ADLİ KAPİTÜLASYONLAR MI HORTLUYOR ?
Şahin Mengü
12 kasım 2017
ABD Ankara Büyükelçiliği geçen hafta “vize işlemlerinin kısıtlı olarak yeniden başlatıldığına ilişkin” yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığını, Lozan’da kaldırılan adli kapitülasyonların yeniden hortladığını dünyaya ilan etti.
Açıklama şöyle diyor:
“Türkiye’deki misyonumuzda yerel çalışanlara yönelik başka bir soruşturma bulunmadığına ilişkin Türk hükümetinden ilk etapta üst düzeyde güvence almış bulunuyoruz...”
Üst düzeyde alınan güvencenin ne tür bir soruşturmaya ait olduğu belirtilmemiş, bir “adli soruşturma” söz konusu ise, böyle bir güvenceyi hükümet nasıl veriyor.
Açıklama şöyle devam ediyor:
“Ayrıca Türk hükümetinden, yerel çalışanlarımızın kendi resmi görevlerini yerine getirirken gözaltına alınmayacakları veya tutuklanmayacaklarına ilişkin güvence de alınmıştır. Bundan sonra Türk hükümeti bizim yerel bir çalışanımızı gözaltına alma ya da tutuklama niyetine ilişkin önceden Amerikan hükümetine bilgi vermeyi taahhüt etmiştir....”
Açıklamanın bu bölümü çok sorunlu. Osmanlıyı yıkan kapitülasyonların genişletilmiş şekli.
Bu açıklama gösteriyor ki; hükümet, ABD misyonlarında çalışan Türk personelin, görevlerini icra ederken (suç işleseler bile), gözaltına alınmayacaklarını taahhüt etmiş. Daha da ileri gitmiş, “bağımsız yargı”nın alanına girerek, ilgili personelin “tutuklanmayacakları” güvencesini de vermiş...
Bu durum, Türkiye’de yargının yürütmenin denetiminde olduğunun bir yabancı ülke büyükelçiliği tarafından ilanından başka bir şey değildir.
ABD misyonlarındaki yerel personel için verilen “soruşturulmama ve tutuklamama güvencesini Viyana Sözleşmeleri ile de izah etmek mümkün değildir. Bu durum Viyana Sözleşmeleri’nin de ötesine gidiyor. Zira, o sözleşmeler sadece gönderen devletin uyrukluğunda olan personel için ayrıcalıklar getiriyor.
ABD misyonlarında çalışan yerel, yani Türk personel için verilen soruşturulmama ve tutuklanmama güvencesi, bu Türk personeli Türk yasalarından bağışık tutulmayı içermektedir.
ABD’ye verilen güvence ister üst düzey güvence olsun ister yumuşak bir güvence olsun bu bir tür “adli kapitülasyon” değilse nedir? Üstelik, güvence Türk vatandaşlarını ilgilendirdiğine göre, Lozan’da tasfiye edilen kapitülasyonların daha da genişletilerek uygulamaya konmuş olmuyor mu?
Başka devletler de misyonlarında çalışan Türk uyruklular için de benzer ayrıcalıklar talep ederse ne olacak?
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin taraflar arasında varılan vahim ötesi bu mutabakatı açıklaması üzerine, Washington’daki Büyükelçiliğimiz de bir açıklama yaptı ve ABD tarafına misyonlarının yerel personeli için herhangi bir soruşturmadan ve tutuklamadan masuniyet taahhüdü verilmediğini bildirdi.
(Açıklamaya Washington Büyükelçiliği’nin web sitesinden 7.11.2017 tarihinde bu açıklama silinmiş olacak ki ulaşılamıyordu.) ABD Büyükelçiliği’nin bu açıklaması Türkiye’nin totaliter bir rejim ile yönetildiğini ilan etmekte idi. Türkiye içinde bu yönde eleştiriler yapılıyor, o bizim iç sorunumuz o ayrı bir konu. Ama yabancı bir büyükelçiliğin böyle bir tespitte bulunup, bunu ilan etmesi ayrı... Böyle bir açıklama yapmaya haddi olmama gerekir. Bu durum, işin “teknik” düzeyde ele alınıp, Washington Büyükelçiliğimizin karşı açıklaması ile geçiştirilemeyecek kadar vahimdir. Bu siyasi bir konudur ve gereği doğrudan hükümet tarafından ona göre yapılmalıdır.
ABD açıklamasında sözü edilen “iyileşmiş güvenlik” konusunu bizimkiler “misyonların fiziki güvenliği” şeklinde anlıyorlar veya öyle anlamak işlerine geliyor. Halbuki ABD’nin açıklaması, “iyileşmiş güvenlik durumu”na verilen soruşturmalardan ve tutuklamalardan masuniyet güvencesi ile ilişkilendiriyor. Kastettikleri “fiziki güvenlik” değil...
Nitekim Pence-Binali Yıldırım görüşmesi sonrası yapılan bşkan yardımcısının, “ABD vatandaşlarının, ABD misyonlarındaki yerel personelin, gazetecilerin, sivil toplum temsilcilerinin OHAL altında tutuklanmalarından derin kaygı duyduğunu bildirdiği ve o davaların saydamlık ve adil yargılama ile sonuçlandırılmasını ısrarla istediği” bildiriliyor. Yani ülkemizin iç işlerine giren konular hakkında Başbakan’a talepler iletildiği ve nasihat edildiği(!)vurgulanıyor.
Gelinen bu nokta Sevr’i yırtıp atıp, Lozan’ı yani kapütilasyonları yırtıptam bağımsız bir Cumhuriyet’i kuranların mezardaki kemiklerini sızlatıyordur.
***