IŞİD İN YERİNİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
IŞİD İN YERİNİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2018 Cuma

IŞİD’İN YERİNİ YENİ IŞİDLER Mİ ALACAK?

IŞİD’İN YERİNİ YENİ IŞİDLER Mİ ALACAK?



21 EKİM 2016
Furkan KAYA


IŞİD’İN YERİNİ YENİ IŞİDLER Mİ ALACAK?
Merhum Özal’lı yıllardan, yani Körfez Savaşı’nın yaşandığı dönemden bugüne, aynı coğrafyada yaşanılan olaylara bakıldığında, bundan sonraki yıllarda da her iklimde aktörlerin aynı, sadece vekalet edenlerin değiştiği görülecektir. 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin ilan ettiği “Bush Doktrini” sayesinde, sözde “küresel terör”e karşı savaş açılmış, “önleyici vuruş” politikasıyla tüm terör odaklarının yok edilmesi planlanmıştı. Bu vesile ile Kuzey Irak’ın geleceği dünyanın gündemine otururken, bu konu en fazla Türkiye’nin ulusal güvenliğini ilgilendiriyordu. ABD’nin 2003 yılında başlattığı Irak Savaşı, Büyük Orta Doğu Projesi’ne (BOP) nizam verme hamlesinin ilk adımıydı. Halen bu süreç, Arap Baharı vesilesi ile Suriye ve Irak’taki gökten “paraşüt”le inen terör gruplarının imha süreci ile devam ediyor.
İngilizler için Musul, “Kürdistan” siyaseti için önemliydi.
Uygarlığın beşiği Mezopotamya ve bilhassa Musul, büyük aktörlerin Orta Doğu coğrafyasında petrol kaynakları için rekabet içinde olduğu bir bölgeydi. İngilizlerin Mezopotamya bölgesine olan ilgisinin özünde Musul sınırları ve kapsadığı alanda yer alıyordu. İngilizlerin gözünde, Musul, Güney Kürdistan’ının bir parçasıydı; dolayısıyla, “Kürdistan” siyaseti oluşmadan Musul’un akıbeti belirsiz kalacaktı. Neticede Musul sorunu ile Kürdistan sorunu birbirine eklemlenmiş bir politika şeklinde Batı tarafından servis ediliyordu.
IŞİD sonrası yeni IŞİD’ler mi türeyecek?
Irak Ordusu’na ait 30 bin asker, 3 bin Peşmerge kuvveti, Türkiye’nin Başika’da eğittiği Ninova Bekçileri, Saddam rejimine bağlı askerlerden oluşan Nakşibendi ordusu, Şii milis gücü Haşdi Şabi ve 36 ülkenin katıldığı koalisyon güçlerinin havadan destek verdiği operasyon (Musul Operasyonu) ile, Musul’u IŞİD’den temizleme harekatı başladı. Rusya’nın da dikkatle izlediği bu süreçte, Irak’ın en büyük ikinci kenti olan Musul’dan IŞİD temizlenerek örgüte büyük darbe vurulması planlanıyor. Türkiye ise, sonradan koalisyon güçlerinin hava operasyonlarında yer almaya başladı. Musul harekatının kısa vadede biteceğinin düşünülmemesi gerektiğinin en büyük kanıtı, her ne kadar IŞİD bazı bölgelerden çok kolay çekilse de, sanki IŞİD sonrası başka bir terör örgütüne yer açılacağı izleniminin verilmesidir.
Haşdi Şabi’nin amacı nedir?
Irak’ta Saddam rejiminin devrilmesinden bu yana ülkede siyasi bütünlük sağlanamamış, bunun en büyük nedeni ise mezhep temelli politikalar olmuştur. Irak ve Suriye gibi terör gruplarının kolaylıkla yuvalanabileceği topraklarda “Arap Baharı” veya “demokratikleşme” savları ile dışarıdan yapılan müdahaleler, IŞİD ve onun türevlerinin kolaylıkla baskı ve işgal yoluyla alan hakimiyeti kurmalarını sağladı. Belki de IŞİD’in miladı doldu; fakat Orta Doğu mezhep temelli çatışmalara doğru ilerlerken, İran’ın desteklediği söylenilen Şii milis gücü Haşdi Şabi’nin daha şimdiden kendi otorite alanını kurmaya çalıştığı görülüyor.
Yeni Orta Doğu
Bu coğrafyada, kısa vadede bile büyük fay hatlarının kırılmalarına şahit olunacak. Rusya, sessiz bir güç olarak olayları takip ederken, Suriye ile Irak’ın geleceğinin birlikte şekilleneceğinin farkında.  Yeni Orta Doğu coğrafyası, artık kendi kuralları ve kanunları olan bir site haline gelecektir. Aslında, ülke bazından ziyade, bölge olarak Orta Doğu’nun yeniden inşasına şahit oluyoruz. Musul ve çevresi de, işte bu sürecin önemli bir parçası durumunda.
Türkiye, ne Suriye, ne de Irak’taki meselelere kayıtsız kalamaz.
Coğrafi konum bir devletin önceliklerini belirlemektedir. Bir devletin askeri, ekonomik ve siyasi gücü ne kadar büyükse, o devletin önemli jeopolitik çıkarlarının sınır ötesi komşularının ötesindeki çapı da o derece büyüktür. Türkiye de, jeopolitik değeri gereği, bu denklemde bölgesel sorumluluğu vasıtasıyla kritik bir pozisyona sahiptir. Suriye ile Irak sınırıyla yaklaşık 1100 km’lik güney sınırının ötesinde, her ne olursa olsun, Türkiye, bu coğrafyaya kayıtsız kalamaz. Kaldı ki, Misak-ı Milli sınırları içinde olan ve daha sonra türlü senaryolarla Türkiye’ye kaybettirilen Musul ve Kerkük topraklarında yaşan Türkmen vatandaşların sorumluluğu da Türkiye’nin üzerindedir.
Musul operasyonu, daha uzun bir süre devam edecek gibi görünüyor. Belki de IŞİD kısa sürede yok olacak, ama daha şimdiden IŞİD’in yerini alacak bir başka mezhep temelli örgütün ismi basında geçmeye başladı. Demokrasi kavramı, bu coğrafyada zaten topal bir anlayış; Orta Doğu’da demokrasinin adım atacak ayakları bile yok. Bu yönetim şekli ve söylemi, aslında sadece aktörlerin müdahale hakkını meşrulaştıran bir enstrüman olarak kullanılıyor.


***