3 Mart 2016 Perşembe

BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ BÖLÜM 2



BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ BÖLÜM 2


VI. Siyasal Yozlaşma Şekli Olarak Rüşvet 


A. Rüşvetin Tanımı ve Niteliği 

Rüşvet, karar verme yetkisini elinde bulunduran kişilerin bu yetkilerinden dolayı elde etmiş oldukları ranttır. Bu şekliyle adeta yetkinin bir geliri olarak düşünülebilir. 
Buradaki rant kavramının içeriğine bakıldığı zaman, ekonomide herhangi bir katma değer yaratmayan, üretimi olmayan sadece gelir transferi olarak görülmektedir. 

Rüşvet ile ilgili yasal düzenlemeler hemen-hemen her ülke kanunlarında olduğu gibi TCK nun da da suç olarak belirtilmiş ve TCK nun 211-227. Maddelerinde düzenlenmiş olup, cezası genel olarak ağır ceza kapsamına alınmıştır. Örneğin TCK nun 211. Maddesinde rüşvetin tanımı şu şekilde ifade edilmektedir (Ergül, 1977: 133); " Maaşlı veya maaşsız, daimi veya muvakat, mansup veya müntehap, yeminli veya yeminsiz olarak Hükumete veya nahiye veya köylere ve belediyelere ait bir işle tavzif ve tevkil edilen ve Hükumet ve nahiyelerin doğrudan doğruya nezareti altındaki daire ve müesseselerin işlerini görmekte mükellef bulunanların ve efradı nastan olup ta hakem, ehlihibre, mümeyyiz, tercüman, sindik, muhammin, tasfiye memuru gibi resmi bir vazife ile mükellef bulunan kimselerin ve katibiadil ve avukat ve dava vekillerinin kanunen ve nizamen yapınağa mecbur olduğu şeyi yapmak veya yapmamak için aldıkları ve başkalarına aldırdıkları para ve hediye namıyla aldıkları eşya ve her 
ne suretle olursa olsun temin ettikleri sair menfaatler rüşvet olduğu gibi bu maksada mebni az veya çok bahaya alıp sattıkları ve ihale eyledikleri mal ve mülklerin hakiki kıymetiyle verilip alınan bedel arasındaki fahiş fark dahi rüşvettir". 

Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere rüşvet kavramı TCK nun da oldukça teferruatlı ve geniş içerikli olarak tanımlanmaktadır. Rüşvet genelolarak kamu görevlilerinin yetki kullanımı sırasında ortaya çıkmaktadır. Devlet toplumsal kaynaklar üzerinde eşit olmayan bir paylaşma ve kontrol sonucu ortaya çıkmış bir kurumdur. Devlet toplumun norm sistemine göre kaynakların kullanımını ve kontrol biçimini beHrlemelidir (Tekeli ve Şaylan, 1974: 93). 

Genellikle hukuki tanımı ve yasal düzenlemesinin yapılmasına rağmen rüşvet kavramı ekonomik ve sosyal düzen içerisinde de oldukça önemli bir niteliğe sahip olan bir kavramdır. Bu alanı inceleyen bazı kimseler rüşveti kamu yönetiminde karar alma süreci içerisinde bulunan bir karar girdisi (Tekeli ve Şaylan, 1974: 97) olarak görürken, bazıları ise rüşveti karar alma mekanizmasını hızlandıran bir mekanizma ve kamu hizmeti karşılığı ödenen bir karaborsa fıyatı (Oktay, 1983: 44) olarak düşünmektedirler. 


B. Rüşvetin Nedenleri 


Önceki bölümde incelemiş olduğumuz ve çoğu kez de birbiri ile çok ilişkili olan siyasal yozlaşma ve bunlardan birisi olan rüşvet de aynen siyasal yozlaşmanın 
sahip olduğu nedenlere sahiptir. Bunun yanı sıra önemli mevkilerde bulunan insanların beceriksizlikleri, din ve ahlak eğitiminin yetersizliği, sömürgecilik, eğitimin yetersizliği, fakirlik, caydırıcı cezalarm eksikliği, toplumsal baskının yetersizliği, hükümetin yapısı gibi durumlar da rüşvetin önemli neden leri olarak sayılabilir (El-Attas, 1988, 61). 

Aynı zamanda genelolarak, sosyo-ekonomik nedenler, örgütsel nedenler, sosyo-kültürel nedenler, yasalardan kaynaklanan nedenler ve kişisel nedenler olarak sayılabilir (TÜGiAD, 1997: 24-28). Bu nedenleri önceki bölümde açıkladığımız için burada tekrarlamanın gereği olmadığı düşüncesindeyim. 

C. Rüşvetin Etkileri 

Toplumsal bir sorun ve siyasal bir yozlaşma olarak düşünülen rüşvet, toplumun bulunduğu her yerde ortaya çıkmakta ve bazı yazarların olumlu etkisinin olduğunu savunmasına karşın, bir çok zararı ile toplumlan etkilemektedir. 
Rüşvetin olumlu yanını savunan bir takım yazarlar, rüşvetin siyasi, toplumsal ve ekonomik gelişmede işlevsel etkisinin olabileceğini ifade etmişler ve bu ifadelerini söylerken de Mertonun " Gizli İşlev " yaklaşımından etkilenmişlerdir (Berkman, ty.: 98-100). Fakat toplumsal kötülük olarak genel kabul görmüş olan bir kavramın bazı önemli yönlerinin olabileceği fikri, toplumsal ahlak ve ülkelerin temel yapısını teşkil eden hukuk kuralları açısından kökten tutarsızdır. 
Bu temel yaklaşımdan dolayı bu çalışmada rüşvet in iyi yönlerinin olduğu ile ilgili varsayım ve düşünceler üzerinde durmayacağız. 


1. Siyasi ve Yönetsel Sisteme Olan Etkisi 

Toplum içerisinde yaşayan çeşitli grupların (özellikle baskı ve çıkar grupları) iktidardan veya kamu yönetiminden çeşitli istekleri olacaktır. 
Kamu kurum ve kuruluşların bu istekleri en etkin, en verimli ve adaletli şekilde kanun ve kurallara uygun olarak yerine getirmeleri öncelikli olarak kurumsal yapının bir sorunudur. Eğer ülkedeki mevcut sısteın etkili bir şekıide bu grupların isteklerine cevap vermede yetersiz kalmaya başlarsa, bu yetersizliği ortadan kaldırıcı hukuki dayanağı olmayan yozlaşma türü ve bunların en başta geleni rüşvet oluşmaktadır. 

Bazı toplumlarda grupların veya toplumun isteklerine cevap veremeyen yönetimlere karşı toplumun şiddetle cevap verdiği bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında rüşvetin bu türden oluşumları bir nebze olsun ortadan kaldırarak toplum için olumlu etki oluşturduğu yönünde de tespitler vardır. Fakat bu türdeki düşünceler yaklaşım, siyasal ve toplumsal gelişme etkisi ve ekonomik düzen üzerindeki etkisi açısından sürekli olarak eleştirilmiştir (Berkman, ty.: 109-114). 

2. Ekonomik Sistem Üzerindeki Etkisi 

Rüşvetin günümüz toplumlarında en önemli etkilerinden bir tanesi ekonomi üzerindeki etkisidir. Soğuk savaş yıllarının geride bırakıldığı, rekabete bağlı olarak globalleşme çabasının revaçta olduğu günümüzde ekonomik sistem içinde olmayıp da, bu sisteme etki eden her türdeki davranış bu sistem üzerinde çeşitli etkiler meydana getirmektedir. 

Toplumda bir kişinin kazancının diğer bir kişinin kaybı olacağı düşüncesinden hareket ettiğimizde, rüşvet olayının bir sonucu olarak yapılmaması gereken bir işin yapılması yada yapılması gereken bir işin yapılmaması sonucu, bir kişi kazanırken diğer bir kişi kaybedecektir. Daha Kısa ve daha anlaşılır bir ifade ile toplumda gelir dağılımı bozulacaktır. 

Rüşvetin ekonomi üzerindeki etkisini bundan sonraki bölümde qaha ayrıntılı olarak işleyeceğiz. 

3. Toplumsal Sisteme Olan Etkisi 

Rüşvetin siyasi ve ekonomik sistemde olduğu kadar toplumsal sistem üzerinde de önemli etkileri vardır. Rüşvet ve diğer yozlaşma türleri zaman içerisinde toplumun tüm kesimlerine yayılmaktadır. 

Bu durumda toplumsal kokuşmadan, toplumsal yozlaşmadan söz edilmektedir. Kısaca, bu türden olaylar bizim toplumumuzda da " Hangi taşı kaldırsan altından bir çapanoğlu çıkıyor " şeklinde deyim leşmiştir. 


Aynı zamanda rüşvet türünde ortaya çıkan ve yayılan yolsuzluk, kendini yetiştirmek ve geliştirmek arzusuna sahip olan gençlerin idealistliklerini ortadan kaldırmakta ve bu insanların psikolojik rahatsızlıklarla karışlaşmasına neden olmaktadır. Özellikle üniversitede okuyan öğrencilerin mezuniyet Sonrası iş bulamama streslerinin önemli bir nedeni de rüşvet olgusudur. 

VII. Rüşvet ve Ekonomi 

Az gelişmiş ülkelerde devlet ve kamu bürokrasisi genellikle toplumun en örgütlü kurumları olup, bir çok ekonomik ve toplumsal görevı üstlenmektedirler. 
Özellikle Türkiye gibi devletin kamu yönetimi ve bürokrasisinin yanında ekonomik alanda da çeşitli görevler üstlenmesi bu gelişimin bir sonucudur. . 

Ekonomi içerisinde kaynakların kıtlığı, teknolojinin yetersizliği, kalifiye elemanların azlığı ve sistem ile uyum sağlayamayan siyasi yapının ekonomiye 
uyum sağlayamaması toplum içerisinde yozlaşmanın ortaya çıkmasına neden önemli ekonomik faktörlerdir. 

Siyasi yozlaşmanın hemen-hemen her çevrede ayıplandığı, sosyal, ahlaki ve kültürel değerleri rencide ettiğive genelde toplumun bütün kurumlarında 
insanların kendi çıkarlarını toplum çıkarlarının üzerinde tutacağı ' şeklinde bir anlayış ortaya çıkardığı kaçınılmaz bir gerçektir. Siyasi yozlaşma ile sosyo ekonomik gelişme arasındaki ilişki Şekil 1 de Görülmektedir. 




Şekil J. Roslowun Sosyo-ekonomik Gelişme Trendi 

Şekilde ;

I ile gösterilen bölge, geleneksel toplum aşamasını, 
II ile gösterilen bölge take-offa geçiş aşamasını, 
III ile gösterilen bölge take-off aşamasını. 
IV ile gösterilen bölge ekonomik büyüme ve kalkınma aşamasını ve 
V ile gösterilen bölge ise Refah toplumu aşamasını göstermektedir. 

Burada geleneksel toplum aşaması olarak feodalizmin yaşandığı düzen, take-offa geçiş aşamasında ekonomik büyüme ve kalkınmaya geçiş aşaması, take-off aşamasında ise kalkış aşaması kastedilmektedir (Aktan, ı 992: 58). 

Rüşvet kavramı üzerinde düşünülmeye başlanıldığı zaman akla sürekli olarak bu kavramın negatif etkileri gelmektedir. Rüşvet her şeyden önce kaynakların 
kötü kullanımı ve dağılımına sebep olmakta, bazı insanlardan bazı insanlara haksız gelir transferine imkan vermektedir. Bu açıdan bakıldığında rüşvet kavramı ekonomi içerisindeki bir sosyal maliyet olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Rüşvet ile birlikte diğer yozlaşma türlerine de dikkate aldığımızda milli ekonomiyi optimumdan saptıran gelişmelerin ortaya çıktığını görürüz. Bu optimumdan sapma kaynak kullanımında ve dağılımında etkinsizlik ve aşırı bürokrasi veya hiyerarşiden kaynaklanan X- etkinsizliği olarak karşımıza çıkmaktadır. 


Özellikle rant kollama çabaları sonucu haksız şekilde imtiyaz hakkı kazanan monopollerin piyasada rekabet baskısını azaltınaları, bu firmaların rekabete bağlı olarak azalacak olan mal iyetlerini artırmakta ve bu artan maliyetler sonuçta fiyatlara yansımaktadır. Bu açıdan bakıldığında rüşvet veya yolsuzluk lar maliyet olarak fiyatlara yans 'yarak vatandaşın cebinden rant kollayan kesimlere akmaktadır. Günümüzde rant kollama oranları önemli boyutlara ulaşmıştır. 
Devletin ekonomik alanda büyümesinin rant kollama faaliyetlerini artırdığını düşünürsek, devletin ekonomi içerısindeki payının artması ekonoınik sorunların 
ve yozlaşmaların bir kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır (TÜSİAD, 1995: 61). Rant kollamanın bütçe harcamaları ve GSMH içindeki payları Tablo. II ve ILL 'te görülmektedir. 


Rant kollama harcamalarının sosyal ve ekonomik açıdan israf olarak düşündüğümüzde bu maliyetlerin özellikle az gelişmiş ülkeler üzerindeki yükünün sayısal oranları tablolar da açıkça görülmektedir. Eğer bir ülkede devlet tarafından çalışanlara verilen maaş ve ikramiyeler, ekonomik rantlardan oluşuyorsa ve bu maaş ve ikramiyeler özel kesime göre daha fazla ise müstakbel politikacılar ve bürokratlar gözde makamları elde etmek için önemli kaynakları kendi emelleri doğrultusunda kullanacaklar, kısacası israf edeceklerdir. 

Gereğinden fazla bazı eğitim alanlarına ve politik kampanyalara harcama yapılmasında olduğu gibi (Buchanan, 1991: 278). 



Tablo. II : Bütçe Harcamaların Yüzdesi Olarak Rant Kollama (%: 1989) 

ÜLKE           ORK       MRK                ÜLKE      ORK      MRK 
Fransa        1.28        2.68               Kenya        3.97     6.77 
Almanya      1.38       3.55               Yunanistan 5.28     8.04 
İsviçre        2.10       7.61               Şili             5.32   14.34 
Belçika        2.13       4.88               Kore           6.08   16.24 
İngiltere      2.55       3.99               İtalya         7.31    25.17 
İsveç          2.59       4.74               İsrail          7.58   14.63 
Kanada        2.61      3.73               Türkiye      7.70    18.55 
ABD            2.80       4.77               Endonezya 7.85    16.09 
Avustralya   2.87        6.63              Meksika    10.16    30.96 
İspanya      2.92        4.13              Mısır         10.19    24.08 

Kaynak: Aktan, 1994: 169. 
ORK: Ortalama Rant Kollama; 
MRK. Marjinal Rant Kollama 




Tablo. III GSMH nın  Yüzdesi Olarak Rant Kollama (1989) 

                 ÜLKE %                             ÜLKE % 
İsviçre              0.19                       Kenya        0.99 
Almanva           0.20                        Kore          0.99 
Fransa              0.51                       Yunanistan 1.25 
Kanada             0.59                       Meksika      1.75 
ABD                  0.62                      Türkiye       1.78 
İspanya             0.66                      Endonezya  1.80 
Belçika              0.73                      Şili             1.99 
Avustralya         0.81                      İtalya          2.65 
İngiltere            0.89                     Mısır            5.19 
İsveç                0.92                     İsrail            5.43 

Kaynak: Aktan, 1994: 170. 

Bunun yanı sıra rüşvet ve diğer yozlaşma şekilleri kamu harcamalarında artış meydana gelmesi sonucunu da doğurur (Osterfeld, 1994: 30). Çünkü rüşvet veya siyasal yozlaşma ile bozulan gelir dağılımını düzeltmek amacıyla devlet gelir dağılımında yeterli pay alamayan kesimlere gelir transferi (Örneğin, sübvansiyonlar, destekleme alımları, bazı kesimlere düşük faizli kredi gibi) yapmak zorundadır. Bu ise zaten bütçe açıkları ile boğuşan az gelişmiş ülkelerde bütçe açıklarının artmasını körüklemektedir. Artan bütçe açıkları klasik makroekonomik teorilerde de bilindiği üzere enflasyona neden olacak ve bu sonuçta sabit gelirli insanların gelirini azaltacaktır. 


Diğer taraftan bütçe açıklarının kapatılmasında özellikle dış borç alma kredi bilitesi düşmüş ülkelerde devletler en kolay yol olarak para basma politikasını yürürlüğe koydukları için ekonomide para hacmi üretime göre daha fazla artmakta bu ise enflasyon ile birlikte yine toplumun üzerine bir yük olarak yansımaktadır. 

Devlet tarafından bazı kesimlere yapılan karşılıksız transferler (dul ve yetimlere, yaşlı ve sakatlara) gelirin yeniden dağılımında önemli rol oynamaktadır. 
Gelirin yeniden dağılımı için yapılan harcamalar bazı iktisatçılar tarafından şiddetle eleştirilmekte ve bu gelir transferini elde etmek için siyasi yozlaşmayı 
bir araç olarak kullandıklarını dile getirmektedirler (Aktan, 1992: 6] ). 

Gerek az gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde alınacak ekonomik kararlarda siyasi tercihlerin ön plana çıkarılması hem bürokrasinin etkin çalışmamasına hem de ekonomik yapıya uygun düşmeyen kararların alınmasına neden olmaktadır. Bu ise kamu kurum ve kuruluşlarında verimsizliği ve alınan ekonomik kararların uygulamalarında amaçsızlığa neden olmaktadır. Azgelişmiş ülkelerde siyasi yapı ve bürokrasi arasında politika geliştirme ve politika uygulama işlevleri yeterince farklılaşmamış olduğundan, bu ülkelerde sınırları dar ve tümüyle bürokrasiye yönelen reform girişimleri yerine daha kapsamlı ve soruna politika geliştirme ve uygulama işlevleri arasındaki ilişkiyi göz önüne bulundurarak yaklaşan idari reform girişimlerinin tercih edilmesi gereği sonucuna ulaşılmıştır (Berkman, 1975b: 12-21). 

Bir ülkede hükumetin almış olduğu politik ve ekonomik kararların uygulamaya konulabilmesi için öncelikli olarak güçlü bir iktidarın olması gereklidir Rüşvet ve siyasi yozlaşma gibi toplumsal hastalıklar toplumda olduğu kadar, siyasi hayatta da önemli etkiler meydana getirİr. Bu etkilerin en dikkate değer örnekleri, Türkiye de sık - sık gündeme gelmesi ve bu konu ile ilgili tartışmalarda TBMM de kavgaların ortaya çıkmasında görülmektedir. Ayrıca İtalya daki " Temiz Eller Operasyonu" adı altında yürütülen soruşturmalar siyasal yozlaşma probleminin ne kadar etkili savaşılması gereken bir toplumsal düşman olduğunu göstermektedir. Yine Pakistan ın eski Başbakanı Benazir Buttonun eşinin bir yolsuzluk skandalı dolayısıyla bu görevden uzaklaştırılması rüşvet veya siyasal yozlaşmanın ekonominin yanı sıra siyasi hayatı da ne dereceye kadar etkileyebileceğinin göstergesidir. Yine, Türkiye de bu konu ile ilgili olarak ortaya atılan iddialar çoğu zaman iktidarları yıkacak şekilde sarsıntılara neden olmaktadır. 

Bunun en son ve en çarpıcı örneği Türkiye nin 55. Hükumetinin muhalefet partileri tarafından yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak verilen gensoruya bağlı olarak yapılan oylamada güvensizlik kararı sonucu düşürülmesidir. 
Alınanların önemli haber dergilerinden birisi olan Der Spiegelin bu konu ile ilgili yazısı, gelişmelerin önemini çok iyi bir şekilde tasvir etmektedir. " Başbakan Yılmaz rüşvet ile savaşmak istedi, fakat rüşvet Onun kaderi oldu. Türkiye politik bir kaostan korkuyor (Zand, 1998: 202). 

Rüşvetin yukarıda açıklamaya çalıştığımız bu etkilerinin yanı sıra, bireyselolarak rüşveti alan ve veren açısından da önemli etkileri ortaya çıkmaktadır. Bu etkiler Şekil. 2 ve 3 de görülmektedir. 


ŞEKİL 2: Rüşvet Alan ve Almayan Kamu Görevlilerinin Marjinal Faydaları 


Şekil 2 rüşvetle iş yapan bir kamu görevlisi (memur) ile ıiişvet almadan çalışan bir kamu görevlisinin yapmış oldukları işten elde ettikleri marjinal faydayı 
(MU) göstermektedir. AB eğrisi rüşvet almadan çalışan memurun MU eğrisi, CD ise rüşvetle çahşan memurun MU eğrisi dir. Rüşvetle yapılan işlerin oranı azaldıkça, rüşvetsiz yapılan işlerin Mı) artacaktır. Diğer bir ifade ile rüşvetle yapılan işlerin sayısı arttıkça, rüşvetsiz yapılan işlerin MUs) düşecektir (Bardhan, 1997: 1331). işlerin rüşvetle yapılması ile birlikte M eğrisi yükselecek, bununla birlikte rUşvet alanlar arasındaki rekabetten dolayı rüşvetin MUsı düşecek ve eğri azalan bir trende girecektir. 

Şekildeki A veC noktaları istikrarlı, E noktası değildir. A noktasında yapılan bütün işler rüşvetsiz olup, rüşvet için herhangi bir ödeme yapılmaz. C noktası ise bütün işlerin rüşvetle yapıldığını göstermektedir. E noktasında görevini yapan memur rüşvet alıpalmama konusunda kararsızdır. Toplumda rüşvet alınmasının olumsuz tepkilere neden olması rüşvet almayı bu noktada engeller. Burada başlangıç şartları ve toplumun yapısı önemlidir. Eğer ortalama olarak ekonomide yüksek bir rüşvet seviyesi varsa MU eğrisi C noklasma doğru hareket eder. Tersi durumda hareketin yönü A noktası olacaktır. Rüşvetin çok yoğun olduğu bir ülkede (C noktası) rüşvet alanların MU sı rüşvet almayanlara göre daha yüksek olacaktır 

(C-B arası). Ayrıca rüşvet almadan görev yapan memurun MUsı negatif olacak, kısaca rüşvet almamak belli bir noktadan sonra memura acı verecektir. 

Rüşvetin diğer bir etkisi ise kamu hizmetlerinden yararlanan insanlar üzerindedir. Bu durum ŞekiL. 3 de görülmektedir. ŞekiL. 3 e göre ilk durumda tüketici AB nin eğimi ile belirlenen P denge fiyatında OA gelirine sahiptir. 

Tüketici OA geliri ve P denge fiyatında Xodan daha fazla olan Xi mal miktarını talep edecek ve 1 fayda düzeyine ulaşacaktır. 
Rüşvet söz konusu olmadığı sürece tüketici, AB doğrusu üzerinde belirlenmiş olan D noktasının solundaki herhangi bir noktayı da (mesela G noktasını) tercih edebilir. 
G noktası F noktasının sağında olduğu sürece tüketici rüşvetsiz olan piyasa sistemini tercih edecektir. Bu malın fiyatı rüşvet alan memur tarafından belirlenirse fiyat, piyasa fiyatının üzerinde oluşacaktır. 

Farz edelim ki, belirlenmemiş ya da rasyonalize edilememiş piyasa yapısında alternatif bütçe doğrusu AC ve denge noktası E olsun. Bu noktada piyasa fiyatı 
AC doğrusunun eğimi tarafından belirlenecek ve AC doğrusunun eğimi AB doğrusunun eğiminden fazla olduğu için piyasa fiyatı yükselecektir. Bu durumda tüketici OX2 kadar tüketimde bulunacak ve ancak II eğrisi ile gösterilen fayda düzeyine ulaşabilecektir. Bu durumda piyasa fiyatı A noktasına yaklaşırken, 
tüketilen miktar O a yaklaşacaktır. 
Buna bağlı olarak tüketirnin maliyeti artarken tüketilen miktar azalacak ve sonuçta tüketicinin faydası azalacak ve kamu hizmetkrinin fiyatı artacaktır 
(Van Rijckeghem and Weder, 1997: 9). 



3: Rüşvetin  Kamu Hizmetinden Yararlanan Tüketiciler Üzerindeki Etkisi 


Tüm bu gelişmeler bize göstermektedir ki, rüşvet veya siyasal yozlaşma özellikle globalleşen bir Dünya perspektifi içerisinde, ülkelerin kalkınmasına önemli bir engel ve az gelişmiş ya da gelişememiş ülkelerin gelişememesinde önemli bir etkendir. 
Bu ülkelerde kaynak kullanım ve dağılımında etkinsizlik, ekonomik istikrarsızlık ve gelir dağılımında adaletsizlik gibi üç önemli sonuç ortaya çıkacaktır (Özsoylu, 1996: lOS). 
Rüşvetin ekonomik etkilerinden bir diğeri de iktisadi büyüme üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkidir. 

Bunlardan bazıları şunlardır; 

Birincisi, 

Rüşvet kamu yatırımlarının artırarak büyürneyi azaltıcı bir etkiye yol açabilir ve kamu yatırımların üretim zamanını uzatarak kamu yatırımlarının verimliliğini 
azaltabilir (Tanzi and Davoodi, 1997: 20) 

İkincisi, 

Rüşvet kamu yatırımlarının artması vasıtasıyla büyümeyi azaltabilir, şöyle ki rüşvet yeterli olmayan ücretleri azaltarak sürekli olarak yapılması gerekli olan çalışma 
ve bakım harcamaları gibi genel harcamaları azaltarak büyürneyi etkileyebilir. Ayrıca rüşvet devlet harcamalarını da artırıcı etkide bulunabilir (Barro and Martin, 1995:434). . 

Üçüncüsü, 

Rüşvet alt yapı yatırımlarının oluşum kalitesini azaltarak büyürneyi azaltabilir. Sonuç olarak rüşvet, finansman için gerekli olan verimli tasarrufların yüksek vergi gelirleri vasıtasıyla ekonomiye katılımını engeller, büyürneyi azaltır (Tanzi and Davood i, 1997: 20). 

VIII. Sonuç 

Bu çalışmada az gelişmiş ülkelerde toplumsal bir sorun ve hastalık haline gelen siyasal yozlaşma ve onun bir uzantısı olarak ortaya çıkan rüşvet kavramı ve bunların özellik le ekonomi üzerinde ortaya çıkardığı etkiler teorik olarak incelemeye ve bu alanda yapılan ampirik araştırmalardan örnekler verilmeye çalışılmıştır. 


Modernleşme süreci ile ortaya çıkan bürokrasi ve refah devleti kavramları ile devletin ya da diğer bir ifade ile hükümetlerin işlevlerinin artması, kurumsal yapısı iyi oluşturulamayan ülkelerde siyasal yozlaşma faaliyetlerini artırıcı yönde etki yapmaktadır. 

Yolsuzluk kavramı genelde siyasi ve yönetsel yolsuzluk otmak üzere iki ana başlık altında incelenirken (Berkman, 1976: S), bunların toplumsal yapı içerisinde bir çok türü ortaya çıktığı görülmüştür. Kurumsal yapısı ülkenin ihtiyaçları ve geleneklerine göre oluşturulamayan ülkelerde sürekli olarak iktidarlar ya da bürokrasi ile toplum arasında çatışmalar ortaya çıkmakta, bürokrasi artmakta ve bu artan bürokrasi içerisinde yetki gücünü elinde bulunduran insanlara toplumun kaynaklarından fazlasıyla istifade etme imkanı oluşmaktadır. Bu gelişmeler toplumsal bozulma ve yozlaşmayı hızlandırmaktadır. 

Siyasal yozlaşma türleri içerisinde en önemlilerinden bir tanesi olan rüşvet, günümüz toplumlarının adeta önüne geçemediği bir ekonomik, siyasi ve sosyal problemdir. 
Bu probleme bağlı olarak kaynak kullanım ve dağılımında etkinsizlik ve verimsizlikler ortaya çıkmakta, gelir dağılımında adaletsizlikler oluşmakta, yetki gücü ehliyetsiz insanların eline geçebilmekte ve siyasi krizler ortaya çıkmaktadır. Bunun yam sıra ekonomik büyüme yavaşlamakta, kamu yatırımlarının verimliliği ve kalitesi azalmakta ve kamu hizmetlerinin fiyatı artmaktadır. 

Bu problemleri ortadan kaldırabilmek için öncelikli olarak, Hükumetler tarafından ciddi tedbirlerin alınması zorunludur. Bunlar içerisinde en önemlileri arasında 
yasal yaptırımların ağırlaştırılması, kurumlar içerisindeki bürokrasiyi artıran sebeplerin belirlenerek bunların ortadan kaldırılması, kamu görevlilerinin mali durumunun iyeleştirilmesi, toplumda özellikle sivil örgütler tarafından kamuoyu oluşturulması sayılabilir (Berkman, 1988: 40-47). Sonuç olarak diyebiliriz ki, siyasal yozlaşma ve bunların içerisinde en önemlisi olarak görülen rüşvetin toplum içerisinde ortadan kaldırılması için öncelikli olarak kurumsal yapıların düzenlenmesi ve bu kurumsal yapılarda görev alacak olan insanların ahlaki açıdan eğitilmesi gerekmektedir. 

Summary: In this study, political degeneration thal has become a social problem and illness through the less developed countries, and corruption concept are explored. The features of lhese problems and their effeclS especially on economic relations have been examined theoretical1y. Related with these subjecıs, empirical exanıples are given. Bureaucracy and wclfare-state concepts which have come OUt as a resul! of modernisation period, have increased the funcıions of govemments. So that these developments makes multiplying effeclS on politiea\ degeneration in the countries that could have not coustructed its institutional stnıcture. 
Malversation is studied under two headlines as political and administraıive cornıption. Thcre are also many types in social sırue!ure. 
Corruption problem which is one of the most important types ofpolitical eorruption, is economic, political and soeial problem of communities. 
To overcome these problems, fırst of all goverments must take serious measurements, have to rearrange institutional struetures and edueate the persons who will be employed through these institulions in an ethical ınanner. 


Notlar: 

(I) Bu teori H. Leibensteın tarafından ortaya atılmış ve hem bürokrasi alanında hem de firmalar da ortaya çıkan gereğinden fazla büyümenin olumsuz etkisini belirtmektedir. 
Geniş bilgi için; Ingo Schmıdt und Andre Schmidt, "X-Ineffizient, Lean Production und Wetlbewerbsfa.higkeit", Wirtschaftswissenschaftliche Studium, Beft 2, Februar ı 996, ss. 65-71. (1) 
Geniş bilgi için, Pranab Bardhan, "Corruption and Development: A Review of Issues", Journal of Economic Literature, Vol. XXXV (September 1997), pp. 1343-6. (3) 
Geniş bilgi için, Seyyid Hüseyin EI-Atlas, Toplumların Çöküşünde Rüşvet (Çev: Cevdet Cerit), Pınar Yayınları, No:40, 1988, İstanbul ve Sadun Emre alp, Az gelişmişlik ve Siyasal Yapılar Türkiye, Mısır, Peru, Birey ve Toplum Yayınları, Ankara 1983. 

Kaynaklar 

Aktan, C. C. (1994) Çağdaş Liberal Düşüncede Politik iktisat, Takav Matbaası, Ankara. 
Aktan, C. C. (1992) Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi: 1980-1990 Türkiye Deneyimi, Afa Yayınları. 
Bardhan, P. (1997) "Corruption and Development: A Review of lssues", Journal ofEconomic Lileraıure, Vol. XXXV. 
Barro, R. 1 and Martın X. S. (1995), Economic Growth, McGraw Hill, New York. 
Berkman, A. Ü. (1975 b) "Administrative Reform Or Bureaucratic Reform: The Choice For The Underdevelopment Countries", ODTO Gelişme Dergisi, Sayı 9, Güz. 
Berkman, A. Ü. (1975a) "Comperative Public Adminıstratİon and the Study of Bureaucracy", ODTO Gelişme Dergisi, Sayı 8, Yaz. 
Berkman, A. Ü. (1976) "Corruption in Administration in the Developing Countries", ODTO Gelişme Dergisi, Sayı 10, Kış. 
Berkman, A. Ü. (1988) "Yolsuzluk ve Rüşvete Karşı Önlemler", Boğaziçi Oniversitesi Ekonomi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Kış. 
Berkman, A. Ü. (t.y.) Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, No: 203, Ankara. 
Berkman, A. Ü. (1998) "Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvete Karşı Önlemler: Değişik Ülkelerden Bazı Örnekler", Yeni Türkiye, Yıl 4, Sayı: 23-24, EylüI-Aralık. 
Buchanan, J. B. (1995) "Rant Kollama ve Kar Kollaına" (Çev: Aytaç Eker), Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat, İzmir. 
Bulutoğlu, K. (198'1) Kamu Ekonomisine Giriş, Filiz Kitabevi, İstanbul. EJ-Attas, S. H. (1988) Toplumların Çöküşünde Rüşvet (Çev: Cevdet Cerit), Pınar Yayınları, No AO, İstanbul. 
Emre alp, S. (1983) Azgelişmişlik ve Siyasal Yapılar Türkiye, Mısır, Peru, Birey ve Toplum Yayınları, Ankara. 
Ergül, H. C. (1977) Türk Ceza Kanunu, Adalet Bakanlığı Yayınları, No:4, Ankara. Eryılmaz, B. (1994) Kamu Yönetimi, Üniversite Kitabevi, İzmir. 
Eryılmaz, B. (1992) Tanzimat ve Yönetimde Modernleşme, İşaret Yayınları, İstanbul. 
Heper, Metin (1973) Modernleşme ve Bürokrasi, Sosyal Bilimler Derneği Yayını, Ankara. 
İTO (1997) İzmit Ticaret Odasının Rüşvet ile ilgili Olarak Yapmış Olduğu Araştırma. 
March, J. G. ve Simon H. A. (I973) "Bürokrasinin İşlevsizliği" (Çev: Gencay Şaylan), Amme İdaresi Dergisi, Cilt 6, Sayı 3, EylüL. 
Mumcu, A. (1985) Osmanlı Devletinde Rüşvet, İnkılap Kitabevi, İstanbul. 
Oktay, C. (1983) Yükselen İstemler Karşısında Türk Siyasal Sistemi ve Kamu Bürokrasisi, İstanbul Üniversitesi SBF Yayını, İstanbul. 
Osterfeld, D. (1994) "Yolsuzluk ve Ekonomik Kalkınma" (Çev: C. Can Aktan), Türkiye Günlüğü, Sayı: 30, Eylül-Ekim. 
Özdemir, B. (1998) "Kamu Yönetiminin Başlıca Sorunları ve Çözümlere Genel Yaklaşımlar", Yeni Türkiye, Yıl 4, Sayı: 23-24, Eylül-Aralık. 
Özsoylu, A. F. (1996) Türkiye'de Kayıt Dışı Ekonomi, Bağlam Yayıncılık, İstanbul. 
Savaş, V. F. (1994) "Politik Yozlaşma Ortamından Refah Devletinden Minimal Devlete", Türkiye Günlüğü, Sayı: 30, Eylül-Ekim. Schmidt, 1. ve Schmıdt, A. (1996) "X-Ineffizient, Lean Production und Wettbewerbsfahigkeit", Wirıschqftswissenschqftliche Studium, Heft 2, Februar. 
Şaylan, G. (1975) "Toplumsal Değişme, Yönetsel Bozulma ve Yolsuzluk", Amme İdaresi Dergisi, Cilt 8, Sayı 4, Aralık. 
Tanzi, V. ve Davoodi, H. (1997) Corruption, Public Investment, Growth, IMF Working Paper, Nr. 97/139, October. 
Tekeli, İ ve Şaylan, G. (1974) "Rüşvet Kuramı", Amme İdaresi Dergisi, Cilt 7, Sayı 3, Eylül. 
TÜGİAD (Türkiye Genç İş adamları Derneği) (1997), 2000 li Yıllara Doğru 
Türkiye'nin Önde Gelen Sorunlarına Yaklaşımlar: 23-Kamu Yönetiminde Yozlaşma ve Rüşvet, TÜGiAD Yayını, Nisan. 
TÜSİAD (1995) Optimal Devlet, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yayını, Şubat. 
Van, R. C. ve Weder, B.(l997) Corruption and the Rate of Temptation: Do 
Low Wages in the Civil Service Cause Corruption?, IMF Working Paper, Nr. 9703, June. 
Zand, B. (1998) "Banden im Staat", Der Spiegel, Nr. 49,30.11.1998. 


HAZIRLAYAN YAZAR ; Orhan ÇOBAN 
KAYNAK; ALINTI;
İktisadi ve idari Bilimler Dergisi, Cilt: 13, Haziran 1999 Sayı: 1 


****

BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ BÖLÜM 1



BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ BÖLÜM 1




BİR SİYASAL YOZLAŞMA TÜRÜ OLARAK RÜŞVET VE EKONOMİK ETKİLERİ 

Orhan ÇOBAN*
• Arş Gör. Cumhuriyet Universitesi İİBF Iktisat Bölümü. 
  Orhan ÇOBAN 

Özet: Bu çalışmada az gelişmiş ülkelerde sosyal bir sorun ve hastalık haline gelen siyasal yozlaşma ve rüşvet kavramı incelenmektedir.
Bu sorunların özellikleri ve özellikle ekonomik ilişkiler üzerindeki etkileri teorik olarak incelenmiştir. Ayrıca bu etkilerin sonuçları ile ilgili olarak yapılan ampirik çalışmalardan örnekler verilmiştir. 

Bürokrasi ve modernleşme sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan refah devleti kavramı, hükumetler in fonksiyonlarını artırmıştır. Bundan dolayıdır ki, söz konusu gelişmeler kurumsal yapılarını oluşturmamış ülkelerde siyasal yozlaşma ilzerinde çeşitli etkiler yaratmaktadır. Yozlaşma kavramı genel olarak siyasal ve yönetsel yozlaşma olarak iki başlık altında incelenmiştir. 

Ayrıca toplumsal yapı üzerinde de yozlaşmanın farklı türleri ortaya çıkmaktadır. Siyasal yozlaşmanın en önemli türlerinden birisi olan rüşvet, toplumların 
ekonomik, politik ve sosyal bir sorundur. Bu sorunların ortadan kaldırılabilmesi için öncelikle hükumetlerin bir dizi ciddi tedbirler alması; kurumsal yapılarını 
yeniden düzenlemesi ve bu kurumlarda istihdam edilen personelin ahlaki açıdan eğitimi gereklidir. 

 I. Giriş 

Gelişmekte olan bir çok ülke, genellikle mevcut kıt kaynakları ile kendi kabuğundan çıkmaya çalışmakta ve buna bağlı olarak bir takım ekonomik, siyasi ve sosyal problemler yaşamaktadır. 
Bu problemler toplumun kendi iç dinamiğinden kaynaklanmakla birlikte, çoğu zaman mevcut yapının işleyişinden ortaya çıkmaktadır. 
Siyasi olarak kendilerine istikrarlı bir düzen kuramayan ya da kurdukları mevcut siyasi yapıyı, siyasi yapının gerektirdiği şartlara göre oluşturamayan bir çok ülke toplumsal çatışmalarla birlikte siyasi ve iktisadi zorlama ve tutarsızlıklarla karşı karşıya kalmaktadır. 

Özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan yukarıda kısaca değindiğimiz olumsuzluklar ne yazıktır ki, önüne geçilemeyen bir hastalık şekline gelmiştir. 

Bu hastalık Türkiye de de sürekli olarak hissedilmekte ve yaşanmaktadır. Bu olumsuzluklardan birisi olarak ifade edilen yozlaşma, sadece kendi alanı ile kalmamakta, ayrıca diğer alanlara da sirayet etmektedir. 

Temellerini tanzimat dönemine bağlayabileceğimiz Türkiye deki yönetim sistemi günümüzde siyasi yapının kendi içerisindeki tutarsızlıkları sonucu bazı 
alanlarda işlerliğini kaybetmeye başlamıştır. İşlerliğini bazı alanlarda kaybetmeye başlayan siyasi yapı sonucu toplumda ve bürokraside bir takım kanuni olmayan değerler kendini kabul ettirmeye başlamıştır. 

Günümüz medyasında da sürekli olarak güncel konulardan biri haline gelen siyasal yozlaşma ve bunun bir uzantısı olan rüşvet ve bu olgunun ekonomi üzerinde ortaya çıkardığı etkiler bu çalışmada irdelenmeye çaJışılacaktır. 

• Arş Gör. Cumhuriyet Universitesi İİBF Iktisat Bölümü. 
  Orhan ÇOBAN 



II. Siyasal Yozlaşma 


A. Sİyasal Yozlaşmanın Tanımı Ve Temel Nitelikleri 

Özellikle siyaset bilimcilerin çalışma alanlarına giren İngilizcede "Corruption", Almancada " Korruption " olarak ifade edilen siyasal yozlaşma kavramı, çoğunlukla rüşvet ve yolsuzluk ile aynı anlamda kullanılmaktadır. 


İnsanların toplumsal yaşama geçmeleri ile birlikte yönetim, sağlık, eğitim gibi kavramlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu kavramların toplumlar tarafından benimsenmeye başlanması, toplum içerisinde yeni yapılanmaların gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. 

Genel görüş, toplumların oluşması ile birlikte siyasal yozlaşmanın da bu oluşum içerisinde ortaya çıkacağıdır. Çünkü ekonomideki temel varsayımlardan birisi olan rasyonel insan tiplemesinde, kendi faydasını sürekli olarak maksimize etmeye çalışacak insan tipini göz önüne aldığımız zaman, sürekli olarak kendi çıkarını ön plana çıkaran ve kendi yetkisini fırsatını bulduğu anda kendi çıkarları için kullanan bir insan ve bu insanların oluşturduğu bir toplumsal yapı ortaya çıkacaktır. Ayrıca henüz siyasi , sosyal, ekonomik ve hukuki yapılarını ve kurumlarını oluşturamayan ülkelerde bu süreç daha hızlı ve daha etkin işleyecektir. 


Bu açıklamalarımız ışığında siyasi karar alma mekanizması içerisinde görevalan insanların, (seçmen, siyasetçi, bürokrat, baskı ve çıkar grupları v.b.) kendi faydalarını ön plana çıkararak ve toplumdaki mevcut yapının (ekonomik, siyasi, hukuki, dini, kültürel) aksaklıkların dan faydalanarak gerçek durumu ihlal edici davranışlarının tamamını siyasal yozlaşma olarak tanımlayabiliriz. 


Siyasal yozlaşma, her ne kadar rüşvet ve yozlaşma ile genelde aynı anlamda kullanılan bir kavram olmasına karşın, içerik olarak bu kavramlardan daha geniş olup bu kavramları da ihtiva etmektedir. Siyasal yozlaşmanın türlerini incelemeden önce bu kavramın temel niteliklerini ortaya koymakta fayda vardır. 
Siyasal yozlaşmanın temel nitelikleri şunlardır (Aktan, 1992: 22); 

• Siyasal yozlaşma, siyasi süreçte ortaya çıkmaktadır. Siyasi süreç, devletin karar alma mekanizmasının cereyan ettiği yapıdır. 
• Siyasal yozlaşma, siyasi süreçte rol alan kimselerin (siyasetçiler, bürokratlar, baskı ve çıkar grupları, seçmenler) birbirleriyle olan ilişkilerinde, daha doğru 
bir ifadeyle " Siyasal Mübadele " içerisinde ortaya çıkmaktadır. 
• Siyasal yozlaşma ile karar verme yetkisine sahip olan kimseler sahip oldukları kamusal yetki ve gücü, mevcut norm ve ahlak kurallarına aykırı olarak 
kullanmaktadırlar. 
• Yetki ve gücü kötüye kullanan kamu görevlileri, kendilerine ve/veya yakınlarına bir ayni veya nakdi fayda sağlamaktadırlar. Siyasal yozlaşma " Kamu zararına özel çıkar sağlama" eylem ve davranışını içerir. 
• Siyasal yozlaşma genellikle gizlidir. Ancak hoşgörü ile karşılandığı ortam ve durumlarda bu gizlilik ortadan kalkmakta, gizliliğin ortaya çıkarılması riski, siyasal yozlaşmanın piyasasına ve dolayısıyla fiyatlara yansımaktadır. 
• Siyasal yozlaşma zaman içerisinde toplumun bütün kesimlerine yayılma özelliğine sahiptir. Ekonomik yozlaşma, akademik yozlaşma gibi kavramlar kuralların ve kurumların iyi oluşturulmamasından kaynaklanır. 
• Siyasal yozlaşma ile demokratik olarak ifade edilen kurumlar zaman içerisinde işlerliğini kaybeder ve bunun yerine "Baskı ve çıkar grupları demokrasisi" olarak ifade edilen " Plütokrasi " kavramı geçer. 
• Siyasal yozlaşmanın hakim olduğu devlet düzeni monarşi, oligarşi veya demokrasi olabilir. Kısaca, tüm mevcut yönetim sistemlerinde insan unsuru ön plana çıktığı için siyasal yozlaşma değişik boyutlarda ve türlerde vardır. Siyasal yozlaşmanın hakim olduğu devlet düzeni Kleptokrasi olarak adlandırılmaktadır. 

Tüm bu nitelikler siyasal yozlaşma kavramının ne kadar geniş bir çerçeve içerisinde ele alınabileceğini bize işaret etmektedir. 

Siyasal yozlaşmanın önemli bir diğer özelliği sosyo - ekonomik yapı ile yakın ilişki içerisinde bulunmasıdır. Sosyo - ekonomik yapıdaki değişme ve gelişme, başka bir ifade ile modernleşme ile siyasal yozlaşmanın toplum içerisinde artmasının temel nedenleri şu şekilde özetlenebilir (Şaylan, 1975: 85); 

-Modernleşme kavramı toplum içerisinde sürekli olarak yeni kaynakların ve imkanların ortaya çıkarılması ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. 
Toplum içerisinde bir takım çıkar çevreleri bu kaynak ve imkanları kendi güçlerine dayanarak elde etmeye çahşırlar. Bu çabalar sonucu siyasal yozlaşma 
hız kazanır. 

-Modernleşme kavramının toplumlarda benimsenmeye ve yaşanmaya başlanılması ile birlikte bürokrasi kavramı da yerleşmeye başlamıştır 
(Heper, 1973: 36-48). Bu değişimin bir sonucu olarak toplumun sınıfları arasında zıtlaşmalar hatta çatışmalar meydana gelmektedir. Bu çatışmalar doğrultusunda bazı kesimler kaynak ve fırsatları kendi çıkarları için kullanmayı meşrulaştırabilmek tedirler. 

-Modernleşme ile birlikte toplum yapısında olduğu kadar, siyasi kurumlarda da değişmelerin olması kaçınılmazdır. Bu sürece bağlı alarak siyasi kural ve kurumlar da değişmekte ve sistem içerisinde yeri doldurulamayacak boşluklar meydana gelmektedir. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu boşluklar bazı kesimler için ( Özellikle de siyasi karar alma sürecindeki ler) fırsat ortamını meydana getirmektedir. 



III. Siyasal Yozlaşma Nedenleri 

A. Devletlerin Yapısından Meydana Gelen Nedenler 


1. Devletin Ekonomi ve Sosyal Düzen İçerisindeki Ağırlığının Artması ,

Günümüzde özellikle kapitalizm sisteminin hakim olduğu ekonomilerde devlet, refah devleti çerçevesinde sürekli olarak vatandaşlarının hayat seviyesine, diğer bir ifade ile yaşam standartlarını artırmak için sosyal, siyasi ve ekonomik hayata katılmaktadır. 
Bu durumun bir sonucu olarak devletin yu kanda saymış olduğumuz faal iyetler içerisindeki payı sürekii olarak artmaktadır. Çağdaş devlet düzeni olarak isimlendirilen refah devleti fikri bir taraftan siyasi iktidarın ekonomiye, buna bağlı olarak piyasa mekanizmasının işlemesine müdahalesini artırırken, diğer taraftan da devlet bütçesinin açık vermesine, devlet borçlarının artmasına ve siyasi iktidarın para basma aracına daha sıklıkla başvurmasına neden olınaktadtr (Savaş, 1994: 10). 

Ayrıca kamusal hizmetlerin miktarının ve çeşitlerinin siyasi yollardan tespit edilmesi kaynakların harekete geçirilmesinde zaman kaybına neden olmakta ve bu zaman kaybına bağlı olarak talep miktarında artış, arz edilen miktarda ise bir azalış ortaya çıkmaktadır. Ekonomide üretici rantı olarak ifade edilen bu arz-talep dengesizliğinden ortaya çıkan fark, kamu mallarını kullanıcılara aktaran kişilerin veya çevresindeki insanların eline geçmektedir (BulutoğIlı, 1981: 35). 

Özellikle denetimlerin yetersiz olduğu ülkelerde bu durumlarla çoğu kez karşılaşılmaktadır. 


2. Statükoculuk 

Kamu yönetiminde yöneticilerin icraatları genellikle yönetilenlere aksettirilme meye çalışılır. Yönetenleri yönetilenler tarafından denetleme mekanizmasının bulunduğu demokrasi ile yönetilen ülkelerde, eğer kurumlar çok iyi işletilebiliyorsa, yolsuzluk olgusunun azaltılmasının mümkün olduğu ortaya çıkmıştır. 

Özellikle Batılı gelişmiş ve kurumlaşmalarını hemen-hemen tamamlamış ülkelerde siyasal yozlaşma kavramının çok az telaffuz edilmesi bunun en çarpıcı örneğidir. 

Özellikle Türkiyeyi de içine dahil edebileceğimiz gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde sürekli olarak toplumda bir siyasal yozlaşmanın olduğu ve özellikle bu 
durumun bürokrasi kesiminde yoğunluk kazandığı iddia edilmekte ve yaşanan olaylar bu iddiaları haklı çıkarmaktadır. 

İzmit Ticaret Odası tarafından 1000 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada bürokrasi alanında işlerini yaptırmak isteyen insanların % 66 sı işlerini yaptırmada yasa dışı uygulamalara maruz kaldıklarını ve yine % 47.1 i ise yasal bedelin dışında bedel ödediklerini ifade etmişlerdir (İTO, 1997: 10 ). 

Bazı alanlarda kamu yönetimi kararlarının gizliliği bir tarafa bırakılırsa, bürokrasinin genel olarak dışa kapalı olması ve statükocu bir yapı içerisinde çalışması siyasal yozlaşmayı ortaya çıkaran en Önem li nedenlerden birisidir. Yönetimde gizlilik ve dışa kapalılık olarak ifade edilen statükoculuk, kurumlar içindeki yolsuzlukların saklanmasına ortam hazırlamakta ve vatandaşı bürokrasi karşısında savunmasız ve güçsüz hale getirmektedir (Eryılmaz, 1994: 44). 

Gizlilik perdesi arkasındaki kamu görevlileri kendi faydalarını artırma imkanı sağlayan yetkilerinden dolayı statülerinin değişmemesi için her türlü yola başvurmaktadırlar. Dolayısıyla bu şekildeki bir düşünce şekli kamu yönetiminde ortaya çıkan bozuklukların düzeltilmesine engel olmaktadır. 


3. Merkezden Yönetim 


Bir takım yetkilerin yerel yönetimlere bırakılmadığı merkezden yönetimin hakim olduğu ülkelerde yolsuzluk olaylarının oluşması için daha kolay ortamlar meydana gelmektedir. Konuya bu açıdan yaklaşıldığı zaman merkezden yönetimin yolsuzluğun nedenlerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz. 

Bürokrasi modelleri hem Weber hem de Weberden sonraki bilim adamları tarafından incelenmiş ve bu modellerin az gelişmiş ülkelerde yetersiz kaldıkları ileri sürülmüştür (Berkman, 1975 a: 1-23). Kamu yönetiminin bürokrasinin artmasına eğilimli bir yapısının olması ve bu alanda alınacak kararların sürekli olarak büyük sorumluluklar üstlenilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarması, buralarda çalışan insanları alınacak kararlarda sorumluluk almamaya teşvik etmektedir. Bu durum hem yapılması gereken işlerin geç yapılmasına 
hem de insan unsurunun daha fazla ön plana çıkmasına sebebiyet vermektedir. Böyle olunca da kurumlar içerisinde bürokrasi artmakta ve Leibensteinin ortaya attığı X-etkinsizliği teorisi işlemeye başlamaktadır (1). 

B. İşlemsel Nedenler 

1. Sorumluluktan Kaçma 

Devletin yapısından kaynaklanan nedenler içerisinde göstermiş olduğumuz sorumluluktan kaçma kavramı özellikle aşırı yetkilerle donatılmış ve bu yetkilere bağlı olarak bir çok görev verilmiş olan merkezden yönetimin hakim olduğu ülkelerde, kamu kurumlarında çalışan memurlar mümkün olduğunca sorumluluk altına girebilecekleri işlerden kaçınmaktadırlar. Kurumsal yapılarını oluşturamamış ülkelerde sorumluluk sınırlarının da çok iyi belirlenememiş olması yetki karmaşasını da ortaya çıkarmaktadır. 

Bürokraside görülen karmaşıklığı açıklamak üzere bir çok çalışmalar yapılmıştır (March ve Simon, 1973: 139-149). Bürokrasinin belirli bir noktadan sonra tıkanmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de siyasi iktidarlardır. 

Çünkü politikacılar genellikle bürokrasiyi kendi çıkarlarına göre yönlendirmeyi istemelerinden dolayı, bürokrasinin sınırları dışına çıkılmakta ve bu durum kanun ve kural dışı faaliyetlerin yapılmasına zemin hazırlamaktadır. 

2. Siyasallaşma

 Kamu yönetimi siyasi iktidarların ieraatlarını oynadığı bir sahnedir. Burada yapılan faaliyetler aynı zamanda siyasi iktidarların performansının bir gösterge sidir. Siyasi iktidarlar amaçlarını ve politikalarını yürütmek ve gerçekleştirmek amacıyla özellikle bürokrasi alanına hakim olmak için çalışırlar. 
Bu uğraşlar sonucu kamu yönetimi zaman içerisinde siyasileşme süreci içerisine girer. Kamu yönetiminin siyasileşmesi alınacak kararları da siyasi nitelikte kararlar haline getirerek siyaseti en ön plana çıkarır. 

Bu durum kamuda yapılacak çalışmaları özünden farklılaştırarak mevcut siyasi iktidarın hedefleri doğrultusunda bir politika oluşumuna neden olur. 

Siyasileşmiş bir kamu yönetimi karar alınma aşamasında da siyasi düşünceleri ön plana çıkaracağından toplumun genel menfaatlerinden ziyade kişilerin ve siyasi partinin çıkarları temel hedef olarak belirlenecektir. Bu olgu yukarıda değinmiş olduğumuz kayırmacılık kavramı dikkate alındığında, bu yozlaşma şeklinin ortaya çıkmasının temel nedeni olarak gösterilebilir. Ayrıca siyasi kayırmacılık, partizanlık ve politik yandaşlık olarak da adlandırılan siyasileşmenin bu değişik görüntülerini birbirinden ayırmak oldukça zordur (Eryılmaz, 1992: 22-27). 

3. Özel Çıkar Sağlama Çabası 

Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, genelde iktisat ile uğraşan bilim adamlarının insan davranışlarını tanımlamada sürekli olarak kafalarında " Homo-Economicus " kavramı vardır. 

Bu kavramdan yola çıktığımız zaman sürekli olarak hayat mücadelesinde kendi çıkarını ön plana çıkaran ve her ne şartta olursa olsun kendi faydasını maksimize etmeye çalışan bir insan tipi ortaya çıkacaktır. 


Ülke yönetimlerinde insan unsurunun ön planda tutulduğu yönetim şekilleri çoğunlukta olduğu için, yönetimlerde insan istismarlarının görülmesi kaçınılmaz 
olacaktır. Özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında yetkiyi elinde bulunduran kişi ve ya gruplar, kendi amaçlarına ulaşabilmek için her fırsatta ellerindeki yetkiyi 
kullanabileceklerdir. Ayrıca etkin bir denetim mekanizmasının olmaması bu süreci hızlandıracaktır. 


Uygulamalara baktığımızda iktidara gelen siyasi partilerin oy potansiyellerinin fazla olduğu bölgelere daha fazla yatırım yapmaları bunun en iyi göstergesidir. 
Siyasi partiler oy tarlalarının verimini düşünmemek için buralara gelir ve sermaye transferleri ve rantları artırıcı yatırımlar yapmaktadırlar. 
Siyasi karar alma ve uygulama sürecinde ortaya çıkan özel çıkar sağlama çabaları, sistemin mevcut problemleriyle birleştirildiğinde siyasal ve yönetsel yozlaşmanın önemli bir nedeni olmaktadır (TÜGİAD, 1997: 12). 

C. Özel Nedenler 


1. Toplumsal Değişim 

Sanayi devrimi ile ortaya çıkan toplumsal değişim sonucu devletin ekonomin in yanı sıra sosyal alanlarda da görevlerini artırması gerektiği tartışmaları başlamış 
ve bu tartışmaların sonucu olarak " Refah Devleti " kavramı ağırlık kazanmıştı
Bu nedenle siyasi kaygıları ön plana çıktığı az gelişmiş ülkelerde hükumetler, ekonomi içerisindeki ağırlıklarını artırma yönünde çalışmalara başlamışlardır. 

Kendi kurumsal yapılarını oluşturan ve işleten özellikle Batılı ülkeler, bu gelişmelerden fazla zarar görmemişlerdir Fakat özellikle 1940 lı yıllardan sonra bağımsızlıklarını kazanan ve kendi kurumsal yapılarını farklı toplumların kurumsal yapılarına göre oluştu onaya çalışan İslam Ülkelerinde, bu sisteme intibak süresi oldukça uzamış ve henüz başarılamamıştır. Özellikle İslam Ülkelerinde siyasal yozlaşma olaylarına çok rastlanmasının en önemli nedeni budur. Yapılan araştıonalarda görülmüştür ki, merkezden yönetimin hakim olduğu ülkelerde rüşvetin seviyesi daha yüksektir (2). 

2. Memur Maaşlarının Yetersizl iği 


Bürokrasinin en önemli özelliklerinden ikisi yasalarla belirlenmiş yetki alanının olması ve tarafsızlığıdır. Bu ilkelere uyum, bürokrasinin etkin ve verimli şekilde işleyebilmesi için kaçınılmaz zorunluluktur. Bu işlerliği sağlayabilmek için bu işlerliği sağlayacak insanın yaşam şartları içerisinde maddi olarak yetersiz kalmaması gerekir Maddi açıdan yetersiz bir insanı kendi işine konsantre etmek oldukça zordur. 

Yüksek enflasyonun hüküm sürdüğü ve buna uyum sağlayamayan memur maaşlarının sonucu olarak memurlar farklı alanlarda yaşam mücadelelerini sürdürmektedirler. 
Memurun yasal olarak başka işte çalışması mümkün değildir. Adaletsiz ücret sistemleri özellikle az gelişmiş ülkelerin temel problemlerinden birisidir 
( Van Rijckegmen and Weder, 1997: 11 I). Günümüzde kendi işi dışında farklı işlerle meşgulolana memurlara sıklıkla rastlamaktayız. 

Maaş olarak geçimini sağlayamayacak durumda olan memurlar yolsuzluk oluşumu için bir zemin oluşturmaktadırlar. Bu nedenle yetersiz memur maaşları rüşvetin oluşumu için bir neden olarak sayılabilir. 


3. Bölüşüm Adaletsizliği ve Ekonomik Krizler 

Yolsuzluk olayları genellikle denetim mekanizmalarının yetersiz kaldığı ve toplumda önemli krizlerin baş gösterdiği zamanlarda ortaya çıkmaktadır. 
Özellikle ekonomik krizler bu davranışların oluşumunu körüklemektedir. Bu görüş istatistik i olarak kanıtlanamaması na rağmen, toplum tarafından kabul edilmektedir. 
Her suç gibi sosyal bir olay olan yolsuzluk, sosyal düzenin bozulduğu zamanlara iyice su yüzüne çıkmaktadır ( Mumcu, 1985: 52). 

Ayrıca gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlikler ve yüksek enflasyon gibi nedenler, spekülatif amaçlı davranışları artırmakta ve çeşitli türlerde siyasal 
yozlaşmalara neden olmaktadır. 


IV. Siyasal Yozlaşma Türleri ,



Yozlaşmayı veya yolsuzluğu önlemede en önemli yöntem türlerini ve yaptırımlarının tespit edilmesi ve yaptırımların yolsuzluk ih6malini azaltmaya yönelik olarak belirlenmesidir. Bu temel düşünceden hareketle hemen hemen tüm ülkelerde yozlaşma, özellikle de rüşvet ve zimmet ceza yasalarıyla düzenlenmiştir. 
Bunlardan bazıları şunlardır (Berkman, 1998: 3665); Arjantin (md. 256-259), Belçika (md. 246-262}, Almanya (md. 331-334, 359), Fiji 
(md. 410-413), Dominik Cumhuriyeti (md. 177-256), Fransa (md. 174-183), 

Hollanda (md. 84, 177-178, 328, 362, 364), 
İran (md. 141-143, 146-147, 152 153,157), 
İsviçre (md. 314-317), 
İtalya (md. 317-322) ve 
Venezuella (md. 198 203). 

Türkiye deki Düzenlemeler ise aşağıdaki gibidir. 

A. Rüşvet 

Rüşvet kavramı kamu görevlilerinin kamusal mal ve hizmetlerin arz edilmesinde görev ve yetkilerini kötüye kullanarak, ilgili kişi veya kurumlara farklı işlem yaparak para veya diğer şekillerde çıkar sağlamayı ifade etmektedir. 
Görev ve yetkinin kullanımı çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir.Bu konuda ayrıntılı bilgi ilerleyen bölümlerde verilecektir. 

B. Zimmete Para Geçirme ve İhtilas 

Siyasal yozlaşma türlerinden biri olarak sayılabilecek kavramlardan bir tanesi de zimmete para geçirme ve ihtilastır. 
Bu yozlaşma şekli de aynen rüşvette olduğu gibi karar alma yetkisini elinde bulunduran kişilerin görev ve yetkilerini kötüye kullanmaları sonucu ortaya çıkmaktadır. 
  Zimmet genel olarak Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Suçlar başlığı altında TCKnun 202-208. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. 
Buna göre " Kendisine tevdi olunan veya vazifesi dolayısıyla muhafaza, murakabe veya mesüliyeti altında bulunan para veya para hükmündeki evrak ve senetleri veya sair malları zimmetine geçiren veya mal edinen memura beş seneden on seneye kadar hapis cezası verilir ve hasıl olan zarar kendisine ödettirilir. Zarar hafif ise ceza bir sene ağır hapisten başlar. 
Eğer vaki olan zarar muhakeme edilmezden evvel fail tarafından tamamıyla ödenmiş olursa ceza yarısına kadar indirilir ve eğer hüküm verilmezden evvel tamamıyla ödenirse cezanın üçte bir miktarı indirilir( Ağır ceza )". 

Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, zimmete para geçirme ve ihtilas kamu görevlilerinin para veya mal niteliği taşıyan kamusal bir kaynağı veya evrak. yasalara aykırı bir şekilde kişisel kullanımı için harcaması veya kullanmasıdır. 

Bu genel açıklamalar doğrultusunda bakıldığında bu yozlaşma türü ile hırsızlık arasında bir çok paralelliklerin bulunduğu görülmektedir. 


