Hakkari etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hakkari etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2020 Çarşamba

BÖLÜCÜ TERÖRLE MÜCADELE VE BEKLEYEN SENARYOLAR

BÖLÜCÜ TERÖRLE MÜCADELE VE BEKLEYEN SENARYOLAR




Prof. Dr. Sait YILMAZ, 
Giriş 

Türkiye de Kürtçülüğün kökleri, daha çok dini ve feodal koşulların etkisi ve 
yabancıların bir Kürt tarihi tezi yaratarak, kışkırtma gayretleri ile 19. yüzyıla dayanır. 

Kürtçü isyanların nedeni etnik milliyetçilik değil, bölgedeki şeyh ve toprak ağalarının imtiyazlı konumlarını sürdürmek için dini kullanmaları idi. 1960 lı yıllarda solun içinde saklanan Kürtçülüğün şiddete dayalı milliyetçi bir söylemle bugünkü aşamaya gelmesinde 1978 yılında PKK terör örgütünün kurulması bir dönüm noktası oldu. O dönemde MİT tarafından; Kawa, Rızgari gibi diğer Kürt terör örgütü gruplarının yok edilmesinde PKK.nın kullanılması bir sır değildir. Bu işbirliği 1980 askeri müdahalesi ile sona erdi ve sıranın kendine geldiğini anlayan Öcalan ve ekibi soluğu yurt dışında aldı. 1984 yılında Şemdinli ve Eruh baskınları ile eylem safhasına geçen PKK.nın oluşturduğu tehlikenin boyutu Türk güvenlik makamları tarafından eylemler belirli bir seviyeye tırmanana kadar iyi anlaşılamadı. PKK terör örgütü ile mücadeleyi genel olarak dört safhaya ayırmak mümkündür. Bunlardan 1984-1990 ve 1991-2003 yılları arasındaki dönemlerde PKK bölücü terör örgütü ile mücadelede askeri alanda başarılı olunmuş ancak siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel yönleri ile terörü besleyen kaynaklar ortadan kaldırılmadığı için terör örgütü yeniden doğmuştur. Bu yenilenme her seferinde terör örgütünün Irak.ın kuzeyinde yeniden doğma şansı (1990 Körfez Savaşı ve 2003 Irak Savaşı.nın Irak.ın kuzeyinde meydana getirdiği boşluk) bulması 
ile mümkün olmuştur. 2003 yılında başlayan üçüncü safhada terör örgütü yıldan yıla eylemlerini artırırken, gittikçe siyasal zeminde de önemli bir rol oynamaya başlamış ve hedeflerine siyasi yollardan ulaşma stratejisi içine girmiştir. 

AB üyelik süreci ile birlikte Ankara tarafından yapılan reformlar PKK nın siyasallaşmasına hizmet ederken, terör örgütü faaliyetlerinde yıldan yıla süratle artışın izlendiği yıllar başladı. 

2003-2006 arasındaki siyasi gelişmelerin başlangıç noktası Irak Savaşı dır. 
Yaklaşan Irak Savaşı nedeni ile Türkiye.nin müdahalesinden korkan PKK kalıntıları, 12 Şubat 2003.de Türkiyeye karşı „Meşru Savunma Savaşı. ilan etmişti. Ancak, 2003 Martında Amerikan ordusunun Irak.ı işgali ve Türkiye.nin müdahale etmemesi PKK terör örgütünün yeniden canlanması ve bugünkü yoğunluğa ulaşmasında başlangıç dönemini temsil etmiştir. 1 Mart 2003 de TBMM.de ABD ordusu ile Irak.ın kuzeyinde yapılacak operasyon için gerekli tezkerenin reddi sadece Barzani ve Talabani.yi değil PKK.yı da oldukça rahatlattı. Şehit sayısı 2002.de 6 iken, 2003 de 21 e yükseldi. Bu eylemlerin çoğu mayın ve bomba sistemleri kullanılarak 6-7 kişilik dağ kadroları ile yapılmıştı. ABD, Türkiye.nin Irak.ın kuzeyindeki terör yuvalarına askeri müdahalesine rezerv koymuştu. 

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak.ın kuzeyine girmemek için ABD ile 1 milyar dolarlık bir hibe anlaşması imzaladı. Bunu Başbakan Erdoğan.ın 5 Kasım 2007 da Beyaz Saray.da yaptığı gizli anlaşma izledi. 2004 ilkbahar ve yazında PKK  eylemlerindeki artış hızlandı ve şehit sayısı 73.e çıktı. 2005 yazında Türkiye.deki terör eylemlerinde hızlı bir artış yaşanırken, PKK militanlarının sayısı Türkiye içinde 1800-1900, Irakın kuzeyinde 2.800-3.100.e ulaştı. 2005 yılında güvenlik güçleri ile PKK arasında yaşanan çatışmalarda şehit sayısı 92 askere ulaşmıştır. 2006 ilkbaharından başlayarak PKK teröründe sert bir artış başladı. 2006 yılında PKK eylemleri sonucu asker şehit sayısı 121.e yükseldi. PKK ile çatışmalarda şehitler verilirken karşı tarafa da önemli kayıplar verdiriliyordu. 2007 yılında hükümetin terörle mücadele konusunda strateji değişikliğine gitmesi ile “terörle müzakere” adını verdiğimiz ya da hükümetin çözüm süreci” dediği dördüncü dönem başlamıştır. 

Çözüm Süreci.. 

Irak ın kuzeyine giremeyen Türk güvenlik güçleri Mayıs 2007.de Şırnak 
bölgesinde sızmaları önlemek için 20 bin askerin katıldığı bir operasyon düzenledi. PKK nın 2007 yılında düzenlediği eylemlerde 118 Türk askeri hayatını kaybetti. 30 Eylül 2007 de ABD-Türkiye terör koordinatörlüğü ortadan kalktı. AKP, tek parti iktidarına yeniden ve çok daha yüksek bir oyla geldiği 22 Temmuz 2007 seçimi öncesi bölge halkına yönelik daha ılımlı bir söylem tutturmuş ve bunun karşılığını da en yüksek oy oranlarına bu illerde ulaşarak fazlasıyla almıştı. Bu gidişat, 2007 sonbaharında, Dağlıca Karakolu.na yapılan PKK baskını ile değişti. Halkta yükselen ciddi tepki sonrası soluğu ABD.de alan Başbakan Erdoğan, 5 Kasım 2007.de zamanın ABD Başkanı Bush.la görüştü. Türkiye içine ve Ortadoğu.ya yönelik gizli planlara onay verilen bu görüşmelerde Irak.a sınır ötesi harekât için süresi belirli izin alındı. Böylece Dağlıca saldırısını TSK.nın 21-29 Şubat 2008 tarihlerindeki Irakın kuzeyine beş yıl sonra yaptığı ilk sınır ötesi harekat olan Güneş Operasyonu izledi. 

Bu dönem diğer yandan, Türkiye-Irak-ABD arasında “3.lü mekanizma” toplantılarının sıklaştırıldığı, Türkiye.den en üst düzey yetkililerin Barzani yönetimiyle doğrudan temas kurmaya başladığı bir zamandı. 4 Ekim 2008.de ise PKK terör örgütü Aktütün karakoluna saldırdı. Bu saldırıda 15 asker şehit olurken, PKK ise 23 kayıp vermiştir. 
19 Kasım 2008.de ABD-Türkiye-Irak arasında üçlü komisyon kuruldu ve Irak.ın 
kuzeyindeki yönetimin de buna katılması kararlaştırıldı. Türkiye tarafında artık 
olayların akışında TSK devre dışı bırakılmış, Dışişleri ve MİT etkisini artırmıştı. TSK ile sağlanan alan hâkimiyeti kaybedilirken, meydanı boş bulan PKK, daha fazla koparmak için eylemlerini artırmış, şehirlerde de patlayıcı eylemlerine başlamıştı. 

2009 yılı Kürt Açılımı ya da „terörle müzakere politikası. ile öne çıkmıştır. Mart 
2009.da İçişleri Bakanlığı, Kürt Açılımı için ön hazırlığa başladı. Yabancı think-tank merkezleri ve Oslo görüşmeleri açılıma hizmet etti. Cumhurbaşkanı Gül, 11 Mart 2009 günü Kürt sorunuyla ilgili ilerleyen günlerde çok iyi şeyler olacağı olacağı müjdesini vermişti. 19 Ekim 2009.da Öcalan.ın çağrısıyla 34 PKK.lı Habur.dan giriş yaptı. 13 Eylül 2011.de MİT.in PKK.lılarla Oslo.da buluştuğu ortaya çıktı. 15 Şubat 2013.de Erdoğan, MİT ile Öcalan arasındaki görüşmelerin „İmralı Süreci. yerine „Çözüm Süreci. olarak adlandırılmasını istedi. Hükümet müzakere sürecinin başından beri asker ve polisi kışlalarına kapatarak pasifizm içine girerken, Mart 2013.den bu yana bölgede valiler, TSK ve Jandarma.dan gelen yüzlerce operasyon talebini reddettiler. PKK.nın kardeşi PYD; Temmuz 2012.den başlayarak Afrin, Kobani ve Cezire.yi (hepsine birden Rojova denmektedir) kontrol altına aldı. AKP, PKK.ya silah bırakması karşısında Suriye.de otonomi kurmasına ses çıkarmayacağı vaadinde bulunuyordu. PKK sürecin başından bu yana Suriye.deki uzantısı PYD marifetiyle bölgede bir hâkimiyet elde etmiş ve Türkiye.deki sürecin gelişimi ile Suriye.nin kuzeyindeki gelişmeleri stratejik olarak birbirine eklemlemiştir. AKP hükümeti, 6 Mart 2014.te yürürlüğe giren demokratikleşme paketi ile Hatip Dicle dâhil 
KCK tutukluları serbest bıraktı. Hem yerel hem de genel seçimlerde her türlü 
propagandanın Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yapılmasının önü açıldı. Ayrıca ikiden fazla olmamak koşuluyla partilerde eş genel başkanlık sistemi de yasal hale getirildi. 

Hükümet, Öcalan.ın da özellikle istediği çözüm süreciyle ilgili “Süreç Çerçeve 
Yasası.nı hazırladı. 1 Ekim 2014.te de „Çözüm Süreci Kurulu. oluşturulması kararı Resmi Gazete.de yayımlandı. 6-7 Ekim 2014 olayları bu Suriye ile bağlantılar hem PKK.nın bağımsız devlet isteğini ve yaklaşan iç savaşı göstermesi bakımından önemli olmasına rağmen hükümet mahkûm konumunu sürdürmüştür. Çözüm süreci ve 2 yıl süren sözde ateşkes süresince, bölgede terör örgütü halk üzerinde baskısını arttırarak, varlığını pekiştirmiş; devlet, bölge halkı ile örgütü baş başa bırakmıştır. Kobani (Ayn el Arap) bölgesi ile ilgili PKK.nın 6-7 Ekim 2014 tarihlerinde 81 ilin 35.inde başlattığı ayaklanma provasında terör örgütü kendinden olmayan Kürtleri de öldüren bir hareket olduğunu bir kez daha gösterdi. Kobani olayları, hükümeti tekrar 
PKK isteklerine odaklanmaya sevk etti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından 
hazırlanan, 2015 yılı seçimlerine kadar uygulanacak 6 Aşamalı yeni yol haritası, Türk halkına açıklanmadı sadece HDP.ye verildi. 28 Şubat 2015.de Dolmabahçe.de mutabakat metni okundu. Öcalan PKK.ya silahsızlanma kongresi çağrısı yaptı. 11 Mart 2015 tarihinde PKK.lı Bayık, silah bırakmak için Öcalan.ın serbest bırakılması şartını tekrarladı. PKK, siyasi stratejisini sürekli fazlasını isteme ve tatmin olmama üzerine kurmuştu. KCK.nın, 15 Mart 2014.te yaptığı açıklamada hükümet bir kez daha adım atmamakla eleştirildi ve “Artık AKP hükümeti yaptığımız çağrıların muhatabı değildir” denildi. 

PKK ne yapmaya çalıştı.. 

Terör örgütü uzun süredir metropollerde önemli yapılanmalara gitmiş, patlayıcı 
depolarını sürekli takviye ediyordu. Temmuz 2015 öncesi PKK her eve emanet olarak saklanması için silah dağıttı, silah ve cephane taşıma işinde belediye araçları özellikle pikap araçlar kullanıldı. Nisan 2013.de başlayan Çözüm Sürecini bir fırsat olarak kullanan PKK, adı geçen merkezlerde Özyönetim Güçleri kurmuştur. Alanlardan çekilen asker ve polisin yerini örgüt mensuplarının almış, sözde asayiş ve güvenliği kendilerinin sağlaması buradaki halkın da bu nedenle devletten koparak bölgede hakim konuma geçen PKK.ya taraf olmasını sağlamıştır. KCK ve HDP.nin belediye yapılanması örgütün şehirlerde uyguladığı kanton kurma ve patlayıcı kullanma taktiğine alt yapı teşkil etti. PKK şehirlerde YGD (Şehir Asayiş), YPS (Genç), YPSJin (Kadın) gibi gruplar kurdu ve çok miktarda çocuk ve kadını (12-20 yaşları arasında) çatışmalara sürdü. 11 Temmuz 2015.de KCK, hükümetin bölgede inşa ettiği barajları gerekçe göstererek ateşkesi bitirdiğini ilan etti. 20 Temmuz 2015.de canlı bomba, Suruç.ta Kobani.ye gitmek için toplananların arasına girerek kendini patlattı ve 32 kişi öldü. 20 Temmuz 2015, Bayık halkı silahlanmaya, tünel ve siper kazmaya çağırdı. Barikatlar kuruldu, hendekler kazıldı, şehir savaşının 
koşulları hazırlandı. Ardından Yüksekova.da iki uzman çavuş kafasından vuruldu, 

Diyarbakır da bir astsubay pazarda alışveriş yaparken hamile olan eşinin yanında şehit edildi ve yine Diyarbakır.da iki polis öldürüldü, Bingöl de bir Emniyet Müdürü Yardımcısı ve bir baş komiser şehit edildi. Olaylar tırmanırken bir şeyler yapmak lazımdı. Türk Silahlı Kuvvetleri inisiyatif aldı. PKK.ya ilk hava harekatı Erdoğan.ı uyandırmamak için küçük bir harekat gibi söylendi. Suriye.nin kuzeyinde YPG ile özerk yapı kuran PKK; İdil, Cizre, Silopi, Uludere hattında güvenli bir bölge oluşturmaya çalıştı. 

Bölücü örgüt uzun vadede Hakkâri sınırından başlayarak Mardin-Nusaybin-
Kızıltepe hattına kadar geniş bir hattın kontrolünü hedefliyordu. PKK'nın Şırnak 
(Silopi, Cizre ve İdil), Diyarbakır (Sur), Mardin (Nusaybin), Hakkâri (Yüksekova) 
illerinde ayaklanma denemesi başlatmış ancak çatışmalar bugün sadece Nusaybin ilçesinde devam etmektedir. PKK hazırlığına güvendiği için, hükümetin bu kadar şehidi göze alıp uzun süre mücadele edeceğine inanmıyordu. Şehir örgütlenmeleri ile PKK.nın uzun süreli savaşı için gerekli barikat, mayınlama çalışmaları önceden planlanmıştı. Terör örgütünün yollarda belediyeye ait iş makineleri ve bunların operatörlerini kullanarak büyük çukurlar kazdıkları ve hendekler oluşturdukları görüldü. Yeraltı tünellerine bağlı olarak tünel kazarak binalar arasında bağlantı kurdular. Çatışmalarda yaralananların tedavilerinin yapılabilmesi için ilaç, serum vb. tarzı sağlık malzemelerinin de depolanarak bazı daireler hastaneye çevrildi. 
Evlerden birbirlerine geçişler yapılabilmesi amacıyla ara duvarlar arasında insanın geçebileceği kadar kırmalar yaptılar. Bubi tuzakları kurarak (özellikle misinalı), yolları kazarak mayın ve uzaktan kumandalı patlayıcılar yerleştirdiler. Keskin nişancılar yerleştirerek pek çok güvenlik mensubumuzu şehit ettiler. PKK terör örgütü belediye imkânları ile yollara yapılan tuzaklamalar neticesinde ilk günlerde güvenlik kuvvetlerine kayıplar verdirdi. 

Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları sonrasında terör örgütü unsurlarının 
yaptıkları görüşmelerde, binalar içinde çok zor durumda olduklarını, dayanacak 
güçleri kalmadığını ifade ederek yardım istemişlerdir. HDP milletvekilleri zor durumda olan örgüt mensuplarını güvenlik kuvvetlerinin elinden kurtarmak amacıyla çatışma alanlarına gitmek istediler. HDP.lilerin günlerce “Evin bodrum katında (28 kişi) yaralılar var” diye ortalığı karıştırdıkları eve güvenlik güçlerinin girmesi ile evde daha önce çatışmalarda yaralanıp ölen, 10-12 kişinin cesetlerinin tanınmaması için üzerlerine benzin dökülerek yakıldığı sadece kemiklerinin kaldığı tespit edilmiştir. 

Terör örgütünün tuzakladığı bombaların patlatılması sonrası yıkılan binalarda gönüllü olarak arama kurtarma çalışmasına katılan Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) görevlilerinin PKK.ya bilgi sızdırdığı ortaya çıktı. Örgütün muhtemel operasyonları UMKE görevlilerinden öğrendiği bilgisine ulaşan Mardin polisi Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi.ne sızan gönüllü PKK yandaşlarının, örgüte nereye ne zaman operasyon yapılacağı, operasyona katılacak birliklerin sayısı ve niteliği gibi kritik bilgileri sızdırdığı ortaya çıktı. Nereye operasyon yapılacağını ve hangi evde EYP imha edildiğini örgüte haber veren hainlerin, PKK.ya bilgi verip operasyonları sekteye uğratmaya çalıştığı belirlendi. Soruşturma kapsamında terör örgütü PKK.ya yardım ettikleri belirlenen 4 UMKE gönüllüsü sağlıkçı görevden uzaklaştırılıp haklarında adli işlem başlatıldı. Bölgede bulunan toplam PKK'lı sayısı, 5 bin 500'ü yurtdışında olmak üzere 12 bindir. PKK, insan gücü açığını kapatmak için paralı askerler yanında başta MLKP olmaz üzere bazı sol örgütleri ile de işbirliğine giderek, sözde özgürlük savaşı yaptığı propagandası yapmaktadır. 

Güvenlik Güçlerinin Operasyonları.. 

Yukarıda açıklandığı gibi geçmişte askeri birimlerin inisiyatifinde yürütülen 
terörle mücadele, 2006 yılında müzakere sürecine geçiş ile birlikte siyasi iradenin inisiyatifinde Milli İstihbarat Teşkilatı üzerinden yürütüldü. Devletin diğer güvenlik birimleri (polis, jandarma ve asker) stratejik anlamda süreç yönetiminde devre dışı bırakıldı. Süreç MİT içinde de çok dar bir kadro tarafından yürütüldü. Asker ve polis, MİT ile karşı karşıya geldi. Polis, KCK operasyonları yapılmasını ısrarla dile getirirken, bazı siyasi ve bürokratik kadrolar bu operasyonları engelledi. Bu engellemeler Çözüm Süreci adına yapıldı. Devlet gözü önünde yapılan silah taşıma, hendek kazma ve patlayıcı düzeneği kurma işlerine ses çıkarmadı, seyretti. Hastanelerde okullarda Türk bayrakları indirilirken, müdahale edilmedi. 24 Temmuz 2015.de başlayan mücadele sürecinin başında güvenlik güçlerinin çok ciddi bir dağınıklığı söz konusu idi. Terör olaylarının başlamasıyla beraber özellikle polis teşkilatı mücadele sürecine en zayıf olduğu ve hiçbir hazırlığı olmadığı anda yakalanmıştır. Polis teşkilatının kısa süre önce bir değişime girmesi, bölücü terör örgütünü risk analizinden tamamen çıkarması, tüm faaliyetlerini paralel devlet yapılanmasına kaydırması, örgüte bu süreçte önemli bir fırsat sunmuştur. Terör örgütü, başlangıçta güvenlik güçlerinin önceden olduğu gibi karşı koymayacağı ya da uzun süre direnemeyeceği düşünmüştü. Halk başlangıçta PKK.ya siper olurken güvenlik güçleri seyretmeye devam ettiler. Bu durum devletin sivil halk ile karşı karşıya gelmemesini sağladı. 

Operasyonlar sırasında devlet güçleri çok dikkatli ve hassas davranmış, bu 
operasyonların uzamasına sebep olmuşsa da, sivil halka azami olarak korunmuş, sivil halkın sempatisi kazanılmıştır. Böylelikle örgütün bölgede taban desteği ciddi ölçüde engellenmiştir. Güvenlik güçleri, teröristlerin kendilerine kalkan yaptıkları sivil halkın zarar görmesini engelleyebilmek için zaman zaman sokağa çıkma yasağını kaldırarak sivil halkın evlerden çıkarak operasyon bölgesinden uzaklaşmasını sağlamıştır. Bu uygulama, teröristler ve onların tuzaklarını etkisiz hale getirmek için daha rahat çalışabilme imkânı da sağladı. Olayların başlangıcında önce polisin mücadele ettiği fakat yetersiz kalması üzerine, bu alanların askere, Özel Kuvvetler Komutanlığı.na bağlı Timlere ve Özel Harekât Polislerine bırakılması sonucu büyük bir kararlılıkla örgüte yönelik faaliyetler başlamıştır. TSK ve polisin operasyonları çok başarılıdır. Güvenlik güçleri, çok kısa sürede güvenlik güçleri tecrübe kazanmış çok etkin mücadele etmektedir. Heron, Göktürk ve Drone kullanan TSK, PKK.ya kırsalda ve dağda göz açtırmıyor. Şehirlerde de pek çok örgüt mensubu etkisiz hale getirilmiş ve getirilmeye devam etmektedir. Bu süreçte güvenlik kuvvetlerince, tüm teknoloji (Gece görüş, lazer pointer, İHA vb.) ve istihbarat etkin bir şekilde kullanılmak tadır. Bölge halkının bozulan ekonomisinden, evlerinin yok olmasından, yaşam alanlarını terk etmesinden PKK.yı sorumlu tutması, ayrıca PKK.nın halka karşı baskıcı ve ezici tutumu nedeniyle Halkın PKK.ya olan sempatisini ve desteğini yok etmiştir. Çatışma uzadıkça, terörist kaybı arttıkça, şehirler yıkıldıkça HDP'ye oy verenlerin PKK'ya fiili desteği azaldı. PKK kritik bir hata yaparak Ankara'da sivilleri hedef alınca liberal-solcu desteği de düştü. 

Terör örgütü unsurlarının faaliyet gösterdikleri il ve ilçelerin (Hakkâri, 
Yüksekova, Nusaybin, Şırnak, Cizre, Silopi vb.) giriş ve çıkışları tutularak, gerekirse sokağa çıkma yasağı uygulanarak, örgüt mensuplarının yerleri tespit edilerek nokta operasyonlar düzenlenerek örgüt mensupları etkisiz hale getirilmektedir. 

Operasyonlarda acele edilmemekte, tuzak sistemi keşfedildikten sonra zayiat 
verilmeden, önce dışarıdan avlanarak içeri girilmeye çalışılmaktadır. Yüksekova.da olduğu gibi önce şehrin çevresi sarılıyor, sonra özel unsurlar belirli bir hazırlıktan sonra içeri girmektedir. Güvenlik güçleri çatışmalarda örgütün uygulamalarına göre taktiğini değiştirmektedir. Mesela Nusaybin.den önceki yerlerde örgüt daha çok hendek kazarak tuzaklı bomba ve keskin nişancılarla zaiyat verdirme yoluna giderken, Nusaybinde ise örgütün üs olarak kullandığı bina tamamen bomba düzenekleri tuzaklanıp güvenlik güçleri binaya girerken binayı havaya uçurarak çok sayıda zayiat hedeflemişlerdir. Buna karşılık güvenlik güçleri hemen taktik değiştirmiş binalar uzaktan imha edilmiştir. Buradaki şehir içi operasyonlarda da çok kısa sürede tecrübe kazanıp çok başarılı mücadele edilmektedir. 24 Temmuz 2015'ten bu yana yapılan operasyonlarla terör örgütü PKK'ya ait 290 bin silah ve mühimmat ele geçirildi. Operasyonlarda yaklaşık 4 bin 500 el yapımı patlayıcı imha edildi. Ayrıca 3 bin çukur ve barikat kaldırıldı. 15 Aralık 2015'ten bugüne kadar operasyon bölgelerinde 35 bin 421 ev arandı. Bu evlerden 14'ü arama yapılırken teröristlerce patlatıldı. Halen Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 14 Mart'ta sokağa çıkma yasağının ilan 
edilmesinin ardından, PKK'nın kazdığı hendeklerin kapatılması, barikatların 
kaldırılması, bombalı tuzakların temizlenmesi ve teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için güvenlik güçlerinin 'Atmaca-1' operasyonları sürüyor. İlçede bugüne kadar 437 PKK'lı etkisiz hale getirirken, 400 barikat kaldırıldı. Terörün içerdeki son mücadele alanı olan Nusaybin, %65-70 temizlendi. 

PKK Taktiği IŞİD’tan Kopya.. 

IŞİD, Eylül 2014.te Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kobani kentine saldırmaya 
başladı. Böylece IŞİD, PKK ve ABD arasındaki danışıklı dönüş gerçek planlarını 
uygulamaya geçti. IŞİD'in saldırılarının ardından Kobani'yi savunmakta yetersiz kalan PKK/YPG'ye bağlı teröristler ABD'den yardım istedi. ABD öncülüğündeki koalisyon bu çağrı üzerine Kobani'deki IŞİD hedeflerine hava saldırıları düzenlemeye başladı. Bununla birlikte, Batılı birçok paralı asker Kobani'deki YPG saflarına katıldı. Son olarak Rakka.ya yönelik YPG operasyonunda görüntülenen Amerikan askerinin özel askeri şirket elemanı ortaya çıktı. YPG arması ve üniformaları ile görüntülenen ABD.lilerin Suriye.de uzun müddettir faaliyette olduğu WikiLeaks dokümanlarıyla sızdırılmıştı. ABD, IŞİD.ın Irak ve Suriye işgaline başlaması üzerine, bu coğrafyada önce kullandığı özel askeri şirket elemanlarını yerleştirmeye başladı. Irak.ta Barzani eşkıyalarına, Suriye.de de YPG/PKK teröristlerine askeri eğitim ve teknik silah kullanımı hususlarında danışmanlık yapıldı. Bunlardan en etkili olanı Pathfinder Group Terrorism & Conflict Research Center the Lions Of Rojava ve şu anda PKK.nın Türkiye.de yaptığı eylemlerin altında da bu gibi grupların büyük desteğinin olduğu iddia ediliyor. Kobani.de savaşan paralı askerler bugün Türkiye.de yurtiçinde 
PKK ile beraber Türk Ordusuna karşı çatışmaktadır. Bu savaşmayı PKK kendi 
içerisinde “yabancılar bizim özgürlüğümüz için, haklı mücadelemiz için, 
bağımsızlığımız için bizimle beraber gönüllü olarak savaşmaktadır” diyerek 
propaganda malzemesi yapmaktadır. PKK içinde bulunan bu yabancı paralı askerler (keskin nişancılar ile eğitmenler) Türk Askerinin operasyonları sonucu 
öldürüldüklerinde, PKK tarafında teröristler üzerinde menfi propagandaya meydan vermemek ve bu nedenle PKK içerisinde meydana gelecek herhangi bir çözülmeye yol açmaması için cesetleri yakılmakta tanınmaması için her türlü çaba gösterilmektedir. 

İngiltere ve diğer Batılı ülkelerden gelerek YPG saflarına katılan paralı 
askerlerin sayılarının gittikçe arttı. Jordan Matson isimli bir Amerikalının Batıdan 
gelen paralı askerler için aracılık ettiği ve YPG adına onları örgütleyerek Kobani'ye getirdiği belirtiliyor. Ayrıca Türkiye.de öldürülen PKK.lı teröristler içerisinde Sırplı keskin nişancılar olduğu ortaya çıktı. YPG saflarında sadece İngiliz ve Amerikan paralı askerlerin yanında, İsrail ve Alman paralı askerlerin ve İsveçli paralı askerlerin de YPG saflarında olduğunu gösteren resimler, YPG'nin ve bu kişilerin sosyal medya hesaplarından yayınlanıyor. Bu kişiler sadece YPG saflarında savaşmıyor, bölgedeki Kürt birliklerine askeri eğitim veriyor. Paralı askerler, Kobani.de YPG/PKK.yı şehir gerilla savaşı, El Yapımı Patlayıcılar (EYP) ve Bubi Tuzaklamaları konusunda eğitmektedir. PKK, bu EYP.lerle mahalle savaşlarına başlamış arama tarama faaliyetleri için evlere giren güvenlik kuvvetlerine karşı önceden tuzakladıkları binaları uzaktan kumanda ile havaya uçurmaktadır. Ayrıca, IŞİD.in taktikleri kullanılmakta; bomba yapımları, özellikle hendeklere konulan patlayıcıların şekilleri, tuzaklama mantığı IŞİD mantığıdır. PKK, hendek ve barikatların çevresinde sanayi tüplerinden mayınlı tuzaklama yapmakta, bazı noktalarda anahtar modüllü patlayıcı kullanarak, her bir sokağa 2 leğen boyutunda kablolu mayın döşemektedir. Evlerden birbirine geçiş yapmak için bitişik duvarlar kırılmış, aynı zamanda binaların üst katından yatay 
bir şekilde 1.er metrekarelik duvarlar yatay bir şekilde sokak girişlerini hakim olarak görecek şekilde kırılarak tepelerden kırık alanlardan keskin nişancılar tarafından güvenlik kuvvetleri hedef alınmaktadır. Ayrıca PKK.lı teröristler tarafından bazı sokaklara kameralar yerleştirerek güvenlik güçlerinin hareketlerini izlemeye çalıştıkları da tespit edildi. Ancak, PKK.lı teröristler, güvenlik güçlerinin bomba düzeneklerini etkisiz hale getirmesi sırasında sinyal kesici Jammer kullanılması üzerine yöntem değiştirdi. 

PKK.nın bir süredir sinyalli düzenekler yerine “tel kumandalı” düzenekler 
kurduğu tespit edildi. Tel kumandalı düzenekte, düzeneğin harekete geçmesini 
sağlamak amacıyla patlayıcının fünyesine 1.5-2 voltluk elektrik akımı götüren birden fazla tel kumandası hazırlanıyor. Bu tel kumandalardan birisi bomba uzmanlarının müdahale etmesini kolaylaştırmak için görünür halde olurken, diğer tel kumandalar patlayıcı düzeneğinin konduğu yerde gizleniyor. Görünür tel kumandaya kanca ya da robotla müdahale ederek patlayıcı düzeneğini etkisiz hale hale getirmeye çalışan bomba uzmanı polislerin, bu sırada tuzaklanarak gizlenen tel kumandanın yardımıyla devreye giren fünyenin ateşlediği düzeneğin patlamasıyla şehit edilmesi hedefleniyor. Artık PKK.lı teröristler, ilçe merkezinde evlerin giriş kapılarına, halı altlarına ve sokaklara el yapımı patlayıcılar tuzaklı yor. Güvenlik güçleri tarafından yapılan arama tarama faaliyetlerinde teröristlerin vatandaşların evlerine açtıkları tüneller ve geçiş koridorları açmaktadırlar. Açılan tünellerde ve sığınaklarda terör örgütü mensuplarının kullandığı tespit edilen yaşam alanları tespit edilirken, yaşam alanlarında el yapımı patlayıcı yapımında kullanılan malzemeler, gazmaskeleri,tıbbi malzemeler ve telsizler ele geçirilmiştir. Bununla beraber kazılan tüneller, yer değiştirmek, yaşam alanı, tuzaklamalar dışında sınıra sıfır bölgelerde (Nusaybin gibi) karşı ülkeye geçiş için, lojistik ve askeri yardım maksatlı olarak da kullanılmakta dır. 

PKK.nın “şehir savaşları” efsanesi Güneydoğu.da yaklaşık bir yıllık bir süreç sonunda çöktü. PKK geride harap olmuş ilçeler, evsiz barksız kalmış yöre halkı bırakmış oldu. Evlerini terk edenler ise PKK.ya, Kobani.ye, Kamışlı.ya doğru değil, şehir merkezlerine, Anadolu.nun içlerine ve Batı.ya doğru göç ettiler. 

 Terörle Mücadelede dış Dinamikler; Rakka’daki hesaplar.. 

 100 yıldır olduğu gibi bugün de tüm oyunların arkasında enerji jeopolitiği 
üzerine komplolar ve vekilli savaşlar var. ABD, Suriye savaş alanında birden çok 
cephe kullanıyor. Suriye.nin batısında ABD, cihatçılar ile vekilli savaş yaparken, 
Savunma Bakanlığı (Pentagon) ise oyunun başka bir kuklası olan Kürt kartını en iyi şekilde kullanmaya çalışıyor. Suriye.de Şam ve Lazkiye bölgesindeki çatışmalar durdu. Halep bölgesinde ise üç ayrı bölgede devam ediyor. Rusya destekli Esat güçleri konumunu güçlendirmeye çalışırken, ABD ise CIA.nın İslamcı savaşçıları ile kendi haritasını geliştiriyor. Suudi Arabistan-Katar ve Türkiye.nin El Nusra ve diğer muhalif gruplar ile Halep.i ele geçirerek Esat.ı devirme girişimleri ısrarı sürüyor. ABD ve Rusya hava kuvvetleri IŞİD.tan çok ateşkes dışında bıraktıkları El Nusra.yı vuruyor. ABD ve Rusya.nın ortak bir harita çalışması ve çözüm planı olduğu açık. Rusya, Suriye.deki çıkarlarını cebine koydu ve Batıya ben istediğim zaman gelir ve giderim mesajını verdi. Şimdi Irak.ın kuzeyinde Barzani bölgesinde bütün yabancı şirketlerin haklarını satın almaya çalışıyor. Yani Irak.tan aldığımız ve Erdoğanın illegal olarak satıp, Barzani.ye hayat hakkı verdiği gaz ileride Rus gazı olacak. 

Güneyde ise İsrail, El Nusra.yı destekliyor ve Golan tepelerinde Hizbullah.a karşı 
kullanmak istiyor. Bir yandan IŞİD ile kim savaşacak arayışı devam ediyor. ABD, Esat ile savaşanları IŞİD cephesine yöneltmeye çalışıyor. 5 bin kişilik zayıf gücü ile Özgür Suriye Ordusu, El Nusra.nın desteği olmadan bir şey yapacak konumda değil. ABD.nin Kürt kartı da buna yetmez. IŞİD ile savaşacak gerçek güç bizzat Esat.ın kendi ordusudur. ABD, en az müdahil olacağı yöntemlerle durumu takip ediyor ve başkanlık seçimleri sonrasını bekliyor. Musul, Ortadoğu.nun en son sonuç alınacağı yer olarak görülüyor. IŞİD, Musul.a sıkıştırılmaya çalışılıyor. Türkiye.nin yeni Ortadoğu haritasına müdahil olması istenmiyor. Iraktan sonra Suriye.den de ayağı kesilen Türkiye için oyun sahası kendi içinde PKK ile mücadele etmek. Suriye.de IŞİD.in bıraktığı topraklar YPG/PKK.ya, Irak.ta ise Barzani.ye gidiyor. Üstelik Barzaninin en yakın dostu Erdoğan, onun verdiği para ile maaşları ödeyip, ayakta kalıyor. 

Suriye Kürtlerin bir grubunu temsil eden PYD.nin 17 Mart 2016.da kendi 
kendine ilan etiği Rojova bölgesindeki federasyonun yaşaması mümkün değil. 
Öncelikle PYD.nin silahlı gücü PKK//YPG.nin toprak genişletmeye çalıştığı bölgede (Haseki) Kürtler çoğunlukta değil, burada Hıristiyanlar, Ermeniler, Türkmenler ve Bedevi Araplar da yaşıyorlar. Kürtlerin mevcudu %40.dan az. Çevresinde ise bu oran %15.in altına düşüyor. Suriye Kürt hareketi içinde PYD %70, geri kalanlar %30 ve aralarında aynı hedefleri paylaşmıyorlar. PYD.nin federalizm ilanını diğer gruplar kabul etmedi ve Cenevre görüşmelerinde de reddedildi. Ülkenin geleceğine Kürtler değil, Suriye nüfusunun geri kalan %90-93.ü oy verecek ve büyük çoğunluk federasyonu muhtemelen reddedecek. Referandum ile federalizme ulaşamayacağını bilen PYD, bunu kaba kuvvet ile halletmek peşinde ve bu yüzden tek dayanağı ABD ile ortaklığı. Model aldıkları da zaten Irak.ın kuzeyindeki Barzani ve onun tıpkı Kerkük ve Musul hevesleri gibi, PKK/YPG de başta IŞİD.tan ele geçecek Rakka olmak üzere özellikle petrolü olan yerlerde toprak genişletmek derdindedir. Üstelik sadece ABD değil, Rusya ve İsrail de Kürdistan fikrine sıcaktır. 

Bu plan büyük güçler için bölge ülkelerini uzun vadede Kürtlerle sürekli savaş ortamında tutmak içindir ve kaybeden sadece Kürtler olacaktır. Federalizm istenen Haseki bölgesinde Suriye petrolünün %34.ü üretilmekte ve PYD/YPG/PKK bu bölgeye tek başına sahip olmak  hevesinde dir. Yani çakma 1.5 milyon nüfus (%7) ülke topraklarının %20.sine, petrolünün %34.üne sahip olacaktır. PKK/YPG.ya federalizm (özerklik) hayali ile Rakka.ya sürülüyor. Ancak Kürtlerin, insan gücü az olduğu için ortalık paralı askerden geçilmiyor. Kürtlerin, insan gücü az olduğu için daha fazla ilerleyemeyeceklerini biliyorlar, tıpkı diğer ülkeler gibi onların da kendi özel planları var. ABD için ise hafif piyade tugayı olmak ötesinde bölge haritası için bir makas görevi görüyorlar. 

AKP, PYD lideri Salih Müslim.i 25 Temmuz 2013 ve Mart 2015.de İstanbul ve Ankara.da iki kez misafir etti. PYD.ye özerkliği fazla bulan AKP, Barzani.ye devlet başkanı muamelesi yapıyor, Irak.ın kuzeyindeki bölgeye Kürdistan diyor. PYD, Öcalan.ın Ankara ile pazarlığında önemli bir karttı ve Öcalan demeden hiçbir adım atmazdı. 

Türkiyenin Suriye gibi Irak.ta da stratejik körlüğü devam ediyor. Başta ABD 
olmak üzere Batılı güçler göz göre göre kendi enerji koridorlarını Kürtleri kullanarak oluştururken, Türkiye.ye müttefiklik ve IŞİD ile mücadele yalanı söyleniyor. İncirlik üssü tüm Batılı planların yönetildiği harekat merkezi olmaya devam ediyor. ABD, Rakka'daki petrolü YPG/PKK'ya teslim etmek için harekat yapıyor, uçaklar İncirlik'ten kalkıyor, susalım diye ABD'li komutan geliyor. ABD, Irak'tan sonra Suriye'de yeni bir İsrail kuruyor. Bir yandan Türkiye.yi PKK ile bölme planı yürüyor. ABD ajanları sınır boyunca Türk güvenlik güçlerinin sayısından fazla, Türkler giremezken serbestçe göçmen kamplarına giriyor, çalışma yapıyorlar. TSK helikopterini düşüren füze Eski Yugoslavya.dan CIA tarafından satın alınıp, Türkiye.ye İskenderun üzerinden geldi. 

Türkiye bu satın alma ve taşıma işine aracı oldu. Türkiye.ye “PKK ile mücadele artık kolay olmayacak, Kürt politikanı değiştir” mesajı verilmek isteniyor. Irak ve Suriye.den sonra kendi hava sahamızda da uçamaz hale getirilmek isteniyoruz. Türkiye hem etrafında harita değişikliklerine hem de Kürt sorunun sözde siyasi yollarla yani masa başında çözerek federalizme sürüklenmek isteniyor. Bu işler yapılırken Türkiye.nin toprakları kullanılıyor ve Suriye, Irak ve ülke içinde olacaklara ses çıkarmamaya, ikna olmaya zorlanıyoruz. Bunun arkasında ise ülke içinde çok güçlü gözüken ama hem içeride hem dışarıda yalnız olan Erdoğan.ın oldukça pragmatik politikaları var. AKP.nin şu anda elindeki tek oyun ise Cerablus-Azez arasındaki bölgeyi bombalamak ve Suriye.ye doğru bir sınır ötesi harekât senaryosunu sıcak tutmak. Kilis.e düşen bombaları IŞİD.in attığına inanmak zor; hem gerekçesi yok hem de bu IŞİD taktiğine uygun değil yani önceden bombalama diye bir usulleri yok. Ortak kanı Türkiye.nin sınır ötesi bir harekât için hem Kilis.i hem de büyük şehirlerde IŞİD.e atfedilen bombalama olaylarını kullanmak istediğidir. 

 Sonuç; Bölücü Terörle Mücadelede gelinen aşama.. 

PKK terör örgütü, Diyarbakır.dan Nusaybin.e en az 15 yerleşim yerinde 
tahminlerin çok ötesinde bir “tahkimat” yaptı. Terör örgütü, dağ kadrosundan 
takviyeler getirdi, tüm gücü ile “şehir savaşlarına” yüklendi ama sonuç alamadı. 
Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları neticesinde büyük kayıplar verdiler ve 
“çekiliyoruz” açıklaması yaptılar. Son olarak Nusaybin.de görüldüğü gibi büyük 
gruplar halinde güvenlik güçlerine teslim olmaya başladılar. Nusaybin'de çöküş 
yaşayan PKK yine "çekiliyoruz" taktiğine başvurdu. Terör örgütü, kapana kısılan dağ kadrosundan 130 teröristi Suriye'ye kaçırmanın da hesabını yapıyor. Plan 
gerçekleşirse teröristler, ABD ile PYD'nin Rakka'ya yönelik saldırısına katılacak. Yeni hedef, PKK'yı geri çekerek Türkiye'yi IŞİD terörüyle karşı karşıya bırakma olduğu düşünülüyor. TSK.nın kararlı operasyonları ile çözülme aşamasına gelen PKK son kozlarını oynamakta gerek paralı askerler gerekse İntihar Bombacıları ile yoğunlaştırdığı saldırılarla son çırpınışlarını yapmaktadır. Çatışmaların bu şekilde devam etmesi durumunda 2016 yılsonuna doğru Türkiye Cumhuriyeti içinde bulunan tüm teröristlerin imha edileceği değerlendirilmektedir. PKK terörü ile mücadeleye yeniden başlandığı 22 Temmuz 2015 tarihinden bugüne (25 Mayıs 2016) kadar Türkiye genelinde 6.623 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bu teröristlerden 5 bin 266.sı öldürüldü, 716'sı yakalandı, 641'i teslim oldu. Buna karşılık verilen şehit sayısı ise 505.dir. Şimdi gene aklınıza şu soru gelecektir; Bu kadar terörist etkisiz hale getirildiği halde neden hala bu kadar şehit verilmekte ve terör neden aynı şiddette devam etmektedir? 

Terör örgütü ile mücadele ve terörizmle mücadele birbirini tamamlayan 
ancak ayrı gayret alanlarıdır. Silahlı mücadele gerekli ancak tek başına yeterli 
değildir; terörizmle mücadele ise askeri, siyasi, sosyal ve kültürel yönleri ile bir 
bütündür. Terörün silahsız çözümü yoktur; terör örgütü umudunu kaybedip, dağılma sürecine girmedikçe ve yenilgi belirginleşmedikçe hiçbir ödül teröristi tatmin etmez. 

Yukarıda bahsedilen hususlar çerçevesinde 22 Temmuz sonrasında örgüt 
Suriye.de (PYD/PKK) yaşadığı şehir savaşı tecrübesini aktif şekilde Türkiye.de 
pratiğe çevirmekle kalmamış, kısa sürede devletin tüm güvenlik mekanizma larını savunma konumuna getirmiştir. Ancak güvenlik kuvvetleri bu savunma konumundan hemen sıyrılarak terör örgütüne karşı yurtiçi ve yurtdışında karşı harekâtta bulunmuş, özellikle, yurtiçinde Özel Harekât Polisleri, yurtdışında da TSK pek çok terör örgütü mensubunu etkisiz hale getirmiş ve getirmeye devam etmektedir. Terör örgütüne yönelik, hava araçlarıyla yapılan harekâtların uzun yıllardır devam etmesi nedeniyle, örgütün uzun süredir bu alanda gerek teorik gerekse de pratik deneyim kazanması, örgütün kayıplar vermeden hava saldırılarından kurtulmasını sağlamaktadır. PKK terör örgütü, devletini şiddet ve çatışma için kendi seçtiği ortama çekme çabası içerisindedir. Bazı bölücü yazarlar tarafından; “Kürt sorununda baharla birlikte çok şey değişecek. PKK şehirleri kuşatacak. Şehirlerde büyük halk isyanları gerçekleşecek. 2016 yıl final yılı olacak” tarzında yazılar yazılmakta demeçler verilmektedir. Bunların hepsi taraftarlarına moral vermeye yönelik çabalardır. PKK.nın PYD.nin Suriye.deki Kobani bölgesinde yaptığı gibi şehirleri ele geçirme otonomi ilan etme stratejisi örgüt için büyük bir hata oldu. Böylece hem çok militan kaybetti hem de HDP üzerinden masa başında kazanma şansı da kalmadı. 

Türkiye.nin başarılı ile devam eden bölücü terör ile mücadelesinde sonuca 
ulaşılması için en önemli ihtiyaç siyasi kararlılığın devam etmesidir. Şimdilik MHP.nin oyları ve kamuoyunun meşgul edilmesi için bölücü terör ve cemaat ile mücadelenin arkasına sığınan Erdoğan, her an ikisinde de yön değiştirebilir. Öte yandan terörle mücadelede şu ana kadar yapılanlar başarılı ancak yetersizdir. Aşağıdaki tedbirler alınmalı ve gelişmelere hazırlıklı olunmalıdır; 

- Terör örgütü Türkiye.nin Suriye ve Irak.a müdahil olmaması için kullanılmak ta,   böylece Batılı güçler tarafından harita değişiklikleri hem de Türk toprakları üzerinden hayata geçirilmektedir. Bu kapsamda; Türkiye üzerinden Batılı 
güçlerin bölgeye geçişi derhal sınırlandırılmalı ve İncirlik kapatılmalıdır. Batılı 
unsurların Türkiye.nin güney sınırlarındaki mevcudiyetine son verilmelidir. 

- Terör örgütüne karşı reaktif savunmadan, proaktif avcı politikasına geçilmeli; 
Irak.ın kuzeyindeki varlığı ve liderleri yok edilmelidir. PKK terör örgütü liderlerinden üçü öldürülürse örgüt çöker. Terörle mücadele askeri başarının sırrı bataklığın kurutulmasıdır. PKK terör örgütü ile askeri mücadele örgütün yatağı ve destekçilerinin olduğu Irak.ın kuzeyinden başlamalı ve bu yatak temizlenene kadar bölgeden çıkılmamalıdır. 

- Ortadoğuda devam eden harita çalışmalarının makası IŞİD, düğüm noktası 
Musula yapılacak savaştır. Barzani kadar Arapların da Musulda gözü vardır. Irakın bölünmesi halinde 1926 Anlaşması kadük olur. Türkiye, Kerkük ve Musuldaki haklarımızın ve Türkmenlerin korunması için de askeri senaryolara hazır olmalıdır. 

- Terör örgütü kadar tehlikeli olan işbirlikçisi HDP.li belediyeler hala gelirleri ve 
yaptıkları işler (emlak, ihale vs.) ile PKK.ya hizmete devam ediyor. Bu belediyelere derhal kayyum atanmalı, işlevlerine son verilmelidir. Bölgedeki öğretmen, devlet memuru vb. devletten maaş alan görevlilerin çoğu bölge halkından ve genellikle PKK sempatizanı kişiler olduğundan PKK.nın taban oluşturmasında en önemli kaynağı oluşturuyorlar. Bunlara karşı derhal tedbir alınmalıdır. 

- Başından beri yanlış olan Suriye politikasında mezhepçi beklentiler bir 
kenara bırakılarak, Esat yerine YPG/PKK tehdidine odaklanılmalıdır. IŞİD, Türkiye.nin değil onu doğuran ve besleyen Batının kucağına bırakılmalı, öncelik bölücü terör ile mücadeleye verilmeli ve Suriye.nin bütünlüğü desteklenmelidir. 

 İçinde bulunduğumuz en büyük yanılgı; terörün silahsız, barışçı bir biçimde 
çözülebileceği, “akan kan dursun” gibi masum söylemler altında devletin terör örgütü ile masaya oturarak sorunu çözebileceği illüzyonudur. Kürtçülüğe hizmet etmek için bazı iç ve dış merkezlerden pompalanan bu algılama yanında soruna Kürtçülük değil, Kürt kimliğinin tanınması anlayışı ile takınılan tutum son dönemde terörle mücadelede ideolojik savaşın kaybedilmesinin ana temeli olmuştur. Bu psikolojin eşiğin kaybedilmesi askeri pasifizmden daha tehlikeli sonuçlar doğurmuştur. İdeolojik mücadelenin temeli romantizmi ve din anlayışını pompalamak değil, Atatürk sevgisini ve düşüncesini bölgeye yaymaktır. 

***

24 Şubat 2019 Pazar

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 10

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 10




Söz konusu iddialarla ilgili olarak yapılan incelemeler neticesinde; 
Terör örgütü güdümünde yayın yapan televizyonların gün içi yayınlanran görevli 
personel tarafından izleme yoluyla takip edilmekte olduğu, özellikle TSİ 20.00 ve sonrasında yayınlanan haberlerin kayda alındığı, Ancak, ROJ TVde söz konusu olaya ilişkin ilk haberin, olaydan yaklaşık (1) saat sonra 12.30 sıralarında yayınlanmaya başlayan "Nivroj (Öğlen)" isimli haber programının içerisinde yaklaşık saat 12:38 civarında spikerin gelen bir nottan okuması şeklinde verildiğinin Radyo Televizyon Ust Kurulu (RTUK) tarafından tutulan ROJ 
TV yayınların incelenmesinden anlaşıldığı, Ayrıca patlamanın olduğu kitapevinin sahibi Seferi YILMAZ isimli şahsın ise ilk olarak saat 13.45 sıralarında akabinde saat 14.08 ve 15.00'sıralannda telefon bağlantısıyla canlı yayına katıldığı, 
Belirtilen televizyon kanalında, olaylara ilişkin detaylı bilgilerin TSİ 20.00' de 
yayınlanan haber programlarında da verildiği, belirtilen haber programlarına telefon bağlantılarıyla katılan şahıslardan olaylara ilişkin bilgi alındığı, 20:00-20:45 saatleri arasında yayımlanan haber programında ise olaylarla ilgili toplam (7) dakika (15) saniye süreyle bilgi, ulusal basm-yayın organlarından alman kopya görüntüleri ve DEHAP Şemdinli İlce Başkanı olarak lanse edilen Emrullah Öztürk isimli şahsın canlı telefon bağlantısına yer verildiği, Gece yayınlanan 24.00 haberlerinde ise (3) dakika (36) saniye haberin yer aldığı, ROJ TVnin 
görüntülerinden de anlaşılacağı üzere, yayın akışı içerisinde olay yerinden canlı görüntü ya da muhabir bağlantısı şeklinde bir yayının gerçekleşmediğinin tespit edildiği," Anlaşılmaktadır. 


Bu bilgilere göre Komisyonumuzca: ROJ TV'nin konuyla ilgili ilk haberi 12;38'de 
spikerin kağıttan okumak suretiyle duyurduğu, Seferi YILMAZ ile saat 13.45, 14.08 ve 15.00-sıralarında canlı telefon bağlantısıyla bilgi alındığı, dolayısıyla patlamanın hemen ardından olay mahallinden ROJ TV tarafından canlı görüntülü yayın yapıldığı iddiasının doğru olmadığı değerlendirilmektedir. 

B- MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ANILAN RAPORUNDA, İNCELENEN OLAYLA İLGİLİ VARILAN KANAAT VE SONUÇLAR 

"09 Kasım 2005 günü yaklaşık saat 12:00 civarında Şemdinli ilçesi Cumhuriyet 
Caddesi Özipek Pasajmda bulunan Seferi YILMAZ'a ait Umut Kitabevine iki adet el bombası atıldığı, olay sırasında kitabevinde bulunan Mehmet Zahir KORKMAZ'ın hayatini kaybettiği, Metin KORKMAZ'ın yaralandığı ve Kitabevi sahibi Seferi YTLMAZ'ın yara almadan kurtulduğu, bombaların atıldığı anı ve atan kişiyi atma esnasında gören hiç kimse olmadığı, ancak el bombalarından en az bir tanesinin kitabevinin camı kırılarak atıldığı, atılan bombaların görülmesi konusunda içeride bulunan üç kişiden Seferi YILMAZ ve Metin KORKMAZ'ın ifadeleri arasında bazı çelişkiler bulunmasına rağmen bombalardan birer 
tanesini patlama öncesi gördüklerini beyan ettikleri, anlatımlardan ilk bombanın patlaması sırasında Mehmet Zahir KORKMAZ'ın hayatim kaybetmiş olabileceği, Metin KORKMAZ'm ikinci bombanın patlaması sonucu yaralandığı, her iki bombanın patlaması arasında en fazla bir iki saniyelik bir fark olduğu, olaydan yara dahi almadan kurtulan Seferi YILMAZ'm beyanlarına göre; ilk ablan el bombasını kitabevinin içine atılmış ve henüz patlamamış vaziyette iken gördüğü, bomba olduğunu anlayarak aceleyle dışarı çıktığı, bu esnada pasaj içerisinde pasaj dışına doğru kaçmakta olan kahverengi montlu bir şahsı gördüğü, bu esnada bombanın da patladığı, ikinci bir patlama sesi duymadığını söylediği, ancak yaralanan Metin KORKMAZ'ın her iki bombanın da patlama sesini duyduğunu söylediği, Metin KORKMAZ'dan başka da hiçbir ifade sahibinin iki bomba sesi duyduğuna ilişkin bir beyanının olmadığı, tüm tanıkların tek ses duyduklarını söyledikleri, iki el bombasının da aynı anda veya tek ses çıkaracak kadar yakın bir zaman dilimi içinde patlamış olma ihtimalinin imkansız olmamakla birlikte çok zor olacağının ilgili uzmanlar tarafından ifade edildiği, eğer tek ses veya tek sese yalan bir ses üreten iki patlama olmuşsa bu kez de kitabevinde bulunan ve yaralanan Metin KORKMAZ'ın beyanındaki iki aynı sesi izah etmenin zor olacağı, bomba uzmanının olay mahallinde yaptığı tespite göre iki adet el bombasının patladığına ilişkin kanıtların bulunduğu, Kitabeyi sahibi ve olavdan vara almadan kurtulan Seferi YILMAZ'ın bevanına göre pasajdan koşarak çıkan ve kendisinin de takip ettiği kahverengi montlu şahsın bombayı atan kişi olduğuna kanaat getirdiği ve pasaj çıkışında önünde koşan bu şahsın yakalanması için cadde üzerinde bulunanları ikaz ettiği, bu ikaz üzerine birkaç kişinin, pasajdan çıkarak Cumhuriyet Caddesinin Yüksekova istikametine doğru sağ şeridinden uzaklaşmakta olan kahverengi montlu şahsı takip etmeye başladığı, bir süre sonra Seferi YILMAZ'ın ilgili şahsı kovalamaktan vazgeçtiği ve pasaja doğru geri döndüğü, pasaja döndüğünde yaralı olan Metin KORKMAZ'ın birkaç kişi tarafından pasajdan çıkarıldığını gördüğü, kendisinin içeride 
Mehmet Zahir KORKMAZ'ın da bulunduğunu bildiğinden onun akibetini öğrenmek için pasaja girdiği, birkaç kez seslendiği, cevap alamadığı, ortamın karanlık olması ve başka tehlikeler olabileceğini düşünerek patlamanın olduğu kitabevi içine girmekten çekindiği ve tekrar dışarı çıktığı ve yaklaşık 150 metre ileride bulunan beyaz bir aracın başında toplanmış kalabalığı gördüğü ve oraya doğru gittiği, Bilgisine başvurulan vatandaşların beyanlarına göre: ifade ediliş tarzında bazı farklılıklar olmakla birlikte kahverengi montlu şahsın pasaj istikametinden ileride bulunan beyaz renkli araca doğru yöneldiği, bir ara cep telefonu ile bir görüşme yaptığı, kendisine takip eden vatandaşların sorularına cevap vermeden araca ulaştığı ve aracm arka kapısmdan girip oturduğu, araca varıldığında aracın önünde şoför mahallinde bir kişinin ve şoför mahallinin yanındaki ön koltukta da bir kişinin olduğu, aracın hareket etmesine fırsat verilmeden vatandaşlarca abluka altına alındığı, araca yönelik saldırıların başladığı, aracın önünde oturan iki kişinin araçtan indikleri ve ortalığı sakinleştirmeye gayret ettikleri, ancak 
kalabalığın aracm arkasına oturan kahverengi montlu şahsın kimliğini öğrenmek istediği ve ona yönelik saldırıların yoğunlaştığı, Vatandaşların beyanlarında bahsettikleri kahverengi montlu şahsın Hakkari İl Jandanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü kayıtlarında "Haber Elemanı" olarak kayıtlı bulunan Veysel ATEŞ, aracm şoför mahallinde oturan şahsın Hakkari İl Jandanma 
Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde Astsubay olarak görevli Ali KAYA, aracın ön sağ tarafında oturan şahsın da Hakkari İl Jandanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Astsubay Özcan İLDENİZ olduğunun o şuada vatandaşlarca bilinmediği, bu kişilerin kendilerini sürekli emniyet görevlisi olarak tanıtma çabasında olduklarının anlaşıldığı, Şüpheli durumunda olan Ali KAYA. Özcan İLDENİZ ve Veysel ATEŞ'in olavlann gelişimini vatandaşların beyanlarından farklı şekilde izah ettikleri, bu izaha göre; görevli olarak 30 AK 933 plakalı Hakkari İl Jandanma Komutanlığı envanterine kayıtlı beyaz Renault 
19 Europa araçla sabah 09:00 gibi Hakkari'den çıkıp Yüksekova üzerinden Şemdinli'ye geldikleri, Şemdinli'ye vardıklarında saatin yaklaşık 12.00 olduğu, Cumhuriyet Caddesi üzerinde uygun bir yere aracı park ettikleri ve bazı ihtiyaçları için inmeyi planladıkları sırada bir patlama sesi duydukları, bunun üzerine aracı kullanan Astsubay Ali KAYA'nın ne olduğunu öğrenmek için araçtan indiği, patlamanın olduğu istikamete doğru 10-15 metre gittiği, bu sırada kendisine doğru gelmekte olan gruba ne olduğunu sorduğu, grupta 
bulunanların da "hem yapıyorsunuz, hem de soruyorsunuz" türünden cevap verdikleri ve küfürlü konuştukları, bunun üzerine Ali KAYA ile gruptakiler arasında tartışma, itişip kakışma yaşandığı, aracm arka koltuğunda oturan Veysel ATEŞ'in durumu görerek Ali KAYA'ya yardım etmek için araçtan inip Ali KAYA'nın bulunduğu yere gittiği, Veysel ATEŞ'in geldiğini gören Ali KAYA'nın geri dönüp araca binmesi konusunda Veysel ATEŞ'e ikazda bulunduğu, bu sırada Veysel ATEŞ'i tanıyan birisinin "bu itirafçı" şeklinde bağırdığı ve grubun Veysel ATEŞ'e doğru yöneldiği, Veysel ATEŞ'in dönerek aracın arka koltuğuna 
oturduğu, grubun araca yönelik saldırılarının bu surette başladığı, bir ara Ali KAYA'nın aracın bagajını açarak uzun namlulu silahlardan birini alma girişiminde bulunduğu ancak bazı kişilerin buna engel oldukları ve silahı tekrar bagaja koyarak kapattıkları, Raporun İnceleme ve Tahlil Bölümlerinde ayrıntıları verilen olayın buraya kadarki kısmının esas itibariyle beyanlara dayandığı, vatandaşların beyanları ile, olayın failleri olarak gösterilen kişilerin beyanlarının birbirini tutmadığı, ayrıca ilgililer arasında telefon görüşmesi yapıldığı iddiaları dikkate alınarak Şemdinli C.Savcılığı tarafından ilgili GSM firmalarından alınan bilgilerin de Müfettişliğimize verilmediği, dolayısıyla bu aşamada ifadeler dışında bir 
delil elde edilemediği, Senidinle Emniyet Müdürlüğünde görevli emniyet mensuplarının olay mahalline gelmeleri ve devamında yaşanan olayların daha anlaşılabilir ve tutarlı ifadelerle teyid edilmesinin mümkün olduğu, patlama sesini duyarak olay mahalline gelen Şemdinli ilçe Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN ve beraberindeki emniyet görevlilerinin grubun bir aracın başında bulunduğunu görmeleri üzerine aracın bulunduğu yere yöneldikleri, grubun aracı tahrip etmeye, aracın arkasında oturan ve elleriyle başım korumaya çalışan şahsı araçtan çıkarmaya çalıştıkları, acık bir linç girişiminin yaşandığı, bu gelişme üzerine takviye kuvvetler isterdiği ve zırhlı araçla olay mahalline gelen polis özel hareket timlerinin aracın arkasında bulunan Veysel ATEŞ'i alarak emniyete götürdükleri, daha sonra Özcan İLDENİZ'in de güvenlik güçlerinin yardımıyla önce emniyete oradan da Taktik Alaya götürüldüğü, son olarak da Ali KAYA'nın olay mahallinden uzaklaştırıldığı ve Şemdinli'de bulunan Taktik Alaya götürüldüğü, bu gelişmelerin patlama olayından sonraki 20-30 dakika 
içinde gerçekleştiği, Halkın tepkisinin giderek yoğunlaşması üzerine, İlçe Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN, ilçe Kaymakamı Mustafa Cihad FESLİHAN ve bazı vatandaşların 30 AK 933 plakalı aracın başında toplanmış halkı sakinleştirmek için yoğun bir çabanın içine girdikleri ancak bu sırada patlamanın gerçekleştiği Özipek Pasajından patlamada hayatını kaybeden 
Mehmet Zahir KORKMAZ'ın cesedinin birkaç kişinin omuzlarında pasajdan çıkarıldığı, bunu gören grubun kontrolden tamamen çıktığı ve ilgililerin sakinleştirme çabalarının sonuç vermediği, hatta saldırıların Kaymakam, emniyet müdürü ve polislere de yönelmesi üzerine ilgililerin olay mahallini terk ettikleri, toplanan grubun muhtemelen terör örgütü milisleri ve yandaşlarınca yönlendirildiği ve kontrolün bu kişilerin eline geçtiğinin söylenebileceği, belli 
kişilerin tahrik ettiği özellikle çocuk ve gençlerden oluşan kalabalık grubun emniyet güçlerinin ayrılmasından sonra Hükümet Konağı, Emniyet Müdürlüğü ve Devlet Hastanesine doğru harekete geçtikleri, taş ve sopalarla, kamu binalarına ve bu binaların bahçesinde bulunan araçlara saldırdıkları, takviye askeri kuvvetlerin gelmesinden sonra bu grubun geri çekildiği, bu arada 30 AK 933 plakalı aracın bagajmda bulunan silah, mühimmat ve belgelerin de grubun insiyatifinde kaldığı, muhtemelen bu dönemde belgelerden fotokopi ile 
çoğaltma yapıldığı, fotokopi ile çoğaltılması mümkün olmayan bazı belgelerin de 
kaybedildiği, Hükümet Konağı ve Emniyet Müdürlüğüne saldıran kalabalığın geri çekilmesinden sonra ilçenin Yüksekova istikametinden girişinde bulunan polis noktasına yönelik saldın başladığı, noktada bulunan dört polis memurunun emniyet müdürlüğünden yardım istediği ancak bu yardımın o şurada gönderilemediği, polislerin havaya ateş açmak suretiyle grubu uzaklaştırmaya çalıştıkları, ilçe Kaymakamının talebi üzerine Şemdinli Belediye Başkam 
Hurşit TEKİN ve bazı vatandaşların grubu geri dönmeleri konusunda ikna ettikleri ve geri çevirdikleri, Olayların çevre yerleşim birimlerinden de duyulması üzerine ilçeye yogim bir araç ve yaya trafiği olduğu, Yüksekova ilçesinden de gelenler olduğu, Yüksekova ilçesinde bulunan CHP Milletvekili Esat CANAN ve bir grup avukatın da Şemdinli'ye geldiği, Üçe Emniyet Müdürlüğünde durum değerlendirmesi yapan ilçe Kaymakamı ve güvenlik birimlerinin amirlerinin toplantısına CHP Milletvekili Esat CANAN'ın da sonradan katıldığı ve olay 
mahallinde ve araçta keşif yapılması gerektiği konusunda mutabık kalındığı ve saat 16:00 civarında keşfe başlandığı, keşif devam ederken silahla ateş edilmesi sonucu birçok kişinin öldüğü ve yaralandığı haberlerinin keşif mahalline ulaşması üzerine halkın tekrar hareketlendiği ve C.Başsavcısı Harun AYIK'ın keşfi yanda bırakarak olay mahallinden ayrıldığı, Keşfin yarım kalmasına neden olan olayın; Şemdinli 3 ncü Dağ Komando Taburunda sözleşmeli Uzman Çavuş olarak görev yapan Tanju ÇAVUŞ'un eşi ve üç çocuğuyla birlikte eşinin tedavisi amacıyla gittikleri Van'dan Şemdinli'ye döndükleri sırada ilçeye girdiklerinde kendilerini kalabalık gurubun içinde buldukları, kalabalık içinden kendisini tanıyan kişilerin 
obuası ve kendisinin uzman çavuş olduğunun söylenmesi üzerine kalabalık tarafından aracın tahrip edilmeye başlandığı, Tanju Çavuş'un kendisini, eşini ve çocuklarım korumak amacıyla tabancasını çıkararak önce havaya ateş ettiği, kalabalığın uzaklaşması üzerine hızla yoluna devam ettiği ancak ileride tekrar grubun aracı çevirdiği, bu gelişme üzerine Tanju ÇAVUŞ'un tekrar rastgele ateş ettiği ve bu olaylar sırasında beş kişinin yaralandığı, bunlardan Ali YILMAZ'ın hayatını kaybettiği, kalabalığın araç çevresinden dağılmasından sonra Tanju 
ÇAVUŞ'un hızla lojmanlara doğru gittiği, Bu şuada polis noktasının tekrar saldırıya uğradığı ve noktada bulunan dört polis memurunun olay yerine intikal eden Şemdinli Dağ Komando Taburuna ait komandolar tarafından kurtarıldığı ve polis noktasının boşaltıldığı, 9 Kasım 2005 günü yaklaşık saat 17:00'den sonra ilçede tamamen kontrolsüz bir sürecin başladığı, her birisinin ne zaman 
yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte raporun ilgili bölümlerinde ayrıntıları verilen çok sayıda yasa dışı eylemin gerçekleştirildiği, özellikle Şemdinli Lisesinde bulunan Atatürk Büstünün tahrip edilerek, büstün kaidesinden sökülüp yakılmış olan bir aracın içine atılması, bazı kamu binalan önündeki Türk Bayraklarına saldınlması, kirada oturan uzman çavuşlann meskenlerine girilmesi, askeri birliklere malzeme ve erzak taşıyan araçların yakılması, aslen 
Şemdinli'li olmayan bir eczacının eczanesinin tahrip edilmesi olaylarında hedeflerin bilinçli olarak seçildiğini söylemenin mümkün olduğu, 
9 Kasım günü saat 15:30 gfbi Hakkari Valisi Erdoğan GÜRBÜZ, İl Jandarma 
Komutam Albay Erhan KUBAT ve İl Emniyet Müdürü Yaşar AĞDERE'nin helikopterle Şemdinli'ye intikal ettiği, o gün gelişmeleri Taktik Alaydan takip ettikleri, keşfin yanm kalmasından sonra tamamlanabilmesi için tekrar CHP Milletvekili Esat CANAN ve belediye başkanları ile Taktik Alayda görüşmeler yapıldığı ve keşfin tamamlanması konusunda mutabık kalındığı, Hakkari'den gelen takviye polis güçlerinin de tedbir almasıyla gece saat 22:00'den sonra keşfin tamamlandığı, 30 AK 933 plakalı aracın Hükümet Konağı bahçesine 
çekildiği, bombanın patladığı pasajın mühürlendiği ve buradaki keşfin de ertesi gün sabah yapıldığı, hayatını kaybeden Mehmet Zahir KORKMAZ ve Ali YILMAZ'ın Diyarbakır Adli Tıp Kumruna gönderilen cesetlerinin 11 Kasım 2005 günü karayoluyla Şemdinli'ye getirildiği, akşam hava karardıktan sonra terör örgütünün propagandası çerçevesinde demedildiği, Olaylarda adı sıkça geçen Ali KAYA'nın; 01.07.1968 Bitlis/Mutki doğumlu olduğu, 16 yıldır Astsubay olarak Jandanna Teşkilatında çalıştığı, Hakkari İline gelmeden önce 1995- 
,2001 tarihleri arasında Diyarbakır ilinde İl Jandarma Komutanlığı emrinde istihbarat ve sorgulama biriminde görev yaptığı, halen Hakkari İli Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü emrinde görev yaptığı, özcan İLDENİZ'in; 19.04.1970 Balıkesir/Sındırgı nüfusuna kayıtlı olduğu, kendi ifadesiyle 15 yıldan beri Astsubay olarak Jandanna Teşkilatında çalıştığı, Hakkari İlindeki görevine 16.07.2004 tarihinde başladığı, halen Hakkari İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü emrinde Şemdinli ilçesi istihbarat sorumlusu olarak görev yaptığı, Veysel ATEŞ'in; 27.03.1972 Hakkari/Çukurca Kurudere köyü nüfusuna kayıtlı olduğu, Hakkari il merkezinde ikamet ettiği, kendi ifadesiyle; 1988 yılında PKK terör örgütüne katıldığı, Hakkari, Yüksekova, Çukurca, Şemdinli ve Beytüşşebap bölgesinde örgütsel faaliyetlerde bulunduğu, Bekaa vadisinde 1990 yılını 1991 yılına bağlayan kış aylarında örgütsel eğitim aldığı, 27.07.1991 tarihine kadar örgütsel faaliyete devam ettiği, bu 
tarihte daha sonra eşi olan Zeliha, Sefer BİLDİK, Zeynep BİLDİK ile birlikte dört kişi olarak örgütten kaçarak Dohok'a geçtikleri ve burada Barzani kuvvetleriyle birlikte oldukları, bu dönemde PKK terör örgütünün iki kardeşini öldürdüğü, bu nedenle 29.04.1997 tarihinde Habur'dan Türkiye'ye giriş yaparak üç çocuğu ve eşi ile birlikte güvenlik kuvvetlerine teslim olduğu, yargılama sonucunda 6 yıl ceza aldığı, İnfazdan yararlanarak 4,5 yıl ceza evinde yatarak tahliye olduğu, bu sürede Diyarbakır, Van, Erciş, BiÜis, Hakkari, Şemdinli, Hakkari ve Çukurca cezaevlerinde değişik sürelerle kaldığı, Diyarbakır cezaevinde bulunduğu sürede 
iki kez toplam üç aya yakın bir süre ile Hakkari, Çukurca, Şemdinli kırsalında güvenlik kuvvetlerince yürütülen operasyonel faaliyetlere iştirak ettiği, cezaevinden 05.11.2001 tarihinde tahliye olduğu, 2003 yılından itibaren Hakkari İl Jandarma komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından "Görüşülen şahıs" konumu ile istihbari çalışmalarda bulunduğu, 2001 yılında çıkarılan JGY:37-8 Haber Elemanlarının Temini, Kullanımı ile Etkinliklerinin Tespiti ve Kontrolü Yönergesi esaslarına göre 03.08.2004 tarihinde Haber Elemanı olarak 
kayıtlara alındığı, Seferi YILMAZ'ın; 08.03.1962 Hakkari/Şemdinli/Umurlu Köyü nüfusuna kayıtlı olduğu, bekar olduğu, Şemdinli ilçe merkezinde ikamet ettiği, kendi ifadesiyle; Şemdinli ilçesi Özipek Pasajmda umut Kitabevini işlettiği, bekar olduğu ve ölen ağabeyinin eşi ve çocukları ile aynı evde yaşadığı, İl Jandarma Komutanlığınca verilen bilgilere göre; 15 Ağustos 1984 tarihinde PKK terör örgütünce Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığına yapılan silahlı saldırıda klavuzluk yaptığı, bu suçtan dolayı 1985-2000 yıllan arasında Diyarbakır, 
Eskişehir, Aydın, İzmir-Buca ve İstanbul-Bayrampaşa cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak kaldığı, cezaevinden tahliye olduktan sonra yapılan istihbari çalışmalarda; PKK terör örgütünün Şemdinli ilçesi kırsalında faaliyet gösteren örgüt mensupları ile irtibatlı olduğu, bu örgüt mensuplarına malzeme temin ettiği, yardım ve yataklık yaptığı, eylem yapılacak yerlerle ilgili bilgiler verdiği, bölgede bulunan örgüt mensuplarının ailelerine yardımcı olduğu, DEHAP ile ilgili bütün faaliyetlerde ön planda olduğu, yeni kurulan Demokratik Toplum Hareketinin Şemdinli'deki kurucu üyeleri arasında yer aldığı, örgüt içerisinde Hacı (K) olarak tanındığı, Olaylar sırasında emniyet müdürlüğünde gözlem aluna alman Veysel ATEŞ'in, Taktik Alayda tutulan astsubaylar Ali KAYA, Özcan İLDENİZ ve Uzman Çavuş Tanju ÇAVUŞ'un olaydan iki gün sonra 11.11.2005 günü geç saatlerde Şemdinli Adliyesinde Savcılık sorgularının yapıldığı, C.Başsavcısı Harun AYIK tarafından Veysel ATEŞ ve Tanju ÇAVUŞ'un tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildiği ve tutuklandığı, Ali KAYA ve Özcan İLDENİZ'in de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı ve bu iki kişinin ertesi 
gün Hakkari'ye döndükleri, 11.11.2005 günü Şemdinli'ye gelen Van 3.Ağır ceza Mahkemesi Savcısının (TCK 25O.md.göre kaldırılan ağır Ceza Mahkemesi yerine kurulan mahkeme) olayı kendi mahkemelerinin sorumluluk alanında görmediğine ilişkin görüş belirttiği, ancak daha sonra Şemdinli C.Başsavcısı Harun AYIK'ın dosyayı yetkisizlik karan vererek Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığına gönderdiği, bu Savcılık tarafından yapılan soruşturma kapsamında 28.11.2005 günü Van'da yapılan sorgulamanın ardından Ali KAYA ve Özcan 
İLDENİZ'in de tutuklanmasının talep edildiği ve ilgililerin de tutuklandığı ve halen tutukluluk hallerinin devam ettiği, Şemdinli'de tutuklanan Tanju ÇAVUŞ'un durumunun hazırlık soruşturmasını yürüten Van C.Başsavcı vekilliğince de değerlendirildiği ve konunun bombalama olayı ve devamında yaşanan olaylar kapsamında değerlendirilmediğinden dosyasının aynlarak Hakkari Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, tutuklu bulunan Tanju Çavuş'un da Hakkari'deki ilk duruşmasında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı, Gerek vatandaşların ifadelerinde ve gerekse şüpheli durumunda olan Ali KAYA, 
Ozcan İLDENİZ ve Veysel ATEŞ'in ifadelerinde çelişkiler olduğu, hatta şüphelilerin farklı zamanlarda, farklı merciler önünde verdikleri ifadeler arasında da çelişkiler olduğu, bu çelişkilerin Veysel ATEŞ'e ait ifadelerde oldukça belirgin olduğu, Müfettişliğimizce alınanlar dahil olmak üzere tüm ifadelerin hazırlık soruşturmasını yürüten adli mercide bulunduğu ye bu çelişkiler konusunda en sağlıklı değerlendirmenin bu merci tarafından yapılabileceği, Müfettişliğimizce tespit edilen çelişkilerin 'TAHLİL" Bölümünde ayrıntılı olarak ele alındığı 
ve bu Raporumuzun tamamlanmasını müteakip ilgili yargı merciine de intikal ettirileceği, Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi konunun adli boyutunun çok yönlü olarak soruşturulduğu ve henüz hazırlık soruşturmasının devam ettiği, hazırlık soruşturmasının genel gizliliği yanında ayrıca gizlilik karan alındığı, bu nedenle hazırlık soruşturmasını yürüten Savcılığın elinde ne tür bilgi ve belgelerin bulunduğunun Müfettişliğimizce bilinmediği, ancak yargılama süreci sonunda kitabevinin bombalanması konusunda şüpheli durumunda olan Veysel ATEŞ, Ali KAYA ve Özcan ÎLDENİZ'in suçlu olup olmadıklarının adli makamlarca söylenebileceği, bu aşamada idari soruşturma yürüten Müfettişliğimizin 9 Kasım 2005 günü Şemdinli'de Umut Kitabevine bomba attığı iddia edilen kişi veya kişilerle ilgili olarak herhangi bir yorumda bulunmasının Adalet Bakanlığın 
05.01.2006 gün ve 98 sayılı Genelgesinde de ayrıntılı olarak açıklandığı üzere yargıyı etkilemek manasına geleceği ve sorumluluk gerektireceği, yargı mercilerinin adı geçen kamu görevlileri hakkında idareden herhangi bir aşamada aynca soruşturma yapılmasını istemeleri halinde gereğinin yapılabileceği kanaatine varılmıştır" Denilmektedir. 

XIII- İLETİŞİM ŞİRKETLERİ İLE YAPILAN YAZIŞMALAR 

Komisyonumuzun 20.02.2006 tarih A.01.1.GEC. 10/322.323.324-143 savılı yazılan ile: TÜRKCELL. AVEA A.Ş'lerine: 

"Jandarma Astsubaylar Ali KAYA ve Özcan İLDENİZ ile Veysel ATEŞ'in 
kullandığı değerlendirilen 0.537. 793 08 33, 0.537. 793 06 31, 0.538. 202 18 74, 0.505. 235 63 98, 0.505. 251 85 39 GSM telefon numaralarının 01.06.2005 - 31.12.2005 tarihleri arasında bu numaralan arayan ve bu telefondan aranan numaralan arama zaman ve sürelerini gösterir döküm ile arayan ve aranan numaraların abone isimleri de tespit edilerek TBMM içtüzüğünün amir hükmü olan 105. maddesi nazara alınarak Komisyonumuza tekide mahal kalmadan ivedilikle gönderilmesi" istenmiş, AVEA İletişim Hizmetleri A.S'nin 28.02.2006 tarih ve 485200-1 savılı yazısında: 

Özcan İLDENİZ'e ait olan 0.505.235.63.98 nolu GSM telefon numarasının dökümünün gönderildiği, TÜRKCELL İletişim Hizmetleri A.S ise 03.03.2006 gün ve 06LI000582985 savılı yazısında: TBMM İçtüzüğünün 105. maddesinde Meclis Araştırma Komisyonu'na bilgi ve belge verebilecek kurum ve kuruluşlar arasında şirketlerinin bulunmadığını, anılan bilgilerin mahkeme karan ile veya C. savcılığınca istenmesi durumunda verebileceklerini, Belirttikleri anlaşılmıştır. 


KAYNAK;

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1153.pdf

https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/kr_22HakkariSemdinli.pdf


***

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 9

MÜLKİYE MÜFETTİŞLİĞİNİN ŞEMDİNLİ'DE 09.11.2005 GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYI DEĞERLENDİRMESİ BÖLÜM 9



Görev emrinde Ali KAYA ve Özcan İLDENİZ olmak üzere iki kişinin 
görevlendirilmesine rağmen araçta (3) kişilik silah ve mühimmat bulunmasının jandarma teşkilatının iç disiplinine uygun bir uygulama olmadığı değerlendirilmektedir. Veysel ATEŞ'in, resmi görevlendirme belgesinde adı yoktur ve kendi ifadesiyle Ali KAYA tarafından şifahi olarak göreve çağrılmıştır. Eğer araçta bulunan UzJ.Çvş Uğur ÖZDEMİR'e ait olan silah ve mühimmatlar Veysel ATEŞ için ahnmışsa bu da kabul edilebilir bir durum değildir. Mahallindeki görüşmelerimiz sırasında Uzman Çavuş Uğur ÖZDEMİR'e ait silah ye 
mühimmatların bir önceki güne ait görevden kalmış olabileceği şeklinde bir görüş dile getirilmişti. Ancak Veysel ATEŞ, Müfettişliğimize verdiği ifadesinde üç uzun namlulu silahı ve iki hücum yeleğini kendisinin 9 Kasım sabahı saat 08:30'da 30 AK 933 plakalı aracın bagajına koyduğunu söylemektedir. 
Askeri bir disiplin ve hiyerarşi uygulayan, hemen her konuda ayrıntılı talimat ve 
yönergelere göre iş ve işlemlerini yürüten jandarma teşkilatı istihbaratçılarının Hakkari gibi terörün yoğun olarak yaşandığı ve her an her türlü komplikasyonun gerçekleşme ihtimali olan bir yörede, gerekli, gereksiz çok miktarda silah, mühimmat ve başkalarının eline geçmesi durumunda jandarmayı sıkıntıya sokabilecek gizli olması gerekli bilgi ve belgeleri bir araca doldurup göreve çıkılmış olmasının gerek göreve çıkanlar ve gerekse onlan görevlendiren ve 
denetlemeyenler açısından en basit anlatımıyla ciddi bir tedbirsizlik ve dikkatsizlik olduğu değerlendirilmektedir. 
Hakkari İl Jandarma Komutanlığına göre, CSavcilığına teslim edilmediği için 
kayıp durumda bulunan malzeme ve dokümanlar ise aşağıdaki şekilde tasnif edilmiştir; 

1. (1) Adet Seferi Yılmaz'a Ait Bilgilerin Bulunduğu Dosya; 
2. içerisinde (1) adet köy muhtarlarına ait isim ve telefon listesi (1) adet 
itirafçıların isim listesi, (1) adet yardım yatakçıların isim listesi, (1) adet yardım yatakçıların isim listesi, (1) adet terör suçundan arananlann isim listesi, (1) adet Şemdinli ilçesi nüfusuna kayıtlı PKK/Kongra-Gel Terör örgütü mensuplan isim listesine ait dosya, 
3. İçerisinde (1) adet Şemdinli Milis yapılanması çizelgesi ve (1) adet 
PKK/Kongra-Gel terör örgütü mensubu Sabri (K) Ali Kısıkyol'un telefon görüşmelerinde adı geçen şahıslar ile ilgili hazırlanan bilgi notu dosyası, 
4. Şemdinli ilçe jandarma komutam ve Cumhuriyet Savcısı ile görüşülmek üzere 
hazırlanan (1) adet Sabri (K) Ali Kısıkyol PKK/Kongragel terör örgütü mensubu olup Şemdinli-Gelişen-Horyürek mezrası ile Irak-Bermize köyü arasında faaliyet gösterir) isimli örgüt mensubunun telefon görüşmelerinin özetlerinin bulunduğu dosya, 
5. (1) Adet ele geçirilen teröristlere sorulacak sorulara ait dosya, 
6. J.Kad.Bçv. Ozcan İldeniz'e Ait Küçük Not Defteri ; (A- Şemdinli'de bulunan 
av bayi sahibi kimlik bilgileri, B- T.Ö. ile irtibatlı şahıslara ait bilgiler, C. 01.11.2005 tarihinde meydana gelen patlama olayında iş yerleri hasara uğrayan şahısların isimleri,) 
7. Haber elemanlan ile görüşülen şahıslann bilgileri bulunan küçük fihristli 
telefon ve adres defteri. 
8. J.Kad.Bçvs. Ali Kaya'ya ait ajanda; ( A.Sürekli Giriş Kartı, B.J.Bçvş.Ümit 
Sevinç ve Uzmj.çvş. Halit Çağlar'a ait izin belgesi, CHakkan ili aşiretlerine ait çizelge, D. 07.11.2005 ve 09.2005 tarihlerine iki adet tekerlekli araç günlük görev ve koruyucu bakım formu, E. Pakistan depremine yapılan yardım banka dekontu, F.Haber elemanı ve görüşülen şahıslara ait bilgiler, G.Hakkari Bölgesi ile ilgili elde edilen istihbari bilgiler, H. TÖ.ile irtibatlı şahıslar hakkında elde edilen bilgiler, İ. Ailesi ve yalan arkadaşlarına ait telefon ve adres bilgileri, 
9. J.Kad.Bçvs. Özcan İldeniz'e ait ajanda; ( A. Haber elemanı ve görüşülen 
şahıslara ait bilgiler, B. Hakkari bölgesi ile ilgili elde edilen istihbari bilgiler, C. TÖ. İle irtibatlı şahıslar hakkında elde edilen bilgiler, D. Bölgede meydana gelen terör olaylannın araştırma bilgileri, E. Karayolları ve köy yollarım gösterir kroki, F. AS 400 programı kullanma esaslan, G. Ailesi ve yakın arkadaşlarına ait telefon ve adres bilgileri, H. TÖ. Mensubu Sabri (K) Ali Kısıkyol ve Sabri (K)'un babası Hasan Kısıkyol ile Saferi Yılmaz'm Şemdinli ilçe merkezinde çekilmiş fotoğraflarının bulunduğu (1) adet disket, 
10. (1) Adet Şemdinli ilçesine ait bölgenin harita fotokopisi, 
11. 30 AK 933 (730198) plakalı sivil istihbarat aracı ve bu araca ait avandanhklar ile araç üstü yayınlar dosyası," Hakkari İl Jandarma Komutanbğına göre, Araçta bulunan ve bir kısmı C.Savcılığma intikal ettirilmeyen dosyaların içeriğinde; 

1 nci Dosyada: Seferi YILMAZ'la ilgili bilgiler ile Özipek Pasajının ve Umut 
kitabevinin bulunduğu yerin basit krokisinin yer aldığı, 
2 nci Dosyada: Şemdinle ilçe merkez ve köy muhtarlarının telefon numaralarının bulunduğu listenin (30 Kişi), Şemdinli nüfusuna kayıtlı itirafçıların isim listesinin (39 Kişi), Şemdinli ilçesinde terör örgütü mensuplarına yardım ve yataklık yapan kişilerin isim listesinin (99 Kişi), Şemdinli ilçesi nüfusuna kayıtlı olan teröristlerin isim listesinin (103 Kişi), Şemdinli Üçe Jandarma Komutanlığınca terör suçundan aranan şahısların isim listesinin 
(15 Kişi) bulunduğu, 3 ncü Dosyada: Şemdinli ilçesinde faaliyet gösteren PKK/KONTRA-GEL terör örgütünün milis çizelgesinin (20 Kişi), Bilgi Notu başlıklı Şemdinli'den (32), Yüksekova'dan (10), il merkezinden de (1) kişinin isminin ve karşılarında bazı istihbari notların bulunduğu, 4 ncü Dosyada: Terör örgütü mensuplarının yaptığı telefon görüşmelerine ilişkin bilgi notlarının bulunduğu, 
5 nci Dosyada: istihbarat bilgileri alınması sırasında (muhtemelen sorgularda) 
sorulması gereken (28) adet sorunun bulunduğu, Bildirilmiştir. 
Yukarıda da değerlendirmesi yapıldığı gibi, Hakkari İl Jandarma Komutanlığı 
kayıtlarına göre araçta bulunan ancak olaylar sonrasında ilgili resmi makamlara intikal etmeyen ve halen kayıp durumda bulunan bu bilgi ve belgeler yapılan yanlışlığı açık bir şekilde teyid etmektedir. Hakkari İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde dosyalarında muhafaza edilmesi gereken Şemdinli ilçesiyle ilgili tüm bilgi ve belgelerin sivil plakalı bir araç ile tedbirsiz ve dikkatsiz ve gereksiz bir şekilde taşmıyor olmasının sonucunda, belki de yıllardır toplanan, emek verilen çok önemli dosyaların terör örgütünün eline geçmesi mümkün olmuştur. Bundan daha önemlisi bölgede Devlet yanlısı olarak 
bilinen, güvenlik güçlerine pek çok konuda yardımcı olan kişilerin de bir anda deşifre edilmiş olmasıdır. 
Nitekim Şemdinli ilçesine bağlı bir köyde ikamet eden bir vatandaşın 
müfettişliğimize verdiği beyanındaki; "...9 Kasım günü ben köyde idim. O gün bomba atıldığına ilişkin bir haber duymadım. Ancak 10 kasım günü Şemdinli den bir kişi babamı aramış, benimde bu vesile ile haberim oldu... Tam gününü hatırlamıyorum ama olaydan 6- 7 gün sonra ismini vermek istemediğim bir dostum ki bu şahıs örgüte yakın bir kişidir, beni arayarak "arabada çıkan listelerde sende Devlet yanlıları içinde sayılmışsın, kendine dikkat et" dedi Bende o günden sonra köyden ayrılmadım. Sanırım 17 Kasan Perşembe günü 
daha önce beni arayan aynı kişi telefonla aradı ve "ben bugün Şemdinli de idim, seni sordular, listede ismin olduğu için gidip ifade vermen gerekiyor, gitmeye karar verirsen beni ararsın" dedi. Bende düşündüm gitmemeye karar verdim. Genellikle örgüt görüşmek istediği şahıslan Kandil Dağına yada Harkuk Kampına çağırıyor. Çağrılan kişilerde yasadışı yollardan bu kamplara gidiyor. Gidiş istikameti duyduğuma göre Tekeli köyüne bağlı Ulaklı ve Tan yolu mezralarından gerçekleştirmektedir. Geçtiğimiz aylarda bu şekilde çağrılan Necattin isimli bir vatandaş yolda öldürülmüştü. Bu olayların duyulması üzerine 19 Kasım Cumartesi akşamı nişanlımın babası bizim köye geldi Babamla görüştüler. 
Normalde bu hafta düğünüm olacaktı. Bu konular açıklığa kavuşana kadar düğünü ertelediler. Bu durumda benim ya gidip örgüte ifade vermem yada batıya gitmem gerekiyor. 

Burada can güvenliğimi tehlikede görüyorum..." ifadeleri yaşanan ve bundan sonra da yaşanacak olayların neler olabileceği konusunda bize fikir vermektedir. 
Ayrıca, "Devlet yanlısı, Devlet karşıtı, örgüt yanlısı" gibi tanımlamalara göre tasnifi yapılan ve kayıt altına alınan kişilerin nasıl belirlendiği hususu da ayrı bir tartışma konusudur. Haber elemanlarının kalıcı, güvenlik birimlerinde çalışanların süreli görev yaptığı bölgede, aşiret yapısı, kan davaları ve başka çıkar ilişkileri,nedeniyle belli bir yasal temeli olmaksızın hazırlanan ve insanları başkalarının kanaatine göre tasnif eden bu modelin güvenilirliği ve yararlı olup olamadığının da tartışılması gerektiği değerlendirilmektedir. 
Hangi konuda olursa olsun suç işlemiş kişilerin yargı sürecinden geçip mahkum 
olmaları ve bu suçlarının ilgililerin adli siciline işlemiş olmasından başka, hiçbir gerekçe ile, Devletin yasal resmi kayıtlarına dayanmayan, gıyapta listeler tanzim edilmesi, bu listelerde yer alan insanların kişilik haklarına açıkça müdahale anlamına gelmektedir. Şemdinli CSavcdığınca araçta olup da el konulan malzemeler; 

1. 1 adet 78GH0235 seri nolu, 
2. 1 adet 68K7843 seri nolu, 
3. 1 adet 56-1271485886974 seri nolu Kaleşnikof marka silahlar, 
4. 2 adet el bombası, 
5. 4 adet içinde çeşitli evraklar bulunan dosya, 
6. 2 adet not defteri, 
7. 1 adet ortadan ikiye ayrılmış 30 AK 933 sayılı plaka, 

Şeklinde isimlendirilmiş ve Hakkari İl Jandarma Komutanlığına bildirilmiştir. 
Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığının 30 AK 933 plakalı araçta keşif sırasında elde ettiği belge ve dokümanların ayrıntıları Müfettişliğimize verilmediğinden, araçta olup ta C.Savcılığına intikal etmeyen hangi belge ve malzemelerin olduğunun tespiti taraflınızdan yapılamamış, Hakkari İl Jandarma Komutanlığının verdiği bilgilerle yetinilmiştir. Hakkari İl Jandarma Komutanlığının verdiği bilgileri dikkate aldığımızda, çok önemli ve gizli olması gereken bilgi ve belgelerin kimliği belirsiz kişilerin muhtemelen de terör örgütünün eline geçtiği anlaşılmaktadır. 

15. EL BOMBALARI VE SİLAHLARA İLİŞKİN KRİMİNAL SONUÇLARI: 

Ankara Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğünün olaylar sırasında 30 AK 933 plakalı araçta bulunan ve ilgili C.Savcılığınca zapt edilen el bombaları ile ilgili olarak yaptığı tespite göre; "09.11.2005 tarihinde Hakkari İH, Şemdinli İlçesi, Özipek Pasajı Umut Kitapevine yönelik olarak el bombası atılmak suretiyle yapılan eylemde kullanılan ve bombaya ait olduğu tespit edilen maşanın üzerinde bulunan (HGR Z DM 72 LOS FMP-133) ibareleri Almanya imali savunma tipi, DM-41 model el bombasının ateşleme mekanizmasında bulunan maşanın üzerindeki ibarelerdir. DM-72 ibaresi, Almanya imali el bombalarının 
ateşleme grubuna ait olduğu "133" ibaresi de ait olduğu kafile stok numarasını 
göstermektedir. DM-41 model savunma tipi el bombalan, Nato standardı savunma tipi el bombalan olup, Nato üyesi ülkelerin silahlı kuvvetlerinde, güvenlik güçlerinde ve her ne şekilde nereden ve nasıl elde edildiği bilinmemekle birlikte terör örgütleri tarafından da kullanılmaktadır. Bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğü, Kriminal Polis laboratuarları Dairesi Başkanlığı, Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü Bomba Bilgi Merkezine intikal eden olaylarla ilgili istatistik! Bilgiler aşağıda gösterilmiştir. 

DM-41 ve M-26 Model el bombası kullanılan olaylardaki sorumlu örgütler: (Pkk 
(Kongra-Gel): 12, Hlzbullah:4, Org.Suç Örgütü:3, Kornişçi Har. :1, Vasat: 2, Kişisel: 36, Belirsiz : 116 Olmak Üzere Toplam: 174) 
Bu model savunma tipi el bombaların el bombalarının Alman Devleti tarafından 
Ünal edilenleri DM-41 Amerika Birleşik Devletleri tarafından imal edilenleri ise M-26 model olarak adlandırılmaktadır. Her iki model el bombalarının ihtiva ettiği patlayıcı madde COMP-B (TNT+RDX) olup, diğer teknik özellikleri de aynıdır. 
Bu el bombalarının emniyet pimi çekilip maşasının serbest bırakılmasından 
sonra 4 ile 5 saniye içerisinde patladıkları bilinmektedir. İki el bombasının aynı anda tek ses üreterek patlaması çok küçük bir ihtimal olarak görülmektedir. Çünkü, maşa bırakıldıktan sonra, 4*5 saniye patlama süresinde bütün el bombalarında, kesin standart olarak belirlenmiş bir zaman dilimi bulunmadığından, saniyeden daha kısa da oba farklı zaman aralıklarında patladıkları görülmektedir. 

Umut Kitapevinde patlayan bombalar ile Cumhuriyet Savcılığınca zapt edilen 
bombalar karşılaştırıldığında Menşei ve model olarak aynı oldukları tespit edilmiştir." 

Bilgisi verilmiştir. 

Kriminal laboratuarı sonucu ile, bazı tanık beyanları ve Hakkari ti Jandarma 
Komutanlığı tarafından verilen bilgi ve belgelere göre araçta MKE yapımı el bombalarının bulunduğu iddialarının birbirini teyit etmediği anlaşılmaktadır. 
Daha önce de ifade edildiği gibi, astsubay Ali KAYA'nın ifadesine göre başlangıçta 30 AK 933 plakalı araçta bulunan iki adet el bombası eğer MKE yapımı idiyse ve sonradan değiştirilmişse, bu durumda kitabevinde patlayan bombaların DM Alman yapımı el bombası olduğunu bilen birileri tarafından araçta olduğu iddia edilen MKE yapımı el bombalarının değiştirilmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla patlama sonrası kontrolsüz dönemde patlamanın olduğu yerde terör örgütü adına bomba konusunda uzman bir kişinin patlayan 
bombaların menşei konusunda tespit yapmış olması da gerekmektedir. 
Diğer bir yaklaşımla, bombalama olayının terör örgütü tarafından bir komplo 
düzenlenip astsubayların ve haber elemanı Veysel ATEŞ'in üzerine atılmaya çalışıldığını varsaydığımızda da, örgütün aynı tipte alman yapımı (4) adet el bombasını temin ettikten sonra, iki tanesini kitabevine attırdığı, diğer ikisini de jandarmaya ait aracın ilçeye geleceğini, araçta MKE yapımı el bombası bulunabileceğim varsayarak bunları değiştirmek amacıyla muhafaza ettiği varsayımım kabul etmek gerekecektir. Bu durum çok zayıf bir ihtimal olarak 
gözükmektedir. 

Bu nedenlerle araçtaki MKE yapımı el bombalarının örgüt yanlıları tarafından DM 
yapımı el bombaları ile değiştirilmiş obua ihtimali teyide muhtaç gözükmektedir. 
Araçta bulunan kaiesinkof silahlarla ilgili olarak yapılan tespitlerde de: 
"1-Tetkik için gönderilen; "68K7843" numaralı silah; 7. 62x39 mm. Çapında fişek istimal eden, Almanya yapısı, Kalaşnikovmarka, otomatik, "78GH0235" numaralı silah; 7. 62X39 mm. çapında fişek istimal eden, Almanya yapısı, Kalaşnikov marka, otomatik, "56- 127148588" numaralı silah; 7. 62x39 mm. Çapında fişek istimal eden, Çin yapısı, Kalaşnikov marka, otomatik, birer tüfektir ler. Yapılan muayenelerinde; atışa mani mekanik herhangi bir arıza ve eksikliklerinin bulunmadığı, emniyet ve atış ayar mandallarının sağlam ve işler durumda oldukları, fonksiyonlarını tam olarak yerine getirdikleri, laboratuarımız da yaptığımız tatbiki atışlarda, çap ve tiplerine uygun fişekleri patlattıkları görülmüştür. 

Bu itibarla, söz konusu üç (3) adet tüfekten her biri; 6136 Sayılı Yasaya göre yasak niteliği haiz ateşli birer silahtırlar. Ayrıca nitelikleri itibariyle de aynı yasanın 12. Maddesinin 4.Fıkrası şümulüne giren silahlardandırlar. 
2- İnceleme konusu tüfeklerden elde ettiğimiz mukayese kovanlarının, Laboratuarımız arşivine intikal eden silahı tespit edilemeyen olaylara ait suç konusu 7.62x39 mm. Çapındaki kovanlar ile mikroskopta ayn ayrı yapılan karşılaştinlmalannda; mevcut karakteristik izler itibariyle herhangi bir irtibatlarının bulunmadığı sonucuna varılmıştır. 
3-İnceleme konusu tüfeklerden elde ettiğimiz mukayese kovanları, Silahı Tespit  Edilemeyen olaylarla herhangi bir irtibatının olup-olmadığı yönünden karşılaştırmak üzere; İstanbul, Bursa, İzmir, Antalya, Adana, Kayseri, Diyarbakır, Erzurum ve Samsun Kriminal Polis Laboratuarlar Müdürlüklerine gönderilmiş olup, irtibat sağlanması halinde durum ayrıca incelenecektir." 
Denilmiş ve Kaleşinkof Piyade tüfeklerinin başka olaylarda kullanılıp kullanılmadığı konusuyla ilgili olarak mukayese kovanlarının; ADANA, ERZURUM, DİYARBAKIR, ANTALYA, BURSA, İZMİR, KAYSERİ, SAMSUN, İSTANBUL Kriminal Polis laboratuarı Müdürlüklerine gönderildiği, buralarda yapılan teknik incelemede, mukayese kovanlarının silahı tespit edilemeyen olaylar arşivinde bulunan aynı çap ve tipteki suç konusu kovanlar ile aralarında herhangi bir irtibata rastlanmadığı bildirilmiştir. 

16. ROJ TV'NİN OLAYLAR SIRASINDA CANLI YAYIN YAPTIĞI İDDİALARI: 

9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli İlçesinde vuku bulan patlamanın akabinde yaşanan toplumsal olaylar sırasında, PKK terör örgütü paralelinde yayın yapan ROJ TV'nin kimi ifadelerde olayların başlamasından hemen sonra canlı yayına geçtiği; bazılarına göre de bu yayınların olaylarla eş zamanlı olmadığı, ancak çok kısa süre sonra cereyan eden hadiselerin sözü edilen televizyon kanalı tarafından yayınlandığı iddialarının açıklığa kavuşturulması açısından, ROJ TV'nin yayınlarının yıl, ay, gün, saat, dakika parametrelerine uygun olarak 
tanzim edilmiş görüntü örnekleri ve konuyla ilgili bilgiler Emniyet Genel Müdürlüğünden temin edilmiştir. 

Emniyet Genel Müdürlüğünden temin edilen bilgilere göre; 
Hakkâri ili Şemdinli ilçesinde 09.11.2005 günü öğle saatlerinde Savuroğlu İş 
Merkezi'nde bulunan Umut isimli kitapevi önünde henüz belirlenemeyen bir sebeple meydana gelen patlama olayı sonrasında, Şemdinli ilçesi, Hakkâri kerkezi ve Yüksekova ilçelerinde meydana gelen olayların ülke gündeminin ilk maddesi haline geldiği, Belirtilen tarihte meydana gelen olayla ilgili olarak, Şemdinli İlçe Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri inceleme Ekibince olay saatinin 11.30 olduğunun tutanaklarda belirtildiği, Şemdinli ilçesinde yaşanan patlama olayının saat: 11.30'da vuku bulduğu, ulusal basın-yayın organlarında konu hakkında ilk haberlerin yaklaşık saat: 12.00 civarında verilmeye başlandığı, Öte yandan, terör örgütü güdümünde yayın yapan Dicle Haber Ajansı (DİHA)'da, olaydan yaklaşık (1) saat sonra, 12.32 itibariyle "Şemdinli'de Kitapevine Bomba 
Atıldı SON DAKİKA" haberi şeklinde, yine aynı gün saat: 16.10 itibariyle Fırat Haber Ajansı'nda konuyla ilgili haberlerin, her iki ajansın internet sitelerinde yer aldığı, Bazı ulusal basın-yayın organlarında, Şemdinli ilçesinde gerçekleşen bombalama olayından çok kısa bir süre (1-2 dakika) sonra PKK/KONGRA-GEL terör örgütü güdümünde yayın yapan ROJ TV tarafından konuya ilişkin canlı yayma başlandığı şeklinde iddialar ortaya atıldığı; 

10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***