30 Kasım 2018 Cuma

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 3

SİYASAL KARAR ALMA ORGANLARI ÜZERİNDE ÇIKAR VE BASKI GRUPLARININ ETKİLERİ , BÖLÜM 3



III SİYASİ PARTİLER 

Siyasi partiler hem yukarıda deginilen siyasal sistemin hem de ileride deginilecek olan siyasi karar alma sürecinin temel aktörlerindendir. 
Tarihsel süreç içerisinde siyasi partiler 19’ncu yüzyılda ortaya çıkmıslardır. 
Çarlık Rusya’sında yasanan 1917 Ekim devrimiyle birlikte siyasi partilerin kitleleri etkileme, iktidarı ele geçirme ve rejim yerlestirme hususunda ne kadar etkili kurumlar olabilecegi tüm dünya tarafından kabul edilmistir. Ancak bu devrimden sonra siyasi partilerin tartısılması bir kenara bırakılmıs ve tartısmalar siyasi sistemlerin tek partili mi yoksa çok partili mi olması gerektigi yönüne kaymıstır. 

Her seyden önce bir siyasi parti olusumunun gerçeklesebilmesi için toplumda farklılasmaların ortaya çıkması gerekir. Çünkü ancak toplumun bir kesimiyle 
özdeslesme, digerleriyle farklılasma durumunda siyasi partiler ortaya çıkabilirler. Siyasi partilerin tamamı siyasi karar alma sürecinde yer alma istegi ile kurulurlar. Bunun yanında siyasi partiler kitleleri harekete geçirebilme özelligine de sahiptirler. 

Siyasi partiler kurulus yerlerine göre (Parlamento içi- parlamento dısı), birlesme veya bölünme sonucu ortaya çıkıslarına göre, legal-illegal oluslarına göre, sistemin içinde veya dısında yer alıslarına göre, ideolojilerine göre (liberal, muhafazakar, sosyalist, marksist, dinsel ideoloji v.s.) ve örgütlenmelerine göre sınıflandırılabilirler. Siyasi partilerin sınıflandırılması genis kapsamlı bir çalısma konusu olabilir.Bu nedenle bu çalısmada genel kabul gördügü degerlendirilen bir tanım vermekle yetinilecektir. 
Siyasi partiler ‘’siyasi iktidarı dogrudan ele geçirmek ve toplumu yönetmek amacıyla kurulan, belirli bir çalısma programı ve ideolojisi olan ve demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilen siyasi örgüt ‘’ (DEMİR ve ACAR; 2002:369) olarak tanımlanabilir. 

Siyasi partiler gerçekten de pek çok düsünce adamı tarafından demokrasinin ve siyasal sistemin temel aktörleri olarak ifade edilmislerdir. Buna karsın siyasi partilerin miadını doldurdugunu ileri süren düsünürler ve devlet adamları da mevcuttur. Örnegin 1995-2003 yılları arasında Brezilya Devlet Baskanlıgı görevini yürütmüs olan Fernando Henrigue Cardoso siyasi partilerin 19 ncu yüzyılın siyasi yapılanmasının aktörleri oldugunu vurgulamıstır. Cardoso’ya göre günümüz gelismis toplumlarında, ideolojik farklılık ve sınıfsal bölünmüslük esasına dayanan bu eski siyasi yapılar toplumsal farklılasmaların azalmasından ötürü ortadan kaybolabilecektir. (CARDOSO,2005) 

İleri toplumlar için Cardoso’nun görüslerinin yabana atılmaması gerektigi açıktır. Buna karsılık siyasi partilerin önümüzdeki dönemde de yapısal ve islevsel 
degisikliklere ugrayarak önemini ve mevcudiyetini sürdürecegi yönündeki görüsler daha kabul edilebilir niteliktedir. 

Her siyasi parti kendi örgütlenme modelini gelistirmistir. Yine her siyasi partinin bir ideolojisi vardır. Bu ideolojilerle toplumun farklı kesimlerine hitap ederler. 
Dolayısıyla bu farklı toplum kesimlerine uygun bir yapı gelistirirler. Ünlü siyaset bilimci Maurice Duverger siyasi partileri temel örgüt biriminin niteligine göre bir 
ayrıma tabi tutmustur. Temel örgüt yapısı komite olanları kadro partileri, ocak olanları kitle partileri, hücre olanları Komünist parti ve milis olanları da fasist parti olarak adlandırmıstır. (DÜVERGER,1993:52-79) 

Duverger, siyasi partilerin genel evriminin demokratik rejimden sapma seklinde oldugunu belirtse de, yine de siyasi partilerin vazgeçilmezligini su sözleriyle 
vurgulamaktadır. ‘’Partisiz bir rejim, dogum servet ya da mevki bakımından seçilmis yönetici elitlerin sürekliligini saglar. Halktan bir adamın yönetici oligarsiye girebilmek için, baslangıçtaki durumundan çıkmak amacıyla büyük bir çaba göstermesi, bir yandan da burjuva egitiminin basamaklarını tırmanarak, dogdugu sınıfla olan temasını kesmesi gerekir. Partisiz bir rejim, tutucu bir rejim olmak zorundadır. Böyle bir rejimde, ya oy hakkı mülkiyete dayanır, ya da halka kendi içinden gelmeyen liderler empoze etmek suretiyle genel oyun felce ugratılmasına çalısılır ; bu sistem, demokrasiye partiler 
rejiminden daha uzaktır.’’(DÜVERGER.1973:541) 

Duverger’in tanımladıgı kadro, kitle, komünist ve fasist partilerin genel özellikleri asagıya çıkarılmıstır. Duverger’e (1993:52-59) göre kadro partilerinin 
özellikleri sunlardır. 

a) Kadro partileri seçkinci bir anlayısa sahiptir. 
b) Temel örgütlenme birimi komitedir. 
c) Kadro partileri katılıma açık degildirler. Üye sayıları az olup genisleme amaçları yoktur. 
ç) Kadro partileri üyelerinden aidat toplamazlar. 
d) Kadro partilerinde merkeziyetçilik zayıftır. Bu nedenle parti disiplini de üyelerin partiye baglılıgı da zayıftır. 
e) Parti liderligi oligarsik bir yapıda olup lider önemlidir. 
f) Kadro partilerinin sınıfsal temeli burjuvazidir. 
g) Kadro partilerinin etkinlik alanı seçimlerle sınırlıdır. 
h) Parlamento grubu parti içindeki en etkili gruptur. 

Kitle partileri 20. yüzyılda ortaya çıkmıs yapılardır. Kitle partilerinin özellikleri sunlardır. 

a) Kitle partilerinin temel örgütlenme birimi ocaktır. 
b) Üyelik herkese açık olup üye sayısını artırmak temel amaçtır. 
c) Kitle partileri için ideolojik kalite her seyden önemlidir. 
ç) Bireylerle yakın iliski kurabilmek maksadıyla en alt kademelere, hatta mahalle ve apartmanlara kadar örgütlenirler. 
d) Seçim haricinde de siyasi etkinlikler süreklidir.Temel etkinlik üyelerin eğitimidir. Egitimdeki temel amaç kendi seçkinlerini yetistirme gayretidir. 
e) Kitle partilerinin toplumsal tabanı isçi sınıfı, ideolojisi sosyalizmdir. 
f) Merkeziyetçilik çok belirgindir. Birimler arası baglantılar ve iliskiler güçlüdür. 
g) Kitle partilerinin üye sayıları diger partilere göre çok fazladır, üyelerin partiye baglılıgı da o oranda güçlüdür.(DUVERGER,1993:59-64) 

Partiler incelenirken komünist parti yapılanması da dikkate alınmalıdır. Komünist partilerin temel özellikleri sunlardır. 

a) Komünist partilerin temel örgütlenme birimi hücredir. 
b) Hücre gizli bir örgütlenme modelidir. Bu modelde kisilerin adı yerine kod adı ve numarası vardır. 
c) Gizli yapılanmanın etkisiyle merkezin denetimi ve katı parti disiplini son derece belirgindir. 
ç) Komünist partilerde üyelik açısından bir sınırlama mevcut degilse de bu partilere üye olmak son derece zordur. Üye olabilmek için parti içinden aday gösterilmek ve bir takım denemeleri asmak gereklidir. 
d) Sınıfsal temeli isçi sınıfıdır. 
e) Marksist ideolojiye sahiptirler. 
f) Liderlik çok güçlü ve otoriterdir. Buna baglı olarak üyelerinin partiye baglılıgı en üst düzeydedir. 
g) Faaliyet alanı her seyi kapsar bir mahiyette olup süreklidir. 
h) Komünist partilerde etkinlik parlamento grubunda degildir.(DUVERGER,1993:65-74) 

Son olarak Faşist partilerin özellikleri su sekilde sıralanabilir. 

a) Fasist partiler askeri bir örgütlenme modeli uygularlar. Bu modelde temel örgütlenme birimi milistir. 
b) Katı merkeziyetçi ve hiyerarsik bir yapı mevcuttur. 
c) Otoriter bir liderlik ve güçlü bir parti disiplini göze çarpar. 
ç) Parti üyeligi herkese açık degildir. Fakat fasist partiler yine de seçici bir 
yaklasımla üye sayılarını artırmaya çalısırlar. 
d) Parti üyelerinin partiye baglılıgı çok güçlüdür. 
e) Parti faaliyetleri sürekli olup etkinlik alanı totaldir. 
f) Fasist partilerinin kendilerine baglı bir silahlı gücü vardır. 
g) Dini bir otorite aracı olarak kullanırlar. 
h) Üyelik temeli orta sınıflardır.(DUVERGER,1993:75-79) 

Siyasi partilerin temel örgütlenme modellerine göre tasıdıkları ortak özellikler yukarıda açıklanmıstır. Bununla birlikte bir siyasi partiyi tanımak için ideolojik 
yelpazenin neresinde bulundugunu da bilmek gerekir. 
Basit bir ayrımla siyasi partiler ideolojik yelpazenin sagında, solunda ya da merkezinde yer alırlar. Bir siyasi partinin ideolojik yelpazenin neresinde oldugunu anlamak için bazen o partinin ismi bile yeterli olabilir. Bununla birlikte genel ölçütler de mevcuttur. Bu ölçütler, partinin sosyo ekonomik, dıs politika, etnik konular ve sanayi sonrası ölçütlerle ilgili yaklasımlarıdır. 
Sanayi sonrası ölçütler terimi ile kast edilen sanayilesmeden sonra ortaya çıkan barıs, silahsızlanma, kadın hakları, çevre sorunlarına duyarlılık, sivil toplum 
kuruluslarının artan önemi, genelde insan hakları gibi kavramlarla ifade edilen degerlerdir. 

Ayrıca bir siyasi partinin ideolojik yelpazede isgal ettigi konumun belirlenmesinde belki de en önemli husus o partinin ilke olarak üretim ve bölüsümde devletin rolüne iliskin görüslerinin neler oldugudur. 
Sag partilerin genel özellikleri sunlardır. Sag partiler devlet otoritesine kuvvetli vurgu yapan partilerdir. Bununla birlikte devletin ekonomideki rolünün sınırlı 
olmasını isterler. Serbest girisim ve serbest rekabetten yanalardır. Refah devleti uygulamalarından ve sosyal harcamalardan yana degildirler. Bu nedenle agır ve yüksek vergiler istemez ve önermezler. Sag partilerin temel kaygısı özgürlük olup, esitlik ve esitlestirme kaygısı tasımazlar. Sag partiler geleneklerin ve kültürel degerlerin korunmasını isterler. Sag partilerin dine yaklasımları dinin toplumun yapısını pekistirici bir degerler sistemi oldugu seklindedir. Sag partiler için aile bireyin ve toplumun hayatında çok önemli bir kurumdur. 
Sag partiler sanayi sonrası ölçütlere ilke olarak yer vermezler. Sag partilerin toplumsal destekçıleri esnaf ve sanatkarlar, ticaret ve sanayi kesimi, dindar kesimler ve mülk sahipleridir. 
İdeolojik yelpazenin diger bir kesimini ise sol partiler olusturur. Sol partiler degisen ölçülerde sanayi ve diger ekonomik etkinliklerin ulusallastırılmasını savunurlar. 

Sol partilerin önemli hedeflerinden bir tanesi vergilendirme, sübvansiyon ve refah harcamaları ile gelir esitsizligini azaltmaktır. 

Sol partiler için isçi, köylü, ücretli vb. kesimlerin çıkarı, bireysel ve kurumsal kar anlayısından üstündür. Gelenekler çok önemli degildir. Sürekli degisimden yana 
tavır koyarlar. Sol partiler için din vicdani bir olgudur. Aynı sekilde aile kavramı sag partilerde oldugu kadar önemli degildir. Sol partilerin temel kaygılarından bir tanesi de esitlestirmedir. 
Sol partilerin destekçileri ilkece toplumsal üretimden düsük miktarda pay alabilen toplumun dezavantajlı kesimleridir. Sanayi sonrası ölçütler sol partilerce büyük ölçüde kabul görmüslerdir. 
İdeolojik yelpazenin bir diger aktörü ise merkez partileridir. Bu partiler liberal partiler olarak da adlandırılırlar. Liberal partiler özgürlükten, özellikle kisisel 
özgürlükten yanalardır. Buna karsın toplumsal olarak esitlestirme gibi bir kaygıları yoktur. 

Liberal partiler öncelikle kilise karsıtı olarak ve kiliseyi devlet islerinden, özellikle de egitim faaliyetlerinden tümüyle ayırmak amacıyla kurulmuslar dır. Aynı 
sekilde aristokrasiye karsı burjuva sınıfının çıkarlarını savunmak üzere ortaya çıkmıslardır. 

Liberal partiler için kisi özgürlügü kadar, mülkiyet hakkı da kutsaldır. 
Baslangıçta liberal partilerin ahlaki boyutu pek de önemsemedikleri bir gerçektir. Fakat günümüzde ‘’muhafazakarlıgın serbest rekabete, liberalizmin de ahlaka verdigi önem gibi bir takım ortak degerlerde bulusma söz konusudur’’ (AKKAS, 2004:70) 
Yukarıda açıklanan özellikler sag, sol ve merkez partilerini tam olarak tanımlamaya elbette yeterli degildir. Hele günümüzde partiler arasındaki keskin sınırlar giderek ortadan kalkmaktadır. 

Yukarıda açıklanan özellikler batı demokrasileri için verilmis ölçütlerdir Türkiye’de parti yapılasması farklı özellikler göstermistir. 
Her seyden önce Türkiye’de 1960 yılına kadar partiler için öngörülen bir örgütlenme modeli mevcut olmamıstır. Çok partili dönemin en önemli partileri olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Demokrat Parti (DP) merkez örgütü, yerel örgüt ve parlamento grubu seklinde üçlü bir ayrımı benimsemis olsalar da özellikle merkez örgütleri bir takım farklılıklar göstermistir.(ÇİTÇİ,1998) 
Türkiye’de ilk siyasi parti düzenlemesi 1961 anayasası ile yapılmıstır. 1982 anayasası da “siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalısmaları 
demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir. ”(1982 ANAYASASI,Md.69) hükmünü içermektedir. 
Türkiye’de siyasi partilerin teskilatı “merkez organları ile il, ilçe ve belde teskilatlarından, Türkiye Büyük Millet Meclisi grubu ile İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi gruplarından ibarettir.(SİYASİ PARTİLER KANUNU,Md.7) 
Görüldügü üzere siyasi partiler kanunu tüm partiler için benzer bir örgütlenme modelini sart kosmaktadır. 
Türkiye’de kurulan partilerin çogunlugu siyasi yelpazenin merkezinden baslayarak daha saga dogru kurulmus partilerdir. Partilerin yasaması açısından yasal olarak tanınmak çok önemlidir. Nitekim ikinci dünya savasından sonra partilerin anayasal düzeyde tanınması giderek artmıstır. Türkiye’de kurulan siyasi partilerin çogunlugunun sag partiler olması hususunda Kahraman, bunun nedeninin burjuvazinin bulundugu konum ve Türk toplumunun kırsal alanla olan iliskileri oldugunu öne sürmektedir. (KAHRAMAN, 1995) 

İdeolojik yelpazenin solunda olan partilerin gelismeye daha açık olduklarını vurgulayan Duverger aynı sekilde ‘’soldaki partilerin daima sagdakilerden daha 
gerekli’’ (DUVERGER,1993:541) oldugunu da ileri sürmüstür. Yine Duverger’e göre partileri yok etmek, o ülkedeki solu felce ugratmak açısından mükemmel bir yoldur. 
Ahmad ise konuyu Türkiye açısından incelemis ve benzer bir yargıya varmıstır.Ona göre ‘’Türkiye’de slam komünizmin panzehiri olarak kabul ediliyordu ve soldan tehdit geldigini hisseder hissetmez sagın bu silaha sarılması dogaldı”. (AHMAD,1996:374) 
Günümüz dünyasında siyasi partiler siyasi karar alma mekanizmasının önde gelen aktörleri arasındadır. Siyasi partiler tarih içinde ortaya çıktıkları andan itibaren pek çok açıdan degisime ugramıslardır. Ugradıkları bu degisimlere ragmen önümüzdeki dönemlerde de siyasal sistemdeki etkilerini koruyacakları kaçınılmaz bir gerçektir. 


4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder