Dr. Oğuz Mayda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dr. Oğuz Mayda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eylül 2019 Pazar

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 3

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 3





4. Schimmelfennig’in Retoriksel Eylem Kuramı Yukarıda açıklanan rasyonel seçim kurumsalcılığı ve sosyal inşaacılık özellikle, temel varsayımları ve metodolojileri ile birbirinden ayrışmaktadır. Ne var ki, açıklamalar kuramsal bir katılık içinde yapıldığında, AB’nin Doğu genişlemesi örneğinde olduğu gibi, bazı olgular yeterince tanımlanamamaktadır. Schimmelfennig’e göre rasyonalist ve sosyal inşaacı kuramlar genişlemeyi birbiri ile kısmen çatışan, kısmen de tamamlayan bir nitelikte açıklayabilmektedir (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 508). 

Schimmelfennig aktör davranışlarına dayandırılan tercih oluşumuna ilişkin rasyonalist varsayımlardan hareketle kolektif kararın alınma biçimine odaklanmıştır. 

Benzer şekilde Checkel de, uluslararası sosyalleşmenin sonuçta aktöre dayandığını iddia etmiş14 ve bu nedenle araştırmalarda rasyonel seçim kuramının da, sosyal inşaacılığın da katkısının göz önüne alınması gerektiğini savunmuştur (Checkel, 2005: 801 – 826). Böylece, rasyonalist ve sosyal inşaacıların ılımlı kanadını temsil eden akademisyenler, iddialarını açıklama gücünü, kuramların sınırlarını esneterek artırmaya çalışmıştır. 

Bu üçüncü yolcular, rasyonalist ve sosyal inşaacı yaklaşımların varsayımlarını AB politikalarını açıklamada bir “alet çantası” gibi kullanmayı önermektedir. Jupille, Caporaso ve Checkel farklı bakış açılarını bir araya getirecek kuramsal entegrasyonu sağlamak için dört kuramsal diyalog modeli belirlemiştir: karşılaştırmalı teste tabi tutma, uygulama alanına göre ayrıştırma, zamansal 
sıralama ve alt kapsama koyma (Jupille vd.2002: 23). Schimmelfennig bu diyalog modellerinden zamansal sıralamayı temel almıştır. (Schimmelfennig, 2003a: 161-163). 

Buna göre, AB’nin Doğu genişlemesi iki aşamada yapılmıştır. Birinci aşama, hangi üyenin ne zaman ve ne şartlarda Birliğe katılımına onay verileceğine veya engel konacağına dair tartışma dönemidir. Bu, aynı zamanda Birliğe katılıma aday ülkeler ile genişleme yanlısı ve karşıtı üye ülkeler arasındaki bir pazarlık safhasıdır ve doğal olarak rasyonalist varsayımlarla açıklanabilmektedir. 

14 Zürn ve Checkel, bu konuda Avrupa Birliği’nin üye olmayanlara yönelik sosyalleştirme eylemini, ikna ve sosyal öğretme ile yaptığını, koşulluluk ile stratejik hesaplama ve güdülerin vurgulandığını, böylece sosyalleştirme mekanizmalarının tartışma ve pazarlık ikilemine indirgendiğini iddia etmektedir. Bkz. Zürn ve Checkel, 2005: 1052, 1063, 1064. 

Bu aşamada üye ülkelerin genişlemeye yönelik tercihlerini aday ülkeye sınırdaşlık, coğrafi konum ve üretim yapısı vb. kriterlere göre şekillendirdiği 
görülmektedir. Genişleme “yanlıları” genişlemenin yakın zaman içinde yapılmasını isterken, “frenleyiciler” kararı erteletmek istemiştir. 

Öte yandan, bir grup üye sınırlı bir genişlemeden yanayken, diğerleri tüm on adayı da kapsayacak bir tavır sergilemiştir (Moravcsik ve Schimmelfennig, 2009: 81). Bir başka deyişle, bu aşama ülkelerin hükümetlararası bir karar olan genişlemeyi çıkarlarına aykırı olacağı gerekçesiyle veto edebileceği bir aşamadır. Bu nedenle genişlemenin öncelik sırası ve kapsamının belirlenmesinde üye ülkelerin bireysel çıkar algıları temelinde şekillenen pazarlıklar önemli bir yer tutmuştur. Bu durumda, AB’ye üye ülkeler, Ortaklık Anlaşması ile yetinmek ve 
aday ülkelerin üyelik masraflarını üstlenmeksizin rasyonel çıkarlarını korumak yerine, neden genişlemeye onay vermeyi tercih etmiştir? 

Bu sorunun cevabını genişlemenin ikinci safhasındaki faktörler ortaya koymaktır. İkinci safhayı katılıma yönelik kararın alınması süreci oluşturmaktadır. Schimmelfennig’e göre, Avrupa bütünleşmesi, II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın uluslararası siyaset şablonundaki değişiklik sonucu, sadece demokratik Avrupa devletlerinden oluşan bir birliğin kalıcı barışı sağlayabileceği düşüncesi çerçevesinde bir kurucu efsane geliştirebilmiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğunu kuran ülkeler “Avrupa halklarından oluşan ve birbirine gittikçe daha yakınlaşan bir birlik” olarak kendilerini tanımlamış, bu ideali paylaşan ve çabalarına katkı sağlama isteğinde olan diğer Avrupa ülkelerini Topluluğa üyeliğe davet etmiş ve tüm Avrupa ülkelerinin katılım hakkının bulunduğunu ilan etmiştir. Topluluk ayrıca Aralık 1989 Strazburg Zirvesinde, “hedefin Avrupa’nın 
bölünmüşlüğüne son vermek” olduğunu bildirmiştir (Schimmelfennig, 2003a: 267). Bu söz Avrupa’nın “retoriksel taahhüdü” olmuştur. 

Bununla birlikte, söz-eylemin mutlaka yüz yüze iletişim gerektirmediği, taraflar arasında anlam taşıyan her türlü eylem, mimik, ima vb. değişimleri de içerdiği dikkate alınmalıdır. Buna göre, AB genişlemesinde geçmişte yapılan konuşmalar, verilen sözler, jestler ve imalar taraflar üzerinde bağlayıcı etki yapmış, “Avrupalılık” kimliğiyle ilgili Soğuk Savaş esnasında Avrupa’nın bölünmüşlüğüne dair yapılan tüm anlam inşaaları Soğuk Savaşın bitimiyle birlikte Batı Avrupa ile merkez ve Doğu Avrupa’yı birleştirme sözüne dönüşmüştür. 

Fierke ve Wiener, Batı Avrupa’nın eylemlerinin geçmişteki sözleriyle tutarlı olmaması durumunda, bunun demokratik kurumların ve serbest piyasa ekonomisinin halk desteğini kaybetmesiyle sonuçlanacağını, bu durumun da bölgedeki milliyetçi gerilimleri ve etnik rekabeti artıracağını ve nihayetinde Batı için bir tehdit oluşturacağını, bu tehdidin (NATO ve) AB’nin kimliğine yöneleceğini ifade etmektedir 

(Fierke ve Weiner, 1999: 737). Ayrıca, 1993 yılındaki Kopenhag Zirvesi’nde, merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin AB’ye üye olabileceklerinin ifade edilmesi ve bu ülkeleri katılıma hazırlama kararının alınması (Schimmelfennig, 2001: 57, 58) bu konuda tüm üye devletleri bağlayıcı bir retoriksel durumun oluşmaya başlamasına neden olmuştur. AB ulusüstü kurumlarından Komisyon’un aday ülkelerin katılım müzakerelerini yürütürken edindiği olumlu tavır ile Avrupa Parlamentosu’nun onayı da bu retoriksel duruma katkı sağlamıştır. Bu durumda, aktörlerin karar aşamasında birbirinden çok farklı ve çatışmalı tartışmalar içine girmesine, ancak nihai olarak ortak bir tutum etrafında birleşmesine 
neden olan tutarlı eylem/davranış biçimi ne olabilir? 

Schimmelfennig, bu davranış biçimini ılımlı (liberal) bir rasyonalist varsayıma sahip retoriksel eylem ile açıklamaktadır. Schimmelfennig, retoriksel eylem kuramının inşaasında öncelikle aktör davranışına neden olan güdülerin neler olduğunu ve birbirleriyle etkileşimlerinin sonuçlarının neler olabileceğini araştırmıştır. Retoriksel eylem aktörlerin rasyonel nedenlerle tercihte bulunduğunu, buna mukabil aktör etrafındaki kurumsal – kültürel, normatif – çevrenin aktörün tercihlerine etki ettiğini varsayar. Öte yandan Schimmelfennig, bütünün, parçalarının bir araya gelmesinden daha fazla (yapısal) etkisinin olduğu fikrine katılmamaktadır. Yani gelişmelere yönverecek davranış 
biçiminin rasyonalist mikro seviyede, bir başka deyişle bireyin temel eylem biçimine ilişkin beklentiler çerçevesinde analiz edilmesi gerekmektedir (Schimmelfennig, 1999: 17-21). Schimmelfennig’e göre, aktörlerin bireysel davranış biçimleri toplu tercihlere yol açmaktadır. 

Topluluk normları aktör için araçsal bir kullanım imkânıdır. Schimmelfennig, aktör motivasyonlarının temelde rasyonel olduğunu, aktörlerin sosyal normları da kullanarak (Elster, 1989: 102) kendileri etrafında kendi çıkarına yarayacak bir görünüm oluşturduğunu (Goffmann, 1959: 6 – 16) ve tartışmalarını buna göre tasarlayarak (bir retorik inşaa ederek) etrafındakileri kendi tercihi yönünde seçim yapmaya (eyleme) ikna etme çabası içinde olduğunu öne sürmektedir. 

Görüldüğü gibi Schimmelfennig, normlar ile rasyonalite arasında yakın bir ilişki olduğunu varsayar. Buna göre aktörler stratejik olarak davranmakta ve eylemleri için duydukları meşruiyet ihtiyacını normları kendi çıkarlarına kullanarak gidermektedir. Aktörler değer tabanlı normatif tartışmaları siyasi konuşmalarda stratejik olarak kullanarak, rasyonel çıkar ve güç algısı ile oluşan kolektif sonucu değiştirme gücüne kavuşurlar. Bu nedenle retoriksel eylem, tartışmaların ikna amaçlı stratejik kullanımı olarak tanımlanmaktadır 
(Schimmelfennig, 1999: 28, 29). 

Retoriksel eylem için kurumlar, aktörlerin ihtiyaç duyduğu meşruiyeti kazanması na uygun bir ortam sağlar. Öte yandan, bu meşruiyet kurumların (normların) sınırlayıcı etkisi ile kazanılmaz. Aktörler, siyasi hedeflerine ulaşmak için siyasi davranışa ilişkin sosyal normları üstlenirler. Bu bir rasyonel seçim ürünüdür. Kurumsal ortam aktörü uygun davranışa itecek kadar güçlü olsa da, rasyonel siyasi aktörler meşruiyetlerini artırmak ve meşruiyet masrafını düşürmek için, topluluğun meşruiyet standardını (ethosunu) olduğundan farklı gösterecektir. 
Aktörler, meşruiyet standartları aleyhlerine işlediğinde, bu standartların sınırlamalarını azaltacak bir tartışma içine girerler. 

(Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2005: 156) Bu tartışmalarda, aktörler normatif değerleri araçsal kullanmak yoluyla diğerlerini ikna ederek, etrafındakileri retoriğin gücüyle rasyonel olmayan seçimleri onaylamak zorunda bırakırlar. 
Retorik, gücünü topluluğun geçmişteki uygulamalarına, aktörlerin geçmiş dönemde kendilerini toplum önünde bağlayan sözlerine uyuma zorlama kapasitesinden almaktadır. Buna göre, geçmişte topluluk içinde iyi bir görünüm elde etmek için sarf edilen sözler ve yapılan uygulamalar, bu görünümün korunması için aktörler üzerinde bağlayıcı bir etki yaratmaktadır. 

Schimmelfennig bunu sosyal etki olarak adlandırmaktadır (Schimmelfennig, 2003a: 218). 

Retoriksel eyleme gücünü veren diğer etken sosyal etkinin en önemli mekanizmalarından biri olan utandırmadır. Utandırma mekanizması, bir aktörün topluluk meşruiyet standardına aykırı davrandığında devreye girer. 
Yasadışı ya da toplum tarafından onaylanmayan amaçlar ve davranışların kamuya açık hale gelmesi, bir başka deyişle aktörün araçsal nedenlerle standart dışına çıkması topluluğun diğer üyelerini utandırma mekanizmasını kullanmaya sevk eder. Bu safhada, standarda uygun davranmayan aktörün geçmişteki taahhütleri ile mevcut tercih ve davranışları bir kıyaslamaya tabi tutularak, kredibilite ve tutarlılık endişesiyle utanca sürüklenmesi yoluyla norma uyuma zorlanması söz konusudur. Aktör, kişisel çıkar algısıyla sergilediği bireysel 
eylemden, normatif eyleme, bir başka deyişle netice mantığı ile hareketten 
uygunluk mantığı ile harekete geri dönüş yapmak zorunda kalır. 

Bu normatif etken, aynı zamanda stratejik hilenin (manipülasyonun) sınırlarını da belirler (Schimmelfennig, 2003a: 219, 220). 

Tartışma sahnesinin sergileneceği güne (karar alma tartışmalarına) kadar topluluk önünde ikna kabiliyetini artırmak ve tutarlı eylemlerle bunu sağlamlaştırmak için norma uygun davranış sergileyen ve söylemlerini buna göre şekillendiren aktör, kişisel çıkarları için normlara aykırı davranma imkânını bulamayacaktır. Burada aktör retoriksel bir tuzağa düşmüştür (Shimmelfennig, 2003a: 222). 

Buna mukabil, retoriksel eylemle tartışmaya katılan aktörler, karara ilişkin tartışmalarda topluluk norm, değer ve kurallarını stratejik olarak kullanarak, norma uygun davranmayanları retoriksel tuzakla utandıracak ve norma en uygun karara katılıma zorlama imkanını bulacaktır. 

Schimmelfennig’e göre hem merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri hem de Doğu’ya yönelik genişlemenin Batılı taraftarları (sınırlı genişleme yanlısı ülkeler: Avusturya, Finlandiya ve Almanya; kapsamlı genişleme yanlısı ülkeler: İngiltere, Danimarka ve İsveç) (Schimmelfennig, 2001: 50), hedeflerine ulaşmak için retoriksel eylemin etkisine güvenmişlerdir. Merkez ve Doğu Avrupa hükümetleri üyeliğe yönelik taleplerini Avrupa uluslararası topluluğunun meşruiyet standartlarına – Avrupa kimliği ve birliği, liberal demokrasi ve çok taraflılık – 
dayandırmış, bu değerlerin AB’yi kendilerini üye olarak kabul etmek zorunda bıraktığını göstermeye çalışmıştır. Bu ülkeler, Topluluğun anayasal değerleri ve geçmişteki retorik ve eylemleri ile AB’nin merkez ve Doğu Avrupa ülkelerine yönelik mevcut davranışı arasındaki tutarsızlıkları öne çıkarmıştır. Bu şekilde, kurumsal kimliği seferber etmeyi başarmış ve genişlemeyi bir güvenilirlik konusu haline getirmiştir. 

Bunlar, katılıma ilişkin çıkarlarını ilerletmek maksadıyla, kendilerinin Topluluk değerlerini paylaştıklarını ve normlarına iştirak ettiklerini sürekli gösterme imkânı bulmuştur (Schimmelfennig, 2003a: 267, 268). Özetle, genişleme kapsamındaki makro politikalara ilişkin olarak rasyonalist bakış açılarında tüm adayların tercihleri ve üye devletler arasındaki çatışmalar sabit kabul edilmektedir. 

Oysaki aday ülkeler bakımından kendini kurumun değer ve normlarıyla özdeşleştirmenin farklı dereceleri olabilecektir. Ayrıca, karar alma süreci bir pazarlık süreci değil bir tartışma süreci olacaktır (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 514). Kurum, dışarıdakilerin kolektif kimliğini, değer ve normlarını paylaştığı oranda genişleyecektir (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 515). 

Sonuçta, AB’nin Doğu genişlemesi tartışmaları esnasında birçok üye ülke rasyonel bir getiriye sahip olmayacağı halde, genişlemeye onay vermiştir. Başlangıçta genişlemeyi frenleme yönünde oy kullanan ülkeler (sınırlı genişleme yanlıları: Belçika, Lüksemburg ve Hollanda; kapsamlı genişleme yanlıları: Fransa, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz ve İspanya) (Schimmelfennig, 2001: 50), genişlemeye ilişkin tartışmalarda kendilerine Doğu Avrupa ülkelerine 1990’lı yıllardan itibaren verilen sözler hatırlatıldığında, utanca sevk edilerek, genişlemeye onay vermeleri sağlanmıştır. Diğer bir deyişle kurumsal topluluk normları devlet davranışına etki etmiş ve politika değişikliğine neden olmuştur. 

AB’nin Doğu genişlemesini tam olarak açıklayabilen Retoriksel Eylem Kuramının, Doğu Avrupa ülkeleri ile yaklaşık aynı dönemde üyelik müzakerelerine başlamış olan ve pazarlık gücü açısından Doğu Avrupa ülkeleri ile benzer özellikleri taşıyan Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini analiz için de açıklayıcı bir araç olduğu görülmüştür (Mayda, 2013). Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde Topluluk değer, norm ve kurallarına uygun politika sergilediği dönemlerde, Birliğe katılımına karşı gelen AB üyesi ülkelerin retoriksel tuzağa düşerek Türkiye’nin Birliğe üyelik yolunda mesafe kaydetmesine izin vermek zorunda kaldığı gözlenmiştir (Schimmelfennig, 2008: 22). 

Keza Schimmelfennig, Türkiye’nin 1997-1999 yılları arasındaki AB adaylığına kabulü sürecini bu perspektiften açıklamaktadır. Buna göre, 1997 Lüksemburg Zirvesinde AB, AB’ye aday ülkeler arasında yer almamasına karşılık Türkiye’ye, AB’nin Topluluk normları gereğince tüm başvuruda bulunan ülkeleri aynı liberal demokrasi standardına göre değerlendirme zorunluluğu bulunduğundan, kültürel ve ekonomik sebepler, politik masrafının fazlalığı ve AB’ye üye ülkeler arasındaki görüş farklılıklarına rağmen 1999 Helsinki Zirvesinde adaylık statüsü vermek zorunda kalmıştır (Schimmelfennig, 2008a: 4). 
Bu aşamadan sonra, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerine15 uyum 
sağlamayı başardığı müddetçe, üye devletlerin tercihleri değişse dahi müzakerelere başlaması kaçınılmaz hale gelmiştir. 

Zira, Aralık 2002’de Kopenhag Zirvesinde, Aralık 2004’te Komisyonca verilecek bir rapor ve tavsiye doğrultusunda Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini karşıladığı sonucuna ulaşılırsa AB’nin Türkiye ile gecikmeksizin katılım müzakerelerini açacağına yönelik aldığı karar, sadece aday ülkeyi değil, üye ülkeleri de kurumsal ve normatif sınırlamalar altına sokmaktadır. Türkiye’nin 1999 yılı sonrasında kendisinden beklenmedik bir şekilde reform yaparak ilerleme göstermesi karşısında, Türkiye’nin üyeliğine karşı olanlar “tuzağa düşmüş”, bir başka deyişle Türkiye ile müzakereleri başlatmayı inkar edecek meşru bir yol bulamamıştır. Bu ülkeler, kendi yerel tabanlarını tatmin etmek için son anda Türkiye’nin katılımı konusunda referandum yapılabileceği sözünü vermiştir (Schimmelfennig, 2008a: 18-24). 

Benzer şekilde, AB’nin Kıbrıs politikası, Güney Kıbrıs’ı uluslararası hukuk bakımından sorunlu olmasına rağmen Ada’nın tamamının meşru temsilcisi olarak tanımasıyla şekillenmeye başlamıştır. Öte yandan Yunanistan’ın, Türkiye’nin Birliğe katılım sürecinde geçmesi gereken aşamaları, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin üyelik süreci Türkiye’den bir adım önünde olacak şekilde kabul etmesi de ayrı bir retoriksel tuzak örneğidir 16. 

15 Kopenhag kriterleri bir aday ülkenin Birliğe tam üye olabilmesi için gerçekleştirmesi gereken siyasi ve ekonomik koşullar ile uyum koşulundan oluşmaktadır. Siyasi kriterler “demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarına saygı” ilkesini ve “bu ilkeleri güvence altına alan kurumların istikrarının sağlanması”nı içermektedir. Ekonomik kriterler, aday ülkenin “işleyen bir pazar ekonomisine” ve “Birlik içindeki rekabet baskısı ve pazar güçleriyle baş edebilme yeteneğine” sahip olmasını gerektirmektedir. 

Buna ilaveten, aday ülkenin “siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına bağlılık dahil, üyelikten kaynaklanan yükümlülüklerini üstlenme yeteneğine sahip bulunmasını” öngörmektedir. 

16 6 Mart 1995 tarihinde yapılan AB Genel İşler Konseyi Toplantısında Konsey, Yunanistan’ın Türkiye ile gümrük birliği yapılması konusundaki vetosunu kaldırması karşılığında Kıbrıslı Rumlar ile üyelik müzakerelerine 1997 yılında yapılacak Hükümetlerarası Konferansın bitimini takip eden altı ay içinde başlanmasına karar vermiştir. 
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin 1998 yılında Birlik ile üyelik müzakerelerine başlaması sonrasında Türkiye’ye 1999 yılında tam üyeliğe adaylık statüsünün verilmesi sorun teşkil etmemiştir. AB ile 16 Nisan 2003’te Katılım Anlaşmasını imzalayan Kıbrıslı Rum liderlerin 24 Nisan 2004 tarihinde Annan Planını desteklemesi için de bir neden kalmamıştır. Türkiye’nin tam üyelik hakkı ise 
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin AB’ye tam üye olduğu gerçeğinin Türkiye tarafından kabul edilmesi zorunluluğu ortaya çıktıktan sonra verilmiştir. Ayrıntılı analiz için bkz.: (Mayda, 2013: 193 – 208). 

17 Müzakere Çerçeve Belgesi (03 Ekim 2005) Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerine ilişkin ilkeleri, esasları, usulleri ve müzakere fasıllarını belirlemektedir. Türkiye’nin Müzakere Çerçeve Belgesi’nde müzakereler; 

a) Türkiye’nin Kopenhag Siyasi Kriterlerini istisnasız uygulaması ve siyasi reformları geri dönülemez şekilde derinleştirmesi, 
b) AB müktesebatının üstlenilmesi ve uygulanması, 
c) Kapsayıcı bir sivil toplum diyalogu içine girilmesi temeli üzerine kurulmuştur. 

Üyeliğe alınan diğer ülkelere kıyasla Türkiye’ye getirilen ek koşullar; 

a) müzakere sürecinin ucunun açık olması, 
b) üyelik kararında Birliğin hazmetme kapasitesinin dikkate alınacak olması, 
c) sınır anlaşmazlıklarının halledilmesi (Yunanistan ile Ege Denizine ilişkin ihtilafların giderilmesi), 
ç) Kıbrıs Cumhuriyeti de (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) dahil tüm AB üyesi ülkeler ile ikili ilişkilerin normalleştirilmesi ve gümrük birliğini tüm AB üyelerine genişletecek Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi, 
d) kişilerin serbest dolaşımı, yapısal politikalar ve tarım alanında kalıcı kısıtlamaların getirilebileceği şeklindedir. 


4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 2

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 2



2. Sosyal İnşaacılık ve AB’nin Doğu Genişlemesi Sosyal inşaacılık temel olarak üç varsayıma dayanmaktadır. İlk olarak sosyal inşaacılık, aktör tercihlerinin belirlenmesinde maddi yapılar kadar normatif ve fikirsel yapıların da önemli olduğunu varsaymaktadır. Sosyal inşaacılıkta, nesnelerin zaman ve mekân içindeki hareketine ilişkin ‘nasıl, ne zaman ve niçin’lerin sadece fiziksel güçlerle ya da sınırlamalarla belirlendiği düşüncesine karşı çıkılmakta, bunun aynı zamanda, paylaşılan bilgi, nesnenin durumuyla ilişkilendirilmiş kolektif anlam, 
bağımlılık, meşruluk, kurallar, kurumlar, kullanılan maddi kaynaklar,uygulamalar ve hatta müşterek yaratıcılıkla da ilgili olduğu savunulmaktadır. 

Dışarıda var olan bütün kurumların "oluşturulmuş" olduğu, bireylerin ve sosyal aktörlerin bunlara atfettiği değer ve anlamın fiziksel etkiler yarattığı, bu nedenle fikirlerin de maddi güçler gibi davranışları belirlemede etken olduğu söz konusudur. Ruggie, inşaa edici kuralların “tüm sosyal hayatın kurumsal temeli” olduğunu öne sürmektedir (Ruggie, 1988: 873). 

Kurumların (genişlemesinin) rasyonalist açıklaması daha çok işlevselci bir yaklaşıma benzerken, normatif bir gündeme sahip olan sosyal inşaacılık bu 
olguyu, dünya politikalarını uygun normların ve kimliklerin yayılması olarak görmektedir.5 
Bir başka deyişle, normların mutlaka davranışları sınırlandırmadığı, oluşturucu etkilerinin de olduğu savunulmaktadır.6 

Bu nedenle ikinci olarak, sosyal inşaacılıkta kimliklerin çıkar ve eylemleri oluşturduğu/belirlediği varsayılır7. Tercih oluşumunu açıklamak için sosyal inşaacılar aktörlerin sosyal kimliklerine odaklanır. Sosyal inşaacılığa göre aktörlerin çıkarları sosyal olarak inşaa edilmiştir (Ruggie, 1988: 856). 

Üçüncü varsayıma göre, aktörler ve yapılar karşılıklı oluşmuştur. Kimliklerimizi ve çıkarlarımızı tanımladığımız sosyal yapıları karşılıklı etkileşim ile oluştururuz. Bunlar rutinleşmiş söylemsel ve fiziksel, zaman ve mekânda süregelen uygulamalardır. Yapılar aktörleri çıkarlar ve kimlikler bakımından oluşturur, ama kendileri de aktörlerin karşılıklı etkileşimleri sonucu üretilir, yeniden üretilir ve değişir (Copeland, 2006: 3).8 

Sosyal inşaacılıkta aktörün (kurumlar dahil) devlet tercih ve davranışlarına fikirler, sosyalleştirme, eğitim, ikna, söylem ve norm telkini gibi süreçlerle etki ettiği varsayılmıştır. Sosyal inşaacılar bu süreçlere ve öznelerarası etkileşimlere odaklanarak, aktörlerin ulusal kimlik, çıkar, uluslararası gündem vb. kimlik algıları ile bu algılar ve tercihlerdeki dönüşümü açıklama imkânına kavuşmuştur.9 

4 Pollack’a göre AB’nin kuruluş dönemlerindeki yeni işlevselci-hükümetlerarasıcı tartışmasının yerini bu yeni “büyük tartışma” almıştır (Pollack, 2006: 44). 

5  Jervis, sosyal inşaacıların tüm norm ve fikirlerin mutlak doğruyu işaret ettiği gibi bir iyimserlik içinde olduğuna işaret ederek, hem devrimci hem de ölümcül sonuçları olan norm ve fikirlerin göz ardı edildiğini, “Hitler Almanya’sının ya da Stalin’in Sovyetler Birliği’nin” güçlü elitlerce yayılan fikir ve normların kaynağı olduğunu görmek gerektiğini iddia etmektedir. Bkz.: (Jervis, 1998: 974). 

6 Finnemore ve Sikkink, normların oluşturucu etkilerine vurgu yaparken, normların rasyonalite ve rasyonel seçimin zıddıymış gibi algılanmasına karşı çıkmakta, rasyonalitenin hiçbir belirgin normatif etki ve değişimden ayrıştırılamayacağını savunmakta ve süreci “stratejik sosyal inşaa” olarak adlandırmaktadır. Bkz.: (Finnemore ve Sikkink, 1998: 888). 

7 Neorealizme göre çıkarları ve davranışları dışsal etkiler belirler. 

8 Neorealizmde aktörün yapıya etkisi söz konusu değildir. Yapı davranışları belirlemektedir. 


Bu dönüşüme ilişkin olarak Checkel, yerel normların aktörlerin tercihlerini şekillendirdiğini ve uluslararası normların yerel ortamda yankı bularak inşaa edici etkiler yaptığını öne sürmektedir (Checkel, 1999: 84). Checkel bu değişimi sosyalizasyon veya sosyal öğrenme (Checkel, 2001: 559) olgusu ile açıklamakta dır. Checkel, sosyalizasyonun yeni aktörlerin bir toplumun norm ve kurallarını davranış biçimi olarak alması anlamına geldiğini, bunun nihai noktasının ise içselleştirme olduğunu ifade etmektedir. 

Sosyal inşaacılar, aktör tercihlerinin stratejik seçimle belirlendiğini iddia eden rasyonel seçimcilerden farklı olarak, öğrenme ve sosyalleşme dinamiklerine, tartışma/müzakere ve uygun davranışa vurgu yapmaktadır. Bu tartışma içinde, ılımlı sosyal inşaacılar ve ılımlı rasyonalistler, aktörlerin çıkar ve kimliklerini oluştururken, hem stratejik seçimde bulunduklarını hem de dinamik bir ikna ve sosyal öğrenme sürecinden geçtiklerini öne sürmektedir.10 

Ilımlı rasyonalist olarak nitelenen Schimmelfennig, sosyal inşaacılıkta genişleme politikalarının fikirsel ve kültürel etkenler tarafından şekillendirildiğinin ve genişlemenin bireysel aktörler üzerindeki maddi, dağılımsal sonuçlarından çok sosyal kimliklerin, değerlerin ve normların analizinin önemli olduğunun altını çizmektedir (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 513). Bu bakış açısı, anlam ve lisanın, kimlik ve çıkarların inşaasındaki merkezî önemini vurgulayan Wittgenstein anlayışını (Fierke ve Weiner, 1999: 723) çağrıştırmaktadır. 

9 Sosyal İnşaacılığın, çıkarların biçimlenmesi konusunda dışsal etkenleri vurgulaması bakımından rasyonel seçimciliği desteklediği, ya da sosyal 
eylemin öğrenme modeli/uygunluk mantığıyla gerçekleştirildiğini öne sürmesiyle rasyonel seçimden farklı olduğu gibi tartışmaların yanı sıra, rasyonel seçim kuramı ile postmodernizm arasında bir orta yol olduğu yönünde farklı görüşler bulunmaktadır (Adler, 1997: 319 – 363). 
Price ve Smith’e göre sosyal inşaacılık yaklaşımı gizli bir rasyonalizm ya da pozitivizm olmadığı gibi, temellerini eleştirel kuramdan almakta, eleştirel kuramla uyumlu bir görünüm sergilemekte ve eleştirel kurama katkı sağlama potansiyeli bulunmaktadır (Price ve Smith, 1998: 260). Sosyal inşaacıların bir kısmı, sistematik eğilimden kaçınmak için bilgi birikimini anlamaya dayalı, yorumlayıcı bir epistemolojik yön benimsemişlerdir (Haas ve Haas, 2002: 577). Haas ve Haas aktörlerin anlayışa ilişkin farklı bakış açıları taşıyabileceğini, uluslararası kurumların anlam inşaasında hem neden hem de etki olabileceğini öneren pragmatist sosyal inşaacılardır. Bkz. (Haas ve Haas, 2002: 586). 

10 Jupille, Caporaso ve Checkel, ılımlı sosyal inşaacılara örnek olarak Risse, Ropp ve Sikkink 1999 ve Johnston 2001’i örnek göstermektedir (Fierke ve Weiner, 1999: 13), ılımlı rasyonalistler arasında Frank Schimmelfennig 1999, 2001 (ve Underdal, 1998) öne çıkmaktadır (Checkel ve Moravcsik, 2001: 220). 

Norm inşaası sürecini, gündem kapsamı, söz-eylemler ve kurumsal dönüşüm arasındaki diyalektik bir ilişki olarak inceleyen Fierke ve Wiener, tercihler ve bunların sonuçlarını kimlik ve çıkarların değişen bir kapsam içinde karşılıklı oluşturulduğu tezinden yola çıkarak, söz-eylemin kapsama bağlı olması nedeniyle, kapsam değiştikçe eylemin anlamının da değişeceğini öne sürmektedir (Fierke ve Weiner, 1999: 725).

11 Bu anlayışa göre konuşmalar sadece tanımlama ya da bilgi transferi anlamına gelmemekte, bizzat eylem anlamına gelmektedir. Sözlere yüklenen anlamlar, onların eyleme dönüşmesine neden olmaktadır. Bu konuda, La Libre Belgique gazetesinin sloganı dikkate değerdir: “comprendre c’est déjà agir” (Anlamak, çoktan harekete geçmiş olmak demektir). 

Sosyal inşaacılığa göre, “dışarıdaki bir ülke ne kadar kendini uluslararası kurumu temsil eden uluslararası toplulukla özdeşleştiriyorsa, ne kadar kurumun amaç ve politikalarını tanımlayan değer ve normları paylaşıyorsa, bu kurumla geliştirmek istediği kurumsal bağlar o kadar güçlü olacak ve bu kurumun üye devletleri de o kadar bu devletle yatay kurumsallaşma yoluna gidecektir” (Schimmelfennig ve 
Sedelmeier, 2002: 513). Bu bakış açısında AB genişlemesi, aday ülkenin kendini “Avrupalı” olarak tanımladığı, AB’nin liberal-demokratik siyasi değer temellerine katıldığı ve belli AB politikalarını işaret eden değerlerini paylaştığı ölçüde, katılımı da o kadar kolay olacaktır. 


3. Rasyonel Seçim Kurumsalcılığının ve Sosyal İnşaacılığın Genişlemeyi Açıklama Gücü Rasyonel seçim kurumsalcılığında, devletin üyelik şartları ile kurumun üyeliğe kabul şartları müştereken karşılandığında kurumun genişleyeceği öngörülmektedir. Bu durumda, kuruma katılma arzusu içindeki ülkenin ya gerekli pazarlık gücüne sahip olması ya da üyelerin kaybını telafi imkânının bulunması gerekmektedir. 

Kurum şayet gerekli pazarlık gücüne sahipse, kurum dışındaki katılıma isteksiz bir devleti kuruma katılmaya zorlayabilecektir. Öte yandan, AB içindeki ülkelerin farklı fayda-maliyet hesaplarının olmasının yanı sıra, birbirlerinin adaylarını desteklemeleri karşısında kendi aralarındaki 

11 Fierke ve Weiner, buna örnek olarak, Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Nihai Senedinin (Helsinki, 01 Ağustos 1975), hukuki uygulama gücü olmamasına rağmen, tüm katılımcılar tarafından, ahlaki uygulama zorunluluğu nedeniyle, bir uygulama hedefi olarak ortaya çıktığını, katılımcıların uygulama sözlerinin gerçeğe dönüştüğünü göstermektedirler (Fierke ve Weiner, 1999: 727). 

Söz-eylem kuramı sosyal inşaacılık ve postyapısalcılık arasında bir orta yol olarak ortaya çıkmaktadır (Wæver, 2009: 177). telafileri hesaplamak, yani diğerlerinin ne yapacağına bakarak verecekleri kararları yorumlamak son derece güçtür (Schimmelfennig, 2003a: 33, 34). Öncelikle, Doğu genişlemesi AB’ye net kazanç sağlamamaktadır. İkinci olarak, genişlemeden fayda sağlayabilecek üye devletler genişlemeden zarar göreceğini düşünen diğer üye ülkeleri ikna edebilecek pazarlık gücüne sahip değildir. Son olarak, genişlemeye kıyasla 
ortaklığın daha etkin bir araç olma potansiyeli bulunmaktadır (Schimmelfennig, 2003a: 55). 

Rasyonel seçim, liberal olmayan ülkelerin Topluluğa katılımı durumunda heterojenliğin artacağını ve dolayısıyla çatışma potansiyelini 
öngörür. Ekonomik ve güvenlik faydalarının olmadığı noktada, Topluluk değerlerinin üstlenilmiş olması rasyonalist bakış açısında bir anlam 
teşkil etmemektedir (Schimmelfennig, 2001: 58 – 61). 

Sonuç olarak, Rasyonel seçim kurumsalcılığı merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin AB’ye katılım isteklerini nedenselleştirebilmekte, ancak AB üyelerinin neden merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri ile katılım müzakerelerini başlatma kararı aldıklarını açıklayamamaktadır (Schimmelfennig, 2003a: 52). 

Rasyonalist yaklaşımların aday devletlerin üyelik sürecinde makro seviyede gerçekleşen içsel kimlik dönüşümünü, politika-tercih değişimini veya sosyalleşme-sosyal öğrenmeyi açıklama gücü de oldukça zayıf kalmaktadır. Schimmelfennig’e göre, AB’nin Doğu genişlemesinin rasyonalist açıklaması, sadece talep tarafına uygulanabilir bir tezdir (Schimmelfennig, 2003a: 63). 

Sosyal inşaacılığın AB genişlemesine uygulanması, rasyonalist kuramların uygulanmasına kıyasla daha mantıklı görülebilir. Sosyal inşaacılık, kurumları “devletlerin çıkar algılarını değiştirebilecek potansiyel öz denetim katalizörleri” olarak görür (Haas ve Haas, 2002: 581). Bu yaklaşımda uluslararası kurumlar otonom aktörler olarak görülmektedir. Devlet çıkarlarını etkileme, değişime yön verme özellikleri olduğu kabul edildiğinden, kurumların yapıdan çok aktörle ilgili olduğu görülmektedir.12 

Bir kurum olarak AB, 1957 yılında ilk tohumları atıldığı anda genişlemeye açık bir kimliği haizdir. Kurucu anlaşmaların hiçbirinde üyelerinin münhasırlığı ya da bir kârzarar hesabına dayanacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamakta dır. Ayrıca, müktesebat da bugün genişlemeye ilişkin olarak, önceki genişlemelere kıyasla daha farklı niteliksel bir kapsam önerse de, önemli 
bir normatif temel sunmaktadır (Fierke ve Weiner, 1999: 722). Ancak, adayın bu normatif temele uyum ölçütü yine üye devletlerin rasyonel yargısına bağlı kalmaktadır. Bu bulmacayı rasyonalist ve sosyal inşaacı yaklaşımlar farklı eylem/sosyal etkileşim mantıklarıyla açıklamaktadır. 

Rasyonel seçim kurumsalcığının fayda sağladığı sosyal etkileşim mantıklarından “nedensellik mantığı”na, yani sabit çıkar ve tercihler temelinde müzakere ederek egoistik fayda artırımı çabasına karşın, sosyal inşaacılar “uygunluk mantığı”nın, yani aktörün mevcut yasa ve düzenleyici kural ve normlara göre doğru şeyi yapma çabasının geçerli olduğunu öne sürmektedir. 

Zira sosyal inşaacılık aktörün kabul edilen sosyal normlara uygun olarak davranma amacında olduğunu öne sürmektedir. Bir başka deyişle uygunluk mantığını, aktörlerin kural ve kimliklere olan taahhüdüne işaret eden anlayış oluşturmaktadır (Olsen, 2007: 1 - 13). 

Burada “uygun” eylem, erdemli eylem anlamına gelmektedir. Uygunluk mantığına göre, aktörler kuralları takip ederler, belli kimlikleri belli 
durumlarla ilişkilendirirler ve kimliklerinin getirmiş olduğu roller çerçevesinde bu rollerden doğan yükümlülüklerini yerine getirirler. 

Uygunluk, kişinin kendisine ilişkin bilişsel ve etik bakış açısıdır. Dış politikada da belli durumlarda belli kimliklerdeki devletler ya da organizasyonlar belli kuralları uygulamaktadır (March ve Olsen, 1998: 951). 
Diğer bir deyişle, politik aktörler meşruiyete ihtiyaç duymaktadır (Miller ve Banaszak-Holl, 2005: 193). Bu meşruiyet ihtiyacı onların kurumsal baskılara maruz kalmasına neden olmakta, onları kültürel kural, norm ve beklentilere uymaya zorlamaktadır 13. 

Uygunluk mantığında aktörlerin tercihlerini, duruma göre hangi rolü oynamaları gerektiğine ve bu durum içinde bu rolün getirdiği yükümlülüklerin ne olduğuna ilişkin bir hesap dahilinde yaptıkları varsayılır. Uygunluk mantığında aktörler, hakim kurumsal değerler tarafından teşkil edilen parametreler dahilinde bir muhakemede bulunur (Schimmelfennig, 2003b: 164). Avrupa uluslararası topluluğundaki temel kurum olarak Avrupa Birliği de Avrupa ve liberal kolektif kimliğine dayanmaktadır. Topluluğu oluşturan temel inanç ve uygulamalar, 
sosyal çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, demokratik siyasi katılım ve temsil, özel mülkiyet ve piyasa temelli ekonomi ile liberal insan haklarına inançtan geçmektedir. Bu bakımdan AB’nin genişlemesi demek, bu prensiplerle özdeş müktesebatı kabul etmek demektir. 

Avrupa çerçevesine dahil olan aktörün müktesebata uyum sağladığı ölçüde meşruiyet elde ettiği varsayılır. 

12 Alexander Wendt, Michael Barnett ve Martha Finnemore uluslararası kurumları yapısal olarak değerlendiren sosyal inşaacılar arasında 
yer alır. Bkz.: (Wendt, 1999); (Barnett ve Finnemore: 1999: 699-733); (Haas ve Haas, 2002: 573 – 601). 

13 Benzer şekilde, Habermas geleneğinden gelen bir diğer sosyal etkileşim mantığı “tartışma mantığıdır”. Buna göre aktör gerçeği aramak maksadıyla katılım sağladığı tartışmalarda, daha iyi tartışmanın gücünü kabul ederek ortak karara ulaşır (Risse, 2000: 6-7). 

Sosyal inşaacı hipotezlerin AB bütünleşmesinin gözlemlenebilir sebep ve sonuçlarını ortaya koymada yeterli olup olmadıkları konusunda soru işaretleri bulunmaktadır. Esasen, sosyal inşaacılar kurumsal inşaaların kolektif anlamlarına odaklanmıştır. Bu bakımdan, inşaa edici normların aktörlerin gerçek davranışlarına yönelik etkisi bir yere kadar açıklanabilmekte, AB’nin Doğu genişlemesi esnasındaki müzakerelerdeki münakaşalara bir açıklama getirememektedir (Risse, 2009: 125). Risse’ye göre AB, kolektif kimlik edinmenin bedelinin ödenmesi gerektiği noktasındadır ve adaylara giriş koşullarını dayatan, herkese açık olmayan bir kulüp haline gelmektedir (Risse, 2009: 127). 

Bu, topluluğun üye devletleri açısından topluluk inşaasının dışlayıcı bir stratejiye dayandığı anlamına gelmektedir (Schimmelfennig, 2003a: 74). 

Öte yandan sosyal inşaacılık genişlemeyi bir topluluk inşaası olarak görmektedir. Bu topluluk inşaasında yeni üyeler sosyalizasyon sonucu topluluk kurallarını, topluluğun sosyal kimliklerini, değerlerini ve normlarını anlam ve davranış repertuarlarına uyarlayarak içselleştirmektedir. 

Bu da, kuramın aslında topluluk üyeleri açısından içleyici bir topluluk inşaası stratejisine ve sosyalizasyona dayanması gerektiği, ancak gerçekte aksi bir durumun meydana geldiği anlamına gelmektedir (Schimmelfennig, 2003a: 73, 74). 

Netice itibarıyla, rasyonalist kuramlarla sosyal ontolojiye sahip kuramlar arasındaki eylem/sosyal etkileşim mantıkları (rasyonalist araçsal etkinlik ile sosyal inşaacı uygunluk mantığı) kıyaslandığında, rasyonel seçim kurumsalcılığı nın AB’nin genişlemesi sürecinin sonucunu açıklayamadığı, sosyal inşaacı hipotezlerin ise üye devletlerin AB’nin Doğu genişlemesi sürecinin başlangıcında gözlemlenen müzakerelerde aktörlerin sergiledikleri pazarlıkçı davranışları açıklamada yetersiz olduğu görülmüştür (Schimmelfennig, 2003a: 190). 

Sosyal inşaa-cılığın lisana vurgu yapan sürümü olan söylemsel yaklaşımlar sürecin tamamını açıklamaya daha elverişlidir. Ole Wæver’e göre söylemsel yaklaşımlarda karşımıza iki seçenek çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, AB politikalarının kültürel ve kimliksel çalışmalarında, kendini ötekine kıyasla tanımlama yaklaşımıdır. Bu tarz bir söylemsel yaklaşımda, Avrupa kimliği olmayana ergi yönetimi (ne olmadığını ispat ederek olana varmaya çalışma) ile tanımlanırken, ötekileştirme de yapılmış olmaktadır. Bu, rasyonalist dışlayıcı bir lisana benzemektedir. 

İkinci seçenek ise söz-eylem kuramıdır. Söz-eylem kuramı, AB üyelerinin neden çok masraflı bir genişlemeyi kabul ettiğine, sözlerin aslında eylem olduğuna ve gerçekliği değiştirebildiğine, AB üyelerinin de geçmişteki taahhüt ve ahlaki zorunluluklarının beklenmeyen etkiler yarattığına ilişkin hipotezleri açıklamakta dır (Wæver, 2009: 177). 
Epistemolojik ve kuram entegrasyonu bakımından her iki yaklaşım arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bu yaklaşımlardan, bireyin temel davranış biçimine ilişkin rasyonel seçim kurumsalcılığı ile sosyal inşaacı söz-eylem kuramı Schimmelfennig’in retoriksel eylem kuramının temel dayanaklarını oluşturmaktadır. 

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 1

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 1



Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 
Cilt 68, No. 4, 2013, s. 185 - 209 
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE
ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARINDA SENTEZ METODU: 
Dr. Oğuz Mayda 
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/1884/19776.pdf

Özet 

Uluslararası ilişkiler alanında açıklayıcı kuramlar genelde pozitivist varsayımlara dayanmaktadır. 
Buna karşın, sosyal inşaacı yaklaşımlar hiçbir kuramın pozitivist epistemolojide bir gereklilik olarak görülen bilimsel kanunlardan tüm dengelim ile açıklama yapma kriterlerini karşılayamadığını öne sürmektedir. 
Schimmelfennig ve Checkel araştırmacının daha fazla gözlemlenebilir etkeni değerlendirebilmesi için farklı epistemolojiye sahip kuramların sentezinden faydalanması gerektiğini iddia etmektedir. Rasyonel seçim kurumsalcılığı ve sosyal inşaacılık ile kıyaslandığında, Schimmelfennig’in retoriksel eylem kuramının Avrupa Birliği’nin Doğu genişlemesi sürecinin tamamını açıklayabildiği görülmektedir. 
Bu nedenle retoriksel eylem kuramı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecine ışık tutma potansiyeline sahiptir. 

Uluslararası İlişkilerde Sentez Metodu: Avrupa Birliği’nin Doğu Genişlemesi ve Türkiye 

Giriş 

     Uluslararası ilişkiler alanında kuramlara ilişkin tartışmalar, genellikle kuramın genel iddiasının pratikte gerçekleşeni açıklama veya gerçekleşecek olanı tahmin edebilme gücü konusundaki eleştiri ve savunma içeren bir retorik etrafında gerçekleşmektedir. 
   Bu tartışmalarda, kuramların dayandığı ontoloji, epistemoloji yada metodoloji mercek altına alınarak, araştırmaların olgulara bütüncül bir açıklama getirip getirmediği test edilmektedir. Örneğin açıklayıcı (explanatory) kuramlardan; neorealizm, neoliberalizm ile çoğu sosyal inşaacı (social constructivist) yaklaşımın, her şeyden önce pozitivist varsayımlara dayandığı1, bu nedenle de olgular ve değerler arasında bir ayrıma giderek, olayların belli bir genel bilimsel yasaya tabi şekilde meydana geldiğini ispat etmeye çalışacağı düşünülmektedir. 

    Humphreys’e göre açıklayıcı kuramlarda “olayların sonucu kuramın varsayılan genel bilimsel yasasından çıkarımla elde edilmektedir” 
(Humphreys, 2010: 259). Bunun yanı sıra, bazı sosyal inşaacı yaklaşımlarda (Kratochwil, 1994: 63 – 80); (Ruggie, 1988: 855 – 885) hiçbir uluslararası ilişkiler kuramının bilimsel kanunlardan tümdengelim ile açıklama yapma (nomothetic/deductive) kriterlerini karşılayamadığı öne sürülmekte ve bunun yerine höristik (heuristic) bir metot önerilmektedir (Humphreys, 2010: 260). 
Höristik; akıl yürütme, problem çözme bilişsel sürecinde kullanılan bir kural ya da bilgi anlamına gelmektedir.2 

1.Pozitivist varsayımlara dayanan sosyal inşaacı yaklaşım için bkz.: (Finnemore, 1996); (Wendt, 1999). 
2.Humphreys, açıklayıcı kuramların da aslında yarı-tümdengelimci olduğunu ve bu nedenle belli höristik kaynakları kullandıklarını, makul açıklamalar sunmak için kuramların höristik kullanılması gerektiğini öne sürmektedir (Humphreys, 2010: 271, 272). 

Açıklayıcı kuramlarla ilgili sorunlardan biri, kuramların aynı epistemolojiye sahip olmaları nedeniyle, uluslararası ilişkilere bakış açıları farklı olsa da, özel araştırma alanlarında benzer açıklamalar getirmelerinde yatmaktadır. Diğer bir sorun, açıklayıcı kuramların, uluslararası sistemin işleyişini bütünüyle anlatabilme iddiasındayken, sistem içindeki aktörlerin belli konulardaki davranışlarını açıklamakta eksik kalmasıdır. Bu da bu kuramların bazı konuları açıklama gücünü sınırlandırmaktadır. 

Uluslararası ilişkiler alanında kuram uygulamasında son dönemde fikirleri bir araya getiren, anlamaya vesile olan, bulgusal (höristik) katkının göz ardı edilemeyeceği, farklı epistemolojilere sahip kuramlar arasında sentez yapılarak bazı konuların daha iyi açıklanabileceği yönünde bir eğilim başlamıştır. Avrupa araştırmalarında da son yirmi yıldır siyasa analizinde sentez metodunun kullanımı yaygınlaşmıştır. 

Bu çalışmada, anılan metoda örnek olarak, Avrupa Birliği (AB)’nin 2223 Haziran 1993 tarihinde Kopenhag Zirvesinde, merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin Topluluğa en kısa süre içinde tam üye olarak kabul edileceğini ilan etmesiyle gelişmeye başlayan ve bu ülkelerin 2004 ve 2007 yıllarında AB’ye katılımlarına kadar devam eden AB’nin Doğu genişlemesi sürecini açıklayan Frank Schimmelfennig’in retoriksel eylem yaklaşımı incelenecektir. Zira Frank Schimmelfennig, bölgesel bütünleşme ve uluslararası ilişkiler kuramlarının genişlemeyi kendi “yalın” formlarında açıklamak istediklerini (Schimmelfennig, 2003a: 283), oysa ki bunların genişlemeye yönelik olarak içsel ve tutarlı 
şekilde birbiriyle yarışan ve birbirine karşı test edilebilecek hipotezler üretmeye müsait olmadığını, çapraz polenleme yöntemiyle mümkün olan en fazla gözlenebilir etkenin değerlendirilebileceğini öne sürmüştür (Schimmelfennig, 2003a: 11, 12). Frank Schimmelfennig, AB’nin Doğu genişlemesini açıklamak için yapmış olduğu çalışmada rasyonalist epistemoloji ile sosyal inşaacı ontolojiyi bir arada kullanmış ve retoriksel eylem kuramını inşaa etmiştir. 

Retoriksel eylem kuramının AB’nin Doğu genişlemesini açıklama gücünün testi için öncelikle, rasyonalist epistemolojiye sahip rasyonel seçim kurumsalcılığı (rational choice institutionalism) ile sosyal inşaacılık (social constructivism) incelenecektir. Müteakiben, bu iki yaklaşımın bir kıyaslaması yapılarak, AB’nin Doğu genişlemesini açıklama güçleri araştırılacaktır. Daha sonra, her ikisinin bir sentezi olan, Schimmelfennig’in retoriksel eylem yaklaşımı tanımlanacaktır. 
Nihai olarak, retoriksel eylemin Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini açıklamada 
yaptığı katkılar mercek altına alınacaktır. 

Bu makalede, Schimmelfennig’in retoriksel eylem kuramı ile AB’nin Doğu genişlemesi sürecini, rasyonel seçim kurumsalcılığı ile sosyal inşaacılığın temel varsayımlarını, Checkel’in zamansal sıralama modeliyle, höristik bir metotla, bir araya getirerek bütünüyle açıklayabildiği ve kuramın Türkiye’ye yönelik genişlemeye de ışık tutma potansiyelinin bulunduğu iddia edilmektedir. 

1. Rasyonalizm, Rasyonel Seçim Kurumsalcılığı ve AB’nin Doğu Genişlemesi Aktörün hedefine ulaşmak için stratejik hesap yaptığı varsayımına dayanan anlayış “rasyonalizm”, bu varsayıma dayanan kuramlar “rasyonalist kuramlar”3 olarak adlandırılmaktadır. Rasyonalistler aktör davranışlarını, aktörün tutarlı bir fayda elde etme eylemini azamileştirilme çabası olarak görmektedir. 

Rasyonel seçim insan davranışları üzerine test edilebilir hipotezlere sahip genel bir kuramdır. Rasyonel seçim özellikle aktörlerin (birey, devlet, kurum vb.) doğasına, eylem biçimlerine ve sosyal dünyaya ilişkin belli varsayımlara dayanmakta dır. Rasyonel seçim kuramında bireyin, hedef peşinde koşan ve elde edeceği azami faydayı artırma çabası içinde olan bir çerçevede davranış sergilediği, buna karşın bireysel seçim üzerinde çeşitli kurumsal (sosyal) veya stratejik sınırlamaların bulunduğu varsayımı hakimdir. Rasyonel seçimin metodolojisi bireyin bu davranış biçiminden hareketle aktör tercihlerini açıklamak şeklindedir (Pollack, 2006: 32). Birey burada, bir “nedensellik mantığı” ile hareket etmekte, hangi eylem yolunun kendisi için faydalı olacağına bakarak seçimini yapmaktadır. Ancak bireyin bu seçimini fiziksel ve sosyal çevresinden etkilenmeden, bir başka deyişle çevresi tarafından sınırlandırılma dan yapma şansı yoktur. Bu sonuncusu, rasyonel seçim kurumsalcılarına kurumların insan davranışı üzerindeki sınırlamalarını, bu kurumsal sınırların tercih oluşumuna etkisini inceleme fırsatı vermiştir. 

Rasyonel seçim kurumsalcığında devletlerin kurumları işbirliği aracı olarak kullandığı varsayılmaktadır. Bu bakış açısında, kurumların devleti sınırlandırdığı kadar devletin de kurumları sınırlandırdığı görüşü hakimdir (Abbott ve Snidal, 1998: 5, 6). Buna göre kurumların nedenselliği (bir başka deyişle, devlet tercihlerinde değişime neden olmaları), devletin bireysel ve maddi çıkarlarından sonra gelmektedir. Kurumlar, değişim nedeni olmaktan çok, eylem için sınırlandırmalar ve teşvikler anlamına gelmektedir. Uluslararası kurumlar da devletlerin çıkarlarını takip etmelerine yarayan araçsal 3 Klasik realist “güvenlik” (Donnelly, 2000: 10), (Mearsheimer, 1994/1995: 7) ve “güç dağılımı” (Schimmelfennig, 2003a: 32) yaklaşımları, “kulüp kuramı” (Buchanan, 1965: 3) , “liberal hükümetlerarasıcılık” (Moravcsik ve Vachudova, 2003: 43) ve yeni kurumsalcılığın “rasyonel seçim” gibi sürümleri. topluluklardır. 

Bunlar, işlem masraflarını düşürür, eylemleri bir havuzda toplar, normları gözden geçirir ve tarafsız bir bilgi sağlayıcı olarak işler. 

Bu bakış açısında kurumlara otonom bir rol atfedilmez (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 509). 

1990’lı yıllardan itibaren AB’nin alt politika alanlarının araştırılmasında bu rasyonalist bakış açısını temel alan rasyonel seçim kuramının yaygın şekilde kullanıldığı görülmüştür. AB çalışmalarında rasyonel seçim kurumsalcığı, AB politikalarının nasıl üye ülkelere yasal olarak ya da aday ülkelere koşulluluk yoluyla transfer edildiği (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2005a), AB’nin yasama, yürütme, yargı siyaseti, AB kurumlarının işleyişi (Pollack, 2006: 37), ayrıca kamuoyu ve Avrupalılaşma gibi somut ampirik alanlara ışık tutmuştur (Pollack, 2006:31). 1990’lı yıllarda AB’nin aday ülkelerle ilişkileri ve genişleme konusu da rasyonel seçim kurumsalcılığının ilgisini çeken konular olmuştur. 

AB’nin genişlemesi bakımından, rasyonalist yaklaşımlarda genel olarak, üyelik başvurusunda bulunan devlet ile üye devletlerin genişleme tercihlerinin bireysel kâr-zarar beklentileri doğrultusunda belirlendiği, devletlerin elde edecekleri net faydayı azamileştirecek yatay kurumsallaşma derecesini tercih edecekleri görüşü hâkimdir (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 510). 

Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren, rasyonel seçim kurumsalcılığının ele aldığı kurumların rolü, karar alma, aktör tercihlerinin oluşumu, genişleme, koşulluluk, Avrupalılaşma vb. konulara sosyal ontolojiye sahip yaklaşımlar alternatif bir bakış açısı getirmiştir. 

Sonuçların bireylerin temel davranışlarına kadar takip edilmedikçe tam olmayacağı yaklaşımındaki aktör temelli rasyonel seçim kurumsalcılığı karşısında, yapı ve aktörlerin oluşumunun birbirinden bağımsız olgular olmadığı yargısındaki sosyal inşaacılık arasındaki tartışma Avrupa çalışmalarının yeni “büyük tartışması” haline gelmiştir.4 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

9 Eylül 2018 Pazar

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ , BÖLÜM 9

TÜRK SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ , BÖLÜM 9

EK-5 : (Tedarik Sistem ve Sürecinin Geliştirilmesi İçin Ölçütler) 

1. Giriş 

Ülkemizde, Milli Savunma Planlama Faaliyetleri, Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi (TÜMAS) ve sıralı konseptler ışığında, hedef alınan kuvvet yapısı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak Planlama, Programlama ve Bütçeleme Sistemi (PPBS) sürecine uygun olarak icra edilmektedir. Bu sürecin maddi çıktıları sırasıyla; “tedarik”, “idame (işletme, bakım, onarım ve lojistik destek”, “yenileştirme ya da envanterden çıkarma” aşamalarıdır. PPBS sürecinin ana işlevini oluşturan tedarik; takip eden diğer aşamaları önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle, tedarike ilişkin bazı tanımlamalarda; tedarikten farklı özelliklere sahip olmalarına, farklı kurum ve vasıtalarca yerine getirilmelerine ve farklı uzmanlık alanlarının konularını teşkil etmelerine karşın, bu işlev/aşamalara tedarik kavramı içinde yer verildiği görülmektedir. 

Tedarik, kazanılması öngörülen yeteneğin; nitelik, sürece ilişkin zaman yönetimi, maliyet-etkinlik derecesi başta olmak üzere ana hususlarını da şekillendiren yönüyle önem kazanmaktadır. 

2. Tedarik Süreci 

Savunma ve güvenlik sektörü kapsamında tedarik; kazanılması öngörülen yeteneği karşılamaya yönelik mal ve/veya hizmetin PPBS içerisinde talep edene teslim edilmesiyle sonuçlanan bir alt süreçtir. Tedarik süreci şu işlevleri kapsamaktadır: 

İhtiyacın tanımlanması: 

• Muharebe sahası ana fonksiyon alanlarında veya müşterek harekât kapsamında kazanılması öngörülen yeteneğin saptanması. 
• Bu yeteneğin kazanılması için ihtiyaç duyulan mal ve/veya hizmetin DELTMA (Doktrin, eğitim, liderlik, teşkilatlanma, [malzeme] mal ve hizmet, askere alma) sistemi içinde elde edilmesi gereken mal ve hizmete ilişkin kavramsal dokümanın (alt/silah/sistem/hizmet konsepti) geliştirilmesi. İhtiyacın karşılanma yöntemine ilişkin kararın verilmesi: 

• İhtiyacın karşılanmasına yönelik maddi ve mali kaynakların, maliyet-etkinliğin ve zaman yönetiminin analizi. 
• Tedarik yönteminin; üretim (yerli, yabancı siparişi ile, ortak yatırım), satın alma, Ar-Ge, bağış/hibe/ yardım vb. seçenekler arasından, belirlenmesi. 
• İhtiyacın ayrıştırma, bütünleştirme, birleştirme usullerinden hangisiyle yapılmasının kararlaştırılması. İhtiyacın karşılanmasına yönelik planlama ve 
programlamanın yapılması (satın alıma/üretimi/geliştirme yöntemlerinden hangisine karar verilmiş ise), bu kapsamda: 
• Zaman ve kaynak planlamasının yapılması [Stratejik Hedef Planı (SHP) ve On Yıllık Tedarik Programı (OYTEP)]. 
• Proje Yönetimi: 

- Proje sahipliği yapılanmasının oluşturulması: 
- Proje doğrudan sorumlusu kuruluşun/makamın saptanması. 
- Proje sorumlusu yardımcı kuruluşların saptanması. 
- Proje sorumluları ile tedarikçi arasındaki ilişki ve irtibat yöntemleri ile yetki ve sorumlulukların belirlenmesi. 

— Teknik ve idari şartnamenin hazırlanması. 
— İhale veya doğrudan tedarik yöntemlerinden biriyle tedarikçinin belirlenmesi. 
— Üretim, satın alma, Ar-Ge sürecinin takip ve kontrolü: 

- Üretim hattı kalifikasyonu. 
- Kalite güvencesi ve kontrolünün temini. 
- Güvenirlilik ve hata analizlerin yapılması 
- Emniyet standartlarının belirlenmesi. 
- Deneme ve testlerin icra edilmesi. 
- Dokümantasyon faaliyeti. 
- Kodifikasyon. 
- Konfigürasyon kontrolü ve modifikasyon. 

— Muayene, kabul/ özürlü kabul/ geri çevirme (ret) ve teslim/tesellüm faaliyetlerinin tamamlanması. 

3. Tedarik Sürecinin Geliştirilmesi İçin Ölçütler 

Her tedarik süreci aşağıda yer alan amaçları gerçekleştirmeyi amaçlar. Bu nedenle tedarik sistem/ sürecinin geliştirilmesinde bu amaçların kriter olarak alınabileceği değerlendirilmektedir. 

İhtiyaçların doğru bir şekilde tespitine katkı sağlamak. 

Maliyet-Etkinlik performansını artırmak. 

• En doğru tedarik yöntemine [üretim (yerli, yabancı siparişi ile, ortak yatırım), satın alma, Ar-Ge, bağış/hibe/yardım vb.] ve stratejisine (ayrıştırma, 
bütünleştirme, birleştirme) karar vermek. 
• Serbest ya da kontrollü rekabet koşularını sağlamak suretiyle maliyeti düşürmek. 
• Mali kayıpları önlemek. 
• Stok yatırımı ve maliyetlerini azaltmak. 
• Yatırım ve idame harcamalarını azaltmak. 
• Yüksek kalite ve etkinlikte mal ve hizmetin tedarikinin sağlanması. 
• Ulusal ve uluslararası çevre ve kalite standartlarının gereklerini sağlamak. 
• Merkezi ve bölgesel ihtiyaçlara cevap vermek. 
• Esneklik ve inisiyatif sağlamak. 
Tedarikin ön görülen zamanda gerçekleştirilmesini sağlamak. 
• Gereksiz tekrar ve ikilemeleri (dublikasyon) önlemek. 
• Geliştirilen usul ve standartlar yardımıyla projelerin; hazırlık, gelişim ve tamamlama süreçlerinde, zaman kayıplarının, gereksiz bürokrasinin, 
koordinasyonun, kurum içi ve dışı çatışmalar ile faaliyet tuzaklarının önlenmesi. 
• Kurumun diğer işlevlerinin PPBS sürecinin uzamasına neden olabilecek yan etkilerinin önüne geçmek. 
• PPBS sürecinin hızlandırılmasını sağlamak ve geç kalan geri dönüşler ile geri beslemeleri önlemek. 
• Önalıcı (proaktif ) davranış biçimlerini geliştirmek ve reaksiyon süresini kısaltmak. 
• Kaynak tahsisindeki gecikmeleri önlemek acil ihtiyaçların kısa sürede karşılanmasını sağlamak. 
Savunma sektörünü ve tedarik yapılanmasını geliştirmek 
• Konsolidasyon: Sektöre ilişkin talepten daha fazlasını karşılamaya yönelik arz vasıtalarının (şirketler ve kurumlar) önüne geçmek veya arz eksiğini giderecek teşvik ve yapılanmaları oluşturmak. 
• Sektörel mimarinin yapılandırılması (konfigürasyon): Ana, alt yükleniciler ile KOBİ, yan sanayii ve teknoloji havuzlarının oluşturulmasına katkı sağlamak. 
• En iyi tedarikçiyi bulmak, mevcutların bu yönde gelişmesine katkı sağlamak. 
• Proje sorumluluğu yapılanmasını geliştirmek ve bu yapının maliyet-etkin tedarik için etkinliğini ve uyumluluğunu artırmak. 
• Şartname, ihale, kabul işlem, usul ve standartlarını geliştirmek. 
• Mali, idari ve hukukî denetimi artırmak. 

Son Notlar 

1. İncelenen Dokümanlar 

• Cumhurbaşkanlığı Savunma Raporu (2013)’nun yayımlanan bölümleri 
• Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun “Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2010 
• 2011 ve 2012 Yıllarına İlişkin Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi Raporu” 
• SSM’in Nisan 2009 tarih ve “2009-2016 Savunma Sanayii Sektörel Strateji Dokümanı” 
• SSM’in “Performans Programı 2014” 
• SSM’in “Faaliyet Raporu 2013” 
• SSM’in “Faaliyet Raporu 2012” 
• Cumhurbaşkanlığı himayesinde 18-19 Ekim 2012’de Ankara’da gerçekleştirilen Güvenlik Savunma ve Savunma 
Sanayii 2023 Kongresi “Stratejik Raporu “ 
• TOBB’un “Türkiye Savunma Sanayi Sektör Meclisi Raporu 2012”, 
• SASAD’ın raporları 
• TOBB Savunma Sanayii Meclisi Çalıştay Raporları 
• MKEK Ar-Ge Bşk.lığının sektörün durumu hakkındaki sunumu 
• Konuyla ilgili ulusal mevzuat 
• Konuyla ilgili 20 yüksek lisans, doktora tezi ve akademik raporlar 
• ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’da konuyla ilgili olarak hazırlanmış çalışmalar 
• Uluslararası veri tabanları (SIPRI, IHS Janes’ 360, The Military Balance IISS, Global Fire Power vb.) 
2. Yapılan Görüşmeler 
• Gnkur., MSB, SSM’den yetkili birimler 
• SASAD 
• SSİ 
• TAİ 
• ASELSAN 
• ROKETSAN 
• HAVELSAN 
• MKEK 
• STM 
• FNSS 
• Yakupoğlu Nominal rakamlar, doların 2011 yılı sabit değeri üzerinde hesaplanmıştır. Kaynak: Stockholm International Peace Support Institution (SIPRI), 

Military Expenditure Database (1998-2013), 2014. http://www.sipri.org/research/armaments/milex/milex_da-tabase 

3 SIPRI, Military Expenditure http://www.sipri.org/yearbook/2013/03, 2014. 
4 SIPRI, Military Expenditure Database (1998-2013), 2014. 
5 Age. 
6 Age. 
7 Age. 
8 Age. 
9 SIPRI 2001 ve Military Balance 2000/2001’e atfen, Anup Shah, “The Arms Trade is Big Business, World Military Spending Out Does Anything Else”The Global Issues, 
 http://www.globalissues.org/article/74/the-arms-trade-is-big-business#WorldMilitarySpendingOutDoesAnythingElse, 2013. 
10 U.S. Government Publishing Office, Keeping America Informed, 
http://www.gpo.gov/fdsys/search/pagedetails.action?granuleId=BUDGET-2015-TAB-5-1&packageId=BUDGET-2015-TAB&fromBrowse=true 
11 Bu hesaplamada iki farklı yöntem kullanılmıştır. 1’inci yöntemde, silah ticaretinin genel savunma harcamalarının %20-30’una karşılık geldiği (1702x30/100=510,6), önceki yıllarda gerçekleştirilen anlaşmalar 
gereği yıllık savunma sanayii ürünü tesliminin 40-50 milyar dolar olduğu (510,6+50=560,6), yıllık cari satış anlaşmalarının 30-35 milyar dolar olduğu (560,6+35=595,6), son yıllarda yıllık silah satışlarının 50-60 milyar dolar civarında gerçekleştiği (595,6+60=655,6) kabullerine dayanmaktadır 
(Kaynak: SIPRI 2001 ve Military Balance 2000/2001’e atfen, Anup Shah, “The Arms Trade is Big Business, World Military Spending Out Does Anything Else” The Global Issues, 
http://www.globalissues.org/article/74/ 
the-arms-trade-is-big-business#WorldMilitarySpendingOutDoesAnythingElse, 2013). 

2’nci yöntemde, gelişmekte olan ülkelere yapılan savuma sanayii ürünlerinin bu kapsamdaki ticaret hacminin %80’ini oluşturduğu, bu miktarın 502,45 milyar dolar olduğu tespitinden hareketle, yıllık ticaret hacminin 626 milyar dolar olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Kaynak: Richard F. Grimmett, CRS Report 
for Congress; Conventional Arms Transfers to Developing Nations, 2004-2011, 2012’ye atfen, Anup Shah, “The Arms Trade is Big Business, Global Arms Sales By Supplier Nations”The Global Issues, 
http://www.globalissues.org/article/74/the-arms-trade-is-big-business#WorldMilitarySpendingOutDoesAnythingElse ) 

12 Aude Fleurant ve Sam Perlo-Freeman, The SIPRI Top 100 Arms-Producıng and Mılıtary Servıces Companıes, 2013. http://books.sipri.org/files/FS/SIPRIFS1405.pdf’   de bu sayı 402 milyar dolar olarak verilmiş olmasına karşın aşağıdaki excel tablosunda yapılan hesaplamada toplam cironun esasında 455 milyar dolar olduğu anlaşılmaktadır. 
13 “SIPRI Top 100 and recent trends in the arms industry, SIPRI Top 100 companies data in a time series from 2002–13” 
http://www.sipri.org/research/armaments/production/recent-trends-in-arms-industry, 2014. 
14 Aude Fleurant ve Sam Perlo-Freeman. 
15 A.g.e. 
16 “SIPRI Top 100 and recent trends in the arms industry,.. 
17 Örneğin 2010-2013 yılları arasında ilk 20’sinde yer alan 4 şirket (ABD’li Raytheon, Northrop Grumman ve Textron; Rus, Almaz-Antey; Avrupa konsorsyumu, EADS Cassidian) hariç tamamının silah satışı dışındaki satışlarında artış kaydedilmiştir. Bu eğilim; doğrudan silah sistemlerine odaklanmış olanlar hariç, listede yer alan diğer şirketlerde de gözlenmiştir. 
18 Aude Fleurant ve Sam Perlo-Freeman, The SIPRI Top 100 Arms-Producıng and Mılıtary Servıces Companıes, 2013. http://books.sipri.org/files/FS/SIPRIFS1405.pdf’   de bu sayı 402 milyar dolar olarak verilmiş olmasına karşın aşağıdaki excel tablosunda yapılan hesaplamada toplam cironun esasında 455 milyar dolar olduğu anlaşılmaktadır. 
19 Richard F. Grimmett, Paul K. Kerr, Conventional Arms Transfers to Developing Nations, 2004-2011, CRS Re-port for Congress, 2012, 2. 
20 A.g.e. 
21 A.g.e. 
22 A.g.e. 
23 Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası İle İlgili Sözleşme (1 Mart 1999) için bkz. Kanun No : 4824 Kabul Tarihi : 12.3.2003 Resmi Gazete : 15.3.2003 - 25049; http://www.icbl.org/media/604037/treatyenglish.pdf 
24 “Silah Ticareti Antlaşması (24 Aralık 2014)- Arms Trade Agreement/ATT için bkz. UNODA, 
http://www.un.org/disarmament/ATT/ 
25 ISW (Institute for the Study of War), “Afghan National Army”, http://www.understandingwar.org/afghanistan-national-army-ana#Equipping; Progress Towards Security and Stability in Afghanistan, US DOD Report 
to Congress, October 2014, http://www.defense.gov/pubs/Oct2014_Report_Final.pdf 
26 Avrupalı şirketlerin 2011 yılı itibariyle kara ve deniz harp silah ve araçları kârı %1, 2006’yılından itibaren ise silah satışından elde ettikleri kâr %6 oranında azalmıştır (Munich Security Report 2015, s. 44). 
27 Bu konudaki neredeyse tek istisnayı İsrail oluşturmaktadır. 
28 “Quadrennial Defense Review 2014”, US Department of Defense’den aktaran, Dr. Oğuz Mayda, Dr. Oktay Bingöl, Merkez Strateji Enstitüsü Bilgi Notu-002, “ABD Savunma Bakanlığı’nın 2014 Yılı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu ve Küresel Askerî Konuşlanma Planı”, 19.02.2015, s.2. 
29 Örneğin, sektörde birinci sırayı alan ABD’nin Lockheed Martin altı şirketin (General Dynamic Space, GE Astro Space, Martin Marietta, General Dynamics, Lokheed ve Loral) birleşme veya satın alınması yoluyla bir araya gelmesiyle oluşmuş olup 11 ortak üretim alanında 14 şirketle(Khrunichev,RSC Energia, 
Finmeccanica-Alenia, EADS, MBDA, Boeing, GE, Rolls-Royce, Rafael Advanced Defense Systems, BAE, Day & Zimmermann, Tata Advanced Systems Limited, Mubadala, Sikorsky) iş birliği yapmaktadır. Benzer şekilde, İngiliz British Aeros, 1994-2000 yılları arasında dört şirketle birleşerek (British Aeros, GEC Marconi, 
Dowty, Plessey, Ferranti), BAE Systems adını almıştır. 
Sektörde odaklaşma kapsamında ise İngiltere’nin, tüm kuvvetler çapında istihbarat sistemleri ile platform, eğitim, simülasyon ve hizmet alanlarında hava sektörüne yönelmesi dikkat çekmektedir (De-fence Growth Partnership, HM Government, 2014.). 
30 Bu kapsamda ilk dikkati çeken ülkelere arasında, platform üretimi olmayan buna karşın, sektörün ilk 100 firması içinde 4 şirketiyle yer alan Japonya, ya da tek bir alanda uzmanlaşmış olsan İsveç, İsviçre, Singapur, Ukrayna gelmektedir. 
31 Şekil NATO ağ sayfası, “NATO Facts and Figures, Brussels, NATO Information Service” belgelerinden istifadeyle hazırlanmıştır. 
32 SSM, 2013 Yılı Faaliyet Raporu. 
33 Devlet Denetleme Kurulu Raporu, “Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2010, 2011 ve 2012 Yıllarına İlişkin Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi” hakkında 14/02/2014 tarih ve 2014/4 sayılı Denetleme Raporunun Sonuç Bölümü (yayımlanan bölümü), s. 14. http://www.tccb.gov.tr/faaliyetler/ddkraporlari/ 
34 SSM Yıllık Raporları; Devlet Denetleme Kurulu Raporu, “Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2010, 2011 ve 2012 Yıllarına İlişkin Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi” hakkında 14/02/2014 tarih ve 2014/4 sayılı Denetleme Raporunun Sonuç Bölümü (yayımlanan bölümü), s. 14. http://www.tccb.gov.tr/faaliyetler/ddkraporlari/ 
35 Devlet Denetleme Kurulu Raporu, s. 14. http://www.tccb.gov.tr/faaliyetler/ddkraporlari/ 
36 SSM 2013 Faaliyet Raporu, s. 117. 
37 SSM Performans Programı 2014, s. 4-16; SSM 2009-2016 Savunma Sanayii Sektörel Strateji Dokümanı, s.3. 
38 Devlet Denetleme Kurulu Raporu, s. 14. http://www.tccb.gov.tr/faaliyetler/ddkraporlari/ 
39 Bkz. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Resmi Dış Ticaret İstatistikleri, Fasıllara Göre İhracat; Fasıllara Göre İthalat. 
http://risk.gtb.gov.tr/istatistikler/istatistikler/dis-ticaret-istatistikleri/resmi-dis-ticaret-istatistikleri 
40 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Resmi Dış Ticaret İstatistiklerinde, 36’ncı satır “Barut ve patlayıcı maddeler, pirotekni mamulleri, kibritler, piroforik alaşımlar, ateş alıcı maddeler”, 93’üncü satır “Silahlar ve mühimmat, bunların aksam, parça ve aksesuarı”dır. 
41 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Resmi Dış Ticaret İstatistiklerinde, 72’nci satır “Demir ve çelik”, 73’üncü satır 
“Demir veya çelikten eşya”dır. 
42 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Resmi Dış Ticaret İstatistiklerinde, 86’ncı satır “Demiryolu vb hatlara ait taşıtlar ve malzemeler, bunların aksam-parçaları, mekanik trafik sinyalizasyon cihazları”, 87’nci satır “Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları, bunların aksam, parça, aksesuarı”, 88’inci satır “Hava taşıtları, uzay taşıtları ve bunların aksam ve parçalar”, 89’uncu satır “Gemiler ve suda yüzen taşıt ve araçlar”dır. 
43 SSM’nin 2014 yılı Performans Programında yer alan projeler: Modern Tank, Muharip Gemi (MİLGEM), Helikopter (G/M, ATAK, Özgün Hafif G/M), Uçak (Jet Eğitim Uçağı ve Muharip Uçak Konsept Tasarımı, Hürkuş Seri Üretimi), Güdümlü Füze (Uzun Menzilli Tanksavar Fize Sistemi, Orta Menzilli Tanksavar Silah Sistemi, Cirit Füzesi Seri Üretimi, Alçak ve Orta İrtifa Hava Savunma Füze Sistemleri Tasarım), Uydu (Radar Gözlem Uydusu), Radar (Faz Dizinli Radar), Dizel Güç Grubu (Motor ve Transmisyon Kritik Tasarımı, Jet Motoru (Turbo Jet Prototipi). 
44 SSM Performans Programı 2014, s. 4-16. 
45 Entelektüel sermaye ile insan ve kurumsal/yapısal sermaye; bilgi, bilgi alt yapıları, sistem ve ağları kast edilmiştir. 
46 2012 yılı itbariyle, SaSaD’ın 158 üyesi bulunmaktadır. Bunların 118 asil üye (54 Tüzel; 64 Gerçek Kişi ) ve 40 adedi ise aday üye olarak yer almaktadır. (Hüseyin Baysak( Genel Sekreter Savunma ve Havacılık Sanayii 
İmalatçılar Derneği), 2012 Sektörel Analiz Raporu TOBB Savunma Sanayii Meclis Toplantısı 25 Haziran 2013.) 
47 SSM Performans Programı 2014, s. 4-16. 
48 SIPRI, Military Expenditure Database (1998-2013), 2014. 
49 SASAD Performans Raporu 2013, s.6. 
50 Ayrıntılı bilgi için bkz.: -Conference of National Armaments Directors (CNAD), Nato www.nato.int/cps/en/natohq/topics_49160.htm 
- Organisation for Joint Armament Cooperation (Organisation conjointe de coopération en matière d’arme-ment-OCCAR), http://www.occar.int/news 
- NATO Support Agency (NSPA) www.nspa.nato.in 
- European Defence Agency, https://www.eda.europa.eu/home 
51 Willam, Philip Walker, “Nationalism, Intarnationalism and The European Defence Market”, Chaillot Paper 209, The Institute for Security Studies WEU, Paris, 1993, s. 42. 
52 Munich Security Report 2015, s. 44 
53 Savunma Sanayii Yüksek Koordinasyon Kurulu ilgi kanunla kurulmuş olmasına karşın bu zamana kadar toplanmamıştır. 
54 DPT (T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı), Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, Ankara, Ocak 1963, s. 10. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/9/plan1.pdf
55 TÜBİTAK, Vizyon 2023 Projesi, Savunma, Havacılık ve Uzay Paneli, Panel Raporu, Ek-4, (Türk Savunma, Havacılık ve Uzay Sektörü Değerlendirmesi), Ankara, Temmuz, 2003, s. 2/37. 
56 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51 
57 A.g.e. 
58 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Ağ Sayfası, “ Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Tarihçesi”, http://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?dil=1&icerik_id=11 
59 THK Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.thk.org.tr/web2011/thk_sg2014.html 
60 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51 
61 A.g.e. 
62 A.g.e. 
63 A.g.e. 
64 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, Milsoft, İmge, ?, s. 120. 
65 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51 
66 A.g.e. 
67 A.g.e. 
68 Atilla Oral, Şakir Zümre, İstanbul: Demkar Yayınevi, 2012; Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir 
Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, Milsoft,İmge, ?, s. 103. 
69 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi,Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, 
Milsoft, İmge, ?. Türk Ocakları Ağ Sayfası, M. Çağatay ÖZDEMİR, “H. Nadir Bıyıkoğlu ile ‘Türk Savunma Sanayi Tarihi’ Üzerine Söyleşi”, Türk Yurdu Mayıs 2008, Sayı : 249’dan aktarılan 26 Kasım 2014, http://turkocaklari.org.tr/sayfa/3641/h-nadir-biyikoglu-ile-.html 
70 SAVUNMA VE HAVACILIK SANAYİİ İMALATÇILAR DERNEĞİ (SASAD) AĞ SAYFASI, “ TÜRK SAVUNMA SANAYİSİ TARİHÇESİ Türk Savunma Sanayiinin Gelişimi” http://www.sasad.org.tr/turk_savunma_sanayisi_tarihcesi.html 
71 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, 
Milsoft, İmge, ?, s. 101. 
72 A.g.e., s. 130. 
73 A.g.e., s. 121. 
74 A.g.e., s. 124. 
75 A.g.e., s. 133. 
76 A.g.e., s. 98. 
77 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, “Fabrikalar: Barut fabrikası”, http://www.mkek.gov.tr/tr/FabrikaDetay.aspx?ID=11 
78 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, Milsoft, İmge, ?, s. 124. 
79 SAVUNMA VE HAVACILIK SANAYİİ İMALATÇILAR DERNEĞİ (SASAD) AĞ SAYFASI, “ TÜRK SAVUNMA SANAYİSİ TARİHÇESİ Türk Savunma Sanayiinin 
Gelişimi” http://www.sasad.org.tr/turk_savunma_sanayisi_tarihcesi.html 
80 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Ağ Sayfası, “ Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Tarihçesi”, 
81 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51 
82 SAVUNMA VE HAVACILIK SANAYİİ İMALATÇILAR DERNEĞİ (SASAD) AĞ SAYFASI, “ TÜRK SAVUNMA SANAYİSİ TARİHÇESİ Türk Savunma Sanayiinin Gelişimi” http://www.sasad.org.tr/turk_savunma_sanayisi_tarcesi.html 
83 A.G.E. 
84 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51 
85 A.D.İ.K - Anadolu Tersanesi Ağ Sayfası, http://www.adik.com.tr/default.asp?s=1 
86 İbrahim Örs Tarım Alet ve Makinaları San. Tic. A.Ş. Ağ Sayfası, http://www.ibrahimors.com.tr/osr/anasayfa.html 
87 DPT (T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı), Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, Ankara, Ocak 1963, 25. http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/9/plan1.pdf88 A.g.e.., s. 25. 
89 NATO Ağ Sayfası, “Financial and Economic Data Relating to NATO Defence” http://www.nato.int/cps/en/natohq/search.htm 
-1952-1970 Dönemi: NATO Facts and Figures, Brussels, NATO Information Service, 1971. 
-1970-1973 Dönemi: Financial and economic data relating to NATO Defence - Defence expenditures of NATO countries (1970-1991) 
90 DPT (T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı), Kalkınma Planı (İkinci Beş Yıl) 1968-1971, Ankara, Ocak 1963, s. 21. 
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/8/plan2.pdf 91 Bkz. - DPT (T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı), Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, Ankara, Ocak 1963., s. 25. 
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/9/plan1.pdf ; 
- DPT (T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı), Kalkınma Planı (İkinci Beş Yıl) 1968-1971, Ankara, Ocak 1963, s. 21. 
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/8/plan2.pdf 92 TÜBİTAK, Vizyon 2023 Projesi, Savunma, Havacılık ve Uzay Paneli, Panel Raporu, Ek-4, (Türk Savunma, Havacılık ve Uzay Sektörü Değerlendirmesi), Ankara, Temmuz, 2003, s. 2/37. 
93 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, Milsoft, İmge, ?, s. 166. 
94 TÜBİTAK SAGE Ağ Sayfası, http://www.sage.tubitak.gov.tr/ 
95 TÜBİTAK MAM Ağ Sayfası, “Biz Kimiz?”, http://mam.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/biz-kimiz 
96 SaSad Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.sasad.org.tr/turk_savunma_sanayisi_tarihcesi.html 
97 TAİ Ağ Sayfası, “Şirket Profili”, https://www.tai.com.tr/tr/hakkimizda/sirket-profili 
98 İbrahim Örs Tarım Alet ve Makinaları San. Tic. A.Ş. Ağ Sayfası, http://www.ibrahimors.com.tr/osr/anasayfa.html 
99 OTOKAR Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, https://www.otokar.com.tr/tr-tr/kurumsal/otokar-hakkinda/Sayfalar/Hakkimizda.aspx 
100 Koluman Otomativ Ağ Sayfası, “Tarihçe”, 
http://www.koluman.com.tr/hakkimizda/detay.aspx?SectionI-D=HZzs%2btwGMUPLZFb95GA4vw%3d%3d&ContentId=kHeCRXMmh6xK%2ffC1SjxGNQ%3d%3d 
101 MES Makina Ağ Sayfası, “History”, http://www.mesaluminium.com/index77a1.html?id=100000 
102 Mercedes-Benz Ağ Sayfası, 
http://www.mercedes-benz.com.tr/content/turkey/mpc/mpc_turkey_website/tr/home_mpc/passengercars/home/world/about.html 
103 NETAŞ Ağ Sayfası, http://www.netas.com.tr/ 
104 Savunma Sanayii Müsteşarlığı, “Cumhuriyetten Günümüze Savunma Sanayii Kuruluşlarımız”, 
http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/kurumsal/Documents/SP/cumhuriyet.html 
105 A.g.e. 106 Pi Makina Ağ Sayfası, “Firma Profili”, http://pimakina.com.tr/kurumsal/firma-profili 
107 Hema Endüstri Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.hemaendustri.com.tr/Content.aspx?ID=76 
108 Truman Doktrini kapsamında ABD ile 1947 yılında imzalanan Anlaşmanın 14 üncü maddesi uyarınca askeri yardım kapsamında sağlanan malzemelerin 
amaçlarının dışında kullanılamayacağı hükmü mevcuttu. Savunma Sanayii Müsteşarlığı Ağ Sayfası, “Savunma Sanayiimiz, Tarihçe”. 
http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/savunmaSanayiimiz/Sayfalar/tarihce2.aspx 
109 DPT (T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı), Kalkınma Planı (Üçüncü Beş Yıl) 1973-1977, Ankara, Ocak 1963, s. s.VI, 228, 297, 670, 973, 997, 998. 
http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/7/plan3.pdf-110 SaSad Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.sasad.org.tr/turk_savunma_sanayisi_tarihcesi.html 
111 MKEK Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51; Asil Çelik A.Ş. Ağ Sayfası, “Genel Tanıtım”, 
http://www.asilcelik.com.tr/2.asp 
112 ASELSAN Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.aselsan.com.tr/tr-tr/hakkimizda/Sayfalar/Tarihce.aspx 
113 Savunma Sanayii Müsteşarlığı, “Cumhuriyetten Günümüze Savunma Sanayii Kuruluşlarımız”, 
http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/kurumsal/Documents/SP/cumhuriyet.html 
114 İŞBİR Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.isbirelektrik.com.tr/Tr/Kurumsal/Tarihcemiz/38.aspx 
115 HAVELSAN Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.havelsan.com.tr/SirketProfili/Tarihce.aspx 
116 TAİ Ağ Sayfası, “Şirket Profili”, https://www.tai.com.tr/tr/hakkimizda/sirket-profili 
117 TEI Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.tei.com.tr/yeni/hakkimizda.asp 
118 Coşkunöz Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.coskunoz.com.tr/kurucu-tarihce.asp 
119 HEMA Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.hema.com.tr/TR,6/tarihce.html 
120 NUROL Ağ Sayfası, http://www.nurolmakina.com.tr/ 
121 ASMAŞ Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.asmas.com/TR/Tarihce.asp 
122 İŞBİR Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.isbirelektrik.com.tr/Tr/Kurumsal/Tarihcemiz/38.aspx 
123 RMK Marine Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.rmkmarine.com/tarihce.html 
124 Barış Elektrik Endüstrisi A.Ş. Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://bariselektrik.com.tr/hakkimizda/ 
125 DEARSAN Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.dearsan.com/hakkimizda.html 
126 Savunma Sanayii Müsteşarlığı, “Cumhuriyetten Günümüze Savunma Sanayii Kuruluşlarımız”, 
http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/kurumsal/Documents/SP/cumhuriyet.html 
127 Öztek Tekstil Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.oztektekstil.com.tr/ 
128 Selah Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.selahshipyard.com/tr/hakkimizda 
129 Timsan Ağ Sayfası, “Ana Sayfa”, http://www.timsan-gse.com/home/home.php?lang=tr 
130 TAİ Ağ Sayfası, “Şirket Profili”, https://www.tai.com.tr/tr/hakkimizda/sirket-profili 
131 AKSA Jeneratör Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.aksa.com.tr/tr/kurumsal/tarihce 
132 ETA Ağ Sayfası, “Kurumsal”, http://www.etaint.com/tr/company_g_tr.htm 
133 TBMM Ağ Sayfası, http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc069/kanuntbmmc069/kanuntbmmc06903238.pdf 
134 TSK GV Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.tskgv.org.tr/tskgv/?page_id=15 
135 Savunma Sanayii Müsteşarlığı Ağ Sayfası, “3238 Nolu Yasa”, http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/kurumsal/Sayfalar/mevzuat.aspx 
136 TÜBİTAK BİLGEM Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://bilgem.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/tarihce 
137 A.g.e. 
138 SSİ Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.turksavunmasanayi.gov.tr/tr/hakkimizda/ssi-hakkinda 
139 TEİ Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.tei.com.tr/yeni/ 
140 TSK GV, Ağ Sayfası, “Mikes”, http://www.tskgv.org.tr/tskgv/?page_id=40 
141 SAGE Ağ Sayfası, http://www.sage.tubitak.gov.tr/ 
142 ROKETSAN Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, www.roketsan.com.tr 
143 GATE Ağ Sayfası,”Kuruluş”, www.gateelektronik.com.tr 
144 HAVELSAN Teknoloji Radar Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.htr.com.tr/sayfa.aspx?pid=3&Lang=TR&Cid=2&M=A 
145 KOSGEP Resmi Web Sitesi, http://www.kosgeb.gov.tr/Pages/UI/Baskanligimiz.aspx?ref=2 
146 SaSaD Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.sasad.org.tr/sasad_hakkinda.html 
147 ESDAŞ Ağ Sayfası, http://www.esdas.com/tr/ 
148 STM Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.stm.com.tr/hakkimizda.html#sirket-profili 
149 TÜBİTAK BİLGEM Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://bilgem.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/tarihce 
150 TSSP Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.tssk.org.tr/?l=tr&p=organization 
151 FNSS Ağ Sayfası, “Tarihçemiz”, http://www.fnss.com.tr/kurumsal/hakkimizda/tarihcemiz 
152 KAREL Ağ Sayfası, “Şirket Profili”, http://www.karel.com.tr/sirket-profili 
153 Med-Marine Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://tr.medmarine.net/kurumsal 
154 Savronik Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.savronik.com.tr/?hakkimizda 
155 Yonca-Onuk Ağ Sayfası, http://www.yonca-onuk.com/chairman.asp 
156 Anadolu Metalurji Ağ Sayfası, “Şirket Profili”, http://www.anadolumetalurji.com/ 
157 Güvenli Yaşam Ağ Sayfası, “Karalog”, http://www.guvenliyasam.com/download/GuvenliYasam09TRce.pdf 
158 TRANSVARO Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.transvaro.com/tr/?cat=2#.VRUVk_msWSo 
159 SALEX Ağ Sayfası, “Turkey”, http://www.selex-es.com/international-presence/turkey# 
160 MTU Ağ Sayfası, http://www.mtu-online.com/turkey/mtu/mtu-tuerkiye/index.tr.html 
161 AKANA Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.akana.com.tr/tarihce 
162 AYESAŞ Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.ayesas.com/tr/sub.asp?id=186&pId=1 
163 FİGES Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.figes.com.tr/tarihce.php 
164 Zirve Elektromekanik Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://zirvenet.com.tr/hakkimizda 
165 TİSAŞ Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.trabzonsilah.com/tr/index2.php?p=dsayfa&id=1 
166 Girsan Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.yavuz16.com/tr/tarihce 
167 YOLBAK Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.yolbak.com.tr/default.aspx?kat=1 
168 AkgünYazılım Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.akgunyazilim.com.tr/tarihce/ 
169 MAKEL Teknoloji Ağ Sayfası, “Şirket Profili”, http://www.makelteknoloji.com/profile_tr.html 
170 Alp Havacılık Ağ Sayfası, http://www.alp.com.tr/hakkimizda 
171 Milsoft Ağ Sayfası, http://www.milsoft.com.tr/index_tr.php 
172 Altay Kollektif Şti. Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.altay.com.tr/pages/0/498/497/f/tr-TR/ALTAY_GRUP_Altay_Kollektif_sirketi_(1957).aspx 
173 AVS Saraciye Ağ Sayfası, “Hakkımızda”, http://www.avssaraciye.com.tr/alt.php?lang=TR&content=about 
174 SYS Ağ Sayfası, “Tarihçe”, http://www.sysavunma.com/our_history.php 
175 HABER 7 COM AĞ SAYFASI, “ BANU DURAN’IN RÖPORTAJI: 
SARSILMAZ SİLAHLARI’NIN PATRONU BİR KADIN” 
HTTP://WWW.HABER7.COM/KADİN/HABER/468408-SARSİLMAZ-SİLAHLARİNİN-PATRONU-BİR-KADİN 
176 Bites Savunma Ağ Sayfası, “Tarihimiz”, http://www.bites.com.tr/tr/sirket-profili/ 
177 YALTES Ağ Sayfası, http://www.yaltes.com/ 
178 VESTEL Ağ Sayfası, http://www.vestel.com.tr/ 
179 Global Teknik Ağ Sayfası, “Kurumsal Bilgilerimiz”, 
http://www.globalteknik.com.tr/default.asp?dil=tr&kkk=firma_bilgileri&islem=kurumsal 
180 SDT Ağ Sayfası, “Şirket Profili”, Ağ Sayfası, 
181 C2Tech Ağ Sayfası, “Hakkımızda”,
http://www.ctech.com.tr/company/about-us 
182 Heksagon Ağ Sayfası, “Katalog”, http://www.hexagonstudio.com.tr/makaleler/firma_tanitim_sunumu.pdf 
183 METEKSAN Ağ Sayfası, http://www.meteksan.com/tr/ 
184 Simsoft Ağ Sayfası, “Simsoft Hakkında”, http://www.simsoft.com.tr/
185 Koç Bilgi ve Savunma Teknolojileri A.Ş. Ağ Sayfası, “Tarinçe”, http://www.kocsavunma.com.tr/tr/tarihce.aspx 
186 Savunma ve Havacılık Sanayii İhracatçılar Birliği Ağ Sayfası, “İhracatçı Bilgi Bankası”, 
http://www.turksavun-masanayi.gov.tr/tr/firma-arama/sayfa/7 
187 Ekren Kadıoğlu, “Geçmişte ve Gelecekte Türk Savunma Sanayii ve Türk Savunma Sanayii’nin Geliştirilmesi İçin Hedeflenmesi Gereken Politikalar”, 
Türk Savunma Sanayii Sempozyumu, Sempozyum-2000: Türk Savunma Sanayii’nin Dünü, Bugünü, Yarını, ss. 8-17, Ankara. 
188 Murat Kepir, “Türkiye’de KOBİ’ler ve Savunma Sanayii”, Türk Savunma Sanayii Sempozyumu, Sempozyum-2000: Türk Savunma Sanayii’nin Dünü, 
Bugünü, Yarını, ss. 25-33, Ankara. 
189 Dr. Nevzat Çağlayan ve M. Serdar Durgun, “Türk Savunma Sanayii”, Türk Savunma Sanayii Sempozyumu, Sempozyum-2000: Türk Savunma Sanayii’nin 
Dünü, Bugünü, Yarını, ss. 34-42, Ankara. 
190 Osman Akagündüz, “Türk İşadamları ve Snayicileirnin, Türk Savunma Sanayiine Yatırım Yapmalarının Özendirilmesi ve Alınması Gereken Tedbirler”, Türk Savunma Sanayii Sempozyumu, Sempozyum-2000: Türk Savunma 
Sanayii’nin Dünü, Bugünü, Yarını, ss. 45-46, Ankara. 
191 Martin Auger, Defence Procurement Organizations: A Global Comparison, Library of Parliament/Biblithéquedu Parlement, Canada, 2014, s.1 
192 Martin Auger, Defence Procurement Organizations: A Global Comparison, Library of Parliament/Biblithéquedu Parlement, Canada, 2014, s. 2. 
193 Martin Auger, Defence Procurement Organizations: A Global Comparison, Library of Parliament/Biblithéquedu Parlement, Canada, 2014, s. 4. 
194 Office of the Under Secretary of Defense for Acquisition, Technology and Logistics Ağ Sayfası, “Welcome To AT&L” 
http://www.acq.osd.mil/ 
195 Assistant Secretary of The Navy for Resarch, Development and Acquisition Ağ Sayfası, 
http://www.secnav.navy.mil/rda/Pages/default.aspx 
196 Assistant Secretary of The Navy for Resarch, Development and Acquisition Ağ Sayfası, 
http://www.secnav.navy.mil/rda/Pages/default.aspx 
197 Defense Logistics Agency [DLA] Ağ Sayfası, “DLA at a Glance” Defense Logistics Agency 
198 Defence Advanced Research Agency [DARPA] Ağ Sayfası, “DLA at a Glance” 
http://www.darpa.mil/our_ work/ 
199 Susan M. Gates et al.,Analyses of the Department of Defense Acquisition Workforce-Update to Methods and Results through FY 2011, RAND, 2013, s.4. 
200 United States Government Accountability Office [GAO], Acquisition Workforce: DOD’s Efforts to Rebuild Capacity Have Shown Some Progress, 
Statement of John P. Hutton, Director, Acquisition and Sourcing Manage-ment, Washington, D.c., 16 November 2011. 
201 Martin Auger, Defence Procurement Organizations: A Global Comparison, Library of Parliament/Biblithéque du Parlement, Canada, 2014, s. 5 
202 MOD, Defence Equipment and Support, “About us”, and MOD, “Defence Equipment & Suport Organization Chart”, August 2014. 
203 Government of France, Direction générale de I’armement [DGA], “Présentation de la direction générale de I’armement”, 9 September 2014. 
204 FMV Ağ Sayfası, “About FMV” http://www.fmv.se/en/ 


***