2 Eylül 2014 Salı

BEDELLİ’NİN BEDELİNİ KİM ÖDEYECEK?

BEDELLİ’NİN BEDELİNİ KİM ÖDEYECEK?

Ordu istemeyen ve ordunun yüklediği maddi, manevi fedakârlığı göze aldırmayan bir millet esaret zincirini kendi eliyle boynuna geçirir.(Gazi Mustafa Kemal Atatürk – 1930) 

Başbakan Erdoğan 22 Kasım 2011’de TBMM’de yaptığı grup toplantısında “Bedelli Askerlik” konusunda son noktayı koydu. 30 yaşından gün almış olanların 30.000 TL. bedel karşılığında askerlik hizmetinden muaf tutulacaklarını açıkladı.
Oysa sayın başbakan 16 Mart 2011’de Rusya dönüşünde Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin CHP’nin bedelli askerlikle ilgili yasa teklifinin sorulması üzerine; “Bunun neresi proje, böyle proje mi olur? Ayaküstü yolda giderken proje açıklanır mı? Bedelli askerlik ne getirir, götürür, halkın tavrı nedir, ne değildir, parası olan var, olmayan var. Parası olana bedelli buyur kullan diyeceksin, bu da gitsin yapsın diyeceksin. Benim vatandaşımın belli kesimi mağdur etmeyeceğine inansaydık bunu hallederdik.” diye konuşmuştu.
Daha sekiz ay önce gerçek bir devlet adamına yakışır bu ifadelerden sonra ne oldu da birdenbire kamuoyunda üzüntüye yer açan böyle bir karar almak zorunda kalındı. Bu konuda kamuoyunun yetkili ağızlardan bilgilendirilmesine acilen ihtiyaç vardır.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, uygulamadan 460 bin kişinin yararlanabileceğini belirtti. “Ön gördüğümüz yaş sınırıyla, askerlik ve güvenlik hizmetlerinin aksamasına asla izin vermiyoruz. Yeni düzenlemeyle asker kaçakları da askerlik yapmaktan kurtulacak” dedi. Ama bu uygulama ile bundan sonra askerden kaçmanın önünü sonuna kadar açtıklarından bahsetmedi. Yine bu kararın Ordu-milleti temsil eden Mehmetçik kavramına vereceği zarardan hiç söz etmedi.
Yeni uygulama ile oturma ve çalışma iznine sahip olarak, işçi, işveren sıfatıyla toplam en az 3 yıl süreyle fiilen yabancı ülkelerde bulunanlara 38 yaş sınırı gözetilmeksizin 10 bin Euro bedelle askerlik hizmetini yapma hakkını getiriliyor. Ayrıca bunların aldıkları 21 günlük temel eğitim de kaldırılıyor.
Bilindiği gibi dövizli askerlik hizmeti 1981 yılında başlatılmıştır. O zaman 15.000 Mark ödeyenler Burdur’da iki aylık süre askerlik hizmetini tamamlıyorlardı. Bu şekilde bulundukları ülkelerdeki işlerini kaybetmiyorlar, anavatanlarını yakından tanıyorlar hem de çok arzu ettikleri Mehmetçik olabilme imkânı ile onurlandırılıyorlardı.
Dövizli askerlik uygulamasının ülkemize kazandırdığı sadece döviz değildir. Buradaki asıl kazanç yabancı kültürler arasında asimile olma tehlikesi altındaki gençlere kısa süre içinde yoğun milli kültür ve şuurlaşma eğitimi verilerek vatana, millete ve devlete bağlılıklarını pekiştirmiş yurttaş olmalarını sağlamak idi. Ayrıca asker ocağında edinilen arkadaşlık ve yaratılan dayanışma ruhu ile bulundukları yabancı ülkelerde de kaynaşmış toplum halinde yaşamaları sağlanıyordu.
Yeni getirilen dövizli askerlik uygulaması ile 21 günlük askerlik hizmetinden de muaf tutulmaları sonucu 30 yıldır başarı ile sürdürülen yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın vatandaşlık bilgileriyle yetiştirilme ve Türklük milli kültürüyle şuurlandırma işlevi de son bulmuş olacaktır. Bir bakıma yurt dışındaki Türkler 1981 öncesinde olduğu gibi kendi kaderleri ile baş başa bırakılmış ve asimilasyona açık hale dönmüş olacaklardır.
Medyada Genelkurmay’ın bedelli ve dövizli askerlik konusunda hükümetle anlaştığına dair haberler yer almaktadır. Bu haberler yanlış bilgiden kaynaklanmaktadır. Çünkü asker alma hizmetlerinin Genelkurmay ile hiçbir ilgisi yoktur. Asker alma hizmeti tamamen siyasi iradenin tasarrufudur ve başında hükümetin bir bakanının bulunduğu MSB’ lığının Asker Alma Dairesi tarafından yürütülmektedir. Genelkurmayın askerler ile olan görev, sorumluluk ve yetkileri askere sevk edilenlerin kışla kapısından girdiği an başlamakta ve terhisleri ile birlikte sona ermektedir.
Bedelli askerlik uygulaması, yani her Türk gencinin yapmakla yükümlü olduğu vatan hizmetinin para ile satın alınması hususu etik olarak yanlış olması yanında anayasamızın eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Eşitlik ilkesi 1982 Anayasasının 10’uncu maddesinde şu şekilde ifadesini bulmuştur: “Herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
Anayasanın bu temel maddesi halen yürürlükte iken ayni şartlardaki yükümlülerden bazılarını “sadece parası var” diyerek askerlik hizmetinden muaf tutmanın hukuki dayanağının bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Bedelli askerlik konusu kamuoyu gündeminde halen tartışılmaya devam edilmektedir. Ak Partinin meclis çoğunluğunu göz önüne alarak başbakanın açıklamalarının mutlaka kanunlaşacağını düşünen bankalarımız en iyi şartlarda bedelli kredisi vermek için sınırlarını zorlayarak birbirleriyle yarışmaktadırlar. Ayrıca magazin gazetecileri de askerlikten yırtan ünlülerin isim ve resimlerini yayınlamaya başlamışladır.
Bedelli askerlik uygulamasını savunanlara karşı halkımızın askerlik konusundaki duygularını en iyi şekilde anlatan bir haber 23 Kasım tarihli gazetelerde yer almıştır. 74 milyonun hislerine tercüman olan ibret verici haber aynen şöyledir;
“Bingöl’de iki ay önce şehit olan Muhammet Aygör’ün Konya’da yaşayan annesi Cemile Aygör, askerlik yapmama hakkı bulunmasına rağmen oğlu Sinan’ı verdiği dilekçe ile asker ocağına göndermeğe hazırlanıyor. Askere gönderdiği dört oğlunun vatani görevlerini tamamlayarak evlerine döndüğünü, iki ay önce oğlu Muhammet’in şehit olduğunu hatırlatan Cemile Aygör; Şehit annesi olarak çok gururluyum. Sağlıklı olan oğlumun da her Türk evladı gibi davul- zurna ile askere uğurlamak istiyorum. Oğlumun birini vatan için şehit verdim. Şimdi küçük oğlumu da vatana ve devlete emanet ediyorum.”
“ Biz profesyonel askerliği getireceğiz. Sözleşmeli askerlerle şehit kanı ile vatanlaşmış topraklarımızı 3 ay eğitim almış tecrübesiz Mehmetçik’ten daha iyi koruruz” diyenler sadece kendilerini değil, milleti de yanlış yönlendirmektedirler. Çünkü vatan toprakları binlerce yıldır olduğu gibi ancak ordu-milletin ruhunu taşıyan Mehmetçik ile korunabilir.
Kendimi biran yeniden birlik komutanı olarak görüyorum. Parasını verenlerin vatan hizmetinden muaf tutulduğunu emrimdeki vatan uğrunda ölmeğe hazır askerlerime nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum. Ama bunun yöntemini bulamıyorum. Sanırım şu anda Türk ordusunun bütün kışlalarında bu konu komuta kademesindeki sıralı askerlerin öncelikli sorunudur. Komutanların bundan sonra askerlerini vatan uğruna ölmeleri için kolayca motive edebilecekleri konusunda şüphelerim vardır. Bu devirde görev yapan muvazzaf subaylarımıza Allah kolaylık versin diyorum.
O görünüşü basit, saf ve temiz bakışlı ama içinde bir patlamaya hazır atom bombası gücünde milli ruh taşıyan Mehmetçikler kolay yetişmemektedir. Onlar binlerce yıllık şanlı bir geçmişin tecrübelerinin bir kişide hayat bulmasıyla oluşmuş devlerdir. Bir kalemde kaldırdım denilerek asla yok edilemezler. TBMM’nin bu konuda tarihi gerçekleri göz önüne alacağını ve milletvekillerimizin Mehmetçik kavramının para karşılığında yok edilmesini önleyeceğini değerlendiriyorum.
Muhalefet partilerinin iktidarın bedelli kararına şiddetle karşı koyarak 74 milyonun isteklerini sahipleneceklerine inanmak istiyorum. Ak Partinin meclis aritmetiği karşısında muhalefet partilerinin başarılı olması şu anda mümkün görülmemektedir. Fakat müteakip seçimlerde “Mehmetçiğin sahiplenilmesi” konusunun seçim sloganı olarak muhalefetin elinde çok kuvvetli argüman olarak kullanılmaya hazır olacağını değerlendiriyorum. 74 milyonun karşısına “Bedellinin bedellerini geri verip onları mutlaka askere alacağız. Kaybedilmeğe çalışılan Mehmetçik kavramını yeniden geri getireceğiz” hedefi ile yola çıkmanın onlara başarı getireceğine inanıyorum.
Sonuç olarak;
Bedelli askerlik ve profesyonel ordu uygulamalarının yok edeceği güç Türk Ordusudur. Ulaşılmak istenilen hedef milletiyle bağları koparak profesyonelleşmiş, yani aldığı maaş karşılığında askerlik yapan bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaratılmasıdır. Bu durum ordu-millet kavramını yok eder ve silahlı kuvvetleri milletin ordusu olmaktan çıkarır.
Türk erkeği, asker olarak doğar ve asker olarak ölür. Bu husus Türk toplumunda binlerce yıldır değişmeyen bir değer yargısıdır. Türk milletinin tarihi karakterini vurgulayan ordu-millet kavramı, dünyanın en zor coğrafyasında hür ve bağımsız yaşamamızın gözle görülmeyen ama bilinen tek gerçeğidir. Çünkü Türk toplumunun temelini teşkil eden aile yapımız bu vasfımızın bütün unsurlarını taşımaktadır.
Her Türk erkeği, Türk toplumunda yaşayabilmek için vatan borcu olarak bilinen kutsal askerlik görevini yapmak zorundadır. Bu tarihi, kültürel ve toplumun isteyerek kabul ettiği bir zorunluluktur. Makam, mevki, tahsil ve tecrübesi ne olursa olsun sağlıklı her Türk erkeği askerlik sistemi içinden geçmedi ise ona toplum adam gözü ile bakmaz. Ona değer vermez ve dışlar. Bu gerçek binlerce yıldan gelerek bir toplumsal zorunluluk haline gelmiş ve bilahare yasalarla perçinlenerek şimdiye kadar aksamadan uygulanmıştır.
Bedel ödeyerek askerlik hizmetini yerine getirmekten muaf tutulacak kişilerin toplum içindeki değeri düşünüldüğünde bunların vatan borcunu yapamamış olmalarının ezikliğini bir ömür boyu yük olarak taşıyacağı açıktır.
İnsanlarımızı bu vebalin altına sokmaktan kurtarmak değerli TBMM üyelerinin vatan borcu olmalıdır..
Dr. Tahir Tamer Kumkale
25 Kasım 2011 Cuma
http://kumkale.wordpress.com/2011/11/25/bedellinin-bedelini-kim-odeyecek/
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder