29 Mayıs 2019 Çarşamba

28 ŞUBAT TAN BUGÜNE BAKMAK BÖLÜM 16

28 ŞUBAT TAN BUGÜNE BAKMAK BÖLÜM 16



Görev zararlarından fazlaca bahsetmedik, kamu bankalarının görev zararlarından. Kamu finanse ediyor, hazine aracılığıyla bankaları, kamu bankalarını finanse ediyor. Bununla ilgili düşünceleriniz nelerdir? 
Kamu bankalarının görev zararlarıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir? 

 Son Sorum da: Uluslararası baskılara yönelik, Albright konuşmanız arasında geçti fakat kısa geçti. Çünkü Albright’la birlikte Türkiye’ye yönelik dış siyasetin değiştiğinden bahsettiniz. Yanlış anlamadıysam şayet… 
TANSU ÇİLLER – Düzelteyim mi onu? 
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Tabii, tabii çünkü orayı tam şey yapamadım. Yani “Asker bağlantılı bir Türkiye, Amerika’dan bakışa farklı bir değerlendirme mi getirir?” diye… 
TANSU ÇİLLER – Hayır. Warren Christopher ondan önce Dışişleri Bakanıydı, Secretary of State’di. Onun yerine Albright geldi ocak ayında. Warren Christopher biraz daha konuşmalarında -bunlar nüans, benim algılamalarımı söylüyorum- laiklik yönündeki vurgusunu çok önemsiyordu. 
Ben de önemsiyordum ama bu çok ince bir nüanstı. Demokrasiyle laiklik arasında bir balans gündeme geldiği zaman konuşmalarda, demokrasinin  üzerine vurgu yapan Albright’tı ama bunu temin eden Clinton’dı. Yani benim hep gözümün önünde olan şey, Clinton gerçekten demokrasi doğrultusunda ağırlık koyuyordu ama tekrar ediyorum, burada ihtilalin olmayışı meselesinin, geleneksel tanklı, tüfekli bir ihtilalin veya darbenin olmayacağı doğrultusunda algılayarak bu sonuca varabilirsiniz. Onun ötesinde olanlar yani bu süreçte olanlar, Amerika’nın bilgisi dâhilinde miydi, değil miydi; onlar hakkında bir şey söylemiyorum. Yani mesele bundan ibaret. 
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – 28 Şubata altyapı oluşturduğu iddia edilen kriptodan bahsediliyor, Sayın Erbakan’a ait, verilmiş olan kriptodan. Bununla ilgili bir bilginiz var mı? 
Teşekkür ediyorum. 
TANSU ÇİLLER – Kriptonun içeriğinde ne vardı? Verilen birkaç kripto var da, hangisini söylüyorsunuz? 
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başbakanım, bu kripto, Dışişlerine gelen bir kripto, pardon, Dışişlerinde olduğu iddia edilen. Amerika’nın Türkiye ve çevresindeki bir kısım büyükelçiliklerine gönderdiği bir kriptodan bahsediliyor. Türkiye’deki Refahyol İktidarının behemehal uzaklaştırılması gerektiği noktasındaki bir kripto. 
TANSU ÇİLLER – Şimdi, değerli arkadaşımız şunu söyledi, Sayın Yavilioğlu, dedi ki… Yani diyorsunuz ya, “Bu özelleştirme vardı, vesaire, bundan iştahlanan birtakım kartel medyası vardı ama aslında bakıyoruz, o özelleştirmeyi de fazla yapamamıştınız Refahyol’dan önce veya Refahyol sürecinde.” 
Şimdi, şöyle söylemek lazım: Ben doğrusu rahmetli Özal’ın yaptığı tarzda bir özelleştirmeden yanayım çünkü o günkü kavramda, özellikle Reagan ve Thatcher’ın ortaya koymuş olduğu büyük çerçeve, son derece geçerli bir iktisadi modeli o gündeme getiriyordu ve çok büyük zararlar vardı kamu iktisadi teşekküllerinde, yönetim son derece kötüydü ve bizim bu doğrultuda bir kamu açığını düzeltme imkânımız gerçekten yoktu. Kamu açığı düzelmedikçe de, hepimizin bildiği gibi, çok ciddi enflasyonla karşı karşıya kalıyorduk çünkü artık 
para politikaları geçerli değildi, mali politikalar geçerliydi. Yani para her taraftan geliyor, çeşitli şekillerde geliyor, euro ortaya çıkmaya çalışmış. Para geliyor, gidiyor, sizin mali disiplininiz önemli. Para politikaları sizin paranızla öbür paralar birleştiği için etkinliğini kaybediyor, dolayısıyla maliye politikaları öne çıkıyor. 

Şimdi, maliye politikalarına bakıldığı zaman, maliye politikalarında çok ciddi sıkıntı vardı. Biz gördüğümüz zaman ilk şey, kamu açıkları, kamu kesimi borçlanma gereğini yüzde 8’lere yakın devraldık biz. Zaten Sayın Özal buna hep işaret etmiştir, merhum Özal yani son dönemimizde kriz geliyordu çünkü “Ben 
hastalandıktan sonra olaya el koyamıyorum, koyamadım.” diye bizzat söylediği laflar vardı. 

Biz krizi elimizde bulduk. Çok da geniş bir, sıkıntılı, kamu borçlanma gereğiyle karşı karşıyayız. Şimdi, bu kamu borçlanma gereğini düşürmek için özelleştirmeye çok büyük önem verdim ben. Hatta bir proje attık ortaya, İngiltere’den sonra ilk Türkiye’ydi, PTT’nin özelleştirilmesi meselesiydi. PTT’nin özelleştirilmesi eğer kabul görseydi yani o zamanki ortağımız SHP’nin içindeki birtakım milletvekilleri bunu Anavatan Partisiyle birlikte Anayasa Mahkemesine götürmeseydi yani sizin ortağınız, sizin çıkardığınız kanunu Anayasa Mahkemesine götürüyor dolayısıyla, bu durdurulmasaydı belki Türkiye bütün borçlarını silecekti, enflasyon bir anda düşecekti ve Türkiye apayrı bir döneme girecekti. Bunun arkasında çok durdum. 
Yalnız, koalisyonun iki ortağı yani Doğru Yol Partisi ve SHP, o görüşleri tamamen zıt olan iki partiydi. SHP özelleştirmeden yana değildi. Doğru Yol Partisi de son derece etkin biçimde özelleştirme istiyordu. Ama yapılabilen özelleştirme, özellikle çimento sanayisi, basına giden şeylerdi ve bütün bunlar herkesin iştahını kabartıyordu ve vermediğiniz zaman, belirli bir biçimde bunun önüne set çektiğiniz zaman, işte, “Bu monopol hâline gelir, şu olur, bu olur.” diye durdurduğunuz zaman da çok büyük kampanyalar gündeme geliyordu. 
Anlatabiliyor muyum bunu? Dolayısıyla özelleştirme gerçekten asgari düzeyde kaldı. Refahyol düzeyinde de çok büyük bir atılım yapamadık maalesef ama bu, o doğrultuda iştahların kabartılmadığı ve bunun yapılmak istendiği meselesini değiştirmiyor. Anlatabiliyor muyum? Bunu görüyorsunuz. 

Yani burada mesela bir iş adamı ve bütün basın kurumlarına sahip, çok büyük bir monopol. “Demek ki Batı dünyasında da olur.” deniyor ama orada bu doğrultuda yapılan özelleştirme yok. Eğer bunu yapmak istiyorsanız ve buradaki baskılarla muhatap olacağınızı görüyorsanız burada bir engel var. Anlatabiliyor muyum? 
Ama kısaca söylemek gerekirse, evet, özelleştirme yeterli yapılmadı. Koalisyonun bir ortağı nispeten buna karşıydı, ciddi karşıydı. O kadar ki sizin çıkardığınız kanunu Anavatan Partisiyle birlikte alıp Anayasa Mahkemesine götürüyordu ve bozduruyordu. Bu oldu, yaşandı. Bu bir. 
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Anayasa Mahkemesi ne yaptı efendim? 
TANSU ÇİLLER – Anayasa Mahkemesi de bozdu bunu, yürütmeyi durdurdu ve Türkiye'nin yüzyıl içinde gelip de kaçırdığı en önemli fırsatlardan biridir değerli arkadaşlar. Çünkü bütün borçlarını, iç ve dış borçlarını sıfırlayacak bir olaydı. Sonra sattık, son derece ucuza sattık. Türkiye'nin ne iç borcunun ne dış 
borcunun hiçbirinin kovuğuna gitmedi yani kaçırılan çok önemli fırsatlardan biridir çünkü dünyada ikinci olacaktık bunu yapabilseydik. 

Evet, şimdi, dolayısıyla Sayın Yavilioğlu’nun ortaya koyduğu tespit doğru. Yeterince özelleştirme yapılmamıştır ama bu, bu tespiti yapmayı engellemiyor yani medya bu konuda iştahlı olabiliyor ve çeşitli konularda da, bu böyle olduğu için, bunun sakıncalarını ortaya koyan bir farkındalığa bir başbakan erişebiliyor. 
Anlatabiliyor muyum? 

Şimdi, Başbakanlık Takip Koordinasyon Kurulu ne yaptı? Vallahi ben doğrusu, Batı Çalışma Grubu önüme geldiğinde “Bunu kamuoyuna açıklayalım.” dedim, bunun öncülüğünü yaptım ama bunun çalışmalarını biliyorum, çok önemli olduğunu da biliyorum ama içeriği hakkında benim önüme gelmiş bir şey olmadı. 
BAŞKAN – O çalışmalar sizden sonra da devam etti. Mesut Yılmaz döneminde zaten çalışmaların icrai faaliyetleri sizin döneminizde yapılmadı. 
TANSU ÇİLLER – Belki onun için bilemiyorum. 
BAŞKAN – İcrai işlemleri çok sonra devam etti. 
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Ekonomiyle alakalı başka bir sorum daha vardı. 
TANSU ÇİLLER – Ekonomi idaresiyle ilgili miydi? Bir daha somutlaştırırsanız… Burada birkaç sual daha var benim önümde ama sizin duymak istediğiniz nedir? 
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – İç borçlanmanın, reel faiz oranlarının yüksekliği… 
TANSU ÇİLLER – Tabii, tabii, o çok önemli. Bu sizin söylediğiniz şey hayati çünkü mesele de oydu zaten. Faizler son derece yüksek oluyor, böyle bir ortamda çok büyük rant aktarıyorsunuz. O rantı… 
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Bunu isteyen sermaye kesimi var mıydı sizden? Yani esas şey o muydu? 
TANSU ÇİLLER – Vardı, bunu isteyen genel bir finans kesimi vardı çünkü o yüksek faizlerle bütün paralarını bir biçimde tahvillere yatırıyorlardı, devlet tahvillerine yatırıyorlardı ve oradan çok ciddi rantlar aktarılıyordu, çok yüksek olan rantları aktarıyorlardı. “Fon aktarma maliyeti” teknik olarak kullanılır, söz budur. Fon aktarma maliyeti son derece yüksekti Türkiye’de yani mevduata yatırıyorsunuz, diyelim ki mevduat yüzde 10 alıyor ama krediye geldiği zaman yüzde 30, yüzde 40’a çıkmış fon aktarma maliyeti. Bu fon aktarma maliyeti 
tabii faizleri belirliyor. Faizler bu durumda çok yüksek oluyor. Bu yüksekliği indirebilmek için yapacağınız şeylerden bir tanesi fon aktarma maliyetini düşürmek, ikincisi de sıkılaştırma yani kamunun borçlanarak devamlı para çektiği zaman piyasadan… Niye çekiyor? İşte, açıkları var, kamu açıkları var, KİT’lerin açıkları var, çektikçe ne oluyor? Dışarıda para kalmıyor ve bu para kalmayınca da faizler yükseliyor. Dolayısıyla hem havuz sistemini 
istemezsiniz böyle bir durumda, değil mi? Çünkü topladığınız zaman o parayı, dışarıda kalan para azalıyor. 
Azalınca ne oluyor? Onun faizi yukarı çıkıyor. Dolayısıyla ne havuzu istersiniz ne fonların denetim altına alınmasını istersiniz, faizlerin yükselmesini de isteyen de her zaman bir kesim vardır. 
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başbakan, bu muhataplık konusu… Yani siz öncelikli muhatabın kendiniz olduğunuzu söylüyorsunuz ama medya, öne çıkarılan haberler, işte brifingler, alınan karar, 28 Şubat kararı vesaire bunlarda… 
TANSU ÇİLLER – Evet, onu açmak isterim. 
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Yani sizin teziniz tamamen bunun üzerine kurulu. 
BAŞKAN – Aslında en başında da biraz sunumunda da ifade etti. “Savcının önüme koyduğu belgelerle buna biraz daha emin oldum.” şeklinde. 
TANSU ÇİLLER – Ben bütün bunların nedenlerini izah ettim ama ayrıca Sayın Yavilioğlu’nun değindiği çok önemli bir şey var. Buna Mehmet Barlas da değinmiş zamanında. Şimdi, niye Çiller hedefte? Çiller’in hedefte olmasının bir sürü nedeni var yani niye Doğru Yol Partisi seçiliyor parçalanmak için, anlattım: Gümrük Birliği, biz medyadan daha çok etkileniyoruz, vesaire, vesaire ama niye bu birdenbire Refahyol döneminde ortaya çıktı bu kadar büyük boyutta? Niye koca koca imzalarla, bununla, tutanaklarla bir hedef biçilerek andıç şeklinde, işte, “Bunu götürün.” dendi? Bu, tabii, Refah Partisini götürmek için yani dolaylı olarak da olsa hedefte olan Refah Partisi aynı zamanda, buna hiç şüphe yok. 
Hatta Mehmet Barlas bir konuşmasını gelip bana anlattı rahmetliyle ilgili. Rahmetli demiş ki aslında: “Aman, Çiller çok yükseltmesin gerginliği, yükseltiyor. Biz gerginliği aşağı düşürmek istiyoruz. Hatta bu nedenle 
bizi seviyorlar yani beni Türk Silahlı Kuvvetleri seviyor ama Çiller’i sevmiyor.” Mehmet Barlas da demiş ki: “Sayın Hocam, o sizi iktidar yaptığı için sevmiyor lar.” Yani anlatabiliyor muyum? Evet, hedefte Çiller var ama Refah Partisini iktidara taşıdığı için, o koalisyonda Refah Partisi olduğu için bunun çok büyük bir ehemmiyeti var yani dolaylı olarak birisine bir vergiyi koyarsınız, vergi ona konur ama o onu –“insidence” derler buna- pat diye zıplatır, bir başkasının üstüne getirir. Olay bu. 
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Sayın Başbakan, bu konuda Cengiz Bey’i tamamlamak adına, aynı beyanları “beşli çete” olarak kendilerini tabir eden ekibin içerisinden iki üç tane de sivil toplum örgütü lideri bunu söylemişti. 
“Asıl, bizim Erbakan Hoca’yla çok fazla bir meselemiz yok ama Tansu Çiller’e karşı ciddi anlamda bir duruşumuz vardır.” diye, onu da burada ifade edelim. 
TANSU ÇİLLER – Yani bunların hepsi, aslında işin ilginç tarafıdır ki ben siyasete girdiğimde bizi çok isteyen, alkışlayan kesimler olmuştur ama dediğim gibi, bir ekonomik krizi kucağımızda bulduk. Bunu aşmak için bir tercih yapmak lazımdı. “KOBİ”ler mesela, “Anadolu sermayesi”, “Anadolu aslanları”, bunların hepsi bizim çıkardığımız kavramlardır. 
BAŞKAN – Teşekkürler. 
Enver Yılmaz Bey, buyurun. 

17. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder