14 Kasım 2019 Perşembe

ÇAĞINA VE BÖLGESİNE SIĞMAYAN ÖNDER: ATATÜRK BÖLÜM 2

ÇAĞINA VE BÖLGESİNE SIĞMAYAN ÖNDER: ATATÜRK BÖLÜM 2




16. Atatürk’ün Hatay konusunda İstediği dinamizmi göremeyince basın yoluyla hükûmeti eleştirip baskı uygulaması: 

Gece gündüz Hatay meselesiyle uğraşan Atatürk, çözüm konusunda gelişme olmayınca Meclis’teki müzakerelerin sonucunu ve hükûmetin kararını da değerlendirerek meseleyi bizzat halletmek üzere 5 Ocak 1937 günü Istanbul’dan trenle yola çıktı. Hedef Hatay idi…Yola çıkar çıkmaz ordunun güneydeki birliklerinin komutanlarına birliklerini güney sınırlarına doğru kaydırmalarını emreden Atatürk, bu arada Basvekili, Hariciye ve Dahiliye Vekillerini ve Mareşal Fevzi Çakmak’ı da Eskişehir’e çağırtmıştı 

6 Ocak günü Eskisehir’de Basbakan Inönü, Maresal Fevzi Çakmak, İçisleri ve Dışisleri Bakanlari ile yapılan ve 4 saat süren Hatay toplantısında Atatürk’e Ikinci Dünya savaşının pek yakın olduğu, Hatay konusunda “bir askerî harekât şıkkına girmenin mahzurlu olacağı” konusunda görüş bildirildi. Bu açıklamalar üzerine Atatürk onların görüşüne katildığıni ifade ederek girisiminden vazgeçti. 
Eskişehir’den ayrılıp Afyon’a uğradıktan sonra 7 Ocak günü Konya’ya vardı, sonra yoluna devam ederek Ulukışla’ya geçti. Aynı gün Paris’te gerçekleşen Davaz-Viénot görüşmesinden sonra Fransızlar tutum değiştirdi 23 ve bundan sonra Atatürk Niğde üzerinden Ankara’ya döndü. Ama bu yolculuk süresince başta güney bölgeleri olmak üzere bütün millet savaş çıkacakmış gibi, adeta Atatürk’ün bir işaretini beklemişti.. 

Atatürk’ün yolculuğundan beş gün sonra Antakya’da yapılan ve 60 bin (ya da 80 bin) Türk’ün katıldığı muazzam gösteri, sanki ona “Paşam, hazırız” mesajı veren bir cevaptı. 

17. Atatürk Hatay davası konusunda çok kararlı olmasına ve sabırsızlanmasına rağmen başvekilin bu konudaki isteksizliği ve gizli muhalefeti ona sıkıntı veriyordu. 

Bu yüzden Kurun gazetesinin 2226 Ocak 1937 tarihleri arasındaki nüshalarında Asım Us imzasıyla yayınlanan yazılarla hem hükûmeti eleştirip harekete geçmeye, dinamik bir politika izlemeye davet etti, hem de Fransa’yı eleştirerek 
gözdağı verdi. (Atatürk aynı yöntemi daha önce Aralık 1936’da uygulamıştı.). Böyle bir yöntem bir devlet başkanı tarafından belki de dünyada ilk defa kullanılıyordu. Sonbahara doğru Başvekil değişikliği yapılarak İnönü’nün yerine Celal Bayar Başvekil olmuş, Atatürk’ün istediği çizgide bir Hatay politikası izlenmeye başlamıştı. Nihayet Milletler Cemiyeti İskenderun Sancağı’na (Hatay) bağımsızlık verilmesini kabul etti. Şimdi seçimler yapılacaktı. Suriye Milletler Cemiyeti’nin bu kararına gösterilen tepkilerle çalkalandı. 

Böyle gergin bir ortamda Mart 1938’de Suriye Başveziri Cemil Mürdüm’ün Şam’da kendisiyle görüşen Cumhuriyet gazetesi muhabirine söylediği sözler çok anlamlıydı. Başvekil diyordu ki: Atatürk yalnız Türklerin değil, bütün şarkın atasıdır. Bütün şark milletleri onun açtığı nurlu yolu takip etmektedir ve bu yolda devam edeceklerdir. Eğer Atatürk olmasaydı Şark milletlerinin hali ne olacaktı? 
Binaenaleyh, onun adı “Atatürk” değil, “Ataşark” tır… 24 

Herbert Melzig ise Atatürk’le ilgili olarak yazdığı kitabında hemen hemen buna yakın ifadeler kullandıktan sonra “Onun hüviyeti Nil sahillerinden eski Çin denizine kadar bir efsane olmuştur” diyordu 25. 

Atatürk 1938 yılı başlarında rahatsızlanmış, tedavisine başlanmıştı. Hatay davasına zarar vereceği endişesiyle basında bu konuda haber yayınlanmamasına özen gösteriliyor, olumlu haberler verilmesine çalışılıyordu. Ama dış basın bu haberleri abartarak verdiğinden Fransızlar işi ağırdan almaya başlamış, adeta bir beklenti içine girmişlerdi. Amaç, Hatay Türklerinin maneviyatını sarsmak ve mücadelenin yararsızlığını kabul ettirmekti. 

19 Mayıs 1938 günü Beyrut’tan Avrupa ve Amerika’nın her tarafina çekilen ve Atatürk’ün tehlikeli bir surette ve devlet ilerine bakamayacak derecede ağır hasta olduğunu duyuran telgraflar Atatürk’ün tepki göstermesine, üzülmesine yol açtı. 

Doktorlar Atatürk’ün günde 23 saat dinlenmesi gerektiğini söylüyorlardı. Ama o, Hatay meselesini ve milletine verdiği sözü düşünerek 19 Mayıs günü Ankara’da Gençlik ve Spor Bayramı törenlerini izledikten sonra, saat 17.00’de özel treniyle Ankara’dan Mersin’e doğru önemli bir yolculuğa çıktı. Hem güneyde durumu sınıra yakın bir yerden inceleyecek, Adana-Mersin civarındaki askerî birlikleri 
teftiş edecek, hem de Fransa’ya ve dünya kamuoyuna gerekli mesajları verecektir. (Bu sırada Türkiye’nin 30 000 kişilik bir kuvveti beklemekte, birliklerin manevraları devam etmektedir.) 

20 Mayıs günü saat 13.00’te Mersin’e varan Atatürk halkın coşkun sevinç gösterileriyle karşılandı. Sonra istasyonda askerî birliklerin dört saat süren geçit resmini ayakta izledi. 

Atatürk kendisiyle ilgili propagandaları etkisiz hale getirmek amacıyla, geçit resmi sırasında bol bol resim çekilip, mümkün olduğu kadar çabuk çoğaltıldıktan sonra Hatay’a gönderilmesini emretti. Fotoğrafçılar bütün gece çalışarak resimleri çoğalttılar. Ertesi gün bu resimler Mersin Valiliği’nce özel kuryelerle Hatay’a gönderildi26. Mersin’den gelen resimler Antakya’da gazeteci Selim Çelenk’e ulaştırıldı. Selim Çelenk gece Halep’e giderek klişe yaptırıp döndü ve resim 25 Mayıs günü Antakya’da Atayolu, Iskenderun’da “Hatay” gazetelerinde yayınlandı. Bu gazetede resmin üstünde” Büyük Şef Mersin istasyonunda dünyanın karşısında ayak üstündedir.” Resmin altında ise: Şarkın güneşi başucumuza indi. SEVİN HATAY ÖĞÜN ŞARKA SELAM DUR EMPERYALİZM” yazıları vardır 27. 

Gerek bu iki gazeteden, gerekse diğer ajanslardan Atatürk’le ilgili fotoğraf ve haberleri gören Türkler ümitle doldu, Araplar ve Fransızlar askerî harekat 
endişe ve telaşına kapıldılar. 

Diğer yandan, Ankara’da Hatay’la ilgili olarak yabancı ülkelerin elçileri ile yapılan görüşmeler günü gününe Atatürk’e ulaştırılıyordu... 
Atatürk, bu mesele çözümlenmeden Ankara’ya dönmeyeceğini söylemişti. Gelişmelerle ilgili yeni durumu Ankara’dan telefonla kendisine arzeden Başvekil Celal Bayar’a şöyle talimat verdi : 

“- Ecnebi sefirlere deyiniz ki, Atatürk Mersin’dedir ve Hatay meselesi halledilinceye kadar Mersin’de kalacaktır”28. 

23 Mayıs 1938 günü Milletler Cemiyeti, Türkiye’nin talebi üzerine yaptığı toplantıda Türk tezini kabul etti, “hiçbir Türk’ün İslam-Sünni yazılamayacağına” karar verdi. Karar telgrafla Antakya’daki heyet sekreterliğine (Seçim Komisyonu Sekreterliği) bildirildi. 24 
Mayıs günü Mersin’e telefon eden Başvekil Celal Bayar Valiye, 

“- Atatürk’e arzediniz. Fransız ve İngiliz Elçileri ile görüştüm. Bütün şartlarımızı kabul ediyorlar” mesajını iletti. Atatürk bunu öğrenince memnun oldu 29. 

Aynı gün Atatürk Adana’ya gitti. Şehirde kendisini mahşeri bir kalabalık sevinç gösterileriyle karşıladı.. Bundan sonra piyade ve topçu birliklerinin geçit resmi başladı. Tören için dört tümenden oluşan sefere hazır bir tören birliği hazırlanmıştı ve her türlü tören protokolünün ötesinde, generaller de tümenlerinin başında yaya geçiyorlardı. Geçit resmi uzadıkça rahatsızlığı ve yorgunluğu arttığından Atatürk törenin çabuk bitmesi için “daha çabuk, daha çabuk” diye hızlı geçmeleri emrini verdi. Asker hızlı yürüyüşle geçit resmini 
bitirdi. Aynı akşam trenle Ankara’ya hareket edildi. 25 Mayıs günü Ankara’ya varan Atatürk, oradan İstanbul’a gitti. Hastalığın ağır günleri başlıyordu. 

Bundan sonra Hatay süreci hızlandı. İki hafta sonra Org. Asım Gündüz başkanlığında bir Türk askerî heyeti Antakya’ya giderek Fransız askerî heyeti ile görüşmeler yaptı. Seçim güvenliğini sağlamak için Türkiye ve Fransa Sancak’a asker gönderecektir, ama bazı hususlarda anlaşma sağlanamayınca Asım Gündüz’ün görüşmeleri keserek dönmesi gündeme geldi. Celal Bayar Mareşali, Emniyet Umum Müdürü Şükrü Sökmensüer’i ve Numan Menemencioğlu’nu da alarak, durumu Atatürk’e arzetmek üzere birlikte İstanbul’a gittiler ve Savarona yatında dinlenmekte olan Atatürk’ün huzuruna çıktılar. Atatürk, kendisine arzedilen bilgileri dinledikten sonra en uygun çözümü gösteren bir talimat verdi, bu çözümü Fransızlar da kabul ettiler 30. Bu talimatın Antakya’daki heyete iletilmesinin hemen ardından Antakya’da son oturumlarda anlaşma sağlandı... 2 Temmuz 1938 günü parafe edilen Askeri Anlaşma 3 Temmuz 1938 günü saat 
08.00’de imza ve teati edildi 31. Askeri heyet Antakya’dan ayrıldı.. Ertesi gün pazar olmasına rağmen Fransız Dışişleri Bakanlığı çalıştırılır ve Türkiye ile Fransa arasında askerin Hatay’a girişini sağlayan anlaşma imzalandı. 5 Temmuz 1938 günü 48. Takviyeli Dağ Alayı, halkın coşkun ve hasret dolu gösterileri ve sevinç gözyaşları arasında iki koldan (Hassa ve Payas) Hatay’a girerek Atatürk tarafından belirlenmiş olan yerlerde konuşlandırıldı. 32. 
Türk Askerinin girişiyle Hatay kurtulmuştu! 

19. İnsani duyguların ve büyüklüğün zaferi: 

Yüzelliliklerin affı 

1938 yılı Cumhuriyetin 15. yıldönümüdür. Atatürk Meclis tatile girmeden af çıkmasını ister ve bu işin takibiyle Dışişleri Bakanını görevlendirir. Sonuçta Atatürk, bu defa da şiddetle karşı çıkanlar bulunmasına rağmen, olayı bizzat takip eder ve “Büyük milletin eseri kadar affı da büyüktür” diyerek genel af çıkartır 33. 

Ve bu af çıkarılırken devlet hiç kimseye de sormaz! Yüzellilikler affedilmişlerdir. Ama 10 yıl görev alamayacaklardır. 
Bu yüzden kimse kendilerine iş vermez. Atatürk bunu öğrendiğinde üzülür ve “bir kimsenin ekmeksiz kalmasını istemeyiz. Onları memlekete aç bırakmak için getirmedik” diyerek bu olumsuz davranışa engel olur. 

Yüzelliliklerin affı küçümsenmeyecek önemde ve dünya çapında bir olaydır ama Atatürk’ün bu yiğitliğini kimse anlayamamış, takdir edememiştir: 

Refik Halid’e göre, Meclis’te karşı çıkanlara rağmen ittifakla kabul edilen Yüzelliliklerin affı, Türkiye dışında yabancı ülkelerde tek bir politika suçlusu bırakmamıştır ve bu, dünya çapında bir rekordur! 34 

Yüzelliliklerin affı Atatürk’ün değme yiğite nasip olmamış, çok yüksek ve çok insanca hareketlerinden bir tanesidir ve umumi politika tarihinde bile yer alacak değerdedir. Çünkü o listede Refik Halid ve benzeri birkaç kişi dışında, eli silahlı, beli tabancalı niceleri vardır! Ve hepsi kayıtsız şartsız affedilmiştir. Refik Halid, bunun küçümsenmeyecek bir iş olduğunu belirttikten sonra, bu bahsi Atatürkçü 
muharrirlerin ve hatıracıların yazılarında belirtmeyişlerine ve onun parlak icraatı arasında anmayışlarına hayret eder. Çünkü bu, emsalsiz ve küçümsenmeyecek bir iştir 35. 

20. Bir devlet adamının kurduğu İkinci devlet - Atatürk’ün son eseri: 

Hatay Devleti. 2.9.1938, Hatay’da seçimler Türk askerinin varlığı sayesinde huzur içinde yapıldı ve Hatay Devleti meclisini oluşturacak milletvekilleri seçildi. 
Atatürk, müstakbel Hatay Cumhurreisinin Tayfur Sökmen olmasını istediğinden, Tayfur Sökmen, kuruluş hazırlıklarına katılmak üzere 25 Ağustosta Dörtyol’dan Antakya’ya gitti. 

2 Eylül 1938 günü Hatay Millet Meclisi’nin Antakya’da Gündüz Sineması’nda toplanmasıyla Hatay Devleti kurulmuş oldu. Meclis başkanlığına Abdulgani Türkmen seçildi, yapılan konuşmalardan sonra yemin töreni yapıldı, bütün milletvekilleri Türkçe yemin ettiler. 

Daha sonra Tayfur Sökmen 40 Mebusun oy birliği ile Devlet Reisliğine seçildi.. Devletin adı “HATAY DEVLETİ” olarak kabul ve ilan edildi. Hatay Devleti bir Türk devleti, bayrağı Atatürk’ün çizdiği bayrak ve millî marşı Türk İstiklal Marşı’ydı 36. 

21. Türkiye’nin ve dünyanın büyük kaybı, Hatay’ın En Büyük Yası 10 Kasım 1938 günü Türk dünyası eşsiz bir lideri, Türkiye Cumhurbaşkanını, Hatay en büyük âşığını, kurucu ve kurtarıcısını kaybetti. Atatürk’ün ölümünün öğrenilmesi Hatay’da derin bir üzüntü yarattı. Bütün halk yas tutuyordu. Hatay’da bir ay millî matem ilan edildi. 

Bayraklar yarıya indirildi ve dükkânlar kapatıldı, okullar tatil edildi. Minarelerde salâlar verildi, kiliseler çanlarını çaldılar. 

Lübnan Meclisinde milletvekilleri Atatürk için 5 dakikalık saygı duruşu yaptı. 

Beyrut’ta Atatürk için muazzam bir cenaze töreni düzenlendi, şehir baştan başa bir matem havasına büründü, Lübnan’da millî matem ilan edildi.. Lübnan müftüsü tarafından verilen bir emirle bütün Beyrut camilerinde gaip namazı kılındı, büyük ölünün ruhuna dualar okundu. Şam’da bayraklar yarıya indirilerek matem ilan edildi, Cuma günü namazdan sonra Emevi camiinde Atatürk için gaip namazı kılındı, dualar edildi 37. 

Çin gazeteleri Atatürk’ün Asya’daki bütün milletlerin babası, mürşidi, rehberi ve kurtarıcısı olduğunu, Çin milletinin, en büyük şefin ölümüne kardeş Türk milleti ile birlikte ağladığını yazdı.Batı basınında olduğu gibi Ortadoğu basınında da Atatürk hakkında çok etkileyici yazılar yayınlandı. Örnek olarak, Beyrut’ta çıkan Ebabil gazetesi şöyle yazıyordu: 

“Ataşark ölmüştür. Sultanları kovan, orduları tarumar eden, Çanakkale kahramanı, sakarya’nın halikı Mustafa Kemal öldü. 

Türkiye’yi yoktan var eden, onu en kuvvetli devletler mertebesine çıkaran, vatanı kölelikten efendiliğe, zilletten şerefe götüren Atatürk öldü. Zulmün en büyük düşmanı, ebedi Kemalizm rejiminin ilâhı öldü. Adı anılınca önünde en kahhar başların eğildiği Gazi öldü. Kalplerimiz bu azim haile karşısında titriyor. Mantık durmuştur.”38

 ………. 

Atatürk, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun 20. yüzyıla en büyük armağanıdır. O, başarı merdivenlerinde hızla yükselmiş, ama bu yükseliş onu hırsın çılgın dalgaları arasına sürükleyememiş, o, gerçekçi bir dünya insanı olarak kalmış, gücünün temelindeki halkçı kaynağı asla gözardı etmemiştir. 
Atatürk, çağını çok iyi kavrayarak savaş meydanlarına sığmayan bir kumandan, çağına ve bölgesine sığmayan dünya çapında bir devlet adamıdır. 

O, tarihte iki devlet kuran devlet adamı olma ayrıcalığına sahip tek insandır. 

Sonuç olarak söylemek gerekirse, Atatürk’ün hayatında Hatay, gerek Yıldırım Orduları Komutanlığı, gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde çok özel bir yere sahip olmuş, ve hayatının son dakikalarına kadar bu konu ile meşgul olmuştur. 
10 Kasım1918’de Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığından ve Adana’dan buruk ayrılışından 10 Kasım 1938’e kadar olan dönemde Atatürk hem Hatay’ın işgalinin acılarını, hem de gerçekten müstesna bir zafer olan Türk askerinin Hatay’a tekrar girişini ve Hatay Devleti’nin kuruluşunu görmenin doyulmaz mutluluğunu yaşamıştır. Böyle bir mutluluk her faniye nasip olmaz. Onun ölümüyle 
Hatay’la ilgili projeleri de bir sır olarak kalmıştır. Nihayet Hatay Devleti de 29 Haziran 1939’da kendi varlığına son vererek Türkiye’ye katılma kararı almış ve 23 Temmuz 1939’da 18 yıldır ayrı kaldığı Türkiye’ye katılarak anayurdunun seçkin bir ili olmuştur. 

Atatürk’ün, Hatay mücadelesi sırasında başvurduğu yöntem ve yaklaşımların hepsi yeni, özgün, amaca, çağa ve uluslararası hukuka uygun uygulamalar olup, her biri örnek birer gelişme olarak tarihe geçmiştir. O sadece Türklerin değil, tüm mazlum milletlerin atası ve önderiydi. Bu yüzden ölümüne milletler ağlamış, çağında ve çağımızda bir emsali de henüz yetişmemiştir. Ama onu iyi kavramış 
nesillerin yetişmesi ve bu nesillerin onun emanetine sahip çıkması onun varlığı kadar önemli bir zenginlik olacaktır.. Millî Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda gecikmeden tedbir almalı, yeni nesillerin test ve tost arasında sıkışmış, kültürüne yabancılaşmış, yabancı dizi ve çizgi film kahramanlarına hayran nesiller olarak değil, Atatürk’ün ilkelerini, ideallerini ve hayat felsefesini özümsemiş fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller olarak yetişmeleri için her şey yapılmalıdır. Böylece Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak ve Atatürk’ün ruhu şad olacaktır. 

KAYNAKLAR: 

Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV (1917-1938), Türk Inkılap Tarihi Enstitüsü Yayını, Ankara 1964 
Atay, Falih Rıfkı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, İstanbul 1998 
Banoğlu, Niyazi Ahmet, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, Ankara 1981 
Borak, Sadi, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev, Demeç, Yazışma ve Söyleşileri, 2. Basım, İstanbul 1997 
Çelenk, Selim, Hatay’ın Kurtuluş Mücadelesi Anıları, Yayına Hazırlayan: Günay Çelenk, Antakya 1997 
Dumont, Paul, Mustafa Kemal, Çeviren: Zeki Çevikkol, Kültür Bakanlığı yayını, Ankara 1993 
Ebcioğlu, Hikmet Münir, Kendi Yazılarıyla Refik Halid, İstanbul 1943 
İnan, Arı, Tarihe Tanıklık Edenler, Ankara 1997 
Karay, Refik Halit, Bir Ömür Boyunca, İstanbul1990 
Konuralp, Nuri Aydın, Hatay Kurtuluş ve Kurtarış Mücadelesi Tarihi, Yayına Hazırlayan: Abdurrahman Konuralp, İskenderun 1996 
Konyalı, İsmail Hakkı (Sefil Molla), Sefil Molla Divanı (Yazma) 
Mechin, Benoist, Mustafa Kemal-Bir İmparatorluğun Ölümü, Türkçesi: Zeki Çelikkol 
Miralay Sedad, Yıldırımın Akıbeti, Erkânı Harbiyei Umumiye Talim ve Terbiye Dairesi yayını, Ankara 1927 
Mumcu, Ahmet, Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İstanbul 1992 
Mumcu, Ahmet, M.Kamil Su, Lise ve Dengi Okullar İçin T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, 4.Basım, İstanbul 2003 
Müderrisoğlu, Alptekin, Kurtuluş Savaşı’nın Mali Kaynakları, Ankara 1981 
Rafik, Abdulkerim, “Türkiye-Suriye İlişkileri” Çeviren: Sebahattin Samur, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 88 (Şubat 1994) 
Selçuk, Hamdi, Hatay’ın O Günleri, İstanbul 1972 
Şehsuvaroğlu, Lütfi, Atatürk’ün Sağlık Hayatı, Ankara 1981 
Sherrill, Charles H., Bir Elçiden Gazi Mustafa Kemal, Çeviren: Alp Ilgaz, Tercüman yayınları. 
Soyak, Hasan Rıza, Atatürk’ten Hatıralar, C. 2, İstanbul 1973 
Şimşir, Bilal N., Atatürk’ün Hastalığı, Ankara 1989 
Tekin, Mehmet, Hatay Basın Tarihi, Antakya 1985 
------------------, Hatay Basınında Atatürk, Antakya 1994 
------------------, “Hatay basın tarihinin altın sayfalarından biri: Yeni 
Mecmua”, Güneyde Kültür, Sayı: 111 (Mayıs 1998) 
------------------, Hatay Tarihi (2. Basım), Antakya 1999 
------------------, “İşgal yıllarında Antakya’da bir spor kulübü: Gençspor Kulübü”, Güneyde Kültür, Sayı: 16 (Haziran 1990) 
-----------------, Mehmetçik Hatay’da, Antakya 1988 
Turgut, Hulusi (Derleyen), Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, 2.Basım, İstanbul 2005 
Vaidis, Thomas A., Kemal Atatürk, Yeni Türkiye’nin Kurucusu, Çeviren:Ahmet Angın, İstanbul 1967 
Yavuz, Bige, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileriFransız arşiv belgeleri açısından, 1919-1922, Ankara 1994 
Yıldırım, Mustafa, 58 Gün-Mustafa Kemal ile Filistin’den Anayurdun Dağlarına, İstanbul 2004 
Yücebaş, Hilmi, Filozof Rıza Tevfik, Hayatı, Şiirleri, Hatıraları, İstanbul 1957 

DİPNOTLAR;

1 Mustafa Yıldırım, 58 gün- Mustafa Kemal ile Filistin’den Anayurdun Dağlarına, s.367 
2 Mustafa Yıldırım, 58 Gün- Mustafa Kemal ile Filistin’den Anayurdun Dağlarına., İstanbul 2004, s. 367-368; Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları s. 97. 
Ayrıca bkz: Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, İstanbul 1998, s. 72: Bir örgüt kurun, milli güç oluşturun, kendinizi savunun. Ben istediğiniz kadar silah veririm.” 
3 Nuri Aydın Konuralp, Hatay Kurtuluş ve Kurtarış Mücadelesi Tarihi, s. 12. 
4 Miralay Sedad, Yıldırımın Akıbeti, Erkânı Harbiyei Umumiye Talim ve Terbiye Dairesi Yayını, Ankara 1927, s. 270 
5 Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri IV (1917-1938), Ankara 1964, s.20 
6 Org. Muzaffer Ergüder’den nakleden: Em. Kur. Bnb. Samet Kuşçu. Bkz.: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev, Demeç, Yazışma 
ve Söyleşileri (2. Basım), İstanbul 1997, s. 168 (Belgelerle Türk Tarihi Dergisi’nin 1973 yılı sayılarından alıntı. 
7 Nuri Aydın Konuralp, Hatay Kurtuluş ve Kurtarılış Mücadelesi Tarihi, İskenderun 1996, s. 54-55. 
8 Nuri Aydın Konuralp, Hatay’ın…s. 46. Şeyhin mücadelesi Türk mücadele teşkilatı tarafından desteklendi. Ancak Ankara İtilafnamesinden sonra 
Türkiye’nin yardım ve desteği kesilince Şeyh Salih kuvvetleri Fransızlara yenildi ve mücadelesi sona erdi. 
9 Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşı’nın Mali Kaynakları, s. 522-523; Paul Dumont, Mustafa Kemal, s. 88; Bige Yavuz, Kurtuluş Savaşı 
Döneminde Türk –Fransız İlişkileri, s.158-159 
10 İ.Hakkı Konyalı, Sefil Molla Divanı 

Türklerin aslanı meydana geldi 
Hançerle düşmanın bağrını deldi 
Hem Gazi, hem mehdi unvanın aldı 
Canından geçenler girsin meydana 
……… 

Kemalın var etsin Hazreti Mevlâ 
İndallah kazandı rütbe-i bâlâ 
Kılıncı kınına koymadın hâlâ 
Bilmem hangi semti aldın nişana 
…….. 

Türkler bayram eder, kına yakınır 
Çarşılar, pazarlar çiçek sokunur 
Şenlikler yapılır, mevlit okunur 
Alkışlar edilir Türk kahramana.

20 Eylül 1338 (1922) 

11 Abdulkerim Rafik, ”Türkiye-Suriye İlişkileri”, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı 88 (Şubat 1994), s. 57 
12 A. Rafik, “Türkiye-Suriye İlişkileri”, Türk Dünyası…, s. 56 
13 Mehmet Tekin, Hatay Tarihi, Antakya 1999, s.125-126 
14 Mehmet Tekin, “İşgal yıllarında Antakya’da bir spor kulübü:Gençspor Kulübü”, Güneyde Kültür, Sayı :16 (Haziran 1990), s. 21. Çalıştırıcısı 
Türkiye’den getirilen bu kulübün futbol takımı Suriye kulüplerine karşı adeta Antakya Türklerinin milli takımıydı. 
15 Mehmet Tekin, Hatay Basın Tarihi, s.54-67 ; Mehmet Tekin, “Hatay Basın tarihinin altın sayfalarından biri: Yeni Mecmua, Güneyde Kültür, sayı:111 
(Mayıs 1998), s.1-28 
16 Mehmet Tekin, Hatay Tarihi 1999, s.139-140 
17 Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, İstanbul 1981, s. 306-307; Hikmet Münür Ebcioğlu, Kendi yazılarıyla Refik Halid, s. 76) 
18 Refik Halit Karay, Bir Ömür Boyunca, s. 210 
19 Mehmet Tekin, Hatay Tarihi, s. 149-151 ; Hulki Öcal, Hatay Savaşı, s.73. 
20 Refik Halit Karay, Bir Ömür Boyunca, s.214. 
21 Hilmi Yücebaş, Filozof Rıza Tevfik, Hayatı-Şiirleri-Hatıraları, İstanbul l957, s. 106-108. Röportajı yapan kişi Yüzelliliklerden Tarık Mümtaz’dır) 
22 Mehmet Tekin, Hatay Tarihi, s.166-167; Mehmet Tekin, Hatay Devlet Reisi Tayfur Sökmen, Antakta 2002, s.65-66 
23 7 Ocak günü, bir Atatürk hayranı olan Fransız Meclis Başkanı Herriot Türkiye’nin Paris Büyükelçiliğine giderek Büyükelçi Suat Davaz’a, “Aman 
azizim Büyükelçi, hemen Hükûmetinize yazınız, Fransa Hükûmeti Atatürk’ün isteğini yerine getirecektir” demiştir. Hamdi Selçuk, Hatay’ın O Günleri, s.88 
24 Mehmet Tekin, Hatay Basınında Atatürk, s. 106 
25 Mehmet Tekin, a.g.e., s. 107 
26 Selim Çelenk, Hatay Kurtuluş Mücadelesi Anıları, Yayına hazırlayan: Günay Çelenk, Antakya 1997, s.96-97 
27 Hatay 25.5.1938 
28 Bedi Şehsuvaroğlu, Atatürk’ün Sağlık Hayatı, İstanbul 1981, s. 70-71 
29 Şehsuvaroğlu, Atatürk’ün … s. 70-71 
30 Arı İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, Ankara 1997, s.92-94 (Şükrü Sökmensüer’le mülakat bölümü: s.87-158 
31 Yenigün, 3.7.1938, 5.7.1938 
32 Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, C. 2, s. 648-651: Mehmet Tekin, Mehmetçik Hatay’da, Antakya 1988; Arı İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, Ankara 1997, s. 92-94 
33 Hulusi Turgut (derl.), Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Hatıraları… s. 350 
34 Refik Halit, Bir Ömür… s. 212 
35 Refik Halit, Bir Ömür…209-212; Cemal Kutay, Yüzellilikler Faciası, İstanbul 1955, s. 16-17; Barış Andlaşması, Lozan, 24 Temmuz 1923, VIII-Genel 
Affa ilişkin Açıklama ve Protokol (Protokol), İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamaları ile Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, I.Cilt (19201945), 
2. Baskı, Ankara 1989, s.189-190; Ayrıntılı bilgi ve 150’liklerin listesi için bkz: Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi TBMM II:Dönem, 19231927, 
TPT Araştırma Grubu-TBMM Vakfı Yayını no:1, Ankara 1993, s. 567-585. 
36 Mehmet Tekin, Hatay Tarihi, s. 98 
37 Yenigün, 15.11.1938; Mehmet Tekin, Hatay Basınında Atatürk, s. 135-136 
38 Yenigün, 15.11.1938; Mehmet Tekin, Hatay Basınında Atatürk, s. 134-135 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder