rahat eğitim aldırdığını göstermektedir. 

Kürtçülük faaliyetlerinde Yunanistan’ın yanında İsveç devleti de öncü rol alan devletlerden bir diğeridir. Daha önceki yıllarda İsveç devletinin himayesinde açılan ve Kürt edebiyatını bir çatı altında toplaması amacıyla kurulan, “Kürt Kütüphanesi” istenilen başarıyı elde edemediğinden, yeniden yapılandırılması için çalışma  başlatılmıştır. Bu doğrultuda Geleceğin Kültürü Fonundan bu kuruluşa 1,4 milyon İsveç kronu aktarılarak kurumun çalışmalarına hız vermesi sağlanmıştır. 

Bu çerçevede 1998 tarihinde Avrupa’da PKK örgütü tarafından gerçekleştirilen ve geneli örgütünün Türk devletince muhatap kabul edilmesi için yapılan eylemlerin kronolojisi şu şekildedir. 

. 01 Şubat 1998 tarihinde Almanya-Köln’de 700 kişilik PKK sempatizan larınca bir toplantı gerçekleşmiştir. 
. Bu yıl İrlanda’nın Dublin şehrinde PKK güdümünde faaliyet gösteren Kürdistan Enformasyon Merkezi, Türk Turizmine yönelik boykot çağrısında bulunarak, Türkiye’ye seyahat edilmemesi çağrısında bulunmuştur. 
. PKK Avrupa sorumlusu Kani Yılmaz Kod Faysal Dumlayıcı, Celle Eyalet Yüksek Mahkemesi tarafından 7,5 yıl ağır hapse cezalandırılmış olmasına rağmen, ertesi gün aynı mahkeme tarafından serbest bırakılmış, bu 
konuda kutlamalar yapılmıştır. 
. Belçika’da örgüt güdümlü kuruluşlarca başlatılan yardım kampanyasında Ocak 1998 tarihi itibari ile 7 milyon Belçika frangı toplanmıştır. 
. Almanya-Stuttgart’ta 14 Şubat 1998 tarihinde “Stuttgart Siyasi Tutuklularla Dayanışma Komitesinin” 
organizasyonunda yardım gecesi düzenlenmiştir. 
. Örgüt paralelinde faaliyet gösteren “Vicdani Retçiler” adı verilen grup tarafından Türkiye’nin Köln Konsolosluğu önüne siyah çelenk bırakılmıştır. 
. PKK paralelinde Fransa’da faaliyet gösteren FKDF (Fransa Kürt Dernekleri Federasyonu) tarafından 10 Ocak1998 tarihinde “Bir Halkın Soykırımı ve Göçe Zorlanması” adı altında Republigue meydanında gösteri 
düzenlenmiştir. 
. 30 Ocak 1998 tarihinde İngiltere Bağımsız Televizyon Komisyonu (ITC) terörü destekleyen yayınlarından dolayı Med-Tv’ye 90.000 pound para cezası verilmesini kararlaştırmıştır. 
. Kürdistan Hukukçular Birliğinin 2. olağan kongresi 10 Mayıs 1998 tarihinde Almanya’nın Köln kentinde yapılmıştır. 
. Kürdistan Gazetesinin kurulmasının 100. yılı münasebeti ile 1998 yılı örgütçe Kürt Basın Yılı olarak kabul edilmiş olup, bahse konu olay eylem ve etkinliklerle kutlanmıştır. 
. 1996 yılında kurulan Kürdistan Gazeteciler Birliği 3. kongresini bu yıl 15 Şubat tarihinde Almanya’nın Köln kentinde gerçekleştirmiştir. 
Kürdistan Gazeteciler Birliğinin faaliyetlerinin arttırıldığı bu zamanda örgütün özellikle önemli bir medya gücüne sahip olduğu görülmektedir. Konu ile ilgili bilgi veren F.D. ile yapılan mülalaatta; “

1- Özgür Politika Gazetesi: Almanya'nın DİSBURG şehrinde yayınlanır. Günlük tüm Avrupa'ya dağıtılır ve günlük (10000 )adet satılmaktadır. 

2- Zülfikar Dergisi: Almanya'da aylık olarak çıkar. Alevi kökenli vatandaşlara hitap eder. 

3-Sterka Civan Dergisi: Almanya'da aylık çıkar gençliğe yönelik yayınlar yapar. 

4-Yurtsever İmamlar Birliği Yayın Organı 

5-Yezidilere Yönelik Yayın Organı 

6-Kürdistanın Sesi Dergisi: aylık olarak Yunanistan da çıkarılır, 

7-Voçea Mezapotamya: aylık olarak Romanya'da çıkarılır. 

8-Akîna Welat Gazetesi: aylık olarak Moskova'da çıkarılır Birleşmiş milletler içerisindeki Kürt kökenli vatandaşlara yöneliktir. 

9-Revşen Dergisi: Almanya'da aylık olarak çıkarılır. 

10-Kürdistan Report: Almanya'da aylık olarak çıkarılır İngilizcedir. Avrupa'ya yönelik yayın yapar. 

11-Jina Serbilint (Başı Dik Kadın) Dergisi: Avrupa'daki kadınları yönelik aylık olarak çıkartılır. 

12-Toplumsal Alternatif Dergisi: DHP örgütünün yayın organıdır. Almanya'nın Köln şehrinde çıkartılır. Bu dergiler PKK terör örgütünün legal yayınları olarak Avrupa da çıkartılmaktadır” ifadeleriyle bu zamanda kitlenin yönlendirilmesinde kullanılan Medya ağının çeşitliliğini göstermiştir. 

PKK terör örgütünün askeri kanadının kuruluş yıl dönümü olan 15 Ağustos nedeni ile yurtdışında gerçekleştirilen etkinlikler çerçevesinde; 

. 14 Ağustos 1998 tarihinde Almanya/Hannover ve Oldenburg'da bir miting düzenlenmiş, akabinde mitingi düzenleyen grup Bremen'e geçerek DHKP-C mensuplarının da katılımı ile ikinci bir miting gerçekleştirmiştir. Bremen'de gerçekleştirilen miting esnasında açılan stantta "Kürt realitesinin yasaklanmasını kabul etmiyoruz", "Yasak yerine diyalog" ve "Kürdistan kurtuluş hareketi 15 yıldır sürüyor" başlıklı bildiriler dağıtılmış, mitingden sonra Bremen Parlamento Binası önünde basın açıklaması yapılmıştır. 
. 15 Ağustos 1998 tarihinde Almanya/Münih'te yaklaşık 50 kişinin katılımı ile West Parkta bir piknik düzenlenmiş, polis toplu oturmaya ve müzik etkinliklerine izin vermemiştir. 
. 16 Ağustos 1998 tarihinde Danimarka/Kopenhag’da piknik düzenlenmiştir. 
. 16 Ağustos 1988 tarihinde Fransa/Marsilya'da "Kürt Halkevi" organizasyonunda Montpellier, Marignane ve Marsilya'daki sempatizanların katılımı ile bir gösteri düzenlenmiş, söz konusu gösteride folklor gösterileri  nin yanı sıra sözde ERNK bayrağı açılarak çeşitli konuşmalar yapılmıştır. 
. 16 Ağustos 1998 tarihinde Romanya/Bükreş'te yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı bir toplantıda, Türkiye aleyhinde sloganlar atılmıştır. 
. 06 Ağustos 1998 tarihinde Rusya'nın Moskova şehrinde sözde Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi (ERNK) BDT ve Doğu Avrupa sorumlusu Mahir Velat (K) Numan Uçar tarafından Rüstem Broy, sözde SKP milletvekillerinden Şeref Aşiri ve M. Samoyev ile Azerbaycan Kürtlerinden Aziz Akrari'nin da yer aldığı bir basın toplantısı düzenlenmiştir. 
. 17 Ağustos 1998 tarihinde Moskova Gençlik Sarayı salonunda bir etkinlik düzenlenmiş, söz konusu etkinliğe Moskova'da yaşayan Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkiye kökenli sempatizanlar ile bazı Rus 
vatandaşlarının yanı sıra Yaroslav'daki örgüt kampından minibüs ile gelen bir grup iştirak etmiştir. 
. Öte yandan, terör örgütü PKK adına yurt dışında faaliyet gösteren örgüt mensuplarınca her yıl düzenlenmekte olan Kürdistan Festivali, Almanya'nın Hessen Eyaletinde yapılması planlanmışsa da, Alman hükümet yetkililerinden gerekli destek ve iznin alınamaması nedeniyle festival, 12 Eylül 1998 tarihinde Hollanda'nın Rotterdam kentinde gerçekleştirilmiştir. 
. Rusya Federasyonu devlet DUMA'sı 09 Eylül 1998 tarihli oturumunda "Türkiye Cumhuriyetinde Kürt Sorununun Çözümüne Yönelik Barışçı Girişim" başlıklı bir açıklama kabul edilmiştir. DUMA'nın, terör örgütü PKK tarafından 01 Eylül 1998 tarihinde ilan edilen sözde tek taraflı ateşkes girişimini desteklediği, ayrıca 
BM, Uluslararası kuruluşlar, hükümetler, parlamentolar ve uluslararası kamuoyuna "Uluslararası hukukun genel kabul gören prensip ve normları çerçevesinde Kürt sorununa barışçı bir çözüm bulunması ve çatışmaların önlenmesi için ellerinden geleni yapmaları" yönünde çağrıda bulunulmuştur. 
. Ermenistan'da faaliyet gösteren Örgüt mensuplarınca, Yezidi orijinli şahısların yoğun olarak yaşadığı Artaşat, Haştarak, Aparan, Alagyaz, Al-Kazan ve Artık şehirlerinde PKK temsilcilikleri açılmıştır. Leninakan ve Emişadze şehirlerinde iki eğitim kampı daha açmaya çalışılmıştır. 
. 01 Eylül 1998 tarihinde Yunanistan/Atina'da bulunan Bathis Meydanında toplanan PKK yandaşları Yunan Parlamentosuna kadar devam eden bir protesto yürüyüşü gerçekleştirmiş, geceyi parlamento binası önünde geçiren kalabalık 02 Eylül 1998 günü sabah saatlerinde dağılmıştır. 
. 12-13 Eylül 1998 tarihinde Finlandiya/Helsinki'de "Kürt Kültür Konferansı" adı altında bir etkinlik düzenlenmiştir. 
. 17 Ekim 1998 tarihinde Hamburg Etnografya müzesinde gerçekleştirilen Cumhuriyetimizin 75. Yılı kutlamaları esnasında; müze dışında "Kürdistan Öğrenciler Birliği", "Hamburg Üniversitesi Yabancılar Şubesi" ve "Kürdistan Halkevi" isimli kuruluşlar tarafından bir protesto gösterisi düzenlenmiş, söz konusu gösteride “75. Yıl Türkiye Cumhuriyeti, 75. Yıl Baskı Demektir" başlıklı bildiriler dağıtılmıştır. 
. Avrupa alanında faaliyet gösteren örgüt mensuplarınca MED-TV yayınlarının Türkiye Devletince engellenmeye çalışıldığı iddiası ile Belçika/Brüksel'de bir gösteri düzenlenmiştir. Aynı iddialarla 15 Ekim 1998 tarihinde örgüt mensuplarınca Almanya/Köln'de yapılan gösteride WDR Stüdyoları işgal edilmek istenmiş, ayrıca Köln Katedrali'nin kulelerine sözde PKK bayrağı asma girişimi Alman Güvenlik  Kuvvetlerince engellenmiştir. 
. Belçika'da faaliyet gösteren örgüt mensuplarınca 10 Ekim 1998 tarihinde Louvain'de "Kürt Halkına Karşı Yürütülen Savaşın Durdurulması" konulu bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu toplantıya PKK Avrupa sorumlu su Kanı Yılmaz (K) Faysal Dunlayıcı, SKP'nu temsilen Yaşar Kaya, Ali Yiğit, Mahmut Kılıç, Mesut Faysal, I-KDP ve I-KYB temsilcilerinin yanı sıra Belçika Flaman Sosyalist Partisi -Avrupa Parlamentosu Üyesi Ann Van Lancker ile Danielle Mıtterand katılmıştır. 
. Leuven'de ikamet eden ve örgüt yanlısı bayanlardan oluşan bir grup, 24 Ekim 1998 tarihinde Brüksel Flaman Parlamentosuna giderek parlamenterler ile "Türkiye'deki Kürtlerin Sıkıntıları" konusunda görüşme yapmışlardır. Söz konusu görüşme Belçika/Leuven'de örgüt paralelinde faaliyet gösteren Kürt Dayanışma  Derneği organizesinde gerçekleştirilmiştir. 
. 24 Ekim 1998 tarihinde Belçika/Brüksel'deki NATO Genel Merkezi önünde terör örgütü PKK yanlısı bir grup, Türkiye aleyhtarı sloganlar içeren ve PKK'yı temsil eden sözde bayrakları taşıyarak gösteri yürüyüşü yapmışlardır. 
. Belçika’nın Jura Kantonu'nda PKK mensuplarınca eğitim amaçlı kullanılan bir Gençlik Kampı İsviçre Federal Polisince aranmış, arama esnasında bir kısım belge ve kasete el konularak incelemeye alınmıştır 
. Danimarka/Kopenhag'ta Cumhuriyetimizin 75. Yıldönümü kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilen “Turquie La Belle" gösterisi öncesinde, Frederiksberg Belediye Sarayı önünde, Kopenhag’da faaliyet gösteren Turizmi Boykot Komitesi tarafından "Türkiye'ye Turizm Seyahatini Boykot Edin", "Türkiye Altarnatif Turizm Rehberi" başlıklı ülkemiz aleyhtarı broşürler dağıtılmıştır. 
. 19 Ekim 1998 tarihinde Helsinki'de faaliyet gösteren ERNK bürosu organizesinde ülkemizi protesto amacı ile bir gösteri gerçekleştirilmiş, göstericiler Parlamento binası önünde Türkiye aleyhine sloganlar atmış ve "ERNK Avrupa Temsilciliği” imzalı bildiriler dağıtılmıştır. 
. Rusya Federasyonu Parlamentosu DUMA'ya bağlı Jeopolitika Komitesi, 08 Ekim 1998 günü "Türkiye-Suriye sınırındaki gergin durum" konulu bir basın toplantısı düzenlemiş, söz konusu toplantıya Komite başkanı Mıtraforov'un yanısıra, Komünist Partili Milletvekili Yuri Nıkoforenko ile ERNK'nın sözde BDT ve Doğu 
Avrupa temsilcisi Mahir Velat (K) Numan Uçar da katılmıştır. Toplantıda Mıtrafınov, "Türkiye-Suriye arasındaki gerginliğin diplomatik görüşmeler yoluyla çözümlenmesi gerektiği, Kürt sorununun ise acilen Birleşmiş Milletler tarafından gündeme alınmasında yarar olduğu" konularını içeren bir konuşma yapmış, ayrıca Jeopolitika Komitesi'nce "TC. Yöneticilerinin saldırgan açıklamaları“ başlıklı bir bildiri yayınlamıştır. 
. Terör örgütü PKK'nın Avrupa alanındaki üst düzey organizasyonu olan ve Avrupa sorumlusunun başkanlığında oluşturulan Avrupa Cephe Merkezi, 1998 yılı Ağustos ayı ilk haftası içerisinde bir toplantı gerçekleştirmiş, söz konusu toplantıda; “Kürt Sanat Akademisi'nin” işlerlik kazanması amacı ile Almanya'da bir bina satın alınması, Avrupa'da bir üniversite açılması yönünde çalışmaların başlatılması, Hollanda'da "Kürt Bankası" çalışmalarına hız verilmesi yönünde kararlar almıştır. 

1989 Paris Konferansı, 1991 Bonn ve Stockholm Konferansları, 1993 Avrupa Konseyi Kararları, 12-13- Mart 1994 tarihlerinde Belçika Brüksel'de Mediko Enternasyonal tarafından düzenlenen Kuzey Kürdistan Konferansı gibi aktivitelerin bir yansıması olarak; 23 Haziran 1998 tarihinde Meclis Raportörü İsviçreli Sosyalist Parlamenter Ruth Gaby Vermot-Mangol'ın kaleme aldığı rapor Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından "Güneydoğu Anadolu'da ve Kuzey Irak'ta Yerlerinde Edilmiş Kimselerin ve Göçmenlerin İnsani Durumu" ismi ile ele alınarak gündem yapılmıştır. 

Söz konusu raporun hazırlanmasına 1991 yılı itibarıyla başlanmış ve esas olarak Kuzey Iraklı mültecilerin durumunu düzeltmeye yönelik olmasına rağmen, zaman içerisinde PKK'nın geliştirdiği siyasi-diplomatik faaliyetlerin etkisiyle, terör örgütü PKK'yı ülkemizle siyasi muhatap düzeyine yükseltmeye çalışılmıştır. 

Yine PKK yandaşı Mahmut Baksı181 isimli etnik Kürtçü gazetecinin İsveç Dişileri Bakan Yardımcı Pierre Schori ile yapmış olduğu ve İsveç Aftonbladet Gazetesinde yayınlanan röportajda, "PKK'nın Kürt Halkının temsilcisi olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti ile PKK'nın Kürt sorunun tarafları olduğu, sorunun çözümü için bu iki gücün mutlaka siyasi diyalog başlatmaları gerektiği” şeklinde dile getirilen hususlar, Avrupa'nın sözde soruna yaklaşımını ve PKK'nın bu alanda kastettiği mesafeyi son derece çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. 

181 PKK terör örgütü daha önceki yıllarda Mahmut Baksi’nin kız kardeşi Leyla Baksi’yi infaz etmiş ve bunu resmi yayın organlarında da üstlenmiştir. Mahmut Baksi ise örgüt tarafından öldürülmemek şartıyla, örgüte destek vermeyi kabul eden bir kişidir. 

1998 yılı Temmuz ayında İHD’nin organize ettiği bir gösteriye katılarak PKK adına eyleme iştirak eden 4 kadın ve 3 erkekten oluşan Avusturyalı toplam 7 kişi gözaltına alınmıştır. Yine 1998 nevruzunda Diyarbakır’da ki kutlama larda yasadışı olaylar meydana gelmiş, gazeteci sıfatıyla bu gösterilerde yer aldığı tespit edilen Dino Kod adlı İtalyan vatandaşı Damiano Frisullo ve iki İtalyan arkadaşı gözaltına alınmıştır. Bu gelişmeden hemen sonra PKK Almanya örgütü tüm ülkelerde protesto gösterileri düzenlemiştir. Mahkeme tarafından bir yıl cezaya çarptırılan Dino kodun cezası daha sonra paraya çevrilerek serbest bırakılmıştır. Bu kişi İtalyan Kızıl Tugaylar (BR) örgütünün bir mensubu olup, daha önce bu suçtan dolayı ülkesinde gözaltına alınmış bir kişidir. 

Yukarıda uzun uzun anlattığımız olaylarda örgütün dile getirdiği yeni arguman PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti tarafından muhatap kabul edilmesini sağlamaktır. 

Bu amaçla yabancı parti, dernek ve etkili kişilerce de görüşülerek ülkemizin bu yönde bir adım atmasına zorlanması arzu edilmiştir. 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR


***