4 Ocak 2016 Pazartesi

ATATÜRKÇÜ CHP NEREYE.. GİDİYOR.., BÖLÜM 2




ATATÜRKÇÜ  CHP  NEREYE.. GİDİYOR.., 
BÖLÜM  2



" HER İNANCA, KİMLİĞE SAYGI GÖSTERECEĞİZ "

Her kimliğe ve her inanca saygılı olduklarının altını çizen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Kimliğe ve inanca saygı göstermek sağa kaymak demek değildir. Her inanca, kimliğe saygı göstereceğiz. Her mitingde söyledim; insan Allah'ın yarattığı en değerli varlıktır, inancıyla, kimliğiyle başımızın üstündedir. 'Sen solcuları sevmiyorsun, sağcıları seviyorsun." Açıkça söylüyorum; bütün dünya dinlesin, ben sağcı solcu ayırımı yapmadan bütün insanları seviyorum. Çünkü bizim anlayışımıza göre, iktidar olduktan sonra sadece solculara değil, bütün insanlara hizmet edeceğiz, benim için vatandaşın mutluluğu, Türkiye'nin çıkarları var. Ben bunu savunacağım. Camide, kilisede, havrada, cemevinde nerede ibadet yaparsa yapsın, onun ibadetlerine saygı göstereceğiz. Belediye başkanlarına talimat verdim 'bütün ibadet yerlerini tertemiz yapacaksınız' diye."

" BU ÜLKENİN EN TEMEL SORUNU YOKSULLUKTUR "

Ülkenin en temel sorununun yoksulluk olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, yoksullukla ilgili Aile Sigortasını geliştirdiklerini anımsattı.

"Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek" dediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, aile sigortasını da bu felsefe üzerine oturttuklarını anlattı.

Uygulama ile ihtiyaç sahibi ailede kadının banka hesabına belli bir miktar para yatıracağını belirten Kılıçdaroğlu, "Yoksulluğu yenmek ne zamandır hedeflerimizin dışına çıktı. Bu ülkede yoksulluğu tarihe gömeceğiz. 'Türkiye'de hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek' dedim. Ben şimdi sağcı mı oldum, CHP sağa mı kaydı? Yok böyle bir şey" değerlendirmesini yaptı.

Merdiven altlarında sigortasız çalışan başı örtülü binlerce kadın olduğunu ve bunların sorunlarını oy versin vermesin her zaman dile getirdiğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, "CHP'ye oy versin, vermesin onları sigortalı yapmak, onların geleceğini hazırlamak benim boynumun borcudur" diye konuştu.

" SANAYİCİNİN ÖNÜNDEKİ BÜTÜN ENGELLERİ KALDIRACAĞIZ "

Kılıçdaroğlu, sanayicinin ekonominin kamu görevlisi olduğunu, CHP olarak sanayicinin önündeki bütün engelleri kaldıracaklarını söyledi.

Dünya üretiminde bir numara olan Türkiye'de, fındık fiyatının başka ülkeler tarafından belirlendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, Karadeniz'de fındık borsası kuracaklarını ifade etti.

Tonlarca kaçak çayın, Türkiye'ye geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Kimin alın terini sömürüyor? Rizeli çay üreticisinin. Onun hakkını Rizeli olan o kişi koruyamadı, hakkını ben koruyacağım. Bütün kaçak çayları imha edeceğim ve onun alın terine değer vereceğim, bu mu sağcılık?" diye konuştu.

12 yıllık iktidarın, işsizlik sorununu çözemediğini, kendilerinin bu sorunu çözeceğini söyledi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça Türkiye bağımsızlığını kazanamaz" sözünü anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bağımsızlığını korumasının yolunun katma değeri yüksek ürün üretmekten geçtiğini kaydetti.

İş kazalarında her ay en az 100 kişinin hayatını kaybettiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, hedeflerinin güzel, huzurlu ve iş güvencesi bulunan bir Türkiye olduğunu ifade etti.

"Birileri yıl başını keyifle, arkadaşlarıyla beraber kutlarken, bu kardeşiniz, CHP Genel Başkanı olarak, Soma'da yerin yüzlerce metre altında kömür işçileriyle kutladı" diyen Kılıçdaroğlu, CHP iktidarında taşeronun ortadan kalkacağını söyledi.


" ÇÖZÜMLERİ YETERİ KADAR ANLATAMIYORUZ "


İflas eden ya da işini kapatan esnafa, işsizlik sigortasından gelir desteği sağlayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Düne kadar, 'CHP proje üretmez' deniyordu. Şimdi bunu kimse söyleyemiyor. Yoksulluktan milli eğitime, sanayiye, esnafa hayatın her alanı ile ilgili çözümlerimiz var. Sorun, bu çözümleri yeteri kadar anlatamıyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Seçimlerden önce çiftçiye söz verdim mazot 1,5 olacak diye. Şimdi yeni bir çalışma yapıyoruz. Ne kadar olacak mazot göreceğiz? Aile sigortası için söz vermiştim, geliri olmayan veya asgari ücretin altında geliri olan ailelere 600 lira sözü vermiştik. Şimdi onun da çalışmasını yapıyoruz. Yeni rakamı çıkaracağız, kimseyi mağdur etmeden, devleti zarara uğratmadan. Ama onurlu yaşamı savunan projelerle tekrar bu milletin önüne çıkacağız.

" BANA ÇALIŞAN ADAM LAZIM, RAKI SOFRALARINDA KONUŞAN DEĞİL; PARTİYİ BUNLARDAN TEMİZLEYECEĞİM "

CHP, 'elitist bir parti' diyorlar. Elit olmak ayrı, elitist olmak ayrı. Elitlere, yani seçkinlere saygım var, aydındır bunlar, oturur konuşurlar, düşüncelerini topluma aktarırlar ve toplumu aydınlatırlar. Ama bir de elitistler var; rakı sofralarında Türkiye'yi kurtarırlar, bunlardan partiyi temizleyeceğim herkes çok iyi bilsin. Bana çalışan adam lazım, rakı sofralarında konuşan adam değil. Bütün bu projeleri ürettik, çıkıp yeteri kadar anlattılar mı? Her şey genel başkandan beklenmez. Proje üretip, adam gibi çalışacağız. Elitizmi reddediyorum. Ben bir cumhuriyet çocuğuyum, Dersimli Kemalim ben, devrimci Kemalim ben. İnsanıma aşığım ben, siyasetten bir şey bekliyorum, bu millete hizmet etmek."

" YA BAĞLANIRSINIZ, YA AYRILIRSINIZ "

Dersim'in küçük bir köyünde doğduğunu, 7 kardeş olduklarını, en büyük ablasının ve annesinin okuma yazma bilmediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "İçlerinde okuyup üniversiteye giden tek kişi benim yedi kardeşten. Ben bir cumhuriyet çocuğuyum, haram lokma yemedim. Hep helalin peşinde oldum. Halkıma hizmet etmeyi namuslu bir görev bildim. Benim kitabımda hırsızlık, kul hakkı yemek yoktur" dedi.

" KİMSE BANA DEMOKRAT DERSİ VERMESİN "

Atatürk'ün, "Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir" sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"İşte onlardan birisi de benim. Diyorlar ki, 'Kılıçdaroğlu seçildi, çok demokrattı, şimdi demokrat değil, baskıcı olmaya başladı.' Kimse bana demokrat dersi vermesin, kimse de kusura bakmasın. Demokrasinin de ne olduğunu bilirim, disiplinin de ne olduğunu bilirim."

" DÜNE KADAR SUSTUM AMA..."

" Düne kadar sustum, doğru. Ama sabah mikrofonu gören koşa koşa gidip CHP'yi eleştirirse, kimse kusura bakmasın buna izin vermeyeceğim. Eğer benim genel başkanlığım döneminde, o tüzük değişikliği olmasaydı yeni bir genel başkan adayı çıkamazdı bile. Ben genel başkan adayları çıksın diye çaba harcıyorum. Bir kişiye partiyi mahkum etmemeliyiz. Yeni, dirayetli, genç, dinamik genel başkan adayları çıkmalı ama demokratik şekilde yarışmalı. Ben bu yarışın bütün koşullarını hazırladım. Bakın yan yana oturuyoruz, telefon ettim ne kadar istiyorsa davetiye de gönderelim. Biz demokrasiden yanayız ama demokrasi kaos demek değildir. Bir siyasi partiye üye olduktan sonra o siyasi partinin kurallarına uyarsınız, ya bağlanırsınız, ya ayrılırsınız arada başka seçenek yok."

- CHP'DE KURULTAY GÜNÜ - 

4 yıllık genel başkanlığında bugün 4. seçimli kurultayına girecek olan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ilk kez bir rakiple, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile genel başkanlık için yarışıyor.

Kılıçdaroğlu 944, Muharrem İnce ise 177 imzayla genel başkanlığa aday gösterildi.




..

ATATÜRKÇÜ CHP NEREYE.. GİDİYOR..., BÖLÜM 1



ATATÜRKÇÜ  CHP  NEREYE.. GİDİYOR.., 
BÖLÜM  1

Kılıçdaroğlu: Yerel Yönetim Özerklik Şartını Mutlaka Getireceğiz

CHP'nin 18. Olağanüstü Kurultayı'nda konuşan Kılıçdaroğlu, Çözüm Süreci'nin en önemli konularından biri olan Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı kabul edeceklerini söyledi.


Genel Başkanın belirleneceği CHP'nin 18.Olağanüstü Kurultayı Ankara'da devam ediyor. Kürsüye önce Yalova Milletvekili Muharrem İnce çıktı.

İnce'nin ardından mikrofonu Kemal Kılıçdaroğlu devraldı ve partililere önemli açıklamalarda bulundu. Konuşurken zaman zaman sesini yükselten Kılıçdaroğlu, "Sen doğuda başka batıda başka konuşuyorsun, dediler. Nereye gittiysem aynı şeyi söyledim. CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz." dedi.

İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

"Öyle uzun uzun konuşmayacağım. Diyorlar ki CHP Atatürk’ü dışladı, CHP elitist parti. Ben de diyorum ki CHP çağdaş, yiğit bir partidir. CHP’nin genlerinde Kuva-yi Milliye vardır.
Bir ülkeyi yönetirken ya ülkeyi ileriye taşırsınız ya da geriye götürürsünüz. İçinde yaşadığımız tablo Türkiye’nin çağdaşlıktan kopuşudur.
İnce ‘ikinci büyük devrimi yapacağız’ dedi. CHP 3 büyük devrimin altında imzası olan partidir.

1- CHP cumhuriyeti kuran partidir.
2- 1946’da çok partili rejimi getiren partidir
3- 1970’lerde sosyal demokrasiyi getiren partidir. CHP şimdi dördüncü devrime hazırlanıyor."

Salondakilerden kendisini iyi dinlemelerini isteyen Kılıçdaroğlu, CHP'nin 12 Eylül Darbe yasalarına karşı olduğunu, yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasını savunduklarını söyledi.

"ŞİMDİ BİZ SAĞA MI KAYDIK"


https://www.youtube.com/watch?v=pOPKvQSWyJA


Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Şimdi biz sağa mı kaydık? Siyasi Partiler Yasası'nın değişmesini ve lider sultasının kaldırılmasını savunan parti CHP'dir. Özel yetkili mahkemeleri benim kadar eleştiren başka bir siyasi parti olmamıştır. 'Bu Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sopasıdır' diyen kim, eleştiren kim? Benim. Silivri'den Ankara'ya gelmeden AKP'li savcılar fezlekemi gönderdiler. Fezlekenin karşısında, 'dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsizin' diyen de benim. 'Efendin sen doğuda başka, batıda başka şey söylüyorsun.' Nereye gittiysem, aynı şeyi söyledim. İki tane temel örnek vereceğim. Bir; Hakkari'de 'yerel yönetim özerklik şartını getireceğiz' dedim. CHP Kurultayında yine söylüyorum; CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz. Niye söylüyorum? Bakın bizim büyükşehir belediye başkanlarımız var. Ortak hukuku egemen kılmak zorundayız. Sadece CHP'li olduğu için kentsel dönüşüm kararnamesi 2,5 yıl bekledi. Ama yerel yönetim özerklik şartı olsaydı, bunların hiçbirisi olmayacaktı. Biz Trabzon için de Elazığ için de Tekirdağ için de Diyarbakır için de aynı hukukun olmasını isteriz. Yerel yönetici Maliye Bakanının kapısında saatlerce beklememelidir. Onun yeterli gelire kavuşması da CHP'lilerin görevidir."
Kendisine "Demokrasiyi ve özgürlüğü yeterince savunamadı" eleştirisinin de getirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Batman'a gittim, belediye başkanları, hiçbirisi CHP'li değil. Ellerine kelepçe vurulmuş arkadan. Sıraya diziliyor, fotoğrafları medyaya servis ediliyor. O insanlar bizim insanlarımız, buna tahammül edemedim doğru değil dedim, yine diyorum" diye konuştu.

"HANGİ CHP GENEL BAŞKANI DENİZ GEZMİŞ'İN MEZARINI ZİYARET ETTİ?"

CHP'nin "sağa kaydığı" eleştirisini yineleyen Kılıçdaroğlu, "Ben sormak istiyorum, hangi CHP Genel Başkanı Deniz Gezmiş'in mezarını ziyaret etti. Üç fidana sahip çıktım ben. Onların mezarına gidip karanfil bıraktım ben. Bizim devrimciliğimiz ' kağıttan devrimcilik ' değil, bizim devrimciligimiz yürek ister, yürek" diye konuştu.
Baskıcı devlete her zaman karşı çıktığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, siyasetlerinin odağında insan olduğunu söyledi.

"TAKSİM MEYDANI'NI GEZİCİLERE BİZ AÇTIK"

Kurultayda, Gezi eylemlerinden bir video gösterildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Taksim'i gençlere kapatmışlardı. Bir diktatör bozuntusunun talimatıyla kapatılmıştı. Bizim Kadıköy'de mitingimiz vardı. O mitingini iptal edip, Taksim'e yürüdük. Eğer Taksim Meydanı Gezicilere açıldıysa, bunu yapan CHP'dir. Bizim demokrasi anlayışımızdır" dedi.



...


3 Ocak 2016 Pazar

Tedirgin Anadolu - Taylan Akyıldırım




Tedirgin Anadolu | Taylan Akyıldırım



93.    Celali İsyanları ve Anadolu'da Büyük Kaçgun


Ottoman Sipahis
Germany, 16th Centur
y

Osmanlı tarihçileri uzun bir zamandır 17. yüzyılın krizlerle dolu ilk yarısında klasik Osmanlı kurumlarının geçirdiği büyük dönüşümlere odaklanmaktadır. Bu podcastımızda Taylan Akyıldırım le Anadolu’yu tamamen etkisi altına alıp önemli siyasi, iktisadi ve toplumsal etkiler yaratan Celali İsyanları üzerine konuştuk. Küçük Buz Çağı, Fiyat Devrimi, Osmanlı gerilemesi, Askeri Devrim gibi paradigmalar çerçevesinde bu isyanların nedenleri ve sonuçları üzerinde durmaya çalıştık.

Konya ve Larende yöresinde Celali İsyanları'nın etkileri üzerine doktorasını hazırlayan Taylan Akyıldırım Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümü'nde doktora çalışmalarında bulunmaktadır
Yeniçağ Akdeniz ve Osmanlı İmparatorluğu üzerine uzmanlaşan Dr. Emrah Safa Gürkan Bahçeşehir Üniversitesi Tarih Bölümü'nde ders vermektedir (see academia.edu)

Yakınçağ Orta Doğu Tarihi çalışan Chris Gratien Georgetown Üniversitesi'nde doktora yapmaktadır(academia.edu)

SEÇME KAYNAKÇA

Akdağ, Mustafa,  Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası Celâlî İsyanları, YKY, İstanbul 2009
Barkan, Ömer Lütfi, “Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, Türkiyat Mecmuası 10 (1951-53), s.1-27

Cipolla, Carlo M., The Economic History of World Population, Penguin Books, Baltimore 1970

Cook, Michael, Population Pressure in Rural Anatolia,1450-1600, London: Oxford University Press, 1972

Faroqhi, Suraiya, “Krizler ve Değişim,1590-1699”, Halil İnalcık-Donald Quataert (ed.), Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, cilt 2, s. 543-759

Goldstone, Jack, Revolution and Rebellion in the Early Modern World, University of California Press, Berkeley 1991

Griswold, William, Anadolu’da Büyük İsyan 1591-1611, çev. Ülkün Tansel, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2000

İnalcık, Halil, “Military and Fiscal Transformation in the Ottoman Empire, 1600-1700”, Archivum Ottomanicum 6 (1980), s.283-337

İslamoğlu-İnan, Huri, State and Peasant in the Ottoman Empire: Agrarian Power Relations and Regional Economic Development in Ottoman Anatolia during the Sixteenth Century, Leiden: E.J.Brill, 1994

Kuniholm, Peter, “Archeological Evidence and Non-Evidence for Climatic Change”, Philosophical Transactions of the Royal Society, A330, s.645-655

McGowan, Bruce, Economic Life in Ottoman Europe: Taxation, Trade, and Struggle for Land, 1600-1800, Cambridge University Press, 1981

Özel, Oktay, “Population Changes in Ottoman Anatolia during the 16th and 17th
Centuries: the Demographic Crisis‟ Reconsidered,”  International Journal of Middle Eastern Studies 36 (2004), s. 183-205

Özel, Oktay, “Banditry, State and Economy: On the Financial Impact of the Celâli
Movement in Ottoman Anatolia” Halil İnalcık and Oktay Özel (ed.), IXth Congress of Economic and Social History of Turkey, Dubrovnik, 20-23 August 2001 (Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2005), s. 65-74.

Özel, Oktay, “The Reign of Violence: The Celâlis (c.1550-1700)”, in Christine Woodhead (ed.), The Ottoman World, London and New York: Routledge

Özel, Oktay, “17. Yüzyıl Osmanlı Demografi ve İskan Tarihi İçin Önemli Bir Kaynak: 'Mufassal' Avârız Defterleri,” XII. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 12-16 Eylül 1994, Kongreye Sunulan Bildiriler, III , TTK Basımevi, Ankara 1999), s. 735-744.

Parker, Geoffrey, Europe in Crises, 1598-1648, London: Fontana History of Europe, 1990
Tezcan, Baki, The Second Ottoman Empire Political and Social Transformation in the Early Modern World,  Cambridge University Press, 2010

Todorova, Maria, “Was There a Demographic Crisis in the Ottoman Empire in the Seventeenth Century?” Etudes Balkaniques 2 (1988),  s.55-63

http://www.ottomanhistorypodcast.com/2013/02/celali-rebellions-anatolia.html

..

IRAK’I PARÇALAMAK İÇİN...



IRAK’I PARÇALAMAK İÇİN...



IRAK’I PARÇALAMAK İÇİN KÜRTLERİN SÖZDE TARTIŞMALI
BÖLGELER TEZGAHI…


ALİ KERKÜKLÜ
( Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı)

19 Mart 2011 Cumartesi
























Irak Kürtleri, Irak 2003’de işgal edildikten sonra ve Bağdat’taki Merkezi Hükümetin zaafından yararlanarak tartışmalı bölgeler tezgahını kurdular. Irak’ın tarihi boyunca Kürtler, İstikrarlı bir Irak’ı hiç istemediler. Irak’ı istikrarsız ve zayıf kılmak için hep dış güçlerle işbirliği yaptılar. Dünyanın neresinde
görülmüştür Irak’ın ekmeğini ve suyunu içen, milli gelirinden % 17 pay alan, Türkiye ve İran’a açılan gümrük kapılarından elde edilen geliri kendi kasalarına atan ve Irak Hükümetinin izni olmadan yabancı firmalarla petrol çıkarma ve satma anlaşmaları yapan, Irak’ın nüfus kağıdı ve Pasaportunu taşıyan Irak
vatandaşı Irak Kürtleri sözde tartışmalı bölgeler diye yeni bir tezgah ve oyunla Irak Devletinden ( Musul, Kerkük, Salahaddin ve Diyala ) toprak talep ediyorlar, yani Irak’ın yarısını istiyorlar, bu nasıl bir vicdan ve ahlaktır.

Bugün aç gözlü Kürtler işgalcilerin sayesinde Irak’ı yönetiyorlar, diğer
toplumların haklarına tecavüz ederek, Hayal edemeyecekleri hakları elde ettiler. 

 Tarihçiler ve bizlerin bilmediği Irak’tan başka gizli bir ülke mi var bölgede, ki tartışmalı bölgeler olsun. Bilindiği gibi Kürtler hiçbir tarihte devlet kuramamışlar. Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels: “Öylesine büyük bir yalan üret ki, kimse karşı çıkamasın”.  3 Ekim 1932 tarihinde Birleşmiş Milletler Irak’ı bir bütün ve bağımsız bir devlet olarak kabul etmedi mi? 

Etti, Kürtler sözde tartışmalı bölgeler oyunuyla ekmeği ve suyunu içtikleri Irak’ı huzursuz etmek, parçalamak ve bölgede bir Kürt devleti (ikinci İsrail’i) kurmak istiyorlar. Şayet Kürtler yarın başkent Bağdat ve Basra’yı da isterlerse sakın şaşırmayın! Bölgeyi ateşe vermek, iç savaş ve kargaşaya sürüklemek ve kardeşi
kardeşe kırdırmak Kürtlerin umurunda bile değil.
 

Irak Krallığı 30 Mayıs 1932 tarihinde, Milletler Cemiyeti tarafından hazırlanan deklarasyonu kabul ettiğini duyurmuş ve 29 Haziran tarihinde Milletler Cemiyeti’ne Irak Krallığı’nın onayladığı deklarasyonu sunarak, Irak, 1932 yılında bir bütün ve sınırları belirlenmiş ‘tam bağımsız’ bir devlet olarak Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur. Bu deklarasyon ile Irak’ta herkese ve azınlıklara verilmiş haklar Milletler Cemiyeti garantisine alınmıştır. Ancak bir Allah’ın kulu çıkıp da ey Irak vatandaşı Kürtler tartışmalı bölgeler oyunu ve tezgahı ile Irak’tan toprak talebi de ne oluyor soramıyor. Zaten Irak, Birleşmiş Milletler ve komşuları tarafından tanınan bir bütün ve sınırları belirlenmiş bir ülkedir, bütün dünyada bunu kabul etmiştir. Bu tiyatro oyunu artık bitmiştir, Irak halkı bu tezgahı da bozacaktır. Irak Kürtleri bilmeliler ki, Kürtlerin bu sınırsız ve bitmez istekleri Irak halkı arasında Kürtlere karşı kin ve nefret duygusu uyandırmıştır. 2011’in sonuna kadar işgalciler Irak’tan gidecek, Kürtleri kim koruyacak? “kendi düşen ağlamaz”.

Irak Kürtleri, yıllar önce Irak Devletinden sadece kimliklerini tanımalarını istemişlerdi, Irak Devleti kimliklerini tanıdı. Bir süre sonra kendi dillerinde eğitim görmek istediler, bu istekleri de kabul edildi. Bu
yetmedi biz özerklik istiyoruz dendi, 11 Mart 1970 Iraklı Kürtlere özerklik tanındı. Buda yetmedi federasyon istiyoruz dendi, işgalcilerle işbirliğinin karşılığında Kürtler federasyonu da elde ettiler. Şimdi ise Irak Kürtleri Irak Devletinden toprak talep ediyor (Musul, Kerkük Salahaddin ve Diyala), hedef ise bağımsız bir Kürt devleti. Irak Kürtleri sonra ne mi isteyecekler? Onu da lütfen siz bilin. 
Bölge Ülkeleri Irak’taki gelişmeleri çok yakından takip etmelidir, çünkü Kürtler aynı oyun ve tezgahı bölge ülkelerde de sahneye koyacaklardır, “ görünen köy kılavuz istemez”.

ALİ KERKÜKLÜ 

30 Aralık 2015 Çarşamba

MİLLİ DÜŞÜNCE MERKEZİ ( Ermenistan’ın yüz Karası: Hocalı Soykırımı )





( Ermenistan’ın yüz Karası: Hocalı Soykırımı )

MİLLİ DÜŞÜNCE MERKEZİ 



Tarih: 17 Şubat 2012 

Bilgi ve vicdan sahibi hiç kimse inkar edemez ki, Hocalı soykırımı bir geçektir. Bu gerçeği hiçbir insan, hiçbir Müslüman, hiçbir Türk asla unutamaz. Unutmayacağız.

Çünkü: 1992 yılının 25 Şubatını 26’ya bağlayan gece yarısı Azerbaycan’ın 7 bin nüfuslu Hocalı kenti basıldı; çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden masum siviller, sadece Türk oldukları için topluca katledildi. Resmi bilgilere göre, bir gecede 613 sivil, hunharca katledildi. 487 kişi ağır yaralandı, 1275 kişi rehin alındı ve bir o kadarı da kayboldu. Diğerleri kanlı saldırılar ve ağır kış şartlarında, yaralı olarak canını kurtarabildi.
Bölgede yapılan tespitlere göre, (AGİT Minsk Grubu raporları dahil) 613 sivil insanın; gözleri oyularak, kafatasları parçalanarak, organları kesilerek, derileri yüzülerek, hamile kadınların karınları deşilerek, bazıları diri-diri toprağa gömülerek, yakılarak öldürüldüğü görüldü. 
Masum insanlara bu vahşeti uygulayanlar, Ermenistan ve Rusya silahlı kuvvetleriydi. Ermeni birliklerini Robert Koçaryan (sonra Cumhurbaşkanı oldu) ve Milli Savunma Bakanı Serj Sarkisyan (şimdiki Cumhurbaşkanı) yönetiyordu.
Kardeş Azerbaycan topraklarının %20’si işgal edildi. İşgalden kaçanların sayısı ise bir milyonun üzerindeydi. Aradan geçen 20 yılda, sürgünde yersiz-yurtsuz kalan bu insanların bir çoğu hayatını kaybetti. Bu da bir soykırımdı. Halen de devam ediyor.
Bugün Ermenistan bu soykırımı yapan eli kanlı canilerin yönettiği bir ülkedir.
Bütün bunları söylerken elbette, BM Soykırım Sözleşmesi’ni esas alıyoruz. Bu sözleşme ne diyor bakalım:
“Madde 2. Bu Sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden her hangi biri, soykırım suçunu oluşturur.

a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;
b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;
c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek;
d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;
e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.


Hocalı’da yaşanan katliam, bu maddede anlatılan fiiller değil mi? Buna soykırım demeyecek, vicdan sahibi bir Allah’ın kulu çıkabilir mi? Tabii insan haklarının, demokrasinin, özgürlüklerin ve hukukun havariliğini yapan haçlılar hariç. Zira bunlar mazlum Azerbaycan’ı değil, soykırımcı Ermenistan’ı destekliyor? Utanç verici bu manzara, insanlığın da temel sorunu değil mi?
Sözleşmeyi okumaya devam edelim.

“Madde 3. Aşağıdaki eylemler cezalandırılır:

a) Soykırımda bulunmak;
b) Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak;
e) Soykırıma iştirak etmek.
Evet buna göre, soykırım yapanlar belli, devlet yönetiyor. 
İşbirlikçiler de, iştirakçiler de belli, Minsk Grubu’nun eş başkanı olmuşlar, ihtilafı çözeceklermiş (!) 

Ne yaman utanmazlık değil mi?

Bitmedi. Soykırımcının sırtını sıvazlıyorlar. Halkını açlığa mahkum eden, insanlık suçu işleyenlerin yönettiği Ermenistan, dört komşusundan, İran hariç, üçünün topraklarına göz dikmiş, düşmanlık siyaseti güdüyor.

Hak susmuş, güç konuşuyor diyenlere de sözümüz var. Evet bugün için böyle, ama yarın asla. Yeter ki bunun farkında olunsun. 
Bakınız Soykırım Sözleşmesi’nin 6. Maddesi ne diyor? “Soykırım fiilini veya Üçüncü maddede belirtilen fiillerden birini işlediğine dair hakkında suç isnadı bulunan kimseler, suçun işlendiği ülkedeki Devletin yetkili bir mahkemesi, veya…. uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yargılanır.” 
Evet Azerbaycan’da dava açılabilir. Soykırımcılar rahatlıkla mahkum edilebilir. Savaşa gerek yok. Karar tanınmaz mı dediniz? Siz kararı alın, “yüz karası”nı tescil edin de, sonunu onlar düşünsün. 
Yine mağdurlar AİHM’de dava açmalı. 20 yıldır Ermeni işgali altındaki evimize, mülkümüze gidemiyoruz. Ağır zarar görmekteyiz demeli, tazminat talep etmeli. Bakın Rumlar, Türkler Kıbrıs’ı işgal ettiği için malımıza gidemiyoruz diyerek AİHM’de dava açıp, Türkiye’yi ağır tazminatlara mahkum ediyorlar. Bu da mı yapılamaz? Lütfen cevap verin.
Neden çekiniliyor? Neyi bekliyorsunuz? Biri bunu açıklasın. 
Irkçı haçlıların merhametini mi? Bunların tarihleri soykırım, soygun ve sömürü değil mi?
Büyük Akif ne demişti?  “ Medeniyet’! dediğin, tek dişi kalmış canavar.” Unuttun mu? 
O halde mücadele şart.


.