5 Aralık 2018 Çarşamba

Bu Kurultaydaki Gençlik Cumhuriyet Gençliğidir,

Bu Kurultaydaki Gençlik Cumhuriyet Gençliğidir,



Dr. Necip Hablemitoğlu
Bu Kurultaydaki Gençlik Cumhuriyet Gençliğidir,

Sayın Alparslan Işıklı'nın konuşmasında belirttiği Atatürkçülüğe vurulan en büyük darbenin sahte Atatürkçüler tarafından vuruluşunun günümüze kadar gelen çok kısa bir öyküsü hakkında tipik örnekler vermek istiyorum. 12 Eylül'le beraber Türkiye'de Atatürkçülükten nefret ettirmek, gündemden düşürmek için yapılan en önemli ihanetlerden bir tanesi, bu görevin bizzat YÖK'e verilmesiydi. Nitekim YÖK'e verildi ve iki işlem yapıldı. 

Bunların birincisi; 1700 kişi, aralarında ben üç kere atılmakla rekor kırıyorum, şu veya bu şekilde üniversitelerden uzaklaştırıldı. Uzaklaştırılanlar içinde Cumhuriyet'e karşı olan bir tek aydın gösteremezsiniz. Buna karşılık bir tek şeriatçı, ırkçı da gösteremezsiniz. Tüm cumhuriyet aydınları bu şekilde üniversitelerden tasfiye edildiler. İşin ilginç yanı şu; sadece bu yapılmadı. 1936 yılında Atatürk hayattayken bu binada, şu kapıdan çıktıktan sonra Afet İnan tarafından Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü kuruldu ve bu enstitünün ben şu anda öğretim elemanı olarak çalışmaktayım. İşin ilginç tarafı, buraya 469 öğrenci alındı ve bu öğrencilere bakıldığında bunların ezici çoğunluğunun Fethullahçı, bir bölümünün Kadiri, bir bölümünün Nakşibendi, bir bölümünün Süleymancı olduğunu görüyorsunuz. 20 yıllık süreçte bunlar 45 günlük ve 3 aylık süre içerisinde doktora verip Dr. ünvanı aldılar. Şimdi böylece siz Atatürk'e hakaret eden, O'nun ilke ve inkılâplarının karşısında tamamen yer alan insanları, siz bu insanları, Atatürk İlkeleri ve Devrim tarihi dersleri verecek kişiler arasına geçirdiniz. Şimdi bunların bir kısmı Profesör ve öğretim üyesi olarak Türk üniversitelerinde. Sözde Atatürkçülüğü bunlar anlatıyor ve savunuyorlar. 

İşin bir başka boyutu şu; daha sonra yıllar geçti bu durumun farkına varıldı. 28 Şubat sürecinden sonra bu dersi verenlere YÖK, bir genel aydınlatma toplantısı yaptı ve toplantıda şunu gördüm ki, YÖK'te bütün şeriatçı ve ırkçıların ilk önce Atatürk düşmanlarının kapısını çaldığı isim Durmuş Yalçın, eski Ankara Valisi. Maalesef bu durumu düzeltecek kişi olarak saptandığını gördüm. 

Benim 2 yıl önce İndianapolis'te bir konferansım oldu. 250 doktor ve master öğrencisi. Bunlardan bitirenler Türkiye'ye öğrencilerimizin başına hoca olarak gelecekler. Değişik sorular soruldu. 250 öğrencinin 200'den fazlası maalesef şeriatçı ya da PKK'lı. Çok az öğrenci var Türk devletine ve Atatürk ilkelerine bağlı. Gelen sorulardan bir tanesi; peçeli bir hanım üstelik simsiyah çarşaf içinde ve güneş gözlüğü de var. Şunu söyledi; “ 28 Şubat süreci ile birlikte Türkiye'de demokrasi tamamen rafa kalkmıştır. İnsan hakları yoktur. Soruyorum size” dedi; “Ben burada Tıp Fakültesi öğrencisiyim. Doktor olduktan sonra Siz ABD'nin tıptaki tedaviye olumlu katkıları konusunda bilgi sahibi misiniz?” Evet dedim. “Pekala soruyorum sizlere” dedi; “Dini bütün bir müslüman karşısında benim gibi dini bütün bir hanım görmek isterse ne zararı var? Daha çok tedavi olur” dedi. “Bakın” dedim.” Ben diyelim ki, çok ağır bir hastalıktan kalktığımda ve gözümü açtığımda doktor olarak sizi şu kıyafetinizle gördüğümde ya kalp krizi geçirirsem” dedim. “Yani bunun ölçüsü ne?” dedim. 

Diğer bir soru, Dr. Ümit Sayın da bunun alıntısını yapmış; öğretim üyesi olacak adaylar bunlar. Bunlar YÖK'ün Türkiye'ye en büyük ihanetinin göstergeleri. İşin ilginç tarafı şu; Bugün YÖK'ü savunmak zorundayız. Şeriatçı kesime karşı. Bu da işin başka bir çelişkisi maalesef. Soru aynen şöyle; Bir baba daha doğrusu öğrenciye yaklaşımı şu; diyor ki, “Atatürk'ün getirdiği Medeni Yasa tüm dinsiz yasalar gibi eksiktir. Soruyorum size, acaba bunların hangisine Medeni Yasa cevap verebilir?” diyor ve soruları şuydu; “Bir baba, oğlunun kadın kölesiyle cinsel ilişkide bulunduğu veya bir adam babasının cariyesiyle cinsel ilişkide bulundu veya iki adam bir kadın köleye sahipken adamlardan biri kadınla ilişkiye girdi. Bu güç durumda tarafların ne gibi cezai ve hukuki yükümlülükleri olduğunu şeriat gösterirken Medeni Yasa göstermiyor.” Düşünebiliyor musunuz, bu kafa yapısına sahip, cariyeden bahsediyor, köleden bahsediyor. Hayat arkadaşını bir kenara bırakarak bir kadınla çok yönlü ilişkiden bahsediyor. Ondan sonra kalkıp da bunu şeriata dayandırarak, Atatürk'ü suçlayıp, dil uzatabiliyor. Şimdi bunların sayısı binlerce, bunların bir kısmı maalesef Türkiye'ye geldiler ve öğretim üyesi olarak görev aldılar. 

Onun için öğrenci arkadaşlarımızın işi gerçekten zor. Atatürk ilkeleri dersini verecek öğretim elemanlarının durumu ortada. Tamamına yakını şeriatçı veya etnik ırkçı. Buna karşılık bakıyorsunuz Atatürk İlkeleri dersini kim verecek? Gördüğünüz gibi ancak kendi kendinize örgütlenebilirseniz, hepsi bu. Şimdi toplam olarak her sene 25 yıldır üniversitede Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi dersine girdiğim için biliyorum. İnanılmaz öğrenci tipleri geliyor. Ve seviye giderek istediğimiz seviyenin altına iniyor. Nedenine gelince 1724 tarikat eğitim kurumu var Türkiye'de. Ayrıca şubeleri ve temsilcilikleriyle 4500 vakıfa sahipler. 10 binden fazla dernekleri var. Genelkurmay'ın rakamlarına göre Türkiye'deki tarikatlara ve şeriatçı yapılanmalara ait yurtlarda kalan öğrenci sayısı 200 bini geçiyor. Bir kıyaslama olsun diye veriyorum bu örneği, 5 bine yakın Işıkevi var Fethullahçıların. ADD'nin ise sahip olduğu bir tek öğrenci yurdu var. O da Kız Öğrenci Yurdu. Şimdi çok önemli başka bir tehlike daha var. Bu kurultay gibi ikinci bir aktivite daha yapılmalı. O da bu sene Ekim ayına doğru Vural Savaş'tan sonra Cumhurbaşkanımız ve maalesef Türkiye'deki belli bir kesim ikinci bir Cumhuriyet aydınını daha tasfiye etmek niyetinde; Bu da Kemal Alemdaroğlu. Lütfen otobüslerle, gruplar halinde Cumhurbaşkanlığı'ndan bir randevu alarak, eylem gücü ve kararlılığı göstererek hiç olmazsa Kemal Alemdaroğlu'na sahip çıkmayı öğrenmeliyiz. Sadece ve sadece Cumhuriyet aydını olduğu için, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıktığı için sayın Savaş gibi feda edilmek isteniyor. 

Bizim üniversitemize gelen öğrencilerin çoğu beyni yıkanmış olarak geliyorlar ve ellerinde de ünlü bildirileri, bu bildiriyi hepiniz biliyorsunuz; 19 Mayıs'ta ben ilk olarak açıklamıştım. Şöyle deniliyor; Harf sayısına kadar aynı Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, “İslamcı Gençlik! Birinci vazifen din ve mukaddesatını, imanını muhafaza ve şeriatı müdafaa, islam düşmanlarına ve nefsine karşı cihat etmektir. Yaradılışının yegane temeli yalnız Allah'a kul olmaktır” diye başlıyor ve sonunda Ey Türk Gençliği demiyor, ilginç olan bu, “Ey Milleti İbrahim Gençliği.” Türk olmaktan bu kadar utanan, bu kadar nefret eden bir kesime baktığınızda “TC” diye bahsettiğini görüyorsunuz. Kesinlikle bunu reddediyorlar. Sadece bunu reddedenler onlar mı? Türkiye'deki etnik ırkçılar ve 2. Cumhuriyetçiler de aynı şekilde. Bütün bunları yaşayan bizlerin şu an ADKF üyelerinin kurultayını gerçekten sevinçle karşılıyorum ben kendi hesabıma son derece de gururluyum. Buradaki öğrencilere kimse para vermedi, hiç kimse onları zorla tutup başka şehirlerden, başka üniversitelerden Ankara'ya getirmedi. 
Bu inançtır. Kararlılıktır. Bu Cumhuriyet gençliğidir. O açıdan bu anlamlı günde bu kurultaya emeği geçen herkese ve bütün katılanlara sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


http://turksolu.com.tr/ileri/04/hablemitoglu4.htm

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder