8 Nisan 2016 Cuma

KORE’NİN BAĞIMSIZLIĞININ VE BÖLÜNMESİNİN 70’İNCİ YILI,



KORE’NİN BAĞIMSIZLIĞININ VE BÖLÜNMESİNİN 70’İNCİ YILI,



 KORE’NİN BAĞIMSIZLIĞININ VE BÖLÜNMESİNİN 70’İNCİ YILI


YAZAN; Selçuk ÇOLAKOĞLU
Türkiye Analist Derğisi  / 2015 Ekim


I5 Ağustos hem Güney Kore’nin hem de Kuzey Kore’nin bağımsızlık günü. 1910-1945 yılları arasında Japon işgaline maruz kalan Kore’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’nın yenilmesi ile birlikte özgürlüğüne kavuşacağı bekleniyordu. Kore Yarımadası’ndaki Japon askerlerini teslim almak üzere Yarımada’ya gelen ABD ve Sovyetler Birliği 38’inci paralelden itibaren iki fiilî işgal bölgesi oluşturdu. İlk başta kimse Sovyet-Amerikan fiilî işgal bölgesinin kalıcı bir sınıra dönüşmesini beklemiyordu. Ancak kısa süre sonra Soğuk Savaş’ın patlak vermesi, Almanya ve Vietnam gibi Kore’nin de ikiye bölünmesine yol açtı. 1945 yılında fiilen ortaya çıkan iki Kore’nin artık birleşemeyeceği anlaşılınca 1948 yılında Yarımada’da ayrı rejimlere sahip iki ayrı devlet ilan edildi. Güneyde Amerikan müttefiki ve kapitalist ekonomik modeli benimseyen Kore Cumhuriyeti ve kuzeyde ise Sovyetler Birliği’nin müttefiki ve sosyalist ekonomik modeli benimseyen Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ortaya çıktı. 1950-53 yılları arasında gerçekleşen ve büyük güçlerin içinde yer aldığı Kore Savaşı ülkede birleşme yerine daha büyük siyasi ve toplumsal kopuş getirdi. Hatta Kore Savaşı bir barış anlaşmasıyla değil ateşkesle sona erdi.

Güney Kore’de başarılı kalkınma ve demokratikleşme

Kore Savaşı sonrasında her iki Kore de kendi modelleri ile kalkınma süreçlerine ağırlık verdi ve kendisini diğer tarafa başarılı bir model ülke olarak sunmaya başladı. 1950’ler ve 1960’lar boyunca Kuzey Kore’nin ekonomik kalkınma ve siyasi motivasyon açısından birleşme konusunda moral üstünlüğe sahip olduğu söylenebilir. Güney Kore ise 1960’ların başından günümüze kadar sürecek kalkınma programını başarıyla uygulamaya başladı. 1980’lere gelindiğinde Güney Kore “Han Nehri üzerindeki mucize” olarak anılmaya başlamıştı. 1988 Yaz Olimpiyatları’nın Seul’e verilmesi, başarılı Güney Kore kalkınmasının uluslararası sistem tarafından ödüllendirilmesi olarak görülebilir. Diğer taraftan bu dönemde Güney Kore halen generaller tarafından yönetildiği ve liberal demokrasiye sahip olmadığı için siyaseten eleştiriliyordu. Güney Kore bu demokrasi açığını da Seul Olimpiyatları öncesinde büyük bir toplumsal uzlaşma gerçekleştirerek yaptığı 1987 Anayasası ile aşmayı başardı. Nitekim 1987’den 2015’e gelen süreçte Güney Kore adım adım demokrasisini ilerletti ve aynı zamanda sosyal refah devleti hâline geldi.

Kuzey Kore’nin kabuğuna çekilmesi

Kuzey Kore’nin ortaya koyduğu başarı hikayesi ise 1970’lerle birlikte tersine dönmeye başladı. Kuzey Kore sanayisi tıpkı diğer sosyalist ülkelerinki gibi kendisini yenileyememeye başladı ve ekonomik verimlilik hızlı bir şekilde düştü. Konvansiyonel silah üstünlüğü ise 1980’lerle birlikte Kuzey’den Güney’e geçti. 1978’den sonra Çin Halk Cumhuriyeti’nin ekonomik reformlara yönelmesi, 1980’lerin sonunda Doğu Bloku’nun çözülmesi ve nihayetinde 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması Kuzey Kore’yi hem siyasi hem de ideolojik anlamda dünyada yalnız bıraktı. Bu süreçte ekonomik çöküş, dünyada yalnızlaşma ve Güney’e karşı askerî üstünlüğünü kaybetme dolayısıyla varoluşsal bir krize giren Kuzey Kore’nin önceliği hem rejimi ayakta tutmak hem de nükleer silah üretmek oldu.

1991 sonrasında Batılı ülkeler hatta Rusya tarafından bile her an çökebileceği düşünülen Pyongyang rejimi ayakta kalmayı başardı. Kuzey Kore rejimi hanedanlığa dönüşme pahasına lider değişimlerini bile hasarsız atlattı. Kuzey Kore’nin kurucu babası Kim İl-sung’un 1994’te ölümünden sonra oğlu Kim Jong-İl, onun ölümünden sonra da torunu Kim Jong-un 2011 yılında iktidara geldi. Kuzey Kore’nin uluslararası siyasi alanda başarısı ise komşusu Çin’in kendisine olan desteğini devam ettirmesini sağlaması oldu. Hatta 1990’ların sonundan itibaren Rusya da kritik zamanlarda Kuzey Kore’ye destek vermeye başladı.

Kuzey Kore’nin bir diğer ‘başarısını’ ise uluslararası baskılara rağmen nükleer silah üretmesi ve orta ve uzun menzilli füze teknolojisi geliştirmesi oluşturuyor. Böylece konvansiyonel silahlarda Güney Kore, Japonya ve bölgedeki Amerikan kuvvetlerine karşı düştüğü dezavantajlı durumunu nükleer silah kapasitesiyle dengeleme fırsatı buldu.

Kore birleşmesi mümkün mü?

Gelinen noktada ne iki Kore ne de bölgedeki büyük güçler kısa vadede bir birleşme öngörüyor. Kaldı ki Koreler arası ilişkiler normalleşmeden halen çok uzak. 70’inci bağımsızlık yılı kutlamalarının yapıldığı geçen ağustos ayında sınırda çıkan çatışmaların yeni bir gerilime yol açması, Kore sorununun ne kadar hassas olduğunu gösteriyor. İki Kore güven artırıcı önlemlerle krizi yatıştırmışsa da sınır hattında her an yeni bir çatışmanın yaşanmayacağının hiçbir garantisi yok. Bununla birlikte Rusya ve özellikle Çin’in Kuzey Kore’nin bölgede savaş çıkartacak kadar ileri gitmesine izin vermeyeceği düşünülüyor. Yine bazı uzmanlar Kuzey Kore’nin aslında sanıldığı kadar öngörülemez bir aktör olmadığını ve tüm dış politika uygulamalarının bir rasyonalitesi olduğunu iddia ediyorlar. Buna göre Kuzey Kore önce gerilimi tırmandırarak uluslararası kamuoyunun dikkatini bölgeye çekiyor ve sonra karşı tarafla (Güney Kore, ABD, bazen de Japonya ile) başlatılan müzakereler sırasında uzlaşma karşılığında bazı ekonomik tavizler ve siyasi avantajlar elde etmeye çalışıyor.

Seul her şeye rağmen orta ve uzun vadede Kuzey Kore ile birleşmeyi bir strateji olarak belirlemiş durumda. Seul’ün burada öngördüğü birleşme ani ve tek taraflı değil aşamalı ve tüm tarafların onayını alan bir süreç içeriyor. Bu noktada Seul, ABD ve Japonya’nın yanı sıra Çin ve Rusya’nın da sürece destek vermesine önem veriyor. Cumhurbaşkanı Kim Jong-un zamanında Kuzey Kore ve Çin arasındaki ilişkilerin gerilemesi, Seul için bir fırsat penceresi olarak görülüyor. Bu açıdan Güney Kore Cumhurbaşkanı Park Guen-hye’nin ABD’nin itirazlarına rağmen Pekin’deki İkinci Dünya Savaşı anma törenine katılması bu arayışın bir yansıması.

Güney Kore’nin Kuzey Kore ile birleşme arzusu sadece siyasi bir hedef olmayıp aynı zamanda ekonomik bir rasyonaliteye sahip. Seul küresel çapta rekabet gücünü koruyabilmek için daha büyük bir nüfus ve coğrafyaya sahip olmak istiyor. Birleşme hâlinde Seul, ucuz işgücünden faydalanmak için Çin ve Güneydoğu Asya ülkeleri yerine Kuzey Kore’de fabrika açabilecek. Böylece 2002 yılında sınırın kuzey tarafında kurulan Kaesong sanayi tesisinin  benzerleri hayata geçebilecek. Halihazırda Kaesong sanayi tesislerinde işçiler Kuzey Koreli iken mühendis ve yöneticiler sınırdan günübirlik giriş çıkış yapan Güney Koreliler. Seul, birleşme olması hâlinde Kuzey’de yapılacak altyapı yatırımları ve diğer projeler sayesinde yeni bir ekonomik ivme yakalamayı planlıyor.

Mevcut durum itibarıyla Kore birleşmesi konusunda bir öngörüde bulunmak oldukça zor. Kuzey Kore’deki mevcut rejimin bugünkü koşullarda birleşmeye hatta Güney Kore ile ilişkileri normalleştirmeye sıcak bakmadığı bir gerçek. Diğer taraftan Seul hem birleşme ile ilgili stratejiler geliştirmeye devam ediyor hem de birleşmenin sıkıntısız ve daha az maliyetli olması için uluslararası alanda iş birliği imkanlarını genişletiyor. Kısacası Kore Yarımadası’nda zaman Güney Kore lehine işliyor. 


http://www.analistdergisi.com/sayi/2015/10/kore-nin-bagimsizliginin-ve-bolunmesinin-70-inci-yili

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder