Mesih Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mesih Planı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2018 Çarşamba

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 9

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 9



Irak savaşıyla Türkiye’nin korktuğu başına gelmiştir. 

Tam da beklendiği gibi ülke bir kargaşa içine girmiş ve Kürtler, Kuzey Irak’ta bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. 

Türkiye’nin çekindiği üzere Irak’ın kuzeyi PKK için yaşam alanına dönmüş ve örgütün bağımsızlık hayallerini kamçılamıştır. 2004 yılında, beş yıldır sürdürdüğü tek taraflı ateşkesten vazgeçip, yeniden eylem kararı almıştır. 2010 Mayısı itibariyle de tüm Türkiye çapında saldırı kararı almıştır. Bu süreçte İsrail’in Kürt yönetimine askeri yardımda bulunduğu ve bu yardımların da PKK militanlarının eline geçtiği tahmin edilmektedir.231 

Kuzey Irak Kürtlerinin ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin birbirlerine karşı sempati duydukları anlaşılmaktadır. KYB’nin (Kürdistan Yurtseverler Birliği) PKK ile savaştığı dönemlerde dahi Talabani’nin adamlarının evlerinde Öcalan fotoğraflarının asılı olduğu iddia edilmektedir.232 Türkiye’de yaşayan Kürtler içinse Barzani isminin manevi bir değerinin olduğu ve Saddam’a karşı verdikleri mücadelenin hayranlıkla izlendiği anlaşılmaktadır.233 Bu duygusal bağ nedeniyle olsa gerek, Iraklı Kürtler PKK’yı desteklemekte ya da en azından onunla mücadele etmemektedir. Bu da Irak’ın kuzeyini PKK için bir yaşam sahası haline getirmektedir.234 Her ne kadar az gibi gözükse de bu rakam, sadece CIA’nin yetiştirdiği peşmerge sayısıdır ve CIA’nin kendi ajanlarıyla aynı standarda yetiştirdiği özel bir birliktir. 

Dikkat çeken bir diğer nokta, Amerikan birliklerinin hemen ardından Irak’a giden evanjelist misyonerlerdir. Guardian’dan Matthew Engel’in ifadesiyle evanjelistler bir elinde ekmek bir elinde İncil, Irak’a seferber olmuşlardır.235 Kimi Amerikalılar ve Müslümanlar bunun zor durumdaki insanların maddi yardımlar kullanılarak din istismarı olduğunu düşünse de, bölgeye giden evanjelistler, asıl amaçlarının insani yardım olduğunu iddia etmektedirler. Bölgede bulunan ‘insani yardım’ kuruşlarından bazılarıysa, Samaritan’s Purse, Güney Baptist Kongresi’dir. Fakat asıl şaşırtıcı olansa, bu yardımların başında Billy Graham’ın oğlu evanjelik lider Franklin Graham’ın bulunmasıdır. 

Matthew Engel’e göre daha önceden Müslümanlara küfreden bir adamın şimdi onlara yardım taşıyor olması gariptir.236 Baptist Press’in haberine göreyse sadece Güney Baptistleri tarafından Irak’a 46,000 yardım paketi ulaştırılmıştır.
237 
Sitenin haberine göre ülkedeki tek iletişim yolu uydular vasıtasıyla sağlanmaktadır. Bölgeye giden evanjelistlerin ilk işi kendi vericilerini kurmak olmuştur. Sitede, artık Iraklıların evlerinde TBN’ni izleyebildiklerinden övgüyle bahsedilmektedir. Tüm bunlar evanjelizmin Irak’a taşınmaya başladığını göstermektedir. 

Evanjelistlerin bölgedeki faaliyetlerinin bunlarla sınırlı olmadığı anlaşılmaktadır. Washington Post’un 2005 Haziranındaki haberine göre Bağdat’ta yedi yeni evanjelik kilise kurulmuştur.238 Kurulan kiliselerin bölgedeki Sünni ve Şii Müslümanlar tarafından tepki topladığı anlaşılmaktadır. Onlar da zayıf (vulnerable) Müslümanların, anlatılanlardan etkilenip din değiştirebileceğinden korkmaktadırlar. Bu gruplardan başka Katolik ve Ortodoks Hıristiyanların da evanjelistlerin Irak’taki varlığından rahatsız olduğu anlaşılmaktadır. Onlar da, “Eğer biz Hıristiyan’sak bunlar ne?” sorusuyla tepkilerini dile getirmektedirler. Bir diğer çekinceleriyse evanjelistlerin bu misyoner tavırları nedeniyle radikal Müslümanların şimşeklerini üzerlerine çekmeleridir. Nitekim dört evanjelik misyoner radikal bir Müslüman tarafından öldürülmüştür.239 

Irak Savaşı her ne kadar dışarıdan başarısız bir operasyon gibi gözükse de aslında hedefine ulaşmış durumdadır. Tam da Prof. Yinon’un dediği gibi tehlike arz eden Irak, mezhep ve milliyet esasınca bölünmüştür. Evanjelistler açısındansa, kıyamete bir adım daha yaklaşılmıştır. Savaş sonrası dönemde bölgeye akın eden evanjelik dernekler, savaş mağdurlarına yardım adı altında, bölge insanının zor durumunu istismar etme telaşındadır. Açılan kiliseler ve Pazar Okullarıyla misyonerlik faaliyetlerine hız vermiş oldukları anlaşılmaktadır. Baba Mustafa Barzani’nin verdiği “Kürt özerk bölgesinin kurulması halinde ABD’nin 51. eyaleti olmaya hazır olacağız” sözünü oğul Barzani yerine  getirmiştir. 240 

SONUÇ 

Bir Anglikan papaz olan John Nelson Darby’nin 1870’lerde ABD genelinde yürüttüğü faaliyetlerle filizlenen evanjelizm, “Hıristiyanların İsrail’i korumak ve Kudüs’ün selametini sağlamak” gibi bir sorumluluklarının olduğu görüşü çerçevesinde din ile siyaseti entegre eden bir misyonun başlatıcısı olmuştur. Bu misyonun temel iddiası ve çabası, Mesih’in dünyaya yeniden gelmesi için Yahudilerin Filistin’e geri dönüp kendilerine ait bir devlet kurmaları ve Kudüs’ün başkent yapılmasıydı. Nitekim bu doğrultuda 1897’de Theodor Herzl öncülüğünde Basel’de toplanan I. Siyonist Kongre ile başlayıp daha sonra Balfour Deklarasyonu ile ivme kazanan ve 1948’de bağımsız İsrail Devleti’nin kurulmasıyla sonuçlanan süreçte evanjelist Hıristiyanların büyük rolü olmuştur. 1967’de Kudüs’ün başkent ilan edilmesiyle birlikte evanjelistler Mesih’in   dönüşüne giden yolda çok önemli bir adım daha atmışlardır. Mesih’in dönmesi için Tanrı’yı zorlamak, dolayısıyla üzerlerine düşen bütün görevleri yerine getirerek şartları buna hazırlamak gerektiğine inanan evanjelistler, misyonlarının duyurulup yaygınlaşması ve taraftar kazanması için siyaset ve medya kanallarından en üst düzeyde istifade etmişlerdir. Öyle ki ABD’de 1860’larda evanjelik kilise mensubu sayısı 4 milyon iken bugün bu rakam takriben 70 milyona ulaşmıştır. Dahası, yapılan anketlere göre Amerikan halkının %42’sinin kendisini evanjelist olarak tanımladığı görülmüştür. Evanjelist sayısının artırılmasında televizyon vaazcılığının büyük rolü olmuş, bu duruma atfen televanjelizm kavramı dahi türetilmiştir. Oral Roberts, Billy Graham, Pat Robertson, Jerry Falwell ve Jim Bakker gibi önde gelen televanjelistler sayesinde Amerikan halkının evanjelizme ve İsrail’e sempatisi giderek artış göstermiştir. 

Evanjelistler sadece halkı değil Amerikan başkanlarını da etki altına almışlardır. Bilhassa Roosevelt, Wilson, Truman, Carter, Reagan ve oğul Bush dönemlerinde Amerikan dış politikasında evanjelistlerin nüfuz sahibi oldukları ve kararları etkiledikleri görülmüştür. Özellikle İsrail’e komşu ve yakın olan ülkelere, daha net ifadeyle Müslüman Ortadoğu ülkelerine yönelik politikalarını evanjelist öğretilerin öngördüğü biçimde yürüten ABD, İsrail’i hem siyasi hem maddi anlamda desteklemiştir. Öyle ki ABD’nin İsrail’e yaptığı doğrudan yardımın miktarı 2003 itibariyle 140 milyar doları aşmıştır. Bu durum bazen halk ve bir kesim siyasetçiler arasında huzursuzluk yaratsa da, eski başkanlardan Jimmy Carter’ın dediği gibi, “İsrail’in ayakta kalması siyaset üstü ahlakî bir ödev”di. Evanjelist Hıristiyanlarla Yahudileri birleştiren nokta ise her iki grubun da Tevrat ve Zebur’u içeren Eski Ahit’i esas almalarıdır. Eski Ahit’te geçen ve Mısır ırmağından (Nil’den) Fırat nehrine kadar olan bölgenin Yahudilere ait olduğunu beyan eden bir ayete dayanan evanjelist ve Siyonistler, bu toprakların İsrail tarafından ele geçirilmesi gerektiği hususunda işbirliği yapmaktadırlar. Bahsedilen topraklar bugün için Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’in tamamını; Irak, Suriye, Mısır, Sudan ve Türkiye’nin bir kısmını kapsamaktadır. Dikkat edilirse bu ülkelerin sosyo-politik şartları çoğunlukla istikrarsızlık üzerine kurulu gibidir. Son dönemde Arap Baharı olarak adlandırılan isyan rüzgârının nereden estiği ve bölgedeki havayı nasıl değiştireceği de bu bağlamda önem arz etmektedir. 

Söz konusu ülkelerin genel itibariyle etnik ve dinî temelli ayrışmalarla mücadele ettiği görülmektedir. Bu durum tam da İsrail’in ve onun evanjelist destekçilerinin arzu ettiği, daha doğrusu planladıkları bir durumdur. Irak özelinde konuya bakıldığında ülkenin Şiilik, Sünnilik ve Kürtlük esasına göre üçe bölünmesi amaçlanmaktadır. Bu planın Türkiye’yi en çok ilgilendiren kısmı, bağımsız bir Kürt devleti kurulması yönündeki adımlardır. 1948’den önce bile bölge ile ilgilenen İsrail, Yahudilerle Kürtler arasında akrabalık bağının olduğuna yönelik araştırmalar dahi yaptırmıştır. 

İsrail’in Kürtlere yönelik ilgisi aslında Kürtlerin hem Irak, hem İran, hem Suriye hem de Türkiye sınırları içine dağılmış olmaları, dolayısıyla tabir caizse bir taşla birçok kuş vurmayı amaçlamasında dır. Nitekim bu amaçla Irak’ta yönetici Barzani ailesiyle, Türkiye’de ise PKK ile ilişki halindedir. Genelkurmay belgelerinde de ortaya konduğu üzere 

İsrail, PKK’yı destekleyen ülkelerin başını çekmektedir. 1991’de kurulan Çekiç Güç’te görev yapan bazı subayların da PKK ile irtibatının olduğu gün yüzüne çıkarılmıştır. 
Çekiç Güç’ün Türkiye’nin egemenliğine zarar verdiğini söyleyen Eşref Bitlis’in öldürülmesi; Bitlis’in ölümünün suikast olduğunu ifşa eden Cem Ersever’in halen fail-i meçhul olan ölümü ve yine İsrail-PKK ilişkisi üzerine çalışan Uğur Mumcu’ nun katledilmesi bu meselenin ciddiyetini ve derinliğini göstermektedir. 

Evanjelistler, Kürt bağımsızlık hareketine verdikleri desteğin Yahudilerin lehine olduğunun bilincindedirler. Buna mukabil Kürtlerin İsrail’le işbirliği içerisinde olması ise çıkar ilişkisinden başka bir şey değildir. Yahudiler de Kürtler de kendilerine vaat edildiğini sandıkları toprakların peşindedirler. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

231 Hasan Kösebalaban, “The Crisis in Turkish-Israeli Relations: What is its Strategic Significance?”, Middle East Policy Council, Cilt 17, Sayı 3, Güz 2010, s. 41. 
232 Bejan Matur, Dağın Ardına Bakmak, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011, s. 56. 
233 Matur, a.g.e, s. 208. 
234 Serhat Erkmen, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak Ziyareti Işığında Türkiye-Irak İlişkileri”, Ortadoğu 
Analiz, Cilt 1, Sayı 4, Nisan 2009, s. 9. 
235 Matthew Engel, “Bringing aid and the Bible, the man who called Islam wicked”, Guardian, 04.04.2003. 
236 Engel, a.g.m. 
237 Kay Adkins, “Evangelist: Iraq More Hopeful than Reported by US Media”, Baptist Press, 16.10.2003, 
Erişim: http://www.bpnews.net/bpnews.asp?id=17277 (19 Kasım 2010). 
238 Caryle Murphy, “Evangelicals Building a Base in Iraq”, Washington Post, 23.06.2005. 
239 Murphy, a.g.m. 
240 Abdullah Kıran’dan aktaran: Serhat Erkmen, “1945-1989 Yılları Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası” , Ortadoğu, Cilt 3, Sayı 1, 2008, s. 82. 

KAYNAKÇA 

A. ARŞİV BELGELERİ 

Yayınlanmış Arşiv Belgeleri 
KIRACOFE, Clifford A.; “Christian Zionism: A Foreign Policy Challenge”, U.S. Senate Committee on Foreign Relations, Washington, 21.11.2003. 

B. ANSİKLOPEDİLER VE SÖZLÜKLER 

Türkçe Sözlük, Cilt II, “Ortodoks Maddesi”, Ankara, 1988. 

C. BASILI ESERLER 

Kitaplar 

AKAR, Atilla; Büyük Ortadoğu Kuşatması, İstanbul, 2006. 
BLACK, Ian-MORRIS, Benny; Israel's Secret Wars: A History of Israel's Intelligence Services, New York, 1991. 
BRAUER, Erich-PATAI, Raphael; Kürdistanlı Yahudiler, Çev. Fahriye Adsay, İstanbul, 2005. 
CHAFETS, Zev; A Match Made in Heaven, New York, 2007. 
COMER, Harold; Biblical Evangelism, USA, 1997. 
ÇEBİ, Hakan Yılmaz; İsrail’in Şifresi, İstanbul, 2009. 
DAVIDSON, Lawrence; America’s Palestine, Florida, 2001. 
ESKİ AHİT, Tekvin: 15/18. 
GÖNÜLTAŞ, Nuh; Bush ve Evanjelizmin Mesih Planı, İstanbul, 2003. 
GÜNGÖR, Ali İsra; Hıristiyanlıkta Evanjelik Hareket, Ankara, 2005. 
HALSELL, Grace; Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, Çev. Mustafa Acar, Hüsnü Özmen, Ankara, 2003. 
HENDERSHOT, Heather; Evanjelizm: Medya ve Muhafazakârlık, Çev. Güneş Ayas, Bora Çağlayan, İstanbul, 2005. 
KEPEL, Gilles; Tanrı’nın İntikamı, Çev. Selma Kırmız, İstanbul, 1992. 
LEWIS, Donald M.; The Origins of Christian Zionism: Lord Shaftsbury and Evangelical Support for a Jewish Homeland, UK, 2009. 
MACHİAVELLİ, Niccolo; Prens, İstanbul, 2004. 
MARLEY, David John; Pat Robertson: An American Life, USA, 2007. 
MATUR, Bejan; Dağın Ardına Bakmak, İstanbul, 2011. 
MERKLEY, Paul Charles; American Presidents, Religion and Israel, USA, 2004. 
MERKLEY, Paul Charles; The Politics of Christian Zionism, 1898–1948, London, 1998. 
MINORSKY, V.-BOIS-KENZIE, T. D. N.; Mac Kürtler ve Kürdistan, Çev. Kamuran Fıratlı, İstanbul, 2004. 
MORGENTHAU, Hans J.; Politics Among Nations, New York, 1954. 
NAKDİMON, Şalom; Irak ve Ortadoğu’da Mossad, Çev. Ahmet Ekinci, Ankara, 2004. 
SABAR, Yona; Bir Antoloji: Kürdistan'ı Yahudilerin Halk Edebiyatı, Çev. Selahattin Çelik, İstanbul, 2005. 
SEGEV, Tom; One Palestine, Complete: Jews and Arabs under the British Mandate, New York, 2000. 
ŞAHİN, Mehmet; Din Dış Politika İlişkisi, Ankara, 2009. 
TUCKER, Mike - FADDİS, Charles; Kürdistan’da Amerikan Operasyonu, İstanbul, 2009. 
TÜMER, Günay -KÜÇÜK, Abdurrahman; Dinler Tarihi, Ankara, 2002. 
VURAL, İsmail; Evanjelizm, İstanbul, 2005. 
VATANDAŞ, Aydoğan; Armagedon, İstanbul, 2008. 
WAGNER, Don; Anxious for Armegeddon, Scottdale, 1995. 
WALT, Stephen M.-MEARSHEIMER, John J.; İsrail Lobisi, Çev: Elif Ocak, İstanbul, 2007. 
YAHYA, Harun; İsrail’in Kürt Kartı, İstanbul, 2003. 

D. MAKALELER 

ERKMEN, Serhat; “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak Ziyareti Işığında Türkiye-Irak İlişkileri”, Ortadoğu Analiz, Nisan 2009. 
ERKMEN, Serhat; “1945-1989 Yılları Arasında ABD’nin Kuzey Irak Politikası” , Ortadoğu, Cilt 3, Sayı 1, 2008. 
HALSELL, Grace; “The Clintons: American Hostages in the Holy Land”, Washington Report on the Middle East Affairs, January- February 1995. 
KÖSEBALABAN, Hasan; “The Crisis in Turkish-Israeli Relations: What is its Strategic Significance?”, Middle East Policy Council, Cilt 17, Sayı 3, Güz 2010. 
LEWIS, Bryan E.; “How has Dispensationalism Affected American Policy in the Middle East?”, Amridge University, 13.03.2009. 
E. GAZETELER- DERGİLER APPLEBOME, Peter; “Jerry Falwell, Moral Majority Founder, Dies at 73”, New York Times, 16.05.2007. 
BİLİCİ, Abdülhamit; “Kürt Yahudiler”, Aksiyon, Say 296, 01.07.2000. 
DAVIDSON, Lawrence; “Christian Zionism as a Representation of American Manifest Destiny”, Critique: Critical Middle Eastern Studies,Vol. 14, No. 2, 157–169, 2005. 
DAVIS, Derek H.; “Civil Religion as a Judicial Doctrine”, Journal of Church&State, 40:1. 
ENGEL, Matthew; “Bringing aid and the Bible, the man who called Islam wicked”, Guardian, 04.04.2003. 
ERGAN, Uğur; “Erbil’e Aydın Selcen başkonsolos atandı”, Hürriyet, 05.03.2010. 
FINEMAN, Howard; “Bush and God”, Newsweek, 23.03.2003. 
FORDE, Steven; “International Realism and the Science of Politics: Thucydides, 
Macchiavelli and Neorealism,” International Studies Quarterly, Cilt 39, Sayı 2, Haziran 1995, ss. 141-159. 
GIBBS, Nancy-OSTLING, Richard N.; “God’s Billy Pulpit”, Time, 15.11.1993. 
GRAFTON, David D; The Use of Scripture in the Current Israeli-Palestinian Conflict, Word & World, Volume 24, Number 1, 2004. 
GREENFIELD, Danie; “Turkey’s State of Terror”, Para Israel, 06.22.2010. 
HORSTMAN, Barry M.; “Billy Graham: A Man with a Mission”, The Cincinnati Post, 27.06.2002. 
KAPLAN, Sefa; “Barzani Ailesi'nin Yahudi olduğu ortaya çıktı”, Hürriyet, 18.02.2003. 
MINASIAN, Sergey; “The İsraeli-Kurdish Relations”, 21. Century, sayı 1, 2007. 
MURPHY, Caryle; “Evangelicals Building a Base in Iraq”, Washington Post, 23.06.2005. 
REED, Christopher; “Oral Roberts Obituary”, Guardian, 15.12.2009. 
SAZAK, Derya; “Çekiç Güç mü, Şeytan Üçgeni mi?”, Milliyet, 14.11.1993. 
SCHNEIDER, Keith; “Oral Roberts, Fiery Preacher, Dies at 91”, New York Times, 15.12.2009. 
SHIMKO, Keith L.; “Realism, Neorealism and American Liberalism,” The Review of Politics, Cilt 54, Sayı 2, Bahar 1992, s. 296. 
TARAF, “Türkler Kerkük Valisini Vuracaktı”, 4.04.2011. 
TURGUT, Serdar; “İsrail-PKK işbirliği (Komployu gördüm)”, Habertürk, 02.06.2010. 
YAZGAN, Vahit; “Son defa dendi, on defa oldu”, Aksiyon, 24.06.1995. 
ZADOK, Christopher J Davey, “The Israel-Palestine Conflict:Reality and the Demise of 
Evangelical Christianity”, Sayı 128, 2003. 

F. ELEKTRONİK ADRESLER 

ABC News, “Obama and Evangelist Billy Graham Share a Prayer”, 
http://abclocal.go.com/wtvd/story?section=news/local&id=7405228, 25.04.2010 (erişim: 22.01.2011). 
ADL resmi sitesi, http://www.adl.org/about.asp?s=topmenu (erişim: 12.12.2010). 
ADKINS, Kay; “Evangelist: Iraq More Hopeful than Reported by US Media”, Baptist Press, 
http://www.bpnews.net/bpnews.asp?id=17277, 16.11.2003 (erişim: 19.11.2010). 
AMANPOUR, Christiane; “Christians, Jews in Holy Land Alliance”, 
http://edition.cnn.com/2007/WORLD/meast/08/17/jews.christians/index.html, 20.08.2007 (erişim: 26.12.2010). 
BAIG, Said; “A Clean Break for Israel”, Asia Times, 
http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/FF30Ak07.html, 30.06.2004 (erişim: 16.01.2011). 
BBC NEWS, “Graham regrets Jewish slur”, 
http://news.bbc.co.uk/2/hi/americas/1850077.stm, 02 03 2002 (erişim: 26.01.2011). 
BGEA, http://www.billygraham.org/biographies_show.asp?p=1&d=1 (12.02.2011). 
BURGE, Gary; “Christian Zionism, Evangelicals and Israel”, HCEF, 
http://www.hcef.org/hcef/index.cfm/ID/159 (erişim: 15.10.2010). 
DANIYAL, Dino; “Mossad's retired General Aliayzar Jeffery speaks to Israel-Kurd 
magazine”, Israel-Kurd, 
http://www.israelkurd.com/en/index.php?option=com_content&view=article&id=138:israel-
kurd&catid=37:interview, 07.07.2010 (erişim: 18.01.2011). 
FALSANI, Cathleen; Chicago-Sun Times, 
http://blog.beliefnet.com/stevenwaldman/2008/11/obamas-interview-with-cathleen.html, 
11.011.2008 (erişim: 18.01.2011). 
GOLDMAN, Shalom; “Oral Roberts, Pioneering Christian Zionist”, Religion Dispatches, 
http://www.religiondispatches.org/archive/politics/2170/oral_roberts,_pioneering_christian_zionist, 10.01.2010 (erişim:10.01.2010). 
GOODMAN, Amy; “Seymour Hersh: Israeli Agents Operating in Iraq, Iran and Syria”, 
Democracy Now, 
http://www.democracynow.org/2004/6/22/seymour_hersh_israeli_agents_operating_in, 
22.06.2004 (erişim: 23.01.2011). 
HUBERS, John; “Christian Zionism: A Historical Analysis and Critique”, 
http://images.rca.org/docs/synod/ChristianZionism.pdf (erişim: 18.02.2010). 
KWON, Lilian; “Interview: Joel Osteen on the Future of America's Churches and Him 
Pastoring One”, Christian Post, http://www.christianpost.com/article/20070215/interview-
joel-osteen-on-the-future-of-america-s-churches-and-him-pastoring-one/, 15.02.2007 (erişim: 09.11.2010). 
MARTIN, Willie;"Are Rockefellers & Sotomayor Illuminati Jews?", Henry Makow, 
http://www.henrymakow.com/_jay_rockefeller_left.html, 29.07.2009 (erişim: 17.12.2010). 
MCGARVEY, Ayelish; “Carter’s Crusade”, The American Prospect, 
http://www.prospect.org/cs/articles?articleId=7572, 05.04.2005 (erişim: 22.12.2010). 
MCKAY, Mary Jayne; “Zion's Christian Soldiers”, CBS News, 
http://www.cbsnews.com/stories/2002/10/03/60minutes/main524268.shtml, 11.02.2009 (erişim: 22.11.2010). 
MCKIERNAN, Kevin; İyi Kürtler - Kötü Kürtler: 
http://www.kevinmckiernan.com/video/GKBK.swf (erişim: 19.10.2010). 
Oral Roberts Üniversitesi Öğrenci El Kitabı, 
http://www.oru.edu/academics/catalog/pdf/catalog06-07.pdf, (erişim: 19.11.2010). 
Pat Robertson’ın resmi sitesindeki otobiyografisinden, 
http://www.patrobertson.com/SpiritualJourney/SomethingMissing.asp (12.02.2011). 
POLLACK, Josh; “The Dance of Symbols”, Jewish World Review, 
http://www.jewishworldreview.com/010198/symbols1.html, 21.01.1998 (erişim: 12.11.2010). 
PULLIAM, Sarah- OLSEN, Ted; “Q&A: Barrack Obama”, Christianity Today, 
http://www.christianitytoday.com/ct/2008/januaryweb-only/104-32.0.html?start=1 (erişim: 22.11.2010). 
Regent Üniversitesi Öğrenci El Kitabından, Erişim: 
http://www.regent.edu/admin/stusrv/student_handbook.cfm#honor_code (24 Aralık 2010). 
ROBERTS, Ronald David, “Celebrating the Life of Oral Roberts”, Oral Roberts, 
http://www.oralroberts.com/oralroberts/, ( erişim: 28.12.2010). 
SULLIVAN, Charles A.; “The Alliance Between Israel and the New Evangelicals”, 
http://www.scribd.com/doc/8485655/The-Alliance-between-Israel-and-the-New-Evangelicals, Scribd, 12.01.2008 (erişim: 12.01.2010). 
The Grand Lodge of Pennsylvania (Pennsylvania mason locası), 
http://www.pagrandlodge.org/mlam/presidents/truman.html (erişim: 19.12.2010). 
VRIES, Lloyd de; “A Biography of Jerry Falwell”, CBS News, 
http://www.cbsnews.com/stories/2007/05/15/national/main2806425.shtml, 11.02.2009 (erişim: 14.12.2010). 
WINSEMAN, Albert L.; “U.S. Evangelicals: How Many Walk The Walk?”, Gallup, 
http://www.gallup.com/poll/16519/US-Evangelicals-How-Many-Walk-Walk.aspx, 31.05.2005 (erişim: 16.12.2010). 

G. TEZLER 

GEÇİCİ, Ahmet; “Evanjelik Tanrı Anlayışının Kritiği”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Doç. Dr. Hüseyin Aydın, İnönü Üniversitesi, 
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007). 
TADAYESKI, John Charles; “Evangelicals and the Republican Party: A Reinforcing Relationship for Israel”, (yayınlanmamış yüksek lisans tezi, 
Louisiana State University, The Department of Political Science, 2005), s. 37. 


***


EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 8

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 8



2.4. İSRAİL’İN KÜRTLERE DESTEĞİ 

 İsrail yönetimi, milli menfaatleri gereği bölge Kürtlerini kendi kaderlerini tayin etme (self determinasyon) konusunda desteklemiştir. 1993’te kurulan İsrail - Kürt Dostluk Ligi aracılığıyla da bu iki halk arasındaki siyasi ilişkiyi en üst seviyede tutmaya çalışmaktadır. ‘İsrail yönetimi’ yerine ‘İsrail hükümeti’ tabiri kullanılma sebebiyse, bu siyasetin mevcut hükümetin politikası olmaktan çok bir devlet politikası olmasıdır. İsrail yönetimi bu bağlamda Türkiye’de kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören PKK ile irtibat kurarken, Irak’ta ise yine kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören Barzani aşiretiyle irtibat halindedir. 

2.4.1. İSRAİL - PKK İLİŞKİSİ 

İsrail – PKK ilişkisi şimdiye kadar somut delillerle kanıtlanamamış olsa da, böyle bir organik bağın varlığı siyasi analizciler, gazeteciler hatta hükümet mensuplarıtarafından dahi sıkça dile getirilmiştir. Genelkurmay, belgelerinde de İsrail’i PKK’yı ulusal çıkarları nedeniyle destekleyen ülkelerin başında saymıştır.197 Aynı raporda ima yoluyla da olsa ABD’nin de PKK’yı desteklediği iddia edilmektedir. Ele geçirilen mayın tertibatlarının Amerikan menşeli olması da zaman zaman gazetelerde yer almıştır. 

Amerika’nın PKK desteğinin 1991 yılında kurulan Çekiç Güç’le daha da arttığı tahmin edilmektedir. Körfez Savaşı sırasında Saddam Hüseyin’in zulmünden korunmak üzere Kuzey Irak’ta oluşturulan tampon bölgeye Türkiye’deki muhalefet partileri her zaman karşı çıkmış, fakat iktidar olduğundaysa bazı nedenlerden Çekiç Güç’e destek vermek durumunda kalmıştır. Kurulduğu yıllarda Çekiç Güç’le ilgili olarak Necmettin Erbakan’ın, Çekiç Güç’e bağlı Amerikan askerlerinin çoğunun Musevi olduğunu iddia etmesi, Amerikan hükümetinin tepkisini çekmiştir. Bülent Ecevit ise aynı yıl, Kürtlere güvence bahanesiyle müttefiklerin gözetiminde bir PKK üssü oluşturulduğunu öne sürmüştür. 198 
Tüm bu siyasilerin, sağlam kaynaklara dayanmadan bu tür hükümlerde bulunması mümkün değildir. 
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren Mavi Marmara olayının hemen ardından meydana gelen PKK’nın İskenderun baskınını zamanlama açısından anlamlı bulduğunu belirtmiştir. 


Türkiye-ABD krizi bu kez neden farklı


Ferruh Sezgin, 29 Şubat 1996’da Siyah Beyaz gazetesinde yayınlanan makalesinde, Güneydoğu’da görev yapan subayların, PKK’nın Kuzey Irak kamplarında bizzat Amerikalı ve İsrailli uzmanlar tarafından eğitildiğini belirtmektedir. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, bombalanan kamplara girildiğinde, bunlardan bazılarının cesetlerine rastlandığı iddia edilmektedir. Hatta İncirlik üssünden kalkan C – 130 tipi uçaklarla bu kamplara paraşütle yardım atıldığına dair daha ciddi iddialara da yer vermektedir. Sezgin’e göre böylesi sarp yamaçlara taşınan ağır teçhizatın açıklaması da budur.199 

Türk Silahlı Kuvvetleri içinden başka kaynaklar da Çekiç Güç’ün vahametine dikkat çekmektedir. Emekli Albay Mahmut Çapar’a göre Çekiç Güç’ün gayesi, Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devletine zemin hazırlamaktır.200 New York Times’ın Yahudi asıllı yazarı William Safire, 1992 yılındaki “Kürt devletine giden yol” başlıklı yazısında, Çekiç Güç’ün Kürtlere daha fazla yardım etmesi gerektiğini, böylece petrole de kavuşan Kürtlerin sağlam temellere sahip bir devlet kuracağını dile getirmektedir.201 

Çekiç Güç konusunda birlikte hareket eden ABD ve İsrail, Türk hükümetlerini kamuoyu karşısında zor durumda bırakmıştır. Hepsi Çekiç Güç’e karşı çıkmasına rağmen, o dönem hükümetleri, siyasi çıkarları gereği ABD ve İsrail’i karşılarına alamamışlardır. Şüphesiz, seslerinin kesileceğinden korkmuşlardır. Nitekim dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, 1993 yılında (artık suikast olduğu kesinleşen) bir uçak kazasında hayatını yitirmiştir. Eşref Bitlis, her MGK toplantısında Çekiç Güç’ün Türkiye’nin egemenliğine zarar verdiğini ifade etmiş ve bu kuvvete açıkça karşı çıkmıştır. Bitlis’in ölümünün suikast olduğunu iddia eden emekli Binbaşı Cem Ersever ise sarf ettiği bu cümleden sonra faili meçhule kurban gitmiştir.202 Gazeteci Uğur Mumcu’nun da öldürülmeden kısa süre önce İsrail ile Kürtler arasındaki ilişkiyi ortaya koyan 
bilgilere ulaştığı iddia edilmektedir. 

Mumcu, Mossad’ın sadece Kuzey Irak’taki Kürtlerle değil, Türkiye’de yaşayan bazı Kürt gruplarla da işbirliği içinde olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Tüm bu olayların ardından Derya Sazak 14 Kasım 1993’te köşesinde, “Çekiç Güç şeytan üçgeni misali, kendisine karşı çıkanı yutuyor.” ifadesini kullanmakta dır. 203 Bu yerinde tespit, Çekiç Güç’e karşı çıkanların ilginç bir şekilde hayatlarını kaybetmelerinin tek makul açıklamasıdır. 

Kürtler ve İsrail arasındaki sıcak ilişkiler, Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasıyla çıkmaza girmiştir. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile işbirliğine giden Türkiye, Öcalan’ın yakalanması için İsrail’den destek almıştır.204 Öcalan’ın Mossad’ın istihbarat desteğiyle Kenya’da yakalanmış olduğuna dair iddia, Avrupa’da ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin ayaklanarak İsrail konsolosluklarına yürümesine sebep olmuştur. İsrail – Kürt Dostluk Ligi, bu durumun kendilerini üzdüğünü, Türkiye ilişkileri için Kürtlerin feda edilmemesi gerektiğini savunmuştur.205 İsrail ve Kürtler arasındaki bu soğukluk İsrail – Kürt Dostluk Ligi gibi kurumlara verilen siyasi sözler sayesinde giderilmiştir. 

ABD’deki siyonistlerin PKK desteğini açıkça gösteren olaysa 2001 yılında çekilen İyi Kürtler - Kötü Kürtler (Good Kurds- Bad Kurds) adlı belgeseldir. Belgeselde ilk görüntüye çıkan Washington’un PKK temsilcisi Kani Gulam’dır. Belgesel Güneydoğu Anadolu bölgesini ve Kuzey Irak’ı Kürdistan olarak göstermekte ve Türkiye’nin Kürdistan’dan çıkmasını istemektedir.206 Öcalan’ın kahraman olarak gösterildiği belgeselin sonunda belgesele destek sağlayan kurumlara Soros Belgesel Fonu ve Rockefeller Vakfı gösterilmektedir. Soros Vakfının Yahudi asıllı bir işadamı olan George Soros tarafından kurulduğu bilinmektedir. Rockefeller ailesinin ise Malcolm H. Stern tarafından kaleme alınan Americans of Jewish Descent* adlı kitaba göre İspanya Yahudi’si olduğu anlaşılmaktadır.207 

* Yahudi Asıllı Amerikalılar adıyla sadece 550 adet basılan ve numaralandırılan bu kitabın önde gelen Amerikalı Yahudilere referans olması amacıyla dağıtıldığı iddia edilmektedir. 25,000 ismin bulunduğu kitapta özellikle “Marunî” olarak adlandırılan Yahudi olmasına rağmen Hıristiyan gibi davranan kimselerden bahsedilmektedir. 

. Sadece Kürdistanlı Yahudilerin kültür hayatlarıyla ilgili yazılmış olan Kürdistanlı Yahudiler ve Kürdistanlı Yahudiler’in Halk Edebiyatı adlı eserler mevcuttur. 

Bu olayla birlikte ilerleyen yıllarda Yahudiler ve Kürtlerin arasının yeniden düzeldiği görülmektedir. Mavi Marmara baskının ardından yayınlanan Para İsrael’in 22 Haziran 2010 tarihli sayısında şu ifade yer almaktadır: PKK terörist bir örgüttür fakat bizim düşmanımız değildir.208 Bu anlayış itibariyle İsrail, müttefiki olmasına rağmen Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan teröre karşı duyarsız kalmıştır. 

2.4.2. İSRAİL – BARZANİ İLİŞKİSİ 

İsrail’in, Irak’ta yaşayan Kürtlerle ve kendi dindaşlarıyla irtibatını kesmediği bilinmektedir. Daha önceden de ifade edildiği gibi yüzlerce yıl önce Kürdistan’a sürülmüş olan Yahudilerin kimi, eski toprakları olan Kudüs’e geri dönerken, kimi de kalıp Yahudilik için mücadele vermeye devam etmiştir. Kalanların dini ve örfi değerlerini hiç kaybetmediği, düğünlerinden cenaze törenlerine kadar eski geleneklerini sürdürdükleri, hatta sünnet olma adetlerini devam ettirdikleri ve sinagoglar kurdukları anlaşılmaktadır.. Hatta 12. yüzyılda yaşamış David Alroy, Mesih olduğunu iddia etmiş, görevinin Pers krallığına karşı ayaklanmak, Hafton dağlarında yaşayan Yahudileri toplayarak Kudüs’ü zapt etmek olduğunu iddia etmiş ve pek çok taraftar toplamıştır.209 Yahudilerin Asurlular tarafından MÖ altıncı yüzyılda Kudüs’ten sürüldüğü düşünülürse, milli hafızalarının ne kadar güçlü olduğu anlaşılmaktadır. 
İsrail’in bölgedeki halkıyla olan bu ilişkisi günümüze kadar sürmüştür. Ancak tüm bunların bilinmesine rağmen 2003 yılında Hürriyet gazetesinde çıkan haber, okuyanları şaşırtmıştır. Habere göre tarihçi Ahmet Uçar, Osmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmalar sonucunda 1856 yılına ait yazışmalarda Sallum Barzani adlı hahamın, Musul’dan Selanik’e oradan da Kudüs’e Hariciye Nezaretinin izni alınarak gönderildiğini tespit etmiştir.210 Uçar, bölgede başka Barzani adının bulunmadığını eklemiştir. Barzani isminin de ailenin yaşadığı Barzan köyüne ait olduğu anlaşılmaktadır. 

Tarihçi Uçar’dan başka kendisi de Zaho doğumlu bir Yahudi olan Prof. Yona Sabar da Barzani ailesinin geleneksel Yahudi eğitimi için merkezler kurduklarından bahseder. 

Hatta açtıkları okulların Mısır ve İsrail’den dahi öğrencileri olmuştur. Haham Nathaniel Barzani, bölgenin en zengin el yazması kütüphanesine sahiptir ve bunu oğlu Samuel Barzani’ye bırakmıştır. Aileyle ilgili en önemli detaylardan biri de ilk kadın hahamın bu aileden çıkan Samuel Barzani’nin kızı Asena Barzani olmasıdır.211 Prof. Sabar, Barzani ailesinin tüm yoksulluklarına rağmen bölgedeki en iyi okulu kurarak haham yetiştirmesinden övgüyle bahseder. Erich Brauer ise Nathaniel Barzani’nin mezarının halen Barzan’da gömülü olduğunu ve Yahudiler tarafından ziyaret* olarak kabul edildiğini ifade etmektedir.212 Ne var ki 1. Dünya Savaşı’ndan önce bölge karışmış ve Barzan şeyhine karşı ayaklanan Yahudiler, bölgeden Musul’a ve Zaho’ya sürülmüşlerdir.213 Günümüzde daha kalabalık Yahudi nüfusunun bu iki kentte yaşadığı varsayılmaktadır. 

Barzani ailesi ile İsrail arasındaki bu akrabalık anlaşıldıktan sonra birbirlerine destek çıkmalarının nedeni daha iyi anlaşılmaktadır. Ömer Lütfi Mete, David Ben Gurion’un daha İsrail kurulmadan önce bölgeye araştırmacılar gönderip, muhtemel müttefiklerin tespit edilmesini istemiştir. Hazırlanan raporlar, en uygun müttefikin Kürt grupları olduğunu ve Barzani ailesiyle irtibata geçilmesi gerektiğini önermektedir.214 İsrail, 1960 yılından itibaren askeri, siyasi ve ekonomik olarak Irak Kürtlerini desteklemeye başlamıştır. Mustafa Barzani’nin ilk kez 1967’de İsrail’e gittiği ve Moşe Dayan’a hediye olarak bir hançer ve Kerkük petrol rafinerisinin planlarını getirdiği öne sürülmektedir.215 Sağlanan bu detaylı bilginin ardından İsrail, 1969’da rafineriyi bombalamıştır. İsrail’in bu hareketi tepki toplayınca Barzani ile olan görüşmelerini gizli tutmuş ve Mossad aracılığıyla iletişim kurmayı yeğlemiştir. İsrail’in Barzani’ye yönelik ilk desteği siyasi alanda olmuştur. Barzani, yeni müttefikinden bağımsızlık yolunda destek istemiş, İsrail de bunu maddi destekle cevaplamıştır. 17 Eylül 1972 tarihli Washington Post gazetesinde Jack Anderson, her ay İran’dan Kürdistan’a 
geçerek Barzani’ye 50,000 dolar veren İsrailli elçiden bahsetmektedir.216 Yıllar sonra Menahem Begin, peşmergelere insani yardımın dışında el altından askeri yardım da aktardıklarını itiraf etmiştir.217 Bu askeri yardımlara muhtelif silahların yanında peşmergeleri eğitmek üzere yollanan askeri uzmanlar da dâhildir. 

Mossad’ın emekli generali Aliayzar Jeffery Ghazi, Israel-Kurd dergisine verdiği röportajda bu iddiaları destekler açıklamalarda bulunmuştur. Babasının bir Kürt olduğunu ifade eden emekli general, o bölgede çalışmış olmaktan gurur duyduğunu ifade etmektedir. Hatta Gazi ismini de bölgede görev yaptığı dönemde dikkat çekmemek için Müslüman gibi kamufle olmak amacıyla seçtiğini dile getirmektedir.218 Gazi, görevinin şu şekilde tasvir etmektedir: “10 kişiydik. Kimi tanksavar kimi de uçaksavar eğitimcisiydi. Geri kalanları askeri danışman ya da günlük işleri organize eden kimselerdi. Sürekli peşmergeyle birlikteydik. Barzani’nin evinin yanında kalıyorduk. Başlangıçta bize çadır verilmişti, sonra bir ev inşa edildi. Korumalarımız, Barzani’nin korumalarıydı. 

Barzani neye inanıyorsa biz de ona inanıyorduk ve hiçbir şeyden korkmuyor duk.” 

Gazetecinin sorduğu, “Maarif* dergisinin anketine göre Kürdistan halkının %67’si İsrail ilişkisini destekliyor, ya sizce?” sorusuna; “Aslında bu destek %87” diye cevap vermektedir.219 Gazi, tüm bu samimi itiraflarına İsrail’in Erbil’de bir konsolosluk açmasını ve kendisinin de ilk başkonsolos olarak atanması ümidini eklemektedir. * Irak’ta Kürtçe yayın yapan dergidir. 

Mustafa Barzani’nin büyük oğlu Ubeydullah’ın söyledikleri de Gazi’yi teyit eder niteliktedir. Ubeydullah, Kuveyt’in El-Risaleh isimli gazetesine verdiği mülakatta, kardeşi Mesut ile İsrail’i ziyaret ettiklerini ifade etmiştir. Ubeydullah, babasının daima İsrail’le işbirliği yaptığını ve Iraklılara düzenlenen bütün saldırıların İsrail tarafından planlandığını iddia etmektedir. Ubeydullah bunlardan başka, “Babam mutlak suretle İsrail güdümlüdür. Karargâhında daima babama danışmanlık yapan İsrail subayları vardır. Babam onlardan aldığı talimatı Mesut ve iki yeğenine iletir. Onlar da düşünmeksizin bu emirleri yerine getirir.” ifadelerini kullanmaktadır.220 

Birleşik Devletlerde yer alan İsrail lobilerinin de Barzani ile gayet sıcak temas halinde olduğu bilinmektedir. Sedat Ergin, 22 Mart 1993 tarihli yazsında Washington’da Cyrstal City Shraton Oteli’nde gerçekleşen Nevruz kutlamalarındaki dikkat çekici bazı detaylardan bahseder. Salonda Mustafa Barzani’nin resmi asılıdır ve Amerika’da yaşayan Kürtlerin kendilerine yakın hissettikleri siyasiler vardır. Gecenin ilerleyen saatlerinde halay çekmeye kalkanlar arasında Kongre danışmanlarından başka AIPAC’ın eski direktörü Morris Amitay da bulunmaktadır.221 

Mustafa Barzani döneminde iyiden iyiye açığa çıkan İsrail-Kürt ilişkisi, oğlu Mesut Barzani döneminde de devam etmiştir. Oğul Barzani, bazı dönemlerde Amerikan karşıtı gibi davranmış olsa da ABD’nin Irak’a girmesi sayesinde kendine bir taht bulabilmiştir. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD, şer ekseni olarak gördüğü Irak’ı işgal etmiştir. 

Saddam’ın elinde kitle imha silahları bulundurduğu ve halkına zulmettiği nedeniyle alaşağı edilmesi gerekmekteydi. Bu ülkeye demokrasi getirilmesi gerekmekteydi ve bunu yapabilecek tek güç Amerika’ydı. Her ne kadar ağır kayıplar vermiş olsa ve savaş maliyetleri yüzünden dar boğaza girmiş olsa da ABD, başlangıçta savaş için kamuoyu desteği almıştır. Irak tarafından da Kürtler ve Şiilerden aldığı destek sayesinde Irak’a girmesi zor olmamıştır, fakat çıkması bir hayli zaman alacak gibi gözükmektedir. 

Savaş öncesi dönemde fikri planda Irak’a müdahalenin gerekliliği başta Bush’un dilinden ardından medya ve akademisyenler tarafından halka anlatılmıştır. Kullanılan söylemler arasında “terörün kaynağı, şer ekseni, kitle imha silahlarından” başka Eski Ahit’te geçen ayetler de yer almaktadır. Yeremya’da geçen bu ayetlerde şu ifadeler yer almaktadır: 

“RAB diyor ki: “İşte Babil'e ve düşmanın kalbinde yaşayanlara karşı yok edici bir rüzgâr çıkaracağım. Yıkım günü her yandan saldıracaklar ona. Kildan. ülkesinde ölüler, Babil* sokaklarında yaralılar serilecek yere. Babil’de ve Kildan ülkesinde yaşayanlara Siyon’da yaptıkları bütün kötülüğün karşılığını gözlerinizin önünde ödeteceğim”222 Bu ifadeler lafızcı evanjelistler için geçmiş zamanı anlatan hikâyeler değil, geleceği gösteren kehanetlerdir. Iraklılar, ataları Asurîler döneminde Yahudilere karşı işledikleri günahların cezasını bugün ABD’nin eliyle çekmektedirler. ABD’nin sahip olduğu bu zihniyet kendisinin kilometrelerce ötedeki bir diyara demokrasi bahanesiyle müdahalesine sebep olmuştur. . Irak. * Bağdat. 

Daha önceden bahsi geçen makalesinde Oded Yinon, İsrail’in komşularından sadece Irak’ı yakın tehdit olarak görmektedir. Bu nedenle de Irak ve İran’ın savaş halinde bulunması İsrail’in lehinedir.223 Prof. Yinon hazırladığı raporda da Irak’ın bu güçlü yapısının bozulması için barındırdığı unsurların kışkırtılması ve Irak’ın üçe bölünmesi gerektiği önceki bölümlerde ifade edilmiştir. Irak savaşının da aslında benzer bir anlayışla başladığı görülmektedir. Dışişleri bakanı Condoleezza Rice’ın danışmanı olan Philip Zelikow, Eylül 2002’de Virginia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “Asıl tehdit Birleşik Devletler’e yönelik değildi. Tehlike İsrail’e yönelikti. Fakat Amerikan hükümeti, söylemsel olarak bunun üzerine fazla düşmek istemiyordu, çünkü bu (halkın gözünde) geçerli bir mazeret değildi.” itirafında bulunmuştur.224

Bu nedenlerle olsa gerek, Clinton döneminde alınamayan Irak’a müdahale kararı, 11 Eylül saldırıları ve Bush yönetimindeki Yeni Muhafazakârların da hevesi sayesinde vücut bulmuştur. Önde gelen İsrail lobilerinden JINSA ve WINEP de müdahaleyi destekleyen kuruluşlar arasındandır. Hatta JINSA üyesi olan tarihçi Bernard Lewis’in Başkanı ve Başkan yardımcısını savaşa ikna etmede çok önemli rol oynadığı iddia edilmektedir.225 

 New Yorker dergisindeki yazısında Seymour Hersh, Irak’a müdahalenin en hevesli destekçisinin İsrail yönetimi olduğunu iddia etmiştir.226 Nitekim İsrail basını da Türkiye’nin topraklarını Amerikan askerlerine açmamasını eleştirmiştir.227 İsrail’e göre Türkiye, tezkereyi geçirmeyerek Irak’ın özgürleşmesine destek vermemiştir. 

Ne var ki Türkiye’nin tezkereye hayır demesi savaşı engelleyememiş, Irak içinden de aldığı destekle ABD, Irak’a girmiştir. Bundan sonra yaşanan olaylar daha dikkat çekicidir. Amerikan ve İsrailli subaylar yıktıkları ülkeyi yeniden kendi kriterleri çerçevesinde dizayn etmeye başlamışlardır. Kendisine Pulitzer ödülü kazandıran haberinde Seymour Hersh, İsrailli komandoların Irak’ta Kürtlerden kendileri gibi komandalar yetiştirmeye başladığını yazmıştır.228 Bunun amacı da isyancıları bastırmak olarak açıklanmıştır. Hersh, İsrail’in Irak’la ilişkisinin Talabani ve Barzani aracılığıyla yıllardır devam ettiğini öne sürmektedir. Kimi kaynaklarda ise yüksek standartlarda yetiştirilen bu peşmergelerin, müstakbel Irak Güvenlik Gücünden daha kalabalık olacağı iddia edilmektedir.229 Böylece İran’a dayanma ihtimaliyle güvenilmez olan Şiilere ve hâlihazırda Amerika’nın topraklarında bulunmasından rahatsızlık duyan Arap ve Sünnilere karşı daha yetkin bir kuvveti yedekte tutulacaktır. Çünkü her an bu gruplar Amerikan varlığına karşı şimdikinden daha etkin bir şekilde direnç gösterebilirler. Bölgede etkin bir şekilde görev alan CIA’nin de peşmerge güçlerinin eğitimiyle bizzat 
ilgilendiği de iddialar arasındadır. Emekli CIA ajanı Charles Faddis yazdığı anılarında, kendi personeli yanında yüz kadar Kürdü oldukça kapsamlı bir programla eğittiklerini itiraf etmiştir.230 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

197 Genelkurmay tarafından hazırlanan “Güneydoğu Anadolu’da Devam Etmekte Olan Bölücü Hareketin Gelecekteki Muhtemel Seyri ve Türkiye’nin Bütünlüğüne Etkileri” adlı rapordan, Vatandaş, s. 33. 
198 Vatandaş, a.g.e., ss. 69, 72. 
199 Vatandaş, a.g.e., s. 71. 
200 Vahit Yazgan, “Son defa dendi, on defa oldu”, Aksiyon, 24.06.1995. 
201 Yazgan, a.g.m. 
202 Derya Sazak, “Çekiç Güç mü, Şeytan Üçgeni mi?”, Milliyet, 14.11.1993. 
203 Sazak, a.g.m. 
204 Danie Greenfield, “Turkey’s State of Terror”, Para İsrael, 06.22.2010 
205 Bilici, a.g.m. 
206 Kevin McKiernan’ın çektiği İyi Kürtler - Kötü Kürtler adlı belgesel Erişim: 
http://www.kevinmckiernan.com/video/GKBK.swf (19 Ekim 2010). 
207 Willie Martin, "Are Rockefellers & Sotomayor Illuminati Jews?", Henry Makow, 29.07.2009, Erişim: 
http://www.henrymakow.com/_jay_rockefeller_left.html (17 Aralık 2010). 
208 Greenfield, a.g.m. 
209 Brauer, Patai, s. 62. 
210 Sefa Kaplan, “Barzani Ailesi'nin Yahudi olduğu ortaya çıktı”, Hürriyet, 18.02.2003. 
211 Sabar, s. 23. 
* Dini önder olarak kabul edilen kimselerin mezarı; türbe anlamındadır. 
212 Brauer, Patai, s. 296. 
213 Sabar, s. 24. 
214 Atilla Akar, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yayınları, İstanbul, 2006, s. 94. 
215 Ian Black, Benny Morris, Israel's Secret Wars: A History of Israel's Intelligence Services, Groove Press, New 
York, 1991, ss. 327, 328. 
216 Şalom Nakdimon, Irak ve Ortadoğu’da Mossad, Çev. Ahmet Ekinci, Elips Kitap, Ankara, 2004, s. 64. 
217 Said Baig, “A Clean Break for Israel”, Asia Times, 30.06.2004, Erişim: 
http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/FF30Ak07.html (16 Ocak 2011). 
218 Dino Daniyal, “Mossad's retired General Aliayzar Jeffery speaks to Israel-Kurd magazine”, Israel-Kurd, 07.07.2010, Erişim: 
http://www.israelkurd.com/en/index.php?option=com_content&view=article&id=138:israel-kurd&catid=37:interview (18 Ocak 2011). 
219 Daniyal, a.g.m. 
220 Nakdimon, s. 244. 
221 Harun Yahya, İsrail’in Kürt Kartı, Global Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 160. 
222 Eski Ahit, Yeremya 1, 2, 4, 24. 
223 Yinon-Shahak, s. 22. 
224 Walt-Mearsheimer, s. 55. 
225 Walt-Mearsheimer, a.g.e., s. 58. 
226 Amy Goodman, “Seymour Hersh: Israeli Agents Operating in Iraq, Iran and Syria”, Democracy Now, Erişim: 
http://www.democracynow.org/2004/6/22/seymour_hersh_israeli_agents_operating_in (23 Ovak 2011). 
227 Greenfield, a.g.m. 
228 Goodman, a.g.m. 
229 Baig, a.g.m. 
230 Mike Tucker-Charles Faddis, Kürdistan’da Amerikan Operasyonu, Kuzey Yayınları, İstanbul, 2009, s. 148. 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 7

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 7



2.2. İSRAİL LOBİSİ 

İsrail lobisi ifadesiyle anlatılmak istenen, İsrail çıkarları için gaye birliği yapmış dernek ve örgütlerdir. Hepsi farklı yapılanmalar şeklinde ve farklı meslek grupları tarafından oluşturulan bu örgütlerin tek bir noktadan aynı anda kurulduğu söylenemez. Ne var ki organize olarak hareket ettikleri rahatlıkla söylenebilir. Esasında İsrail lobisi ifadesiyle anlatılmak istenen çatı bir örgüt değildir. Kastedilen İsrail çıkarları için birlikte hareket eden bu dernekler ve üyeleridir. 
Evanjelistler kıyametin kopması için çalışırken, siyonistler de bu lobiler vasıtasıyla kendilerine vaat edilen toprakları ele geçirme peşindedirler. Evanjelist ve siyonist derneklerinin dirsek teması halinde olduklarıysa gözden kaçmamaktadır. Pat Robertson, Tom Delay ve Jerry Falwell gibi ünlü evanjelik liderler en büyük İsrail lobisi olan AIPAC üyesidirler.161 İsrail devlet adamlarının dahi ABD’ye geldiklerinde çoğu zaman öncelikle evanjelik liderle görüşmesi de birbirlerini ne denli desteklediklerinin bir göstergesidir. 

2.2.1. İSRAİL LOBİSİNİN FAALİYETLERİ 

ABD’de yaşayan Yahudi halkının eğitimli ve zengin olması İsrail lobisinin işini oldukça kolaylaştırmaktadır. Lobinin yapması gereken zaten bilinçli olan Yahudileri, İsrail davasıyla ilgili konularda haberdar etmekten ibarettir. Medyayı da elinde bulundurmanın avantajlarını kullanarak kısa zamanda organize olup kendi görüşlerini siyasi karar alıcılara iletebilmekte hatta kabule zorlayabilmek tedirler. Nüfuslarının az olmasına rağmen bu bilinç hali sayesinde ve seçimlere katılmada gösterdikleri hassasiyet sayesinde dikkate alınan bir toplum haline gelmektedirler. 
Yahudi sermayedarları sayesinde ABD’nin önde gelen basın yayın kuruluşları da lobinin sözcülüğünü yapmaktadır. Aydoğan Vatandaş, Armagedon adlı kitabında, Harp Akademileri’nde görev yapan öğretim üyesi bir kurmay albayın lobi ile ilgili şu görüşlerine yer verir, “En önde gelen üç TV şebekesinden ikisi olan NBC ve CBS ortakları Yahudi’dir. Aynı zamanda En yüksek tirajlı ve siyasi etkinliğe sahip gazetelerden New York Times, New York News ve Washington Post’un sahipleridirler”.162 Bunun gibi Yahudi patronlu medya kuruluşları yanında siyasi ve maddi çıkar nedeniyle İsrail yanlısı yayın yapan medya organları da vardır. Wall Street Journal’ın eski editörü hakkında, “Shamir, Şaron, Bibi… Bu adamlar ne isterse istesin bana uyar” dediği iddia edilmektedir.163 Ayrıca Commentary, New Republican ve Weekly Standard gibi dergilerin de bu gibi nedenlerle İsrail’i şevkle savunduğu belirtilmektedir.164 Daha önce makalesinden bahsedilen Oded Yinon da İsrail hayranı liberal Amerikan basınından bahseder.165 

Medyanın bu etkin kullanımı, bilgilerin hızla Yahudi halkına iletilmesini ve uyarılmasını sağlamakta ve her türlü Yahudi karşıtı davranış, geri adıma zorlanmaktadır. Bir CNN yöneticisi İsrail karşıtı bir haber yaptıklarında, bir günde 6000 elektronik posta geldiğini ifade etmektedir.166 Siyasi olarak başta Kongre’yi olmak üzere, siyasi karar alıcıları “bilinçlendiren” dernekler de vardır. Bunların başında AIPAC, ADL, WINEP gibi dernekler gelir. WINEP (Washington Institute for Near East Policy), diğerlerinden farklı olarak lobinin fikir takımını oluşturmaktadır. Bünyesinde çalıştırdığı akademisyenler ve Ortadoğu uzmanı 
askerler ve gazeteciler vasıtasıyla bilimsel kaynaklar üretmektedir. Enstitünün İngilizce, Türkçe ve Arapça yayın yapması dikkat çekmektedir. 

En etkili örgüt olan AIPAC (American Israel Public Affairs Committee), Kongre binasına iki blok uzaklıktadır. Bu sayede İsrail’le ilgili bir konu gündeme geldiğinde zaman kaybetmeden senatörleri, Temsilciler Meclisi üyelerini ve ilgili Komite üyelerini bilgilendirmek amacıyla hazırlanan raporu bunlara ulaştırabilmekte dir. 167 Adından da anlaşılacağı üzere Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi, iki millet arasındaki diyaloğun üst düzeyde tutulması amaçlamakta dır. Derneğin yaptığı tüm etkinlikler İsrail sempatisi ve desteği kazanmaya yöneliktir. Bir kısım Amerikalı Ortadoğu uzmanları, İsrail’e karşı sempati kazandırma işini lobinin üstlendiğini, fakat bu görevin çoğunu 

AIPAC’ın hallettiğini belirtir.168 Bazı Amerikalı akademisyenler, Ortadoğu ile ilgili yasa çıkartılacağı zaman, AIPAC ve Hıristiyan Koalisyonunun Kongreyi etkilemek için birlikte hareket ettiklerinden bahseder.169 

En eski Yahudi derneklerinden biri olan ADL, antisemitizme karşı mücadele verir. Derneğin temel yayın organları incelendiğinde, açıkça Siyonizm için mücadele verdiği anlaşılmaktadır. Bu sırada halkı bilinçlendirmek için medyayı kullandığını ve hükümetleri bilinçlendirme görevi olduğunu açıkça ifade eder.170 Sadece ADL’nin değil diğer örgütlerin de amaçlarını açıkça ifade ettikleri yayınlarında görülmektedir. Tüm dernekler, Ortadoğu ile ilgili alınan kararlardaki etkilerini, İsrail karşıtı hareketleri nasıl önlediklerini derneğin başarısı olarak göstermeyi de ihmal etmezler. Bu başarılardan en önemlisiyse hiç şüphesiz yaptıkları baskı sayesinde İsrail için Kongre’ye aldırdıkları askeri ve mali yardımlardır. 

2.2.2. MALİ YARDIMLAR 

Siyonizm hareketi kendi gücünü sürdürmesi için gerekli olan mali yardımı evanjelik bağışlar ve Amerikalı Yahudi para babalarından başka, bizzat Amerikan hükümetinden de sağlamaktadır. ABD yönetim sistemine göre de bu yardım yasalarının kongreden onay alması gerekmektedir ve bu da lobi çalışmasıyla mümkün olmaktadır. Farklı kaynaklar, farklı rakamlar telaffuz etse de yıllık en düşük nakdi yardımın 3 milyar dolar olduğu anlaşılmaktadır.171 Bu yardım İsrail’e en çok yardım alan ülke unvanını kazandırmaktadır. Dahası bu miktar, ABD’nin geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardıma tekabül etmektedir. Şimdiye kadar İsrail’in ABD’den aldığı doğrudan yardım miktarıysa, 2003 yılı itibariyle 140 milyar doları aşmıştır.172 Yıllık düzenli yardımların haricinde, olağanüstü durumlarda aldığı yardımlar, batı dünyasında OPEC 
petrol ambargosuna yol açacak kadar ciddi sonuçlar doğurabilmektedir. Ekim Savaşı* sırasında ABD’nin yaptığı 2,2 milyar dolarlık acil durum yardımı, böyle bir olayla sonuçlanmıştır.173  * 1973’teki Arap – İsrail savaşı

Tüm bu yardımların haricinde, Amerikan askeri modernizasyon ihaleleri de İsrail’e verilmekte, bu da İsrail için önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Amerikalı Yahudilerin İsrail devlet tahvilleri alarak ülke sermayesine katkıda bulundukları da bilinmektedir. İsrail, bu yardımları lobi faaliyetlerinden başka, yeni yerleşim yerleri kurma, silahlanma hatta nükleer silahlar geliştirmede kullanmaktadır. Diğer ülkelerin aldığı şartlı borçların aksine, İsrail’in hibeyi gönlünce harcadığı anlaşılmaktadır. 

Ödedikleri vergilerin kendilerine hizmet olarak dönmeyip, hiç tanımadıkları insanların cebine gittiğini bilen kısıtlı sayıdaki Amerikalılardan başka hiç kimse, durumdan haberdar değildir. Emekli dış hizmet memuru olarak görev yapmış olan Richard Curtis, durumla ilgili şu ifadeleri kullanmaktadır: 

“Biz Amerikan vergi mükellefleri, ufacık İsrail devletine her yıl dış yardım ve askeri yardım çerçevesinde 6 milyar dolardan fazla para veriyoruz. Bu rakama federal bütçenin diğer bölümlerinden İsrail’e giden yüzlerce milyon dolar vergi mükellefi parası dâhil değildir. 

Amerika’nın İsrail’e yaptığı yardım daima hassas bir konu olagelmiştir. Kongre üyeleri yardımın toplam meblağını asla söylemezler. Eğer bunu açıklarlarsa belki de seçmenler İsrail’in aynı nüfus oranına sahip ve sakinleri federal hükümete vergi ödeyen ABD eyaletlerinden niçin daha çok para aldığının hesabını soracaktır.”174 

 Maalesef durumun farkında olan Amerikalıların ise duruma müdahale edecek güçleri yoktur. Bu duruma müdahale etmeye yeltenen Kennedy döneminin Illinois valisi Adlai Stevenson’ın hikâyesi ibretliktir. Stevenson, hazırladığı bir tasarıyla İsrail yeni yerleşim yerleri kurmaktan vazgeçinceye kadar yapılacak olan 150 milyon dolarlık yardımın askıya alınmasını istemiştir. İsrail’e kendi halkının ekmeğinden kesilerek yapılan yardımların bölgede huzuru sağlamaktan çok ABD’yi, daha da İsrail güdümüne soktuğunu düşünmektedir. Ne var ki Stevenson’ın başına olmadık dertler açılmıştır. Lobi, Stevenson’ın ismini çizmiş, Arap yandaşçılığıyla suçladıkları Stevenson’ın siyasi kariyerini bitirmişlerdir. Yeniden aday olduğunda hahamlar Stevenson aleyhine vaazlar vermiş, Yahudi mahallerinde el ilanları dağıtılarak, valinin seçilmemesi gerektiği ilan edilmiştir. Bu propaganda haricinde, işi garantiye almak için başka yöntemler kullandığı da anlaşılmaktadır. Çünkü seçimlerin hemen ardından 15 seçim sandığının  kaybolduğu, bazılarınınsa sandık görevlilerinin arabasında ya da evinde unutulduğu ortaya çıkmıştır. Stevenson, Yüksek Mahkemeye sandıkların yeniden sayılması için başvurduysa da bu talep, kabul edilmemiştir. Bu trajikomik olayın ardından, zaferin tadını çıkaran AIPAC başkanı Thomas Dine; “İsrail’e yönelik düşmanca tutumu ona seçimi kaybettirmiştir. İllinoisli Yahudi vatandaşların oyları onu defetmeye yetti.” demiştir.175 

 Lobinin İsrail aleyhine hareketlere ne kadar hassas bir tavır takındığı ve ne kadar acımasız tepki verdiği daha birkaç yıl önce gerçekleşen şu olaydan anlaşılabilir. Bu çalışmada da lobiyle ilgili en çarpıcı bilgileri sağlayan İsrail Lobisi adlı kitabın yazarı Harvard Üniversitesinden Profesör Stephen Walt, lobinin Amerikan dış politikasına etkisini gözler önüne sermiştir. Yazar eserinde, lobinin dış politikaya medya ve kamuoyu baskısıyla müdahale ettiğini ve bunun da Amerikan ulusuna zarar verdiğini vurgulamaktadır. Takibi yapılamayan ve gereğinden fazla Amerikan yadımlarının ve İsrail’e ihale edilen yersiz askeri modernizasyonların Birleşik Devletlere zarar verdiğini söylemesi, tüm dünyada yankı bulmuştur. Ne var ki bu durum Profesör Walt’un hayrına olmamıştır. Lobi yine harekete geçmiş ve kendisini acımasızca eleştiren bu adamı üniversiteden uzaklaştırarak işinden etmiştir. Böylece hem lobiyi eleştiren cezalandırılmış hem de böyle bir şeye kalkışabilecek olanlara gözdağı verilmiştir.176 Fikir hürriyetinin beşiği olan ABD’de bir akademisyenin üniversiteden uzaklaştırılması lobinin aslında ne kadar kudretli olduğunun da bir göstergesidir. 

2.2.3. GÜVEN SORUNU 

Önceki bölümlerde güvenle ilgili İngiltere olayından bahsedilmişti. Yahudiler, siyonistlerin desteğiyle İngiliz hükümetince dillendirilen Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması fikrine dahi, kendilerinden kurtulmaya çalışıldığından şüphelenerek, başlangıçta karşı çıkmışlardır. Bundan yıllar sonra 1980’li yıllarda bile kendilerine dini nedenlerle yardım eden ABD hakkında Oded Yinon, Amerikan vergilerinden gelen yardıma, dünyadaki gelişmeler nedeniyle çok uzun süre bel bağlanamayacağını belirtmektedir.177 Birleşik Devletlere dahi güvenemeyeceğini düşünen İsrail’in güvenebileceği başka hiçbir ülke yok demektir. 

 Bir kısım Yahudilerin, kendilerine çok büyük yardımları dokunmuş insanları, ilk yanlışlarında cezalandırdıkları anlaşılmaktadır. Bu isimlerden en dikkat çekici olanıysa İsveç kontu Folke Benedotte’tur. Kont Folke 2. Dünya Savaşı sırasında pek çok Yahudi’nin Nazi zulmünden kurtarılmasını sağlamış tarihi bir şahsiyettir. Bu hareketi Siyonizm’e meyilli olduğu yönünde değerlendirilmiş ve 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından, Filistin’de barışın sağlanması için görevlendirilmiş tir. Ne var ki Kont Folke’un Yahudileri kurtarma sebebi tamamen insani nedenlerle dir. Yine bu duyarlılığı nedeniyle Filistin’de yaptığı incelemelerden sonra, yerlerinden edilen Filistinlilerin köylerine dönmeleri gerektiğini belirtmiştir. Fakat bu rapor siyonistlerin hoşuna gitmemiştir. 
Bu görevlendirmeden henüz üç ay sonra Kudüs’e girerken Stern Çetesi’nden* üç kişi tarafından suikasta kurban gitmiştir. En çarpıcı detaysa bu saldırganlardan birinin, daha sonra İsrail başbakanlığına kadar yükselen İzak Şamir olmasıdır.178 

 1967 Arap – İsrail Savaşındaysa İsrailliler, Amerika’nın Akdeniz’de bulunan istihbarat gemisi USS Liberty’i kendi toprak emellerine zarar verebileceği düşüncesiyle vurmuş ve 34 mürettebatını öldürmüşlerdir. Fakat böyle bir olayın gerçekleştiği, dönemin başkanı Johnson ve CIA’den başka kimse tarafından bilinmemektedir. Johnson ise tüm sadakatiyle İsrail’e desteğini sürdürmüştür.179 
Birleşik Devletler’de yaşayan Yahudilerin İsrail tutumu, her ne kadar kişiden kişiye değişiklik arz etse de genel itibariyle İsrail lehinedir. Buna örnek olarak, Jonathan Pollard olayı gösterilebilir. Bu olay, Amerikalı Yahudi vatandaşların asıl vatanları olarak ABD’yi değil İsrail’i gördüklerinin çok açık bir kanıtıdır. Hayatında hiç İsrail’de yaşamamış olan doğma büyüme Amerikalı Pollard, ailesinden aldığı Yahudi kültürüyle yetişmiştir. Donanma İstihbarat Servisi’nde (NIS- Naval Intelligence Service) yöneticilik yaptığı dönemde çaldığı istihbaratla, Amerikan tarihindeki diğer bütün gizli ajanları geride bırakarak tarihe geçmiştir. Yakalandığındaysa İsrail’i kastederek, 

“Devletimin menfaati için bu işi yaptım.” diyebilmiştir.180 

Profesör Walt ve Mearsheimer de Pollard’ın kaçırdığı bu belgeleri İsrail’e verdiği ve İsrail’inse bu belgeleri daha çok Yahudi’yi kurtarabilmek için Sovyet Rusya’yla takasta kullandığını iddia etmektedir.181 İlginç olansa İsrail’in, müttefikini azılı düşmanı Sovyet Rusya’ya satmasıdır. 

 ABD Genel Saymanlığına göre İsrail, Amerika’nın müttefikleri arasında en acımasız casusluk operasyonları düzenleyen ülkedir. İsrail, ABD’nin rakibi olabilecek tek ülke 

Çin’e de ABD askeri teknolojisi satmıştır.182 

Tarihi ilişkileri göz önüne alındığında Yahudi halkı ve Türklerin sıcak ilişkiler içinde olduğu görülmektedir. Buna örnek olarak diğer tüm milletlerin aksine din ve ırk ayrımı yapmayan Osmanlı, Yahudiler İspanya’dan kovulduğunda onlara kol kanat geren tek ülke olmuştur. Cumhuriyet dönemi Türkiye’si de Nazi zulmünden kaçan pek çok Yahudi’ye kucak açmıştır. Tüm bunlara rağmen Yahudi halkı arasında bir anket yapılması halinde Türkiye düşmanlığı çıkacağından kuşku yoktur. Muhakkak ki günümüzde yaşanan bazı gelişmelerin de bu duruma etkisi vardır. 
* Manda yönetimi İngiliz hükümetinin Filistin’i terk etmesi ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için mücadele vermiş olan silahlı siyonist örgüttür. İlginç bir not, örgütün İsrail ordusunun kurulmasıyla kendini feshetmesi dir. 

2.3. KÜRT – YAHUDİ İLİŞKİSİ 

 Yahudilerin, Kürtlerle ilişkisi diğer milletlerle olan ilişkisinden biraz daha farklıdır. Kürtlere karşı tutumunun diğer halklardan daha samimi olması, psikolojik olarak kader birliği yapmış olmalarına bağlanabilir. Yahudiler için durum değişmiş olsa da aynen Yahudiler gibi Kürtler de diaspora hayatı yaşayan bir millettir. Yahudiler, İsrail’in kurulmasıyla bu durumdan kurtulmuşken, Kürtler halen farklı ülkelerde azınlık olarak varlık göstermeye devam etmektedirler. Mezopotamya bölgesinde yıllarca iç içe yaşamış olmaları da birbirlerine karşı gösterdikleri sempatinin sebeplerinden biridir. Araplar için de benzer bir durum söz konusu olsa da Yahudiler ve Kürtler arasında toprak kavgası olmamıştır. Bu da iki millet arasında tarihi bir çekişmenin olmadığına işaret etmektedir. Yine aynı şekilde Müslüman Kürtler arasında cihat anlayışı, Arap milleti kadar canlı olmadığı için dini sebeplerle de bu iki millet karşı karşıya gelmemiştir. Dr. A. Medyalı, Kürdistanlı Yahudiler adlı kitabında tarihi gelişmeleri göz önünde 
bulundurarak, bu iki halkın müttefik olmaları gerektiğini ileri sürmektedir.183 

 Genel yaklaşım olarak Kürt ve Yahudi olmak üzere iki milletten bahsedilse de, bazı kaynaklarda Yahudi Kürt tabirinin de kullanıldığı görülmektedir. Bu durum, konuyla ilgili bir kavram karmaşasının yaşandığını göstermektedir. Kimi kaynaklar “Yahudi Kürt” diye müstakil bir milletin varlığından söz ederken, kimi kaynaklarsa “Kürdistan Yahudi”si ifadesini tercih etmektedir. 

2.3.1. YAHUDİ KÜRTLER 

Yahudi Kürt tabiri inanç olarak Yahudiliği kabul ederken, etnik olarak Kürt olan halkı ifade etmektedir. Yahudi Kürt ifadesi hem Yahudi hem de Kürt kaynaklarda geçmektedir. Kendisi de Kürtçe konuşan bir Yahudi olan UCLA* Profesörü Yona Sabar’a göre Kürdistan’da yaşayan Yahudiler, Asurî kralı tarafından İsrail’den sürülen Yahudilerdir.184 Bu verinin kesin olarak doğru olduğunu kabul etmek zordur. Sabar dahi eserinde bu şekilde bir kabul etme geleneğinin olduğundan bahseder. * University of California, Los Angeles. 

 Şaibeli bilgilerden başka tamamen uydurma efsaneler de söz konusudur. Bunlardan biri de cin efsanesidir. İsrail oğlu olan Hz. Süleyman’ın cinlerini beş yüz bakire bulmak için Avrupa’ya yolladığı, geri döndüklerinde Süleyman peygamber öldüğü için çok beğendikleri bu kızları kendilerine aldıkları gibi safsatalar da mevcuttur.185 İddiaya göre Yahudi Kürtler, bu evliliklerden doğan çocukların neslidir. 
 Yahudi Kürt ifadesini kullanmasa da Kürtler ve Yahudiler arasında etnik bir bağ olduğunu iddia eden çalışmalar da vardır. Bunlardan biri, 2001 yılında İsrail, Alman ve Hintli bilim adamları tarafından Hebrew Üniversitesi’nde yapılmış genetik çalışmadır. Araştırma aynı dil gurubunu konuşmasına rağmen, Arap ve Yahudi yakınlığından çok daha fazlasının Kürt ve Yahudi ırkı arasında görüldüğünü tespit etmiştir.186 Araştırmanın, Kürdistan olarak adlandırılan Türkiye, Suriye, Irak ve İran sınırlarının kesişim noktalarını kapsayan bölgedeki Kürtler üzerinde yapıldığı iddia edilmektedir. 

2.3.2. KÜRDİSTAN YAHUDİLERİ 

Kürdistanlı Yahudi tabiriyse, Kürdistan bölgesi olarak ifade edilen Kürtlerin yaşadığı bölgelerde yaşayan/ yaşamış olan Yahudileri ifade etmektedir. Kürdistan diye kastedilen topraklar farklı kaynaklarda ufak tefek değişiklikler arz etse de genel itibariyle şu şekildedir: Türkiye’de Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Irak’ta Musul, Dohuk, Zaho, Amediye, Süleymaniye ve Kerkük, İran’da Erdelan, Mahabad, Suriye’de ise Ras Al-ayn, Darbissiya, Amuda, Kamışlı ve Derik’tir.187 
Siyasi açıdan olmasa da Kürt ve Yahudiler arasındaki ilişkiyi en iyi tasvir eden kitap Erich Brauer’in yazdığı Kürdistanlı Yahudiler olarak kabul edilir. Yazar kitabında kendi yaklaşımını şöyle özetler: 

 Kürt Yahudi teriminin çok net bir tanımını vermek kolay değil. Bir Kürt Yahudi’yi, Kürtlerin yaşadıkları topraklarda yaşayan ve Aramice (Targum) konuşan biri olarak en iyi şekilde tanımlayabiliriz; ancak, söz konusu bölgede Yahudilerin esas olarak Arapça konuştukları birkaç bölgeyi de dâhil etmeliyiz. (örneğin Nusaybin)188 
Tüm veriler dikkatle incelendiğinde Yahudi Kürt gibi müstakil bir etnik yapı yerine, Brauer’in Kürdistanlı Yahudi ifadesi daha kabul edilebilir gözükmektedir. Bu tez kabul edildiğinde, İsrail’in bölgedeki Kürtleri menfaatleri nedeniyle desteklediği kabul edilebilir. 

Kürtlerin de aynı şekilde, İsrail ile karşılıklı çıkar ilişkisi içinde olduğu söylenebilir. Çünkü Kürtlerin etnik temelli egemenlik arayışında olması halinde İsrail’den başka müttefiki olmayacaktır. Zira yoğun olarak bulundukları dört ülke, kendi toprak bütünlüklerine zarar gelmesine müsaade etmeyecektir. 

İsrail’in, Nil- Fırat arasındaki vaat edilmiş topraklar emeline ulaşması için bölgede, Suriye hariç, kendinden nüfus bakımından ve askeri bakımdan büyük olan ülkeleri karşısına alması söz konusudur. İsrail’in izlediği politika, bölgede bulunan azınlıklara egemenlik vaatleri vererek onları kışkırtmaktır. Böylece kendi içinde ciddi egemenlik sorunları yaşayan veyahut daha küçük, hazmedilir parçalara bölünmüş devletler amaçlamaktadır. 

 Egemenlik sorunu, sadece devletlerin kendi içindeki azınlıklarla değil, komşularıyla da yaşayabilecekleri bir sorundur. Nitekim Türkiye ve Kuzey Irak yönetimi arasında Kürt halkının vasisi olma çekişmesi daha da şiddetlenecek gibi gözükmektedir. Aynı durum Irak ve İran arasında Şii’ler nedeniyle yaşanmıştır. İran’ın, Irak’ta yaşayan Şii halkı kendi unsuru olarak görmesi ve Şii’lerin de İran sınırlarındaki Kum’u inanç merkezleri olarak görmesi, iki ülkeyi savaşa sürüklemiştir. Ariel Şaron, savunma bakanı olduğu dönemde bu savaştan duyduğu mutluluğu, “İranlılar ve Iraklılar birbirlerini öldürdükleri müddetçe, geceleri rahat uyuyabiliriz.” diyerek dile getirmiştir.189 

 Bugün de bölge Kürtleri için İsrail, tek dayanak noktasıdır. İsrail, güçlü askeri yapısıyla Kürtlerin askeri eğitimine destek verebilecekken, ekonomik gücü sayesinde de onlara mali destekte de bulunabilecek seviyededir. İsrail’in daha önceden farklı bölgelerde parçalanmış olarak yaşayan bir diasporadan, egemenliğini sağlamış bir devlete dönmesi de Kürt halkı için emsal oluşturabilir. Tüm bu nedenler, bu iki halkın bölgedeki müttefikliğini makul hale getirmektedir. İsrail-Kürt Liginin kurucusu ve Netanyahu ve Barak hükümetlerinde siyasi danışmanlık yapmış olan Muti Zaken de bu ittifakın mantıklı olduğundan bahseder. 23 Şubat 1993 yılında Jerusalem Post’ta yayınlanan makalesinde, Arap olmayan bir millet olarak Arap idaresinin zorluklarını yaşayan Kürtlerin, istediğini başaran İsrail’e hayranlık duyduğunu belirtmektedir. Zaken, Kürtlerin 
büyük bir kısmının İsrail’i bir model olarak gördüğünü, bu yüzden desteği hak ettiklerini ileri sürmektedir.190 

 Yahudilerin bölgeye nasıl geldiklerini açılayan ilk kaynak Eski Ahit’tir. Buna göre Samarya’yı* fetheden Asurî kralı, bir kısım Yahudileri Halep, Habur, Gozan ve Med. şehrine sürmüştür.191 * Batı Şeria’nın kuzeyi. . M.Ö. 6. yüzyıl ve 9. yüzyılda Dicle ve Fırat nehirleri arasında hüküm sürmüş imparatorluktur. 

 Kürdistanlı Yahudi ifadesini kabul edildiğinde, Kürdistan diye adlandırılan bölgede bulunan Kürdistanlı Yahudi nüfusuna da değinmek gerekir. Kürtlerin tarihleri boyunca bir bütün içinde devlet olarak varlık gösterememiş olmaları, tarihleri ve yaşamlarıyla ilgili sağlam ve güvenilir bilginin elde edilememesine neden olmuştur. Mevcut bilgiler o dönemde bölgede bulunmuş seyyahlara ait bölük pörçük bilgilerdir. Araştırmalar neticesinde en eski bilgi olarak Tudelalı Benjamin adlı seyyahın gezi notlarına ulaşılmıştır. Benjamin’e göre 12. yüzyılda Kürdistanlı Yahudilerin yaşadığı yerler, Musul (Ninova), Nusaybin, Cizre ve Amediye’dir.192 Bir başka seyyah ve aynı zamanda haham olan David, 1827 aldığı notlarına bu yerleşim yerlerine Urfa, Antep, Diyarbakır, Zaho, Dohuk ve Erbil’i de dâhil eder. Haham David’e göre bölgede 1875 aile ve 15 sinagog bulunmaktadır.193 

 Yüzlerce yıl önce bu topraklara sürülen Yahudilerden fırsatını bulanlar, yeniden eski topraklarına dönmüşlerdir. Fakat en büyük ilk göç, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla yaşanmıştır. Yaşadıkları bölgede çıkan anarşi ortamı, Yahudileri İsrail topraklarına göçe zorlamıştır.194 Bu dönmede 1900 kişinin göç ettiği ileri sürülmektedir. 

Bundan sonraki büyük göçse, İsrail devleti kurulduktan sonra gerçekleşmiştir. 1950 ve 1951 yıllarında gerçekleşen bu toplu göçte, 125,000 kişi havayoluyla İsrail’e taşınmıştır.195 Ezra ve Nehemya olarak adlandırılan bu göç operasyonunun ardından, İsrail’de yaşayan Kürdistanlı Yahudi nüfusunun 200,000 olduğu tahmin edilmektedir.196 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

161 Walt-Mearsheimer, s. 31. 
162 Aydoğan Vatandaş, Armagedon, Timaş Yayınları, İstanbul, 2008, s. 43. 
163 Walt-Mearsheimer, s. 39. 
164 Walt-Mearsheimer, a.g.e. 
165 Yinon-Shahak, s. 24. 
166 Walt-Mearsheimer, s. 40. 
167 Şahin, ss. 207, 208. 
168 Tadayeski, ss. 46, 47. 
169 Kiracofe, a.g.m. 
170 Derneğin resmi sitesi, Erişim: http://www.adl.org/about.asp?s=topmenu (12 Aralık 2010). 
171 Şahin, s. 206. ve Walt, Mearsheimer, s. 11. 
172 Walt-Mearsheimer, s. 11. 
173 Walt-Mearsheimer, a.g.e., s. 14. 
174 Halsell, a.g.e., s. 118. 
175 Vatandaş, s. 38. 
176 Doç. Dr.Emin Gürses’in kitap için yazdığı önsözden, Stephen M. Walt, John J. Mearsheimer, İsrail Lobisi, Çev. Elif Ocak, Profil Yayıncılık, İstanbul,2007, s.6. 
177 Yinon-Shahak, s. 22. 
178 David Hirst, The Gun And The Olive Branch kitabından aktaran: Christopher J Davey, “The Israel-Palestine Conflict:Reality and the Demise of Evangelical 
Christianity”, Zadok, S128, Summer 2003. s. 6. 
179 Hirst, a.g.m., s. 109. 
180 Halsell, a.g.e., s. 116. 
181 Walt-Mearsheimer, s. 18. 
182 Walt-Mearsheimer, a.g.e., s. 18. 
183 Abdülhamit Bilici, “Kürt Yahudiler”, Aksiyon, Sayı 291, 01.07.2000. 
184 Yona Sabar, Bir Antoloji: Kürdistan'ı Yahudilerin Halk Edebiyatı, Çev. Selahattin Çelik, Doz Yayınları, İstanbul, 2005, s. 14. 
185 Hakan Yılmaz Çebi, İsrail’in Şifresi, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2009, s. 107. 
186 Sergey Minasian, “The İsraeli-Kurdish Relations”, 21st Century, no: 1, 2007. 
187 V. Minorsky-T. Bois-D.N. Mac Kenzie, Kürtler ve Kürdistan, Çev. Kamuran Fıratlı, Doz Yayınları, İstanbul, 2004, ss. 12, 13, 14. 
188 Erich Brauer-Raphael Patai, Kürdistanlı Yahudiler, Çev. Fahriye Adsay, Avesta Basın Yayın, İstanbul, 2005, s. 51. 
189 Vatandaş, s. 60. 
190 Bilici, a.g.m. 
191 Sabar, s. 17. 
192 Brauer-Patai, ss. 61, 62. 
193 Çebi, s. 110. 
194 Sabar, s. 38. 
195 Brauer-Patai, s. 14. 
196 Bilici, a.g.m. 


8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI BÖLÜM 6

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI BÖLÜM 6




1.4. BİLİMSEL VERİLERLE EVANJELİZM 

Obama döneminde, Bush dönemindeki parlak günlerini yaşamasa da evanjelizm, Amerikan siyasetinde etkinliğini korumaya devam etmektedir. Bush gibi tutkulu bir evanjelistin ardından demokrat bir başkan olan Obama’nın gelmesini, halkın inanç yapısının değişmesinden ziyade ekmek kaygısıyla açıklamak lazım. Ne kadar dindar olsa da insanların en başta geçim derdini düşünmesi gayet doğaldır. Bu değişim biraz da Bush’un kıyamet senaryolarına kendini fazlaca kaptırıp ekonomiyi batağa sürüklemesinden de kaynaklanmıştır. Maalesef aynı hatayı baba Bush da yapmış, Körfez krizi nedeniyle ekonomi bozulmuş, faturasını Yahudilere kesmeye kalkınca da ismi anında çizilmiştir. Reagan’ın ve Bush’un evanjelistler sayesinde iki kez seçilmesi, Clinton’ın İsrail ziyareti, Obama’nın evanjelik olmamasına rağmen onlara yakın durmaya çalışması, evanjelizmin ABD’de ne kadar etkin olduğunu da göstermektedir. 

Evanjelizmin ilk atak yaptığı yıllar olarak 1950’ler gösterilebilir. Bunun asıl nedeni Amerika’nın o dönemdeki tek rakibi Sosyalist Rusya’nın siyasi akımından korkması olarak gösterilebilir. ABD’deki yönetim ve sermaye çevresi bu korkuyu en çok hisseden kimseler olduğu için, en büyük tepkiyi de onlar vermiştir. Halkını komünist düşünceye karşı savunmak için onun Tanrı tanımazlığına dikkat çekilmiş ve buna kalkan olarak Hıristiyanlık desteklenmiştir. Hıristiyanlık’ta kendini Donmuş İnsanlar* (frozen people) olarak gören grubun aksine, evanjelizm, aktivist ve yayılmacıdır. Bahsedildiği gibi o dönem medya patronlarına, sermayedarlarına ve idarecilerine göre evanjelizme arka çıkmak 
mantıklı bir yol olarak gözükmüştür. 
Bir diğer etkense, devrin büyük icadı televizyondur. Evanjelistleri köy-köy, kasaba-kasaba gezmekten kurtaran ve mesajlarını daha çok insana daha hızlı ve daha sık ulaştıran bu iletişim aracının da etkisi azımsanamaz. 

* Sadece dinini yaşayıp bunun başka insanlara yaymak istemeyen veya yaymaktan çekinen Hıristiyanları kasten kullanılan terim. 

1.4.1. GALLUP ANKET SONUÇLARI 




“Hiç kimseyi İsa’ya inanmaya veya onu kurtarıcısı olarak kabul etmeye davet ettiniz mi?” 
“Evet” 
Şekil 1: Gallup anket sonuçları, İsa’yı kurtarıcısı olarak gören ve diğerlerini de buna davet edenlerin yıllara göre oranlarıdır.143 

Şekildeki 1976–2005 yıllarını kapsayan son otuz yılın verileri incelenecek olursa, evanjelist sayısındaki sürekli artış dikkat çekmektedir. Fakat 80’li yıllardaki düşüş de gözden kaçmamaktadır. Bu, o dönem kimi medya kuruluşlarının da üzerine gitmesiyle evanjelik liderlerin yolsuzluklarının ortaya çıkmasına bağlanabilir. Homoseksüellikle mücadele eden televanjelist Jim Bakker’ın, eşcinsel olduğunun ortaya çıkması144, Ahlaki Çoğunluğun lideri Jerry Falwell’in, zimmetine para geçirdiği145 gibi iddialar, halkın evanjelizme olan güvenini zedelemiştir. Bu dönemde evanjelist Reagan devreye girmiş ve 1983’ü İncil yılı ilan etmiştir.146 İlerleyen yıllarda mezhebin yeniden toparlandığı görülmektedir. 


 “Yeniden doğmuş olduğunuzu ya da kendinizi İsa’ya adamanıza neden olan bir yeniden doğma deneyimi yaşadığınızı söyleyebilir misiniz?” 
“Evet” 
Şekil 2: Gallup anket sonuçları, yeniden doğmuş olduğunu kabul edenlerin yıllara göre dağılımıdır.147 

Bu soru, bir önceki sorudan daha sadık evanjelistleri ortaya çıkaran sorudur. Bu grafikteyse 80’li yıllarda yine benzer bir durum yaşandığı görülmektedir. Fakat bu düşüş yıllarından sonra mezhep inananlarında kayda değer bir artış dikkat çekmektedir. 11 Eylül saldırılarıyla birlikte kendini evanjelist diye nitelendirenlerin %45’lerden yukarıya doğru tırmandığı görülmektedir. 


1.4.2. EVANJELİZM VE İSRAİL SEMPATİSİ ANKETİ 

Washington Post ve ABC News 2002 yılında yaptığı bir araştırmada siyasetevanjelizm ve İsrail sempatisi-evanjelizm arasındaki ilişkiyi ölçmeye çalışmıştır.148 

Tablo 1: İsrail’e sempati duyma oranı 

Bu tabloda en dikkat çekici olan %82,9 ile en yüksek sempati oranının cumhuriyetçi evanjelistlerde tespit edilmiş olmasıdır. Sadece evanjelist olduğunu bildirenlerin %61 oranında sempati gösterirken, cumhuriyetçi evanjelistlerde bu oranın çok daha yükseldiği görülüyor. Katolik ve Protestanların da aşağı yukarı aynı çıkması, oranlarından ziyade birbirlerine olan bezerlikleri nedeniyle dikkat çekicidir. Evanjelist tabirinin geçen yüzyıllar içinde anlamının dindar Hıristiyan ’dan, Hıristiyan siyoniste doğru kaydığı belirtilmişti.
 Öyle ki Protestanlığın bir alt kolu olan evanjelizm, zamanla Protestanlıktan ve Katoliklikten ayrı bir mezhep haline gelmiştir. 
Tabloda dikkat çeken bir diğer husus da, evanjelizmin siyasi olarak demokrat partiden, cumhuriyetçi partiye doğru kaymasıdır. Woodrow Wilson, Harry Truman, Lyndon Johnson, Jimmy Carter gibi ABD’nin evanjelist başkanları Demokratken, Ronald Reagan’dan itibaren gelen evanjelist başkanların cumhuriyetçi olduğu görülmektedir. 

George Bush cumhuriyetçi iken, evanjelizme mesafeli duran Bill Clinton ve mevcut başkan Obama’nın da demokrat partiden olması dikkat çekicidir. Bu değişim tabloya da yansımaktadır ve evanjelik oyların, Demokrat partiden Cumhuriyetçi partiye doğru kaydığı açıkça görülmektedir. Bush’un politik danışmanı Karl Rove, İncil’in Tanrı’nın sözü olduğuna ve kıyametin yakın olduğuna inanan Hıristiyan muhafazakârların, Amerikan seçmenlerinin %20’sini oluşturduğunu iddia etmektedir. Daha ilginciyse, bu aynı zamanda Rove’a göre Cumhuriyetçi partinin oy kullanan tabanını oluşturmaktadır.149 

Demokrat partiye oy verenlerin İsrail’e sempati duyma oranı da düşüktür. Hatta evanjelist dahi olsa, Demokratları destekleyenlerde sempati oranının %53,1 gibi yarıya yakın oranlara düştüğü görülmektedir. Dispensalizme inanan sayısı arttıkça İsrail’e sempati oranı da artmıştır. İsrail’e sempati oranı arttıkça, Hıristiyan siyonistlerin ve siyonistlerin eli Ortadoğu’da rahatlamaktadır. Bu rahatlama hem siyasi destek hem de maddi destek olarak kendini göstermekte dir. Çünkü evanjelik cemaat sadece maddi bağışlarla değil, Ortadoğu ile ilgili konularda İsrail lehine karar alınması konusunda da kamuoyu oluşturarak siyasi karar alıcıları etkilemektedirler. Evanjelizm konusunu bu kadar önemli yapan Amerikan halkının hemen yarısının buna inanmasıdır. Ve insan inandığının gerçekleşmesi için de mücadele verir. Evanjelistler, dispensalist inançları nedeniyle kıyametin kopması için İsrail’e candan destek olmalarına rağmen, Yahudileri pek de candan sevdikleri söylenemez. Nitekim özel görüşmelerinde bunu bazen dile getirdiklerine de rastlanmaktadır. Bu durumun en azından evanjelik liderler seviyesinde böyle olduğu görülmektedir. Jerry Falwell’in 
bir konuşmasında, “Yahudilerden nefret etmeniz gayet normal. Çünkü sizin çalışıp çabalayarak kazandığınız paradan çok daha fazlasını bir Yahudi tesadüfen kazanabilir” dediği öne sürülmektedir.150 Yine aynı yerde Deccal’ın (Antichrist) kim olduğuna dair bir soru sorulduğunda, “Deccal kim olacak? Tabi ki bir Yahudi” demiştir. Billy Graham’ın sözleriyse kendisini bundan daha da zor bir durumda bırakmıştır. Graham’ın yaptığı bazı konuşmalar yıllar sonra ortaya çıkınca Yahudiler hakkında çok da samimi olmayan görüşlere sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Nixon, başkanlığı sırasında Oval Ofis görüşmelerinin 500 saatlik bir kısmını gizlice kayda almıştır.151 1972 yılında geçen konuşmasında Nixon’a medyadaki Yahudi ağırlığının kırılması gerektiğini söylemektedir. Nixon’a eğer bir dönem daha seçilirse bir şeyler yapabileceğini aksi takdirde Yahudilerin ülkeye daha çok zarar vereceklerinden yakınmaktadır. Nixon, Hollywood’daki Yahudi etkisinden bahsedince Graham bu sefer de; “O Yahudilerden pek çok arkadaşım var. Hepsi de benim etrafımda dolanır ve beni çok severler. Benim İsrail’i sevdiğimi biliyorlar ya. Ama gerçekten ülkeye yaptıkları hakkındaki hislerimi bir 
bilseler. Ve bunu engelleyecek gücüm de yok.” demektedir. Bu görüşmeler 2002 yılında ortaya çıkınca; “30 yıl önceki bir görüşme. Ne söylediğimi pek hatırlamıyorum. Ama eğer kimseyi kırdıysam yürekten özür dilerim. Ben yıllarca Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında köprü kurmak için çalıştım.” demek durumunda kalmıştır. 

Görüldüğü gibi evanjelistlerin İsrail’i desteklemeleri, bunun kıyametin şartlarından biri olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Yahudiler, İsa’nın dönmesinde sadece araç olarak görülmektedir. Hatta İsa indikten sonra eğer Hıristiyanlığı kabul etmezlerse onlar da azap çekecek ve öleceklerdir. 
Bu kıyamet senaryosu çerçevesinde evanjelistler, Yahudileri kullanmaktadırlar. Akıllı siyonistlerin, bu durumun farkında olmaması imkânsızdır. ADL’den* Nathan Perlmutter, Amerika’da Gerçek Antisemitizm kitabında şunları yazmaktadır:152 * ADL (Anti Defamation League), Antisemitizme karşı mücadele veren en etkin İsrail lobilerinden biri. 

“Liberal Yahudiler kendilerinden son derece köklü bir biçimde farklı düşünseler de, Yahudiler Hıristiyan Sağın iç politika önceliklerine katlanabilirler, zira bu meselelerin hiçbiri, İsrail meselesi kadar önemli değildir. Bizim şu an İsrail’i desteklemek gerektiğine inanan dostlara ihtiyacımız var. Şayet Mesih gelirse, önümüzdeki seçenekleri o gün değerlendiririz. Şimdi efendiyi övüp mühimmatı ele geçirmeye bakalım.” Yazarın burada ‘iç politika öncelikleri’ ile evanjelistlerin zina, kürtaj, homoseksüellik, pornografi gibi konular karşısındaki tutumunu kastetmektedir. Yazar, bir kısım Yahudilerin özgürlükçü olmalarına rağmen, İsrail vatanı için buna katlanacaklarını belirtmektedir. Liberal olmak gibi bir kaygısı olmayan diğer Yahudiler ise mevcut durumdan zaten memnunlar. 


BÖLÜM - II 

EVANJELİZM’İN TÜRKİYE PLANI 


2.1. NİL VE FIRAT İDDİALARI 

“O gün Rab İbrahim’e ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar diyarı senin zürriyetine verdim.”153 İşte Eski Ahit’te geçen bu ayet, evanjelistler ve siyonistler için ele geçirilmesi gereken toprakları göstermektedir. Evanjelistler için bu sınırlar arasındaki toprakları almak dispensalizmin şartlarından biriyken, siyonistler için inançları gereği vaat edilmiş toprakları göstermektedir. Nil ve Fırat arasındaki bu topraklar Irak, Suriye, Mısır, Sudan ve Türkiye’yi kısmen; Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’in ise tamamını içermektedir. Bahsi geçen bölgelerin her zaman diken üstünde duran istikrarsız bölgeler olması dikkat çekicidir. Çünkü bu ülkeler, Amerika’nın evanjelist, İsrail’in ise siyonist ülküsü çerçevesinde sürekli manipüle edilmektedir. Bu ülkelerden Ürdün ve Lübnan hiçbir zaman istikrarı yakalayamamış ülkelerken, Sudan ise kendi iç sorunlarıyla başı dertte olan bir ülkedir. Irak, uzun dönem kargaşa içinde kaldıktan sonra şimdi Amerika ve İsrail’in istediği kadar istikrara kavuşmuştur. Fırat’ın ötesinde kalan Erbil yönetimi, işbirlikçi tavırlarından dolayı ödüllendirilmiş ve kendi hükümetlerini kurmayı başarmışlardır. Irak savaşı her ne kadar dışardan bakıldığında başarısız bir operasyon gibi gözükse de aslında amacına ulaşmıştır. Kuveyt ve Suudi Arabistan ne bilim alanında ne de askeri alanda ileri seviye ülkelerken, sahip oldukları zenginlik sayesinde görece bir istikrar yakalamışlardır. 

Türkiye’yi ilgilendiren kısmı, iddia edilen haritaya göre Adana, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman’ı kapsamakta, bazı kaynaklarda ise Güneydoğu Anadolu’nun tamamı olarak gösterilmektedir. Türkiye için de bu bölgelerin istikrarsız olması dikkat çekicidir. 

 Evanjelistlere göre bu toprakların ele geçirilmesi İsa’nın dönmesini sağlayacak şartlardan biridir. Fakat bu planın Türkiye nedeniyle sekteye uğrayacağı belki de akim kalacağı anlaşılmaktadır. Bu korku, yaşanan Çuval Olayı ile iyice ayyuka çıkmıştır. 4 Nisan 2011 tarihli Taraf gazetesinde yayınlanan yeni Wikileaks belgelerinde, Kuzey Irak’ın ABD için önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Wikileaks tarafından açıklanan bu yazışmalara göre, Çuval Olayı olarak tarihe geçen 2003 Temmuzu’nda yaşanan Türkiye-ABD geriliminin ardında, bu iki ülke arasındaki menfaat çatışması vardır. Türkiye Irak’ın kuzeyinde bir Kürt yapılanmasına şiddetle karşı çıkarken, ABD ise birinci öncelik olarak bunu gerçekleştirme çabasındadır. Türk Özel Kuvvetlerine mensup 18 askerin Çuval Olayı ile etkisiz hale getirilmesi, Türkiye’de büyük bir şokla karşılanırken ABD tarafından bir başarı olarak görülmüştür. Olayla ilgili olarak Irak’ta bulunan hava indirme Tümen’inden Albay William Mayville, “Kerkük bugün kurtarıldı” demiştir.154 

Evanjelistler, Ahlaki konularda gösterdikleri hassasiyetten daha fazlasını Nil ve Fırat konusunda göstermektedirler. Nitekim Jerry Falwell bir konuşmasında, İsrail’den Nil ve Fırat arasındaki bütün toprakları işgal etmesini rica etmiştir.155 Falwell’in bu konuşması takipçileri tarafından da kabul görmüştür. Bir diğer ünlü evanjelist Pat Robertson da aynı sınırları Yahudilerin toprakları olarak göstermektedir. O da bu haritayı Fırat boyunca Suriye’yi sınırları içine alan ve oradan da Mısır’daki Nil’e kadar uzanan toprakları göstermektedir.156 
Robertson, İsraillilerin şimdiki hallerine acır. Çünkü şu anda sadece Beytullahim, Ramallah ve Batı Şeria onlarındır, Cenin ve Nablus için şu anda mücadele vermektedirler. 

Robertson’a göre Yahudilerin gidecek daha çok yolu vardır.157 Grace Halsell, Kehanet ve Politika adlı kitabında Nil ve Fırat arasında uzanan tüm vaat edilmiş toprakların 

Yahudilerin eline geçmesi için her gün dua eden üst düzey Amerikalı hükümet görevlilerinden bahseder.158 Tüm bu kaynaklar, İsrail’in sınırlarının komşularından sakınılmasından öte İsrail’e yeni topraklar kazandırılması gayreti olduğunu göstermektedir. 

Bunlardan başka İsrail ve evanjelistler arasında ne tür pazarlıklar yapıldığını bizzat gözleriyle gören gazeteci Serdar Turgut, başından geçen olayı gazetesinde de yazmıştır. 20 yıl kadar önce Washington’da geçen olayda, yazar, gazetesinin temsilcisi olarak Pentagon’a bir istihbarat yetkilisiyle görüşmeye gider. Görüşeceği kişi o dönem Türkiye masasındaki diğer görevliler gibi Yahudi’dir. Bu kişiler ABD kadar İsrail çıkarlarını da gözettiklerini açıkça ifade etmektedirler. Aradığı kişinin odasında olmadığını, bir grup misafiriyle görüştüğünü öğrenince onların odasına gitmeye karar verir. Odaya girdiğindeyse şaşırtıcı bir manzarayla karşılaşır. İstihbaratçı masaya bir harita açmış, sınırlarının bir bölümü Türkiye’nin güneydoğusuna da taşan, Kuzey Irak’ta yeni bir ülkeyi anlatmakta dır. Misafirleriyse, Barzani’nin Washington temsilcisi, Talabani’nin temsilcisi Behram Salih ve PKK Washington temsilcisidir.159 Irak savaşından yıllar önce böyle bir olayın yaşanmış olması dikkat çekicidir. Bu olayın ortaya çıkması, yaşanan Irak savaşıyla yapılan planların uygulama aşamasına geldiğini göstermektedir. 

 Yahudiler, Amerikalı dostlarından başka, bölgede kendi amaçlarına hizmet edecek grupları da kullanmaktan çekinmemektedir. Organik kimya profesörü Oded Yinon’un 1982’de İbranice yazdığı 1980’lerin İsrail’i İçin Bir Strateji* adlı rapor, siyonistler için bir el kitabı halini almıştır. Dünya Siyonist Örgütü tarafından Kıvunim. dergisinde yayınlanmış, ardından kitapçık olarak basılmıştır. Kitapta Siyonizm’in stratejik hedefleri ve zihniyeti hakkında çok önemli detaylar yer almaktadır. Yinon, makalesinin yazılı olarak çoğaltılması gerektiğini belirtmektedir. Çünkü ona göre alt rütbeli askerler aptaldır ve başka türlü izahtan anlamazlar. Yazılı olarak basılmasında bir sakınca görmemesinin nedeniyse Araplar cahildir; Arap – İsrail ilişkileriyle ilgili yazılıp çizilenleri hiç merak etmezler. 30 yıl kadar önce yazılmış bu eser eğer dikkatle incelenirse, yazarın ya medyum olduğu ya da yazılan strateji planının dikkate alınıp özenle gerçekleştirildiği kabul edilecektir. Yazar, eserinde, İsrail’in çevresindeki Arap komşularını ve kendine tehdit oluşturabilecek uzak Müslüman komşularını ele almaktadır. Ülkelerin sırasıyla analizini yapan yazar, her ülkenin zayıf 
noktasını ve daha nasıl zayıflatılabileceği nin yollarını göstermektedir. 

* Oded Yinon’un 1982’de yayınlanan makalesinin Türkçe başlığıdır. Orijinal adı: A Strategy for Israel in the Nineteen Eighties. 

. İsmi ‘Yönelim’ anlamına gelen dergi Siyonizm lehtarı yayın yapmaktadır. 

Yazara göre İsrail’in tüm Arap komşuları Batılılar tarafından mezhep ve aşiret esasınca kurulmuştur ve bu nedenle de istikrarsız rejimlerdir. Hatta yazar onları, Fransa ve İngiltere’nin 1920’lerde kurduğu iskambilden kulelerle benzetir. Bu siyasi yapılarına, sağlıksız ekonomik durumları da eklenince, İsrail’in aslında endişelenecek bir durumunun olmadığı ortaya çıkmaktadır. Ne var ki Yinon, bu şekilde düşünmemektedir. Kısaca çevre ülkelerin durumuna değinmek gerekirse: Arap ülkelerinin lideri konumundaki Mısır, 1967 savaşından sonra ağırlığını yitirmiştir. %50 Sünni Arap nüfusuna sahip ülkede bağımsızlık isteyen büyük nüfuslu azınlık grupları vardır. Ülkede tek düzgün işleyen kurum ordudur. Yolsuzluk, işsizlik gibi nedenlerle halk, yönetimden memnun değildir. Ülke, baskı rejimi ve Amerika’dan 1967’den beri aldığı yardımlarla ayakta durmaktadır. 

Suudi Arabistan ise sayılan diğer ülkelere göre daha refah düzeyi yüksek bir ülke izlenimi vermektedir. Fakat petrolden başka mamulü yoktur ve askeri yönden de zayıftır. Yoğun bir Filistin nüfusu barındıran Ürdün, yazara göre aslında Filistinlilere verilmeli ve böylece onlardan kurtulmalıdır. Suriye, yazara göre Filistinlilerin esas memleketidir. Orduyu Sünni askerler oluşturmasına rağmen yönetim kademesi Alevi’dir. Suriye sahilde Alevi, Halep’te ve Şam’da 
Sünni, alt kesimlerinde Dürzî bir yönetim olarak bölünmelidir. Yazarın tek memnun olduğu ülke Lübnan’dır. Çünkü ülkede yönetim zafiyeti vardır ve 
beş farklı de facto yönetim bulunmaktadır. 

İsrail’in uzak tehdidi Şii İran, Irak’taki Şiilerin de sempatisini kazanmıştır ve bu Irak için tehlikelidir. Pakistan 15 milyon, Afganistan 5 milyon ve Türkiye ise 12 milyon Şii-Alevi barındırmaktadır. Yazara göre Türkiye’de bulunan 6 milyon Sünni Kürt de Türkiye için tehdittir.160 

Dikkat edileceği üzere Prof. Yinon azınlıklar üzerinde önemle durmaktadır. Eserde kimi zaman Falanjistlerden kimi zaman Hıristiyan azınlıktan muhtemel tehdit olarak bahsedilmektedir. O dönemde İsrail’in neredeyse bütün komşularına kıyasla daha zayıf bir ülke olduğu için, diğer ülkelerin küçük parçalara bölünmesi gerektiğini öne sürmektedir. Böylece bu ülkeler boyut itibariyle küçülürken kendi aralarındaki çekişme nedeniyle de zayıflayacaklarını hesaplamaktadır. Eserde göze çarpan bir diğer nokta, yazarın Irak’la ilgili görüşleridir. Irak, Suriye’ye göre daha büyük bir tehdittir. Çünkü daha güçlü bir ordusu ve zengin petrol kaynakları vardır. Fakat Irak da aynı şekilde Şii tehdidi altındadır. Suriye’den farklı olarak ordu Şii, komutanlar Sünni’dir. Yazara göre bu durum ilerde sadakat sorunları yaşanmasına neden olabilir. Nitekim öyle de olmuştur. Savaş sırasında ordu komutanları olağanüstü çaba gösterirken, askerler Amerikan askerlerinin karşısına çıkmaktan imtina etmişlerdir. Irak da mezhep esasınca üçe bölünmelidir: güneyde Şii, Bağdat’ta Sünni, kuzeydeyse Kürt devleti. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

143 Albert L. Winseman, “U.S. Evangelicals: How Many Walk The Walk?”, Gallup, Erişim: 
http://www.gallup.com/poll/16519/US-Evangelicals-How-Many-Walk-Walk.aspx (16 Aralık 2010). 
144 Kepel, s. 128. 
145 Peter Applebome, “Jerry Falwell, Moral Majority Founder, Dies at 73”, New York Times, 16.05.2007. 
146 Kepel, s. 150. 
147 Winseman, a.g.m. 
148 John Charles Tadayeski, “Evangelicals and the Republican Party: A Reinforcing Relationship for Israel”, 
(yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Louisiana State University, The Department of Political Science, 2005), s. 37. 
149 Davidson, a.g.m. 
150 Halsell, a.g.e., s. 99. 
151 “Graham regrets Jewish slur”, BBC News, 02.03.2002, Erişim: 
http://news.bbc.co.uk/2/hi/americas/1850077.stm (26 Ocak 2011). 
152 Halsell, a.g.e., s. 102. 
153 Tekvin: 15/18. 
154 “Türkler Kerkük Valisini Vuracaktı”, Taraf, 4.04.2011. 
155 Vural, s. 77. 
156 Pat Robertson’ın resmi sitesindeki vaazlarından, Erişim: 
http://www.patrobertson.com/teaching/TeachingonIsraelTerritory.asp (14 Kasım 2010). 
157 Robertson, a.g.m. 
158 Grace Halsell’den aktaran, Vural, s. 40. 
159 Serdar Turgut, “İsrail-PKK işbirliği (Komployu gördüm)”, Habertürk, 02.06.2010. 
160 Yinon, a.g.e. 


7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***