23 Şubat 2019 Cumartesi

HAKKARİ İLİNİN GENEL DURUMU, DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE VE HAKKARİ'DE MEYDANA GELEN TERÖR OLAYLARI BÖLÜM 18

HAKKARİ İLİNİN GENEL DURUMU, DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE VE HAKKARİ'DE MEYDANA GELEN TERÖR OLAYLARI BÖLÜM 18



Komisyonumuzun 28.12.2005 tarihli toplantısında bilgisine başvurulan Tokat Valisi Erdoğan GÜRBÜZ:

"Görev süresi içerisinde terör örgütünün ateşkes yaptıklarını beyan etmelerine karşın buna riayet etmediğini, iki kez heyet olarak mayınla karşılaştıklarım, 1 Kasım'da 100 kiloluk bir TNT patlayıcısının kullanıldığı bir patlama olduğunu ve bu bombalama akabinde İçişleri Bakanıyla birlikte bayramın birinci günü olan 2 Kasım'da halkla bayramlaştıklannı, patlamadan zarar gören vatandaşlara 200 milyarlık bir ön ödeme yapılması talimatı verildiği, PKK'nm bu gelişmelerden rahatsız olduğunu, PKK'nın Yüksekova ve Şemdinli'de iş yapan kişileri haraca bağladığım, ancak halktan bu hususta bir şikayet gelmediğini, 1990'lardan farklı olarak haracın zenginlerden alındığım, tehdit edilen kişilere yardımcı olmak istediklerini ancak bu kişilerden bir şikayet almadıklarını; 

İlçede 1 Kasım olayının olduğu gün alman emir gereği toplu maç ve eğlencenin 
yasaklandığı, ayrıca 5 Ağustos'taki bombalama hadisesinde S askerin şehit olmasının da bu husustaki tedbirlerin arttırılmasına neden olduğu, bölgede olağanüstü hal kalktıktan sonra artık istihbarat faaliyetlerinin diğer illerde yapıldığı gibi yapılmaya başlandığım, destek kontrol noktalarının kullanılmadığını ve her aracın aranmadığım, aramanın ancak kuvvetli şüpheye binaen olabileceğini, 1 Kasım olayları neticesinde de zaten 5 kişilik bir heyetin ilçede 
emniyet personeli, teçhizat durumunu araştırmak için geldiğini, Ali KAYA ve Özcan İLDENİZ'in 1 Kasım patlamaları üzerine bölgede görevlendirildikleri, Sefer YILMAZ'ın yapılan dinlemeler neticesinde bölücü örgütten Murat KARAYILAN ile temas ettiğinin istihbaratının alındığı, bölgenin hassasiyet nedeniyle 
Jandarmayla polis arasında operasyonlar için bilgilendirmenin çoğu tamamen telefon ve telsizle şifreli olarak yapıldığım, 

Bölgede 9 Kasım'dan sonra hiç patlama olmamasının nedeni hakkında da, Kendisine bölücü örgütün iki ay bölgede suskunluk karan aldığı şeklinde istihbarat geldiğim, bölücü örgütün halkla karşı karşıya gelmek istemediğini, 

Komisyonumuzun 28.12.2005 tarihli toplantısında bilgisine başvurulan Karabük Ovacık Kaymakamı Mustafa Cihan FESLİHAN: 

"Şemdinli ilçesinde 13-14 ay görev yaptığını son 6 ayda 11 patlama meydana 
geldiğini, bunlardan beşinin Jandarma, altısının Emniyet sorumluluk alanında gerçekleştiği olaylarda 11 askerin şehit olduğu, pek çoğunun da yaralandığı, 1 Kasım olaylarında 6 asker, 3 polis memurumuzun ve 16 vatandaşın yaralandığı ve patlama sonrasında büyük çaplı maddi hasar meydana geldiğini hasarzedelere Başbakanlıkça 200 milyarlık bir ödenek ayrıldığını, 
9 Kasım günü olay yerine giderken halkla aralarındaki olumlu diyaloga 
güvendiklerim, gerek resmi gerek dini bayramlarda halkla bir arada olduklarım, Ramazan süresince her gün farklı hanelerde iftarlarını yaptıklarım, Sosyal Yardımlaşma Vakfi aracılığıyla halka eğitim, sağlık yardımı sağladıklarım, Halkla iyi ilişkilerden örgütün rahatsız olduğunu, 1 Kasım patlamalarında kimsenin bulunması hususunun S Ağustos'ta meydana gelen ve S askerimizin şehit olmasına neden olan patlamalar nedeniyle önlemler alındığım ve 
bu doğrultuda Fenerbahçe Schalke maçının toplu izlenilmesine izin verilmediğini" 

Komisyonumuzun 05.01.2006 tarihli toplantısında bilgisine başvurulan Emniyet Genel Müdûrlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Avhan FALAKALI; 

"Bölgeye göreve gitmeden, oradaki olayların bir istatistiğim aldığım, bazı bombalama olaylarının yerli yerine oturtulamadığmı, mesela 1 Eylül tarihinde Şemdinli'de meydana gelen bombalama olayında o gün Dünya Barış Günü kutlamaları yapıldığını,. DEHAP'lı 100-150 kişilik bir vatandaş grubunun 1 Eylül Dünya Banş Gününde halay çektiklerini, saat 10-10,5 civarında gündüz gözüyle bir bomba patladığını, bu olayın bir yere oturtulamadığı, terör örgütünün kendisine sempati duyan bir kitlenin üzerine bomba atmasının anlaşılabilir 
olmadığını, bu istikamette dört beş hadise daha bulunduğunu, 2 Eylül tarihinde Yüksekova ilçesinde meydana gelen olayda otobüsün altına bomba konulduğunu, otobüsün Van Erciş Seyahat Firmasına ait bir otobüs olduğunu, otobüsün Abdullah Öcalan'ın Bursa'da ceza evinde tecrit edildiği iddiasını protesto etmek için Gemlik İlçesine gittiğini ve bu araçta patlayan bombanın da bir yere oturtulamadığını, Yüksekova'da Ferzande Yılmaz isimli şahsa ait lokantaya bomba atıldığım, şahsın iki oğlunun da kırsalda PKK içerisinde faaliyet gösterdiğinin söylendiğini, bu patlamanın da zihinlerde soru işaretlerine yol açtığını, Yüksekova'da yine Zağros İş Merkezinde meydana gelen patlamalar için ise İş Merkezinin sahibinin örgüte maddî yardımda bulunduğunun ve uyuşturucu ticareti ile ilgilendiğinin ifade edildiğini, bu bombalama hadisesinin de soru işaretlerine neden olduğunu, 1 Kasım eyleminin 150 kilo TNT veya plastik patlayıcı kullanıldığı miktarın fazlalığından dolayı bu olayın özellikle terör örgütünce yapıldığım düşündüğünü" 

Komisyonumuzun 17.01.2006 tarihli toplantısında bilgisine başvurulan 
Diyarbakır Milletvekili Cavit TORUN; 

"Konuyu bireysel bir eylem olarak görmediğini, Jandarma Astsubayların ferdi olarak böylesine bir eylemi gerçekleştirmesinin akla uygun olmadığını, özellikle olay mahallinde bir itirafçının bulunması ve ele geçen dokümanların organize bir eylemi çağrıştırdığını, Diyarbakır'da avukatlığı sırasında pek çok itirafçı ile konuşma imkanı bulduğunu, itirafçıların bölücü örgüt namına çalışmış fakat daha sonra pişmanlık duyarak devlete yardım etmek istediklerini beyan etmiş kişiler olduğunu, bölgede bu insanlar için iftiracı isminin kullanıldığım, bu kişilerin ikametgahlarında değil de emniyet ya da askeriyenin belirlediği yerlerde kaldıklarını, bu kişilerin müteaddit defalar mahkemelere bölücü örgüt hakkında 
bilgiler verdiğini, olayda da askerler ve itirafçının bir arada olmasının akıllara organizasyon olma ihtimalini getirdiğini" 

Komisyonumuzun 02.02.2006 tarihli toplantısında bilgisine basvurdu&u Emniyet İstihbarat Daire Başkam Sabri UZUN; 

" Bölgede olanları yerel bir disiplinsizlik olarak gördüğünü, İstihbarat Daire 
Başkanlığının, Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun Ek 7 nci maddesine göre ülke genelinde istihbarat yapma yetkisinin olduğunu, mıntıka sınırlamasının olmadığını, iş yakalama operasyonuna geldiğinde, o mıntıkadan sorumlu olan kimse onlara bilgi vermek suretiyle ilgili birimle beraber koordine kurulduğunu, istihbarat operasyonuyla yakalama operasyonunu karıştırmamak gerektiğini, istihbarat operasyonunu dairelerinin yaptığını, yakalama operasyonunu ilgili birimlerin yaptığını, orada sadece müşahit olarak bulunduklarını, Seferi Yılmaz diye dükkânına patlayıcı atılan şahısın, İstihbarat Daire Başkanlığının hedefi olmadığını, Hakkâri istihbaratın da hedefi olmadığını, ilçede örgüt yanlısı olanların da bu olanlardan tedirgin olduğunu, korucu olan insanların da tedirgin olduğunu, örgüt yanlısı olan kişi, örgütün ne zaman, nerede, ne zaman, ne yapacağını hissedeceğini, hatta korucu dediğimiz insanların da bunu hissedeceğini, burada yerel bir kültür oluştuğunu, bu kültür gereği, bunu herkesin bileceğini, aynca, bu bölgenin kaçakçılık bölgesi olduğunu, kaçakçılık 
bölgesinde herkesin bir avukat olduğunu ve yöresel kültürün, bunları bu duruma getirdiğini, yani, suçun ne zaman, nerede olacağını hissedeceklerini, Ama, Şemdinli'de insanların hissedemediklerini, Şüpheli bir durum olduğunu, hangi saat, nerede, ne olacağı onların bildiğini, oysa olanların onların hissettiği kültürden olmadığını, 

Terör örgütü ile yerel halkın arasındaki irtibatı sağlayan milislerin hangi gün, hangi saatte, hangi olayın olacağını bildiklerini, Bu durumda, Yüksekova'da veya Şemdinli'de olacak olayları, bu milis denilen örgüt ile halk arasındaki irtibatı sağlayan insanların bilemediğini, bilemeyince, herkesin tedirgin olduğunu, bir de akrabalık boyutu olduğunu, örgütün milisi olanla örgütle ilgisi olmayan akrabaların bir bağım olduğunu, bununda araya giren unsur olduğunu, dolayısıyla bu bilinmezliğin bilhassa Şemdinli'deki insanları çok tedirgin ettiğini, zaten bu tedirginlikten dolayı da burayı incelemeye aldıklarını, Bir tedirginliğin var olduğunu, bu burada oturan insanlara meçhul gelebileceğini ama 
oradaki insanların bu milisler vasıtasıyla kırsaldan bilgi aldıklarını, bilinmeyen, örgüt iradesi dışında olmayan olayların var olduğunu, bazı olayları örgütün üstlendiğini, İnternet de ve Mezepotamya Haber Ajansında üstlenildiğini, bazı olayları örgütün üstlenmediğini, eylem halka zarar vermişse yani beklenen boyutu aşmışsa veya örgütün amaçladığını aşmışsa, örgütün bunu üstlenmediğini çünkü halktan hasım sahibi olmak istemediğini, dolayısıyla, 
üstlenilmeyen olayların istisnai olduğunu, ama, burada iki olayın örgütçe üstlenildiğini, diğer 15 tane olayı üstlenmediğini, başka birisinin burada eylem yaptığını, bununda kendilerini şüpheye götüren şey olduğunu, 

Bir şahsın 1 Kasım olayı için örgütle ilişki kurduğunu ve bu olayı üstlenmeyin, halk bundan zarar gördü dediğini tespit ettiklerini, halk zarar gördüğü için bununda normal olduğunu, ama halktan insanlar zarar görmemiş ve örgütte bunu üstlenmemişse o zaman, burada şüpheli durum olduğunu, yani başka bir gücün bu anormalliği yaptığını, Olaylarla ilgili istihbarat yetersizliği ile ilgili olarak, hırsız evin içinde olursa kilidin işe yaramayacağını, kilidin bozulduğu, burada örgüt disiplini dışında eylemler olduğunu, Kuşadası 'nda, bir minibüste, dolmuşta bomba patlama olayını örgütün üstlenmediğini, halktan insanlar beklenenin dışında zarar gördüğü için örgüt bunu üstlenmediğini, ama 
örgütün de üstlenmediği ve örgüt anlayışına uymayan eylemler olursa bunun meçhul bir şey olduğunu, 
Dünya Barış Gününde çadıra bomba atılmasının anormal olduğunu Dünya Barış Günü için veya Dünya Kadınlar Gününde kendi insanının toplandığı yere patlayıcı atamayacağım, Van Erciş Otobüsünün alana bomba konulması ile ilgili olarak, bu şahıslara İmralı'ya gidecek otobüsü vermeyeceksiniz diye tehdit telefonu geldiğini, Huzur Et Lokantası sahibinin 2 çocuğunun örgütte olduğu dolayısıyla burasının da bombalanması bir yere oturtamadığını, Olayların analizinde rütbe işine bir bakmak gerektiğini rütbe işlerine bir bakılırsa oradan biraz daha açıklayıcı bir durum çıkacağını sandığını, Ankara'nın bu disiplinsizliğin hiçbir yerinde olmadığını, tarih vermek gerekirse 30 Ağustos 2004'ten bu tarafa olmadığım, Jandarma Genel Komutanın göreve geliş tarihinden sonra bu tür çeteleşme görmediğini, hissetmediğini," 

Komisyonumuzun 31.01.2006 günü toplantısında ifadesine başvurulan Şemdinli ilçe Emniyet Müdürü Tacettin ASLAN: 

"Şemdinli'de istihbarat birimi olmadığını, kendisine Hakkari merkezli istihbarat 
birimlerinin de, kendilerine yönlendirici, sonuca götürebilecek hiçbir bilgi akışı 
sağlanmadığını, görgü şahidi olmadığını, 1 Eylüldeki patlamanın tam çadırın dibinde olduğunu, DEHAP ilçe teşkilatının cadın korumak amacıyla 6 tane nöbetçileri olduğunu,ifadelerinde"biz bir şey görmedik." dediklerini, tamamen DEHAP' lıların içinde bulunduğu bir alanda kimsenin bir şey görmediğini, 
1 Kasımdaki büyük patlamanın hedefinin güvenlik güçleri olduğunu, Bölgede 9 
Kasımdan sonra bombalama olmaması ile ilgili olarak; terör örgütünün güzel bir malzeme bulduğunu, arabanın arkasındaki bombalan ve silahlan dahi almadıklarını,Yani, kendilerince, sözde birtakım şeylerin ispatını yapmaya çalıştıklarını, kendilerim haklı, mazlum, mağdur durumda gördüklerini, bunu en sonuna kadar kullanacaklarını, 

1 Kasımdaki bombalamada olay yeri şehrin meydanı olduğu için vatandaşlara park yasağı getirmediklerini, orasının hemen hemen arabasına binen herkesin geçtiği bir yolun olduğunu, orasının trafiğe kapatıldığı vakit şehir trafiğinin zora gireceği, esnafında aracım oraya park ettiği için müdahaleci olmadıklarını, halkın çoğunu tanıdıkları için ilçe giriş ve çıkışlarında sıkı bir kontrol olmadığını, kontrollerin halka eziyet gibi geldiğini," 

Komisyonuzun 07.02*2006 tarihli toplantısında ifadesine başvurulan Hakkâri MİT Bölge Müdürü Cengiz Şişman;

" Kasımdaki patlamada örgüt yandaşları ve örgüte sempati duyanların, olay yerinde bulunan jandarma unsurlarını gördüğü için, bunu kullanarak devlet yaptı diye tablo çizdiklerim, 9 Kasımdan sonra da sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştiğini, yani küçük mini isyanların olduğunu, buraya gelene kadar, herhangi bir şu yaptı veya bu yaptı konusunda bir bilgilerinin olmadığını, net bir bilgilerinin hiçbir zaman olmadığını, olay olduktan sonra da olmadan önce de bilgilerinin olmadığım, şu veya bu şekilde kimin yaptığı konusunda hiçbir 
bilgi sahibi olmadıklarını, Seferi Yılmazla ilgili bir çalışmalarının olmadığını, meydana gelen olaylarla ilgili olarak nasıl meydana geldiğine dair bir araştırma yapmaya veya bir soruşturma yapmaya, yetkilerinin olmadığım bu yüzden olaylardan sonra bir araştırma yapmadıklarını, İldeki Güvenlik Kuvvetleri Yöneticileri ve mülki amirlerle hiçbir konuda sıkıntı yaşamadıklarım, istihbarat paylaşımı konusunda sıkıntı olmadığını, Şemdinli'deki vatandaşların genelde sakin huylu olduklarını, bu olayların neden burada olduğunun tahlilini 
yapmakta zorlandıklarını," 

Komisyonumuzun 14.02.2006 tarihli toplantısında bilgisine başvurulan Emniyet Genel Müdürü Gökhan AYDINER:

" PKK terör örgütünün esasında isminden de anlaşılacağı üzere, bir sosyalist örgüt olduğunu takat dikkat çeken bir husus olarak hiçbir zaman sosyalist söylemi ön plana çıkarmadığım, hep etnik milliyetçi söylemleri ön plana çıkardığım, böylece etnik ayırımcılığı politika olarak benimsediğini, zaman zaman sosyalist yapının gereği, dine karşı birtakım hareketler olduğunda da bunu engellemeye çalıştığım, sonradan, daha da etkili olabilmek için, mesela imamlar birliğini oluşturduğunu, bütün terör örgütleri gibi onun da, her türlü değeri 
istismar ettiğini, terör örgütlerinde ne değer yargısı ne de sınır aranabileceğini, orada ne lazımsa en şer işleri yapabileceklerini, mücadeledeki zorluğunda burada olduğunu terör örgütünde herhangi bir kural olmadığını ama mücadele eden güvenlik güçlerinin hepsinin belirli kuralların içerisinde hareket etmek mecburiyetinde olduklarını, Bölücü terörün kendi içerisindeki kongrelerinde de çeşit çeşit evrelerinin olduğunu, Bu evreler içerisinde, 1992-1993 yıllarının terörün pik yaptığı dönemler olduğu, karakol baskınlarının 300-400 kişilik gruplarla Irak'tan gelip içerilere girme hadiselerinin olduğunu, aynı zamanda da bölücü terörün aşın silahlı gücünün de yok olduğu donem olduğunu, halkın 
hiçbir zaman bölücü terörün istediği desteği vermediğini, korku nedeniyle yanında göründüğünü, Destek verenlerin az da olsa geçmişte olduğu gibi bugün de olduğunu, Terör örgütlerini ayakta tutan çok önemli 4 faktör olduğunu bunlardan bir tanesinin eylemlilik olduğunu, eylem varsa terörün var olduğunu, terörde hep şiddet boyutunun olmak durumunda olduğunu, bir diğer noktanın propaganda olsun diye en kötü cinayeti bile propaganda diye üslendiklerini, propagandasız yaşayamadıklarını, çünkü propagandanın bir noktada onların halkı baskı, şiddet, korkuyla yıldırıp istediğini yapar hale getirmesinde en 
önemli araç olduğunu, bir diğer önemli hususun terör örgütlerinin hep organize suç örgütleriyle, yani uyuşturucusuyla, silah kaçakçısıyla, insan kaçakçısıyla hep iç içe âdeta birbirleriyle kan bağlan olduklan, birbirleriyle beslendikleri bazen uyuşturucu çetesi işinde olduklarını, bunun pek çok örneği olduğunu, en önemli hususlardan bir tanesinin de terör örgütlerinin daima dıştan destek aldığı sürece ayakta kaldıkları bunun son derece önemli olduğu, bu dört önemli nitelik varsa ayakta kaldıklarım, dış destek kesildiği andan itibaren, kısa süre içerisinde terör örgütlerinin eylem yapamaz hale geleceklerini, Kuzey Irak'taki boşluktan istifade ederek orada yapılanmasının orada bulunmasının dış desteğin bir yansıması 
olduğunu, Terör örgütünün askerî kanadının imhasıyla ve terör örgütü liderinin 1999'da yakalanmasıyla da geriye doğru inişe başladığını, yurt dışına büyük bir kısmının çekildiğini ve orada yeniden yapılanmayı ve siyasallaşma amacıyla dış bağlantılarını güçlendirerek hareketlerini götürmeye çalıştıklarını, şahinler grubu dedikleri grubun yeniden I Haziran 2004'ten itibaren sözde ateşkesi kaldırarak eylem boyutunda bir hızlanmaya gittiklerini, burada, sayısal artışın yanında niteliksel bir farklılığında olduğunu, bombalama, bomba tuzaklama, mayın tuzaklama, silahlı saldın olaylarının sayısında daha fazla artış meydana 
geldiğini, 1 Kasım ve öncesinde Hakkâri'de, arabaların altına bomba koyup güvenlik güçlerimizden şehit etmeler olduğunu, Yüksekova'da aynı şekilde pek çok olay olduğunu hem sayıdaki artış hem eylem sayısındaki artış hem de eylemin şiddet boyutundaki artışın dikkat çekici olduğunu, örgütün kullandıkları plastik patlayıcıların hepsinin Irak'tan geldiğini, Irak'ta devlet yapısı yok olunca, kuzeydeki hâkimiyet kalmayınca bunların âdeta piyasaya düştüğünü, 
Hakkâri'de toplumu birden bire harekete geçiren olayların son dönemdeki olaylar olduğunu, bunların provokasyon olduğunu, terör örgütlerinin bazı yaptıkları şeyler eğer ters tepmişse sahip çıkmadıklarım, 1 Kasım olaylarını bu yüzden örgütün sahiplenmediğini, bu olaylardan en çok kim faydalandıysa faillerinin onlar yani terör örgütü mensuplarının olduğunu, o yöredeki olanlara bakıldığında daha önce terör örgütünün aldığı kararlar çerçevesinde işi yoğunlaştırmak, şiddet boyutunu artırmak, sivil itaatsizlik boyutunun yavaş 
yavaş sivil başkaldırıya doğru işi götürme niyeti olduğunun görüldüğünü, yaşanan olayların adliyeye intikal ettiğini hukuk dışına çıkan herhangi bir güvenlik kuvveti biriminin olduğuna inanmadığım," 

19.CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder