22 Eylül 2019 Pazar

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 4

AVRUPA BİRLİĞİNİN DOĞU GENİŞLEMESİ ve TÜRKİYE, BÖLÜM 4



Türkiye Yunanistan’ın bu retoriksel tuzağına Kıbrıslı Rumların AB üyeliğine yaklaştırıldığı her aşamada yapmış olduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile bütünleşme yönünde tehdit içeren açıklamalarıyla düşmüştür. Bir başka deyişle, Güney Kıbrıs’ın AB’ye adaylık sürecinde özellikle Yunanistan’ın AB’nin 
tam üyesi olarak Birliğin karar platformlarında, Kıbrıs sorunu bağlamındaki tartışmalarda, Türkiye’yi Topluluk norm ve değerlerine uymamakla suçlama imkânını bulması ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni Birliğe katılıma hazır göstermesi etken olmuştur. 

Diğer Birlik üyeleri Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı uyguladığı bu retoriksel eyleme, Kıbrıslı Rumların AB’ye üyeliğinin gerçekleşmesi sonrasında Türkiye’den Ek Protokol ile gümrük birliğini tüm AB üyelerine genişletmesinin bir AB normu olarak istenmesi ile destek vermiştir. 

Öte yandan, Türkiye’nin Müzakere Çerçeve Belgesinde17 yer alan, gümrük birliğini tüm AB üyelerine genişletme taahhüdünü yerine getirmemesi sonucu, AB içinde Türkiye yanlısı kesimin (şartlı olarak Belçika ve Lüksemburg –üyelik koşullarının yerine getirildiğinin ispatı açısından–; sürekli olarak İngiltere, İsveç, Finlandiya, İspanya, Portekiz, Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri) eli zayıflamıştır. 

Türkiye’nin gümrük birliğini tüm AB üyesi ülkelere genişletmeyerek Topluluk kurallarına, üye ülkelerden birini (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) tanımayarak Topluluğun eşitlik ve dayanışma normuna uymayan ülke konumuna düşmesiyle, Türkiye’nin üyeliğine karşı olan ülkelerin (Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) iddiaları daha meşru hale gelmiş ve “ Tersine Retorik” başlamıştır (Schimmelfennig, 2008a: 45). Sonuçta, Türkiye Güney Kıbrıs Rum Yönetimine ilişkin kısıtlamalarını kaldırmadığı sürece bazı müzakere başlıklarının açılmaması, hiçbir başlığın da geçici olarak kapatılmaması kararı alınmıştır. Görüldüğü gibi, Türkiye’nin AB’ye katılım 
sürecinin de tek başına sosyolojik kurumsalcılık veya sosyal inşaacılık ile açıklanması mümkün değildir (Schimmelfennig, 2008a: 24). 

Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki çıkmazı, ilişkilerin merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin AB’ye katılım tecrübesinden farklı bir çerçevede değerlendirilmesini gerektirmiştir. Gerek merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri, gerekse Türkiye’de AB norm ve kurallarına uyum “koşulluluk” yoluyla gerçekleşmiştir. 

AB koşulluluğu, bir başka deyişle AB’nin aday ülkelerde insan hakları ve demokrasi standartlarına uyum için kullandığı temel strateji, ödül yoluyla güçlendirmek, uyum gerçekleşmezse bu ödülden mahrum etmektir. Yani AB, önce teknik ve mali yardımlar ile piyasa ekonomisine geçişi sağlamakta veya güçlendirmekte, AB piyasasına artan bir erişim ve karar almaya artan bir katılım imkânı sunmaktadır. Aday ülkelerde yapılan demokratik reformlar oranında bu ödüller artırılmakta, uyum gerçekleşmiyorsa, bu ödüller askıya alınmaktadır (Schimmelfennig vd., 2003: 496-498)18. 

Türkiye’de 1999 yılında adaylık statüsünün alınması ile birlikte, 2002 yılı yazına kadar, ölüm cezasının kaldırılması, Kürtçe eğitim ve yayın serbestisi, Milli Güvenlik Kurulunda sivil üyelerin sayısının artırılarak, askerin siyasetteki etkisinin azaltılmaya başlanması gibi ciddi reformlar yapılmıştır. Yani koşulluluk ciddi üyelik perspektifi verildiğinde işe yaramıştır (Schimmelfennig vd., 2003: 509). Özetle, uyum çabaları siyasi fayda-maliyet hesabıyla sürüklenmiş ya da sınırlandırılmıştır. 

Bununla birlikte, katılım müzakerelerine başlangıç kararı retoriksel eylem ile açıklanabilmişken, Türkiye’de AB demokratik ve idari standartlarına uyumun, müzakerelere başlanmasından altı yıldan fazla süredir devam etmesine rağmen üyeliğin gerçekleşmemiş olmasını aynı temelde açıklamayı güçleştirmektedir. Schimmelfennig’in yakın zamanda geliştirdiği normatif kurumsalcılık açısından da Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan AB üyesi devletler 1999 yılında normatif bir tuzağa düşmüş, 2006 yılında ise tuzaktan çıkarak Türkiye yanlılarının katılım müzakerelerinin kısmen askıya alınması yönünde desteklerini almıştır. Fakat bu “tuzaktan kurtulmanın” bu derece uzaması normatif kurumsalcılığın açıklama gücünü oldukça azaltmaktadır (Schimmelfennig ve Thomas, 2009: 492)19. 

Ancak, yine de Türkiye-AB ilişkilerinin hukuki çerçevesi, Müzakere Çerçeve Belgesinde belirlenen yapının dışına çıkmadıkça, Retoriksel Eylemin Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini açıklama imkanı devam etmektedir. Zira Türkiye, katılım müzakereleri kısmen durdurulmuş olmasına rağmen demokratik reformlarını ve müktesebata uyum çalışmalarını devam ettirmektedir. Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinin devamına; 

i) Kıbrıs sorunu kapsamında “tersine tuzaktan” çıkılması için Topluluk normlarına uyumu içeren bir adım atılmaması (Mayda, 2013: 179) ve Kıbrıs sorununun yerel siyasi maliyeti yüksek bir konu olmaya devam etmesi (Schimmelfennig, 2008b: 919, 920), 

ii) AB’nin genişleme yorgunluğu içinde olması ve hazmetme kapasitesi sorununun gündemde olmayı sürdürmesi (Schimmelfennig, 2008b:919), 
genişleme koşulluluğunun AB’ye coğrafi ve kimliksel uzaklık oranında artış eğiliminde olmaya devam etmesi, 

iii) Ekonomik kriz nedeniyle özellikle Akdeniz ülkelerinde işsizlik oranının artması ve AB’deki merkez ülkeleri temelden zorlayan bir soruna dönüşmesi sonucu nispeten daha fakir ülkelerin Birliğe dahil edilmesine yönelik kamuoyunun oluşturulamaması engel olmaktadır. 

Türkiye’nin “insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık hakları dâhil insan haklarına saygı” olarak sıralanan AB ortak değerlerine sahip çıkma kapasitesindeki düşüklük de sorunu derinleştirmek tedir. Retoriksel eylem kuramına göre, Türkiye’nin bu engelleri aşabildiği oranda AB üyesi genişleme karşıtı ülkeleri retoriksel tuzağa düşürme ve dolayısıyla AB üyeliği yolunda ilerleme şansı olacaktır. 


18 Schimmelfennig vd. diğer iki koşulluluk mekanizmasının “sosyal etki” ve “ ulus ötesi güçlendirme ” olduğunu, fakat adaylar üzerinde etkili olmadığını öne sürmektedir (Schimmelfennig vd., 2003: 498). 

19 Normatif kurumsalcılığın “normatif tuzak” hipotezi bir üye devletin bir kez belli bir norm dizisine ya da siyasi yola taahhütte bulunması durumunda, bu üye devletin bu norm tarafından sınırlandırılmasının olası olduğu ve kendi niyeti ya da mevcut tercihini bu norm aleyhine kullanamayacağı yönündedir. Kuramın “ iş birlikçi pazarlık ” hipotezi ise, üye devletin kendini Avrupa ile artan şekilde tanımlaması, oy birliği normu ve danışma refleksi bu ülkenin veto hakkını kullanma eğilimini azaltmakta ve siyasi kararlarını rekabet taktikleri yerine işbirliği içeren taktikler dahilinde yapmaya yönlendirdiğini öne sürmektedir. (Schimmelfennig ve Thomas, 2009). 

Sonuç 

Schimmelfennig’in genişlemeye kuramsal yaklaşımı, rasyonalist ve sosyal inşaacı yaklaşımların eleştirisiyle başlar. Her iki yaklaşımın da bir dizi temelde ontolojik varsayımlarla tanımlanan metakuramlar olduğuna dikkat çeken Schimmelfennig, genişleme araştırmalarının karşılaştırmalı bir analizle yapılması gerektiğini önermektedir (Schimmelfennig ve Sedelmeier, 2002: 500 

- 528). Schimmelfennig, uluslararası ilişkiler ve bütünleşme kuramları arasında, AB’nin genişlemesi konusunun sadece aktör temelli zayıf rasyonel seçim kurumsalcılığı ile sosyal inşaacılığın, Checkel’in “zamansal sıralama” modeliyle entegre edilerek açıklanabileceği sonucuna ulaşmıştır. Bu zamansal sıralama, AB genişlemesi özelinde, aktörlerin başlangıçta rasyonel, Topluluk karar alma süreci içinde ise normları da dikkate alan bir seçim yaptığı şeklindedir. Bu sentez çalışmasında her iki kuramsal alanın bütünleştirilmesi, bazı varsayımların kabulü, bazılarının ise reddiyle mümkün olmaktadır. Bu tamamen höristik bir yaklaşıma işaret etmektedir ve uluslararası ilişkiler alanında höristik yaklaşımın kullanımı sonucu hipotezlerin gözlemlenebilir etkenlerle test edilerek belli siyasa alanlarını daha kapsamlı şekilde açıklayabileceği yönündeki iddiaları desteklemektedir. Retoriksel eylemin inşaasında Schimmelfennig’in, özellikle rasyonel seçim kurumsalcılığının aktör davranışlarına ilişkin varsayımları, sosyal inşacılığın aktör merkezli açıklamaları (sosyalizasyon vb.) ile söz-eylem yaklaşımlarından faydalandığı görülmektedir. 

Sosyal ve fikirsel ontolojisi bakımından sosyal inşaacı, aktörler ve davranışları bakımından rasyonalist olan (Schimmelfennig, 2003a: 283) retoriksel eylem kuramının, kuramlar arası çapraz polenleme yönteminden elde ettiği gözlemlenebilir etken zenginliği sayesinde genişlemeyi bütünüyle açıklama gücüne sahip bir yaklaşım olduğu görülmektedir. Zira retoriksel eylem, rasyonalist aktör davranışlarının topluluk ortamında süreç içindeki karara yönelik tartışmalar esnasında retoriğin kullanımı ile (normların stratejik kullanımı ile) kolektif bir eyleme dönüşebileceğini iddia etmektedir. Bu bireysel seçimden kolektif eyleme geçiş süreci içinde, hem rasyonel davranışların hem de 
normların gücü hesaba katılmakta, aktörlerin tartışma esnasında yaptıkları dramaların - yola bağımlılığa, söz-eyleme, kurumsal norm, kural ve değerlere, topluluk meşruiyet standardına yaptıkları vurguların - aksi düşüncedekileri utandırarak, onları uyuma sürüklemesi ile kolektif sonuca ulaşıldığı öne sürülmektedir. 

Retoriksel eyleme göre AB’nin Doğu genişlemesi tartışmaları, genişlemenin çoğu AB üyesi devlet için rasyonel bir fayda sağlamayacağı görülmüşken, genişleme yanlılarının retoriksel eylemi sonucu kolektif bir pozitif kararla sonuçlanmıştır. 

Benzer şekilde, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini de retoriksel eylem perspektifinden analiz etmek mümkündür. Türkiye AB ile kurumsal ilişkilerinde retoriksel eylem uyguladığı dönemlerde, katılım yolunda ilerleme sağlamıştır. 

Koşulluluğu yerine getirdiğinde, çoğu sorun devam etse de, genişleme karşıtı ülkelerin Türkiye aleyhine kullanabileceği iddialar meşru görülmediğinden, kabul edilmemiştir. 

Çünkü AB koşulluluk ile kendini retoriksel bir taahhüde sokmuştur. 
Bu da Türkiye’nin frenleyicilere karşı retoriksel tuzağı olmuştur. 
Bu bağlamda Türkiye, AB’den diğer aday ülkelerle aynı demokrasi standartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmüş, AB’nin retoriksel taahhüdünü yerine getirmesi istenmiştir. 

Öte yandan, Türkiye’nin Müzakere Çerçeve Belgesinin 2005 yılında imzalanmasın dan hemen sonra, Ek Protokolü koşulsuz tüm AB üyesi ülkelere uygulama taahhüdünü yerine getirmemesi sonucu, bu kez genişleme karşıtı ülkeler Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmemesi konusunda topluluk nezdinde meşruiyet zemini kazanmıştır. Bir başka deyişle, bu süreç Türkiye’nin retoriksel tuzağa düşürüldüğü bir döneme işaret etmektedir. 

Nitekim, Türkiye Kıbrıs konusundaki tavrını değiştirmediği için de, Türkiye’nin AB’ye katılımına destek veren ülkeler, iddialarına destek sağlayacak zemini halen bulamamaktadır. AB’deki genişleme yorgunluğu ve devam eden ekonomik kriz de dikkate alındığında, AB’ye yeni mali ve siyasi masraflarının olacağı bilinen Türkiye’nin AB’ye katılımı sürecine yeniden ivme kazandırılamamaktadır. 

Sonuç olarak, uluslararası ilişkiler alanında araştırmada kuramsal sentez yaparak açıklamada bulunma yaklaşımı, temel varsayımlarına katı şekilde sahip çıkan rasyonalist ve sosyal ontolojiye sahip kuramlara kıyasla, özellikle alt politika alanlarda kapsamlı açıklamalar sunabilmektedir. Schimmelfennig benzer yaklaşımdaki retoriksel eylem kuramı ile AB’nin Doğu genişlemesi sürecini bütünüyle açıklayabilmiştir. 

Türkiye’nin de Birliğe üyeliği, tıpkı merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, çoğu AB üyesi ülkeler tarafından rasyonel bir seçim olarak görülmemekte dir. AB’nin Doğu genişlemesi ile Türkiye’ye genişlemesi sürecinin bu benzerliği göz önüne alındığında, genişleme karşıtı ülkelerin kararlarının retoriksel eylemle değiştirilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. AB açısından rasyonalist görünmeyen ve bugüne kadar pazarlık/koşulluluk denkleminde ilerleyen Türkiye genişlemesinin, Türkiye’nin AB’ye uyum için attığı adımlar ve AB’nin Türkiye’ye 
yönelik taahhütleri göz önüne alınarak, retoriksel eylemle tamamlanması gerekmektedir 20. 

20 Bununla birlikte genişlemeyi elit seviyede açıklama imkanına sahip olan Retoriksel Eylemin, epistemolojisi nedeniyle Türkiye’de Avrupalılaşma, kimlik dönüşümü, sosyalleşme ve sosyal öğrenme gibi makro seviyedeki değişimi açıklaması mümkün olmayacaktır. 

Kaynakça 

Abbott, Kenneth W. ve Duncan Snidal (1998), “Why States Act through Formal International Organizations” The Journal of Conflict Resolution, 42 (1): 3 – 32. 

Adler, Emanuel (1997), “Seizing the Middle Ground: Constructivism in World Politics”, European Journal of International Relations, 3 (3): 319 – 363. 

Barnett, Michael N. ve Martha Finnemore (1999), “The Politics, Power, and Pathologies of International Organizations”, International Organization, 53 (4): 699 – 732. 

Buchanan, James M. (1965), An Economic Theory of Clubs, Economica, New Series, 32 (125): 1– 14. Checkel, Jeffrey T. (1999), “Norms, Institutions, and National Identity in Contemporary Europe”, International Studies Quarterly, 43 (1): 83 – 114. 

Checkel, Jeffrey T. (2001), “Why Comply? Social Learning and European Identity Change”, International Organization, 55 (3), 553 – 588. 

Checkel, Jeffrey T. (2005), “International Institutions and Socialization in Europe: Introduction and 

Framework”, International Organization, 59 (4): 801 – 826. 

Checkel, Jeffrey T. ve Andrew Moravcsik (2001), “A Constructivist Research Program in EUStudies?”, European Union Politics, 2 (2), 219 – 249. 

Copeland, Dale C. (2006), “The Constructivist Challenge to Structural Realism”, Stefano Guzzini and Anna Leander (eds.), Constructivism and International Relations, (Oxon: Routledge): 1 – 20. 

Donnelly, Jack (2000), Realism and International Relations, (Cambridge: Cambridge University Press). 

Elster, Jon (1989), “Social Norms and Economic Theory”, Journal of Economic Perspectives, 3 (4): 99 – 117. 

Fierke, Karin M. ve Antje Wiener (1999), “Constructing Institutional Interests: EU and NATO 

Enlargement”, Journal of European Public Policy, 6 (5): 721 – 742. 

Finnemore, Martha (1996), National Interests in International Society, (Ithaca, NY: Cornell University Press). 

Finnemore, Martha ve Kathryn Sikkink (1998), “International Norm Dynamics and Political Change”, International Organization, 52 (4): 887 – 917. 

Goffmann, Erving (1959), The Presentation of Self in Everyday Life, (New York: Anchor Books). 

Haas, Peter M. ve Ernst B.Haas (2002), “Pragmatic Constructivism and the Study of International Institutions”, Millenium-Journal of International Studies, 31 (3): 573 – 601. 

Humphreys, Adam R.C. (2010), “The Heuristic Application of Explanatory Theories in International Relations”, European Journal of International Relations, 17 (2): 257 – 277. 

Jervis, Robert (1998), “Realism in the Study of World Politics”, International Organization, 52 (4), International Organization at Fifty:Exploration and Contestation in the Study of World Politics:.971 – 991. 

Jupille, Joseph, James A.Caporaso ve Jeffrey T.Checkel (2002), “Integrating Institutions: Theory, 

Method, and the Study of European Union”, Advanced Research on the Europeanization of the Nation-State (ARENA), Working Papers 02/27, 

http://www.sv.uio.no/arena/english/reserach/publications/arena-publications/workingpapers/working-papers2002/wp02_27.htm (17.01.2012). 

Kratochwil, Friedrich (1993), “The Embarrassement of Changes: Neo-realism as the Science of Realpolitik Without Politics”, Review of International 
Studies, 19 ( 1): 63 – 80. 

March, James G. ve Johan P.Olsen (1998), “The Institutional Dynamics of International Political Orders”, International Organization, 53 (4): 943 – 969. 

Mayda, Oğuz (2013), Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Katılım Sürecinin Retoriksel Eylem Perspektifinden Analizi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi). 

Mearsheimer, John (1994/1995), “The False Promise of International Institutions”, International Security, 19 (3): 5 – 49. 

Miller, Edward Alan ve Jane Banaszak-Holl (2005), “Cognitive and Normative Determinants of State Policymaking Behavior: Lessons from the 
Sociological Institutionalism”, Publius, 35 (2): 191 – 216. 

Moravcsik, Andrew ve Milada Anna Vachudova (2003), “National Interests, State Power, and EU Enlargement”, East European Politics and Societies, 17 (1): 42 – 57. 

Moravcsik, Andrew ve Frank Schimmelfennig (2009), “Liberal Intergovernmentalism”, Antje Wiener ve Thomas Diez (eds.), 
European Integration Theory, (Oxford: Oxford University Press): 75 – 94. 

Olsen, Johan P. (2007), “Understanding Institutions and Logic of Appropriateness: Introductory Essay”, Arena Center for European 
Studies, University of Oslo, Working Paper 13: 1 – 16. 

Pollack, Mark A. (2006), “Rational Choice and EU Politics”, Knut Erik Jørgensen, Mark A. Pollack ve Ben Rosamond, Handbook of European Union Politics, (London: Sage Publications Ltd). 

Price, Richard ve Christian Reus Smith (1998), “Dangerous Liaisons, Critical International Theory And Constructivism”, European Journal of International Relations, 4(3): 259 – 294. 

Risse, Thomas (2000), “Let’s Argue!: Communicative Action in World Politics”, International Organization, 54 (1), 1 – 39. 

Risse, Thomas (2009), “Social Constructivism and European Integration”, Wiener, Antje ve Thomas Diez, European Integration Theory, 
(Oxford: Oxford University Press): 159 – 176. 

Ruggie, John Gerard (1988), “What Makes the World Hang Together? Neo-Utilitarianism and the Social Constructivist Challenge”, International Organization, 52 (4): 855 – 885. 

Schimmelfennig, Frank (1999), “The Double Puzzle of EU Enlargement, Liberal Norms, Rhetorical Action, and the Decision to Expand to the East”, Darmstadt University of Technology, Paper Presented at the ECSA Sixth Biennial International Conference, Pittsburgh: 1 – 50. 

Schimmelfennig, Frank (2001), “The Community Trap: Liberal Norms, Rhetorical Action, and the Eastern Enlargement of the European Union”, International Organizaton, 55 (1): 47 – 80. 

Schimmelfennig, Frank (2003a), The EU, NATO and the Integration of Europe: Rules and Rhetoric, (Cambridge: Cambridge University Press) 

Schimmelfennig, Frank (2003b), “Strategic Action in a Community Environment, The Decision to Enlarge the European Union to the East”, Comparative Political Studies, 36 (1-2): 156 – 183. 

Schimmelfennig, Frank (2008a), “Entrapped Again: The Way to EU Membership Negotiations with Turkey”, UCD Dublin European Institute Working Paper, 08-8, 1 – 28. 

Schimmelfennig, Frank (2008b), “EU political accession conditionality after the 2004 enlargement: consistency and effectiveness”, Journal of European Public Policy, 15 (6), 918 – 937. 

Schimmelfennig, Frank, Engert, Stephan ve Knobel, Hesko (2003), “Costs, Commitment and Compliance”, JCMS, 41 (4), 661 – 679. 

Schimmelfennig, Frank ve Sedelmeier, Ulrich (2002), “Theorizing EU Enlargement: Research, 

Focus, Hypotheses, and the State of Research”, Journal of European Public Policy, 9 (4): 500 – 528. 

Schimmelfennig, Frank ve Sedelmeier, Ulrich (2005), The Politics of European Union Enlargement, Theoretical Approaches, (Oxon: Routledge). 

Schimmelfennig, Frank (2008), Entrapped Again: The Way to EU Membership Negotiations with Turkey, UCD Dublin European Institute Working Paper 08-8, July 2008. 

Schimmelfennig, Frank ve Thomas, Daniel C. (2009), “Normative Institutionalism and EU Foreign Policy in comparative perspective”, 
International Politics, 46 (4), 491 – 504. 

Waever, Ole (2009), “Discursive Approaches”, Wiener, Antje ve Thomas Diez, European Integration Theory, (Oxford: Oxford University Press): 197 – 215. 

Wendt, Alexander (1999), Social Theory of International Politics, (Cambridge: Cambridge University Press). 

Zürn, Michael ve Jeffrey T.Checkel (2005), “Getting Socialized to Build Bridges: Constructivism and Rationalism, Europe and the 
Nation-State”, International Organization, 59 (4), International Institutions and Socialization in Europe: 1045 – 1079. 

Oğuz Mayda 

• Ankara Üniversitesi SBF Dergisi • 68-4 
• Uluslararası İlişkiler Kuramlarında Sentez Metodu .. 189 

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/1884/19776.pdf


****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder