15 Kasım 2019 Cuma

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÜN DEVLET ADAMLIĞI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER, BÖLÜM 2

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ÜN DEVLET ADAMLIĞI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER, BÖLÜM 2




    “Biz, ne Bolşevikiz ne de Komünist, ne biri ne de diğeri olamayız. 
Çünkü biz millîyetçi ve dinimize saygılıyız”. 43 derken; 

“Şurası unutulmamalıdır ki, Türk Aleminin en büyük düşmanı komünistliktir! Her görüldüğü yerde ezilmelidir”44 sözleri ile de, kısa ve öz olarak mesajı vermekte dir. 

Atatürk yaşadığı dönemlerde ortaya çıkan ve II. Dünya Savaşı’nın önemli sebeplerinden olan Almanya ve İtalya’nın Faşizmi ve Nasyonal Sosyalizmini de aynı şekilde reddetmiştir. 

Bugün günümüzde isimleri değiştirmekle birlikte amaç ve içerik bakımından aynı olan tehlike ve tehditler vardır. Bunlar nedir? 

Devletimizin ve milletimizin varlığına, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik yıkıcı ve bölücü terörist faaliyetler; samimi ve gerçek dini inanış ve gereklerini yerine getirmekten uzak, halkımızın inançlarını sömüren suistimal eden anti laik faaliyetler ve din sömürüsü; demokratikleştirilme kisvesi altında devletimizin yasama, yürütme ve yargı yetkilerine müdahale; siyasi, ekonomik ve kültürel emperyalizm Atatürk’e göre bir başka tehlike de, Büyük ve hayali şeyleri, yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden, bütün dünyanın  düşmanlığını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine çekmekti. 

Geçmişte bunu yaşadığımızı kastederek;. 

“Biz, panislamizim yapmadık. Belki “yapıyoruz, yapacağız” dedik. 
Düşmanlarımızda “Yaptırmak için bir an önce öldürelim!” dediler. 

Panturanizm yapmadık!... “Yaparız, yapıyoruz dedik yapacağız dedik ve yine öldürelim” dediler. Bütün dava bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığımız ve yapamadığımız kavramlar peşinde koşarak, düşmanlarımızın adedini ve üzerimize olan baskılarını artırmaktansa, tabii halimize, asıl durumumuza, geçerli olan durumumuza dönelim. Kendimizi bilelim. 

Bu nedenle biz, “hayat ve bağımsızlık isteyen milletiz ve yalnız ve ancak, bunun için hayatımızı feda ederiz”45 demektedir. 

Atatürk’ün bu sözlerinin amacı geçmişte yapılan hataların tekrarına engel olmaktır. Çünkü; resmi devlet ve hükûmet politikası olarak takip edilmeyecek veya edilemeyecek bazı fikir veya siyasetlerin varmış veya gerçekmiş gibi gösterilmesi; ülkemize yönelik tehlikelerin artmasına sebep olacaktır. Dolayısıyla gerçekten uzak söylemlerde bulunarak; öncelikle komşularımızın ve dünyanın düşmanlığını çekmek; hem aleyhimize bir kamuoyu oluşmasını, hemen sonrasında bize karşı resmi veya gayriresmi tedbirlerle birlikte tehlike 
ve tehditlerin oluşmasına neden olacaktır. Bu demek değil ki devletimizin, hükûmetimizin, yakın, uzak ve en uzak millî hedefleri ve siyaseti olmayacak! Tabiiki “dış siyaset, iç teşkilat ve iç siyasete dayandırılmak ve hayali dış siyaset peşinde koşmamak”46 şartıyla olacaktır. 

Atatürk, “Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık istediğimizi herkesin anlaması gerekir”47 (1923) derken; barışı, ancak tam bağımsızlık sağlanması şartıyla kabul ediyordu. “Barışın kanla değil mürekkeple imza etmek isteyen”48 ve tercih eden Atatürk “aksi takdirde mücadelenin ve savaşın devam edeceğini memleket için gerekli olan sonucun mutlaka elde edileceğini”49 de özellikle vurguluyordu. 

“Türkiye’nin kesinlikle barış sever birsiyaset takip ettiğini”50 söyleyen ve “Komşularıyla ve bütün devletlerle iyi geçinmek, Türkiye siyasetinin esasıdır… 

Bu ilkenin bütün devletlerce siyaset esası kabul edilmesiyledir ki, medeniyet için ve milletin saadet ve refahı için en lazımlı olan sulh, istikrar meydana çıkmış olur”51: diyen Atatürk; dışarıdan gelen saldırgan tehlikeler, özellikle aniden çıkacak savaş tehlikesine karşı, milletlerin birleşerek önlemler alınmasını isterdi. “Eğer bir harp, bir bombanın patlaması gibi birden bire çıkarsa, milletler harbe mani olmak için silahlı mukavemetlerini ve mali güçlerini, saldırgana karşı birleştirmekte kararsızlık göstermemeli. 

En hızlı ve etkili tedbir, muhtemel bir saldırgana saldırının yanına kar kalmayacağını açıkça anlatacak, milletlerarası teşkilatın kurulmasını”.52 istemiştir ve bunları da gerçekleştirmiştir. 

Milletlerarası teşkilatlar, hem iç ve dış güvenliği, hem de karşılıklı huzur ve barışı sağlamak ve korumak adına önemli idi. Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinden hareketle, kendi döneminde gerçekleştirdiği milletlerarası teşkilatlara örnek ise; 

1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne girilmesi, 1934 yılında Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında bir Balkan Antantı’nın oluşturulması; 1937 yılında Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı’nın imzalanmasıdır. 

Atatürk’ün ülkemize ve milletimize yönelik tehdit ve tehlikeler karşısında; kendi gücümüzle karşı koymanın yanı sıra uluslararası da anlaşmalar ve ittifaklar yapması, uluslararası denge ve barış siyasetini önemsediğini gösterir. 

Atatürk, 1 Mart 1921’de TBMM’nin 2.Toplanma Yılının Açılış Konuşması’nda; Millî Mücadele dönemindeki iç isyanlar ile ilgili gelişmeler ve bastırılması hakkında bilgi verirken; kandırılmış ve kışkırtılmış halkı aydınlatarak bilgilendirerek gerçek durumdan haberdar eylediklerini ifade etmektedir.53. 

Bu çok önemli bir konudur. Çünkü eğer halk, eğiterek, öğreterek, anlatarak hatta belgeleyerek, açıklayarak bilgilendirilmez ise, bilinçlendirilmez ise; yalan ve yanlış şeylerle halkı, tesir altına alacak karşı kuruluş, cemiyet, zümre veya başka bir devlet ve millet olacaktır. Yani devletin boş bıraktığı alanı birileri veya birşeyler mutlaka dolduracaktır. Dolayısıyla devlet, tüm millet fertlerini gerçek 
bir millî eğitim sistemi içerisinde yoğurarak eğitmelidir. Çünkü “Eğitimde süratle yüksek bir seviyeye çıkacak bir Milletin hayat mücadelesinde maddi manevi bütün kudretlerinin artacağı muhakkaktır”.54. 

“Bir milletin gerçek kurtuluşunun eğitim ile olacağını!”.55 daima vurgulayan Atatürk; terbiye (eğitim)in, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksek bir toplum halinde yaşatacağını, ya da bir milleti esâret ve sefâlete terk edeceğini bildiğinden.56 bundan dolayı uygulayacakları siyasetin temelinde cehaletin ortadan kaldırılması fikrini esas almıştır. 

Bu Nasıl Gerçekleştirilecekti? 

Atatürk’e göre; okuma-yazma öğretmek, vatanını, milletini dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafi, tarihi, dini ve ahlaki bilgiler vermekti.57. Bu bilgilerle donanmış halkın, iç ve dış tehditlere malzeme olması veya içinde olması pek mümkün görünmemektedir… “Memleketimizin en ileri, en hoş, en güzel yerlerini üç buçuk sene kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferinin sırrı nerededir bilir misiniz?” diye sorar ve cevap verir; “Orduların sevk ve idaresinde ilim ve fen esaslarını rehber almaktır. Milletimizi yetiştirmek için asıl olan mekteplerimizin, üniversitelerimizin kuruluşunda aynı yolu takip edeceğiz. Evet, milletimizin siyasi, sosyal hayatında, milletimizin fikir terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır”.58. 

Türkiye Cumhuriyeti’ni fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek (ahlaklı, seciyeli) muhafızlar koruyacaklardır.59. 
İşte bu nitelik ve kabiliyette “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesilleri yetiştirmek için, öğretmenleri görevlendiren Atatürk; yeni neslin, 
öğretmenlerin eseri olacağını da vurgulamaktadır.60. 

Atatürk’e göre çözüm, okuldur. Çünkü; okul, “genç dimağlara, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete şerefi ve bağımsızlığı öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en doğru yolu belletir… Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer alim olmaları lazımdır. Bunu temin eden okuldur”.61. 

“Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız”.62 diyen Atatürk; “Bütün ümidim gençlikte dir. Atatürk yeni Türk Cumhuriyetinin yeni nesle vereceği terbiyenin kesinlikle “millî terbiye” olduğunu ve “Millî ahlâkımızın medeni esaslarla ve hür fikirlerle beslenmesini ve takviye olunmasını”.63 isteyerek; “Gençliğin çalışkan, duyarlı ve millîyetçi yetişmesi esas dileklerimizdendir. Gençlik her türlü faaliyetlerinde Cumhuriyet kanunlarına ve Cumhuriyet kuvvetlerinin usul ve kurallarına uymaya da dikkatli olmalıdır”.64 der 

“Yüksek tahsil gençlerimizi, istediğimiz ve muhtaç olduğumuz gibi millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetiştirme… ”nin.65 önemini vurgular. 

Memleket davalarının ideolojisini anlayacak, anlatacak nesilden nesile yaşatacak kişi ve kurumları yaratmak”66 bu da, eğitimin amacı olmalıdır. 

“Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır”.67. 

“Her şeye rağmen, muhakkaka bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim değil; bütün bu karanlıkların, ahlaksızlıkların, şarlatanlıkların içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir”.68 diyerek gençlere yol gösterir. 

“Muhterem gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır. Galip olmak, mağlup olmak. Size, Türk Gençliğine terk ettiğimiz ve bıraktığımız vicdanı emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız…”.69 der 

Türkiye nüfusunun büyük bir oranı genç bir nüfus ise ve bu büyük bir potansiyel güç ise; bu gücün farkına varmak, sahip çıkmak ve doğru değerlendirmek lazımdır. İşte Atatürk bu gücün farkındadır. “ Gençler!; Cesaretimizi kuvvetlen diren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli örneği 
olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz”.70. 
“…Sizler yani, yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere, yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yükselme idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız…”.71 

“Gençler!, benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum”.72 diyerek Gençliğe olan güveninden öte, büyük de bir sorumluluk yüklemektedir. 

Üstelik Atatürk, Türk Devleti’ne ve Türk Milleti’ne yönelik tehdit ve tehlikelerin neler olduğu ve yapılması gerekenleri “Gençliğe Hitabe”de tüm açıklığı ile ortaya koymakta ve çözüm önerilerini de beraberinde sunmaktadır. 

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder