DÖNMEYİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DÖNMEYİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2014 Pazar

DÖNMEYİ DÜŞÜNMEDİLER..


DÖNMEYİ DÜŞÜNMEDİLER..








Harp zaruri ve hayati olmalıdır. Hayatı millet tehlikeye maruz kalmayınca harp bir cinayettir.

Zafer, “Zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise, “Başaracağım” diye başlayarak sonunda “Başardım” diyebilenindir. 

Atatürk ve Büyük Zafer

Değerli Arkadaşlar,
Bu yıl 26 Ağustos 1922'de başlayıp 30 Ağustos 1922'de zaferle sonuçlanan Başkumandanlık Meydan Savaşı'nın 92. yıldönümünü kutluyoruz.

Bu zafer, Türk'ün bağımsızlık mücadelesinin, yılmaz ve sarsılmaz iradesinin, işgale ve paylaşılma teşebbüsüne başkaldırışının en çetin direnişi, en güçlü yumruğudur. Bu nedenle Türk olmanın, Türkiye'de yaşamanın bir gereği olarak ordumuzun her ferdiyle sapasağlam duruşundan aldığımız güçle gurur duymalı, her dostumuza, çocuklarımıza ve tüm sevdiklerimize milli bilincimizle, dilimiz döndüğünce bu yüksek ruhu anlatmalıyız.

Türk milletinden aldığı güçle yüzyıllardır varolan
Türk Ordusu'nun Büyük Zafer'i Kutlu Olsun !

Büyük Taarruz öncesinde Gazi Mustafa Kemal Paşa

Atatürk, Büyük Zafer'i anlatıyor:

"26 Ağustos günü geçen taarruz hareketlerini kolaylıkla kavramak için isterseniz, o tarihteki düşman ordusunun durumunu birkaç kelime ile anlatayım. Dört, beş fırkadan oluşan Yunan kuvveti Afyonkarahisar’da bulunuyordu. Afyonkarahisar’ın doğusunda ve güneyinde olmak üzere yaklaşık 90-100 kilometrelik bir yol üzerinde sağlamlaştırma yapılmıştı. Fakat bu sağlamlaştırma, .Efendiler, bayağı değildi. Yunanlılar bir sene sürekli olarak askerleri ve halkı kullanarak çalışmışlar ve fennin bütün araçlarını orada uygulamışlardı. Dediğim yol, birçok kuvvetli dayanma noktalarını ve derinliğine sağlamlaştırmayı, savunma yollarını içeriyordu. Yani bu mevzi tam anlamıyla, son zamanın bir kalesi olarak adlandırılabilecek bir durumdaydı. 
Biliyorsunuz ki, Efendiler, Batı Cephesi denildiği zaman orada bizim iki ordumuz ve diğer kuvvetlerimiz de vardı. Binaenaleyh Birinci Ordu, Afyonkarahisar’ın doğusunda Akarçay’dan batıya doğru Dumlupınar arasında bulunan düşman mevzileri karşısında toplanacaktı. Burada elbette ki desteklenmiş olan ordumuz, düşmanı yenerek, kuzeye atmak görevini aldı.

İkinci Ordumuz –bu Akarçay’dan kuzeye doğru Porsuk vardır, biliyorsunuz, işte onun kuzeyinde Sakarya kısmı vardır- oraya kadar olan cephede düşmana taarruz edecekti. Düşmanın Eskişehir’de bulunan üç fırkası ve Afyonkarahisar’ın doğusunda bulunan iki fırkası ki, toplam sekiz fırkayı kendi karşısında belirleyecekti. Kocaeli bölgesinde bulunan kuvvetlerimiz de karşısında bulunan düşman kuvvetlerine taarruz edecek ve bu kuvvetlerin güneye inmesini önleyecekti. Menderes yöresinde biri atlı fırkası, olmak üzere kuvvetlerimiz vardı. Bunlar da güneyden kuzeye doğru önündeki düşmana taarruz edecek ve o kuvvetlerin son savaş yerine gelmesine engel olacak ve aynı zamanda düşmanın İzmir’le olan ulaşım yollarını kesecekti.

İşte bu temel noktalar üzerine bütün önlemler ve düzenlemeler yapılmıştı ve hazırlık tamamlanmış olduğu halde 26 ağustos günü taarruz başlamıştır.

Gazi Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de

Bu hareketleri yakından yönlendirmek ve yönetmek elbette ki istenildiğinden ve gerekli görüldüğünden, Başkomutanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Batı Cephesi Komutanlığı 26 Ağustos günü güneş doğmadan önce, Birinci Ordunun gözleme noktası olan Kocatepe’de hazırdılar. Kocatepe, bilenlerce bilinir ki ve harita üzerinde düşünenlerce anlaşılabilir ki, düşmanın güney cephesine ve güney cephesindeki önemli noktalara o kadar yakındır ki mevzileri incelemek ve hareketleri yönlendirmek ve yönetmek için, hatta dürbün kullanımına bile gerek yoktur. 

Ordularla bütün cephe üzerinde taarruz olunacaktı. Fakat, ilk anda şu önemli noktalar düşünüldü. Afyonkarahisar’ın batısında Kaleciksivrisi vardır ve onun kuzeyinde 1310 rakımlı Erkmantepesi vardır. Bu mevziler son derece önemlidir ve ondan başka bütün mevzilerin kilidi derecesinde olan ikinci bir önemli yer vardır ki ona Tınaztepe adı veriliyor; bu, Kaleciksivrisi’nin on iki kilometre kadar batısındadır ve bu zincirlemenin en önemli bir noktasıdır. Burasını yok etmek istiyorduk. Bir de iki grubun arasında bir tepe vardır ki Belentepe deniliyor. Afyonkarahisar’ın güneyindeki esas mevzisi başlıca bu noktalara dayanıyordu. Bundan dolayı, bütün topçularımız ve ağır topçularımız bu üç noktayı ateş altına alabilecek mevzilere konmuştur.

Arkadaşlar! Topçularımız, bu mevzilere gece geldiler ve karanlık içinde mevzi aldılar ve güneş doğmadan önce bütün dünyanın gözleri açıldığı zaman, ateşe başladılar (maşallah sesleri). Tam bir övgü ve saygıyla bunu söylemek isterim ki, topçularımızın o gün göstermiş olduğu yetenek ve bilgi, bütün dünya topçuları için örnek olacak yapıdaydı (sürekli alkışlar). Askeri hayatımda bu kadar mükemmel bir topçu ve bu kadar mükemmel yönetilmiş bir topçu ateşi çok az gördüm. Topçularımız saat 4.30’da atışa başladılar; bilirsiniz ki, topçulukta öncelikle ateş düzenlemek için atış yapılır. Yarım saat içinde bütün bu  cephede ateş düzenlenmiş ve saat beşte yani yarım saat sonra bu saydığım noktalar üzerinde şiddetli etki atışına başlamıştır. 

Başkomutan Büyük Taarruz'u yönetiyor
Oradan sonraki mevzilere kuvvetlerimiz girememişlerdi bunun batısında hareket uygulayacak olan atlı kolordumuz, yüce bilginizle Afyon’un batısında Çayhisar vardır, Çayhisar’a kadar geldi. Daha ileriye çok kuvvet geçirmek için, henüz zaman kendisine pek izin vermiyordu. Fakat, atlı bölüğümüzün burada görünmesi hemen düşmanın dikkatini çekti ve düşman buna karşı Ayvalı-Karka yolunun kuzeyinden güneyine doğru, batıya yönelik bir cephe almaya mecbur oldu. Harita üzerinde durum düşünüldüğünde kolaylıkla görülür ki, bu durum düşman kuşatmasının öncesidir.

Diğer cephelerde, Afyon’un doğusundaki düşman mevzilerine de kuvvetlerimiz taarruz etmemiştir ve orada bulunan düşman kuvvetlerinin, güneye gelip yardım etmesini önlemede başarılı olmuştur. Onun daha kuzeyinde düşman için olağanüstü öneme sahip olan Kazuçuran adında kuvvetli bir sağlam mevzi vardı. Oraya bizim bir fırkamız taarruz etti ve orasını aldı. Fakat düşman bu noktaya çok önem verdiğinden bölüğünü tekrar destekledi . karşı taarruz yaptı ve bizim fırkayı oradan attı. 
Kocaeli grubunda da taarruz başladı. Bölüklerimiz verilen görevi başarıyla yerine getiriyorlardı. Menderes yöresindeki bütün bölükler bile verilen görevi başarıyla yapıyorlardı. Orada bir atlı fırkamız, Uşak’ın batısına kadar ilerleyerek düşmanın ulaşım yollarını kesmeye başlıyorlardı. Bundan dolayı 26 Ağustos akşamı durum bu idi. Eğer incelenecek olursa bu sonuç memnuniyete değerdir. Ve gerçekten Başkomutanlıkça memnuniyete değer görüldü… çünkü kuzeyde ve Menderes’te düşman kuvvetlerini, tam tasarladığımız gibi, bulunduğu yerlerde belirledik ve sonra Afyonkarahisar batısındaki çok sağlam bir yolun da en önemli dayanma noktasından üç yer elimize geçti"

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Dumlupınar'a giderken
30 Ağustos 1924

''Efendiler, 'Türk yurdunu ele geçirmek düşüncesini, Türk'ü tutsak etmek düşünü, genel, yaygın bir düşünceye dönüştürmeye çalışanların layık oldukları sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük.” 

''Türk ulusunun burada elde ettiği yengi kadar kesin sonuç veren ve yalnız bizim tarihimize değil, tüm dünya tarihine yeni bir akış vermekte kesin etkide bulunan bir meydan savaşı anımsamıyorum''. 

''Hiç kuşku duyulmamalıdır ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada güçlendirildi. Sonsuzluğa değin sürecek olan yaşamı burada taçlandı'' 

''Efendiler, bu pek büyük yenginin türlü etkenlerinin üstünde en önemlisi ve yücesi, Türk ulusunun bağılsız ve koşulsuz olarak egemenliğini eline almış olmasıdır. Bu olayın tarihimizde ve bütün cihanda ne büyük, ne verimli bir devrim olduğunu açıklamağa gerek görmem. Ulusumuzun uzun yüzyıllardanberi hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların baskı ve ezinci altında ne denli ezildiğini, onların açgözlülüklerini doyurma yolunda ne denli büyük yıkımlara ve yitiklere uğradığını düşünürsek, ulusumuzun egemenliğini eline almış olması olayının tüm ululuk ve önemi gözlerimizin önünde belirir.. .'' 

''Saraylarının içinde Türk'ten başka ögelere dayanarak, düşmanlarla birleşerek Anadolu'nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamların Türk yurdundan kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir devinimdir. Türk ulusunun (yurdunda) tam anlamıyla efendi olarak yaşaması, ancak o gereksiz ve anlamsız olduktan başka, varlıkları yalnızca zarar ve yıkım getiren o makamların ortadan kaldırılmasıyla olanaklı olabilirdi.'' 

''.. .Efendiler, artık yurt bayındırlık istiyor, zenginlik ve gönenç istiyor. Bilim, ve beceri, yüksek uygarlık, özgür düşünce ve özgür düşünüş istiyor.'' 
''Efendiler, ulusumuz burada saptadığımız yengiden daha önemli bir görevin arkasındadır. O yenginin sonuçlarının tam olarak kazanılması ulusumuzun ekonomi alanındaki başarılarıyla olanaklı olacaktır. .. Hiç bir uygar devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından önce ekonomisini düşünmüş olmasın''. 

'' Çağın savaşımlarında ulusumuzu başarılı kılacak bir ekonomik yaşam sağlanmasını amaçlayan genel eğitim ve öğretim düzenlerimiz, her gün daha çok temellenecek ve kuşkusuz başarılı olacaktır. Efendiler, artık bugün yaşam ve insanlık gerekleri bütün gerçeğiyle belirmiştir. Bunlara aykırı söylentiler ahlak ve inanca temel olamaz Uydurmalar, boş inançlar kafalardan çıkmalıdır. Her türlü yükselme ve yetkinleşmeğe yetenekli olan ulusumuzun toplumsal ve düşünsel devrim atılımlarını kısaltmak isteyen engeller kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır''. 

''Efendiler, son sözlerimi yalnızca ülkemizin gençliğine yöneltmek istiyorum. Gençler! Yürekliliğimizi arttıran ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık niteliğinin, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizsiniz''.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

KAÇARAK ÖZGÜR OLUNMAZ 

30 Ağustos 2009'dan günümüze Unutulanlar dışında yeni bir şey yok!

“Mustafa Kemal Atatürk’ü, İslamı, milliyetçiliği yıllardır sömüren ve suistimal eden siyasi cambazlar hala iplerin üzerinde entrikalar çevirmeye yüzleri kızarmadan devam ettikleri için;
Ağla ‘30 Ağustos’ hakkındır!

Kürt açılımı demagogları, devşirme sivil toplum örgütleri, yandaş ve yanaşma akıldaneleri, dört koldan milletin aklını bulandırmak amacıyla tünedikleri yerlerden köpeksiz köyde çomaksız oynadıkları için;
Ağla ‘30 Ağustos’ hakkındır!

İçeride tutuklu eşkıya, dışarıda serbest eşkıya, ‘ABD ve AB’ Türkiye’ye olan baskısını arttırsın, ‘Türkler adam gibi adam olsun…Yoksa dağda ki silahlılarla ben yapacağımı bilirim…’ meydan okumalarından hiç gururu kırılmayan siyasetçi ve bürokratlar olduğu için;
Ağla ‘30 Ağustos’ hakkındır!

Memlekette toprak satma, liman satma, maden satma, hayati kurumları satma, hazineyi soyma ve sülalece zengin olma furyası dört nal gittiği için;
Ağla ‘30 Ağustos’ hakkındır!

Üç yıl içinde ülkede ki hapishanelerde bulunan insan sayısı yüzde yüz on sekiz arttığı, bağımsız ve hızlı işleyen bir hukuk düzeni olmadığı, cezai ve idari davaların göbeğine kadar siyaset bulaştırıldığı için;
Ağla ‘30 Ağustos’ hakkındır!

Bizim kanunlarımızda ‘Silahlı eşkıya düşmandır. Düşman gibi işlem yapılır’ hükmü varken, dağlarımız ve hemen yanı başımızdaki topraklar eşkıya gruplarından geçilmezken, caddelerde törenler düzenleyip kendi kendimize propaganda yaparak işlerin iyi gittiği sanıldığı için de;
Ağla ‘30 Ağustos’ hakkındır!

Bu ülkede gün doğmadan nelerin doğacağını, ilk genel seçimde herkes görecek. Sana yakışan ağlamak değil, beylik siyasetçi ve bürokrat tüm meydancılara ‘Yeter Artık’ demektir, ‘30 Ağustos’...”

Osman Pamukoğlu



30 Ağustos 2009