13 Temmuz 2019 Cumartesi

ZİYA GÖKALP VE TÜRKÇÜLÜK. BÖLÜM 1

ZİYA GÖKALP VE TÜRKÇÜLÜK. BÖLÜM 1




Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 
. . . 

Özet;

Ziya Gökalp erken cumhuriyet dönemi Türk milliyetçiliği kurucularının tanınmış simalarındandır. 
1920’lerde Türkiye devletini kuranların geliştirdiği resmi ideolojiyi şekillendiren en etkili kaynak olarak pek çok kişi Gökalp’in Türkçülük ideolojisine işaret 
etmektedir. Gökalp’in Türkçülük ideolojisi, günümüzde Türk ulusal kimliğinin içeriğinin sorgulandığı sürece paralel olarak, resmi ideolojinin kaynaklarına dair 
yapılan tartışmaların bir parçası haline gelmiştir. Gökalp’in yazıları her zaman farklı şekillerde yorumlanmaktadır. 
Bazıları onun Türkçülüğünün Türk etnisitesi üzerine temellendiğini (dışlayıcı) iddia ederken, diğerleri Türkiye’de yaşayan tüm etnik gruplara eşitlik sunan 
(dâhil edici) bir Türkçülük olduğunu iddia etmektedir. Bu çalışma, Gökalp’in milliyetçiliğinin Türk kültürü ve Türk ulusu vurgusuna rağmen Türk devletine sadakat ve aidiyet fikrini savunduğunu tartışmaktadır. 
Cilt 68, No. 3, 2013, s. 113-139 
.. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi .. 

Ziya Gökalp ve Türkçülük 

Giriş 

Ziya Gökalp (1876-1924), klasik ulus devlet teorisyenlerinin ana tartışmalarına çok benzer bir biçimde, ortak bir dil, din, kültür, geçmiş (tarih) ve gelecek ekseninde Anadolu halklarını birleştirmeyi hedefleyen bir toplum modeli geliştirmiştir. Öngördüğü yeni toplum modelini “Türklük” ve “vatanseverlik” olarak tanımlanabilecek milliyetçilik temaları üzerinden işlemiştir. Diğer bir ifadeyle zamanının geçerli siyasa biçimi olan teritoryal ulus devlet modelini temel alan Gökalp, Türkiye’deki ulus inşası sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Gökalp ayrıca kültür ve ulusun birleşmesinden doğan “ulusal kültür” kavramını baz alarak, Türkiye’nin Batı medeniyetine dâhil olabileceğini savunmuştur. Gökalp’e göre dilde ve dinde birlik esasına dayanan ulusal kültür bireyler tarafından benimsenip içselleştirildiğinde, hars ve medeniyet arasındaki ilişki bir karşıtlık ilişkisi olmaktan çıkacak ve Türkiye Batı medeniyeti içindeki yerini alacaktır. 

Gökalp’in Türkçülüğü, Batı’da yaşanan ulus ve devlet inşası sürecine paralel ilerlemiştir. Temelinde, kültür üzerinden tanımlanan ulus ve vatanseverlik kavramları bulunmaktadır. Türk kültürünün Batı medeniyeti ile uzlaşıp uzlaşmadığı (Türkçülüğün kozmopolit değerlerle ilişkisi), Türkçülüğün Osmanlı mirasını reddi ya da kabulü, Türk kimliğinin ne ölçüde İslami değerlerle beslendiği ve son olarak, Türk tanımının etnik temelli (dolayısıyla dışlayıcı) bir tanım olup olmadığı gibi sorular, zamanında Gökalp’in cevabını aradığı sorulardır. Bu makalenin amacı yukarıda sıralanan sorulara Gökalp’in verdiği cevapları tartışmak ve geliştirdiği kavramsal set üzerinden üretmeye çalıştığı siyasete ilişkin bazı genel çıkarımlar yapmaktır. Gökalp’in Türkçülüğünün içeriği farklı yorumlamalara açıktır. Gökalp’in eserlerindeki Türklük ve Türk kültürü vurgusu onun kimi zaman Turancı, kimi zaman da etnik milliyetçi olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır. Gökalp’in kullandığı kavram seti ve terminolojisi yeterince karmaşıktır. Değişen siyasi koşullara göre farklı dönemlerde farklı fikirler savunmuştur. Önemli olan Gökalp’in evrilen düşüncelerinin geldiği son aşamayı gözönüne alarak, bir bütünlük içinde değerlendirmektir. Bunun yanısıra, Gökalp üzerindeki Durkheim etkisine odaklanıp, Dış Türklerden gelen etkiyi gözardı etmek de Gökalp’in Türkçülüğünün farklı yorumlanmasına neden olmaktadır. 

Hüseyinzade Ali Bey’in görüşleri Gökalp’in Türkçülüğünün içeriğini önemli ölçüde şekillendirmiştir. Bu çalışma, kısaca tartışılacak olan Durkheim ve Hüseyinzade Ali Bey etkisi altında şekillenen Gökalp’in Türkçülüğünün evrildiği son noktayı tartışmayı hedeflemektedir. Buradan hareketle geliştirdiği toplum modelinin etnik temelli, dışlayıcı bir milliyetçilik olmadığı iddia edilecektir. 

Devlet, millet ve kültür arasındaki ilişki oldukça karmaşık olup, farklı milliyetçilik yaklaşımlarında bu kavramlar birbirleriyle farklı şekillerde ilişkilendirilmekte dir. Connor’a göre milliyetçiliğin ilk kullanımı ulusa duyulan sadakat fikrini ifade ederken, daha sonraki dönemde devlete duyulan sadakat anlamına gelecek şekilde değişmiştir. Yakın zamanda ortaya çıkan bu değişimin kaynaklarını tesbit etmek zordur. Connor, 1930’lar ve 1940’ların başında gelişen militan Alman ve Japon milliyetçiliğine işaret ederek, milliyetçiliği devlete duyulan sadakat duygusu ile eşitlemenin hatalı olduğunu iddia etmektedir. Bunun yanısıra, otoritelerin, bir devletin temsil ettiği toplumun belli kesimlerinin kendi uluslarına duyduğu sadakati tanımlayacak bir terim üzerinde anlaşmakta zorlandıklarını söylemektedir. Etnisite, primordializm, çoğulculuk, aşiretçilik, bölgecilik, komünalizm ve yerel sadakat duygularının yaygınlığı bu zorlanmaya işaret etmektedir. Ayrıca, Connor’a göre milliyetçiliği devlete duyulan sadakat anlamında kullanıp, farklı kökleri ve çağrışımları olan kelimeleri ulusa duyulan sadakat için kullanmak, yukarıda sözü edilen karışıklığı daha da zor hale getirmektedir (Connor, 1978: 384-386). 

Sadakat ve aidiyet duygularının siyasi bir program temelinde devlete mi yoksa kültüre mi yönelik olarak inşa edilmesi gerektiği fikri, yukarıda tartışıldığı gibi oldukça karmaşık bir konudur. Bu çalışmada, Gökalp’in, kültüre, dine ve ulusa duyulan bağlılık duygusunu, devlete duyulan bağlılık duygusundan daha güçlü, daha derin ve daha sürekli gördüğü; fakat ortak (milli) kültür ve dil teması üzerinden aslında devlete aidiyet fikrini işlediği tartışılacaktır. Gökalp, ulus devlet modelinin öngördüğü gibi yeni bir ulusun temelini oluşturacak siyasi bir program geliştirmiştir. Vatan ve vatanseverlik temaları bu programın önemli kavramlarıdır. Burada ana hatları ile özetlenen tartışma esas olarak Gökalp’in Türkçülük hakkında yazdığı eserler üzerinden geliştirilecektir. 

İnalcık, Gökalp ve Toynbee’yi karşılaştırdığı yazısında Toynbee’ye göre, tarihte, devletten çok bireylerin eylemlerinin ürünü olan medeniyetin daha sürekli ve önemli bir rol oynadığını söylemektedir (İnalcık, 1964: 212-213). 

Gökalp her ne kadar kültürü medeniyetin üzerine taşımış ve toplumsal hayata kendine özgü kuralları olan bir gerçeklik atfetmiş olsa da, aslında Toynbee’ye 
benzer bir şekilde ulusal (kültür) veya uluslararası (medeniyet) değerler sistemini tarihin itici gücü olarak ön plana çıkarmaktadır. Öte yandan kültür 
bireyin üzerinde, organik bir gerçeklik olarak tanımlanmış olsa da özünü değer yargıları oluşturmaktadır. İnalcık, Gökalp ve Toynbee’nin görüşleri arasındaki 
pek çok farkı tartışırken, birbirlerine en çok yaklaştıkları noktanın her ikisinin de “medeniyete (kültür) tarih içinde baskın bir rol biçtiklerini” söylemektedir 
(İnalcık, 1964: 222). Bu çalışmada tartışılacağı gibi, Gökalp’in kurguladığı düşünsel sistemde devletin sürekliliği fikri aslında dışlanmamaktadır. Aksine, 
Gökalp için devlet merkezdedir ve dil, din ve kültür üzerinden kurulan ulusa aidiyet fikri, sınıfsal ve etnik farklılıkları önemsiz hale getiren modern ulus 
devletin varoluşunun özünü teşkil etmektedir. Bu çerçevede Gökalp’in ideolojisini Türkçülük olarak degil, Avrupa modeli temelinde geliştirilmiş milliyetçilik olarak tanımlamak yerinde olacaktır. Gökalp, devlete öncelik vermek yerine, kültüre öncelik vermiştir; çünkü birlik, beraberlik ve sürekliliğin kaynağını “birleşik bir kültür” (Türk kültürü) yaratılmasında görmüştür. 

Gökalp’in Türkçülüğü çok farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Parla, Gökalp’in Türkçülüğünü kültürel bir Türkçülük olarak tanımlamakta ve milliyetçilik anlayışının açıkça dil ve kültür (hars) milliyetçiliğine dayandığını söylemektedir (Parla, 1989: 43). 
Öte yandan Türk milliyetçiliğinin, Alman milliyetçiliğinde olduğu gibi kültürel ve ırksal bir temelde şekillenen ulus kavramı üzerine inşa edildiği sıkça ifade 
edilen bir başka görüştür. 
Örneğin Sezer, Almanya’da olduğu gibi Gökalp’in “millilik” ve “kültür” kavramlarını birlikte kullanarak, “milli kültür” kavramını yarattığını ve bunu Türkçülüğün temeline koyduğunu söylemektedir (Sezer, 1988: 232). Sözü edilen bu benzerlik, Alman ve Türk toplumlarının 19. yüzyılda millet olma çabası içine 
girmelerinden ve benzer tutumlar takınmalarından kaynaklanmaktadır (Sezer, 1988: 232). 

Benzer bir şekilde Berkes de Gökalp’in, Alman Romantikleri veya Rus Slavofillerini ve popülistlerini andıran bir biçimde toplumu ulusla1 
özdeşleştirdiğini söylemektedir. Gökalp, halk veya ulusun istenilen veya istenmeyen, kabul veya reddedilmesi gerekenler konusunda nihai ve mutlak 
ölçüt olduğuna inanmaktaydı. Gökalp’e göre çağdaş toplumun nihai gerçeği ulus, bireylerin davranışını yönlendiren nihai güç ise ulusal ideallerdir. 
Bu nedenle Gökalp, Türklerin en öncelikli görevinin çağdaş medeniyetin koşullarına ayak uydurabilmek adına ulusun uyandırılması gerektiğini 
düşünmektedir. Bu görüşün sonucunda Pan-Türkçülerin siyasi Türkçülük kavramı kültürel bir kavrama dönüşmüştür (Berkes, 1954: 383). 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

4 Temmuz 2019 Perşembe

İdlib Fırtınası...

İdlib Fırtınası...




09 Mayıs 2019
Rusya hava kuvvetleri tarafından desteklenen, Suriye Rejim Güçleri ve İranlı milislerin İdlib bölgesindeki kara operasyonları başladı. Bu çerçevede, İdlib kara operasyonunun muhtemel seyrinin ne şekilde olabileceğine yönelik olarak 17 Şubat 2019 tarihinde Enstitümüz uzmanlarından Erol Başaran BURAL tarafından hazırlanan İdlib Fırtınası başlıklı yazının yeniden paylaşılmasında fayda görülmüştür. 
Genel Durum
Fırat Nehrinin batısında terör örgütlerinin ve muhalif grupların kontrolü altında kalan son bölge olan İdlib’de konuşlu silahlı gruplar arasında 2019 yılının ilk günlerinden itibaren şiddetli çatışmalar yaşandı. İdlib’de yaşanan çatışmalar sonucunda;
  • 01 Ocak tarihinde İdlib kuzeyinde bulunan Daret İzze bölgesini kontrol altında bulunduran Nureddin Zengi grubuna yönelik olarak saldırılar başlatan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) kısa bir süre içerisinde kasabanın kontrolünü ele geçirdi,
  • Ahrar-u Şam grubuna ait silahlı birliklerin Nureddin Zengi grubuna destek maksadıyla bölgeye sevk edilmesine rağmen HTŞ ilerleyişi durdurulamadı,
  • Yaşanan şiddetli çatışmalar neticesine bazı bölgelerde yerleşim yerleri kısa aralıklarla HTŞ ve diğer muhalifler arasında el değiştirdi,
  • HTŞ saldırılarının ardından bazı muhalif gruplardan kopmalar yaşandı, kopan grupların bir kısmı HTŞ’ye katıldı,
  • Birkaç silahlı grup ise HTŞ’ye karşı savaşmayacaklarını açıkladı,
  • Gab Ovası bölgesinde konuşlu Ahrar-u Şam’a ait gruplar kendilerini lağv ederek bölgeyi HTŞ’ye bıraktı,
  • HTŞ ile çatışmayacaklarını açıklayan gruplardan oluşan yaklaşık 1.700 kişi Afrin bölgesine sevk edildi,
  • İdlib kuzeyinde başlayan HTŞ saldırıları İdlib’in orta kesimleri ve güney sınırlarına oldukça kısa sayılabilecek bir sürede yayıldı, on gün gibi bir süre içerisinde HTŞ 70’e yakın yerleşim birimini ele geçirdi,
  • HTŞ’nin ele geçirdiği bölgeler toplamda 3.612 km2’lik bir alana ulaştı, (İdlib alanının yaklaşık %60’ı),
  • Stratejik önemi haiz M5 (Halep-Hama) otoyolunun büyük bir bölümünün daha kontrolü HTŞ’ye geçti.
Açık kaynaklarda yer alan bilgilerden HTŞ’nin birçok gruptan oluşan bir örgüt olduğu,bu nedenle örgütün militan sayısı konusunda kesin bir bilgi söz konusu olmadığı, HTŞ’nin silahlı örgüt elemanı sayısının ABD kaynaklarına göre 10 bin civarındayken, genel kabul gören kanı örgütün 15-20 bin arasında militanı olduğu yönündedir.[i]
Çin’in ülkeye dönmelerini istemediği, Çin kökenli “Türkistan İslam Partisi (TİP)” elemanları da radikal gruplardan birisidir. TİP’in İdlib bölgesinde 4.000 silahlı elemanı var. Çeçen ve Dağıstan’lı radikal silahlı gruplar da İdlib’te yuvalananlar arasında. Rusya, bu unsurları ülkelerine dönmeden yok etme kararlığında.Ayrıca, gücü az olmakla beraber, tüm dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği IŞİD İdlib’te bulunuyor.[ii]
HTŞ Kontrol Alanları Haritası[iii]

Soçi Mutabakatı Kapsamında İdlib
17 Eylül 2018’de Soçi’de imzalanan mutabakat zaptına göre;
  • Rusya Federasyonun İdlib’de askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alacağı,
  • 15-20 kilometre derinliğinde silahsızlandırılmış bir bölgenin (demilitarized zone) kurulacağı,
  • Çatışan taraflara ait ağır silahların (Çok namlulu roketatar sistemleri, tank, havan, top vb.) 10 Ekim’e kadar silahsızlandırılmış bölgeden çekileceği; terörist grupların, silahsızlandırılmış bölgeden 15 Ekim’e kadar çıkacağı,
  • Belirtilen bölgede Türk ve Rus askerleri tarafından devriye faaliyetleri yürütüleceği,
  • M4 (Halep-Lazkiye) ve M5 (Halep-Hama) otoyollarının 2018 yılı sonuna kadar güvenliğinin sağlanarak trafiğe açılacağı,
  • Bu faaliyetler kapsamında İran, Rusya, Türkiye’nin Müşterek Koordinasyon Merkezi kuracağı hususları karara bağlanmıştı.[iv]
Mutabakat Çerçevesinde Mevcut Durum
Açık kaynaklardan takip edilen haberler çerçevesinde, 17 Eylül 2018 tarihinde Soçi’de İdlib konusunda imzalanan mutabakatın ardından;
  • 15-20 km derinliğinde silahlardan arındırılmış bölgenin tesis edildiği,
  • Çatışan tarafların ağır silahlarının büyük bölümünün tesis edilen bölgeden çıkarıldığı,
  • Terör örgütlerinin bir kısmının bu bölgeden çıkarıldığı,
  • M4 ve M5 karayollarının güvenliğinin henüz sağlanamadığı,
  • Müşterek Koordinasyon Merkezinin tesisine yönelik bugüne kadar bir bilgiye rastlanılmadığı,
  • 18 Eylülden bugüne yaklaşık olarak 1.700 silahlı saldırı benzeri çatışmasızlık ihlali gerçekleştiği,
  • Rusya’nın İdlib bölgesine hava saldırılarının devam ettiği ve bu saldırılarının sayısının yaklaşık 15 olduğu,
  • Suriye Rejim güçlerinin özellikle İdlib güneyinde Lataminah, Han Şeyhun, İdlib doğusunda Cisr El Şuğur ve Halep batısında kara ateş destek vasıtaları ile hava harekâtları düzenlediği anlaşılmaktadır.

İdlib Bölgesinde Son Durum[v]
 Muhtemel İdlib Operasyonuna Yönelik Emareler
  • Temmuz 2018’de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Rus Haber Ajansı TASS’a verdiği bir mülakatta; “İdlibliler ya teslim olacak ya da ölecek” şeklinde açıklama yapması.
  • HTŞ kuşatması altında İdlib merkezin yaklaşık 8 km kuzeydoğusunda bulunan Fua ve Keferya bölgelerinde yaşayan yaklaşık 5.000 Şii’nin Lazkiye bölgesine tahliyesi karşılığında, hapishanelerde bulunan 1.500 muhalifin serbest bırakılmasına yönelik olarak Ağustos 2018’de anlaşma yapılması.
  • Suriye Rejim güçleri ve İran destekli Şii milislerin İdlib bölgesine yönelik yığınaklanma yapması.
  • IŞİD ve IŞİD türevi radikal terör örgütlerinin Deyrizor bölgesinden ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri vasıtasıyla İdlib bölgesine kaydırıldığı/kaydırılacağı yönünde basın yayın organlarına teyide muhtaç haberlerin yayılması.
  • Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova’nın yaptığı hemen hemen her basın açıklamasında, İdlib’de durumun hızla kötüleştiğini[vi], İdlib’de silahsızlandırılmış alanının oluşturulmasına yönelik anlaşmaların bozulmasını isteyen grupların olduğunu[vii], İdlib bölgesinde terörle mücadele konusunda Türkiye'nin geçtiğimiz yıl verdiği sözleri tutmasını beklediklerini söylemesi[viii],
  • Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in İdlib konusunda endişeliyiz henüz orada başarı sağlanamadı yönünde beyanatta bulunması[ix].
  • 14 Şubat 2019 tarihinde Soçi’de düzenlenen Dördüncü Liderler Zirvesinde;
  • Rusya Devlet Başkanı Putin’in; “İdlib’de çatışmasızlık bölgesi kurulması geçici bir tedbirdir ve teröristlerin saldırıları cezasız kalmayacaktır.
  • İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin; “Ruhani, "İdlib nasıl temizlensin ki siviller zarar görmesin? Teröristler ve sivilleri nasıl ayırt edelim? Bunu önceki toplantılarda konuştuk ve bir mekanizma kurduk. Şu ana kadar mekanizmanın etkisi olmadı. Bu toplantıda yine tartıştık. Ateşkes anlaşmaları geçicidir. Teröristlerin kesinlikle temizlenmesi gerekiyor.” şeklindeki açıklamaları.[x]
  • Soçi’de düzenlenen Dördüncü Liderler Zirvesi dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “İdlib’de Rusya’yla istişare halindeyiz. Gelişmelere göre her an ortak operasyon olabilir. Halk bölgede Türkiye'yi istiyor” açıklaması.[xi]
  • HTŞ’nin kendisini feshederek silahlı güçlerini Özgür Suriye Ordusu bileşenlerine devretmesi yönünde ikna edilememesi.
  • Aksine HTŞ’nin silahlı gücünü artırarak Ocak 2019 ayı içerisinde İdlib’de hızlı bir ilerleme kaydetmesi ve İdlib bölgesinin yaklaşık %60’ını kontrol altında bulunduran bir güç haline gelmesi.
  • HTŞ ve Hurras el Din isimli terör gruplarının Suriye Rejim güçlerinin elde bulundurduğu alanlara yönelik olarak Hama kuzeybatısı[xii], Halep batısında silahlı saldırı ve tacizlerinin devam etmesi.
  • Kızılay’ın Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Gümrük Kapısı karşısında bulunan Sarmada kasabasının kuzeyindeki Kelbit bölgesinde yeni çadır kentler kurması[xiii].
  • HTŞ ile çatışan ÖSO bileşenlerinin Afrin ve İdlib kuzeyine çekilmiş olması.
İdlib Bölgesine Askeri Operasyon Düzenlenmeden Çözüm Mümkün mü?
İdlib’e operasyon düzenlenmeden bölgede güvenliğin tamamen tesis edilebilmesinin ancak;
  • HTŞ’nin ikna edilerek silahlarından arındırılması,
  • HTŞ’nin kendisini feshederek başka bir isim altında siyasi varlığını devam ettirmesi,
  • HTŞ’nin silahlı güçlerinin Özgür Suriye Ordusu bileşenlerine entegre edilmesi ve bu grupların radikal düşüncelerinden arındırılması,
  • HTŞ’nin silahlı gruplarının bölgeden ayrılması ile birlikte M4 ve M5 karayollarının güvenliğinin TSK ve ÖSO tarafından tesis edilmesi,
  • Türkistan İslam Partisi başta olmak üzere bölgede bulunan yabancı teröristlerin de silahlarını bırakarak bölgeyi terk etmesi gibi hususlar yerine getirildiğinde gerçekleşebileceği düşünülmektedir.
Ancak sahada yaşanan gelişmeler, karar alıcılar seviyesinde yapılan açıklamalar dikkate alındığında; 2017 yılı sonundan bugüne kadar HTŞ’nin silah bırakmaya yanaşmadığı, yukarıda sıralanan hususların gerçekleşmesi ihtimalinin yüzde olarak %10’a yakın olduğu değerlendirilmektedir.
Askeri seçenekler masaya konmadan İdlib ve bölgesinde güvenliğin sağlanması için sıralanan adımların atılması durumunda Rusya, İran ve Suriye Rejimi üçlüsünün HTŞ’nin silah bıraktığına, radikal çizginin dışında hareket edeceğine, bölge için güvenlik tehdidi yaratmayacağına dair endişelerinin devam edip etmeyeceği hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca İdlib bölgesindeki yabancı teröristlerin geleceği, bu grupların nereye nakledileceği ya da bu grupların hangi yollarla devre dışı bırakılacağına yönelik alternatifler mutlak olarak üretilmelidir.
Türkiye’nin de terör örgütü olarak kabul ettiği HTŞ’nin ikna yoluyla silah bırakması, kabuk değiştirerek bir şekilde varlığını devam ettirmesi hususunun gelecekte Türkiye’ye karşı tehdit oluşturan terör örgütleri ve silahlı grupların durumlarıyla ilgili olarak da diplomasi kozu haline getirilebileceği akılda tutulmalıdır.
İdlib’e Yönelik bir Askeri Operasyonun Boyutları ve Şekli Nasıl Olabilir?
Tüm gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde İdlib’de bir an önce güvenliğin sağlanması ve radikal grupların elimine edilmesi hususunda niyet beyan eden Suriye Rejiminin Rusya Federasyonu’na bu yönde baskı yaptığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar aynı kararlılıkta olsa da Rusya Federasyonunun sahada yanında bulunmasını istediği Türkiye’yi denklem dışı bırakmamak, Rusya-Türkiye ilişkilerinde gelinen seviyeyi muhafaza etmek maksadıyla Türkiye’yi şimdilik askeri seçeneklere zorlamadığı ancak zaman zaman da olsa İdlib’deki gelişmeleri gündeme getirerek baskı yaratmaya çalıştığı değerlendirilmektedir.
İdlib bölgesinde muhtemel bir operasyon neticesinde yaşanabilecek sivil kayıplar, bu bölgeden Türkiye’ye doğru olası bir kitlesel göç hareketliliği, bölgede bulunan gözlem noktalarımızın güvenliği nedeniyle Türkiye’nin bölgede askeri değil iknaya dayalı bir çözüm yolunu takip ettiği de söylenebilir.
Ancak Rusya Federasyonunun sabrının taşması, Suriye Rejiminin İran destekli olarak kontrol edilemez hale gelmesi, HTŞ ve/veya benzeri gruplar ya da bu grupları kullanabilecek aktörler sayesinde TSK’nın İdlib’deki askeri varlığına yönelik bir provokatif saldırı neticesinde İdlib’de askeri operasyon seçeneğinin çok kısa bir reaksiyon süresi içerisinde hayata geçirilmesi olasılığı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Böyle bir durumda[xiv];
1’inci Muhtemel Operasyon Tarzı: TSK ve Özgür Suriye Ordusu birliklerinin İdlib kuzeyinden güneyine doğru M5 ve M4 karayolları sınırına kadar, Suriye Rejimi ve İran destekli milis grupların İdlib güneyinden kuzeyine doğru M5 ve M4 karayolları sınırına kadar eş zamanlı bir operasyon yapılması.
1’inci muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; Suriye Rejiminin Soçi Mutabakatından bu yana kara ateş destek vasıtalarıyla İdlib güneyine saldırılar düzenlemesinden hareketle bu hareket tarzının Rejim ve Rusya için de uygun görülebileceği, bu hareket tarzı neticesinde İdlib bölgesinin tamamen kontrol altına alınabileceği, kuzeyden TSK’nın ilerlemesi nedeniyle muhtemel göçün engellenebileceği, M5 ve M4 karayollarının güvenli hale getirilebileceği, Türkiye’nin hem bölgeyi radikal gruplardan temizlerken hem de aynı zamanda Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatları ile kontrol altına aldığı bölgelerin güneyinin güvenliğini sağlamış olacağı değerlendirilmektedir. Bu hareket tarzının uygulanması halinde en kritik hususun ilerleme hattının güneyinde kalan TSK Gözlem Noktalarının güvenliği olacağı, bu nedenle bu bölgedeki gözlem noktalarının kuzeye doğru hareketlenmesi gerekeceği düşünülmektedir. Ayrıca yine hattın güneyinde kalan ÖSO gruplarının da hareket tarzlarının ne yönde olabileceğini, Rejim kontrolü altında kalması muhtemel bu grupların hareketlenerek kuzeye geçmesi ya da Rejim bölgesinde kalmasının fayda ve mahsurlarını düşünmek gerekecektir. Bu nedenle 1’inci muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin düşük olduğu kıymetlendirilmektedir.

 2’nci Muhtemel Operasyon Tarzı: TSK’nın Özgür Suriye Ordusu ile birlikte İdlib’in genelini kontrol altına almak için bir operasyon başlatması.
2’nci muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; İdlib’in genelini kontrol altında bulunduracak bir operasyona ilişkin sahada emare bulunmadığı, gözlem noktalarından hareketle İdlib merkeze doğru bir harekat düzenlenebilmesi için gözlem noktalarının takviye edilmesi gerektiği, ayrıca Türkiye’nin iknaya dayalı çözüm seçeneğini ortadan kaldıracak olan bu hareket tarzını uygulaması halinde Fırat’ın Doğusuna planladığı operasyon için ayırdığı kuvvetlerden bir kısmını tasarruf etmesi gerekeceği nedeniyle bu hareket tarzına yanaşmayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle 2’nci muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin orta olduğu kıymetlendirilmektedir.

 3’üncü Muhtemel Operasyon Tarzı: Suriye Rejim güçlerinin karadan İdlib doğusunda Cisr El Şuğr bölgesi ile güneyde Han Şeyhun bölgesine mahdut hedefli bir alanda kara birlikleriyle operasyon düzenlemesi.
3’üncü muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; bölgenin temizlenmesi için sabırsızlık gösteren Suriye Rejimi ve Rusya’nın mahdut hedefli bir operasyonu ile bir süre daha İdlib geneline yönelik operasyonu için bekleyebileceği, bölgede konuşlu Türkistan İslam Partisine ait silahlı güçleri temizleyerek hedeflerinden birisini daha gerçekleştirmiş olabileceği, M4 karayolunun Lazkiye’ye giriş noktasını kontrol altına almış olacağı, mahdut hedefli bir operasyona Türkiye’nin de olumsuz yaklaşmayabileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle 3’üncü muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin orta olduğu kıymetlendirilmektedir.

 4’üncü Muhtemel Operasyon Tarzı: Suriye Rejimi ve İran destekli milis grupların İdlib güneyinden kuzeyine doğru Afrin sınırına kadar ilerleyerek karadan, Rusya Federasyonunun havadan desteğiyle bir operasyon düzenlenebilir.
4’üncü muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde; Türkiye’nin TSK’ya ait gözlem noktalarının güvenliği, İdlib’de çatışmasızlığın bozulacağı, süpürme harekatı olarak kabul edilebilecek bu yöntemle sivil kayıplarının sayısının yüksek olacağı nedeniyle bu hareket tarzını içeren bir operasyona müsaade etmeyeceği söylenebilir. Ayrıca Rusya Federasyonunun da sivil kayıpların artabileceği böyle bir seçeneğe sıcak bakmayacağı, Türkiye’ye rağmen ve Türkiye’yi denklem dışında bırakarak İdlib’in tamamında rejim güçlerinin operasyonuna göz yummayacağı, ÖSO gruplarının Rejimle çatışma ihtimali, bölgede hakim güç olarak Batılı ülkelerden gelecek tepkileri de öngörerek bu hareket tarzına izin vermeyeceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle 4’üncü muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin oldukça düşük olduğu kıymetlendirilmektedir.

 5’inci Muhtemel Operasyon Tarzı: Suriye Rejimi ve İran destekli milis grupların İdlib güneyinden kuzeyine doğru M5 ve M4 karayolları hattına kadar operasyon düzenlemesi.
5’inci muhtemel operasyon tarzı değerlendirildiğinde;operasyon başlamadan ÖSO gruplarının ilerleme hattının kuzeyine çekilebileceği, operasyonun başlaması ile eş zamanlı olarak TSK Gözlem Noktalarının kuzeydeki gözlem noktalarına intikal edebileceği, Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin M4 ve M5 karayollarının büyük bölümünü ele geçirebileceği, Cisr El Şuğr bölgesinin kontrol altına alınmış olabileceği, ilerleme hattının kuzeyinde kalan HTŞ ve diğer grupların çözülmesinin daha kolay olabileceği değerlendirilmektedir. Bu hareket tarzında TSK’nın operasyonla eş zamanlı olarak Türkiye hudut hattında muhtemel bir göçü önlemek için gerekli takviyeleri yapması gerekebilecektir. Bu nedenle 5’inci muhtemel operasyon tarzının kabul ihtimal derecesinin ortanın üzerinde olduğu kıymetlendirilmektedir.

 Sonuç yerine…
İdlib bölgesi Fırat Nehri batısında kalan en problemli ve karmaşık sahalardan birisi olma konumunu koruyor. Bölgede çok sayıda silahlı grubun mevcut olması, silah bırakması ve kendisini tasfiye etmesi HTŞ terör örgütünün aksine elindeki alanı genişletmesi, Özgür Suriye Ordusu bileşenlerinin HTŞ karşısında varlığını muhafaza edememesi, Suriye Rejiminin bölgede sürdürdüğü topçu atışları ve hava harekâtları, İdlib konusunda karar alıcıların yapmış olduğu açıklamalar, İdlib fırtınasının yaklaştığına işaret ediyor.
Her ne kadar öngörmek güç olsa da İdlib’e yönelik bir operasyonun İdlib’in tamamını kapsamayacağını, İranlı Milis güçlerle destekli Suriye Rejim güçlerinin olası bir operasyonda güneyden başlayarak kuzey istikametinde ilerleyeceklerini, ancak bu ilerlemenin İdlib geneline yayılmayacağını, ilerleme sınırının M4 ve M5 karayollarına kadar olacağını yani 5’inci muhtemel operasyon tarzına benzer bir planın uygulanacağını söylemek mümkün görülüyor.
Üç milyondan fazla insanın bir arada yaşadığı İdlib bölgesinin geneline yayılabilecek bir operasyonda sivil kayıpların sayısının oldukça çok olabileceği, yoğun bir göç hareketliliğinin Türkiye sınırına doğru yaşanabileceği endişesi ile Türkiye’nin bu operasyona aktif olarak katılmayacağı, ancak hudut hattı bölgesinde hem göçü hem de terör gruplarını engellemek maksadıyla hudut hattında tedbir alacağı düşünülmektedir.
Her ne şekilde olursa olsun, muhtemel bir İdlib operasyonunda ilk düşünülmesi gereken husus operasyon alanı içerisinde kalan gözlem noktalarımız ve bu noktalarda görev yapan askerlerimizin güvenliğidir. Operasyonun başlamasıyla birlikte yapılması gereken en uygun hareket tarzının, çatışma alanları içerisindeki gözlem noktalarımızı en yakın ve güvenli gözlem noktasına tahliye etmek olduğu akla geliyor.  
 KAYNAKÇA;
[i] https://www.stratejikortak.com/2019/01/nusra-cephesi-hts-amaci-liderler.html
[ii] http://ahmetsaltik.net/tag/turkistan-islam-partisi/
[iii] Suriye Gündemi isimli siteden alınmıştır.
[iv] http://www.milliyet.com.tr/iste-10-maddelik-anlasma-3-lu-siyaset-2745615/
[v]17 Şubat 2019 tarihli harita https://syria.liveuamap.com/
[vi] https://www.amerikaninsesi.com/a/rus-sozcu-idlib-de-durum-hizla-kotulesiyor/4755516.html
[vii] https://www.cnnturk.com/dunya/rusyadan-onemli-idlib-aciklamasi
[viii] https://tr.euronews.com/2019/02/07/rusya-disisleri-bakanligindan-turkiye-ye-idlib-cagrisi-sozunuzu-tutun
[ix] http://www.hurriyet.com.tr/dunya/putinden-idlib-aciklamasi-41037741
[x] http://www.hurriyet.com.tr/amp/dunya/son-dakika-rusyada-uclu-zirve-sona-erdi-41117331?__twitter_impression=true
[xi] https://m.aksam.com.tr/siyaset/idlibde-rusyayla-c2operasyon-olabilir-c2/haber-823459
[xii] https://turk-archive.aawsat.com/2018/11/article55450695/hamada-saldiri-9-rejim-yanlisi-olduruldu/
[xiii] http://www.milliyet.com.tr/turk-kizilayi-idlib-te-yeni-cadir-kentler-hatay-yerelhaber-2528774/
[xiv] Muhtemel hareket tarzları tamamen jenerik olarak, sahada yaşanan çatışmalar, mevcut kuvvetler ve siyasi karar alıcıların açıklamalarından yola çıkarak faraziyeye dayalı olarak
***

30 Haziran 2019 Pazar

25 ARALIK OPERASYONU ERDOĞAN BAYRAKTAR ALİ AĞAOĞLU FEZLEKESİ., BÖLÜM 4

25 ARALIK OPERASYONU ERDOĞAN BAYRAKTAR ALİ  AĞAOĞLU FEZLEKESİ., BÖLÜM 4




Ali AĞAOĞLU.,  MASLAK 1453 Projesi.,


18.11.2012 günü saat:16.33’de Mehmet Ali KAHRAMAN’ı (05305820303) Aliseydi KARAOĞLU’nun (05302664409) aradığı görüşmede özetle; Ali’nin “…bakan beyi göndereceğim bugün Denizliye gidiyor” dediği, M.Ali’nin “biraz önce beni aradı belki sanada söylemiştir bu Özyazıcının en son konuştuğumuz hususlar neyse ona göre şey yapalım adamda bize projeyi getirdi” “…yine plan notlarına apart mapart bir şeyler koymuş falan diye” “Şimdi orda kesinlikle olmaz diye bir kararınız var mıydı” dediği, Aliseydi’nin “Ya şöyle turizm tesisi olarak getirecekti bize” dediği, M.Ali’nin “O sanki biraz bana söyledi ya bi sıkıntı yoksa çözelim falan gibiydi ama hani daha doğrusu şöyle dedi üzerinde KONUŞTUĞUMUZ ŞEYİ SEN BİLİYOR MUSUN DEDİ ANLAŞTIĞIMIZ BENDE EFENDİM BEN YOKTUM DEDİM yani onda Haluk bey vardı işte Ali bey Aliseydi bey vardı falan filan Ayşe hanım, o yüzden herhalde bi size şey yaptı o” dediği, Aliseydi’nin “Ya turizm tesisi abi turizm tesisinin dışında başka bi şey yok turizm tesisi olacak” “apartta turizm tesisi sayılabilir” “bağımsız olarak tescil edilebilir mi apart” dediği, M.Ali’nin “Edilemez” dediği, Aliseydi’nin “…o konuda gerekirse turizm bakanlığından görüş sorulabilir” “…çünkü bu yapıldıktan sonra” “Mutlaka bi kamuoyunda tartışma olacaktır” “Onları bertaraf edecek önlemlerin alınması lazım” dediği,

16.12.2013 gün saat 18:19'da Mehmet Ali KAHRAMAN’ı (05305820303) ile Erdoğan BAYRAKTAR'ın (03124179901)  aradığı görüşmede özetle; Erdoğan’ın “Ben telefonda şuanda Abdullah beyle görüşüyorum Abdullah he telefonla görüşüyorum şimdi bu Ataköy’deki iş uzuyor hala daha yani oradaki iş” dediği, M. Ali’nin “Onlar şeyi kabul etmediler biz biliyorsunuz bu planı yaparken 10 metrede sahildeki yolun terki meselesi vardı birde 40 metrelik ... oluşturma durumu vardı” “O 40 metrelik ... terk olmayacak ama arazi içinde yeşil alan gibi olacak bi çekme mesafesi gibi olacak onlar o kısmı kabul etmediler yani” dediği, Erdoğan’ın “Yarın o zaman gelsin sende gel bi toplantı yapalım çözelim onu ya” “Çünkü orada sattık çuvalla da para aldık onlardan şimdi sanki önlerini biz kesiyormuş gibi sıkıntı oluyor ya” dediği, M. Ali’nin “Tamam bakanım tamam” dediği tespit edilmiştir. 

07-Birinci Dereceden Doğal Sit Alanı Olan İller Bankası Sarıyer Arazisinin Gerçeğe Aykırı Raporla İmara Açılması.,

İlimiz Sarıyer İlçesi Tarabya Mahallesinde İller Bankası mülkiyetindeki 1. Dereceden Doğal Sit Alanı olan 1108 ada 10 parselin sit alanından çıkartılarak imara açılması için suç örgütünün faaliyet yürüttüğü tespit edilmiştir.
1. Dereceden Doğal Sit alanı olan iller bankasına ait taşınmazın, hızlı bir şekilde imara açılabilmesi için doğal sit alanından çıkarılması gerektiği, ancak alanın tamamen koruluk olması nedeniyle Tabiat Varlıkları Korumu Kurul üyelerini ikna edilememesi üzerine kurul üyelerine arsanın sit derecesinin düşürülmesini kabul ettirdikleri görülmüştür. 

Bunun üzerine 3 Numaralı Tabiat Varlıkları koruma kurulundan, korunan alanın mevcut durumunun belirlenmesi için 4 Mevsimi Kapsayan Ekolojik Temeli Bilimsel Araştırma raporu beklenilmesi kararı çıkmıştır.  Bunun üzerine suç örgütü geçmişe dönük 1 yıllık gerçekdışı bir rapor hazırlayarak arsanın sit derecesini düşürerek koruluk alanı imara açtıkları anlaşılmıştır.  Şüpheliler yapmış oldukları görüşmelerde söz konusu koruluk alanın imara açılmasını Erdoğan BAYRAKTAR’ın bilgisi doğrultusunda yaptıklarını söylemişlerdir.
Konu ile ilgili şüpheliler arasında gerçekleşen görüşmelere bakıldığında;
07.06.2013 günü saat:21.45’de Ergül ÇINAR'ı (05058927176) Mehmet ERDAL'ı (05304628717) aradığı görüşmede özetle ; Mehmet'in "şey için aradım bu İller Bankasının şeyi vardı ya Sarıyerde" dediği, Ergül'ün "Onu bu haftanın gündemine yazdık bendeki taslak ... var" "Raporunu şey yapacaklar işte yetiştirecekler başkanım" dediği, Mehmet'in "ön değerlendirmesi nasıl" dediği, Ergül'ün "ekip şey diyor neydi çıkmasın diyorlar sit kararı iptal edilmesin çıkmasın diyorlar" dediği, Mehmet'in "O ÖNEMLİ YA ONU SÖYLESENE BANA YA" "Ahmet beyle görüştün mü onu" dediği, Ergül'ün "görüştük orda şey demişler zaten yukardan hani üç yaparsak, üç yaparız demişler" "şimdi işin hızlı olması için normalde İLK BAŞLARDA ŞEY DİYORLARMIŞ TAMAMEN ÇIKSIN SONRADAN BAKMIŞLAR AĞAÇLIK FALAN VAR ÇOK ZORLANIRIZ BU KARARDA" "YANİ 3 TE KARAR KILMIŞLAR 1 DE İMİŞ ŞUANDA" "3'e düşürülmesi için işte Ahmet beye o şekilde söylenmiş yukardan"  dediği, Mehmet'in "Kime Ahmet EMİL'e mi" dediği, Ergül'ün "evet Ahmet EMİL'e" "YUKARDAN BAKANLIKTAN SÖYLEMİŞLER" dediği, Mehmet'in "bizim Ahmet AYYILDIZ birşey demiş mi hiç" dediği, Ergül'ün "BAKANLIKTAN SÖYLEMİŞLER" "Ahmet EMİL'e bakanlıktan söylemişler ve konuşulmuş şeyle il müdürüyle konuşmuş Ahmet EMİL demiş müdürüm demiş hani çıkartılması isteniyor bunun ama bu demiş çok zorlar demiş bizi oldukça böyle yeşil örtünün olduğu tamamen ağacın olduğu büyükçe bir alan demiş sıkıntıya sokar demiş, bizi sonra görüşülmüş o zaman demişler 3 yapalım hani 1 den 3 olsun" "HIZLI OLMASI İÇİN BAŞKANIM HIZLI OLMASI İÇİN TAMAMEN ÇIKMASI GEREKİYOR YA" "Hani bir yıl süre beklemeden"  dediği,

19.07.2013 günü saat:16.34’da Ahmet AYYILDIZ/Ahmet EMİL’in (05321640258) Osman İYİMAYA’yı (05309286844) aradığı görüşmede özetle ; Ahmet AYYILDIZ’ın “Hani bi sitten çıkaralım denmişti de bi yer vardı İller Bankasının” “He şimdi onunla ilgili karar arkadaşlar burda şey yaptı rapor etti tabi kurula da girdi onlar da ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu deniliyor biliyorsun” “sizin Ankarada böyle bir rapora gerek yok gibi bir şeyiniz oluyor mu ki”  dediği, Osman’ın “Yok öyle bir şeyimiz olmaz da ön değerlendirme komisyonunun” “Raporu önemli tabi orda ön değerlendirme” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “Ön değerlendirme komisyonu bak sana vereyim Ahmet EMİL burda komisyon başkanı” dediği ve telefonu yanında bulunan Ahmet EMİL’e verdiği, Ahmet EMİL’in “Biz şöyle bir şey yapmıştık dedik ki ... Büyükşehirden gelen bizim üyelerimiz falan da var en sonunda ya sit derecesinin değiştirilebilmesi için şöyle bir karar aldık dedik ki yani raporu şöyle tutmuştuk işte söz konusu yerde esas itibariyle sit derecesinin devamı esas olmakla birlikte burdaki yapılaşma haklarının başka bir yerde kullanılması için parselin sürdürülebilir alana çevrilmesi komisyonumuzca uygun görülmüştür diye…” “Ya biz sitten çıkarılması demediğimiz için 3. derece eski 3 e düşürün dedik onlar da ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu istiyorlar olay o” “ORASININ ZATEN ÇIKARTMASI MÜMKÜN DEĞİL SIRF BİR KORU ALANI ORASI” “BAKAN BEYE BİZ ZATEN SÖYLEDİĞİMİZDE SİTTEN ÇIKARTMAYIP ESKİ 3'E ALIN DEDİ” dediği ve devamında telefonu yanında bulunan Ahmet AYYILDIZ’a verdiği, Osman’ın “Sen o kararı onaylamadan önce büyüğümüze bir sor şey yap” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “Onayladık da yani onaylamayalım ya da ne diyorsunuz yani ne yapalım” “Doğal sitten çıkart diyorsun o zaman ...” dediği, Osman’ın “Evet evet” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın  “YANİ BİZE İTİ ÖLDÜRÜYORLAR ŞEY YAPIN DİYORLAR SÜRÜT DİYORLAR YANİ NASIL İŞ DE BEN DE ANLAMIYORUM YANİ BU İŞLERİ YA” dediği, Osman’ın “Hep beraber ortak bir karar oluşturacağız inşallah Ahmet abi” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “ORTAK DEĞİL YA BİZİM KUCAĞIMIZDA BU YANİ, Osman abi yani keşke ortakta birisi eli atsa iyi yani bir yerine” “…bakan bey hemen onları değiştirsin ve şey olacak yani herhalde yönetmelik değişecek bir şey olacak” dediği, Osman’ın “Hayır yönetmelik yetmiyor ki Ahmet abi yasadan geliyor yani yasayı yazarken .... toplanma şeyleri var ya ...” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “He oradan mı geliyor o zaman çıkamayacaksınız o işin içinden ne olacak” dediği, Osman’ın “Yani bir araya gelip bir bakacağız başka yapacağız bir bakacağız yani” dediği, Ahmet AYYILDIZ’ın “Şimdi adam da orda hopluyor hı?” dediği, Osman’ın “Biraz tut da tut da bi konuşalım ... oldu mu abi” dediği, Ahmet’in “Tamam biraz daha çare arayalım nedir ne.. tamam” dediği,
19.07.2013 günü saat: 17.16’da Mehmet ERDAL’ın (05304628717) Ahmet AYYILDIZ’ı (05321640258) aradığı görüşmede özetle; Mehmet’in “Ahmet EMİL le beraber bi şeye gidelim de sen berabermişsin galiba işin yok değil mi senin onunla” dediği, Ahmet’in “Tamam” dediği, Mehmet’in “Çıktı mı Ahmet” dediği, Ahmet’in “Yok burda” dediği, Mehmet’in “İller Bankasının şeyi de burda avukatı” “biz 3 e alalım dedik bakan beye de söyledik” “Tamam sürdürülebilir sitten kaldıramazsın sıkıntı … Osmanı aradım Osman İYİMAYA yı o da ESKİYE DÖNÜK DİYOR BİR RAPOR GETİRSELER DİYOR…” “Bunu nasıl yapacağız sen daha iyi bilirsin değil mi şimdi ben geri aldık yazıları geri aldık ama şimdi sitten kaldırmak bir risk yani orda görüyorsun o ağaçları şeyleri falan filan” “Hasibelere söylemen lazım artık Hasibeyi sana bırakırım” dediği, Mehmet’in “Ya abi toplantıdan evvel ben bunların hepsiyle teker teker konuştum Hasibeyle Talatla bak bu İller Bankası” dediği, Ahmet’in “Ama nerdeyse reddediyorlarmış Ahmet girip ne kadar ısrar ederek şey etmiş biliyor musun reddediyorlardı” dediği, Mehmet’in “Hasibe karıştırıyormuş orayı” dediği, Ahmet’in “Ama bu işe bir çare bulmak lazım BU KARARI GEÇERSİZ SAYIP TAMAM MI YANİ BU KARARI İŞLEME KOYMAYIP TAMAM ŞİMDİ GERİ ALDIM BÜTÜN EVRAKLARI DA NE YAPARIZ 19 TEMMUZU GEÇEN DAHA İLERİ BİR TARİHE Mİ YAPALIM NASIL OLSUN” “ne yaparız 19 Temmuz bugün ya hani nedir Ramazandan sonraki bir tarihe de toplantı ayarlanır ona göre ayarlanır bir şey yapılır” “bir de raporda demişler ki burayı sitten kaldırın demişler adamlar adamların gözleri kara onu diyeceğine sürdürülebilir şuna alınması diye yani sürdürülebilir olması 1 yıllık incelememizde bu durumda diye sürdürülebilir olması gerekir diye böyle bir kanaat vererek vermesi lazım biliyor musun hani” “Onu da ayarlamak lazım” “YANİ ORDAKİ ADAMLARI DA ÖYLE ONA GÖRE ORGANİZE EDELİM” dediği, 

27.08.2013 günü saat:09.42’da Ahmet AYYILDIZ’ın (05321640258) Talat CANBOLAT’ı (05335739683) aradığı görüşmede özetle ; Ahmet’in “Talat bey bugün bir İller Bankasının şeyi var konusu var” dediği, Talat’ın “Evet evet o bizim daha önce gündemimize gelmişti” “İçinde bizim bu yönetmeliğin istediği rapor yokta” dediği, Ahmet’in “İŞTE RAPORU TAMAMLATTIK BİR YILI TAMAMLADI” dediği, Talat’ın “Hiç problemimiz yok abi daha önce çünkü çok büyük sıkıntı olurdu ve şey olurdu nedir o ... ederdi” dediği, Ahmet’in “Evet biliyorum biliyorum hatta biz şeyden kaldırılmasına da karşı çıktık BEN BAKAN BEYE DE ONU ANLATTIM DEDİM, BUNUN TAMAMEN KALDIRILMASI UYGUN DEĞİL DEDİM SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEYE GETİRELİM DEDİM YANİ” “SÜRDÜRÜLEBİLİR ONUDA BEN BAKAN BEYİ İKNA ETTİM yani İller Bankası yokta çok bastırıyordu” dediği, Talat’ın “İsabet olmuş abi şimdi şu ortamda şu ortamda evet” dediği tespit edilmiştir.

07-) Maslak Acıbadem Hastanesi Ek Bina Projesi İçin Boğaziçi Koruma Kanuna Aykırı Olarak İmar Alınması;

İşadamı Mehmet Ali AYDINLAR’ın sahibi olduğu Acıbadem Sağlık Grubu’nun İlimiz Sarıyer İlçesi Darüşşafaka Mahallesi 61 pafta 387 ada 10 parsel sınırları içerisinde bulunan Acıbadem Maslak Hastanesi’ne ek bina yapmayı planladığı ve bunun için suç örgütü ile irtibata geçtiği tespit edilmiştir. 
Ek bina yapılacak söz konusu arsanın; Boğaziçi Koruma Kanuna tabi olduğu ve arsanın bir bölümünde korunması gereken 1. Dereceden Tarihi eserin bulunduğu tespit edilmiştir. Konu ile ilgili suç örgütünün imar plan değişikliğinin onaylanması için Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurul üyelerine baskı yaptıkları ve kanunlara aykırı olan plan teklifini onaylattıkları anlaşılmıştır. Ayrıca Baskılara dayanamayan Kurul Başkanı Talat CANPOLAT istifa etmeyi planlamıştır. Şüphelilerin yapmış oldukları görüşmede söz konusu plan değişikliğinin Erdoğan BAYRAKTAR’ın bilgisinin olduğunu söylemişlerdir.
Konu ile ilgili şüphelilerin yapmış oldukları telefon görüşmelerine bakıldığında;
09.12.2013 günü saat: 15.56’da Aytaç ÖLKEBAŞ’ın (05327707019)  Sema KÜÇÜK’ü (05339275385) aradığı görüşmede özetle; Aytaç’ın “Mehmet bey de aynı ... fikirde ya aynı hassasiyette diyeyim şimdi yarın gidip projeyi anlatmak üzere orada hazır durabiliriz bekleyebiliriz ama bizi hiç içeri” “Almayacaklarını düşünüyorum çünkü başkan çok tepkili yani” “Ona rağmen çıkıyor bu karar öyle söyleyeyim yani” “Geçen toplantıda çünkü bayağı hararetli şeyler oldu çok ciddi tartışmalar oldu” “O kadar şeydi problemliydi ve şey şimdi bunu nasıl çözeriz nasıl çözeriz diye düşünüyorum bulamıyorum yani biz şimdi” dediği, Sema’nın “Onaylıyor da istifa noktasına geldiler çok ciddi tartışılıyor Sedat Beyin de söylediği diyor ki bize diyor bu konuda diyor BAKAN DİYOR TAMAM DEDİ DİYOR ŞİMDİ DİYO BUNU YAPAMIYORLAR diyo bir başka bir yaklaşımdı o da hani bende dedim bir şey diyemedim TEKRAR BAKANA GÖTÜRELİM BU KONUYU DİYOR BİR FAYDASI OLUR MU BİLMİYORUM” “BAKAN BEY BAŞKANI ARAYIP BİZZAT ŞEY YAPARSA RİCA EDERSE NE OLUR BİLMİYORUM AMA” “Yarın şey belli olacak stratejimiz belli olacak öyle söyleyeyim” dediği, Sema’nın “Ben Mehmet beyin de sizinle aynı fikirde düşündüğünü Sedat beye ileteyim mi bu aşamada” dediği, Aytaç’ın “Ben de istiyorum projenin çiziksiz geçmesini” “Keşke kat adedinle o zaman bu kadar ısrar etmeseydik te bodrum katları o zaman düşürebilirdik bence” “Çünkü çok yanlış bir ... iş” “15-50 yi korusaydıkta altta en azından bodrum katta şey olsaydık” dediği, 

09.12.2013 günü saat: 17.56’da Aytaç ÖLKEBAŞ’ın (05327707019)  Fuat KUŞCU’nun (05327242011) aradığı görüşmede özetle; Aytaç’ın “Ya şimdi şeyi konuştuk” “Bunlar diyor ki bodrum katta biz eğer Kontürlere gelirsek” “O makineleri şeyleri Ameliyathaneleri bodruma sığdıramayız gerekiyorsa emsalimizi düşürsünler ama bodrum katlara ihtiyacımız var diyorlar” dediği, Fuat’ın “Yok abi o şekilde yapmasınlar o zaman ameliyathaneleri toprak altında kalacak bodrum katlara yapsınlar” dediği, Aytaç’ın “Taks değerimizi aşmak zorunda kalıyoruz diyorlar bodrum katta ilave bodrum kat da yapamıyorlar şeyden dolayı altta Metro hattı varya raylı sistemlerde bodrum kata izin vermiyorlarmış ilave bodrum kata” dediği, Fuat’ın “O zaman Mehmet ERDAL la felan konuşun” “Bundan daha fazla esneyemem abicim” “BAŞKAN İSTİFA ETTİ BU KONU DA BİLİYORSUN” “Mehmet ERDAL la kavga ettiler” “Başkan istifa etti ... sadece bu konuya yönelik olarak da bunlar gelişiyor daha da şey yani sıkıntı 4 e 3 zaten oy çokluğuyla alınıyor” dediği, Aytaç’ın “Ya bana şunu söylüyorlar diyorlar ki Bakan bey biz projemizi gösterdik Bakan bey bu şekilde yardımcı olacağını söyledi niye bu kadar sıkıntıyla karşılaşıyoruz dedim siz ne diyorsunuz ya biz burda neler yaptık neler oldu farkında değilsiniz dedim bu ne ne fırtınalar koptu” “Bu kadar fırtına koptu şimdi bodrum katla uğraşıyoruz yani şey yapıyoruz olmadı diye” dediği tespit edilmiştir.

14.12.2013 günü saat:13.54’de Ahmet AYYILDIZ’ın (05321640258) Talat CANBOLAT’ı (05335739683) aradığı görüşmede özetle; Talat’ın ”Mehmet Erdal komisyona yanlış yaptırmaya çalıştı çünkü bu geri teptiği zaman da sana da sorarlar hani il müdürü olarak”  dediği, Ahmet’in “işte tahsis mesafesini geçer diye yazmış ilaveten” “Ama karar da herhalde siz kaldırmışsınız bu uygun değil demişsiniz ondan sonra şeyler demiş irtifalarla ilgili de tabii konutta bir irtifa verilmiş daha önceki planda siz onbeşerli demeşsiniz burada irtifayı söylememiş beş kat demiş ondan sonra zemin kata 4,75 işte üst katlara 4,5 zemini herhalde üste 3,75 mi” dediği, Talat’ın “19,50 YE GELİYOR TOPLAMDA” "GİZLİ EMSALLER DE EMSALDE 3 Ü GEÇİYOR” “15,50 yi geçebilsek bunun arkasını doldurmam lazım demem lazım ki şu şu nedenlerde ama şimdi biz orada bir sıkıntı şu daha önceden biz bunu verdik geçti bu onay sürecinde ankaraya gönderdik dediler onun sonucunu beklemeden bir daha getiriyor sokuyorlar” ”Ahmet bey herhangi bir şekilde yukarıdan şöyle isteniyor böyle isteniyor demedi olumlu çoğunluk da şimdi üç kişi biz buna muhalef yazdık Hasibe hanım Asuman hanım ve ben” “ben bilgi alıyorum ve öğrenmek istiyorum ki bakan beyin bir talimatı varsa biz ona göre hareket edelim veya şey edelim oradan yok”  ”Fuat bey arkadaşlara demiş ki BAKAN BEYİN TALİMATI BİZ BU PROJEYİ BAKAN BEYE SUNDUK DEMİŞ fakat bakan beye bu kanuna aykırılıkları söyledi söylemedi biz bilmiyoruz” dediği tespit edilmiştir.

C) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN NÜFUZUNU KULLANARAK ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA YARAR SAĞLAMASI  

21.11.2013 günü saat:11.08’de Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (03124179940) aradığı görüşmede özetle;  Erdoğan’ın “Kayabaşında Aşhan diye yemek firması var mı”, “Türkerlerin işini yapıyormuş” dediği, Murat’ın “Bir araştırayım bakanım” dediği, Erdoğan’ın “Sürmeneli çocuklar bunlar”, “Bunlar çok yemek işi alıyo alıyordular Toki’den canım ben ben hatırlıyorum”, “Başkasının aldığı işlere de bunlara veriyordular 50 bin 100 bin lira çıkarıyordular onlara da yapıyordular öyle bir durumları da vardı yani iyi bir firma bu bacağı kesik bir adam vardı onun da adamları bunlar bizim Sultanahmet Meslek Lisesinde benim arkadaşımdı onun da adamları şimdi bunlar diyor ki biz diyor orda yemek işi yapıyoruz tezgahımız mutfagımız her şeyimiz var bizim kurduk şeyi Murat da bizden memnun genel müdür ama şimdi elimizden bu işleri alıp bizi burdan kovalıyorlar alıp başkasına verecekler burayı he Türkerler falan memnunmuş bunlardan Türkerin işini yapan adam” dediği, Murat’ın “hani ben size doğruyu anlatayım da öyle bir öyle bir biz onlara girin falan demedik kendisi ya orda”, “İşte gitmiştir şey yapmıştır normalde orayı hepsini işte bir bir kişi yapsın diye şey yapmıştık BİZ PINAR YEMEK DİYE”, “SİZLE DE ŞEY YAPMIŞTIK” dediği, Erdoğan’ın “Ha yemek onu bir konuşalım onu ben şey hafta sonu yokum da ben hafta başı da şeye gideceğim bir konuşalım onu bir bakalım bir araştır o sen konuyu bir”, “Olmazsa olmazsa onlara başka bir şey bir yerden bir şey verebilirsen bir yemek bir şey var mı çıkacak mı öyle bir yemek iyi” dediği, Murat’ın “çıkar bakanım” dediği, 
26.10.2013 günü saat:18.28’da Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (05305816161) aradığı görüşmede özetle; Erdoğan’ın “Ya bu Nevzat’ın yemek işini o şey istiyordu Ali istiyordu sen onu Abdullah’ın adamlarına mı şey yaptın” dediği, Murat’ın “Birini o Ali aldı bakanım birini  Abdullah’a verdik ... o Abdullah’ın o gün yanlarında da o vardı zaten aslında ikisinin de yanında o vardı da birini o ... yapmış al şey yapmış yani almış” “Birini aldı yani bakanım ya 1500-2000 konutun birini aldı birini daha istiyor onu da Abdullah yapıyor bakanım” dediği, Erdoğan’ın “Ha bir tane verdiysen ona yeter canım” dediği,
04.03.2013 günü saat:13.33’da Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (05305816161) aradığı görüşmede özetle; Erdoğan’ın “şimdi bu Nevzatların işinin ... Ali ... yapacak büfe büfesini bir kimseye söz verdin mi birine söz vermişsin onu galiba” dediği, Murat’ın “Abdullah birini söylemişti ama ona söyledik bakanım” dediği, Erdoğan’ın  “Haşem Kıroğluna versinler onu ben Nevzata dedim de ben dedi bana Murat dedi biri bir isim verdi dedi verecek” “Abdullaha da söyle onu bir başkasıyla şey yaparız ya onun Abdullahın dediği çocuğu başkasına şey yaparız” dediği, 
11.03.2013 günü saat:19.55’da Murat KURUM’u (05334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (03124179901) aradığı görüşmede özetle; Erdoğan’ın “şimdi bu caminin ihalesini yapabilirsin ama biraz daha diyor düşürür onu diyor yani biraz rakam yüksek geldi 114 yüksek geldi ama çok da düşürülmez çünkü yani maliyeti bu değil mi maliyet rakamı” dediği, Murat’ın “Bakanım bu bu böyle devam edelim mi şimdi şey yoksa illa bir bir şeyler de şey de olsa böyle yapalım mı yani” dediği, Erdoğan’ın “Biraz daha indir..” “İndirebilirsen bir iki daha indir 3-5 indir yani indirebiliyorsan indir iyi olur yani BİZ ONLARI KOLLARIZ BAŞKA İŞLERDE YA” dediği tespit edilmiştir.
20.11.2012 günü saat:15.01’da Murat KURUM’u (5334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (3124179901) aradığı görüşmede özetle; E.BAYRAKTAR’ın ”... geldi buraya şimdi burada Albayraklar senin sesini de duyuyorlar bu Albayrak Medya grubu şey Net TV ile birde Yenişafak” “diyor ki işte şeyde onun diyor Emlak Konutta iş yapan bütün inşaatçılar diyor bize diyor hiç bir şey diyor vermiyorlar diyor bize  versinler biz öbürleri gibi böyle aç gözlü değiliz kanaatkarız diyorlar” dediği, Murat’ın “Emlak Konut olarak her ilanda kullanmaya çalışıyoruz bakanım ben müteahhitlere de aynı şeyi … hassasiyeti göstermelerini … bizzat söylerim” dediği, EBAYRAKTAR’ın “Tamam Teknik Yapıya nazımız geçer o adam yani ekstra bunlara ilave versin bunlar zaten öyle çok aşırı öbürleri gibi şeyler değil orada kime nazın Teknik Yapıya geçer bir de Ağaoğluna da geçerse o ikisine başkada varsa bilmiyorum …” …bu Kanal 24 e hava durumu şeyi sponsoru sen mi yaptın” dediği, Murat’ın “evet bakanım biz ona öyle bi” dediği, E.BAYRAKTAR “Bunlara da başka bi şey yap bunlara da inşaat durumu şeyi yap bi şey yap bunlara da ufak bi şey ya bunlar öyle bi şey değil yani iyi olur mecburuz bunlara …” dediği, Murat’ın “tamam bakanım ben kendileriyle konuşurum irtibata geçer gerekli şeyi yaparız bakanım” dediği, 
09.01.2013 günü saat:09.52’da Murat KURUM’u (5334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (3124179901) aradığı görüşmede özetle; E.BAYRAKTAR’ın “…biz Tevhit beyle beraberiz Tevhit KARAKAYA” “24, Starın yönetim kurulu başkanı e onlara biraz daha fazla destek vermemiz lazım Murat yani reklamlardan ilanlardan başka nasıl oluyorsa ha biraz daha şey kuvvetlendirmemiz lazım onları …” dediği, Murat’ın “Tamam Bakanım biz bütün ilanlarımızı kullanıyoruz ama şeyi yine şey yaparız” dediği, E.BAYKARTAR’ın “sen onlar ... orda mesela belki şeyle Tevhit beyle de görüşsen iyi olur da Tevhit beyin bir şeyiyle biz Tevhit beyle görüştük onun için sizle görüşüyorum deyip orada baştaki işte Mustafa bey olsun ondan Yusuf Ziya Cömert olsun Ocak TAN olsun Murat ÇİÇEK olsun o üstteki tepedeki adamların la da görüşebilirsin onlarla bir yakınlaşma kurmakta fayda var iyi olur yani” dediği, Murat’ın “tamam Bakanım ben görüşeceğim gereğini yaparım” dediği, 
09.07.2013 günü saat:16.23’da Murat KURUM’u (5334884864) Erdoğan BAYRAKTAR’ın (3124179901) aradığı görüşmede özetle; E.BAYRAKTAR’ın “Murat bizim Bakan yardımcısının yiğeni bu Ayazmadan Olimpiyat stadının yanında 2+1 isitiyor bir tane 122 metre kare” “onu bir söyler misin B/1 BLOK 11. Kat” “on 135 numaralı daire 135” “..ismi Arena rezidensmış” “çocuğun ismi de Ali BALTA” “bizim Muhammet BALTA nın yeğeni” “oradan bir tane ona şey yapsın uygun fiyatla bir ev indirim yapsında” dediği, Murat’ın “Tamam” dediği tespit edilmiştir.  


D) DİĞER FAALİYETLER

Soruşturma Kapsamında 17.12.2013 günü yapılan planlı operayon sırasında Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın, bazı şüphelileri arayarak operasyon hakkında bilgi verdiği ve yakalanmasını engellemek amacıyla Bakanlığı gitmelerini söylediği tespit edilmiştir.  

Konu ile ilgili şüphelilerin, Erdoğan BAYRAKTAR ile yaptığı görüşmelere bakıldığında;
17.12.2013 günü saat 06:36'da Abdullah Oğuz BAYRAKTAR’ın (5327815059) Erdoğan BAYRAKTAR (5305816161) ile görüşmesinde özetle; A. Oğuz  
"Benim evi polisler bastı" dediği,   Erdoğan'ın "Evimi" dediği, A. Oğuz "Acil arar mısın birilerini?" dediği, Erdoğan'ın "heh" dediği, A. Oğuz "Acil birilerini arar 
mısın?" dediği, Erdoğan'ın " Neyi arar mıyım" dediği, A. Oğuz'un " ACİL BİRİLERİNİ ARAR MISIN BİRİLENİ" dediği, Erdoğan'ın " tamam dur " dediği
17.12.2013 gün saat 06:54'da M.Ali KAHRAMAN  (905333393408) ile Erdoğan BAYRAKTAR'ın (5305816161)  görüşmesinde özetle;  Erdoğan'ın " 
Mehmet Ali seni polis alacak herhalde böyle bir durum var, bu İstanbul’dan çünkü Abdullah’ı almışlar Hüseyin SİPAHİ'yi almışlar" dediği, M. Ali'nin 
" Öyle mi" dediği, Erdoğan'ın " He çünkü orda savcılık talimatı Zafer ÇAĞLAYAN'ın oğlu sen seni de şimdi yani yakında gelirler senin basarlar evi " 
dediği, M. Ali'nin "Evi mi gelirler bakanım" dediği,  Erdoğan'ın " Eve gelirler sen daireye git olmazsa yani" dediği, M. Ali'nin "he" dediği, Erdoğan'ın 
"DAİREYE GİT DE BİZDE MÜDAHALE EDELİM" dediği, M.Ali'nin " Peki konu ne bakanım konu" dediği, Erdoğan'ın "Ben ne bileyim bilmiyorum ki bunu 
savcılık şeyi savcılık talimatı, hükümetin haberi yok" dediği, M.Ali'nin "...DOĞRUYMUŞ GELEN ŞEY O ZAMAN BİLGİ DOĞRUYMUŞ GELEN BİLGİ" dediği, 
Erdoğan'ın " Ne senin bildiğin bir şey var mı senin" dediği, M.Ali'nin " Yok benim bildiğim yok bakanım hiç bildiğim bi şey yok BEN SİZE ZATEN ŞEY 
YAPMIŞTIM BİLİYORSUNUZ SÖYLEMİŞTİM ŞEYİ O BİLGİYİ VERMİŞTİM DAHA ÖNCE " dediği, Erdoğan'ın " Hayır bilgi verdinde böyle bir araştırma var 
dedin yani bi bi has bi has bi şey yok" dediği, M. Ali’nin “Yok hayır şey demiştim savcılık dosyayı hazırlamış başbakanada bilgi verilecekmiş” dediği, 
Erdoğan’ın “Başbakana bilgi verilmemiş başbakana bilgi verilse bizim haberimiz olur” dediği, M. Ali’nin “Evet sizde ben konuşuyorum İçişleri 
Bakanıyla demiştiniz” dediği, Erdoğan’ın “İçişleri bakanının da haberi yok, ben İçişleri Bakanını şimdi aradım haberi yok oda savcıdan şey yapmış 
savcıdan gelmiş Abdullah ile şeyi almışlar Hüseyin SİPAHİ'yi” “…şimdi Sadık'ı alacaklar seni alacaklar” dediği, M. Ali’nin “Polis geldi” “Kapının önü” 
dediği, Erdoğan’ın “Sen bi bak bakalım şey yapabiliyorsan bi organize edebiliyorsan bi bak da” dediği, M. Ali’nin “NE YAPAYIM KAÇAYIM MI EVDEN?” 
dediği, Erdoğan’ın “KAÇABİLİYORSAN KAÇ” dediği, M. Ali’nin “Tamam bakanım” dediği tespit edilmiştir.

17.12.2013 gün saat 06:57'de Sadık SOYLU (5302646441) ile Erdoğan BAYRAKTAR'ın (5305816161)  görüşmesinde özetle; Erdoğan’ın 
“SADIK POLİS BİRAZ SONRA GELİP SENİ ALACAK EVDEN KAÇ SEN” “Bu bi trabzonspor ile ilgili herhalde bu Mehmet Ali KAHRAMAN planlama ile ilgili işte
 İstanbul’dan bizim Apdullah’ı, Hüsyein’i , İbrahim HACIOSMANOĞLU nu aldılar şimdi de Muh... şeyin evindeler senin kapıda da vardır şimdi polis şuanda” 
“Bakta bi haber ver bana” dediği tespit edilmiştir.

17.12.2013 gün saat 07:09'da Sadık SOYLU (5302646441) ile Erdoğan BAYRAKTAR'ın (5305816161)  görüşmesinde özetle; Sadık’ın “Ben çıktım evden 
efendim” dediği, Erdoğan’ın “Geldiler mi eve senin polisler” dediği, Sadık’ın “Yok efendim” dediği, Erdoğan’ın “Sen nereye geçtin” dediği, Sadık’ın 
“Ben şuanda taksiye biniyorum efendim yukarı cafede oturacam bi yerde” dediği, Erdoğan’ın “OOO TELEFONDAN ŞEY YAPARLAR SENİ BULURLAR SENİ”
 “Yani ben şimdi geçiyorum şeye zaten bakanlığa” “Yani biz gerçeği ... daha 8 de gelecek ama ben şimdi çağırırım onu” “GEL BURAYA BURDAN GEÇERİZ 
BAKANLIĞA O ZAMAN” dediği, Sadık’ın “Anladım efendim” dediği tespit edilmiştir.


***