23 Ekim 2020 Cuma

AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA İDEALİZM REALİZM İLİŞKİSİ: ÇATIŞMA MI İŞBİRLİĞİ Mİ? BÖLÜM 2

 AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINDA İDEALİZM REALİZM İLİŞKİSİ: ÇATIŞMA MI İŞBİRLİĞİ Mİ?  BÖLÜM 2


 Amerikan dış politikası, idealizm,realizm,Gültekin Sümer, MUSTAFA KOCAKENAR,Strateji,

İdealizm, kökenleri çok öncelere dayanmakla birlikte Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra akademik literatürde kendine önemli bir yer bulmuştur. 'The war to end all wars' ( Tüm savaşları bitirecek savaş) terimi 1. Dünya Savaşı sonrası literatüre girmiştir. Bu terimde, bu savaşın büyük bir yıkıma yol açtığı fakat daha sonrasında büyük savaşların yapılmaması için bir zorunluluk olduğu fikri hakimdir. İdealizm işte bu noktada teori olarak bir şablona oturtulmaya başlanmıştır. 

İnsan doğasının iyiliği temel varsayımından hareket ile idealizme göre insanların kötü davranış göstermeleri insanların kötülüğünden kaynaklanmıyor, kötü kurumsal ve yapısal düzenlemeler insanları kötü olmaya itiyor.14 
Bu düşünceden esinlenen zamanın devlet adamları, ABD Başkanı Wilson gibi, Milletler Cemiyeti (League of Nations) örgütünün kuruluşuna liderlik ederek 15 çevresel koşulları değiştirmeye çalışmışlardır. 
İdealistler normatif değerler üzerinde yoğunlaşmış ve dünyanın ne olması gerektiği üzerine kafa yormuşlardır. 
Realizm ise 2. Dünya Savaşı'na giden süreçte idealizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Realistler insan doğasının kötülüğü ve bencilliği varsayımdan hareket ederek idealizmi ve idealistleri ütopist olmakla suçlamışlardır. Realistlere göre dünyanın gerçekte ne olduğu değil de ne olması gerektiği ile ilgilenen idealistler, Uluslararası ilişkilerin gerçek doğasını anlamakta yetersizdirler ve beyhude 
bir çaba içerisindedirler. 
Realizm dünyayı olduğu gibi kabul etmek üzerine kuruludur. Uluslararası ilişkilerde, Uluslararası sistemin değerler, idealler ya da olması istenilenler yerine sistemin ana unsurları olan devletlerin amaçlarını ve çıkarlarını gerçekleştirmeye yönelik davranışları doğrultusunda şekillendiğini ileri sürer. 1919-1939 arasında hüküm süren idealizmin insan doğasının iyiliğine ve gelişimine yaptığı vurgu, 
savaşların nedenlerinin araştırılması ile önlenebileceğine olan güveni, devletlerin 
pek çok ortak çıkarı paylaştıkları iddiası 16 realizmi idealizmin karşıtına konumlandırmıştır. 
   İdealizme göre devletler, kendi çıkarlarını dünya çıkarlarının arkasına koyabilirlerdi. 
Realistler, Uluslararası toplumda her zaman başat güçlerin olduğunu ve bu güçlerin kendi çıkarlarını tüm toplumun çıkarları gibi sunmaya çalıştıklarını, böylece de herkesin çıkarlarına olabilecek bir yapının olamayacağını savunarak idealizmin en önemli varsayımlarından birine meydan okumuştur.17 
Çünkü realist düşünürler açısından herkesin çıkarına olan mutlaka birinin çıkarları ile çatışır. 
Bir uluslararası ilişkiler kuramı olan fakat takipçileri açısından bir 'Uluslararası politika dini' gibi algılanan realizmin önemli peygamberlerinden İngiliz Edward H. Carr' a göre, ''hegemonyacı güçler insanlık için en iyi olanın kendileri için de en iyi olacağı düşüncesini tersine çevirerek, kendileri için en iyi olanın insanlık için de en yararlı olacağı söylemine dönüştürmektedirler.''18 
 İdealistlere göre, olması gereken ideal bir yapılanmanın önünde ne tür engellerin bulunduğunun anlaşılması ile dış politika açıklanabilir. Realistlere göre ise, dış politikada karar veren merciler açısından her ne kadar yasalar, kurallar ve ahlak anlayışları mevcutsa da, Uluslararası siyasi sistemin anarşik 19 bir yapısından 
hareket ile analiz yapmak doğru bir yol olarak görülür.20 
Realizm etiği siyasetin bir fonksiyonu olarak görürken, idealizm siyaseti etiğin bir fonksiyonu olarak değerlendirir.21 
İlk kez Thomas Jefferson ve Alexander Hamilton gibi 18. yüzyıl Amerikan siyasetçi ve düşünürleri arasında patlak veren idealizm- realizm tartışması, Amerikan dış politikası açısından günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır.22 
Jefferson'un düşünceleri etrafında toplanan idealist politika yapıcılar, dış politikanın demokrasi mücadelesinden ve mirasından vazgeçilmeden hukukun ve ahlakın hakimiyeti altında yapılması gerektiğini savunmaktadırlar. Hamilton'un düşünceleri etrafında toplanan realist politika yapıcılar ise dış politikanın insancıl, barışçıl veya ideolojik düşünceler yerine ulusal çıkara göre yapılması gerektiğini savunmaktadırlar.23 
Amerikan dış politikası kendi değerlerini dünyaya yaymak için mi yani 'idealist mi' yoksa reelpolitik çıkarlarını gerçekleştirmek ve geliştirmek için mi yani 'realist mi' olmalıdır? 
ABD'nin kurucu babaları tarafından tartışılan bu konu günümüz Amerikan dış politikasına yön veren isimler tarafından da tartışılmaktadır. Nixon dönemi ulusal güvenlik danışmanı ve eski ABD dışişleri bakanı Henry A. Kissinger 2001 tarihinde şöyle diyordu; ''Amerikan dış politikasını değerlerin mi yoksa çıkarların mı idealizmin mi yoksa realizmin mi yönlendireceğine odaklanılmalı.''24 

Bu tartışmalar güncelliğini her daim devam ettirse de George Washington ve ondan sonraki başkanlar açısından realizm kötü, şeytanca fakat kaçınılmaz olarak içinde yaşanılması zorunlu ortam anlamında güçlü ve 'Amerikan olmayan dünya' ile bir arada yaşamayı sürdürmenin formülasyonu olarak algılanmıştır.25 
Beşinci Amerikan Başkanı James Monroe tarafından 1823 yılında bir başkanlık mesajı yayınlanmış ve bu mesaj tarihe Monroe Doktrini olarak geçmiştir. Neredeyse 1. Dünya Savaşı'na kadar 'Amerikan dış politikasının anayasası' olarak algılanan bu doktrin, Amerikan dış politikasındaki idealizm - realizm ilişkisini anlamak açısından çok yerinde bir örnek olaydır. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder