7 Kasım 2018 Çarşamba

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI BÖLÜM 5

EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI BÖLÜM 5



1.3.3. MODERN ÇAĞIN ÖNDE GELEN EVANJELİSTLERİ 

1.3.3.2. ABD BAŞKANLARI VE EVANJELİZM 


Evanjelik liderler, halkı sadece İsrail davasına sempati kazandırmakla kalmayıp, siyasi karar alıcıları hatta Amerikan başkanlarını da etki altına almaktadırlar. Evanjelik liderlerin hemen hepsi devrindeki Başkanlara bir şekilde ulaşmış ve dilek ve şikâyetlerini aktarmışlardır. Bu başkanlardan kimi evanjelik liderlerin yaratacağı konsensüsten çekinmiş, kimiyse bizzat onlarla aynı duygu ve düşünceleri paylaştığı için onlarla birlikte hareket etmiştir. Roosevelt (1901–1909) döneminde siyonistler İsrail lehine karar aldırmanın mücadelesini verirken, Wilson (1913–1921) döneminde etkileri daha da artırmışlardır. Truman (1945–1953) dönemine gelindiğinde ise isteklerini zorla kabul ettirecek kadar güç kazanmışlardır. 

 1913–1921 yılları arasında başkanlık yapan Wilson’un babası Birleşik Devletler Presbiteryen Kilisesinin (Presbyterian Church in the United States PCUS) kurucularından ve ilk papazlarından biridir.106 Annesiyse bir papaz kızıdır. Bu nedenle Wilson, dindar bir aile ortamında yetişmiştir. Wilson, ABD’nin Tanrı tarafından dünyayı ihya etmeye görevlendirildiğine inanmaktadır. Siyonist hareket de Wilson’un ilgisini çekmiştir. Balfour deklarasyonuna verdiği destekten sonra, “Bir papazın oğlu olarak Kutsal Toprakları asıl sahiplerine verilmesini sağlamak benim görevimdir” demiştir.107 Wilson, dönemindeki siyonist hareketi de yakından takip etmiştir. İngiliz hükümetinin İsrail’in kurulmasına yönelik mücadelesi menfaate yönelik görülürken, Wilson inançları çerçevesinde bunu desteklemiştir. Wilson’un apokaliptik* dünya görüşüne sahip bir kimse olduğu da bilinmektedir. * Kıyametçi inanış. 

1919 Martında dönemin siyonist lideri Rabbi Stephen Wise’a “Endişelenmeyin Bay Wise, Filistin sizindir” diyecek kadar da Siyonizm destekçisidir.108 Wilson’un gıyabında söylenenler de onun Siyonizm davasına ne kadar önemli hizmetlerde bulunduğunu göstermektedir. 6 Şubat 1985’de Washington’da Hıristiyan siyonist lobisi İsrail İçin Dua Kahvaltısı düzenlemiş ve ana konuşmacı olarak o dönem İsrail büyükelçisi olan Benyamin Netanyahu’yu davet etmiştir. Netanyahu konuşmasında, 

“Tarihi, ahlaki ve güzel hislerle dolu Hıristiyan siyonistler, yüzyıl önce İsrail’in yeniden kurulması için yazmaya, plan yapmaya ve çalışmaya başlamışlardır. İşte bu kişilerdir ki Lloyd George, Arthur Balfour ve Woodrow Wilson gibi İngiliz ve Amerikan liderleri etkilemişlerdir.”109 

1945–1953 yılları arasında başkanlık yapan Harry Truman’ın mason olduğu bilinmektedir. Pennsylvania mason locası resmi sitesi, Truman’ın 1909 yılından itibaren locaya kayıtlı olduğunu belgelemektedir.110 Truman, Eski Ahit konusunda yeterince bilgili olduğunu düşünür. İsrail devletiyle ilgili yazılanlar hakkında uzman olduğunu iddia eder. Ona göre bu devletin kurulması Tur dağında Musa’ya söylenmiş ve kararlaştırılmıştır. Truman aynı zamanda Kutsal Toprakların Yahudilere miras kalması gerektiğini de düşünmektedir.111 
Biraz tereddüt gösterdiği iddia edilse de Truman, 1948 yılında İsrail’i ilk tanıyanlardandır.112 Aksi bazı iddialara rağmen Yahudilerin de gözünde Truman İsrail’in kurulmasını destekleyen başkandır. 1953 yılında Yahudi İlahiyat Fakültesine (Jewish Theological Seminary) davet edilir. Arkadaşı kendisini İsrail’in yeniden doğmasına yardım eden kişi diye tanıtınca hemen düzeltmiş, “Yardım eden ne demek? Ben Cyrus’um*! Ben Cyrus’um!” diye haykırmıştır.113  * Milattan önce 6. yüzyılda yaşamış Pers kralı. Yahudiler tarafından Yahudi olmamasına rağmen Mesih olabileceği söylenen tek kişidir. Çünkü Yahudileri topraklarında süren 2. Nabukadnezar’dan sonra Yahudilerin tekrar topraklarına dönmelerini ve tapınaklarını yeniden inşa etmelerini sağlamıştır. 
Tüm iddialara rağmen Truman’ın yaptıklarından pek de pişmanlık duyduğu söylenemez. 1960 ile 1969 yılları arasında başkanlık yapan Lyndon Johnson da dindar bir ailede yetişmiştir. Johnson bir seferinde “Ne zaman İsraillileri düşünsem çocukluğumda dinlediğim İncil kahramanları ya da Meksikalılara karşı çarpışan Amerikan öncüleri aklıma gelir”.114 
B’nai B’rith* derneğinde yaptığı bir konuşmada İsrail’e olan derin sevgisinin Hıristiyan inancından ve çocukluğunda kulağına fısıldanan İncil hikâyelerinden kaynaklandığını belirtmiştir. Johnson ayrıca “Bu iki ülke İbrani peygamberlerin manevi ışığıyla aydınlanmaktadır. Bu yüzden ABD’nin de İsrail’in de özgürlüğe ve demokrasiye inancı tamdır” demiştir.115  * Başta Yahudi hakları ve anti-semitism için çalışan Yahudi örgütü. Kilislerde Pazar günleri çocuklara verilen dini eğitim. 

Johnson’dan sonra göreve gelen ve 1974’e kadar başkanlık yapan Richard Nixon ise evanjelik inançlarından ziyade, evanjelistlerden ve İsrail lobisinin tepkisinden çekindiği için isteklerine boyun eğmiştir. Mesela o dönemde büyük bir hareketin lideri olan Billy Graham’ı resmi papazı yapmıştır.116 Daha önce de bahsedildiği gibi Nixon, Graham’a İsrail başkonsolosluğunu dahi önermiş fakat Graham bu ricayı geri çevirmiştir. 

. Kilislerde Pazar günleri çocuklara verilen dini eğitim. 

 1977–1981 yılları arasında yönetimde olan Jimmy Carter, baptist gelenekte yetişmiştir. Evanjelist olduğunu açıkça ifade eden Carter, emekliliğinden sonra eşiyle birlikte Pazar Okullarında. (Sunday Schools) çocuklara eğitim vermeye başlamıştır. Ortadoğu sorununda barışçıl bir yaklaşım izlese de; “Kimse benim İsrail’e sadakatimi sorgulamasın. İsrail’in komşularıyla barış içinde yaşamasını istiyorum ancak bu uzlaşı ile sağlanmalı.” demektedir.117 1976 yılında ziyaret ettiği Elisabeth sinagogunda; “Sizinle aynı Tanrı’ya saygı duyuyorum. Bizler sizinle aynı Kitab-ı Mukaddesi inceliyoruz. İsrail’in ayakta kalması siyasete bağlı değildir. Bu ahlaki bir ödevdir.” demektedir.118 
Zaten 1978’deki bir konuşmasında da İsrail’in kurulmasını İncil’de geçen bir kehanetin gerçekleşmesi olarak görmüştür.119 
 Selefi Carter gibi Ronald Reagan da (1981–1989) dispensalizme inanmaktadır. Öyle ki Amerikan ordusunu geliştirme çabasını bile ABD’yi, yaklaşan Armagedona hazırlamak için yaptığı iddia edilmiştir.120 Reagan’ın inancı o kadar kavidir ki ekonomik kriz döneminde İsa kapıda olduğuna göre iç meselelere fazla kaynak harcamamak gerektiğini bile ileri sürebilmiştir.121 Reagan’ın evanjelik davaya sadakati o derecedir ki 1980 başkan seçimlerinde en iddialı üç evanjelik aday içinden seçilmiştir. Diğer rakipleri, M. M. Anderson ve Jimmy Carter’dir.122 Evanjelik cemaatin Reagan’ı seçmesinde daha radikal bir siyaset izlemesi ve Ahlaki Çoğunluğun desteğini alması sayılabilir. Zaten seçimlerin ardından Jerry Falwell, Reagan’ın resmi papazı olmuştur.123 Falwell ile sık sık Armagedon ve İncil kehanetleri üzerine konuşmaktadır. Falwell’e Armagedon’a yaklaştıklarını hissettiğini söylemiştir.124 
Reagan yaşamı boyunca kıyameti göreceğine inanmıştır. Anti-füze savunma sistemine olan ilgisinin de kıyamet inancıyla alakalı olduğu iddia edilmiştir.125 Çünkü dispensalist inanca göre kıyamet koptuktan sonra Megiddo ovasında nükleer bir savaş olacak. Bunu ise Eski Ahit’te geçen Eizekel 38 ve 39. ayetlere bağlarlar. Ayetlerde şiddetli yağmur ve dolu olacağı, kükürdün kaynayacağı, dağların düşeceği, depremlerin olacağı yazar. İnsanların ayakta durduğu halde etlerinin soyulacağı, gözlerinin çukurlarından fırlayacağı yazar.126 Evanjelistler tüm bunların bir nükleer patlamayla mümkün olabileceğini düşünmektedirler. Reagan, işte bu zihniyetini Ortadoğu siyasetinde de sürdürmüştür. Seksenlerde Libya’nın bombalanmasını Eski Ahit’ten ayetler göstererek açıklamıştır. Buna göre Libya, kıyamette İsrail oğullarına ihanet edecek ülkelerden biridir.127 Bu nedenle Reagan, Libya’yı peşinen cezalandırmıştır. 

Başkanlığı döneminde İsrail’e yaptığı tüm askeri yardımlar da aynı mantıkla açıklanabilir. Reagan, Kitab-ı Mukaddese göre koruması gereken halkı kıyamete 
hazırlamaktadır. 

 1993–2001 yılları arasında başkanlık görevini yürüten Bill Clinton, konuşmalarını İncil’den ayetlerle süsleyecek kadar dindar olmasına rağmen bir evanjelist değildir. Başkanlığı sırasında eşiyle birlikte İsrail’i ziyaret etmiştir. 1995 yılında gerçekleştirilen bu ziyaret Grace Halsell tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Çünkü Clinton çifti Beytüllahim ve Nasıra gibi Hıristiyanlık için kutsal sayılan hiçbir yeri ziyaret etmemiştir. Ancak Bill Clinton kippa takıp gezerken, eşi Hillary de Ağlama Duvarında (Western Wall) Yahudilerle ibadet etmiştir.128 
 2001–2009 yılları arasında iki dönem başkanlık yapan George Bush, babası Başkan Bush sayesinde iyi bir eğitim almıştır. Presbiteryen kilisesine bağlı olarak yetişmiş olan Bush, Amerikan başkanları içinde evanjelizmi en fütursuzca savunanı olmuştur. Gençlik yıllarında çok da dindar bir hayat yaşamayan Bush’un uyuşturucu ve alkol gibi sorunları olmuştur. İlerleyen yıllarda Billy Graham’ın eserlerini okumaya başlamış ve onunla tanıştıktan sonra çok etkilenmiş ve alkol probleminden kurtulmuştur.129 İncil’i günlük olarak okuduğu ve her sabah dua ederek göreve başladığı bilinen Bush, kendisinin Tanrı tarafından görevlendirildiğini düşünmektedir. Verdiği demeçlerde kullandığı 
kutsal savaş (holy war), şerekseni (evil exis), haçlı seferleri (crusades), sağduyu (gut instinct), gibi terimler de dini kaynaklardan beslendiğini açıkça göstermektedir. 

Sabah uyandığında ilk okuduğu şeyin, günün haberleri değil Oswald Chambers’in yazdığı evanjelik bir dua kitabı olan My Utmost for His Highest adlı eser olduğunu öğreniyoruz.130 Chambers ise 1. Dünya Savaşı sırasında Avusturyalı ve Anzak askerlerine İncil götürürken ölen baptist vaizdir. Bush’un yakın arkadaşı olan ve onun başkanlığı döneminde Ticaret bakanlığı görevinde bulunan Don Evans; “Bush inançlarının kendisine hayrı ve şerri gösterdiğini düşünmektedir” ifadesini kullanmaktadır.131 

İşte Bush’un bu düşünce yapısı onun dış politika görüşünü, özellikle de Ortadoğu politikasını derinden etkilemiştir. Hatta Ortadoğu söz konusu olduğunda Jerry 
Falwell gibi akıl hocalarından dahi daha dispensalist görüşlere sahiptir. Falwell 11 Eylül saldırılarının homoseksüellerin, kürtajcıların ve feministlerin ahlaksızlıklarına bir ceza olduğunu düşünürken132 Bush, Tanrı tarafından kendisine verilen sağduyu ile olsa gerek, şer ekseninin Irak olduğunu tespit etmiş ve oraya saldırmıştır. Bush’un başkanlığı döneminde evanjelistler ve siyonistler safları iyice sıklaştırmışlardır. O kadar ki Avrupalı gazeteciler dahi bu durumu yadırgar hale gelmişlerdir. Guardian Bush’un Cumhuriyetçi partisinde bulunan şahinleri Likudniks* (Likud’cular) diye alaya almaya başlamışlardır.133 Evanjelist Bush’un, İsrail sevgisi başkanlığından önce de vardır. Vali olduğu dönemde, Yahudi Birliğine seslenirken kullandığı cümleler dikkat çekicidir: “Ben bir Hıristiyan’ım. Fakat Zebura ve İsrail’in uyumayan ve uyuklamayan Tanrı’sına da inanıyorum. Her zaman dünyadaki dostlarımızın yanında olacağız. Ve en önemli dostlarımızdan biri de İsrail’dir”.134 
* Likud Partisi, İsrail’in sosyalist ve siyonist partisidir. 

 Bush, yönetimini, sahip olduğu bu düşünce yapısına uyacak kimselerden seçip kurmuştur. Dışişleri Bakanlığı’nı yapmış olan Condoleezza Rice’ın babası bir papazdır. 
Savunma Bakanlığı görevini yürütmüş olan Paul Wolfowitz ise Yahudi’dir. Savunma Bakanı yardımcısı Douglas Feith de -ki babası siyonist Betar örgütü üyesidir- bir Yahudi’dir. Eski bir CIA ajanı ve Reagan’ın eski Savunma Bakan yardımcısı ve Bush döneminin Savunma Bakanlığı Danışma Konseyi üyesi Richard Perle de Yahudi’dir. Bush döneminin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman da Yahudi’dir. Amerika Birleşik Devletleri gibi bir ülkenin yönetiminde farklı inanç ve etnik gruplardan kimselerin yönetimde söz sahibi olması yadırganacak bir durum değildir. Fakat sadece %3’ü temsil eden bir topluluğun iktidarda bu kadar yoğunlaşması yadırganır. Ayrıca tüm bu kişilerin Savunma Bakanlığı ve alt kurumlarında ya da Dışişleri Bakanlığında yoğunlaşmış olması dikkat çekicidir. Tüm bu görevlendirmeler aslında Bush’un inanç yapısının ürünüdür. Böyle 
akıl hocalarına sahip olan bir başkanın da Ortadoğu politikası kaçınılmaz olarak Yahudi lehtarı olacaktır. Washington Post da bu duruma dikkat çekmiştir. 2003 Şubatında kullandığı başlık; “Bush ve Şaron’un Ortadoğu politikası neredeyse aynı” şeklindedir.135 Bu durum, Bush’un kehanet planınıtamamlaması için evanjelik seçmenlerden ve İsrail’e verdiği destekten ötürü de Yahudi seçmenlerden ikinci bir dönem için daha yeterli oy almasını sağlamıştır. 

 2009’dan beri başkanlık görevini yürüten Barrack Obama ise babasının Müslümanlığından dem vurarak Müslümanlara, sonra babasının ateistliği seçtiğini söyleyerek inançsızlara, ‘annem Hıristiyan’ diyerek Hıristiyanlara, ‘dedem baptist, anneannem metodistti’ diyerek bu mezheptekilere, entelektüel olarak Yahudilikten çok etkilendiğini söyleyerek Yahudilere mavi boncuk dağıtmaktadır.136 Obama’nın bu tavrı göz önüne alındığında seçilmiş olmasına şaşmamak lazımdır. Ne var ki seçimlerden sonra sadece boncuk dağıtmayla halkın desteğini canlı tutamayacağı ortaya çıkmış ve her kesimden tepki toplamaya başlamıştır. Müslümanlar; ‘Müslümanlıkla alakası yok’ derken, evanjelistler; ‘İncil’i yanlış yorumluyor’ demeye başlamışlardır. Fakat çok zorlandığında aslında bir Hıristiyan olarak yetiştiğini ve arada sırada İncil’i okuduğunu söyleyebilmektedir.137 Seçimler sırasında Obama, ünlü televanjelist Billy Graham’la da görüşüp, evanjelistlerin desteğini almak ister. Ama Graham, sağlık sorunlarını nedeniyle bu görüşmeyi erteler.138 Bu durum için iki ihtimalden söz edilebilir. İlki Graham, Obama’nın ümit vaat etmediğini düşünmüş olabilir. 
Çünkü Obama’nın rakibi cumhuriyetçi Mc Cain’dir. İkincisiyse Obama’nın evanjelik inançlarından şüphe etmektedir. Nitekim ikinci görüşün daha geçerli olduğu ortaya çıkmıştır. 
Obama başkanlık koltuğuna oturarak birinci görüşü çürütürken, seçildikten sonra evanjelizme karşı takındığı mesafeyle de ikinci görüşü doğrulamıştır. Obama tüm röportajlarında, “Kendinizi yeniden doğmuş kabul ediyor musunuz?” sorusuna kaçamak cevaplar vermiştir.139 Hıristiyan inancında tüm insanların günahkâr olarak doğduğu kabul edilir. Bu nedenle bu fiziksel doğumdan başka bir de manevi bir doğum yaşayarak kurtuluşa erişilebilir. Bu da “yeniden doğmak” tabiriyle karşılanır. 
Obama, evanjelistlerin çok hassas olduğu kürtaj gibi konularda da bir yandan kürtaj sayısının minimuma düşürülmesi gerektiğini söylerken, bir yandan da bunun aslında kadının kendi kararı olması gerektiğini söyleyecek kadar da siyasi cevaplar vermektedir.140 Maalesef bu cevaplar da evanjelik cemaati memnun etmemektedir. 

Tüm bunlar Obama’nın evanjelist olmadığını açıkça göstermektedir. Fakat yine de Obama haklı olarak evanjelik seçmenlerin oylarını kaybetmeyi de göze alamayacaktır. 

2008 yılında ertelenen Billy Graham görüşmesi, 2010 yılında gerçekleşmiştir. Başkan, bizzat yola koyulmuş ve Graham’ı evinde ziyaret etmiştir.141 Görüşmeye Bush döneminin ateşli evanjelisti oğul Franklin Graham da katılmıştır. Baba Graham, Obama’ya manevi kaynaklardan beslenmesini salık vermiş ve ona dua etmiştir. Bu görüşmeden başka Obama’nın doğum gününü kutlamak gibi nedenlerle de Graham’ı ara sıra aradığı ortaya çıkmıştır.142 Obama, burada kısaca anlatılan olaylardan anlaşılacağı üzere inançlarıyla olmasa da politik menfaatler çerçevesinde hareket etmektedir. Ortadoğu politikası evanjelik bir anlayışla şekillenmese de, evanjelik seçmeni kaybetmeme ya da siyonistleri kızdırmama gibi çekincelerden dolayı Obama, bu grupların dümen suyuna girebilir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

106 Davidson, a.g.m. 
107 Davidson, a.g.e. 
108 Davidson, a.g.e., s. 21. 
109 Kiracofe, a.g.m. 
110 Pennsylvania mason locası resmi sitesi, Erişim: http://www.pagrandlodge.org/mlam/presidents/truman.html (19 Kasım 2010). 
111 Davidson, a.g.m. 
112 Halsell, a.g.e., s. 108. 
113 Paul Charles Merkley, American Presidents, Religion and Israel, Praeger Publishers, Ct, USA, 2004, s. Vii. 
114 Davidson, a.g.e., s. 220. 
115 Davidson, a.g.m. 
116 Halsell, a.g.e., s. 141. 
117 Ayelish McGarvey, “Carter’s Crusade”, Erişim: http://www.prospect.org/cs/articles?articleId=7572 (22 Aralık 2010). 
118 Vural, s. 34. 
119 Lewis, a.g.m. 
120 Lewis, a.g.m. 
121 Halsell, a.g.e., s. 125. 
122 Kepel, s. 150. 
123 Kepel, a.g.e. 
124 Vural, s. 38. 
125 Vural, a.g.e., s. 39. 
126 Halsell,a.g.e., s. 32. 
127 Vural, s. 41. 
128 Grace Halsell, “The Clintons: American Hostages in the Holy Land”, Washington Report on the Middle East Affairs, January- February 1995, s. 20. 
129 Vural, s. 49. 
130 Howard Fineman, “Bush and God”, Newsweek, 23 Mart 2003. 
131 Fineman, a.g.m. 
132 Vries, a.g.m. 
133 Kiracofe, a.g.m. 
134 Davidson, a.g.m. 
135 Walt-Mearsheimer, s. 50. 
136 2004 yılında Chicago-Sun Times gazetesinden Cathleen Falsani’ye verdiği mülakat: 
http://blog.beliefnet.com/stevenwaldman/2008/11/obamas-interview-with-cathleen.html (18 Ocak 2011). 
137 Falsani, a.g.m. 
138 Associated Press’in haberi: “Obama and Evangelist Billy Graham Share a Prayer”, 25.04.2010, Erişim: 
http://abclocal.go.com/wtvd/story?section=news/local&id=7405228 (22 Ocak 2011). 
139 Sarah Pulliam, Ted Olsen, “Q&A: Barrack Obama”, Erişim: 
http://www.christianitytoday.com/ct/2008/januaryweb-only/104-32.0.html?start=1 (22 Kasım 2010). 
140 Pulliam-Olsen, a.g.m. 
141 Associated Press’in haberi: “Obama and Evangelist Billy Graham Share a Prayer”, 
http://abclocal.go.com/wtvd/story?section=news/local&id=7405228 (22 Ocak 2011). 
142 Associated Press, a.g.m. 


6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder