7 Kasım 2018 Çarşamba

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 8

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI, BÖLÜM 8



2.4. İSRAİL’İN KÜRTLERE DESTEĞİ 

 İsrail yönetimi, milli menfaatleri gereği bölge Kürtlerini kendi kaderlerini tayin etme (self determinasyon) konusunda desteklemiştir. 1993’te kurulan İsrail - Kürt Dostluk Ligi aracılığıyla da bu iki halk arasındaki siyasi ilişkiyi en üst seviyede tutmaya çalışmaktadır. ‘İsrail yönetimi’ yerine ‘İsrail hükümeti’ tabiri kullanılma sebebiyse, bu siyasetin mevcut hükümetin politikası olmaktan çok bir devlet politikası olmasıdır. İsrail yönetimi bu bağlamda Türkiye’de kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören PKK ile irtibat kurarken, Irak’ta ise yine kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören Barzani aşiretiyle irtibat halindedir. 

2.4.1. İSRAİL - PKK İLİŞKİSİ 

İsrail – PKK ilişkisi şimdiye kadar somut delillerle kanıtlanamamış olsa da, böyle bir organik bağın varlığı siyasi analizciler, gazeteciler hatta hükümet mensuplarıtarafından dahi sıkça dile getirilmiştir. Genelkurmay, belgelerinde de İsrail’i PKK’yı ulusal çıkarları nedeniyle destekleyen ülkelerin başında saymıştır.197 Aynı raporda ima yoluyla da olsa ABD’nin de PKK’yı desteklediği iddia edilmektedir. Ele geçirilen mayın tertibatlarının Amerikan menşeli olması da zaman zaman gazetelerde yer almıştır. 

Amerika’nın PKK desteğinin 1991 yılında kurulan Çekiç Güç’le daha da arttığı tahmin edilmektedir. Körfez Savaşı sırasında Saddam Hüseyin’in zulmünden korunmak üzere Kuzey Irak’ta oluşturulan tampon bölgeye Türkiye’deki muhalefet partileri her zaman karşı çıkmış, fakat iktidar olduğundaysa bazı nedenlerden Çekiç Güç’e destek vermek durumunda kalmıştır. Kurulduğu yıllarda Çekiç Güç’le ilgili olarak Necmettin Erbakan’ın, Çekiç Güç’e bağlı Amerikan askerlerinin çoğunun Musevi olduğunu iddia etmesi, Amerikan hükümetinin tepkisini çekmiştir. Bülent Ecevit ise aynı yıl, Kürtlere güvence bahanesiyle müttefiklerin gözetiminde bir PKK üssü oluşturulduğunu öne sürmüştür. 198 
Tüm bu siyasilerin, sağlam kaynaklara dayanmadan bu tür hükümlerde bulunması mümkün değildir. 
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren Mavi Marmara olayının hemen ardından meydana gelen PKK’nın İskenderun baskınını zamanlama açısından anlamlı bulduğunu belirtmiştir. 


Türkiye-ABD krizi bu kez neden farklı


Ferruh Sezgin, 29 Şubat 1996’da Siyah Beyaz gazetesinde yayınlanan makalesinde, Güneydoğu’da görev yapan subayların, PKK’nın Kuzey Irak kamplarında bizzat Amerikalı ve İsrailli uzmanlar tarafından eğitildiğini belirtmektedir. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, bombalanan kamplara girildiğinde, bunlardan bazılarının cesetlerine rastlandığı iddia edilmektedir. Hatta İncirlik üssünden kalkan C – 130 tipi uçaklarla bu kamplara paraşütle yardım atıldığına dair daha ciddi iddialara da yer vermektedir. Sezgin’e göre böylesi sarp yamaçlara taşınan ağır teçhizatın açıklaması da budur.199 

Türk Silahlı Kuvvetleri içinden başka kaynaklar da Çekiç Güç’ün vahametine dikkat çekmektedir. Emekli Albay Mahmut Çapar’a göre Çekiç Güç’ün gayesi, Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devletine zemin hazırlamaktır.200 New York Times’ın Yahudi asıllı yazarı William Safire, 1992 yılındaki “Kürt devletine giden yol” başlıklı yazısında, Çekiç Güç’ün Kürtlere daha fazla yardım etmesi gerektiğini, böylece petrole de kavuşan Kürtlerin sağlam temellere sahip bir devlet kuracağını dile getirmektedir.201 

Çekiç Güç konusunda birlikte hareket eden ABD ve İsrail, Türk hükümetlerini kamuoyu karşısında zor durumda bırakmıştır. Hepsi Çekiç Güç’e karşı çıkmasına rağmen, o dönem hükümetleri, siyasi çıkarları gereği ABD ve İsrail’i karşılarına alamamışlardır. Şüphesiz, seslerinin kesileceğinden korkmuşlardır. Nitekim dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, 1993 yılında (artık suikast olduğu kesinleşen) bir uçak kazasında hayatını yitirmiştir. Eşref Bitlis, her MGK toplantısında Çekiç Güç’ün Türkiye’nin egemenliğine zarar verdiğini ifade etmiş ve bu kuvvete açıkça karşı çıkmıştır. Bitlis’in ölümünün suikast olduğunu iddia eden emekli Binbaşı Cem Ersever ise sarf ettiği bu cümleden sonra faili meçhule kurban gitmiştir.202 Gazeteci Uğur Mumcu’nun da öldürülmeden kısa süre önce İsrail ile Kürtler arasındaki ilişkiyi ortaya koyan 
bilgilere ulaştığı iddia edilmektedir. 

Mumcu, Mossad’ın sadece Kuzey Irak’taki Kürtlerle değil, Türkiye’de yaşayan bazı Kürt gruplarla da işbirliği içinde olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Tüm bu olayların ardından Derya Sazak 14 Kasım 1993’te köşesinde, “Çekiç Güç şeytan üçgeni misali, kendisine karşı çıkanı yutuyor.” ifadesini kullanmakta dır. 203 Bu yerinde tespit, Çekiç Güç’e karşı çıkanların ilginç bir şekilde hayatlarını kaybetmelerinin tek makul açıklamasıdır. 

Kürtler ve İsrail arasındaki sıcak ilişkiler, Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasıyla çıkmaza girmiştir. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile işbirliğine giden Türkiye, Öcalan’ın yakalanması için İsrail’den destek almıştır.204 Öcalan’ın Mossad’ın istihbarat desteğiyle Kenya’da yakalanmış olduğuna dair iddia, Avrupa’da ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin ayaklanarak İsrail konsolosluklarına yürümesine sebep olmuştur. İsrail – Kürt Dostluk Ligi, bu durumun kendilerini üzdüğünü, Türkiye ilişkileri için Kürtlerin feda edilmemesi gerektiğini savunmuştur.205 İsrail ve Kürtler arasındaki bu soğukluk İsrail – Kürt Dostluk Ligi gibi kurumlara verilen siyasi sözler sayesinde giderilmiştir. 

ABD’deki siyonistlerin PKK desteğini açıkça gösteren olaysa 2001 yılında çekilen İyi Kürtler - Kötü Kürtler (Good Kurds- Bad Kurds) adlı belgeseldir. Belgeselde ilk görüntüye çıkan Washington’un PKK temsilcisi Kani Gulam’dır. Belgesel Güneydoğu Anadolu bölgesini ve Kuzey Irak’ı Kürdistan olarak göstermekte ve Türkiye’nin Kürdistan’dan çıkmasını istemektedir.206 Öcalan’ın kahraman olarak gösterildiği belgeselin sonunda belgesele destek sağlayan kurumlara Soros Belgesel Fonu ve Rockefeller Vakfı gösterilmektedir. Soros Vakfının Yahudi asıllı bir işadamı olan George Soros tarafından kurulduğu bilinmektedir. Rockefeller ailesinin ise Malcolm H. Stern tarafından kaleme alınan Americans of Jewish Descent* adlı kitaba göre İspanya Yahudi’si olduğu anlaşılmaktadır.207 

* Yahudi Asıllı Amerikalılar adıyla sadece 550 adet basılan ve numaralandırılan bu kitabın önde gelen Amerikalı Yahudilere referans olması amacıyla dağıtıldığı iddia edilmektedir. 25,000 ismin bulunduğu kitapta özellikle “Marunî” olarak adlandırılan Yahudi olmasına rağmen Hıristiyan gibi davranan kimselerden bahsedilmektedir. 

. Sadece Kürdistanlı Yahudilerin kültür hayatlarıyla ilgili yazılmış olan Kürdistanlı Yahudiler ve Kürdistanlı Yahudiler’in Halk Edebiyatı adlı eserler mevcuttur. 

Bu olayla birlikte ilerleyen yıllarda Yahudiler ve Kürtlerin arasının yeniden düzeldiği görülmektedir. Mavi Marmara baskının ardından yayınlanan Para İsrael’in 22 Haziran 2010 tarihli sayısında şu ifade yer almaktadır: PKK terörist bir örgüttür fakat bizim düşmanımız değildir.208 Bu anlayış itibariyle İsrail, müttefiki olmasına rağmen Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan teröre karşı duyarsız kalmıştır. 

2.4.2. İSRAİL – BARZANİ İLİŞKİSİ 

İsrail’in, Irak’ta yaşayan Kürtlerle ve kendi dindaşlarıyla irtibatını kesmediği bilinmektedir. Daha önceden de ifade edildiği gibi yüzlerce yıl önce Kürdistan’a sürülmüş olan Yahudilerin kimi, eski toprakları olan Kudüs’e geri dönerken, kimi de kalıp Yahudilik için mücadele vermeye devam etmiştir. Kalanların dini ve örfi değerlerini hiç kaybetmediği, düğünlerinden cenaze törenlerine kadar eski geleneklerini sürdürdükleri, hatta sünnet olma adetlerini devam ettirdikleri ve sinagoglar kurdukları anlaşılmaktadır.. Hatta 12. yüzyılda yaşamış David Alroy, Mesih olduğunu iddia etmiş, görevinin Pers krallığına karşı ayaklanmak, Hafton dağlarında yaşayan Yahudileri toplayarak Kudüs’ü zapt etmek olduğunu iddia etmiş ve pek çok taraftar toplamıştır.209 Yahudilerin Asurlular tarafından MÖ altıncı yüzyılda Kudüs’ten sürüldüğü düşünülürse, milli hafızalarının ne kadar güçlü olduğu anlaşılmaktadır. 
İsrail’in bölgedeki halkıyla olan bu ilişkisi günümüze kadar sürmüştür. Ancak tüm bunların bilinmesine rağmen 2003 yılında Hürriyet gazetesinde çıkan haber, okuyanları şaşırtmıştır. Habere göre tarihçi Ahmet Uçar, Osmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmalar sonucunda 1856 yılına ait yazışmalarda Sallum Barzani adlı hahamın, Musul’dan Selanik’e oradan da Kudüs’e Hariciye Nezaretinin izni alınarak gönderildiğini tespit etmiştir.210 Uçar, bölgede başka Barzani adının bulunmadığını eklemiştir. Barzani isminin de ailenin yaşadığı Barzan köyüne ait olduğu anlaşılmaktadır. 

Tarihçi Uçar’dan başka kendisi de Zaho doğumlu bir Yahudi olan Prof. Yona Sabar da Barzani ailesinin geleneksel Yahudi eğitimi için merkezler kurduklarından bahseder. 

Hatta açtıkları okulların Mısır ve İsrail’den dahi öğrencileri olmuştur. Haham Nathaniel Barzani, bölgenin en zengin el yazması kütüphanesine sahiptir ve bunu oğlu Samuel Barzani’ye bırakmıştır. Aileyle ilgili en önemli detaylardan biri de ilk kadın hahamın bu aileden çıkan Samuel Barzani’nin kızı Asena Barzani olmasıdır.211 Prof. Sabar, Barzani ailesinin tüm yoksulluklarına rağmen bölgedeki en iyi okulu kurarak haham yetiştirmesinden övgüyle bahseder. Erich Brauer ise Nathaniel Barzani’nin mezarının halen Barzan’da gömülü olduğunu ve Yahudiler tarafından ziyaret* olarak kabul edildiğini ifade etmektedir.212 Ne var ki 1. Dünya Savaşı’ndan önce bölge karışmış ve Barzan şeyhine karşı ayaklanan Yahudiler, bölgeden Musul’a ve Zaho’ya sürülmüşlerdir.213 Günümüzde daha kalabalık Yahudi nüfusunun bu iki kentte yaşadığı varsayılmaktadır. 

Barzani ailesi ile İsrail arasındaki bu akrabalık anlaşıldıktan sonra birbirlerine destek çıkmalarının nedeni daha iyi anlaşılmaktadır. Ömer Lütfi Mete, David Ben Gurion’un daha İsrail kurulmadan önce bölgeye araştırmacılar gönderip, muhtemel müttefiklerin tespit edilmesini istemiştir. Hazırlanan raporlar, en uygun müttefikin Kürt grupları olduğunu ve Barzani ailesiyle irtibata geçilmesi gerektiğini önermektedir.214 İsrail, 1960 yılından itibaren askeri, siyasi ve ekonomik olarak Irak Kürtlerini desteklemeye başlamıştır. Mustafa Barzani’nin ilk kez 1967’de İsrail’e gittiği ve Moşe Dayan’a hediye olarak bir hançer ve Kerkük petrol rafinerisinin planlarını getirdiği öne sürülmektedir.215 Sağlanan bu detaylı bilginin ardından İsrail, 1969’da rafineriyi bombalamıştır. İsrail’in bu hareketi tepki toplayınca Barzani ile olan görüşmelerini gizli tutmuş ve Mossad aracılığıyla iletişim kurmayı yeğlemiştir. İsrail’in Barzani’ye yönelik ilk desteği siyasi alanda olmuştur. Barzani, yeni müttefikinden bağımsızlık yolunda destek istemiş, İsrail de bunu maddi destekle cevaplamıştır. 17 Eylül 1972 tarihli Washington Post gazetesinde Jack Anderson, her ay İran’dan Kürdistan’a 
geçerek Barzani’ye 50,000 dolar veren İsrailli elçiden bahsetmektedir.216 Yıllar sonra Menahem Begin, peşmergelere insani yardımın dışında el altından askeri yardım da aktardıklarını itiraf etmiştir.217 Bu askeri yardımlara muhtelif silahların yanında peşmergeleri eğitmek üzere yollanan askeri uzmanlar da dâhildir. 

Mossad’ın emekli generali Aliayzar Jeffery Ghazi, Israel-Kurd dergisine verdiği röportajda bu iddiaları destekler açıklamalarda bulunmuştur. Babasının bir Kürt olduğunu ifade eden emekli general, o bölgede çalışmış olmaktan gurur duyduğunu ifade etmektedir. Hatta Gazi ismini de bölgede görev yaptığı dönemde dikkat çekmemek için Müslüman gibi kamufle olmak amacıyla seçtiğini dile getirmektedir.218 Gazi, görevinin şu şekilde tasvir etmektedir: “10 kişiydik. Kimi tanksavar kimi de uçaksavar eğitimcisiydi. Geri kalanları askeri danışman ya da günlük işleri organize eden kimselerdi. Sürekli peşmergeyle birlikteydik. Barzani’nin evinin yanında kalıyorduk. Başlangıçta bize çadır verilmişti, sonra bir ev inşa edildi. Korumalarımız, Barzani’nin korumalarıydı. 

Barzani neye inanıyorsa biz de ona inanıyorduk ve hiçbir şeyden korkmuyor duk.” 

Gazetecinin sorduğu, “Maarif* dergisinin anketine göre Kürdistan halkının %67’si İsrail ilişkisini destekliyor, ya sizce?” sorusuna; “Aslında bu destek %87” diye cevap vermektedir.219 Gazi, tüm bu samimi itiraflarına İsrail’in Erbil’de bir konsolosluk açmasını ve kendisinin de ilk başkonsolos olarak atanması ümidini eklemektedir. * Irak’ta Kürtçe yayın yapan dergidir. 

Mustafa Barzani’nin büyük oğlu Ubeydullah’ın söyledikleri de Gazi’yi teyit eder niteliktedir. Ubeydullah, Kuveyt’in El-Risaleh isimli gazetesine verdiği mülakatta, kardeşi Mesut ile İsrail’i ziyaret ettiklerini ifade etmiştir. Ubeydullah, babasının daima İsrail’le işbirliği yaptığını ve Iraklılara düzenlenen bütün saldırıların İsrail tarafından planlandığını iddia etmektedir. Ubeydullah bunlardan başka, “Babam mutlak suretle İsrail güdümlüdür. Karargâhında daima babama danışmanlık yapan İsrail subayları vardır. Babam onlardan aldığı talimatı Mesut ve iki yeğenine iletir. Onlar da düşünmeksizin bu emirleri yerine getirir.” ifadelerini kullanmaktadır.220 

Birleşik Devletlerde yer alan İsrail lobilerinin de Barzani ile gayet sıcak temas halinde olduğu bilinmektedir. Sedat Ergin, 22 Mart 1993 tarihli yazsında Washington’da Cyrstal City Shraton Oteli’nde gerçekleşen Nevruz kutlamalarındaki dikkat çekici bazı detaylardan bahseder. Salonda Mustafa Barzani’nin resmi asılıdır ve Amerika’da yaşayan Kürtlerin kendilerine yakın hissettikleri siyasiler vardır. Gecenin ilerleyen saatlerinde halay çekmeye kalkanlar arasında Kongre danışmanlarından başka AIPAC’ın eski direktörü Morris Amitay da bulunmaktadır.221 

Mustafa Barzani döneminde iyiden iyiye açığa çıkan İsrail-Kürt ilişkisi, oğlu Mesut Barzani döneminde de devam etmiştir. Oğul Barzani, bazı dönemlerde Amerikan karşıtı gibi davranmış olsa da ABD’nin Irak’a girmesi sayesinde kendine bir taht bulabilmiştir. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD, şer ekseni olarak gördüğü Irak’ı işgal etmiştir. 

Saddam’ın elinde kitle imha silahları bulundurduğu ve halkına zulmettiği nedeniyle alaşağı edilmesi gerekmekteydi. Bu ülkeye demokrasi getirilmesi gerekmekteydi ve bunu yapabilecek tek güç Amerika’ydı. Her ne kadar ağır kayıplar vermiş olsa ve savaş maliyetleri yüzünden dar boğaza girmiş olsa da ABD, başlangıçta savaş için kamuoyu desteği almıştır. Irak tarafından da Kürtler ve Şiilerden aldığı destek sayesinde Irak’a girmesi zor olmamıştır, fakat çıkması bir hayli zaman alacak gibi gözükmektedir. 

Savaş öncesi dönemde fikri planda Irak’a müdahalenin gerekliliği başta Bush’un dilinden ardından medya ve akademisyenler tarafından halka anlatılmıştır. Kullanılan söylemler arasında “terörün kaynağı, şer ekseni, kitle imha silahlarından” başka Eski Ahit’te geçen ayetler de yer almaktadır. Yeremya’da geçen bu ayetlerde şu ifadeler yer almaktadır: 

“RAB diyor ki: “İşte Babil'e ve düşmanın kalbinde yaşayanlara karşı yok edici bir rüzgâr çıkaracağım. Yıkım günü her yandan saldıracaklar ona. Kildan. ülkesinde ölüler, Babil* sokaklarında yaralılar serilecek yere. Babil’de ve Kildan ülkesinde yaşayanlara Siyon’da yaptıkları bütün kötülüğün karşılığını gözlerinizin önünde ödeteceğim”222 Bu ifadeler lafızcı evanjelistler için geçmiş zamanı anlatan hikâyeler değil, geleceği gösteren kehanetlerdir. Iraklılar, ataları Asurîler döneminde Yahudilere karşı işledikleri günahların cezasını bugün ABD’nin eliyle çekmektedirler. ABD’nin sahip olduğu bu zihniyet kendisinin kilometrelerce ötedeki bir diyara demokrasi bahanesiyle müdahalesine sebep olmuştur. . Irak. * Bağdat. 

Daha önceden bahsi geçen makalesinde Oded Yinon, İsrail’in komşularından sadece Irak’ı yakın tehdit olarak görmektedir. Bu nedenle de Irak ve İran’ın savaş halinde bulunması İsrail’in lehinedir.223 Prof. Yinon hazırladığı raporda da Irak’ın bu güçlü yapısının bozulması için barındırdığı unsurların kışkırtılması ve Irak’ın üçe bölünmesi gerektiği önceki bölümlerde ifade edilmiştir. Irak savaşının da aslında benzer bir anlayışla başladığı görülmektedir. Dışişleri bakanı Condoleezza Rice’ın danışmanı olan Philip Zelikow, Eylül 2002’de Virginia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “Asıl tehdit Birleşik Devletler’e yönelik değildi. Tehlike İsrail’e yönelikti. Fakat Amerikan hükümeti, söylemsel olarak bunun üzerine fazla düşmek istemiyordu, çünkü bu (halkın gözünde) geçerli bir mazeret değildi.” itirafında bulunmuştur.224

Bu nedenlerle olsa gerek, Clinton döneminde alınamayan Irak’a müdahale kararı, 11 Eylül saldırıları ve Bush yönetimindeki Yeni Muhafazakârların da hevesi sayesinde vücut bulmuştur. Önde gelen İsrail lobilerinden JINSA ve WINEP de müdahaleyi destekleyen kuruluşlar arasındandır. Hatta JINSA üyesi olan tarihçi Bernard Lewis’in Başkanı ve Başkan yardımcısını savaşa ikna etmede çok önemli rol oynadığı iddia edilmektedir.225 

 New Yorker dergisindeki yazısında Seymour Hersh, Irak’a müdahalenin en hevesli destekçisinin İsrail yönetimi olduğunu iddia etmiştir.226 Nitekim İsrail basını da Türkiye’nin topraklarını Amerikan askerlerine açmamasını eleştirmiştir.227 İsrail’e göre Türkiye, tezkereyi geçirmeyerek Irak’ın özgürleşmesine destek vermemiştir. 

Ne var ki Türkiye’nin tezkereye hayır demesi savaşı engelleyememiş, Irak içinden de aldığı destekle ABD, Irak’a girmiştir. Bundan sonra yaşanan olaylar daha dikkat çekicidir. Amerikan ve İsrailli subaylar yıktıkları ülkeyi yeniden kendi kriterleri çerçevesinde dizayn etmeye başlamışlardır. Kendisine Pulitzer ödülü kazandıran haberinde Seymour Hersh, İsrailli komandoların Irak’ta Kürtlerden kendileri gibi komandalar yetiştirmeye başladığını yazmıştır.228 Bunun amacı da isyancıları bastırmak olarak açıklanmıştır. Hersh, İsrail’in Irak’la ilişkisinin Talabani ve Barzani aracılığıyla yıllardır devam ettiğini öne sürmektedir. Kimi kaynaklarda ise yüksek standartlarda yetiştirilen bu peşmergelerin, müstakbel Irak Güvenlik Gücünden daha kalabalık olacağı iddia edilmektedir.229 Böylece İran’a dayanma ihtimaliyle güvenilmez olan Şiilere ve hâlihazırda Amerika’nın topraklarında bulunmasından rahatsızlık duyan Arap ve Sünnilere karşı daha yetkin bir kuvveti yedekte tutulacaktır. Çünkü her an bu gruplar Amerikan varlığına karşı şimdikinden daha etkin bir şekilde direnç gösterebilirler. Bölgede etkin bir şekilde görev alan CIA’nin de peşmerge güçlerinin eğitimiyle bizzat 
ilgilendiği de iddialar arasındadır. Emekli CIA ajanı Charles Faddis yazdığı anılarında, kendi personeli yanında yüz kadar Kürdü oldukça kapsamlı bir programla eğittiklerini itiraf etmiştir.230 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

197 Genelkurmay tarafından hazırlanan “Güneydoğu Anadolu’da Devam Etmekte Olan Bölücü Hareketin Gelecekteki Muhtemel Seyri ve Türkiye’nin Bütünlüğüne Etkileri” adlı rapordan, Vatandaş, s. 33. 
198 Vatandaş, a.g.e., ss. 69, 72. 
199 Vatandaş, a.g.e., s. 71. 
200 Vahit Yazgan, “Son defa dendi, on defa oldu”, Aksiyon, 24.06.1995. 
201 Yazgan, a.g.m. 
202 Derya Sazak, “Çekiç Güç mü, Şeytan Üçgeni mi?”, Milliyet, 14.11.1993. 
203 Sazak, a.g.m. 
204 Danie Greenfield, “Turkey’s State of Terror”, Para İsrael, 06.22.2010 
205 Bilici, a.g.m. 
206 Kevin McKiernan’ın çektiği İyi Kürtler - Kötü Kürtler adlı belgesel Erişim: 
http://www.kevinmckiernan.com/video/GKBK.swf (19 Ekim 2010). 
207 Willie Martin, "Are Rockefellers & Sotomayor Illuminati Jews?", Henry Makow, 29.07.2009, Erişim: 
http://www.henrymakow.com/_jay_rockefeller_left.html (17 Aralık 2010). 
208 Greenfield, a.g.m. 
209 Brauer, Patai, s. 62. 
210 Sefa Kaplan, “Barzani Ailesi'nin Yahudi olduğu ortaya çıktı”, Hürriyet, 18.02.2003. 
211 Sabar, s. 23. 
* Dini önder olarak kabul edilen kimselerin mezarı; türbe anlamındadır. 
212 Brauer, Patai, s. 296. 
213 Sabar, s. 24. 
214 Atilla Akar, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yayınları, İstanbul, 2006, s. 94. 
215 Ian Black, Benny Morris, Israel's Secret Wars: A History of Israel's Intelligence Services, Groove Press, New 
York, 1991, ss. 327, 328. 
216 Şalom Nakdimon, Irak ve Ortadoğu’da Mossad, Çev. Ahmet Ekinci, Elips Kitap, Ankara, 2004, s. 64. 
217 Said Baig, “A Clean Break for Israel”, Asia Times, 30.06.2004, Erişim: 
http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/FF30Ak07.html (16 Ocak 2011). 
218 Dino Daniyal, “Mossad's retired General Aliayzar Jeffery speaks to Israel-Kurd magazine”, Israel-Kurd, 07.07.2010, Erişim: 
http://www.israelkurd.com/en/index.php?option=com_content&view=article&id=138:israel-kurd&catid=37:interview (18 Ocak 2011). 
219 Daniyal, a.g.m. 
220 Nakdimon, s. 244. 
221 Harun Yahya, İsrail’in Kürt Kartı, Global Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 160. 
222 Eski Ahit, Yeremya 1, 2, 4, 24. 
223 Yinon-Shahak, s. 22. 
224 Walt-Mearsheimer, s. 55. 
225 Walt-Mearsheimer, a.g.e., s. 58. 
226 Amy Goodman, “Seymour Hersh: Israeli Agents Operating in Iraq, Iran and Syria”, Democracy Now, Erişim: 
http://www.democracynow.org/2004/6/22/seymour_hersh_israeli_agents_operating_in (23 Ovak 2011). 
227 Greenfield, a.g.m. 
228 Goodman, a.g.m. 
229 Baig, a.g.m. 
230 Mike Tucker-Charles Faddis, Kürdistan’da Amerikan Operasyonu, Kuzey Yayınları, İstanbul, 2009, s. 148. 

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder