19 Mayıs’ta 19 Mayıs Yasaklandı!
Utku Umut
26.05.2003/Sayı:31
19 Mayıs’ta 19 Mayıs Yasaklandı!
Geçtiğimiz hafta tüm yurtta coşkuyla kutlanan “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı”na da şeriatçı AKP hükümetinin gölgesi düştü. “Ilımlı Hilafet” devrinin ilk 19 Mayıs’ında ortaya atılan tartışmalarla yaratılmak istenen hava, yine buram buram Atatürk ve Kuvayı Milliye düşmanlığı kokuyor. -19 Mayıs’ta 19 Mayıs’ı yasaklamaya çalışanlar, Atatürk’le hesaplaşmanın yeni planları peşinde koşuyorlar. Bugün, Atatürkçü gençlere “korsan Atatürkçü” diyenler, yarın da 19 Mayısları “korsan gösteri” olarak nitelendirme niyetinde olduklarını gösteriyorlar.
Samsun’a yürümenin alternatifi Batının kucağına yürümektir!
AKP’nin bu operasyonunun ilk adımı 18 Mayıs’ta atılıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan imzalı bir talimatla tüm valilikler 18 Mayıs’ta gençlik şölenleri düzenlemeye davet ediliyor. Yürüyüşler, nutuklar, konserler vs... Tabii ortaya garip bir durum çıkıyor:19 Mayıs’tan bir gün önce tüm şehirlerde alternatif 19 Mayıs kutlanıyor. Sürekli alternatifler yaratma hevesindeki AKP, 19 Mayıs’ın alternatifinin emperyalizme teslimiyet olduğunun elbet farkındadır.
18 Mayıs, emperyalistlere teslim olmuş bir hilafetin borusunun son nefeslerini verdiği tarihtir. 19 Mayıs ise, milletin vatanını savunacak iradeyi ortaya çıkardığı tarih... 18 Mayıs, umutsuzluk, çöküntünün tarihidir; 19 Mayıs, umut ve dirilişin... 18 Mayıs’ta emperyalistlerle kolkola giren padişahı, 19 Mayıs’ta Türk milletiyle omuz omuza veren Mustafa Kemal’i görürsünüz. Bugün de 19 Mayıs’ın alternatifinin Batıyla kolkola giren AKP olduğu daha çok ortaya çıkmaya başlıyor.
Neden 19’unda değil de 18 Mayıs’ta? Bir açıklama yok. Bu işten bir anlam çıkarmaya çalışanlar: “Belki de Erdoğan, kutlamaları iki güne çıkartarak günün içeriğini zenginleştirme kaygısı duyuyordur.” diye düşünürlerken, AKP’liler baklayı ağızlarından çıkarıveriyorlar:
“Modası geçmiş, militarize, gereksiz şeyler bunlar”
19 Mayıs’ta içlerinde Abdullah Gül’ün oğlu gibi değerli öğrencilerimizi de barındıran “Buluşma Forumu” diye bir şey, (daha önce de AB’ye mektup yazma kampanyasını düzenleyen grup) Meclis’e davet edilerek, gençliğin de görüşleri alınmış oluyor. Gençler de elbette, 84 yıllık Milli Mücadele tarihinin gördüğü en ‘modern’ eleştirileri getirmekte eksik kalmıyorlar: “Milli bayramlarda, stadyumlara gençleri dolduran, onların çokluğu, çevikliği, disiplini, birliktelikleri ile dünyaya ne kadar güçlü olduklarını gösterdiklerini düşünen otoriter devlet zihniyetinin yansıması olan bu tören, artık terk edilmelidir. 19 Mayıs’ların kutlanış şeklinin değiştirilmesini, birçok gencin gönülsüz olarak katıldığı modası geçmiş, hamaset dolu, militarize, stadyum gösterilerinin ve geçit törenlerinin sona erdirilmesini talep ediyoruz.”
İnsanın, “Vah yavrucaklar, çok bunalmışlar” diyesi geliyor. Şu eleştirilere bakın; “otoriter, gönülsüz, modası geçmiş, hamaset dolu, militarize...” Bunlar aynı tornadan çıkmış Atatürkçülük eleştirileri değil de ne? “Atatürkçülük otoriterdir; halk üzerinde baskı uygulamıştır. Halk Atatürkçülüğe gönüllü değildir; zorla kabul ettirilmiştir. Atatürkçülüğün modası geçmiş, dünya küreselleşmiştir. Atatürkçülük slogan düzeyinde kalmış, halkın ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. Atatürkçülük militaristtir; Ordu demokrasinin önündeki en büyük engel.”
“Hele bir içeriği halledelim, şekil kolay”
Bakın, AKP’nin Milli Eğitim Bakanı bu pasa aklınca nasıl bir gol atıyor. Hüseyin Çelik: “19 Mayısları stadyumdan kurtaralım diye burada bir operasyon peşindesiniz. Aslında ben bu teşebbüsünüze yürekten katılıyorum. Ben de sizler gibi düşünüyorum, sizden yanayım. İşin içerik ve ruh yönü bir kenara bırakılıyor. Daha çok işin seremonyal, ritüel tarafı ön plana çıkıyor. Şekil var ama içerik denilen yön eksik kalıyor. Artık bu sembolik törenler dünyanın hiçbir yerinde kalmadı.”
Demek aklın yolu bir; AB de, ABD de, AKP de içerikle uğraşıyor. Çelik, 19 Mayıs’ın içeriğinin emperyalizme karşı mücadele ve bağımsızlık olduğunu bilmiyor olamaz. Tüm bu yukarıdaki eleştirilere katılıp, “içeriğe önem verelim” demek ise hiçbir akla mantığa sığmaz. Atatürkçülüğün özü; tam bağımsızlık, eleştirilerin özü; “Bu kadar Atatürkçülük yeter”.
Şeriatçıların klasik eleştiri mekanizmasının sıradan bir örneğiyle karşı karşıyayız yine. “Heykeller yıkılacak, semboller devrilecek, seremoniler, ritüeller son bulacak. Hemen ekleyelim, mühim olan özü anlamak.” Şeriatçıların şekli eleştirip, “öz”e her vurgu yapışlarında özün bir an önce ortadan kaldırılması telaşıyla karşılaşıyoruz. Çok ‘demokrat’, çok ‘modern’ bu fikirler, gelip Atatürk’e, Kuvayı Milliye ruhuna, bağımsızlığa bir saldırıya dönüşüyor.
Törenlerin “ruhtan ve içerikten yoksun” olduğunu açıklayan Çelik, o ruh ve içeriğin nasıl ve kimlere karşı ortaya çıktığını hatırlarsa, bugün için de ipuçları yakalayabilir.
19 Mayıs ruhunun şeriatçılar üzerinde yarattığı dehşet
Bugün her fırsatta Kuvayı Milliye ruhunu boğmaya çalışan AKP, AB uyum yasalarını geçirmek için gösterdiği gayret ve ABD’ye verdiği tavizler karşısında ciddi bir milliyetçi uyanışla karşılaşma kâbusunu yaşıyor.
Atatürk’e, Kuvayı Milliye’ye saldırma, içini boşaltıp “gereksizleştirme” operasyonlarının yoğunlaştırılması, her fırsatta gündeme taşınması, AKP’nin Batı ittifakıyla uyum içinde çalışma inadının meyveleri olarak karşımıza çıkıyor. Hıristiyan emperyalistlerle şeriatçı AKP’yi birleştiren korku, tam bağımsızlığı hedefleyen Kuvayı Milliye ruhunun tekrar canlanmaya başlaması ve gençlikle buluşmasından başka bir şey değil.
Kuvayı Milliye ruhuyla gençlik ne zaman bir araya gelse hem emperyalistler hem de şeriatçılar dehşete düşüyorlar. Kavga işte burada dönüyor. 19 Mayıs, hem emperyalistlerle hem de Hilafet’le mücadelenin başlangıcı. Bugün de aynı mücadelenin gelişeceği korkusu, emperyalistleri ve şeriatçıları aynı anda harekete geçiriyor.
İşte Bakan Çelik’in stadyumlarda çok görmek istediği o içerik, sadece stadyumlarla sınırlı kalmadığında “ılımlı hilafet” devri de sona erecek. Korku bu yüzdendir.
30 Ağustos Açıklamalarını Dört gözle bekliyoruz!
İlk 19 Mayıs’ta Milli Eğitim Bakanı’ndan böyle bir açıklamayı kimse beklemiyordu. Operasyon başarılı, AKP’liler alınlarının akıyla çıktıklarını düşünüyorlar.
AKP’li Bakanlar her milli bayramda böyle açıklamalar yapma geleneği yaratmak niyetindeyseler ne âlâ...
30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Milli Savunma Bakanı çıkıp; “Bunlar modası geçmiş, otoriter, militarize törenler. İçeriğe önem vermek lazım!” derse, o zaman cümbüşü hep beraber seyrederiz.
http://www.turksolu.org/31/umut31.htm
***