C. Haraç veya İrtikap 

Bu yozlaşma türünde asıl olan elinde yetkiyi bulunduran kamu görevlisinin ilgili kişiden işini yapmak için bir bedel istemesidir. Diğer bir ifadeyle bir memurun yapması gereken bir işlemi yapmak için yasalolmayan bir ödeme talebinde bulunmasıdır. Bu yozlaşma oluşumu kamu görevlisinden kaynaklanmaktadır (Berkman, t.y.: 24). 

Bu yozlaşmanın yasal çerçevesi de yine TeKnun 209. maddesinde düzenlenmiştir. 

Genel içeriğine bakıldığında rüşvet ile haraç veya irtikap arasında çok önemli farklılıkların olmadığı görülmektedir. Örneğin elinde yetki gücünü bulunduran bir kamu görevlisinin yapması gerekli olan bir işlemden dolayı almış olduğu kanun dışı paranın rüşvet mi yoksa irtikap olduğunu tespit etmek bir hayli güçtür. Fakat bu iki kavram arasında çok kolay ayrımların yapılabileceği durumlar da vardır. 

Kısaca sonuç olarak bir memurun yapması gereken bir işlemi yapmak için fIgili kimselerden kanun dışı para istemesi irtikap olarak ifade edilmektedir. 

D. Kayırmacılık 


İngilizce karşılığı " Nepotizm " olan kayırmacılık, bizim toplumumuzda genellikle " Torpil " şeklinde kullanılmakta ve en çok görülen siyasal yozlaşma türü olarak 
karşılaşılmaktadır. 


Kayırmacılık, 
Adam kayırmacılığı, 
Siyasi kayırmacılık, 
Hizmet kayırmacılığı ve 
Gönül yapma şekillerinde ortaya çıkmaktadır (TÜGİAD, 1997: 17-19). 

Bu yozlaşma türünde özellikle kamuda görev alacak kişilerin istihdamında beceri, kabiliyet, başarı ve eğitim düzeyi gibi kriterlere fazla dikkat edilmeksizin siyasetçi veya bürokratların yakın çevresindeki insanların istihdam edilmesidir. Kayırmacılık kavramı toplumlarda yukarıda da değindiğimiz gibi farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. 
Akrabalık ilişkisiyle bağlantılı olarak ortaya çıkan yozlaşma şekline " Nepotizm" denirken, arkadaşlık dostluk şeklinde ortaya çıkanı na ise " Kronizm " denmektedir. 
Özellikle kurumsal yapıları tam olarak oluşturulamamış ülkelerin en önemli sosyal problemlerinden birisi olan kayırmacılık hem kabiliyetli insanların 
idealistlikleri ni ortadan kaldırmakta hem de kamu görevlerinin çeşitli kademelerinde daha az eğitimli veya kabiliyetli insanların İstihdam edilmesine neden olmaktadır. 


Kayırmacılığın toplumlar açısından en tehlikeli tarafı, bu faaliyeti yapan kamu görevlilerinin toplum içerisinde zamanla itibar gören, takdir edilen insanlar haline gelmesidir (Berkman, ty.: 26). Örneğin, Türkiye de TBMM de normal prosedüre bağlı olarak yapılması gereken işlerini yaptıramayan veya yapılmaması gerekli olan işlerini yaptırmak için her gün binlerce insanın 
milletvekillerinin yanına gelmeleri bu durumu açıklamak için yeterli olacağı düşüncesindeyim. 

E. Lobijilik ,

Siyasi karar alma sürecine etki eden baskı ve çıkar grupları; seçmenler, muhalefet partileri, bürokraside görev alanlar, şirket ve holdingler, işçi ve işveren sendikaları, ticaret ve sanayi odaları, v.b., lobicilik faaliyetleri sonucu kamu otoriteleri tarafından adaletli ve etkili kararlar alınmasına engel olurlar. Lobicilik genel olarak iki şekilde ortaya çıkmaktadır. 

Bunlar şunlardır; (Aktan, 1992: 33-34); 

-Seçim öncesinde bir siyasi partiye faaliyetlerini daha iyi yapabilmesi için parasal veya diğer şekillerde yardımda bulunurlar. "Seçim Kampanyası Finansmanı" 
olarak adlandırılan bu birinci yöntemde; baskı ve çıkar grupları seçim sonrası destek vermiş oldukları partinin siyasal gücü eline geçirmesi halinde karar alma süreçlerinde etkili olmakta ve belirli bir Rant elde etmektedirler. Bu konuya ileride ekonomi başlığı altında daha ayrıntılı olarak değineceğiz. 

-Baskı ve çıkar grupları seçimlerden sonra seçilen bazı milletvekillerinin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini sağlamaya çalışırlar. 
Bu şekildeki bir Lobicilik faaliyetinde milletvekili veya bürokratların özel kişi veya kurumlar açısından bir tür " Gezgincilik " yaparak diğer milletvekilleri ve bürokratları etkilenmesi söz konusudur. Bu şekildeki faaliyetlere katılan milletvekilleri veya bürokratların genellikle temel düşünceleri diğer seçimlerde veya yönetim değişmelerinde milletvekili olamama veyahut da görev alamama endişesidir. 

F. Rant Kollama 

Asıl itibariyle rant kollamada lobicilik faaliyeti ile paralel gelişme sonuçları gösteren bir yozlaşma türüdür. Fakat rant kollama faaliyeti genellikle kamu otoriteleri tarafından ortaya çıkarılan ekonomik transferleri ( Örneğin, İhaleler gibi ) elde etmek için girişilen faaliyetlerdir. Burada rant kavramı gerçek rant ve suni rant olarak ayrılabilir. 
Gerçek rant ekonomide arz ve talep arasında ortaya çıkan dengesizlik durumlarında, sunii rant ise bizzat devlet tarafından ortaya çıkarılan bir rant kollarından dır. 

Rant kollama kavramı ilk olarak Anne Kruger tarafından kullanılmıştır. 

Rant kollama kavramı da rüşvet kavramında olduğu gibi ekonomi ile çok yakından ilgili olduğu için bu konuya da ekonomik etkiler bölümünde değineceğiz. 


V. Siyasal Yozlaşmanın Ortaya Çıkış Şekilleri 


Siyasal yozlaşma genelde kamu otoritesinin karar alma aşamasında ortaya çıkmaktadır. Siyasi karar alma ve uygulama kurumları oluşturulamayan veya etkin çalışmayan ülkelerde ve Türkiye gibi yasama, yürütme ve yargı kurumlarının zaman içerisindeki değişmelere tam olarak uyum sağlayana maması gibi nedenlerden dolayı özellikle devletin üstlendiği görevler açısından bir çok problemler ortaya çıkmaktadır. 

Birbiriyle bağlantılı olan kamu kurumları arasındaki ilişkilerin zayıf olması ve suistimallere imkan verebilecek şekilde oluşturulmaları siyasal yozlaşmanın 
ortaya çıkmasının en doğal nedenlerinden biridir. Bununla birlikte genel olarak siyasal yozlaşma karar alma süreci içerisinde şu aşamalarda ortaya çıkmaktadır (Aktan, 1992: 49); 

-Seçim aşamasında ortaya çıkan yozlaşma, 
-Yasama aşamasında ortaya çıkan yozlaşma, 
-Yürütme aşamasında ortaya çıkan yozlaşma, 
-Yargı aşamasında ortaya çıkan yozlaşma. 

Yapılan araştırma sonuçlarına göre özellikle az gelişmiş ülkelerde siyasal yozlaşmanın genellikle karar verme aşamasında ortaya çıktığı görülmüştür (3). 
Bunun en önemli nedenleri olarak, az gelişmiş ülkelerin geleneksel yapılarından kurtulamama larını, yeni kurumsal yapıya uyum sağlayamamalarını ve idareci yeteneğine sahip insanların yetersizliğini gösterebiliriz. Siyasal yozlaşmanın ortaya çıkış şekilleri 


Tablo. 1 de görülmektedir. 

Tablo. 1: Siyasal Yozlaşmanın Ortaya Çıkış Şekilleri 



Siyasal Yozlaşma Türleri Siyasi Karar Alma Sürecinin İşleyiş Aşamaları  

                    Seçim       Yasama          Yürütme                   Yargı 
                                                   Alt Düzey  Üst Düzey 
Rüşvet              X              X              X                X                 X 
Yandaşlık                                          X                X                 X 
Patronaj                                                             X 
Adam Kayırmacılık  X                          X                X 
Hizmet Kayırmacılığı           X                                X 
Oy Satın Alma   X               X 
Lobicilik                            X                                X 
Rant Kollama    X               X                                X 
Vurgunculuk                                                        X 
Gönül Alma       X                              X                X 
Siyasi Dalavere X               X                                X 

-Kaynak: Aktan, 1992: 50. 

Tabloda rüşvetin siyasi karar alma sürecinin bütün aşamalarında ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle hukuk ve adalet hizmetlerinde tıkanmaların ortaya çıkması üst düzey yürütme ile ilgili alanlar da siyasal yozlaşma açısından önemli bir zemin oluşmaktadır (Özdemir, 1998: 36 29). Bu durumun en önemli nedeni olarak, insan unsurunun temel tercihlerde ön plana çıkmasını gösterebiliriz. 


2 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR


.....