13 Kasım 2019 Çarşamba

ATATÜRK ’ÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 1

ATATÜRKÜN KÜRESEL YÖNÜ ÜZERİNE. BÖLÜM 1

Dr. Bilâl N. ŞİMŞİR*
* E. Büyükelçi, Tarihçi-Yazar 



I Yurtta Barış Dünyada Barış Bağlamında Atatürk Ve Yabancı Devlet Adamları


24 Ekim 1919: Atatürk diyor ki: 

“Milletimiz bugüne kadar çok metaibe ve çok haksızlığa maruz kalmıştır. Binaenaleyh devamlı bir sulhü ezcan-ü dil temenni eder. 

Ancak tehlikenin boğaza sarıldığı yerde mücadele kendinden doğuyor. İzmir’de mücadeleyi kim açtı?...Canına kıyılan bir millet her şeyi göze alır.”1 

18 Kasım 1921: Atatürk, Ankara’daki Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilof’un söylevine verdiği karşılıkta diyor ki: 

“Anadolu bu müdafaasiyle yalnız kendi hayatına ait vazifeyi ifa etmiyor, belki bütün Şarka müteveccih hücumlara bir set çekiyor. 
Efendiler, bu hücumlar elbette kırılacaktır. Bütün bu tasallutlar mutlaka nihayet bulacaktır. İşte ancak o zaman garpte, bütün cihanda hakiki sükün, hakiki refah ve insaniyet hüküm sürecektir.”2 

27 Aralık 1921: Gandi Başkanlığında toplanan Hindistan Ulusal Kongresi, Sakarya zaferinden dolayı Mustafa Kemal Paşa’yı kutlamak için şu kararı aldı: 

“Kongre, Mustafa Kemal Paşa’yı ve Türkleri büyük başarılarından dolayı kutlar, Hind halkının sevgilerini kendilerine sunar, Türkiye’nin bağımsızlığının korunması konusunda yardımlarını sürdüreceğini belirtir.”3 

7 Temmuz 1922: Atatürk, İran Elçisinin Ankara’ya gelişi dolayısıyla yaptığı konuşmada şöyle diyor: 

“ Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı, belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. 
Türkiye azim ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün Şarkın davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir. Türkiye şimdiye kadar mevcut olan tarih kitaplarının icabatını değil, tarihin hakiki icabatını takip edecektir... Biz yeni bir tarih yapacağız.” 4 

15 Mart 1923: Atatürk, Adana çiftçileriyle konuşmasında, savaş ve barış hakkındaki kanaatini şöyle anlattı: 

“Behemehal şu ve bu sebepler için, milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zaruri ve hayati olmalıdır. Hakiki kanaatim şudur: Milleti harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye harbe girebiliriz. Lâkin, hayat-ı millet tehlikeye maruz kalmayınca harp bir cinayettir. 

İnşallah iyi ve şerefli bir sulh yapacağız. Sulhun imzasiyle önümüzde bir çalışma devri açılacak...” 5 

2 Kasım 1923: Afganistan Büyükelçisi Sultan Ahmet Han, Afgan Kralı Amanullah Han ve Afgan Devleti adına Türkiye Cumhuriyeti ilanını ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ilk defa Cumhurbaşkanı seçilmesini kutluyor. Kutlarken “Sema-i İslamda Türk’ün birinci defa doğan şu Cumhuriyet yıldızı yeryüzünde bütün İslam milletlerini feyizli ve ümitbahş ziyalarıyla ışıklandıracağına imanımız vardır” diyor.6 

Bugün, günün ağırdığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Şark milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. İstiklâl ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha müteveccih vuku bulacaktır. Bu milletler bütün güçlüklerine ve bütün mânilere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır. 

Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletlerarasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hâkim olacaktır.”7 

8 Temmuz 1937: İran Şehinşahı Rıza Pehlevi, Sadabad Paktı’nın imzalanması dolayısıyla, Atatürk’e şu telgrafı gönderdi: 

“Şark antlaşmasını tespit ve tebyin eden dört dost mem8leket arasında münakit Sadabad Misakı’nın imzalanması münasebetile, siz Ekselansa, en hararetli tebriklerimi bildirmekle bahtiyarız. Bundan sonra çözülmez bir bağla birleşmiş olan memleketlerimiz, bu hadise yolu ile samimi ve verimli işbirliklerini sulhun hizmetine koyabileceklerdir. Siz Ekselansın saadeti ve Türk milletinin refahı 
hakkında en samimi temennilerimizi ifade için bu fırsattan istifade ediyoruz.”9 

8 Temmuz 1937: Irak Kralı Gaziyülevvel, Sadabad Paktı’nın imzalanması dolayısıyla, Atatürk’e şu telgrafı gönderdi: 

“Şark antlaşmasını tespit ve tebyin eden dört kardeş ve dost memleket arasında münakit Sadabad Misakı’nın imzalanması münasebetile, siz Ekselansa en hararetli tebriklerimi bildirmekle bahtiyarız. Bundan sonra çözülmez bir bağla birleşmiş olan memleketlerimiz, bu hadise yolu ile samimi ve verimli işbirliklerini sulhun hizmetine koyabileceklerdir. Siz Ekselansın saadeti ve Türk milletinin 
refahı hakkında en samimi temennilerimizi ifade için bu fırsattan istifade ediyoruz. “10 

9 Temmuz 1937: Afganistan Kralı Mohammed Zahir Han, Sadabad Paktı’nın imzalanması üzerine, Atatürk’e şu telgrafı gönderdi: 

“ Dört kardeş ve dost memleketlerimiz arasında imzalanan Sadabad misaki münasebetile siz Ekselansa en hararetli tebriklerimi arza müsaraat ediyorum. Sadabad misakının bizim dört memleketimizin tesanüt ve kardeşliği ve sulhun muhafazası için en müessir bir âmil olacağına kaniim. Bu fırsattan istifade ederek Ekselansın şahsi saadeti ve Türkiye’nin refah ve istikbali için en samimi temennilerimiz arz ederim.”11 

II Atatürk’ün Ölümü Dolayısıyla Yabancı Devlet Adamlarının Söylediklerinden 

Örnekler.,
 10 Kasım 1938: Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Suat Davaz, Ankara’ya şunları telledi: 

“Bu sabah bir taraftan ajansların ve diğer taraftan radyoların verdiği alîm haber, her Türk’ün kalbini dondurduğu ve durdurduğu gibi bizim de kalplerimizi parçaladı. Yegâne tesellimiz O’nun lâyemut oluşudur... 

Bu ziyaı elimi haber alan Reisicumhur Mösyö Albert Lebrun, askerî maiyetinden Kolonel Chaudessolle’ü göndererek...Atatürk’ün elim ufulü dolayısıyla...Türk Milletinin matemine iştirak etmiştir. Reisicumhur bu elim ziyaın Fransa için de bir matem teşkil ettiğini ifade etmiştir...Dahiliye Nazırı Albert Saro’nun akşam gazetesine vaki beyanatında, Atatürk’ün üfûlünun Türkiye için azîm bir ziyâ 
olduğu gibi Fransa ve sulh için de sonsuz acı bir ziyâ teşkil ettiğini bildirerek alenen ve resmen taziyede bulunmaktadır. Maruzdur.”12 

10 Kasım 1938: Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hamdi Arpağ Ankara’ya şunları telledi: 

“Atatürk’ün irtihali burada duyulur duyulmaz elyevm Berlin’de bulunmayan Führer ve Hariciye Nazırının telefonla vaki emirleri üzerine Devlet Nazırı Dr. Maysner, Führer namına, ve Hariciye Kâtibi Umumisi Baron Vayseger Hariciye Nazırı namına Büyükelçiliği bizzat gelerek taziyede bulunmuş ve sade Türkiye’nin değil bütün Avrupa’nın ve bu meyanda Türkiye’ye karşı dostluk hisleri ile 
mütehassis olan Almanya’nın büyük bir şahsı kaybetmiş olduğunu ilave eylemişlerdir...”13 

10 Kasım 1938: Fransa Cumhurbaşkanı M. Albert Lebrun, Atatürk’ün ölümü dolayısıyla, TBMM Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Vekili Abdülhalik Renda’ya şu telgrafı gönderdi: 

“Hayatını yurdunu yeniden şerefle diriltmeye hasretmiş olan hararetli yurtseverin ve Büyük Devlet Adamı’nın göçtüğü şu anda, derin bir heyecanla Türkiye’nin matemine katılırım. O’nun, akıllı ve barışçı metodlarla gerçekleştirilen eseri, milletler tarihinde seçkin bir yer tutacaktır. Türk Milletine samimi dostlukla bağlı bulunan Fransız Milleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün uğradığı kaybı, elim bir sempatiyle duymaktadır.” 14 

10 Kasım 1938: Türkiye’nin Varşova Büyükelçisi Ferit Tek Ankara’ya şunları bildirdi: 

“ (Polonya) Hariciye Nazırı, Polonya Hükûmeti’nin Atatürk’ü büyük bir Devlet adamı olmak üzere selamlayacağını ifade etti. 
Cenaze merasiminde Polonya Sefiri, Fevkalâde murahhas olarak Reisicumhuru temsil emrini almıştır. Vakit müsait ise orduyu temsil için dahi bir General kendisine iltihak edecektir. Biri Reisicumhur, diğeri ordu namına iki çelenk vazolunacaktır. Resmi tedfin günü Polonya’da bütün Devlet müessesatı ve Belediye matem bayrağı çekeceklerdir. Merasim günün iş’arı mercudur.”15 

10 Kasım 1938: Türkiye’nin Bürkreş Elçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver Ankara’ya şunları telledi: 

“Reisicumhurun vefatı haberi burada çok derin teessür uyandırmıştır. Telgrafın buraya gelmesinden hemen sonra Baş Mabeynci Kral namına ve Hariciye Nazırı Hükûmet namına Elçiliğie gelerek taziyelerini bildirmişler, Baş Mabeynci Türk milletinin uğradığı kayıptan duyduğu çok derin ve samimi teessürü Türk milleti ve hükûmetinin bilmesini Kralın bilhassa arzu ettiğini, Hariciye Nazırı 
da Romanya hükûmeti namına, cihan tarihinde o kadar büyük ve asil rol oynamış bir simanın kaybı ile kendilerinin çok kıymetli bir dost kaybettiklerini acı bir surette duyduklarını beyan eylemişlerdir. Resmi dairelerde bayraklar matem alâmeti olarak yarıya indirilmiştir. 
Gazeteler hususi nüshalar çıkararak halkı haberdar eylediler ve yarın da merhumun eserini tanıtmak üzere fevkalâde nüshalar çıkaracaklar. 
Elçilikte açıklmış olan defter-i mahsusa Hükûmet erkânı, ecnebi sefirler, sabık Nazırlar, maruf birçok zevat imza etmekte, taziyelerini bizzat ifade etmektedirler.” 16 

10 Kasım 1938: Romanya eski Dışişleri Bakanı N. Titulesco, Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’a şu telgrafı çekti (çeviri): 

“Büyük, şanlı ve bilge Cumhurbaşkanı Atatürk’ün ölümüne pek üzüldüm. En içten başsağlığı dileklerimi kabul buyurmanızı ve Hükûmetinize sunmanızı rica ederim. Öyle büyük bir Şefi yakından tanımış olmayı ve Balkan Paktı dolayısyla onunla birlikte yan yana çalışmış olmayı kendim için her zaman nadir bir ayrıcalık sayacağım. Bu acı anda içten dostluk duygularıma lütfen inanmanızı özellikle rica ederim.” 17 

10 Kasım 1938: Yunanistan Başbakanı Metaxas, Türkiye Başbakanı Celal Bayar’a şu telgrafı çekti (çeviri): 

“Yunan Hükûmeti, Yunan halkı ve ben, dost ve müttefik Türkiye’yi pek derinden sarsan millî matemi, en büyük acıyla paylaşıyoruz. Bu yaslı anda bütün Yunanistan, kendisine karşı pek büyük bir sempati beslediği asil dost milletin yanındadır. Seçkin Şef, kahraman asker ve Türkiye’nin aydın yaratıcısının hatırasına saygı besleyen Yunanistan, Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk’ün, Türk-Yunan Antantı’nın baş mimarı ve Türk ve Yunan milletlerini barışçı işbirliği ülküsü etrafında birleştiren sarsılmaz dostluk bağlarının da kurucusu olduğunu hiçbir zaman unutmayacaktır. Yunanistan, güçlü eseriyle Türk milletinin kaderini çizmiş olan Büyük Ölü’nün duygulandırıcı hâtırasını sadakatle yaşatacaktır.”18 

11 Kasım 1938: Fransa İçişleri Bakanı Albert Sarraut, Paris-Soir gazetesinde “Atatürk” başlıklı bir yazı yayınladı. Daha önce Büyükelçi olarak Türkiye’de bulunmuş ve Atatürk’ü yakından tanımış olan Sarraut şunları yazdı: 

“Başkan Atatürk’ün ölümü, o güzelim Türkiye için muazzam bir kayıptır; O’nun kahramanlığı ve dehasıdır ki, Türkiye’yi bağımsızlığa kavuşturmuş ve kalkınma yoluna koymuştur. O’nun ölümü Fransa için de bir kayıptır; çünkü Atatürk, Fransa’nın sadık ve içten bir dostuydu. Bu ölüm, barış davası bakımından da bir kayıptır, çünkü O, Devlet Başkanı olarak, yüksek bir vicdanla, yorulmadan barışı 
korumak için çaba harcıyordu...”19 

11 Kasım 1938: Hatay Devleti Reisi Tayfur Sökmen, Türkiye Cumhurbaşkanı Vekili Abdülhalik Renda’ya şu başsağlığı telgrafını gönderdi: 

“Türk âleminin ve bütün Şark’ın Ulu Atasının ebedi ziyaı Hatay’ısonsuz teessürlere gark etmiştir. Büyük Önderin, rejimini ve aydınlattığı izleri takip edecek olan Türk milletinin ve Türk varlığının izleri üzerinde, bütün varlığımızla yürüyeceğimizi ağlayarak arz ederim.” 20 

11 Kasım 1938: Türkiye’nin Londra Maslahatgüzarı Kadri Rizan Ankara’ya şunları telledi: 

“Büyük felaket haberini resmen bildirmek üzere dün akşam Hariciye Nezaretine gittim. Nazır Meclis’te meşgul olduğu cihetle Müsteşar ile görüştüm. Son derece müteellim ve müteessir olduklarını, kederimize bütün kalpleri ile iştirak ettiklerini bizi de mütehassis edecek bir lisan ile ifade etti. Türkiye’nin büyük bir şef, cihanın harikulade beynelmilel bir sima, İngiltere’nin büyük bir dost gaip ettiklerini söyledi.”21 

11 Kasım 1938: Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Enis Akaygen Ankara’ya şunları telledi: 

“Reisicumhurmuz Atatürk’ün ebedi ufulü daolayısile Saray-ı Şehinşahi ve Hükûmet bir ay resmi matem ilan etmiştir. Şehinşah Hazretleri tedfin merasiminin sonuna kadar İran’da askerî ve resmi diğer emakin üzerine ve ecnebi memleketlerdeki İran mümessilliklerinde bayrağın yarıya çekilmesini emir buyurmuştur. Bu irade-i Şehinşahi bugün bütün gazetelerde ilan edilmiştir.” 22 

11 Kasım 1938: Sovyetler Birliği Merkez İcra Komitesi Reisi Kalinin, Türkiye Cumhurbaşkanı Vekili Abdülhalik Renda’ya şu telgrafı çekti (çeviri): 

“Dost Cumhuriyetin, ismi büyük Türk milletinin istiklal ve refahı için olan kahramanca mücadelesinin bütün devresini sembolize eden yüksek Başkan Kemal Atatürk’ün vefatı haberlerinden pek ziyade müteheyyicim. 
Bu acı vesileyle samimi taziyelerimi kabul buyurunuz.”23 

11 Kasım 1938: Sovyet Dışişleri Bakanı Litvinov, Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’a şu telgrafı çekti (çeviri): 

“Türkiye istiklalinin ve barış davasının yorulmaz mücadelecisi ve Türk-Sovyet dostluğunun bânisi yüksek devlet adamı Kemal Atatürk’ün ölümü haberlerinden pek ziyade mütessir ve müteheyyiç olarak samimi ve candan taziyelerimi arza müsaraat eylerim.”24 

12 Kasım 1938: Türkiye’nin Kahire Elçisi Şevki Alhan şunları telledi: 

“ Atatürk’ün vefatı kendisini saygı ile seven bütün Mısır’da büyük acı uyandırdı. Matbuat, yazılarında O’nun yarattığı ölmez eserlerden bahsederek milletimize derin taziyelerini sunuyorlar.* Sureti mahsusada İskenderiye’den gelen Başmabeynci, Majeste Kralın, Meclis Reisi parlemanın taziyelerini, Hariciye Nazırı ile müsteşarı ayrı ayrı gelerek hükûmetin teessürlerini tebli ettiler. Diğer taraftan Kral ailesine mensup prens ve prensesler ile pekçok dost Mısırlılar acılarını bildirmek üzere âcizlerşni ziyaret ettiler. Hükûmetin kararile 
cenaze merasiminin sonuna kadar Parleman ve resmi devair bayraklarının yarıya indirileceği maruzdur.”25 

* Bir örnek: 11 Kasım 1938 günlü El Ahram gazetesi şunları yazmıştı: 

“Mustafa Kemal öldü. O, Türk milletinin atası ve son asırların yetiştirdiği en büyük adam. Türkiye’yi kulluktan kurtaran, istilacılara karşı saldırı ateşini yakan, savaş meydanlarında ona başbuğluk edip kurtuluş sahiline çıkaran adam öldü...Tarih onun adını ebedileştirecektir...
Bütün Şark âlemi, Türk milletine en derin taziyelerini sunar. Dün ölümünü öğrendiğimiz Atatürk’ün, dünyanın en büyük adamı olduğunu tarihin kaydetmesi hiç de uzak değildir...” (Ayın Tarihi, II. Teşrin 1938 No. 60 Mükerrer, sç 194) 

13 Kasım 1938: Türkiye’nin Sofya Elçisi Şevki Berker Ankara’ya şunları bildirdi: 

“Başvekil, Atatürk’ün cenaze merasiminde bulunmak üzere Kral namına Saray Nazırı General Panof’u, Hükûmet namına General Daskalof’u ve ordu namına da Sofya garnizonu kumandanı General Bukakşi ve 72 nefer, 5 zabit ve 6 zabit vekilinden mürekkep bir kıtayı asker, ye göndermeye karar verdiklerini söyledi...Kral’ın Atatürk’e karşı beslediği yüksek takdir hislerile merhumu müşarileyhin vaktiyle Ataşemiliter olarak Bulgar ordusu ile temasını ve Bulgaristan’a karşı gösterdiği dostluk hislerini ve Harbi Umumide Türkiye-Bulgaristan ordularının silah arkadaşlığını nazarı itibara alarak bu merasime hakiki bir dostluk tezahürü ile iştirak etmek arzusunu izhar ettiğini 
ve bunu da ilk defa olmak üzere bize karşı yaptığını söyledi.” 26 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder