EVANJELİZM VE TÜRKİYE PLANI BÖLÜM 2
BÖLÜM - I
EVANJELİZM
Dünyanın şu anki süper gücü olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), sosyal hayatta her ne kadar tüm dinlere hoşgörüyle yaklaşıp halkını kendi dinini yaşamada özgür bıraksa da, bazı din veya inanç gruplarının diğerlerinden daha özgür ve dış politikada daha etkin olduğu görülmektedir.
Yapı itibariyle ABD tek Tanrı’ya inanan, hatta bunu resmi bir ideoloji olarak dile getirmekten çekinmeyen bir ülkedir.
Bu yapısına örnek olarak Amerikan başkanlarının göreve başlama törenlerinde, Yüce Mahkemenin her oturumundan önce “Tanrı bu şerefli mahkemeyi korusun” sözünü, şükran ve milli dua gününü, sadakat yeminindeki “Tanrı’nın çatısı altında” ifadesini, paraların üzerindeki “Tanrı’ya güveniyoruz” sözünü ve hükümet binalarındaki İncil alıntılarını gösterebiliriz.5
Ülkedeki dini yapıyı daha iyi anlayabilmek için, en geniş inanç grubunu oluşturan ve evanjelizmi daha iyi anlamamızı sağlayacak olan Hıristiyan mezheplerini incelemekte fayda vardır.
1.1. HIRİSTİYAN İNANCI
1.1.1. KATOLİK MEZHEBİ
Merkezi Vatikan olan ve Roma kilisesi kaynaklı Hıristiyan mezhebidir. Kardinaller tarafından seçilen Papa, Hz. İsa’nın vekili olan Petrus’un temsilcisidir ve yanılmazdır.6 “Evrensel” manasındaki Katolik, kendini tüm Hıristiyanlığın üst makamı olarak görür. Başlangıçta evanjelizm, Hıristiyanlığa Katolik inancından farklı yorumlar getirdiği için ortaya çıkmış olsa da günümüzdeki evanjelizm anlayışı, Katoliklikle çatışma içinde değildir.
1.1.2. ORTODOKS MEZHEBİ
İstanbul kilisesinin temsil ettiği Ortodoks mezhebi Roma kilisesine karşı siyasal ve kültürel bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.7 Sözlük manası itibariyle “dogmaya ve kilise öğretisine uygun olan”8 anlamına gelen Ortodoks kelimesi, bununla asıl hak olan mezhebin kendisi olduğunu iddia eder. Papa’yı lider olarak kabul etmeyen mezhebin Katolik inancındaki gibi hiyerarşik bir yapılanması yoktur. Fakat İstanbul Fener Rum Patrikliğinin saygın bir konumu vardır.9 Genel olarak Hıristiyan Slavlar tarafından kabul görür. ABD’de neredeyse Yahudi nüfusu kadar kalabalık olan Ortodokslar, evanjelizm mezhebine mesafeli durmaktadırlar.
1.1.3. PROTESTAN MEZHEBİ
Öncülüğünü Martin Luther King (1483–1546) ve Johannes Calvin’in (1509–1564) yaptığı Katolik mezhebinin endülijans ile para kazanmasını, ayin dilinin Latince olarak kabul edilmesini ve Papa’nın yanılmaz olmasını eleştiren reformist mezheptir.10 Alman kökenli olan Luther, tövbenin kişinin kendisi ile Tanrı arasında olduğunu bunun için kiliseye para vermenin gerekmediğini, din adamlarının hatta Papa’nın da yanılabileceğini, bu yüzden dinde asıl kaynağın kutsal kitap olduğunu kabul etmektedir. Luther’in düşüncelerini temelde kabul eden Calvin ise Fransa’da ve İsviçre’de Protestanlığı yaymıştır. Protestanlığı yorumlayan bu iki isim, evanjelik hareketin de ilham kaynağı olmuştur.
Günümüzdeki anlamı değişmiş olsa da “evanjelik” terimi ilk kez Luther tarafından kullanılmıştır. Kelime itibariyle “müjde ya da iyi haber “ manasında olan evanjelizm, evanjelist olarak da, İncil’de Hz İsa’nın havarileri olarak geçen Matthew, Mark, Luke ve John’a verilen unvandır.
Luther’in evanjelizmin doğuşuna katkısı ise kutsal kitap hakkındaki görüşüdür. Hıristiyanların İncil olarak kabul ettiği kitap, Eski Ahit (ahit: anlaşma) ve Yeni Ahit olmak üzere iki kitaptan oluşmaktadır. Yahudiler, Tevrat ve Zebur’dan oluşan Eski Ahit’i kutsal sayarken, Yeni Ahit’i uydurma kabul ederler. Bunun nedeni Yeni Ahit’in kabul etmedikleri Hz. İsa’yı konu etmesidir.11 Luther’in de kutsal metnin Katolik kilisesi tarafından yanlış yorumlanması ve tahrif edilmesinden dolayı Eski Ahit’e daha çok ağırlık verdiği görülmektedir. İlerleyen dönemlerde Protestan mezhebi daha farklı inanç gruplarına ayrılmış, fakat buna rağmen inanç esasları ve Kitab-ı Mukaddes konusunda merkez görüşten uzaklaşmamıştır. Bu gruplardan bazıları Presbiteryenler, metodistler ve baptistlerdir. Kalvenci görüşten beslenen Presbiteryenler, kilise işlerine en çok
önem veren gruptur.
Bir diğer Protestan grup ise 18. yy başlarında ortaya çıkan metodistlerdir. Grubun liderliğini bir ilahiyatçı olan John Wesley yapmıştır. Yine İngiltere’de kurulmuş olan mezhep Oxford Üniversitesi öğrencileri arasında kabul görmüştür.12 Cemaat yaygın olarak öğrenci toplantıları, cezaevlerinde mahkûmları ziyaret, bakıma muhtaç çocukların eğitimi ve korunması gibi faal yöntemler kullandığı için “yöntemci” manasına gelen bu isimle adlandırılmıştır.
Suya batırılarak vaftiz edilmeyi savunan baptistlerse, İngiliz Protestanlığının tamamen Katolik inancından arınması gerektiğini savunan Püritenlerden etkilenmiştir.13
Baptistlerin konumuzla ilgisi, bu cemaatin milenyalist* ve Mesih ile ilgili inançlarından kaynaklanmaktadır. Hz. İsa’nın yeniden dünyaya ineceğine ve ona inananları kurtarıp diğerlerini cezalandıracağına kati bir inançları vardır.
* Kıyametin kopacağı ve Mesih’in döneceği inancı. Buna göre bin yıl boyunca huzur ve mutluluk içinde geçecek olan Tanrı’nın krallığı dönemi (millennium) başlayacak.
1.2. HIRİSTİYAN SİYONİZMİ
1.2.1. EVANJELİZM’İN AMERİKA’YA GELİŞİ
18. yüzyıla kadar Avrupa’da doğmuş ve burada etkinlik göstermiş bu akımlar, bu tarihten itibaren sömürgecilik ile birlikte Amerika kıtasına geçmeye başlamıştır.
İngiltere’de Anglikan bir papaz olan John Nelson Darby’nin 1870’lerden itibaren ABD’ye yaptığı seferlerden sonra evanjelik düşünce ülkede hız kazanmıştır.14 Darby, kurmuş olduğu Plymouth Kardeşliği Hareketi ile ülkeyi şehir-şehir, kasaba- kasaba gezerek verdiği etkileyici vaazlarla mürit toplamayı başarmıştır. Darby’nin takipçileri kendilerini dispensalist olarak da tanımlarlar. Dispensalizm inancına göre Tanrı, dünya hayatını yedi bölüme ayırmıştır.15 Son bölüm ise tahmin edilebileceği gibi kıyamet ve Mesih’in geri dönüşüdür. Gary Burge, dispensalizmi şu şekilde özetlemektedir:
“Anlaşma: Tanrı’nın İsrail ile sonsuz ve kayıtsız şartsız bir anlaşması vardır. Buna göre İbrahim’e verilen topraklar geri alınmayacaktır. Bu yüzden tüm arsızlığına rağmen bu ayrıcalıklar onlardan geri alınmadı.
Kilise: Tanrı’nın planı hep İsrail’i kurtarmaya yönelik olmuştur. Ama ne zaman İsrail İsa’ya karşı çıksa, kilise yedek plan olarak ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Mesih’in dönüşünde kilise ortadan kalkacak ve İsrail yeniden Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olacak. Şimdi, yakında sona erecek olan ‘Gentile’ (Yahudi olmayanlar) çağında yaşıyoruz. Bu demektir ki iki anlaşma var; biri Musa ile diğeri İsa ile. Ama bu yeni anlaşma eskisini geçersiz kılıyor.
Modern İsrail’i korumak: İsrail için “Seni koruyanı koruyacağım ve seni lanetleyeni lanetleyeceğim” diyen Genesis 12,3’ü harfi harfine anlamalıyız. Bu yüzden Hıristiyanların İsrail’i korumak ve Kudüs’ün selametini sağlamak için dini bir sorumlulukları vardır. Eğer İsrail’i politik olarak desteklemekte başarısız olunursa, ilahi azaba maruz kalınacaktır.
Kehanet: İncil’deki olaylar aslında o dönemi değil günümüzü tasvir etmektedir. Bu yüzden, mesela Daniel 7 pasajına baktığımızda, gerçek bir yorum becerimiz varsa gözlerimizin önünde modern tarihin sayfalarının açıldığını göreceğiz.
Modern İsrail ve Eskatologya*: İşte modern İsrail bu geri sayım kehanetindeki katalizördür. Eğer bunlar son günlerse, medeniyetlerin dağılmasını, kötülüğün artmasını, uluslararası barışın ve eşitliğin bozulmasını, Deccal’ın gelmesini ve İsrail’e olan imanımızın sınanmasını beklemeliyiz.”16 * Kehanet inancı.
Darbyistler bu görüşlerini yine Darby’nin bir müridi olan C. I. Scofiled’in yazdığı,
Scofield İnciline dayandırmaktadırlar.17 Darbyistlerin kendilerini “Hıristiyan siyonistler” olarak adlandırmalarının temel nedeni de Kitab-ı Mukaddes’i ele alış tarzlarından kaynaklanmaktadır. Nasıl ki Yahudiler Filistin topraklarında İsrail’in kurulmasını savunuyorlarsa, Darbyistler de aynı şeyi onlardan daha ateşli savunmaktadırlar. Çünkü dispensalizm inancına göre Mesih’in dünyaya yeniden gelmesi için bazı şartlar vardır. Bunlar:
1. Yahudilerin Filistin’e geri dönmeleri ve kendilerine ait toprağı olan bir devlet kurmaları,
2. Kudüs’ün başkent yapılması,
3. Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Süleyman tapınağının inşa edilmesi,
4. Tüm insanlara İncil’in vaaz edilmesi,
5. Tribülasyon*: Yahudiler ve iman edenlerin eziyet görmesi,
6. Armagedon savaşı, * Kargaşa dönemi. 18 Vural, s. 29.
7. İnananların (Hıristiyanların) semaya yükseltilmesi.18
Sayılan maddelerden ilkine bakıldığında, Siyonizm’in ilk siyasi hareketi olarak Theodor Herzl’in öncülüğünde 1897’de Basel’de toplanan 1. Siyonist Kongre gösterilebilir.19
Sultan 2. Abdülhamit’le de görüşüp Yahudilere Filistin topraklarını satmasını istediği iddia edilen Herzl, esasında Yahudi devleti konusunda siyonist bir yaklaşımdan çok milliyetçi bir tavır sergilemektedir. İlk kez işte bu kongrede, Yahudilere bir toprak verilmesi fikri ortaya atılmıştır. Başlangıçta Tevrat’ta da geçen Babil ya da diğer adıyla Irak düşünülmüşse de İngiltere’nin muhalefetiyle karşılaşmıştır. Sonraları Uganda ve Kıbrıs gibi bazı yerler önerilmiş olsa da siyonistler, kitaplarında geçen Kudüs’ü talep etmişlerdir.20 Gerçi İngiltere’de de evanjelik inançları nedeniyle Yahudileri destekleyen kimseler olmuştur. Shaftesbury Kontu Lord Anthony Ashley Cooper ki kendisi ateşli bir dispensalisttir- dönemin dışişleri bakanı Lord Palmerton’un aklını Yahudilere bir devlet kurulması hususunda çelmeyi başarmıştır. Ne var ki daha önceden de
yaşadıkları bazı olumsuz tecrübelerden dolayı İngiliz Yahudiler, Avrupalıların kendilerinden kurtulmaya çalıştıklarını düşünmüşlerdir.21
Aynı yıllarda Amerika’da Darby’nin müritlerinden biri olan ve dönemin çok satan kitabı “İsa Geliyor” u yazan William Eugene Blackstone, Başkan Benjamin Harrison’a mektup yazmış ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması konusunda desteğini istemiştir. Blackstone, J. P. Morgan ve John D. Rockefeller gibi 413 etkin isimden konuyla ilgili destek imzası toplamıştır.22
Herzl’in ölümünden sonra Siyonist Kongrenin başına 1895 yılında Chaim Weitzman geçmiştir. Weitzman ise muhafazakâr parti lideri Lord Arthur James Balfour’a ulaşmayı başarmış ve onun Siyonizm’e destek vermesini sağlamıştır. Bu çok da zor olmamıştır, lakin Balfour da çocukluğunda dispensalist öğretilerle yetişmiştir.23 11 yıl sonra Balfour’un dışişleri bakanıyken yayınladığı Balfour deklarasyonu, Siyonizm için milat olmuştur. Söz konusu deklarasyon metninde şu ifadelere yer verilmiştir: “Majesteleri hükümeti Filistin topraklarında Yahudilere yurt olacak bir devletin kurulması hususunda elinden gelen çabayı gösterecektir. Ancak mevcut Yahudi olmayan halkın inanç ve kamu hakları gözetilecektir.” 2 Kasım 1917
Lord Balfour, büyük bir mutlulukla çıkarttırdığı kararı dönemin Siyonist Kongre başkanı Lord Rothschild’e de göndermiştir.24 Bu deklarasyondan sonra Avrupa’dan Filistin’e göçler başlamış ve bu olay Amerikan basınında takdirle karşılanmıştır. 11 Haziran 1922 tarihli New York Times, göçmenleri New England ve Jamestown gibi Amerikan şehirlerini kuran ilk Amerikalı yerleşimcilere benzetmiştir. Gazete, Yahudilerin de bu topraklara refah ve medeniyet getireceğini yazmıştır.25
Deklarasyon, Lloyd George’un başbakanlığı döneminde imzalanmıştır. Lloyd George bununla ilgili olarak deklarasyonu hem milli çıkar düşüncesi hem de Siyonizm sempatizanlığından ötürü yaptığını açıklamıştır.26 Çocukluğunun baptist bir ortamda geçtiğini Pazar okullarının kendisinde Yahudi davasına karşı doğal bir sempati yarattığını itiraf etmiştir. Hatta daha da ileri giderek kendi tarihinden daha fazla İbrani tarihini bildiğini ifade etmiş, sadece birkaç İngiltere kralı sayabilecekken İsrail krallarının tamamını sayabileceğini iddia etmiştir. Diğer yandan Lloyd George’un “kısmen milli menfaatler” itirafından yola çıkarak aslında İngiltere’nin Siyonizm’e tüm desteğinin, Amerikalı Yahudilerin sempatisini kazanarak ABD’yi 1. Dünya Savaşına kendi saflarında dâhil etmek olduğu iddiası da göz ardı edilmemelidir.27 Nitekim o yıllarda Siyonizm, tüm Yahudiler arasında yaygın bir düşünce de değildir. Hatta İsrail’in ilk başbakanı olan David Ben Gurion, Britanya’ya karşı savaşmak üzere Osmanlı Devleti adına bir bölük kurma telaşındadır.28 Öyle anlaşılıyor ki İngilizler hem ABD’yi kendi yanlarına çekmeyi başarmışlar, hem de Yahudilere şirin gözükerek başlarına
bela olabilecek bir Osmanlı bölüğünün daha hiç kurulmadan dağılmasını sağlamışlardır.
1.2.2. HIRİSTİYAN SİYONİZMİ
Siyonizm, tüm dünya Yahudilerinin esasında Filistin’de devlet sahibi olması gerektiğini iddia eden ve bu konuda siyasi mücadele veren harekettir. Hıristiyan siyonistler de aynen bu düşüncede olan Hıristiyanlardır. Onların bu düşüncede olmasının nedeni ise evanjelik inançlarından kaynaklanmaktadır. Bu da Mesih’in gelmesi için kıyametin kopması gerektiği inancından kaynaklanmaktadır. Kıyametin kopmasıysa yukarıda bahsedilen Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması şartına bağlıdır. Hıristiyan siyonistler bazen bu düşünceyi siyonistlerden daha ateşli savunmaktadırlar. Theodor Herzl’in 1897’de topladığı 1. Siyonist Kongreden sonra, yine aynı yerde
2. Siyonist Kongre toplanmıştır. Bu sefer dikkat çekici olan katılanların hemen hepsinin Hıristiyan olmasıdır. Zaten adı da bu yüzden 1. Hıristiyan Siyonist Kongresi olarak geçer. Kongre sonunda alınan kararlardan biri de İsrail’in işgal ettiği Batı Şeria bölgesini resmen ilhak etmesidir.29 Hıristiyan siyonistler, İsrail’in gevşek davrandığını ellerini biraz daha çabuk tutmaları gerektiğini ima etmektedir. Bu düşünceyi biraz abartılı bulan Yahudi bir katılımcı, bunun İsrailliler tarafından dahi tepki toplayacağını dile getirince, Uluslararası Hıristiyan Elçiliği temsilcisi Van der Hoeven, “İsraillilerin ne düşündüğü umurumuzda değil. Biz Tanrı’nın ne söylediğine bakarız ve Tanrı o toprakların Yahudilere ait olduğunu söylüyor.” diye çıkışır.30 Görüldüğü gibi Hıristiyan siyonistler, Filistin’deki Yahudi yerleşimine karşı sempatizanlıktan öte hesap sorar hale de
gelebilmektedirler.
Başka bir açıdan bakıldığında Hıristiyanların ve Yahudilerin yakınlaşmasının 2. Dünya Savaşından sonra başladığını söylenebilir. İngiltere’nin aktif rol aldığı İsrail’in kuruluşu sürecinde görüldüğü üzere, Amerika Birleşik Devletleri bu süreçte çok da etkin olmamıştır. Fakat 2. Dünya Savaşı yıllarında Almanya’yı düşman benimseyen ABD, Almanya’nın düşman bellediği Yahudileri de dostu görmeye başlamıştır. ABD’de yaşayan Yahudi diasporası da bu dönemde daha kenetlenmiş ve Amerikan gücünü Almanya’daki Yahudi halkı lehine kullanmak için siyasi olarak örgütlenmiştir.
Belirtilen 7 şarttan ilki bu şekilde gerçekleşirken, ikinci şart olan Kudüs’ün başkent ilan edilmesiyse 1967’de gerçekleşmiş ve evanjelistler bunu mucizevî bir olay olarak değerlendirmişlerdir. Çünkü bu yeni kehanetin habercisidir ve bunlar sırasıyla tamamlandığında Mesih dönecektir.31
1.3. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE EVANJELİZM
Kitab-ı Mukaddesi esas alan evanjelistler, kitapta bahsedilen kehanetlerin gerçekleşmesi için kendilerini sorumlu bilirler. Mesih’in dönmesini istiyorlarsa, Tanrı’nın buna zorlanması gerekmektedir. Şartları olgunlaştırmak insanların elindedir. Şartlar olgunlaştığındaysa Tanrı zaten üzerine düşeni yapacaktır.
Amerikalı evanjelistler üzerine düşeni, yukarıda da bahsedildiği üzere, hakkıyla yapmakta, bunun için de siyaset ve medya kanalını etkin bir şekilde kullanmaktadırlar.
Bu da evanjelizm hareketinin yapısından kaynaklanmaktadır. Çünkü evanjelizmin diğer mezheplerden asıl farkı da durağan olmamasıdır. Diğer mezhepler ‘öz bilince ulaşma, iyi bir kul olma’ gibi dini gayretler içindeyken, evanjelistler bunların yanında bu hasletleri diğer insanlara da yayma gibi aktif bir tutum içindedirler.
Bu da, inancın misyoner kimliğini göstermektedir. Saved terimiyle dile getirilen “kurtarılma” ya da convert terimiyle dilegetirilen “döndürmek” (inanç olarak) ifadeleri sıkça kullanılmaktadır. Daha çok insana ulaşmak, daha çok para ve daha çok oy demektir ve bu yüzden çok önemlidir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
5 Derek H. Davis, “Civil Religion as a Judicial Doctrine”, Journal of Church&State, 40:1, s. 53.
6 Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak yayınları, IV. Baskı, Ankara, 2002, s. 299.
7 Tümer-Küçük, a.g.e., s. 70.
8 Türkçe Sözlük, Cilt II, TTK Basımevi, Ankara, 1988, s. 1119.
9 Ahmet Geçici, “Evanjelik Tanrı Anlayışının Kritiği”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Doç. Dr. Hüseyin Aydın, İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007) s. 46.
10 Tümer-Küçük, a.g.e., s. 302.
11 Geçici, s. 145.
12 Ali İsra Güngör, Hıristiyanlıkta Evanjelik Hareket, Aziz Andaç Yayınlar, Ankara, 2005, s. 70.
13 Güngör, s. 54.
14 İsmail Vural, Evanjelizm, Karakutu Yayınları, İstanbul, 2005, s. 10.
15 Clifford A. Kiracofe, “Christian Zionism: A Foreign Policy Challenge”, U.S. Senate Committee on Foreign
Relations, Washington, 21.11.2003.
16 Gary Burge, “Christian Zionism, Evangelicals and Israel”, Erişim:
http://www.hcef.org/hcef/index.cfm/ID/159(15 Ekim 2010).
17 Burge, s. 5.
18 Vural, s. 29. * Kargaşa dönemi.
19 Nuh Gönültaş, Bush ve Evanjelizmin Mesih Planı, Q-Matris, İstanbul, 2003, s. 41.
20 Vural, s. 89.
21 John Hubers, “Christian Zionism: A Historical Analysis And Critique”, Erişim:
http://images.rca.org/docs/synod/ChristianZionism.pdf (18 Şubat 2010).
22 Paul Charles Merkley, The Politics of Christian Zionism, 1898–1948, Frank Cass, London, 1998, s. 68.
23 Don Wagner, Anxious for Armegeddon, Herald Press, Scottdale, 1995, s. 93.
24 Donald M. Lewis, The Origins of Christian Zionism: Lord Shaftsbury and Evangelical Support for a Jewish
Homeland, Cambridge University Press, UK, 2009, s. 2.
25 Lawrence Davidson, America’s Palestine, University Press of Florida, Florida, 2001, s. 46.
26 Lewis, s. 3.
27 Lewis, a.g.e., s. 6.
28 Tom Segev, One Palestine, Complete: Jews and Arabs under the British Mandate, Henry Holt, New York, 2000, s. 33.
29 Vural, s. 102.
30 Vural, a.g.e., s. 103.
31 David D. Grafton, The Use of Scripture in the Current Israeli-Palestinian Conflict, Word & World, Volume 24, Number 1, Winter 2004, s.32.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder