Afet Ilgaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Afet Ilgaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2017 Pazar

AKP İslamiyeti Ve Kur Fasulye


AKP İslamiyeti Ve Kur Fasulye


Afet Ilgaz

14 Mar 2014


Türkiye’de ilk defa fakirin eti olan kuru fasulye, 15-20 liraya satılıyor. Ben bile yazları bahçemde fasulye yetiştiririm. Yani kuru fasulye problem değildi. Hatta nimettendi. Şimdi böyle.
İmam Hatip kuruluş yıldönümü kutlamasında Başbakan’ın konuşmasını alkış kıyametle dinleyen bir grup, Atatürk’ün resmini çiğnemiş. Milletvekilleri onun -haşa- Allah’ın vasıflarını taşıdığını iddia ediyorlar. Nasıl bir şirktir böyle. AKP’liler tövbe etsin.
Doların tırmanışı sürüyor. Emekli maaşlarından tırtıklamaya başlamışlar. Sosyal yardımlar da bitecek ve kapılara bırakılan fasulye torbaları sona erecek. Aslında bu yardımlardan da yolsuzluk yapıldığı söyleniyor.
Gübre, mazot emeği karşılamıyor. Üretim bu ve birçok sebepten durdu. Artık en bizim olan yiyecekleri bile ithal etmeye başladık. Utanmak lazım.

***
AKP’nin kumpaslarının ardı arkası kesilmiyor. Sabah operasyon yapılıyor, öğleden sonra operasyon yapanları görevden alıyorlar.
16 yıl önceki bir borcu, reytingi yüksek CHP adayının önünü kesmek için kullanıyorlar. Ve aslında kendi kalelerine gol atıyorlar.
Aziz Yıldırım’a verilen ceza, belki milyonlarca seçmenin oyunu kaybettirecek AKP’ye. Üç takım birleşti ve direniyor. Üç takımın oyları ne kadar eder. AKP’yi yok etmek için yeter mi? Bence yeter. Fenerbahçe’nin 25 milyon oyu olduğu söyleniyor. İşin başka bir tarafı Aziz Yıldırm’ın cesur çıkışı yargıda da Gezi olayı direnişi gibi oldu. Sen Bilal’i yargılatmazsan, ben de kendimi yargılatmam der gibiydi.
İspanya Kralı’nın kızını televizyonda gördünüz mü bilmem? Kocaman şık şapkasıyla sanıklar arasında duruyordu. Gözlerinden keder akıyordu. Böyle bir kara para aklama işine bulaşmış. AKP, kendi kalesine gol atıyor.
Mali denetim kurumlarını felç ettiler. Bu, kendilerine yarayacağına zarar verdi. Yolsuzluklar denetimsiz kalınca zincirlerinden boşandı.
AKP başarının tarifini de unutmuş.
Sabah yapılan operasyonun müdürlerini gözaltına almayı başarı sanıyorlar. Oysa bu başarı değil suçtur.


***

12 Kasım 2017 Pazar

Pencerelerdeki Adamlar


Pencerelerdeki Adamlar


Afet Ilgaz,


Genelde dört pencereye dağılıyorlar. Bazen de altı. Dinlerken de işler karıştı. Eskiden milli veya demokrat olanlar bir tarafta alt alta veya yan yana; pencerelere yerleşirler sıraları gelince guguklu saatin kuşları gibi konuşurlardı. Öbür tarafta veya öbür katta dinciler, Kürtçüler veya fanatik muhafazakârlar olurdu. Hiç zahmetsiz nereye bakacağınızı bilirdiniz. Bazen televizyonu kapatıp öteki sıraya gelinmesini beklerdiniz, bu arada programı kaçırdığınız da olurdu veya bakardınız tekrar bunlara sıra gelmiş.

Şimdi işler karıştı. Bir yere bakıyorsunuz adam beklediğinizin aksine öbür tarafın ağzıyla milli milli konuşuyor. Ötekiler, milli olanlar yerli yerinde duruyor. Pencere değiştirmelerine hacet kalmadı çünkü. Söylem değiştirmek icap etmiyor. Ötekiler, üçüncü grup yani, dinciler Kürt milliyetçileri dönüp dolaşıp lafı çözüm sürecine getiriyorlar. Bizimkiler sıkılıyor, “Memlekette demokrasi olmazsa çözüm de olmaz” diye kestirip atıyorlar. Kürt milliyetçileri de çözüm süreci olmazsa, demokrasi olmaz diyorlar. Karışıklık sadece burada. Yoksa yolsuzlukları falan hepsi kabul ediyorlar.

***
Başbakan yetkim olsa HSYK’yı yargılarım diyor. Danıştay’a Yargıtay’a haddini bildireceğini söylüyor.
Oğlum üzerinden bana ulaşacaklar diyor. 
İkinci dalga önleniyor. Sekiz on kişi. İsimlerini gördük ama kendilerini göremeyeceğiz. Çünkü Adalet Bakanı ve Başsavcı bunun için gerekli önlemi aldılar.

***

Doğrular meydana çıktığı için insan, önemli olan buydu deyip adamların yakalanmayışına kızmıyor. Bilal’in kaçtığı söylentilerini de hikaye gibi dinliyoruz. AKP yandaşları istikrar istikrar diye kıvranıyorlar. Memleketimizde istikrar varmış. Gülüp geçme aşamasına geldik. Savcıların kara para aklama yetkisi yokmuş. Başbakan, her yerde miting yapıyormuş. Bulgaristan da bile yapmış. Onun gibi parlak bir adamı değil, silik bir adamı istiyorlarmış.

***
Yazmadan geçemeyeceğim. Hiç uslanmıyoruz. Hatay’da gene bir TIR yakalandı. Bir yardım kurumu gibi sınırdan geçerken jandarma tarafından yakalanmış. İçinde bir MİT elemanının da olduğu söyleniyor. Oysa Suriyelilere battaniye götüren gençler cezaevindeymiş.

Biz de zannediyorduk ki ABD ile İran kanka olduktan Suriye rahatladıktan sonra böyle işler yapmayacağız. Hâlâ Suriye’deki teröristlere neden silah yardımı yaptığımıza ilişkin uygun bir sebep bulamıyorum.

***

25 Ekim 2017 Çarşamba

Dolmabahçe Palas


Dolmabahçe Palas*

Afet Ilgaz

Cumartesi sabahı şimdi palas olan Dolmabahçe Sarayı’nda gazetecilere verilen kahvaltı sonrası duruma bir göz atan ve konuları özetleyen gazetecileri dinlerken aklıma şu geldi: 
Erdoğan’dan önce Atatürk’ten sonra her hangi bir devlet adamı, başkanı Dolmabahçe Sarayı’nda ofis açmayı düşünmüş müdür. Hafızam beni yanıltıyor mu acaba öyle bir örnek var da hatırlamıyor muyum?
Mesela Erbakan, Çiller, Mesut Yılmaz, Demirel, daha öncekilerinden Menderes, Celal Bayar... Sıra Ecevit’e geldiğinde gülmeye başladım. Oran’daki bahçeli evinde oturup, Rahşan Hanım’ın çayını içerek ve kedilerinden söz açarak yaşamak ona daha zevkli gelmekteydi. Bunu aklından bile geçirmediğinden eminim.
İnönüler Pembe Köşk’te, Demirel Güniz Sokak’ta, Tansu Çiller Yeniköy’deki yalısında otururdu ve çalışmak için de başka bir yer aramak, seçmek akıllarına gelmezdi, özellikle bir saray akıllarına bile gelmezdi. Hiç öyle bir vak’alarına rastlamadık. Başbakanlık makamı yeteri kadar elverişli ve gurur vericiydi herhalde.

***
Konuşmalar ise bomboştu öğrendiğim kadarıyla. TIR’ın Türkmenlere gittiği ama aslında Türkmenlere gitmeyen kapıdan geçtiği o kadar belliyken bunda ısrar edildi. Savcı Akkaş tekrar tekrar hedef gösterildi. Ama Bilal’in niye çağrıyı kabul etmediğine dair makul bir açıklama yoktu. Yargıyı eleştiriyor ama yargıya uymayan oğlunu eleştirmiyor.

***
Adana savcısının raporu da bir çığlıktı.
“Herkes gitti, kurbanla ben yalnız kaldık”  diyor.
Jandarma, Başbakan hiyerarşi falan diyor ya, komutanından erine kadar hiyerarşiye uymak şöyle dursun kaçıştılar. MİT’in adamları, polisler, vali ve diğer savcılar, daha ne yazayım, hepsi hiyerarşi miyerarşi tanımadan dağılıp gidiyorlar. Adana savcısı bunlara karşı. Yine de yaptığı iş tebriğe değerdi. Tutanak tuttu ve direndi. 

***
Yeni gelen bakanlar da işin kolayına kaçıyorlar. Bir tanesi demeç vermeye kalktı, milli iradeden başka laf edemedi. Ve konuşması aynı hafiflikte ve kolaylıkta devam etti.
Devlet Bahçeli, Bilal’in vakfı için hanedanın vakfı diyor ya tam yerine oturuyor. 
Atatürk’ten sonra “saray, palas oldu.” 

* Palas; yabancı dillerde saray demektir. Türkler bunu, mizahla karışık, saray olmayan ama olmaya özenen yerler falan için kullanırlar.


***